logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hatice Foster [2.B.], B. No: 2015/6774, 20/3/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HATİCE FOSTER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/6774)

 

Karar Tarihi: 20/3/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Hatice FOSTER

Vekili

:

Av. Ersan TAŞTEKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, şüpheli ölüm olayı hakkındaki ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/4/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 2/2/2011 tarihinde vefat eden D.J.S.nin annesidir.

10. 155 Polis İmdat Haber Merkezine 2/2/2011 günü saat 06.50 sıralarında, İstanbul'un Kadıköy ilçesinde bulunan bir adresteki şüpheli ölüm olayı bildirilmiştir.

11. Olay yerine giden kolluk görevlileri, olay yerinde bulunan sağlık görevlilerinden D.J.S.nin ölmüş olduğunu öğrenmişlerdir.

12. Olaydan haberdar edilen Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) şüpheli ölüm hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır.

13. Cumhuriyet savcısı olay yerinde incelemelerde bulunup kolluk görevlilerine kriminal incelemeler konusunda talimatlar vermiştir.

14. Olay Yeri İnceleme Biriminde (OYİB) görevli polis memurları, olay yerini inceleyip olay yerinin krokisini çizmişlerdir. Ayrıca olay yerini fotoğraflayıp kameraya almışlardır.

15. Olay yeri incelemesine ilişkin raporda; başka hususların yanında cesedin yatağın üzerinde bulunduğu, ceset üzerindeki kot pantolonun ıslak olduğu, cesedin sol kaşı üzerinde yaklaşık 1 cm genişliğinde, tam belirgin olmayan bir ekimoz bulunduğu, yatak üzerindeki kadın çantasında başka nesneler yanında içinde ilaçlar olan bir poşet ile astım hastalarınca kullanılan bir ilacın (inhaler) bulunduğu, yatak kenarında yerde bir adet kadın külotu olduğu ve olay yerinden mukayeseye elverişli parmak izi elde edilemediği belirtilmiştir.

16. Olay yerinde bulunan ve delil olabileceği değerlendirilen birçok giysi, sigara izmariti ile çeşitli eşya muhafaza altına alınmıştır.

17. Ölü muayenesi Cumhuriyet savcısının huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Ölü muayenesine ilişkin tutanakta, alnın solunda bulunan 0,5x1,5 cm boyutundaki sıyrık dışında travma bulgusu, delici ve kesici alet veya ateşli silah yarası tespit edilemediği belirtilerek kesin ölüm nedeninin belirlenebilmesi için otopsi işleminin gerektiği açıklanmıştır.

18. Kolluk görevlileri ölüm olayının meydana geldiği dairede yaşayan H.K.A.nın ifadesini almıştır. İfadesinde H.K.A., olay gecesi saat 00.30 sıralarında arkadaşları İ.S., G.P. ve B.A. ile birlikte bir eğlence mekânına gittiklerini, ölenle burada tanıştığını, bu yerden ölenle birlikte ayrıldığını, ölen ve arkadaşları H.P. ve B.A. ile birlikte bir ticari taksiye bindiklerini, arkadaşlarını evlerine bırakıp saat 04.00 sıralarında ölenle birlikte evine gittiklerini, bir müddet oturduktan sonra ölenin boğazından hırıltılar gelmeye başladığını, ölenin isteği üzerine kendisine bir miktar yiyecek verdiğini, ölenin bir iki yudum içki içmesinden sonra yatak odasına geçtiklerini, ölenin boğazından tekrar hırıltılar geldiğini, kendisine gelebileceği düşüncesiyle öleni banyoya götürüp soğuk su ile yıkadığını, ölen kötüleşince evine yakın olan A... Polikliniğine gittiğini, burada kimsenin olmadığını, anılan kliniğin güvenlik görevlisinin yönlendirmesi ile İ... Vakfına ait polikliniğe gittiğini, burada da kimseyi bulamadığını, saat 06.30 sıralarında ailecek üye oldukları, bireysel ürünler satış ve pazarlamasını yapan bir şirketi arayıp cankurtaran istediğini ve 10-15 dakika kadar sonra cankurtaranın geldiğini söylemiştir.

19. Soruşturma makamlarının şirket ile yaptıkları yazışmadan H.K.A.nın saat 06.30 sıralarında şirketi aradığı, sağlık hizmeti bir başka firma tarafından verildiğinden şirketin H.K.A. ile ilgili sağlık firması arasında yalnızca telefon bağlantısı tesis ettiği öğrenilmiştir.

20. Kolluk görevlileri H.K.A.nın ifadesinde bahsi geçen İ.S., G.P. ve B.A.nın,H.K.A.nın oturduğu binanın yöneticisi E.N.A. ile aynı binada oturan N.I.Y.nın ve ölenin eşi İ.Y.S.nin ifadelerini almıştır. İfade tutanaklarına göre;

i. İ.S.nin olay hakkında herhangi bir bilgisi bulunmamaktadır. Zira saat 02.00 sıralarında eğlence mekânından ayrılmıştır.

ii.G.P. ve B.A., ölen ve H.K.A. ile birlikte saat 03.00 sıralarında eğlence mekânından ayrılıp taksiye binmişlerdir ancak evlerinin önünde taksiden inmişlerdir.

iii. E.N.A. ve N.I.Y. olay gecesi binada herhangi bir ses veya gürültü duymamıştır.

iv. İ.Y.S., eşiyle en son 1/2/2011 günü saat 22.30'da telefonla görüşmüştür.

21. 2/2/2011 tarihinde saat 23.00 sıralarında bir polis merkezini telefonla arayan ve ismini M.G. olarak belirten kişi, 2/2/2011 tarihinde saat 05.30 sıralarında bir sosyal paylaşım sitesindeki bir sohbet odasında B.Ç. isimli bir kişiyle yaptığı sohbetin yarıda kaldığını, bir süre sonra D.J.S.nin anılan sosyal paylaşım sitesinde mevcut hesabının bloke edildiğini ve kısa bir süre sonra da D.J.S.nin öldüğünü, ayrıntılı bilgilere sosyal paylaşım sitesinde B.Ç. ismi arattırılarak ulaşılabileceğini kolluk birimlerine ihbar etmiştir.

22. A... Polikliniğinin, Y... Ü... Polikliniğinin ve G... işletme adlı bir işyerinin güvenlik kamerası kayıtları kolluk görevlilerince incelenmiştir. Söz konusu incelemeye ilişkin tutanaklara göre;

i. Kamera saatine göre saat 06.00'da koşarak A... Polikliniğinin kapısına gelen siyah giyimli bir kişi saat 06.01'de elinde telefonla koşarak gitmiştir. Kamera saatine göre 06.12'de A... Polikliniğinin kapısına gelen gri giyimli bir kişi saat 06.13'te Polikliniğinin arka kapısından içeri bakmış, saat 06.14'te de bina kapısındaki bir kişiyle konuşup gitmiştir.

ii. Kamera saatine göre saat 00.07'te siyah giyimli bir kişi Y... Ü... Polikliniği kapısından hızlı adımlarla yürüyerek gitmiştir.

iii. G... işletme adlı iş yerinin kamera kayıtlarına göre kamera saatine göre 06.25'te siyah giyimli olduğu düşünülen bir kişi kaldırımdan geçmiş, saat 06.54'te iki farklı kişi, saat 06.55 ve 06.58'de başka iki kişi daha yoldan geçmiştir.

23. Cumhuriyet Başsavcılığı, H.K.A.nın 2/2/2011 tarihinde mobil telefon yoluyla kurduğu iletişimin tespitine ilişkin raporları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtip incelemiştir.

24. F.N.E. isimli bir kişi, H.K.A. ile aynı binada oturduğunu, olay gecesi ölenle H.K.A.nın kavga ettiğini, tehdit nedeniyle kimsenin bu durumu bildirmediğini, 3/2/2011 günü saat 02.30 sıralarında H.K.A.nın evinden tartışma sesleri geldiğini ve bir kadının "Vurma!" diye bağırdığını iddia ettiği 10/2/2011 tarihli dilekçeyi soruşturma makamlarına vermiştir. Cumhuriyet savcısı dilekçeye, tarih ve saatin olay gün ve saatiyle örtüşmediği ve dilekçe verenin tanık olarak değerlendirilmesine gerek görülmediği notunu düşmüştür. Bununla birlikte ilerleyen zamanda F.N.E.nin şüpheli ile aynı binada oturup oturmadığı kolluk görevlilerince araştırılmış ve apartman yöneticisinin oğlu olduğunu beyan eden İ.A.dan binada F.N.E. isimli bir kişinin oturmadığı öğrenilmiştir.

25. Olay yerinden elde edilen çeşitli eşya üzerinde yapılan inceleme sonuçlarına ilişkin İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının (Laboratuvar) 13/3/2011 tarihli uzmanlık raporunda; sigara izmaritleri üzerinde belirlenen genotip özelliklerin H.K.A.ya, ölen dışında iki farklı kadına ve H.K.A. dışında başka bir erkeğe ait olduğu, olay yerinde bulunan külottaki izler üzerinde belirlenen genotip özelliklerin ise ölen ile üçüncü bir erkek şahsa ait olduğu belirtilmiştir.

26. Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca (ATK) düzenlenen 25/3/2011 tarihli otopsi raporunda; kanda 208 mg/dl etanol bulunduğu, metanol ve siyanür bulunmadığı, astım tedavisinde kullanılan bazı ilaçlara ait etken maddelerin bulunduğu, kanda ve idrarda belli bir düzeyde kafein bulunduğu, kanda ve idrarda uyutucu veya uyuşturucu maddelerin bulunmadığı, iç organlar ve midede yapılan toksikolojik analiz sonucu sistematik olarak aranan maddelerin bulunmadığı ancak kafein bulunduğu ve kesin ölüm nedeni konusunda 1. Adli Tıp İhtisas Dairesinden (İhtisas Dairesi) görüş sorulması gerektiği belirtilmiştir.

27. Cumhuriyet Başsavcılığı 11/4/2011 tarihinde, ölenin doktoru A.G.yi tanık olarak dinlemiştir. İfadesinde A.G., ölenin ileri derecedeki astım hastalığı nedeniyle daha önce tedavi gördüğünü, ölenle bir hafta kadar önce telefonda görüştüğünü, yaptıkları görüşmede ölenin iki buçuk üç yıldır ilaç kullanmaya ihtiyaç duymadığını ve sigarayı bıraktığını söylediğini, tıbbi müdahale yapılmasa bile astım krizlerinin ölüme neden olma ihtimalinin çok düşük olduğunu, alkol ve sigara tüketiminin astım krizlerini tetiklediğini, kronik astım krizinin ölüme neden olamayacağını düşündüğünü söylemiştir.

28. Ölenin eşi İ.Y.S. Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 12/4/2011 tarihli ifadesinde, ölenin akciğerlerdeki hava yollarını genişleterek daha kolay nefes alıp vermeye yarayan bir ilaç (inhaler) kullandığını ve günde dört beş tane sigara içtiğini ifade etmiştir.

29. İhtisas Kurulunca 8/6/2011 tarihinde düzenlenen raporda; otopsi raporunda ölüme müessir travmatik bir lezyonun tarif edilmediği, alkolün kolaylaştırıcı etkisiyle kanda bulunan ilaçların muhtemel yan etkilerine bağlı olarak ölümün meydana gelmiş olduğu, bütün acil durumlarda erken müdahalenin önemli olduğu tıbben bilinmekle birlikte mevcut vakada erken müdahale edildiği takdirde kişinin kurtulup kurtulamayacağı hususunda kesin bir görüş bildirmenin tıbben mümkün olmadığı belirtilmiştir.

30. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/6/2011 tarihinde H.K.A.nın ifadesini almıştır. H.K.A. daha önce verdiği ifadesiyle benzer yönde ifade verip İ... Vakfına ait polikliniğin kapalı olması nedeniyle koşarak eve döndüğünü, ablasının eşini telefonla arayıp ablası S.S. ile görüşerek Şirketin telefonunu öğrendiğini ve bu sayede cankurtaran çağırdığını, daha önce ihtiyaç duymadığı için Alo 112 Acil Çağrı Merkezini aramanın aklına gelmediğini, evindeki sigara izmaritlerinden elde edilen DNA profillerinin daha önce eve gelen misafirlerine ait olabileceğini ve olay gecesinde evde yalnızca ölenle kendisinin olduğunu beyan etmiştir.

31. Yürüttüğü soruşturma sonunda ölenin hastalığı ve kullandığı ilaçların almış olduğu alkol nedeniyle yan etkileri sonucu hayatını kaybettiği, meydana gelen olayda herhangi bir kimsenin kastının, kusurunun veya ihmalinin tespit edilemediği, şüphelinin ölenin rahatsızlanması üzerine öleni terk etmediği, önce evinin yakınlarındaki polikliniklerden daha sonra da ailece üye oldukları bir şirketin çağrı merkezinden yardım istediği ve bu merkezden gelen cankurtaranın olaya müdahale ettiği gerekçeleriyle yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirmeme sonucu ölüme neden olma suçunun unsurlarının oluşmadığı sonucuna varan Cumhuriyet Başsavcılığı 5/7/2011 tarihinde şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.

32. Başvurucu vekili, olay yerinden elde edilen sigara izmaritleri üzerinde başka şahıslara ait DNA örneklerinin tespit edildiğini, bu durumun olay yerinde ölen ve şüpheli H.K.A. dışında başka kişilerin de bulunduğunu gösterdiğini, bu kişilerin kim olduğunun tespiti gerektiğini ve şüpheli H.K.A.nın ifadesinin yeniden alınmasının lazım geldiğini belirtip ölenin doktoru A.G.nin ifadesine de dikkat çekerek kovuşturmasızlık kararına itiraz etmiştir.

33. Ölenin eşi İ.Y.S.nin vekili ise kovuşturmasızlık kararına yaptığı itirazda, şüphelinin yardım etmeme eyleminin kasten öldürmenin ihmalî davranışla işlenmesi suçunu oluşturduğunu, sigara izmaritlerinden elde edilen DNA profillerine göre olay yerinde ölen ve şüpheli dışında bir erkek ile bir kadın bulunduğunu, bu kişilerin belirlenmesi gerektiğini ve iletişimin tespitine dair raporlara göre şüphelinin olay gecesi SMS yoluyla sık iletişim kurduğu H.A. isimli kişinin dinlenmesi gerektiğini iddia etmiştir.

34. Kovuşturmasızlık kararına yapılan itiraz, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/9/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

35. Başvurucu vekili ile ölenin eşinin vekili, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararının kanun yararına bozulması için Bakanlıktan talepte bulunmuştur.

36. Bakanlığın talebi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi; evde ölen ve şüpheli kişiler dışındaki kişilere ait DNA'ya rastlandığı, bu kişilerin kimler olduğunun tespit edilmediği ve ifadelerinin alınmadığı, şüphelinin sağlık hizmetlerini 06.22 sıralarında aradığı, A... Polikliniğinin kamera kayıtlarında saat 06.00 sıralarında, G... işletme adlı işyerinin kamera kayıtlarında ise 06.25 sıralarında kimliği tespit edilemeyen kişilerin görüntülendiği ve olay yerine sadece beş dakika mesafede Y... Ü... Polikliğinin bulunduğu hususlarına işaret ederek kanun yararına bozma talebini yerinde bulmuştur.

37. Kanun yararına bozma sonrasında Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli H.K.A.nın ifadesini yeniden almıştır. İfadesinde H.K.A., küllük içinde bulunan sigara izmaritlerinin olay gününden önce evine gelen arkadaşlarına ait olabileceğini, küllüğün birkaç gündür dökülmemiş olabileceğini, evine gelen arkadaşlarının kimler olduğunu hatırlamadığını, ayrıca olay sabahı eve gelen polis memurları ile babası ve ablasının evde sigara içtiğini, izmaritlerin bu kişilere de ait olabileceğini, olay tarihinde evde ölenle yalnız olduklarını, Y... Ü... Polikliniğinin kapısının kapalı olduğunu, bu Poliklinik ile daha önceki ifadesinde geçen İ... Vakfı Polikliniğinin aynı yer olduğunu, A... Polikliniği ile Yargıtay kararında bahsi geçen G... işletme adlı işyerinin evine yakın olduğunu, kamera kayıtlarındaki kişilerin kendisiyle veya olayla bir ilgisinin bulunmadığını söylemiştir.

38. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/10/2012 tarihinde, şüphelinin yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirmeme sonucu ölüme neden olma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında bir iddianame düzenlemiştir.

39. İstanbul Anadolu 36. Asliye Ceza Mahkemesince (Ceza Mahkemesi) yapılan yargılamada sanığın sorgusu yapılmış, başvurucunun ifadesi alınmış, Adli Tıp Uzmanı M.Ö. ile tanık T.Ö.nün beyanları tespit edilmiştir.

i. Sorgusunda önceki ifadeleri ile aynı doğrultuda beyanda bulunan sanık H.K.A. ilave olarak ağır bir hastalığı olmadığı için daha çabuk ulaşabileceği düşüncesiyle polikliniğe gittiğini, ilk hırıltı sesi ile evden çıkması arasında yarım saat ya da 45 dakika bulunduğunu söylemiştir.

ii. Başvurucu ifadesinde, olayın nasıl meydana geldiğini bilmediğini ancak sanığın 112 Acil Servisi aramadığı için kızının ölümüne sebep olduğunu beyan etmiştir.

iii. M.Ö., ölenin alnının solundaki sıyrığın ölümle herhangi bir ilgisinin olmadığını beyan etmiştir.

iv. T.Ö., ölenin sanıkla saat 02.00-02.30 sıralarında eğlence yerinden ayrıldığını ifade etmiştir.

40. Ceza Mahkemesi, erken müdahale olması hâlinde ölümün engellenip engellenemeyeceği hususunda ATK Genel Kurulundan (Genel Kurul) rapor talep etmiştir.Genel Kurul 5/6/2014 tarihli raporunda, İhtisas Kurulunca düzenlenen raporla aynı yönde görüş bildirmiştir.

41. Yaptığı yargılama sonunda Ceza Mahkemesi, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunu işlediği gerekçesiyle sanığın neticeten 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verip hükmün açıklanmasını geri bırakmıştır.Kararın ilgili bölümü şöyledir:

"...

Sanık hakkında TCK 98/2 maddesi gereğince yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme sonucu ölüme neden olma suçundan dolayı kamu davası açılmıştır. Bu suçun oluşması için, maddenin gerekçesine, yerleşmiş yargıtay içtihatlarına ve maddenin amacına göre, sanığın eylemi ile ölüm sonucu arasında illiyet bağının kurulması şarttır. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan görüş sorulmuş, ATK Genel Kurulu 05/06/ 2014 tarihli raporunda [']Bütün acil durumlarda erken müdahalenin önemli olduğu tıbben bilinmekle birlikte, bu vakada erken müdahale edildiği taktirde kişinin kurtulup kurtulmayacağı konusunda kesin bir görüş belirtilemeyeceğini ['] bildirmiştir. Bu durumda, sanığın maktulün rahatsızlığının hemen sonrası sağlık birimlerine haber vererek sağlık kuruluşuna ulaşmasını sağlaması halinde ölümüne engel olabileceği konusunda kesin bir sonuca ulaşılamadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince, sanığın eyleminde bu suçun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.

Ancak maktulün, sanığın ikrarına göre de, saat 04:00 sıralarında rahatsızlandığı, kendini kaybettiği, sanığın maktülün sağlık yardımına ihtiyacı olduğunu bilmesi gerekmesinerağmen, kişisel endişeler ileönce kendi imkanları ile maktule müdahalede bulunduğu, maktulü evde yalnız bırakarak sağlık kuruluşlarına gidip yardım getirmeye çalıştığı, bu şekilde üç saate yakın zaman maktule sağlık yardımının ulaşmamasına sebebiyet verdiği tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.

TCK 98/1 maddesinde kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlarabildirmeyen kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Dosyamızdaki olayda da, sanığın maktulün kendinde olmadığı sırada, durumu derhal yetkili makamlara bildirmediği, maktulün durumuna göre müdahalede bulunmadığı açıktır. Bu nedenle sanığın eyleminin TCK 98/1 maddesinde düzenlenen suça uyduğu kabul edilmiştir.

..."

42. Başvurucu vekili, sanığa yüklenen suçun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 98. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca ve üst hadden uygulanması gerektiği ve sanık hakkında takdirî indirim nedeninin uygulanmamasının lazım geldiği iddialarıyla karara itiraz etmiştir.

43. Başvurucu vekilinin itirazı İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/3/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

44. Bu karar başvurucu vekiline 6/4/2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup bireysel başvuru 15/4/2015 tarihinde yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

45. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:

"(1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

 (2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanunî düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, gerekir.

(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hâllerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir."

46. 5237 sayılı Kanun'un "Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi" kenar başlıklı 98. maddesi şöyledir:

 (1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hâl ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhâl ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

47. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"...

 (5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

 (6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

 (7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

 (8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

 (9) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

 (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

 (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

 (12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

 (13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

 (14) (Değişik: 23/1/2008 – 5728/562 md.) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.."

B. Uluslararası Hukuk

48. Konuyla ilgili uluslararası hukuka ilişkin bilgiler Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 91-96 kararında yer almaktadır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

49. Mahkemenin 20/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

50. Başvurucu, ölenin saat 04.00 sıralarında rahatsızlanmasına rağmen sanığın cankurtaran veya polisi aramak yerine sokaklarda doktor aradığını ve bu şekilde kasten ölüme sebebiyet verdiğini oysa ölenin rahatsızlanmasının hemen sonrasında 112 Acil Çağrı Merkezinin aranması durumunda ölenin hastaneye yetiştirilebileceğini, sanığın kusuru olmasaydı ölenin hayatta kalacağını, kamera görüntülerine göre sanığın evde ölmek üzere hastası olan bir kişi gibi hareket etmediğini, öleni evde kaderine terk ettiğini ve sanığın 5237 sayılı Kanun'un 98. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirmeme sonucu ölüme neden olma suçu nedeniyle üst hadden cezalandırılması gerektiğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

51. Bundan başka başvurucu; Ceza Mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmadığını, hakkaniyete uygun yargılama yapılmadığını ve Ceza Mahkemesinin takdir yetkisini ölüme sebebiyet veren sanığın ihmalkâr davranışlarını hafifletmek için kullandığını belirtip ceza hukuku sisteminin şikâyet edilen kanun dışı fiilin etkili bir şekilde önlenmesini sağlayan caydırıcı bir etkiye sahip olmadığını ima ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

52. Bakanlık görüşünde; başvurucunun yaşam hakkının yaşamı koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu yönünden bir şikâyetinin bulunmadığı, şikâyetin delillerin değerlendirilmesine ve verilen sonuç cezanın yeterliliğine ilişkin olduğu belirtilerek incelemenin Ceza Mahkemesince varılan tespit ve sonuçların açık bir keyfîlik içerip içermediği yönünden yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

53. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği iddialarını tekrar eden başvurucu ek olarak Bakanlık görüşünde belirtilenin aksine etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerinin bulunduğunu, sanığın evinde başka kişilere ait izler bulunmasına rağmen başvuruya konu soruşturmada bu izlerin ait olduğu kişilerin tespit edilip ifadelerine başvurulmadığını ve ATK tarafından düzenlenen raporda erken müdahale hâlinde ölenin kurtulup kurtulamayacağının belirtilmediğini öne sürmüştür.

B. Değerlendirme

54. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, şüpheli ölüm olayı hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkindir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, başvurunun münhasıran yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerektiği kanısındadır.

55. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

56. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

57. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin korumaya ilişkin maddi yönü yanında usule ilişkin yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 54).

58. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için;

-Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),

-Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),

-Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30) gerekir.

59. Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz resen hareket geçmesi, soruşturma sürecinin kamu denetimine ve gerektiği ölçüde ölenin yakınlarına açık olması ve soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi konularında başvurucunun herhangi bir şikâyeti bulunmadığı gibi bu hususlarda Anayasa Mahkemesince resen tespit edilen bir eksiklik de bulunmamaktadır.

60. Öte yandan başvurucu tarafından sanığın evinde başka kişilere ait izler bulunmasına rağmen soruşturmada bu kişilerin tespit edilip ifadelerine başvurulmadığı iddia edilmektedir. Bu nedenle soruşturmanın, yetkili makamlarca ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilip edilmediği yönünden incelenmesi gerekir.

61. Somut olayda, olay günü Cumhuriyet savcısı ve OYİB görevlilerince incelenen olay yeri fotoğraflanıp kamera kaydına alınmıştır. Ayrıca olay yerinin bir krokisi çizilmiştir. Ölüm nedeninin tespiti için ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yapılıp İhtisas Kurulundan rapor alınmıştır. Ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti için olay yerinde bulunan olası deliller Laboratuvarca incelenmiş, olay hakkında bilgi sahibi olabileceği değerlendirilen kişilerin ifadelerine başvurulmuş, çevredeki iki sağlık kuruluşu ile bir işyerinin kamera kayıtları incelenmiş ve başvurucunun kızının ölü olarak bulunduğu dairede yaşayan kişinin telefon yoluyla kurduğu iletişim tespit edilmiştir. Ölene erken müdahale edilmesi hâlinde hayatta kalıp kalamayacağı hususunda İhtisas Kurulu ile Genel Kuruldan rapor alınmış ve soruşturmanın sonunda Ceza Mahkemesince sanığın yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunu işlediği sonucuna varılmıştır. Mevcut durumda Anayasa Mahkemesi, ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa ölüm olayının sorumlularının belirlenmesi için gerekli adımların atıldığı kanaatindedir.

62. Unutulmamalıdır ki Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ileri sürülen her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi, yetkili soruşturma makamlarıdır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).

63. Başvurucu, sanığın daha ağır yaptırım gerektiren yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme sonucu ölüme neden olma suçu nedeniyle üst hadden cezalandırılması gerektiği fikrindedir.

64. Bu noktada Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini kendisinin yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58).

65. Bununla birlikte soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekmektedir (Cemil Danışman, § 99).

66. Başvuruya konu soruşturmada, başvurucunun olayın sebebinin objektif bir değerlendirmesinin yapılmadığını ve elde edilen delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olarak sonuca ulaşılmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir durum söz konusu değildir. Zira başvurucunun aksi yöndeki iddiaları doğrultusunda kesin ikna edici nitelikte bir bulgu elde edilememiştir.

67. Başvurucu, Ceza Mahkemesinin takdir yetkisini ölüme sebebiyet veren sanığın ihmalkâr davranışlarını hafifletmek için kullandığını belirterek -dolaylı da olsa- hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden yakınmıştır.

68. Başvurucunun kızının ölmeden önce yardıma muhtaç hâle gelmesine sanığın kasten sebebiyet verdiğine dair bir iddianın bulunmadığını ve bu yönde herhangi bir delil veya emarenin de mevcut olmadığını nazara alan Anayasa Mahkemesine göre yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmamasını zorunlu kılmamaktadır.

69. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 20/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Hatice Foster [2.B.], B. No: 2015/6774, 20/3/2019, § …)
   
Başvuru Adı HATİCE FOSTER
Başvuru No 2015/6774
Başvuru Tarihi 15/4/2015
Karar Tarihi 20/3/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, şüpheli ölüm olayı hakkındaki ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Üçüncü kişiler arası eylemler sonucu ölüm/Ağır yaralanma - Usul yükümlülüğü Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 83
98
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi