TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SOLMAZ MAMEDOVA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6724)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Solmaz MAMEDOVA
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail Özer KAVLAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sınır dışı edilme kararı nedeniyle aile hayatına
saygı hakkının; idari gözetim altında tutulma nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; sınır dışı etme kararına karşı açılan davada verilen
kararın kesin olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Sınır Dışı İşlemi Hakkındaki Dava Süreci
8. Başvurucu Türkmenistan uyruklu olup 10/5/1978 doğumludur.
Başvurucu konsolosluk aracılığı ile Türkiye'de çalışma izni başvurusunda
bulunmuş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından başvurucuya 5/6/2014
ile 4/6/2015 tarihleri arasında ev hizmetlerinde çalışma izni verilmiştir.
9. Başvurucu 2/7/2014 tarihinde Türkiye'ye giriş yaptığı sırada
pasaport kontrolü sonucunda hakkında vize tahdit ve ülkeye giriş yasağı olduğu
tespit edilmiştir. Konuya ilişkin 3/7/2014 tarihli tutanakta, başvurucunun
pasaportunda kayıtlı vatandaşlık numarası ile sorgu yapıldığında başvurucunun
daha önceki soyadının İbragimova olduğunun anlaşıldığı ve başvurucu hakkında
vize ihlali ve ikamet tezkeresinin geçersiz olması nedeniyle 14/12/2012
tarihinde yurda giriş yasağı bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu
hakkında sahte şekilde Ahıska Türklerine verilen ikametgâh belgesi
düzenlediğinden bahisle resmî belgede sahtecilik suçundan Mersin 2. Asliye Ceza
Mahkemesinde kamu davası açıldığı ve anılan Mahkeme tarafından 9/4/2014 tarihli
yakalama kararı verildiği anlaşıldığından başvurucu ifadesi alınmak üzere
Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Başvurucu Bakırköy 31.
Asliye Ceza Mahkemesine verdiği 3/7/2014 tarihli ifadesinde, Türkiye'ye ilk
defa 2007 yılında geldiğini, 2012 yılına kadar ikamet izni almadan ve kaçak
şekilde Türkiye'de çalıştığını, sonra memleketine döndüğünü, Ahıska Türkü
olmadığını, ikametgâh belgesinin bulunmadığını belirtmiştir. Bakırköy 31.
Asliye Ceza Mahkemesi ifadesi alındığından başvurucunun serbest bırakılmasına
karar vermiştir.
10. Asliye Ceza Mahkemesinin kararını müteakiben, İstanbul
Valiliğinin 4/7/2014 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca hakkında sınırdışı ve idari gözetim kararı alınan başvurucu sınırdışı
edilmek üzere Kumkapı Geri Gönderme Merkezine yerleştirilmiştir.
11. Başvurucunun, idari gözetim kararına karşı yaptığı itirazı
inceleyen İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği, 25/7/2014 tarihli kararıyla
başvurucunun kanuna uygun olarak ülkeye girmesi ve çalışma izninin bulunması
nedeniyle idari gözetim kararını kaldırmış; yirmi gün gözetim altında kalan
başvurucu serbest bırakılmıştır.
12. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 14/8/2014 tarihinde
başvurucunun çalışma izni, ülkeye giriş yasağı olması nedeniyle iptal
edilmiştir.
13. Başvurucu 8/2/2015 tarihinde Türk Cumhuriyeti vatandaşı V.A.
ile evlenmiştir.
14. Başvurucunun sınır dışı etme işlemine karşı açtığı dava,
İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 27/2/2015 tarihli kararı ile kesin olarak
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun daha önce vize ve ikamet
tezkeresi kurallarına aykırı davranması nedeniyle hakkında ülkeye giriş yasağı
bulunduğu, buna rağmen ülkeye giriş yaptığı, kamu güvenliğinin ve kamu
düzeninin sağlanması amacıyla sınır dışı edilmesi işleminde hukuka aykırılık
bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu karar 1/4/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 22/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Başvurucunun sınır dışı edilme ve idari gözetim işlemine
yönelik tedbir kararı verilmesi istemi, Anayasa Mahkemesinin 20/5/2015 tarihli
kararı ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesi uyarınca reddedilmiştir.
B. Bireysel Başvuru
Tarihinden Sonra Yaşanan Gelişmeler
17. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin davanın reddine dair
kararından sonra, İstanbul Valiliğinin 2/4/2015 tarihli kararıyla başvurucu
yeniden idari gözetim altına alınmış, başvurucunun bu karara itirazı İstanbul
5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/4/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 5/8/2019
tarihli yazısında; başvurucu hakkında İstanbul Valiliğinin 2/4/2015 tarihli
işlemi ile sınır dışı ve idari gözetim kararı alınmış olduğu, ancak GöçNet
sisteminde yapılan araştırmada başvurucu hakkında herhangi bir sınır dışı veya
idari gözetim kararına rastlanmadığı, başvurucunun 21/8/2021 tarihine kadar
aile ikamet iznine sahip olduğu bildirilmiştir. Başvurucu ise 21/11/2019
tarihli cevap yazısında, bireysel başvuru tarihinden itibaren geçen sürede
sınır dışı işlemi uygulanmadığını, idari gözetim altına alınmadığını, 21/8/2017
tarihinde insani oturum hakkı verildiğini, İstanbul Valiliğinin 2/4/2015
tarihli sınır dışı işleminin de idare mahkemesi kararıyla iptal edildiğini
beyan etmiştir.
19. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan
incelemede, İstanbul Valiliğinin 2/4/2015 tarihli işlemi ile Mersin 2. Asliye
Ceza Mahkemesinin 2011/688 sayılı dosyasında yakalama kararı bulunduğu ve
tahdit kayıtları olduğu gerekçesiyle başvurucunun sınır dışı edilmesine karar
verildiği, ancak bu işlemin İstanbul 1. İdare Mahkemesince 27/11/2015 tarihinde
iptal edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin karar gerekçesinde
başvurucunun yetkili makamlardan aldığı vize ile ülkemize giriş yaptığı,
usulüne uygun bir şekilde Türk vatandaşıyla evlendiği ve aile hayatı içerisinde
yaşadığı, evliliğin formalite olduğuna dair delil bulunmadığı, bu nedenle sınır
dışı edilmesine ilişkin işlemin hukuka uygun bulunmadığı ifade edilmiştir. Söz
konusu karar 27/11/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
20. Bunun yanı sıra UYAP üzerinden yapılan incelemede Mersin 2.
Asliye Ceza Mahkemesinde başvurucu hakkında açılan dava sonucunda 15/12/2017
tarihinde başvurucunun beraatine karar verildiği anlaşılmıştır. Kararın
gerekçesinde; sanıkların sahtecilik suçundan cezalandırılabilmesi için
öncelikle suça konu bir belgenin olması gerektiği, başvurucunun da aralarında
bulunduğu sanıklar bakımından suça konu herhangi bir belgenin bulunmadığı, bu
nedenle yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; pasaportunda yazılı olan soyadının daha önce
yaptığı evliliğinden aldığı soyadı olduğunu ve Türkmenistan yasalarına göre
zorunlu olarak pasaporta işlendiğini, soyadına ilişkin belgeleri Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına yaptığı başvuru sırasında sunmuş olduğunu ifade
etmiştir. Başvurucu 8/2/2015 tarihinde bir Türk vatandaşı ile evlendiğini,
evlilik cüzdanını idare mahkemesi önündeki dava dosyasına sunduğunu, buna
rağmen evli olmasının dikkate alınmayarak sınır dışı edilmesine ilişkin işleme
karşı açtığı davanın reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucu sınır dışı edilerek
Türkmenistan'a gönderilmesinin aile hayatına müdahale teşkil edeceğini ifade
etmiştir. Başvurucu bu nedenle özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Düşme kararı” kenar başlıklı 80. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1)
Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde
düşme kararı verilebilir:
...
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan
herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir neden görülmemesi.
…
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki
fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."
24. Olayda başvurucu hakkındaki 4/7/2014 tarihli sınır dışı
işleminin uygulanmadığı, 2/4/2015 tarihli sınır dışı işleminin ise İstanbul 1.
İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiği ve kararın kesinleşmiş olduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca başvurucuya 21/8/2017 tarihinde insani oturum hakkı
verildiği ve kendisinin 21/8/2021 tarihine kadar aile ikamet iznine sahip
olduğu anlaşılmaktadır (§ 18-19). Bu durumda hakkındaki sınır dışı kararlarının
icra edilmediği ve bireysel başvuru tarihinden sonra iptal edilmiş olduğu
anlaşılan başvurucunun hâlen Türkiye’de eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği
dikkate alındığında aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiaları içeren başvurunun incelenmesini gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle incelenmesinin sürdürülmesini haklı
kılan bir neden bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının düşmesine
karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; yirmi gün süreyle Kumkapı Geri Gönderme
Merkezinde oldukça zor koşullar altında yaşamak zorunda kaldığını, sınır dışı
işleminin iptali istemiyle açtığı davanın idare mahkemesince reddinden sonra
yeniden idari gözetim altına alınmak suretiyle hürriyetinin kısıtlandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesi idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmaksızın idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle
oluşan zararın tazmininin idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla
istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturmaktadır (B.T., [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, § 54).
28. Herhangi bir idari gözetim kararı olmaksızın özgürlüğünden
yoksun bırakılanlar bakımından idari gözetim altına alınmış olmaktan doğan
zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği
konusunda tereddüt bulunmamaktadır (B.T., §
74).
29. Hakkında idari gözetim kararı alınanlar için de sulh ceza
hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle itirazı
kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını engelleyici bir düzenleme bulunmadığından
bu yol tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T., § 73). Aynı değerlendirme idari
gözetimin idarece sonlandırılması durumunda da geçerlidir (A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, §
37).
30. Yukarıdaki açıklamalar ışığında idari gözetimi sona
erdirilen başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının
karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (Daygınat Magomedzhamılova ve diğerleri, B.
No: 2015/516, 20/3/2019, § 30).
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
32. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden bu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
33. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı
16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak davalarda dava açma süresinin
derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu, idare mahkemesi tarafından verilen kararın kesin
olduğunu, bir üst merciye gitme hakkının bulunmadığını, kararın bir üst derece
mahkemesinde denetlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle etkili başvuru ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için
kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence
altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)
ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi
gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali
iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
36. Sınır dışı edilme kararlarına ilişkin uyuşmazlıkları konu
alan yargılama süreçleri, Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında yer
almaktadır. Somut olayda bireysel başvurunun yapıldığı tarih (22/4/2015)
itibarıyla başvurucunun sınır dışı edilmesine dair işleme karşı açtığı dava
sürecinde adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının
konusunun Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında olduğunun kabul
edilmesi gerekir (Z.M. ve I.M.,
B. No: 2015/2037, 6/1/2016, § 63).
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmaması
nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.