TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TURGUT TAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6974)
|
|
Karar Tarihi: 14/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Turgut TAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğa ilişkin itiraz incelemeleri sırasında
alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi ve tutukluluğun makul süreyi aşması
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 11/11/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve kasten öldürme
suçundan sevk edildiği Antalya 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/11/2012 tarihli
karıya tutuklanmıştır.
7. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı 13/12/2012 tarihli
iddianamesiyle kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından
cezalandırılması istemiyle başvuru hakkında kamu davası açmıştır.
8. Dava, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/747 sayılı
dosyası üzerinden ve başvurucu yönünden tutuklu olarak görülmüştür.
9. Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/2/2015 tarihli kararı
ile başvurucunun kasten öldürme suçundan 25 yıl hapis ve kasten öldürmeye
teşebbüs suçundan 10 yıl hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve hükümle
birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
10. Başvurucu, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/2/2015
tarihli duruşmada verdiği tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz
etmiştir.
11. İtiraz mercii olan Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi,
Cumhuriyet savcısından görüşünü yazılı olarak bildirmesini istemiştir.
Savcılık, talebin (itirazın) reddi yönünde yazılı görüşünü Mahkemeye sunmuştur.
Savcılık görüşü başvurucuya tebliğ edilmeden önce Antalya 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 5/3/2015
tarihinde, Cumhuriyet savcısının yazılı görüşü doğrultusunda itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
12. Anılan karar 11/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 10/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/2/2015 tarihli mahkûmiyet
kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24/1/2018 tarihli ilamıyla usul yönünden
bozulmuştur.
15. Bozma kararı sonrası yargılamaya devam eden Antalya 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin 7/6/2018 tarihli kararı ile başvurucunun adam öldürme
suçundan 14 yıl 2 ay ve kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 6 yıl 8 ay hapis
cezaları ile mahkûmiyetine ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir.
16. Başvurucu, hakkında verilen 7/6/2018 tarihli mahkûmiyet
kararını temyiz etmiştir.
17. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
temyiz aşamasındadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar
başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. (Ek bent: 06/12/2006 -
5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve
neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
..."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1), (2) ve (5) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
20.
5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
22. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın
Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma
yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2)
(Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler
uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması
durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İtiraz Merciince
Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı
itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
26. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
27. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler, Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
a. Anayasal Önem Yönünden
28. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün süpheli/sanık
veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
22/5/2017, §§ 113-117).
b. Kişisel Önem Yönünden
29. Başvurucunun iddiasında dile getirdiği 17/2/2015 tarihli
duruşmada verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı inceleyen
Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesine Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilen
yazılı görüşün içeriğinde, yalnızca usul ve yasaya aykırılık olmadığından
itirazın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
30. Anılan görüş yazısında (bkz. § 11) başvurucunun ayrıca cevap
vermesini gerektiren, daha önce ileri sürülmeyen herhangi yeni bir olgudan
bahsedilmemiş hatta hiçbir olguya veya gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan
başvurucu, anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden
haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta
herhangi bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin
Mahkeme kararında, hükmün Cumhuriyet savcısının görüşüne uygun olduğu
belirtilmişse de Savcılık görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapılması
veya bu görüşe dayanılması söz konusu değildir.
31. Tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar
gördüğü ve bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda
başvurucunun herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun
bu kısmı açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; ilk derece mahkemesince verilen tutukluluğun
devamı kararlarının gerekçelerinin ilgili ve yeteri olmadığını, gerekçelerin
soyut, matbu ve standart cümlelerin tekrarı niteliğinde olup kişiselleştirme
içermediğini, tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her seferinde aynı
matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, tutukluluğun makul süreyi
aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi
aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37.
Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin
derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte
bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
38. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise hüküm kesinleşmemiş olsa da 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473,
25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B.
No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
39. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 8/6/2018 tarihinde
mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada
incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun yasal veya makul süreyi
aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.