TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
DERYA ÜÇDAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6407)
Karar Tarihi: 6/3/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Özgür DUMAN
Başvurucular
1. Memet ÖĞÜTCÜ
2. Raziye ÖĞÜTÇÜ
3. Yaşar ÖĞÜTCÜ
Vekili
Av. Burhanettin Oktay ÖZBERK
4. Dilvan YILDIRIMLAR
5. Derya ÜÇDAL
Av. Yaman ARAS
6. Sema ARAS
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru taşınmazın kamulaştırılması ve kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılarak ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 14/4/2015 ve 17/4/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuşlardır.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2015/6794 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/6407 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş olup inceleme 2015/6407 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Sivas'ın merkez ilçesine bağlı Çarşıbaşı Mahallesi'nde bulunan 513 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 4/12 payları tapuda ayrı ayrı olmak üzere başvurucular Mehmet Öğütcü ve Yaşar Öğütcü'ye; kalan 1/12 payları da ayrı ayrı olmak üzere başvurucular Raziye Öğütçü, Derya Üçdal, Dilvan Yıldırımlar ve Sema Aras adlarına kayıtlıdır. Bu taşınmaz üzerinde "Madımak Oteli" olarak bilinen bir turizm işletmesi bulunmaktadır.
8. Anılan otelin bulunduğu yerde 2/7/1993 tarihinde çok sayıda kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açılan olaylar yaşanmıştır. Sivas İl Encümeni 14/4/2010 tarihinde bu taşınmazın kamulaştırılmasına karar vermiştir.
9. Sivas İl Özel İdaresi ile başvurucular arasında satın alma usulü çerçevesinde yapılan görüşmeler olumsuz sonuçlanınca idare tarafından 16/6/2010 tarihinde Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açılmıştır.
10. Mahkeme başvuruculara kamulaştırma işlemini tebliğ etmiş, mahalli ve ulusal gazetelerde de ilân ettirmiştir. Dava konusu taşınmazın başında kamulaştırma alanında uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapan Mahkeme, emsal karşılaştırması yöntemine göre kamulaştırma bedelinin hesaplandığı bilirkişi raporunu hükme esas alarak 23/11/2010 tarihinde davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 5.601.225,10 TL olarak tespitine ve depo edilen söz konusu bedelin tapu kaydındaki payları oranında başvuruculara ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca dava konusu taşınmazın başvurucular adına olan tapu kaydının iptali ile idare adına tapuya tesciline kesin olarak karar vermiştir.
11. Taraflarca yapılan temyiz talebini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 14/6/2011 tarihinde kararın bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararının gerekçesinde, bilirkişi raporunda yapılan emsal karşılaştırmasının hatalı olduğu belirtilmiştir. Daire ayrıca otelin toplam alanına ilişkin çelişkili belgelerden söz ederek bu yapının bilirkişi kurulunca yeniden ölçümü yapılarak gerçek alanı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Son olarak yapı bedelinin 2011 yılı metrekare birim fiyatını geçmemek üzere dava tarihine uyarlanmamasının doğru olmadığı açıklanmıştır.
12. Bozma kararına uyan Mahkeme, mahallinde 18/11/2011 tarihinde yeniden keşif yapmış, bilirkişi kuruluna kamulaştırma bedeline ilişkin olarak raporlar düzenlettirmiştir. Mahkeme bu defa 2/5/2012 tarihinde davanın kabulü ile alınan son bilirkişi raporu doğrultusunda kamulaştırma bedelinin 7.691.283,23 TL olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre belirlenen söz konusu bedelden daha önce ödenen 5.601.225,10 TL mahsup edilerek bakiye 2.090.058,13 TL tutarındaki kamulaştırma bedelinin tapu kaydındaki payları oranında başvuruculara derhâl ödenmesine karar verilmiştir.
13. Taraflar bu kararı da temyiz etmişler, Daire 19/2/2012 tarihinde temyiz edilen kararı bozmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, dava konusu taşınmazın arsa niteliğindeki zemin bedelinin tespiti için yapılan incelemenin hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilmiştir. Daireye göre emsal olarak incelenen taşınmazların yapı ile birlikte, örtülü birim fiyatları üzerinden kıyaslama yapılması ve üç ayrı satışın ortalama değeri esas alınarak inceleme yapılması kanuna uygun değildir.
14. Mahkeme bozma kararına uymuş ve konu hakkında yeniden bilirkişi raporu almıştır. Bilirkişi kurulunun raporunu hükme esas alan Mahkeme 5/9/2013 tarihinde davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 9.308.768,30 TL olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre belirlenen söz konusu bedelden daha önce ödenen 7.691.283,23 TL mahsup edilerek bakiye 1.617.485,07 TL tutarındaki kamulaştırma bedelinin tapu kaydındaki payları oranında başvuruculara derhâl ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme başvurucuların faiz işletilmesi yönündeki taleplerini ise reddetmiştir.
15. Taraflarca temyiz edilen karar Daire tarafından düzeltilerek onanmıştır. Daire, davacı idarenin tüm itirazlarını, davalılar vekilinin ise faiz hariç diğer itirazlarını reddetmiştir. Daire, dava dört ay içinde sonuçlandırılamadığı için yapılan kanun değişikliği ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarına atıf yaparak kamulaştırma bedeline 17/10/2010 tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için kanuni faiz işletilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak hüküm bozulmamış, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının faize ilişkin talebin reddi ile ilgili paragrafı karardan tümü ile çıkartılarak yerine "Kamulaştırma bedeli olarak 23.11.2010 tarihli ilk kararla belirlenen 5.601.225,10 TL'ye 17.10.2010 tarihinden ilk karar tarihi olan 23.11.2010 gününe kadar, 14.06.2011 tarihli bozma sonrası 26.04.2012 tarihli kararla hükmedilen fark bedel olan 2.090.058,13 TL'ye 17.10.2010 tarihinden 26.04.2012 tarihine kadar, 19.02.2013 tarihli bozma sonrası, son kararla hüküm altına alınan fark bedel olan 1.617.485,07 TL ye ise 17.10.2010 tarihinden son karar tarihi olan 05.09.2013 gününe kadar yasal faiz işletilmesine" cümlesi yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesi yoluna gidilmiştir.
16. Başvurucuların karar düzeltme talepleri Daire tarafından 17/2/2015 tarihinde reddedilmiştir.
17. Nihai karar başvurucular vekillerine 13/3/2015 ve 20/3/2015 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucular 14/4/2015 ve 17/4/2015 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.
Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;
...
d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,
Belirtilir.
(Ek fıkra: 11/4/2013-6459/6 md.) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.
14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.
..."
20. 2942 sayılı Kanun'un 14. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir."
21. Alacağın değer kaybı ile ilgili uluslararası hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 23-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucular Dilvan Yıldırımlar, Derya Üçdal ve Sema Aras'ın Şikâyetleri Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucular, murislerine ait olan uyuşmazlığa konu taşınmazda bulunan otelin 1993 yılında yaşanan olaylar sırasında çıkan yangında zarar gördüğünü, buna rağmen söz konusu otelin tadilatını yaptırarak yeniden faaliyetine devam ettirdiklerini belirtmişlerdir. Başvurucular bununla birlikte eski müşteri sayısına ve ticari getiriye ulaşılamadığından yakınmışlardır. Başvurucular ayrıca bu olayda kolluk güçlerinin gerekli müdahalelerde bulunmadıklarını ve kamu makamlarının da olay nedeniyle doğan zarara yönelik uzun yıllar bir çözüm üretmediklerini vurgulamışlardır. Başvurucular böyle bir olay yaşanmasaydı otelin işletilmesinin bırakılmayacağını, ticari itibarı ve getirisi çok yüksek olan bu oteli çalıştırmaya devam etmiş olacaklarını belirtmişlerdir.
24. Bunun yanında başvurucular yaşanan olaylar gerekçe gösterilerek taşınmazlarının kamulaştırıldığını ancak bu olaylarda devletin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olsaydı taşınmazın kamulaştırılmasına gerek kalmayacağını ifade etmişlerdir.Başvuruculara göre kamulaştırma işleminde kamu yararı olmayıp kamulaştırılması gerekmediği hâlde yaşanan olayların yıl dönümlerinde yapılan eylemler ve kamuoyu baskısı nedeniyle taşınmazları kamulaştırılmıştır.
25. Başvurucular bu gerekçelerle çalışma hürriyetinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.
27. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
28. Somut olayda başvurucuların iki ayrı şikâyetleri vardır. İlk olarak başvurucular 1993 yılında Sivas'ta yaşanan olayda murislerine ait taşınmazda faaliyet gösteren otelin zarar gördüğünden yakınmışlardır. Başvurucular kamu makamlarının bu olaylardan sorumlu olduklarını dile getirerek zararlarının idare tarafından karşılanmasını gerektiğini öne sürmüşlerdir. Ancak başvurucuların bu zararlarının giderimine ilişkin olarak ilgili idareye veya idarelere karşı tam yargı davası açtıklarına dair herhangi bir bilgi veya belge sunmadıkları görülmüştür. Başvurucular başvuru formunda bu yolun etkisiz olabileceğini de dile getirmemişlerdir.
29. Başvurucular ayrıca kamu yararı amacının bulunmadığını belirterek kamulaştırma işleminin hukuka aykırı olduğundan yakınmışlardır. Kamulaştırma işlemi 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının açıldığı asliye hukuk mahkemesi tarafından taşınmaz malikine tebliğ edilmektedir. 2942 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca da taşınmaz maliki belirtilen tebligat tarihinden itibaren otuz gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açabilmektedir. Somut olayda da kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının açıldığı Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesince kamulaştırma işlemi başvuruculara tebliğ edilmiştir. Ancak başvurucular anılan kamulaştırma işlemine karşı idari yargı yerinde dava açtıklarına dair herhangi bir bilgi veya belge ibraz etmemişlerdir. Başvurucuların söz konusu tebligatın yapılmadığı veya usulsüz olduğu yönünde bir şikâyetleri de bulunmamaktadır. Yine başvurucular bu yolun etkisizliğini gösterir herhangi bir iddia da öne sürmemişlerdir.
30. Sonuç olarak başvurucular Dilvan Yıldırımlar, Derya Üçdal ve Sema Aras tarafından ileri sürülen şikâyetler yönünden başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir. Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan anılan hukuk yoluna başvurmaksızın yapılan başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucular Memet Öğütcü, Raziye Öğütçü ve Yaşar Öğütcü'nün Şikâyetleri Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucular, murislerine ait olan uyuşmazlığa konu taşınmazın İl Özel İdaresi tarafından kamulaştırılmasına karar verildiğini ancak bu amaçla açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının uzun sürdüğünü belirtmişlerdir. Başvurucular ödenen faize rağmen kamulaştırma alacaklarının davanın uzaması nedeniyle değer kaybettiğinden yakınmışlardır. Başvurucular bu gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
33. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
34. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasına ilişkin benzeri şikâyetleri daha önce ölçülülük ilkesi yönünden mülkiyet hakkı bağlamında incelemiş ve sonuca bağlamıştır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 41-65; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 58-69; Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018; §§ 29-37; Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz, B. No: 2015/19289, 17/7/2018, §§ 23-29; Kadir Çakar, B. No: 2015/18908, 21/3/2018, §§ 21-28).
35. Buna göre kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 42).
36. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için derece mahkemelerince tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali Şimşek ve diğerleri, § 66).
37. Aynı yöndeki şikâyete ilişkin başvuru konusu olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Somut olayda başvuruculara kamulaştırma bedelinin üç ayrı aşamada ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre 17/10/2010 tarihinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında ilk olarak 23/11/2010 tarihli kararla 5.601.225,10 TL tutarında, ikinci olarak ilk bozma kararı sonrası 26/4/2012 tarihli kararla 2.090.058,13 TL ve nihayet 5/9/2013 tarihli kararla 1.617.485,07 TL tutarında başvuruculara ödeme yapılmıştır.
39. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya ödenen;
- 5. 601.225,10 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2010 yılı Kasım ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek fark 169.580,70 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi öngörülen yasal faiz tutarının ise 51.101,19 TL olduğu,
- 2. 090.058,13 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek fark 354.285,16 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi öngörülen yasal faiz tutarının ise 287.053,74 TL olduğu,
- 1. 617.485,07 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2013 yılı Eylül ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybını telafi edecek fark 428.216,93 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince işletilmesi öngörülen yasal faiz tutarının ise 420.368,86 TL olduğu görülmektedir.
40. Bu durumda başvurucunun kamulaştırma bedeli alacağının enflasyon karşısında kaybettiği değer kaybını giderebilecek toplam tutar 952.082,79 TL olup bu tutardan ödenmesi öngörülen faiz tutarı olan 758.523,79 TL mahsup edildiğinde kalan tutar 193.559 TL’dir. Bu tutar, toplam kamulaştırma bedeli olan 9.308.768,30 TL ile karşılaştırıldığında başvurucunun alacağında meydana gelen değer kaybı %2,08'dir.
41. Bu koşullar altında somut olaya bakıldığında başvuruculara ödenen faizin aradan geçen sürede kamulaştırma bedelinin uğradığı değer kaybını büyük ölçüde karşıladığı anlaşılmaktadır. Yukarıda tespit edilen düzeyde bir farklılığın ise (%5'ten daha az) hesaplama yöntemi sebebiyle oluşabilecek yanılma farklılığı (hata marjı) kapsamında kaldığı değerlendirilmelidir. Bu durumda kamulaştırma bedelinin ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede uğranılan zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı da gözetildiğinde- başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği ve müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ölçülü olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edilmediğinin açık olduğu sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
44. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
45. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
46. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu başarı şansı sunan, yeterli giderim sağlama kapasitesi bulunan, ulaşılabilir bir yol olduğunu tespit etmiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
47. Mevcut başvuruda da belirtilen ihlal iddiası yönünden söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucular Dilvan Yıldırımlar, Derya Üçdal ve Sema Aras'ın şikâyetlerinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Memet Öğütcü, Raziye Öğütçü ve Yaşar Öğütcü'nün şikâyetleri yönünden;
a. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.