TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DERYA ÜÇDAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6407)
|
|
Karar Tarihi: 6/3/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Memet
ÖĞÜTCÜ
|
|
|
2. Raziye ÖĞÜTÇÜ
|
|
|
3. Yaşar ÖĞÜTCÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Burhanettin Oktay ÖZBERK
|
|
|
4. Dilvan
YILDIRIMLAR
|
|
|
5. Derya ÜÇDAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Yaman ARAS
|
|
|
6. Sema ARAS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru taşınmazın kamulaştırılması ve kamulaştırma bedelinin
değer kaybına uğratılarak ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; yargılamanın
uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 14/4/2015 ve 17/4/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuşlardır.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2015/6794 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında konu
yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/6407 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmiş olup inceleme 2015/6407 numaralı bireysel başvuru
dosyası üzerinden yürütülmüştür.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Sivas'ın merkez ilçesine bağlı Çarşıbaşı Mahallesi'nde
bulunan 513 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 4/12 payları tapuda ayrı ayrı olmak
üzere başvurucular Mehmet Öğütcü ve Yaşar Öğütcü'ye; kalan 1/12 payları da ayrı ayrı olmak üzere
başvurucular Raziye Öğütçü, Derya Üçdal, Dilvan Yıldırımlar ve Sema Aras adlarına kayıtlıdır. Bu
taşınmaz üzerinde "Madımak Oteli"
olarak bilinen bir turizm işletmesi bulunmaktadır.
8. Anılan otelin bulunduğu yerde 2/7/1993 tarihinde çok sayıda
kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açılan olaylar yaşanmıştır. Sivas İl
Encümeni 14/4/2010 tarihinde bu taşınmazın kamulaştırılmasına karar vermiştir.
9. Sivas İl Özel İdaresi ile başvurucular arasında satın alma
usulü çerçevesinde yapılan görüşmeler olumsuz sonuçlanınca idare tarafından
16/6/2010 tarihinde Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin
tespiti ve tescil davası açılmıştır.
10. Mahkeme başvuruculara kamulaştırma işlemini tebliğ etmiş,
mahalli ve ulusal gazetelerde de ilân ettirmiştir. Dava konusu taşınmazın
başında kamulaştırma alanında uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapan Mahkeme,
emsal karşılaştırması yöntemine göre kamulaştırma bedelinin hesaplandığı
bilirkişi raporunu hükme esas alarak 23/11/2010 tarihinde davanın kabulü ile
kamulaştırma bedelinin 5.601.225,10 TL olarak tespitine ve depo edilen söz
konusu bedelin tapu kaydındaki payları oranında başvuruculara ödenmesine karar
vermiştir. Mahkeme ayrıca dava konusu taşınmazın başvurucular adına olan tapu
kaydının iptali ile idare adına tapuya tesciline kesin olarak karar vermiştir.
11. Taraflarca yapılan temyiz talebini inceleyen Yargıtay 5.
Hukuk Dairesi 14/6/2011 tarihinde kararın bozulmasına karar vermiştir. Bozma
kararının gerekçesinde, bilirkişi raporunda yapılan emsal karşılaştırmasının
hatalı olduğu belirtilmiştir. Daire ayrıca otelin toplam alanına ilişkin
çelişkili belgelerden söz ederek bu yapının bilirkişi kurulunca yeniden ölçümü
yapılarak gerçek alanı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
Son olarak yapı bedelinin 2011 yılı metrekare birim fiyatını geçmemek üzere
dava tarihine uyarlanmamasının doğru olmadığı açıklanmıştır.
12. Bozma kararına uyan Mahkeme, mahallinde 18/11/2011 tarihinde
yeniden keşif yapmış, bilirkişi kuruluna kamulaştırma bedeline ilişkin olarak
raporlar düzenlettirmiştir. Mahkeme bu defa 2/5/2012 tarihinde davanın kabulü
ile alınan son bilirkişi raporu doğrultusunda kamulaştırma bedelinin
7.691.283,23 TL olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre belirlenen söz
konusu bedelden daha önce ödenen 5.601.225,10 TL mahsup edilerek bakiye
2.090.058,13 TL tutarındaki kamulaştırma bedelinin tapu kaydındaki payları
oranında başvuruculara derhâl ödenmesine karar verilmiştir.
13. Taraflar bu kararı da temyiz etmişler, Daire 19/2/2012
tarihinde temyiz edilen kararı bozmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, dava
konusu taşınmazın arsa niteliğindeki zemin bedelinin tespiti için yapılan
incelemenin hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilmiştir. Daireye göre emsal
olarak incelenen taşınmazların yapı ile birlikte, örtülü birim fiyatları
üzerinden kıyaslama yapılması ve üç ayrı satışın ortalama değeri esas alınarak
inceleme yapılması kanuna uygun değildir.
14. Mahkeme bozma kararına uymuş ve konu hakkında yeniden
bilirkişi raporu almıştır. Bilirkişi kurulunun raporunu hükme esas alan Mahkeme
5/9/2013 tarihinde davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 9.308.768,30 TL
olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre belirlenen söz konusu bedelden daha
önce ödenen 7.691.283,23 TL mahsup edilerek bakiye 1.617.485,07 TL tutarındaki
kamulaştırma bedelinin tapu kaydındaki payları oranında başvuruculara derhâl
ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme başvurucuların faiz işletilmesi yönündeki
taleplerini ise reddetmiştir.
15. Taraflarca temyiz edilen karar Daire tarafından düzeltilerek
onanmıştır. Daire, davacı idarenin tüm itirazlarını, davalılar vekilinin ise
faiz hariç diğer itirazlarını reddetmiştir. Daire, dava dört ay içinde
sonuçlandırılamadığı için yapılan kanun değişikliği ile Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuru kararlarına atıf yaparak kamulaştırma bedeline 17/10/2010
tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için kanuni faiz işletilmesi
gerektiğini belirtmiştir. Ancak hüküm bozulmamış, gerekçeli kararın hüküm
fıkrasının faize ilişkin talebin reddi ile ilgili paragrafı karardan tümü ile
çıkartılarak yerine "Kamulaştırma
bedeli olarak 23.11.2010 tarihli ilk kararla belirlenen 5.601.225,10 TL'ye
17.10.2010 tarihinden ilk karar tarihi olan 23.11.2010 gününe kadar, 14.06.2011
tarihli bozma sonrası 26.04.2012 tarihli kararla hükmedilen fark bedel olan
2.090.058,13 TL'ye 17.10.2010 tarihinden 26.04.2012 tarihine kadar, 19.02.2013
tarihli bozma sonrası, son kararla hüküm altına alınan fark bedel olan
1.617.485,07 TL ye ise 17.10.2010 tarihinden son karar tarihi olan 05.09.2013
gününe kadar yasal faiz işletilmesine" cümlesi yazılmak
suretiyle hükmün düzeltilmesi yoluna gidilmiştir.
16. Başvurucuların karar düzeltme talepleri Daire tarafından
17/2/2015 tarihinde reddedilmiştir.
17. Nihai karar başvurucular vekillerine 13/3/2015 ve 20/3/2015
tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucular 14/4/2015 ve 17/4/2015 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile
yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre
topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel
tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek
taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz
malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3
üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi
karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren
en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve
idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın
malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan
araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince
ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma
günü idareye de tebliğ olunur.
Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak
tebligatta;
...
d) 14 üncü maddede
öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma
işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim
davası açabilecekleri,
...
Belirtilir.
...
(Ek
fıkra: 11/4/2013-6459/6 md.) Kamulaştırma bedelinin
tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit
edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.
...
14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak
sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince
de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda
açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.
..."
20. 2942 sayılı Kanun'un 14. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın
maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden,
kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece
gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma
işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda
düzeltim davası açılabilir."
21. Alacağın değer kaybı ile ilgili uluslararası hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No:
2014/2073, 6/7/2017, §§ 23-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucular Dilvan Yıldırımlar, Derya Üçdal
ve Sema Aras'ın Şikâyetleri Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucular, murislerine ait olan uyuşmazlığa konu
taşınmazda bulunan otelin 1993 yılında yaşanan olaylar sırasında çıkan yangında
zarar gördüğünü, buna rağmen söz konusu otelin tadilatını yaptırarak yeniden
faaliyetine devam ettirdiklerini belirtmişlerdir. Başvurucular bununla birlikte
eski müşteri sayısına ve ticari getiriye ulaşılamadığından yakınmışlardır.
Başvurucular ayrıca bu olayda kolluk güçlerinin gerekli müdahalelerde
bulunmadıklarını ve kamu makamlarının da olay nedeniyle doğan zarara yönelik
uzun yıllar bir çözüm üretmediklerini vurgulamışlardır. Başvurucular böyle bir
olay yaşanmasaydı otelin işletilmesinin bırakılmayacağını, ticari itibarı ve
getirisi çok yüksek olan bu oteli çalıştırmaya devam etmiş olacaklarını
belirtmişlerdir.
24. Bunun yanında başvurucular yaşanan olaylar gerekçe
gösterilerek taşınmazlarının kamulaştırıldığını ancak bu olaylarda devletin
üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olsaydı taşınmazın
kamulaştırılmasına gerek kalmayacağını ifade etmişlerdir.Başvuruculara göre kamulaştırma işleminde
kamu yararı olmayıp kamulaştırılması gerekmediği hâlde yaşanan olayların yıl
dönümlerinde yapılan eylemler ve kamuoyu baskısı nedeniyle taşınmazları
kamulaştırılmıştır.
25. Başvurucular bu gerekçelerle çalışma hürriyetinin ve
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir.
27. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur.
Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi
zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu
makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek
için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail
Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
28. Somut olayda başvurucuların iki ayrı şikâyetleri vardır. İlk
olarak başvurucular 1993 yılında Sivas'ta yaşanan olayda murislerine ait
taşınmazda faaliyet gösteren otelin zarar gördüğünden yakınmışlardır.
Başvurucular kamu makamlarının bu olaylardan sorumlu olduklarını dile getirerek
zararlarının idare tarafından karşılanmasını gerektiğini öne sürmüşlerdir.
Ancak başvurucuların bu zararlarının giderimine
ilişkin olarak ilgili idareye veya idarelere karşı tam yargı davası açtıklarına
dair herhangi bir bilgi veya belge sunmadıkları görülmüştür. Başvurucular
başvuru formunda bu yolun etkisiz olabileceğini de dile getirmemişlerdir.
29. Başvurucular ayrıca kamu yararı amacının bulunmadığını
belirterek kamulaştırma işleminin hukuka aykırı olduğundan yakınmışlardır.
Kamulaştırma işlemi 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarına göre kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının açıldığı
asliye hukuk mahkemesi tarafından taşınmaz malikine tebliğ edilmektedir. 2942
sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca da taşınmaz maliki belirtilen tebligat
tarihinden itibaren otuz gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda
iptal davası açabilmektedir. Somut olayda da kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescil davasının açıldığı Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesince kamulaştırma
işlemi başvuruculara tebliğ edilmiştir. Ancak başvurucular anılan kamulaştırma
işlemine karşı idari yargı yerinde dava açtıklarına dair herhangi bir bilgi
veya belge ibraz etmemişlerdir. Başvurucuların söz konusu tebligatın
yapılmadığı veya usulsüz olduğu yönünde bir şikâyetleri de bulunmamaktadır.
Yine başvurucular bu yolun etkisizliğini gösterir herhangi bir iddia da öne
sürmemişlerdir.
30. Sonuç olarak başvurucular Dilvan
Yıldırımlar, Derya Üçdal ve Sema Aras tarafından
ileri sürülen şikâyetler yönünden başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan anılan hukuk yoluna başvurmaksızın
yapılan başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi
gereği mümkün değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucular Memet Öğütcü, Raziye Öğütçü ve
Yaşar Öğütcü'nün Şikâyetleri Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucular, murislerine ait olan uyuşmazlığa konu
taşınmazın İl Özel İdaresi tarafından kamulaştırılmasına karar verildiğini
ancak bu amaçla açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının uzun
sürdüğünü belirtmişlerdir. Başvurucular ödenen faize rağmen kamulaştırma
alacaklarının davanın uzaması nedeniyle değer kaybettiğinden yakınmışlardır.
Başvurucular bu gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
33. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
34. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma alacağının enflasyon
karşısında değer kaybına uğratılmasına ilişkin benzeri şikâyetleri daha önce
ölçülülük ilkesi yönünden mülkiyet hakkı bağlamında incelemiş ve sonuca
bağlamıştır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri,
B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 41-65; Ali
Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 58-69; Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388,
13/9/2018; §§ 29-37; Hanım Çeyiz ve Mehmet
Gündüz, B. No: 2015/19289, 17/7/2018, §§ 23-29; Kadir Çakar, B. No: 2015/18908, 21/3/2018,
§§ 21-28).
35. Buna göre kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike
ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi
arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir
derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun
etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile
ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek
biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer
kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 42).
36. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemede başvurucunun
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca
varmak için derece mahkemelerince tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya
yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması
gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkünden
mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin
ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan, yapılan ödemelerin değer
kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun maruz kaldığı yükü
belirlemektir (Ali Şimşek ve diğerleri,
§ 66).
37. Aynı yöndeki şikâyete ilişkin başvuru konusu olayda da bu
ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Somut olayda başvuruculara kamulaştırma bedelinin üç ayrı
aşamada ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre 17/10/2010 tarihinde açılan
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında ilk olarak 23/11/2010
tarihli kararla 5.601.225,10 TL tutarında, ikinci olarak ilk bozma kararı
sonrası 26/4/2012 tarihli kararla 2.090.058,13 TL ve nihayet 5/9/2013 tarihli
kararla 1.617.485,07 TL tutarında başvuruculara ödeme yapılmıştır.
39. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya
ödenen;
- 5. 601.225,10 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının
2010 yılı Kasım ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek
fark 169.580,70 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi
öngörülen yasal faiz tutarının ise 51.101,19 TL olduğu,
- 2. 090.058,13 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının
2012 yılı Nisan ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek
fark 354.285,16 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi
öngörülen yasal faiz tutarının ise 287.053,74 TL olduğu,
- 1. 617.485,07 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının
2013 yılı Eylül ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek
fark 428.216,93 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi
öngörülen yasal faiz tutarının ise 420.368,86 TL olduğu görülmektedir.
40. Bu durumda başvurucunun kamulaştırma bedeli alacağının
enflasyon karşısında kaybettiği değer kaybını giderebilecek toplam tutar
952.082,79 TL olup bu tutardan ödenmesi öngörülen faiz tutarı olan 758.523,79
TL mahsup edildiğinde kalan tutar 193.559 TL’dir. Bu tutar, toplam kamulaştırma
bedeli olan 9.308.768,30 TL ile karşılaştırıldığında başvurucunun alacağında
meydana gelen değer kaybı %2,08'dir.
41. Bu koşullar altında somut olaya bakıldığında başvuruculara
ödenen faizin aradan geçen sürede kamulaştırma bedelinin uğradığı değer kaybını
büyük ölçüde karşıladığı anlaşılmaktadır. Yukarıda tespit edilen düzeyde bir
farklılığın ise (%5'ten daha az) hesaplama yöntemi sebebiyle oluşabilecek yanılma
farklılığı (hata marjı) kapsamında kaldığı değerlendirilmelidir. Bu durumda
kamulaştırma bedelinin ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede uğranılan
zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı da gözetildiğinde-
başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği ve müdahalenin içerdiği
kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ölçülü olduğu anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edilmediğinin açık olduğu sonucuna
varılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
44. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
45. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
46. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu başarı şansı sunan, yeterli giderim sağlama kapasitesi bulunan,
ulaşılabilir bir yol olduğunu tespit etmiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat
Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği
ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
47. Mevcut başvuruda da belirtilen ihlal iddiası yönünden söz
konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucular Dilvan Yıldırımlar,
Derya Üçdal ve Sema Aras'ın şikâyetlerinin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Memet Öğütcü, Raziye Öğütçü ve Yaşar Öğütcü'nün
şikâyetleri yönünden;
a. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.