TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HÜSEYİN KARACA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6160)
Karar Tarihi: 19/9/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
Hüseyin KARACA
Vekili
Av. Aybike AYGÜN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuk davasında aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun murisi A.D. 12/1/1952 tarihinde vefat etmiştir.
8. Aralarında başvurucunun da bulunduğu davacılar, ortak miras bırakanları A.D.nin zilyedi olduğu bir kısım taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak kızı olan F.M. ile damadı M.P.ye satış suretiyle temlik ettiğini ancak gerçekte bağış yapıldığını, kadastroca bu taşınmazların Demre ilçesi Kapaklı Köyü 101 ada 216, 217, 254, 256 ve 296 numaralı parseller olarak tespit edildiğini ileri sürmektedirler. Bu iddia kapsamında Demre Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 3/6/2011 tarihinde davalı gösterdikleri kırk altı kişi aleyhine açtıkları davada anılan taşınmazların tapu iptali ve tescilini olmadığı takdirde taşınmazların bedellerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
9. Taşınmazlardan 101 ada 216 parsel numaralı taşınmazın dava dışı İ.B. adına, diğerlerinin davalılardan Y.M. adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında davalılardan A.A., S.A., K.A. ve A.A. davayı kabul etmişler, diğer davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Dava konusu taşınmazların keşif sonucu belirlenen değeri üzerinden eksik yatırılan harç davacı tarafça tamamlanmıştır.
10. Mahkeme 31/5/2013 tarihli kararı ile 216 parselin taraflarla ilgisi bulunmayan İ.B. adına kayıtlı olduğu diğer taşınmazların ise dava tarihine kadar davalı Y.M. tarafından kullanıldığı ve bu konuda herhangi bir ihtilaf yaşanmadığı, kadastro tespitine davacılar tarafından itiraz edilmediği gerekçeleriyle 216 parsel yönünden husumet yokluğundan, diğer parseller yönünden esastan davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, kendilerini ayrı ayrı vekille temsil ettiren davalılar Y.M. ve Z.G. lehlerine 17.217,95 TL'şer nispi vekâlet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmetmiştir.
11. Anılan karar, davanın esastan reddedilmesi ve kendilerini vekille temsil ettiren davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin (Daire) 5/3/2014 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır. Onama kararında "dava konusu temlikin 19.8.1951 tarihinde, kadastro tespitinin ise 1999 yılında yapıldığı, miras bırakanın 12.1.1952 tarihinde öldüğü, bu durumda kadastro öncesi nedene dayalı olarak talepte bulunulduğu, 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesine göre davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, aynı zamanda kayıt maliki olmayan kişilerin davayı kabul yönündeki beyanlarına da itibar edilemeyeceği, her ne kadar mahkemece esastan inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmiş ise de ret kararı, belirtilen gerekçelerle ve sonucu itibariyle doğru olduğundan" gerekçesiyle davacıların temyiz itirazlarının yerinde olmadığı açıklanmıştır. Dairenin 18/2/2015 tarihli kararı ile karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
12. Nihai karar başvurucu vekiline 12/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 9/4/2015 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...''
14. 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.''
15. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.''
16. 1136 sayılı Kanun'un 168. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır."
17. 1136 sayılı Kanun'un 169. maddesi şöyledir:
"Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.''
B. Tarife Hükümleri
18. 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren (Karar tarihinde yürürlükte bulunan) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.''
19. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir."
C. Yargıtay İçtihatları
20. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 5/12/2017 tarihli ve E.2015/18471, K.2017/8540 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi hükmüne göre; ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunur hükmü uyarınca ret sebebi aynı olan ve kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken her biri yararına ayrı ayrı avukatlık ücretine karar verilmiş olması isabetsiz ise de, bu husus, yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün 3. 4. ve 5. bentleri hüküm yerinden çıkartılarak yerine “750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar [H.], [B.B.B.], [A.A.Ç. ve M.Ç.]'a verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle düzeltilerek onanmasına…''
21. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 3/11/2016 tarihli ve E.2015/4784, K.2016/14899 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''…Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” hükmünü amirdir. Somut olayda, dava, tek bir nedenden dolayı reddedildiği, dolayısıyla yukarıda anılan madde uyarınca tüm davalılar lehine tek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği halde her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir…''
22. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 29/12/2015 tarihli ve E.2015/8355, K.2015/16453 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''…Dosya içeriğine, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davacı [R.D.] ve arkadaşları vekilinin sair karar düzeltme istemleri yerinde değildir. Ancak, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesinde yer alan “ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunur” şeklindeki düzenleme ve davanın 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde belirlenen 10 yıllık hak düşürücü süre gözetilerek aynı nedenle reddedilmesine göre davalılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her davacı açısından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, … hükmün açıklanan nedenlerle düzeltilerek onanmasına…''
23. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 8/12/2015 tarihli ve E.2014/5137, K.2015/14311 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Dava, ikrah ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payları oranında mirasçılar adlarına tescil isteğine ilişkindir…
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
…
Kabule göre de, her davalı için ayrı hukuksal nedene dayanılarak dava açıldığından davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken, tek bir vekalet ücretinin davalılara ödenmesi şeklinde hüküm kurulması da doğru değildir…''
24. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11/2/2015 tarihli ve E.2014/2504, K.2015/1914 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Kabule göre de; ret sebebi ortak olan ve davayı avukat aracılığıyla izleyen davalılar yararına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3/2. maddesi uyarınca tek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde her davalı için ayrı ayrı vekalet ücreti tayini suretiyle davacı aleyhine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir…''
25. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 19/1/2015 tarihli ve E.2013/19699, K.2015/867 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''…Davacının diğer temyiz itirazına gelince: davacı, davalılar lehine iki ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2.maddesinde, müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı açıklanmıştır. Davalılar 13.6.2009 tarihinde ölen [E.T.]’nin mirasçılarıdır. Dava konusu taşınmaz halen muris adına kayıtlı olup miras, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Davacı tüm tapu maliklerine husumet yönelterek katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Mahkemece ret sebebinin ortak olması gözetilerek davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmolunması gerekirken, yargılamada kendisini vekille temsil eden davalı [S.T.] ve davalı [E.T.]’nin kendilerini ayrı vekille temsil ettirdiklerinden bahisle ayrı ayrı iki vekalet ücretine hükmedilmesi yanlış ise de, açıklanan bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir…''
26. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 18/2/2014 tarihli ve E.2013/15852, K.2014/2076 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Asıl davada davacı şirket, 40 ada 13 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olan davalılar [Ç.B.] ve [H.O.] aleyhine TMK’nın 724. maddesine dayalı olarak temliken tescil ikinci kademede TMK’nın 723. maddesince tazminat isteminde bulunmuştur.
Asıl davada, davalılar [H.O.] ve [Ç.B.] Başkanlığı yönünden davanın ret sebebi davanın esasına ilişkin olup tektir. Bu durum Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesinde "...birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmedilir" Şeklinde düzenlenmiştir. O halde, davalılara yönelik asıl davanın ret sebebi ortak olduğundan ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.''
27. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/11/2011 tarihli ve E.2011/9304, K.2011/12877 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''…İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve dava konusu taşınmazın 1966 yılında kesinleşen orman tahdidi içinde kalan Devlet ormanı olduğu, ormanların imar- ihya veya kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilerek mahkemece davanın reddiyolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi gereği “ ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi” gerekirken davalı idareler lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür…''
28. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24/2/2010 tarihli ve E.2010/597, K.2010/2009 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Dava, imar parselinin iptali ve kadastral duruma dönülmesi isteğine ilişkindir.
Ne varki, aynı komşu parselde paydaş olan davalılar Fatma ve Üzeyir'in eldeki davanın niteliği itibariyle zorunlu dava arkadaşı konumunda ve müteselsil sorumluluk içerisinde bulunmaları ve de haklarındaki davanın ret sebebinin ortak olması karşısında, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi dikkate alınarak anılan davalıların vekiline tek vekalet ücreti tayini yerine herbiri için ayrı ücret tayini doğru değildir…''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, davada kendisini vekille temsil ettiren ve ret sebebi ortak olan her bir davalı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine aykırı şekilde ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
31. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan aleyhe birden fazla vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
35. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
36. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-40).
37. Somut olayda tapu iptali ve tescili davasında kendini vekille temsil ettiren davalılar yararına ve davayı kaybeden başvurucu aleyhine birden fazla hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
38. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
39. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
40. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
41. Somut başvuruda öncelikle müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik koşuluna uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
42. 6100 sayılı Kanun'da yargılama giderlerinden sayılan ve mahkeme tarafından haklılık durumuna göre taraflara yükletileceği belirtilen vekâlet ücretinin birden fazla davalı aleyhine açılan davalarda ne şekilde yükleneceği açık değildir. Ancak 1136 sayılı Kanun uyarınca bağlayıcı olan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından hazırlanıp Bakanlığa gönderilen ve 2013 yılı için yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında birden fazla davalıya karşı açılan davaların reddinde, ret sebebinin ortak olması hâlinde tek vekâlet ücretine karar verileceği ifade edilmiştir (İrfan Çinkaya, B. No: 2014/11854, 5/10/2017, § 34).
43. Davanın niteliği itibarıyla zorunlu dava arkadaşı konumunda ve müteselsil sorumluluk içerisinde bulunulan ya da aynı hukuksal nedene dayanılarak birden fazla davalı hakkında açılan taşınmaz uyuşmazlıklarında davanın reddinde ortak sebebe dayanılması hâlinde temyiz mercii olan Yargıtayın ilgili Daireleri davalılar ayrı ayrı vekiller vasıtasıyla temsil edilmiş olsalar dahi tek bir vekâlet ücretine hükmedileceğini tekrar tekrar kararlarında vurgulamıştır (bkz. §§ 20-28).
44. Somut olayda başvuruya konu dava kadastro öncesi muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak açılmıştır. Davanın taraflarının ortak murisin mirasçıları olduğu anlaşılmakta ve murisin zilyedi olduğu bir kısım taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiği iddia edilmektedir. İlk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda aynı nedenlerle davalılar yönünden esastan davanın reddine karar vermiş ve redde konu toplam dava değeri üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalılar Y.M. ve Z.G. lehine ayrı ayrı nispi vekâlet ücretine hükmetmiştir. İlgili Daire de 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına göre davanın on yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, her ne kadar mahkemece esastan inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmiş ise de ret kararının sonucu itibarıyla doğru olduğunu açıklayarak hükmü onamıştır. Diğer bir ifade ile davalılar hakkındaki davanın ret sebebinin ortak olduğu anlaşılmaktadır.
45. Davanın reddi nedeniyle kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilmişse de -davalılar yönünden davanın ret sebebinin ortak olduğu anlaşıldığından- Mahkeme ve Yargıtay kararlarında bu hususun yasal dayanağı açıklanmamıştır. Yargıtay içtihatları da gözetildiğinde ortak bir sebebe dayalı olarak davanın reddedildiği anlaşılan davada 1136 sayılı Kanun'un 169. maddesi uyarınca bağlayıcı olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne aykırı olarak kendisini vekille temsil ettiren her bir davalı lehine olmak üzere iki ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin kanunilik unsurunu taşıdığı söylenemez.
46. Açıklanan gerekçelerle ret sebebi ortak olan davada her bir davalı lehine ayrı ayrı hükmedilen vekâlet ücreti yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
49. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
50. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
51. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesini uygun görülmemesi hâlinde ise tazminata hükmedilmesi isteğinde bulunmuştur.
52. Anayasa Mahkemesi ret sebebi ortak olan davada her bir davalı lehine ayrı ayrı hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
53. Bu durumda, mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılarak aleyhine vekâlet ücretlerine hükmedilen davacılardan sadece başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğunun dikkate alınması ve nihayet ihlal sonucuna uygun olarak kendini vekille temsil ettiren davalılar yararına başvurucunun tek bir vekâlet ücretinden sorumluluğuna ilişkin yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Yargıtay Dairesine ve Demre Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
54. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harcın ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun gerekçesi belirtilmeyen kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin başvuruya konu olayın niteliği dikkate alınarak REDDİNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden Anayasa'nın 36. maddesinde güvenceye bağlanan mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere Demre Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2011/90, K.2013/84) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harcın ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.