logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Güli Ertaş ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/638, 30/10/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLİ ERTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/638)

 

Karar Tarihi: 30/10/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Halil İbrahim DURSUN

Başvurucular

:

1. Güli ERTAŞ

 

 

2. Fatma ERTAŞ

 

 

3. Mehmet ERTAŞ

 

 

4. Muhyettin ERTAŞ

 

 

5. Mülkiye ERTAŞ

 

 

6. Münevver ERTAŞ

 

 

7. Nurullah ERTAŞ

 

 

8. Resul ERTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; hukuka aykırı gözaltı işlemi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, kamu görevlilerinin eylemi sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle de yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu Güli Ertaş'ın eşi ve diğer başvurucuların babası H.E., -başvurucuların beyanına göre- 17/7/1995 tarihinde polis olduklarını söyleyen dört kişi tarafından karakola götürülmek üzere evinden alınmıştır. Aynı gün saat 21.00 sıralarında H.E.nin yeğeni A.E. ve eşi R.E. (Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinin verasete ilişkin 22/8/2003 tarihli kararında H.E.nin eşinin Güli Ertaş olduğu belirtilmekle birlikte ilgili nüfus kayıtlarının incelenmesinden H.E.nin çocuklarından bazısının annesinin R.E. adlı kişi olduğu anlaşılmıştır.) Kızıltepe İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek H.E.nin silahlı dört kişi tarafından kaçırıldığını belirtmiştir. Ayrıca R.E., koruculuk yapan M.K. ve İ.K. adlı kişilerden şüphelendiğini ifade etmiştir.

8. Bu olaydan bir gün sonra Şanlıurfa ili Ceylanpınar ilçesi Saraççeşme köyü Saraçtepe mevkiinde, Ceylanpınar-Kızıltepe yolunun yaklaşık yirmi metre solunda ateşli silahla başından vurulmuş bir erkek cesedi bulunmuştur. Cesedin bulunduğu bölgedeki anızların yakılması sonucu cesedin hemen her bölgesindeki derinin yanmış ve büzülmüş olduğu tespit edilmiştir. Ceset üzerinde cesedin kime ait olduğunu tespite imkân veren herhangi bir belge bulunamamıştır.

9. Aynı gün saat 08.30 sıralarında olaydan haberdar edilen Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığı nöbetçi savcısı olay yerine giderek çeşitli incelemelerde bulunmuştur. Bu incelemeler sonucunda hazırlanan Adli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda cesedin sağ kulağının üzerinde mermi giriş deliği, sol şakağında ise mermi çıkış deliği bulunduğu, cesedin sağ tarafında, bir metre kadar uzaklıkta 9 mm çapında bir adet mermi kovanı olduğu belirtilmiştir. Harici ölü muayenesine katılan doktor tarafından kişinin ateşli silah yaralanması sonucu öldüğünün ve klasik otopsi yapılmasına gerek olmadığının belirtilmesi üzerine Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca klasik otopsi yapılmasından sarfınazar edilerek cesedin devlet hastanesi morguna götürülmesine karar verilmiştir.

10. Bulunan cesedin H.E.ye ait olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine H.E.nin yakınları Ceylanpınar Devlet Hastanesi morguna gitmiş ve cesedin H.E.ye ait olduğunu tespit etmiştir. H.E.nin yakınları, defin ve nakil ruhsatıyla kendilerine teslim edilen cesedi toprağa vermiştir (Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinin verasete ilişkin 22/8/2003 tarihli kararında H.E.nin ölüm tarihi 18/12/2001 olarak geçmektedir.).

11. Olay hakkında başlatılan soruşturma kapsamında R.E.nin 17/7/1995 tarihinde Kızıltepe İlçe Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifadede adı geçen korucuların ifadesi alınmıştır. Korucular M.K. ve İ.K. olay tarihinde Girali köyünde görevli olduklarını ve şehir merkezine hiç gitmediklerini belirtmişlerdir. Bunun üzerine 20/7/1995 tarihinde R.E.nin ifadesi tekrar alınmıştır. R.E. Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde özetle kocasını kaçıran kişileri teşhis edemediğini, olayın gece meydana geldiğini, emniyetteki ifadesinde kendisine "Kimse ile bir geçimsizliğiniz var mı?" diye sorulduğunu, kendisinin de adı geçen korucularla aralarında bir dargınlığın bulunduğunu söylediğini ancak bu dargınlığın kocasının öldürülmesine sebep olacak boyutta olmadığını, bu kişilerden şüphe etmediğini belirtmiştir. R.E. ayrıca kocasını kaçıranları görse de tanımayacağını ancak kocasını kaçıran kişiler adı geçen korucular olsaydı onları teşhis edebileceğini çünkü onları daha önceden gördüğünü ifade etmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından 20/7/1995 tarihinde ifadesi alınan H.E.nin yeğeni A.E. de R.E.nin ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.

12. Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığı; yapılan soruşturma kapsamında olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediğini, olayın adam öldürme fiiliyle ilgili olması nedeniyle yirmi yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirterek olayın fail ya da faillerinin zamanaşımı süresi doluncaya kadar aranması amacıyla 3/1/2002 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığı olayın fail ya da faillerinin ilçe jandarma komutanlığınca zamanaşımı süresi doluncaya kadar titizlikle aranmasını, olayın fail ya da faillerinin yakalanması hâlinde başsavcılıkta hazır edilmesini, aksi takdirde üç ayda bir düzenli olarak Başsavcılığa bilgi verilmesini istemiştir. Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığı, daimî arama kararının bir suretini İlçe Emniyet Müdürlüğüne de göndermiştir.

13. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince düzenlenen, olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

14. Başvuruculardan Muhyettin Ertaş, Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığına 8/4/2014 tarihinde bir dilekçe sunarak olayın faillerinin cezalandırılması talebinde bulunmuştur. Başvurucu Muhyettin Ertaş bu dilekçede özetle babasının kendisini sivil polis olarak tanıtan ve ellerinde otomatik silah bulunan kişilerce evinden alınarak beyaz bir arabayla götürüldüğünü, bu olaydan bir gün sonra da babasının cesedinin bulunduğunu, babasının H.A.U. ve onun ekibi tarafından (Jitem) öldürüldüğünü düşündüğünü belirtmiştir.

15. Başvurucular, devam eden soruşturmada herhangi bir sonuca ulaşılamayacağının açık olduğunu belirterek 9/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

16. Olay hakkında yürütülen soruşturma kapsamında bireysel başvuru yapılmasından sonra hangi kararların alındığı ile ilgili olarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla yapılan araştırmada, Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 10/6/2015 tarihinde olay hakkında yetkisizlik kararı vererek dosyayı Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığına -H.A.U. adlı kişi hakkındaki soruşturma dosyasıyla birleştirilmek üzere- gönderdiği, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığının ise H.E.nin ölümünün JİTEM tarafından gerçekleştirildiğine dair somut bir delil olmaksızın Muhyettin Ertaş'ın tahmininden ibaret soyut ifadesine istinaden yetkisizlik kararı verilmesinin yasal dayanaktan yoksun olduğu, kaldı ki H.E.nin JİTEM tarafından öldürüldüğü iddiasının kabulü hâlinde bile söz konusu öldürme eyleminin Kızıltepe'de gerçekleştirildiğine dair herhangi bir somut delilin bulunmadığı gerekçeleriyle 18/1/2016 tarihinde yetkisizlik kararı verdiği görülmüştür. UYAP kayıtlarının incelenmesi neticesinde Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili Cumhuriyet başsavcılığının tespiti için dosyanın Midyat Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdiği tespit edilmiş ancak Midyat Ağır Ceza Mahkemesinin bu konuda bir karar verip vermediği belirlenememiştir. Başvurucular da bireysel başvuruda bulunmalarından sonra soruşturmanın seyrine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi ve belge sunmamışlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

19. Başvurucular Anayasa ve yasalarda kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının kısıtlanma şart ve usullerinin açık bir şekilde belirlendiğini, yakınlarının hiçbir usul ve yasada olmayan şekilde evinden alındığının ve devlet tarafından haklarının korunamadığının ortada olduğunu belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

21. Somut olayda H.E.nin 17/7/1995 tarihinde gözaltına alındığı ve 18/7/1995 tarihinde ölü olarak bulunduğu ifade edildiğinden başvurunun bu kısmı Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dışında kalmaktadır.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

23. Başvurucular, yakınları H.E.nin 17/7/1995 tarihinde polis olduğunu söyleyen kişilerce Kızıltepe'deki evinden zorla alınarak karakola götürüldüğünü ve akabinde 18/7/1995 tarihinde ölü olarak bulunduğunu belirtmişlerdir. Başvurucular, yakınlarının ölümü ile neticelenen olayda gerekli hukuki ve fiilî önlemlerin alınmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular olay hakkında 1995 yılından beri devam eden soruşturmanın etkisiz olduğunu, soruşturmanın yürütülüş şekli dikkate alındığında olay hakkındaki araştırmanın uzun bir süre daha devam edeceğinin ve nihayetinde herhangi bir sonuca ulaşılamayacağının açık olduğunu, soruşturma dosyasında hiçbir ilerleme olmadığını belirterek etkili başvuru hakkının ve etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular yirmi yılı aşkın sürede olayın aydınlatılamadığını, Savcılık tarafından daimî arama kararı çıkarılması haricinde hiçbir işlem yapılmadığını, soruşturmanın zamanaşımına uğrayacağının ortada olduğunu, soruşturmanın makul sürede tamamlanmamasında kendilerinin hiçbir kusurunun bulunmadığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca yakınlarının yaşamına son verilme şeklinin insanlık dışı ve onur kırıcı olduğunu ifade etmişlerdir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

25. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, yakınlarının güvenlik güçlerince öldürülmesi ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi hususlarına ilişkindir. Bu nedenle başvurucuların bu başlık altındaki tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

27. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). H.E. başvuruculardan Güli Ertaş'ın eşi, diğer başvurucuların ise babasıdır. Bu nedenle somut olayda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

28. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

29. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

30. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

31. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

32. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).

33. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

34. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri açısından başvurucuya makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkilibaşvuru yollarıdır. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediklerinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28).

35. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

36. Başvurucuların şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek etkili bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü bulunan başvurucular, en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veya bozulma ihtimali artmakta, gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 84).

37. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucuların özen yükümlülüğünün ancak bahse konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 85).

38. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

39. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87).

40. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88).

41. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsızlaştıracaktır. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün büyüklüğü tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89).

42. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre, somut olayda yaşanan elim hadiseyle ilgili olarak resen bir ceza soruşturması başlatılmış; bu kapsamda olay yeri incelemesi ile ölü muayene işlemleri gerçekleştirilmiş ve olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek bazı kişilerin ifadesi alınmıştır. Bununla birlikte başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre -özellikle 3/1/2002 tarihli daimî arama kararından başvuruculardan Muhyettin Ertaş'ın Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 8/4/2014 tarihli dilekçeye kadar- olayın aydınlatılmasına ve faillerin tespitine yönelik herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış, yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde kolluk görevlilerince belli aralıklarla tutulan ve zamanla sıradan hâle gelen tutanaklar soruşturma evrakı arasına alınmıştır.

43. Başvurucular 8/4/2014 tarihli dilekçeden sonra olay hakkında Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca ne tür araştırmalar yapıldığı hususunda Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi ve belge sunmadıkları gibi bireysel başvuru yaptıktan sonra soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler yaşandığına dair herhangi bir bilgi ve belgeyi de Anayasa Mahkemesine sunmamışlardır.

44. Başvurucular 9/1/2015 tarihinde yaptıkları bireysel başvuruda olay hakkındaki soruşturmada hiçbir ilerleme olmadığını, soruşturma neticesinde de herhangi bir sonuca ulaşılamayacağının açık olduğunu ifade etmişlerdir. Gerek başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgeler gerekse UYAP aracılığıyla yapılan araştırmada tespit edilen Ceylanpınar Cumhuriyet Başsavcılığı ile Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı kararları (bkz. § 16) dikkate alındığında başvurucuların olay hakkında yürütülen soruşturmada ilerleme sağlanamayacağı yönündeki düşüncelerinin makul olduğu değerlendirilmiştir.

45. Bununla birlikte soruşturmanın etkisiz bir hâl alması durumunda başvurucuların gerekli özeni göstermesi ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunması gerektiği tekrar ifade edilmelidir. Somut olayda, savcılık tarafından daimî arama kararı çıkarılması haricinde hiçbir işlem yapılmadığını ifade eden başvurucular, olayın meydana gelmesinden yaklaşık yirmi yıl sonra bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Başvurucular, olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen ve Cumhuriyet savcısınca somut olaya uygulanması gerektiği tespit edilen yirmi yıllık dava zamanaşımının dolmasına (bkz. § 12) çok az bir süre kalana kadar niçin hareketsiz kaldıkları ve bu süreye kadar neden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmadıkları hususunda herhangi bir açıklama yapmamışlardır. Bu durumda başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre başvurucuların başvuru tarihi olan 9/1/2015 tarihinden çok daha uzun süre önce ceza soruşturmasının etkinlikten yoksun olduğunu fark ettikleri ancak gerekli özen yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ve soruşturmanın etkisiz olduğunu fark etmelerinden itibaren makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmadıkları sonucuna varılmıştır. Başvurucuların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden makul olmayan bir süre sonra 9/1/2015 tarihinde yaptıkları başvuru, süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 30/10/2018 tarihinde karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Güli Ertaş ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/638, 30/10/2018, § …)
   
Başvuru Adı GÜLİ ERTAŞ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/638
Başvuru Tarihi 9/1/2015
Karar Tarihi 30/10/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuka aykırı gözaltı işlemi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, kamu görevlilerinin eylemi sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle de yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kayıp vakaları Süre Aşımı
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
6524 Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 39
765 Türk Ceza Kanunu 102
104
125
448
450
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
81
302
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6545 Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 71
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi