TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAZİM AKSOY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/7809)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Kazim AKSOY
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
ERDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması, tahliye kararının
uygulanmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması ve tutukluluğa ilişkin kararların doğal hâkim, bağımsız ve
tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 11/5/2015 ve 15/5/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Yapılan incelemede 2015/8410 numaralı bireysel başvurunun
aynı kişi tarafından ve aynı konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması
üzerine 2015/7809 sayılı başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına ve diğer başvuru dosyasının kapatılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Kamuoyunda bilinen ismiyle Tahşiyeciler grubuna ilişkin
yürütülen bir soruşturma kapsamında (anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler
için bkz. Hidayet Karaca [GK], B.
No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 10, 11) bir süre tutuklu kalan bir kişinin şikâyeti
üzerine başvurucu da dâhil olmak üzere gazeteci, yapımcı, senarist, yönetmen ve
emniyet görevlilerinin aralarında olduğu çok sayıda şüpheli hakkında iftira,
sahtecilik ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
8. Bu soruşturma kapsamında Başsavcılık 26/12/2014 tarihinde
başvurucuyu tutuklanması istemiyle İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 27/12/2014 tarihinde, başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucunun da aralarında olduğu şüphelilerin müdafileri
tarafından İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesine -nöbetçi asliye ceza mahkemesi
olduğu- 20/4/2015 tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10.
(bütün) sulh ceza hâkimlerinin reddi ile tahliye taleplerini içerir dilekçeler
verilmiştir.
10. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 21/4/2015
tarihinde, İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerinin tümüne yazı yazılarak
-dilekçelerde ileri sürülen- hâkimin reddi sebepleri konusunda yazılı olarak
görüş bildirmeleri istenmiştir.
11. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesinin görüş bildirme istemine cevap vermemiş; diğer sulh ceza
hâkimlikleri ise görüş bildirilmesi istemine 22/4/2015 tarihinde cevap
vermiştir. Hâkimliklerin cevap yazılarında özetle sulh ceza hâkimlerinin reddi
taleplerini inceleme, bununla ilgili karar verme yetki ve görevinin yine sulh
ceza hâkimliklerine ait olduğu, hâkimin reddi müessesesinin kovuşturma
aşamasına ait bir işlem olduğu, hâkimin reddi sebepleri mevcut olsa dahi bu
talebin öncelikle ilgili mahkeme veya hâkimliğe yapılması gerektiği ve sulh
ceza hâkimlerinin tamamının bu şekilde reddedilmesinin mümkün olmadığı ifade
edilmiştir.
12. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından
21/4/2015 tarihinde, Başsavcılığa yazı yazılarak ilgili soruşturma dosyalarının
tahliye talepleri hakkındaki görüşleriyle birlikte gönderilmesi istenmiştir.
Başsavcılık, asliye ceza mahkemelerinin tahliye talepleriyle ilgili olarak
karar verme yetkisinin bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiş ve soruşturma
dosyalarını göndermemiştir.
13. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi "mahkemece hâkimin reddi talepleri ile ilgili yapılan
değerlendirmenin dosyanın esası ile ilgili bir değerlendirme olmadığı,
şüphelilerin tamamının tutuklu bulunduğu, dolayısıyla işin acele işlerden
olduğu, dolayısıyla soruşturma dosyaları ve reddi hâkim talepleri konusunda
görüşlerin istenilmesine rağmen gönderilmemesinin reddi hâkim talepleri
konusunda incelemeye ve bir karar vermeye hukuken engel teşkil etmediği"
gerekçesiyle incelemesini "şüpheliler
müdafilerinin dilekçeleri, yazılı ve CD ortamındaki dilekçe ekleri, ilgili
savcılıklardan ve Sulh Ceza Hâkimliklerinden gelen yazı cevapları ve
görüşleri" üzerinden gerçekleştirmiştir. Mahkeme 24/4/2015
tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10. (bütün) sulh ceza
hâkimlerinin reddi taleplerinin kabulüne, şüphelilerin tahliye talepleri
konusunda karar verilmek üzere 24/4/2015 tarihinde asliye ceza nöbetçisi olan
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi M.B.nin
görevlendirilmesine karar vermiştir.
14. Başsavcılık tarafından talepte bulunulması üzerine İstanbul
10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesinin hâkimlerin reddi isteminin kabulüne ve görevlendirmeye ilişkin
kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
15. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı tarihte İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesine bir yazı yazarak tahliye taleplerine bakma görev ve
yetkisinin kendilerinde bulunduğunu belirtmiş ve ilgili taleplerin
gönderilmesini istemiştir.
16. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi, Başsavcılıkça soruşturma
dosyalarının gönderilmemesi ve tahliye talepleri konusunda görüş bildirilmemesi
üzerine tutukluluğun devamı yönünde mütalaada
bulunulduğunu değerlendirerek tahliye talepleri konusundaki
incelemesini "işin tahliye yönünden
değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığı" gerekçesiyle şüpheli
müdafilerinin sunduğu bazı belge ve CD'ler üzerinden gerçekleştirmiştir.
Mahkeme 25/4/2015 tarihinde başvurucunun da aralarında olduğu tüm şüphelilerin
tahliyesine karar vermiştir.
17. Diğer taraftan Başsavcılıkça talepte bulunulması üzerine
İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 32. Asliye Ceza
Mahkemesinin tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine ve
şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir. Kararda "İstanbul Adliyesindeki tüm Sulh Ceza
Hâkimliklerinin reddine ve tutuklu şüphelilerin tahliye istemine ilişkin
taleplerin Asliye Ceza Mahkemesi veya Ağır Ceza Mahkemelerince
değerlendirilmesinin ve bu değerlendirmeler neticesinde tahliye talebinin reddi
veya kabulü yönünde bir karar verilmesi halinde verilen bu kararların hukuken
yasal mevzuatımıza göre mümkün olmadığı, verilen bu kararların da hukuken
geçersiz, uygulanabilirliği olmayan ve mutlak butlan ile batıl olan veya diğer
bir anlatımla yok hükmünde sayılan kararlar niteliğinde olduğu"
ifade edilmiştir.
18. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 26/4/2015 tarihinde
tahliye müzekkerelerini Başsavcılığa göndermiştir. Başsavcılıkça İstanbul 10.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararına atıf yapılarak şüpheliler
hakkında düzenlenen tahliye müzekkereleri İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine
iade edilmiştir.
19. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde
şüphelilerin tahliyesine ilişkin müzekkereleri yeniden Başsavcılığa göndermiş,
Başsavcılık bunları tekrar İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine iade etmiştir.
20. Tahliye müzekkerelerinin ikinci kez iade edilmesi üzerine
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde, tahliye
müzekkerelerinin yeniden Başsavcılığa gönderilmesine dair bir karar vermiştir.
21. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015
tarihinde, İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararlarının
yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
22. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 29/4/2015 tarihinde;
önceki kararlarda görevsiz olunmasına rağmen dilekçelerin değerlendirilerek
soruşturma aşamasında olan işlerle ilgili hâkimin reddi taleplerinin kabulüne
karar verildiğini, hukuki yanılgıya düşülerek verilmiş olan bu kararların usul
ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin görevine girmeyen bir hususta karar
verildiğini belirterek önceki kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
23. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi de 28/4/2015 tarihinde "... hazırlık soruşturmalarında hâkim
tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak, bunlara karşı
yapılan itirazları incelemek yetkisinin münhasıran Sulh Ceza Hâkimliğine ait
olduğu, Asliye Ceza Mahkemelerinin soruşturma aşamasındaki işler ile ilgili
olarak tutuklama ve tahliye kararı verme yetkilerinin olmadığı, Mahkememizce
verilen 25/04/2015 tarihli ... karar ile mahkememizce verilen tahliye kararı[nın] mahkememizin
görevsiz bulunması nedeniyle yok hükmünde sayılması gerektiği ..."
gerekçesiyle tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
24. Başvurucu, serbest bırakılmama hakkında nihai karar olan
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin son kararını 30/4/2015 tarihinde
öğrendiğini bildirmiştir.
25. Başvurucu -2015/7809 sayılı başvuru yönünden- 11/5/2015
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
26. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği 19/3/2015 tarihinde, Başsavcılığın
talebi üzerine başvurucunun da aralarında bulunduğu çok sayıda şüphelinin
tutukluluk durumunu incelemiş ve başvurucu ile diğer şüphelilerin tutukluluk
hâllerinin devamına karar vermiştir.
27. Başvurucu 2/4/2015 tarihinde bu karara itiraz etmiş,
İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 3/4/2015 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
28. Başvurucu, anılan kararı 16/4/2015 tarihinde öğrenmiştir.
29. Başvurucu -2015/8410 sayılı başvuru yönünden- 15/5/2015
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
30. Başsavcılıkça başvurucunun da aralarında olduğu şüphelilerin
resmî belgede sahtecilik, iftira ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından
cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası
açılmıştır.
31. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/281 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
32. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme 3/11/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl hapis
cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
33. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf incelemesi devam etmektedir.
34. Öte yandan bu tutuklama kararı öncesinde İstanbul 1. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 4/9/2014 tarihli kararı ile başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda başvurucu hakkında
yürütülen soruşturma sonucunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davasının açıldığı ve bu Mahkemenin E.2015/366 sayılı dosyası üzerinden
yargılamanın tutuklu olarak devam ettiği anlaşılmıştır.
35. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan tutuklanmasına
ilişkin olarak ayrıca 24/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine (B. No:
2014/16838) başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvuruda başvurucu; doğal hâkim
ilkesine aykırı olarak kurulmuş, tarafsız ve bağımsız olmayan mahkemelerce
kanuna aykırı olarak tutuklanması ve isnat edilen suçlara ilişkin hakların
bildirilmemesi nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının, soruşturma sürecinde
kamu görevlilerinin insan haysiyeti ile bağdaşmayan eylemleri nedeniyle kötü
muamele yasağının, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmamasına karşın suçlu
ilan edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin, mensubu olduğu iddia edilen
cemaate yönelik nefret ve ötekileştirme söylemi ile meslekten atılması ve
hakkında uydurma soruşturmalar açılması nedeniyle ayrımcılık yasağının ve
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa Mahkemesi 9/9/2015 tarihinde, kötü muamele ile
ilgili iddialar yönünden başvuru yollarının tüketilmemiş
olması; başvurucu hakkındaki suçlamalar ve hakları bildirilmeden,
avukat yardımından yararlanma hakkı tanınmadan gözaltına alındığı iddiaları
yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması;
gözaltı ve tutuklamanın kanuni olmadığı iddiaları yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması; ayrımcılık
yasağının, etkili başvuru hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği
iddiaları yönünden açıkça dayanaktan yoksun
olması; doğal hâkim, tarafsız ve bağımsız hâkim ilkelerinin ihlal
edildiği iddiaları yönünden açıkça
dayanaktan yoksun olması nedenleriyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir (Mehmet Fatih Yiğit ve diğerleri,
B. No: 2014/16838, 9/9/2015).
37. Başvurucunun farklı tarihlerde iki ayrı suçtan tutuklanmış
olması nedeniyle hangi tutuklama kararının işleme konulduğu ilgili ceza infaz
kurumlarından sorulmuştur. Ceza infaz kurumlarınca verilen bilgide, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme suçundan verilen tutuklama kararının işleme konulduğu, hâlen bu
kararın uygulanmakta olduğu, eldeki başvuru kapsamında silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan hakkında verilen tutuklama kararının infaza konulmadığı ifade
edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; suç işlediğine dair kuvvetli belirti olmamasına
rağmen tutuklandığını, olayda kaçma ve delilleri etkileme ihtimalinin
bulunmadığını, tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarının gerekçeden
yoksun olduğunu, verilen kararlarda adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz
kalacağının açıklanmadığını, bu kadar bilinen bir soruşturmada tutuklanması
nedeniyle kamuoyunda suçlu olduğu algısının uyandırıldığını, tutukluluğun
devamına ilişkin kararlarda kaçma şüphesi ve delilleri karartma nedenlerine
ilişkin yeterli bir gerekçenin bulunmadığını, bu kararlarda soruşturma
mercilerince hangi delillere ulaşıldığının ve soruşturmanın neden
sonuçlandırılmadığının tartışılmadığını, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam
ettirildiğini belirterek masumiyet karinesi ve kişi hürriyeti ve güvenliği ile
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Başvurucu ayrıca İstanbul Sulh Ceza Hâkimlerinin tümünün
reddine ve tahliyeye ilişkin talepte bulunduğunu, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesince hâkimlerin reddi isteminin kabul edildiğini ve tahliye talebini
karara bağlamak üzere İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin görevlendirildiğini
ve bu Mahkeme tarafından da tahliye kararı verildiğini, buna rağmen serbest
bırakılmasının hukuka aykırı bir şekilde engellendiğini, tutukluluğuna ilişkin
karar veren sulh ceza hâkimliklerinin doğal
hâkim ilkesine aykırı olduğunu, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme
niteliğinde bulunmadığını, soruşturma dosyasında gizlilik (kısıtlama) kararı
verilmesi nedeniyle soruşturma belgelerinin tamamına erişemediklerini
belirterek etkili başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
41. Anayasa'nın 19. maddesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen
:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının
veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması
veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne
çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike
teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu maddeveya
alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede
tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan
tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya
giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir
kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden
yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama
veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bununhemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal,
toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
(Değişik
cümle: 3.10.2001-4709/4 md.)Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın
mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz
saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır.Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı
olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
(Değişik:
3.10.2001-4709/4 md.)Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal
bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
(Değişik:
3.10.2001-4709/4 md.)Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin
uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe
ödenir."
42. Başvurucunun tüm iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinde
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
43. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin bireylerin
özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir
haktır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62).
44. Anayasa Mahkemesi, hürriyetten yoksun bırakma kavramını
Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında tanımlamıştır. Buna göre hürriyetten yoksun
bırakma, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için
tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde
ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir (Cüneyt
Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17).
45. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin hürriyetlerinden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No:
2012/1137, 2/7/2013, § 42). Devam eden fıkralarda ise hürriyetinden yoksun
bırakılan kişiler bakımından güvencelere yer verilmiştir. Bu bağlamda maddenin
dördüncü fıkrasında yakalama veya tutuklama sebepleri ile iddiaların
bildirilmesi, beşinci fıkrasında gözaltı süresi, altıncı fıkrasında yakalama
veya tutuklamanın yakınlara bildirilmesi, yedinci fıkrasında tutuklanan
kişilerin makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında
serbest bırakılmayı isteme hakkı, sekizinci fıkrasında hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı yargı merciine başvurma hakkı, dokuzuncu fıkrasında tazminat
hakkı güvence altına alınmıştır.
46. Anayasa'nın 19. maddesinin metni bir bütün olarak
değerlendirildiğinde maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki sınırlama
sebeplerinin kişilerin fiziksel özgürlüklerine ilişkin olduğu, ayrıca devam
eden fıkralardaki güvencelerin de fiziki olarak hürriyetinden yoksun bırakılmış
kişiler bakımından getirildiği görülmektedir. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının güvence altına aldığı şey, bireylerin yalnızca fiziksel
özgürlüğüdür (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 35).
47. Anayasa Mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmediği
dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde
henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz
konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir (Galip Öğüt, § 41). Aynı durum infaz
edilmemiş veya infaza henüz konulmamış tutuklama kararları için de geçerlidir (Ferhat Encu, B.
No: 2017/4576, 28/6/2018, § 53).
48. Somut olayda başvurucu, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin
4/9/2014 tarihli kararı ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan tutuklanmıştır (bkz.
§ 34). Başvurucu ayrıca İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 27/12/2014 tarihinde
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır (bkz. § 8).
49. Başvurucu her iki tutuklama kararı nedeniyle ayrı ayrı
bireysel başvuruda bulunmuştur (bkz. § 35).Bununla
birlikte başvurunun konusunu oluşturan silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
verilen tutuklama kararının işleme konulmadığı ilgili ceza infaz kurumlarınca
belirtilmiştir. Atılı suçtan verilmiş bir tutuklama kararı bulunmakta ise de
başvurucunun bu suçtan verilen tutuklama kararı nedeniyle fiziksel olarak
özgürlükten yoksun bırakılması söz konusu değildir. Sonuç olarak silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklama kararına ilişkin olarak başvurucunun kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına bir müdahalede bulunulmamıştır (bkz. § 37).
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.