TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUSUF SOYSAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6703)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Yusuf SOYSAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
AKÇARA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mayın patlaması sonucu meydana gelen yaralanma olayı
hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; başvuru formunda 11/1/1995 tarihinde Batman ili
Sason ilçesi Acar köyü civarında hayvanlarını otlattığı sırada mayına basması
nedeniyle sağ elinin bilek hizasından koptuğunu, vücudunun çeşitli yerlerinden
yaralandığını ve gözlerinin ciddi derecede hasar gördüğünü belirtmiştir.
9. Olayın meydana geldiği tarihte on dört yaşında olan başvurucu
(1981 doğumlu), belli bir dönem Batman Devlet Hastanesi ile Dicle Üniversitesi
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi görmüştür.
10. Olay hakkında Sason Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen
bir soruşturma başlatılmıştır. Başlatılan soruşturma kapsamında kolluk
görevlileri tarafından yapılan incelemeler neticesinde Olay Yeri Tespit
Tutanağı düzenlenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş ve bazı kişilerin tanık
sıfatıyla ifadesi alınmıştır.
11. Olay günü ifadesi alınan başvurucunun ağabeyi M.S. ilk
ifadesinde özetle kardeşinin 11/1/1995 tarihinde hayvanları otlatmak için evden
çıktığını, saat 14.00 sıralarında bir patlama sesi duyduğunu, bunun üzerine
sesin geldiği yere gittiğini, sesin geldiği yere ulaştığında kardeşini kanlar
içinde yerde gördüğünü, kardeşine "Ne
oldu sana?" diye sorduğunu, kardeşinin ise cevap olarak el bombası bulduğunu ve el bombasıyla
oynarken bombanın elinde patladığını söylediğini,
bunun üzerine kardeşini önce köye, ardından da karakola götürdüğünü, kardeşine
karakoldaki doktor tarafından ilk müdahalenin yapıldığını belirtmiştir. M.S.,
olay günü alınan ikinci ifadesinde ise özetle kardeşinin 11/1/1995 tarihinde
çobanlık yapmakta olduğunu, olay günü hava kararmasına rağmen kardeşinin ve
hayvan sürüsünün köye gelmediğini, bunun üzerine köyün çevresinde kardeşini
aramak için evden çıktığını, kardeşini aradığı sırada bir uğultu duyduğunu,
sesin geldiği yere gitmesi üzerine kardeşini kanlar içinde yerde gördüğünü,
kardeşini ilk önce Acar Jandarma Karakoluna, akabinde de Batman Devlet
Hastanesine götürdüğünü, kardeşinin nasıl yaralandığını görmediğini, kardeşi
konuşamadığından bu durumun nasıl meydana geldiğini ona da soramadığını ifade
etmiştir. Olay günü ifadesi alınan diğer bir tanık S.Ö. ise özetle kendisine
ait keçilerin her gün başvurucu tarafından otlatıldığını, olay günü
başvurucunun ağabeyi M.S.nin yardım çağrısını
duyduğunu, başvurucunun bu sırada ağabeyi M.S.nin
sırtında olduğunu, M.S.ye yardım ederek başvurucuyu ilk tedavisi için karakola
götürdüklerini ifade etmiştir. Olayla ilgili olarak dinlenen diğer tanıklar da S.Ö.nün ifadesine benzer şekilde
beyanda bulunmuşlardır.
12. Olay Yeri Tespit Tutanağı'nda da
olayla ilgili görgü tanığının olmadığı belirtilmiştir. Olay yeri incelemesi
neticesinde ayrıca olay yerinin krokisi çizilmiştir.
13. Başvurucunun olayın meydana gelmesinden sonra hastanede
tedavi görmesi nedeniyle ifadesi alınamamıştır.
14. Sason Cumhuriyet Başsavcılığı, mayın patlaması sonucu
meydana gelen yaralanma olayının soruşturmasının Diyarbakır Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının görev ve yetkisine girdiğini belirterek
15/3/1995 tarihinde görevsizlik kararı vermiştir.
15. Soruşturma evrakının kendisine gönderilmesi üzerine
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 4/4/1995 tarihinde
"Olay Faillerinin Yakalanması" konulu
bir müzekkere yazarak bu müzekkereyi Sason Cumhuriyet Başsavcılığına, Sason
İlçe Jandarma Komutanlığına, Batman Emniyet Müdürlüğüne ve İl Jandarma
Komutanlığına göndermiştir. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı, bu müzekkereyle anılan makamlardan olayın faillerinin
araştırılmasını ve her üç ayda bir kendisine bilgi verilmesini istemiştir.
16. Bunun üzerine kolluk görevlilerince düzenlenen, olayın fail
ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
17. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı, başvurucunun yaralanması ile neticelenen olayda terör örgütü
PKK'nın doğrudan bir ilgisinin tespit edilemediğini, söz konusu olayın kendi
görev alanına giren bir suçu oluşturmadığını belirterek 20/3/2006 tarihinde
görevsizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Sason Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
18. Görevsizlik kararı üzerine Sason Cumhuriyet Başsavcılığı
1/6/2006 tarihinde başvurucunun ifadesini almıştır. Başvurucu ifadesinde özetle
olay anında yalnız olduğunu, hayvanları otlattığı sırada keçilerden bir
tanesinin mayına bastığını, mayının patlamasıyla kendisinin de yaralandığını,
ayrıca üç keçinin de bu patlama sonucunda telef olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, el bombası ile oynarken yaralanması gibi bir durumun söz konusu
olmadığını, olayın keçinin mayına basması sonucunda meydana geldiğini ifade
etmiştir. Başvurucu ayrıca konuya ilişkin olarak daha önceden kendisinin
beyanının alınmadığını, olayın terör örgütü PKK tarafından yerleştirilmiş
mayının patlaması sonucu meydana geldiğini belirtmiştir. Sason Cumhuriyet
Başsavcılığı 8/6/2006 tarihinde başvurucunun ağabeyi M.S.nin
de ifadesini almıştır. M.S. başvurucu ile benzer yönde beyanda bulunmuştur.
19. Sason Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu ile ağabeyinin
ifadelerini dikkate alarak olayın soruşturmasının Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının görev ve yetkisine girdiği sonucuna ulaşmıştır. Sason
Cumhuriyet Başsavcılığı 8/6/2006 tarihinde görevsizlik kararı vererek soruşturma
evrakını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
20. Anılan karar üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
3/7/2006 tarihinde daimî arama kararı vererek dava zamanaşımı süresi dolana
kadar olayın araştırılmasını ve kendisine bu hususta bilgi verilmesini Sason
İlçe Jandarma Komutanlığından istemiştir.
21. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince
düzenlenen, olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin
tutanaklar Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
22. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 21/2/2014 tarihli ve 6526
sayılı Kanun uyarınca 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'nun 10. maddesi gereği kurulan mahkemeler ile Cumhuriyet
başsavcılıklarının görevlerine son verildiği gerekçesiyle 13/3/2014 tarihinde
yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Sason Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
23. Sason Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma evrakını
inceledikten sonra 1/7/2014 tarihinde daimî arama kararı vermiştir.
24. Sason Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin
yirmi yıl olduğu ve bu sürenin 11/1/2015 tarihinde dolduğu gerekçesiyle
14/1/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
25. Başvurucu, soruşturmanın eksik bir şekilde yürütüldüğünü
belirterek yetkili sulh ceza hâkimliğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararın kaldırılması talebinde bulunmuştur.
26. Batman 1. Sulh Ceza Hâkimliği 3/3/2015 tarihli kararla başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Kararda, Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliğine
yedi gün içinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği belirtilmiştir.
27. Bu karar üzerine başvurucu, Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliğine
başvurmuştur.
28. Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliği 23/3/2015 tarihinde karar
verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
29. Başvurucu 15/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; sağ elinin bilek hizasından kopması ve vücudunun
bazı yerlerinin yaralanması ile neticelenen olay hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmediğini, ayrıntılı bir olay yeri incelemesi yapılmadığı için olayı
aydınlatacak delillerin dahi toplanmadığını, olay yerinde keşif yapılmadığı
gibi kendi elbiselerinin de incelenmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu; olaydan
yaklaşık 11 yıl 5 ay sonra 2006 yılında ifadesinin alındığını, bu arada olayla
ilgili delillerin tamamının karardığını, bu durumun bile soruşturmanın hangi
ciddiyetle yürütüldüğünü gösterdiğini ifade etmiştir. Başvurucu; soruşturma
sonucunda ise yirmi yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın fail ya da faillerinin
bulunması için özel bir çaba sarf edilmediğini, masa başında hazırlanan matbu
tutanaklarla soruşturmada ilerleme kaydedilmesinin mümkün olmadığını,
tutanakların içeriklerinden bu hususta ciddi bir çaba gösterilmediğinin de
açıkça anlaşıldığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca yirmi yılı aşkın bir süre
devam eden soruşturmanın makul olarak kabul edilemeyeceğini iddia etmiştir.
Başvurucu bu iddialarla maddi ve varlığın korunması hakkı ile adil yargılanma
hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
33. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
34. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, potansiyel
olarak öldürücü nitelikteki bir olay hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi hususuna ilişkindir.
36. Başvuru konusu olayda ölüm gerçekleşmemiş ise de
başvurucunun maruz kaldığı eylemin potansiyel olarak öldürücü bir niteliğe
sahip olması nedeniyle başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesinin
mümkün olduğu kanaatine varılmıştır (Benzer yöndeki Anayasa Mahkemesi kararları
için bkz. Mehmet Karadağ, B. No:
2013/2030, 26/6/2014, §§ 20, 21; Kadri
Ceyhan [GK], B. No: 2014/1924, 17/5/2018, §§ 58, 59). Bu nedenle
başvurucunun tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari
ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
39. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
40. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde
yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak
ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 20).
41. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
42. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri
açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek
nitelikteki kullanılabilir ve etkili başvuru yollarıdır. Ayrıca başvuru
yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup
bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate
alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru
yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile
başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması
gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların başvuru yollarının tüketilmesi
noktasında kendilerinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip
getirmediklerinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §
28).
43. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti
yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun
bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün
olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No:
2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali
öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir.
44. Başvurucunun şikâyeti konusunda çözüm sağlayabilecek etkili
bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda
bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme
yükümlülüğü bulunan başvurucular en kısa sürede yetkili makamlara
başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veyabozulma
ihtimali artmakta, gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 84).
45. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız
veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her
başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca
değerlendirilmelidir- mevcutsa başvurucuların özen yükümlülüğünün ancak bahse
konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 85).
46. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup
olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da-
yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu
makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile
getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
47. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat
etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa,
başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl
almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
87).
48. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
88).
49. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın
etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi
içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde
soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasınızorlaştıracak ve neredeyse imkânsızlaştıracaktır.
Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif
yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul
boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek
ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata
hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların
tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde
sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya
karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı
rolün büyüklüğü tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89).
50. Somut olayda, başvurucunun yaralanması ile neticelenen olay
hakkında resen bir soruşturma başlatılarak olay yeri incelemesi yapılmış;
olayla ilgili bilgi sahibi olan bazı kişilerin ifadelerine başvurulmuştur.
Bununla birlikte yapılan bu ilk araştırmalardan sonra olayın aydınlatılmasına
ve faillerin tespitine yönelik 2006 yılında başvurucunun ve ağabeyinin
ifadesinin alınması haricinde herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış,
yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde kolluk görevlilerince belli
aralıklarla tutulan ve zamanla sıradan hâle gelen tutanaklar soruşturma evrakı
arasına alınmıştır. Başvuru konusu olayda, ceza soruşturmasının Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden çok
uzun zaman önce etkisiz bir hâl aldığı, başvurucu ile soruşturmayı yürüten
yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği adına neredeyse anlamlı
hiçbir temasın kurulmadığı anlaşılmıştır.
51. Başlatılan ceza soruşturmasından sonra olayla ilgili şikâyetlerini
yetkili makamlara iletmede
veyasoruşturmanınetkisizliğiyleilgilibireyselbaşvuruyapmadagüçlük çektiği
yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, yaşanan olayla ilgili
şikâyetlerini yetkili makamlara iletmemiş ve yetkili makamlardan soruşturmayla
ilgili herhangi bir talepte bulunmamıştır. Başvurucu olayın meydana geldiği
tarihte küçük ise de on sekiz yaşını doldurduğu 1999 yılından sonra da
soruşturma makamlarından herhangi bir talepte bulunmamıştır. Soruşturmada
ilerleme sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve soruşturmanın
ilerlemesini sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen başvurucu,
bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini
ve bu karara yaptığı itirazın sonuçlanmasını beklemiştir. Yürütülen
soruşturmanın etkisiz bir hâl alması nedeniyle soruşturma sonucunu beklemesi
gerekmeyen başvurucunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden makul olmayan bir süre sonra 15/4/2015
tarihinde yaptığı yaptığı başvuru, süresinde yapılmış
bir başvuru olarak kabul edilemez.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
31/10/2018 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.