TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HADİCE YILDIRIM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/8709)
Karar Tarihi: 10/1/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Hadice YILDIRIM
Vekili
Av. İrfan KARABULUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, şüpheli ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmesine gerek olmadığını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Karaburun Cankurtaran Merkezi görevlileri 16/8/2014 günü saat 15.00 sıralarında, sahilde önleyici kolluk görevi ifa eden Arnavutköy İlçe Jandarma Komutanlığı (Komutanlık) görevlilerine 32 yaşlarındaki bir kişinin kayıp olduğunu haber vermişlerdir.
9. Komutanlık görevlilerince düzenlenen Olay Yeri Tespit Tutanağı'na göre kayıp olayını bildiren A.Y. ile S.İ., başvurucunun oğlu olan kayıp G.Y.nin sırasıyla eşi ve arkadaşıdır. A.Y. ile S.İ., Komutanlık görevlilerine G.Y. ile birlikte denizde yüzmekteyken saat 14.00 sıralarında denizden çıktıklarını, G.Y.nin yüzmeye devam ettiğini, bir süre sonra G.Y.nin denizdeki kalabalıkta gözden kaybolduğunu, plaj boyunca G.Y.yi aradıklarını ve bulamamaları üzerine durumu Can Kurtaran Merkezine bildirdiklerini beyan etmişlerdir. Yine anılan tutanağa göre, bir süre sonra denizden çıkarılan bir kişinin kayıp G.Y.nin tarifine uyduğu tespit edilmiş; yaşadığının saptanması üzerine sağlık görevlilerince G.Y.ye 15-20 dakika boyunca tıbbi müdahale yapılmış ancak G.Y. kurtarılamamıştır. Plaj çevresinde yapılan araştırmada G.Y.nin boğulmasına ilişkin herhangi bir bilgi elde edilememiştir.
10. G.Y.nin ölümünden haberdar olan Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) olay hakkında aynı gün soruşturma başlatmıştır.
11. Yürütülen soruşturma kapsamında olay yerinin basit bir krokisini çizen Komutanlık görevlileri, olayın meydana geldiği tarihte bilgi sahibi sıfatıyla A.Y. ve S.İ.nin ifadelerini almıştır.
i. A.Y. ifadesinde saat 03.00 sıralarında eş ve arkadaşlarıyla birlikte ailecesahile gittiklerini, saat 12.00 sıralarında denize girilmesi yasak olan bir yerden denize girdiklerini, denizden çıktığında eşinin hâlâ denizde olduğunu, yemek hazırlamakta iken eşini denizde görememesi üzerine telaşlanıp olayı Cankurtaran Merkezine bildirdiğini beyan etmiştir.
ii. S.İ. ifadesinde saat 03.00 sıralarında arkadaşı G.Y. ve G.Y.nin eşi A.Y. ile birlikte Karaburun sahiline gittiklerini, birlikte denizde yüzdüklerini, saat 14.00 sıralarında A.Y. ile kendisinin denizden çıktığını, G.Y.nin bir süre daha yüzeceğini söylediğini, 15-20 dakika sonra G.Y.yi denizde görememeleri üzerine A.Y. ile birlikte G.Y.yi aramaya başladıklarını, yaklaşık yarım saatlik bir aramadan sonra durumu Cankurtaran Merkezine bildirdiklerini söylemiştir.
12. Ölü muayenesi işlemi 16/8/2014 tarihinde Cumhuriyet savcısının huzurunda bir hekim tarafından yapılmıştır. Ölü muayenesine ilişkin tutanakta, ense kısmında yumuşak doku travması bulunduğu, ağız, burun ve enseden kan geldiği, cesette başkaca bir yara bulunmadığı belirtilmiştir.
13. 30/9/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe veren J.P., G.Y.nin eşi A.Y. ile ilgili birtakım iddialarda bulunmuştur. Buna göre A.Y. J.P.ye bazı erkeklerle görüşüp onlardan 100-200 TL para istediğini, S. isimli bir kişi (S.İ.) ile dost olduğunu, bu kişiyle sık sık görüştüğünü, bundan G.Y.nin haberi olmadığını anlatmıştır. Ayrıca eşinden nefret ettiğini söyleyen ve G.Y.nin cenazesine katılmayan A.Y., olaydan bir gün önce S., S.nin eşi ve G.Y. ile birlikte saat 02.00 sıralarında denize gideceklerinden söz ederek J.P.den plaj havlusu istemiş, J.P.ye S.yi kastederek saat 02.00'de denize gitme fikrinin karşı taraftan geldiğini söylemiştir. Son olarak J.P., G.Y.nin kendisine yüzme bilmediğini söylediğini ve G.Y.nin kasten öldürülmüş olabileceğini ileri sürmüştür.
14. Cumhuriyet Başsavcılığı 11/11/2014 tarihinde S.İ.nin şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır. İfadesinde S.İ., eşi Se.İ. ile ölenin eşi A.Y.nin belediyenin verdiği bir yemekte tanıştıklarını, ölmesinden dört ay kadar önce G.Y.nin eşi A.Y. ile birlikte evlerine geldiğini, tanıştıktan sonra samimiyetlerinin hızla ilerlediğini, G.Y. ve eşinin sürekli evlerine gelmeye başladığını ve sadece bir kez eşiyle birlikte G.Y.nin evine gittiğini söylemiştir. Ayrıca S.İ., A.Y. ile arasında herhangi bir gönül ilişkisi olmadığını, J.P.yi tanımadığını, saat 02.00 sıralarında sahile gitme fikrinin G.Y.ye ait olduğunu, sabah olunca birlikte denize girdiklerini, denize girmek amacıyla bir müddet sonra G.Y.nin yanlarından ayrıldığını ve bir anda gözden kaybolduğunu, denizin çok kalabalık olduğunu, G.Y.yi denize itmediğini veya bastırmadığını, G.Y.nin ölümünde herhangi bir suçunun olmadığını beyan etmiştir.
15. Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi (İhtisas Dairesi) 25/11/2014 tarihli otopsi raporunda; kanda alkol bulunmadığını, 65/7 ng/ml midazolam ile 182,07 ng/ml paroksetin bulunduğunu ve sistematikteki diğer maddelerin bulunmadığını, idrarda paroksetin bulunduğunu ancak sistematikteki diğer maddelerin bulunmadığını ve ölümün suda boğulma sunucu meydana geldiğini bildirmiştir. Bahse konu otopsi raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"...[Ö]lü katılığının devam ettiği, ölü lekelerinin vücut arka yüzde, bası görmeyen yerlerde oluştuğu görüldü.
Vücutta yaygın kum bulaşı ve ağız-burun çevresinde kanlı köpüklü sıvı bulaşı, el ve ayaklarda çamaşırcı eliayağı görünümü görüldü. Sol kol ön yüzde 10x8 cm boyutlarındagül motifli dövme ve her iki dirsek iç büklümünde iğne pikür [batırma, delme] izleri görüldü.
İÇ MUAYENE
BAŞ: Saçlı deri kaldırıldı. Saçlı deri altında hiperemik görünüm olup yer yer peteşial kanama alanları görüldü. Her iki temporal adale grubu ve kafa kubbe kemikleri sağlam bulundu.
(...)Beyin, beyincik yüzey ve kesitlerinde hiperemi ve ödem bulguları dışında makroskobik patolojik özellik görülmedi.Kafa kaide kemikleri sağlam bulundu.
GÖĞÜS: Sternal kapak kaldırıldı. Göğüs boşluklarında serbest sıvı veya kan tespit edilmedi. Perikard boşluğunda5 mL seröz [serum ya da su içeren ya da bununla ilgili olan] sıvı görüldü. Solunum sistemi organları blok olarak çıkartıldı. Özefagusta makroskopik patolojik özellik görülmedi. Tr[a]kea [ana soluk borusu] ve ana bronşların kanlı köpükle sıvalı olduğu görüldü.
(...)
(...)Her iki akciğer yüzeyleri gerin parlak, şiş ve ödemli olup yüzey ve lob aralarında yer yer birleşmeler gösteren peteşiel kanamalar görüldü. Kesitlerinden sıkmakla yoğun kanlı sıvı çıkışı izlendi.
Boyun organlarının tetkikinde; boyun yumuşak dokularında makroskobik patolojik özellik görülmedi. Hyoid kemik, tiroid kartilaj ve boyun omurları sağlam bulundu(...)"
16. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/12/2014 tarihinde Komutanlığa müzekkere yazarakolayın oluş şeklinin tereddütsüz ortaya çıkarılması için özel bir ekip oluşturulmasını, olay yerine gidiş-kalış sürelerine ilişkin tanık beyanlarının alınmasını, kamera kayıtlarının araştırılmasını, görevli cankurtaranların olayı ne şekilde öğrendiklerinin araştırılarak beyanlarının alınmasını ve olayın öldürme olayı olup olmadığının tereddütsüz olarak netleştirilmesini istemiştir.
17. Cumhuriyet Başsavcılığının emri doğrultusunda Komutanlık görevlileri, olay yerini gören herhangi birkamera bulunup bulunmadığını araştırıp olayı gören N.E.nin, olay tarihinde Karaburun sahilinde cankurtaran olarak çalışan G.N.Ö. ve E.D. ile aynı yerde cankurtaran şefi olarak çalışan O.A.nın bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerini almıştır.
i. Komutanlık görevlilerince düzenlenen 19/12/2014 tarihli tutanakta olay yerinin gören herhangi bir kamera bulunmadığı belirtilmiştir.
ii. N.E. ifadesinde, 16/8/2014 tarihinde tam olarak hatırlamadığı bir vakitte Karaburun sahilinde liman ağzında yüzdüğü esnada kendisine yaklaşık 70-80 metre mesafede 30-35 yaşlarında erkek bir şahsın yüz üstü yüzerken ayağa kalkıp balıklama suya daldığını, suyun yüzeyine çıkıp tekrar dalan bu kişinin çırpınmaya başladığını, daha sonra cankurtaranların liman ağzından su motoru ile boğulan şahsın yanına gelip sudan çıkarttıklarını, ilk yardım yapılsa da bahsettiği kişinin kurtarılamadığını, boğulan kişiyi daha önce görmediğini, boğulan kişiye vuran veya zorla suya sokan herhangi bir kimse görmediğini ve bahse konu kişinin denizin zeminindeki taşlara çarpmış olabileceğini söylemiştir.
iii. O.A. ve G.N.Ö birbiriyle uyumlu beyanlarında 16/8/2014 tarihinde saat 14.00 sıralarında bir erkek şahsın kaybolduğunu haber aldıklarını, 10-15 dakika kadar yaptıkları aramalarda boğulan herhangi bir kimseye rastlamadıklarını, saat 15.00 sıralarında liman ağzında bir boğulma olayının ihbar edildiğini, E.D.nin suya dalıp boğulan şahsı sudan çıkardığını, şahsa 40 dakika kadar ilk yardım yapıldığını ancak kurtarılamadığını, boğulmanın meydana geldiği liman ağzında teknelerin gelip geçmesinden kaynaklanan ve longoz olarak tabir edilen boşlukların bulunduğunu, boğulmaların çoğununbu boşlukların bulunduğu yerlerde meydana geldiğini, olay zamanında denizin çok kalabalık olduğunu ve bu nedenle G.Y.nin bir başkası tarafından boğulmasının mümkün olabileceğinidüşünmediklerini söylemişlerdir.
iv. O.A. ve G.N.Ö ile aynı doğrultuda ifade veren E.D., ilave olarak G.Y.yi sudan çıkardığı yerde iki metre uzunluğunda ve 7-8 metre derinliğindeki bir longoz bulunduğunu beyan etmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/12/2014 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığına (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) bir müzekkere yazmış ve A.Y.nin kullanmakta olduğu mobil telefonun 1/8/2014-17/8/2014 tarihleri arasındaki iletişiminin tespitini istemiştir. Söz konusu müzekkereye cevap verilip verilmediği tespit edilememiştir.
19. Cumhuriyet Başsavcılığı, G.Y.nin kanında bulunan proksetin maddesinin kullanım miktarı itibarıyla kullanım dozuna uygun olup olmadığı ve kasten öldürme bulgusu niteliğinde ve miktarında olup olmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulundan (İhtisas Kurulu) rapor talep etmiştir.
20. İhtisas Kurulu 22/12/2014 tarihli raporunda, antidepresif bir ilacın etkin maddesi olan paroksetin maddesinin ölenin kanında saptandığı belirtilen düzeyinin depresyon tedavisinde önerilen şekilde kullanılmakla ulaşılabilecek terapötik (tedavi edici) bir kan düzeyi olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığı J.Ş.nin (J.P.), tanık sıfatıyla ifadesini 7/1/2015 tarihinde almıştır. J.Ş.nin ifadesi şöyledir:
"Ben daha önce [G.Y.]nin ölümü ile ilgili olarak 30/09/2014 tarihinde dilekçe verdim. Bu dilekçemin içeriğini aynen tekrar ediyorum. [A.Y.] benim arkadaşımdı. Sohbetimiz sırasında bana S...adlı bir kişi ile dost olduğunu, geceleyin 02:00 de S..., S...nın eşi ve [G.Y.] ile birlikte hep beraber denize gideceklerini bana söyledi. Deniz havlusu istedi. Bende verdimve gitti. Daha sonra ertesi gün akşam komşulardan [G.Y.]nin denizde boğularak öldüğünü duydum. S... ile ilgili olarak bana dostum dedi. Başka da bir şey anlatmadı. [G.Y.]nin ölmeden önce eşini sevmediğini bana söylemişti. Fakat [G.Y.] ile ilgili olarak öldürteceğim veya benzer bir kelime kullanmadı.
Fakat [G.Y.] ölmeden daha önce bana benim problemli olduğum eski eşim hakkında benim adamlarım var ormanlık bir alana götürüp öldürtelim dedi.
Benim başkaca [G.Y.]nin nasıl boğulduğu hususunda bir bilgim yoktur."
22. G.Y.nin babası İ.Y. Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 12/1/2015 tarihli ifadesinde, oğlu G.Y.nin ölmeden önce bir yıl süreyle depresyon nedeniyle düşük oranlı yatıştırıcıhap kullandığını beyan etmiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı, G.Y.nin suda boğulma nedeniyle öldüğü ve olayda suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle 16/2/2015 tarihinde şüpheliler A.Y. ve S.İ. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bahse konu kararın ilgili kısmı şöyledir:
"16. 08.2014 günü, Arnavutköy İlçesi Karaburun mevkiinde, saat;11:00 sıralarında, [G.Y.] adlı kişinin denizde bulunduğu sırada suya daldığı ve sudan çıkamadığı ve su içinde çırpınmaya başladığı ve suda boğulma sonucu öldüğü , ölüm nedeninin Adli Tıp Kurumunun 25.11.2014 tarihli raporu ile tespit olunduğu, olayın oluşuna [N.E.] adlı şahsında tanık olduğu, boğulma olayının olduğu yerin halkın yoğun şekilde denizegirdiği kalabalık bir bölge olduğu, maktulun kanında paraksetin maddesi bulunmakla birlikte Adli Tıp kurumunun 22.12.2014 tarihli raporunda paraksetin düzeyinin depresyon tedavisinde önerilen şekilde kullanmakla ulaşabilecek tedavi edici düzeyde olduğu, ölenin babası [İ.Y.]nin beyanından da ölen kişinin depresyon nedeni ile hap kullandığının anlaşıldığı, olay nedeni ile [S.İ.] şüpheli olarak beyanı alınmış ise de, boğulma sonucu ölüm olayında suç unsuru bulunmadığı... anlaşılmakla;
1-Şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına,
(...) karar verildi."
24. Kendilerine yapılan tebliğ üzerine soruşturma sonucundan haberdar olanbaşvurucu ve eşi, vekilleri aracılığıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. Başvurucu ve eşi yaptıkları itirazda, Olay Yeri Tespit Tutanağı'nda bahsi geçen ifadeler ile şüphelilerin beyanları arasında çelişki olduğunu, şüpheli S.İ.nin verdiği iki ifade arasında uyumsuzluk olduğunu, başvurucu ile eşinin ifadesinin alınmadığını, G.Y.nin yüzme bilmediğini hatta sudan korktuğunu, G.Y.nin eşi tarafından tehdit edildiğini kendilerine söylediğini, oğullarının ölümünden sonra evdeki koltuğa saklanmış bir mobil telefon bulunduğunu, A.Y. ile S.İ.nin G.Y.nin cenazesine katılmadığını, A.Y.nin çocuklarını görmeye gelmediğini iddia edip J.P.nin 30/9/2014 tarihli dilekçesindeki hususları da belirterek G.Y.nin geceleyin kendi arabası yerine ticari taksi ile denize gitmesinin altında başka nedenler olduğunu öne sürmüşlerdir.
25. Başvurucu ve eşinin kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itiraz, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 30/3/2015 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
26. Hâkimlik kararı, başvurucu vekiline 16/4/2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup bireysel başvuru 15/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuk Anayasa Mahkemesinin Yasin Ağca (B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 86, 87, 91-96) başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazda belirttiği hususları tekrar ederek kesin olarak verilen Hâkimlik kararını temyiz edememesi, Hâkimlik kararının gerekçeli olmaması, delillerin toplanmaması, S.İ.nin olay yerinde olduğunu beyan ettiği eşinin ifadesinin alınmaması ve G.Y.nin ölümü hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü oğlunun ölümü hakkında yürütülen soruşturmada eksik delil toplandığına, ifadesinin alınmaması ve ölüm nedenine ilişkin itiraz ve iddialarını Yargıtaya taşıyamaması nedeniyle soruşturmaya etkili biçimde katılamadığına ve bu sebeplerle oğlunun ölümüne ilişkin soruşturmanın etkisizliğine ilişkindir.
31. Öte yandan başvurucu, oğlunun ölümüne bir devlet görevlisinin neden olduğunu ileri sürmemiş; oğlunun yaşamına yönelik olarak devletin yetkili makamlarınca bilinen ya da bilinmesi gereken gerçek ve yakın bir tehdidin bulunduğuna ancak anılan makamların oğlunun yaşamını korumak için gerekli tedbirleri almadığına ilişkin bir iddiada da bulunmamıştır. Bu itibarla başvurucunun bütün iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.
32. İncelemeye esas alınacak Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.”
33. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, devletin temel amaç ve görevlerden birisinin de insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak olduğunu belirten Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
34. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
35. Diğer taraftan ceza soruşturmasının temel amacına ilişkin yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi gerektirmez. Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
36. Yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için öncelikle soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
37. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
38. Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi de gerekir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.
39. Somut olayda, G.Y.nin ölü olarak bulunmasından haberdar olan Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma başlatmış ve altı ay gibi kısa bir sürede soruşturmayı tamamlamıştır. Soruşturma kapsamında, ölüm nedeninin belirlenmesi için ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yapılmış; G.Y.nin kanında bulunan antidepresif bir ilacın etken maddesi olan proksetin maddesinin kullanım miktarı itibarıyla kullanım dozuna uygun olup olmadığı ve kasten öldürme bulgusu niteliği ile miktarında olup olmadığı hususlarında İhtisas Kurulundan rapor alınmış ve G.Y.nin depresyon tedavisi görüp görmediği hususunda İ.Y.nin beyanına başvurulmuştur. Ayrıca başvurucu ile birlikte sahile giden G.Y.nin eşi A.Y. ile S.İ.nin beyanları alınmıştır.
40. Öte yandan yürütülen soruşturmada sadece ölenin suda boğulduğu ön kabulüyle hareket edilmemiş, J.Ş.nin (J.P.) iddiaları doğrultusunda adı geçenin beyanı alınmış, olay yerini gören kamera bulunup bulunmadığı araştırılmış, G.Y.nin boğulduğunu gören N.E. ile olay tarihinde Karaburun sahilinde cankurtaran olarak çalışan G.N.Ö. ve E.D. ile aynı yerde cankurtaran şefi olarak çalışan O.A.nın ifadeleri alınmıştır. Kısacası ölüm koşulların belirlenebilmesi için gerekli tüm deliller toplanmıştır.
41. Başvurucu, S.İ.nin eşinin ifadesinin alınmadığını ve delillerin toplanmadığını iddia etmiş ise de Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ileri sürülen her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi, yetkili soruşturma makamlarıdır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).
42. İfadesinin alınmadığını ve ölüm nedenine ilişkin itiraz ve iddialarını Yargıtaya taşıyamadığını öne sürse de başvurucu, soruşturma sonucundan haberdar edilmiş ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazda soruşturmaya yönelik talepleri ile ölüm nedenine ilişkin itiraz ve iddialarını bildirme fırsatı bulmuştur. Ayrıca soruşturmaya katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmamıştır. Bu nedenle başvurucunun meşru menfaatlerini korumak için oğlunun ölümüyle ilgili soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde katılabildiği sonucuna varılmıştır.
43. Soruşturmada yapılan araştırmalar ve toplanan deliller yukarıda yapılan açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde Cumhuriyet Başsavcılığının G.Y.nin ölümüyle neticelenen olayı aydınlatma isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir hususun bulunmadığı değerlendirilmiştir. Aksi yönde bir sonuca ulaşılmasını mümkün kılanbir veri de Anayasa Mahkemesinin elinde bulunmamaktadır. Bu nedenlerle başvurucunun oğlunun ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkililikte olduğu ve başvurucunun yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.