TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEKİR KARATAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/7887)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Bekir
KARATAŞ
|
|
|
2. Hakan
KAPLAN
|
|
|
3. Hüseyin
ÖZMEN
|
|
|
4. İsmail
Önder ATA
|
|
|
5. Önder KIR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
KAYA
|
|
|
6. İbrahim
ASLAN
|
|
|
7. Sezai
AKYÜZ
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail
İSMAİLOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, bu tedbirin
doğal hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş, bağımsız ve tarafsız olmayan sulh
ceza hâkimliğince verilmesi ve soruşturma dosyasına erişimin engellenmesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine aykırı olacak biçimde yeterli savunma imkânı
tanınmayarak savunma hakkının kısıtlanması ve kararın gerekçesiz olması
nedenleriyle de adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Aralarında konu ve kişi yönünden hukuki irtibat olması
nedeniyle 2015/8145 ve 2015/8146 numaralı başvuruların 2015/7887 numaralı
başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin 2015/7887 numaralı başvuru dosyası
üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar
verilmiştir.
5.
Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuruculara İsnat
Edilen Eylemlere İlişkin Süreç
7. Olay tarihleri itibarıyla başvuruculardan Bekir Karataş
binbaşı rütbesiyle; Hakan Kaplan, Hüseyin Özmen, İbrahim Aslan, İsmail Önder
Ata ve Önder Kır üsteğmen rütbesiyle; Sezai Akyüz ise astsubay rütbesiyle Adana
İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat ve Asayiş Müdürlüklerinde görev yapmaktadır.
8. 19/1/2014 tarihinde saat 07.29’da Adana 156 Jandarma İmdat
İhbar Merkezine gelen bir ihbarda “Ankara’dan
patlayıcı yüklü üç adet tırın geldiği, tırların Ankara’dan saat 02.00 - 02.30 sularında hareket ettikleri ve bir iki saat
içinde Adana’ya varmak üzere oldukları” belirtilmiştir. İhbarda
bulunan kişi tarafından tırların plakaları da bildirilmiştir.
9. Anılan ihbara ilişkin olarak jandarma görevlilerince İhbar Kayıt Formu düzenlenmiştir. Forma
göre söz konusu ihbar; saat 07.35’te (Jandarma) İstihbarat Şube Müdürüne, saat
07.36’da Pozantı İlçe Jandarma Komutanlığı nöbetçi astsubayına, saat 07.40’ta
İl Jandarma Komutanına, saat 07.55’te İl Jandarma Komutan Yardımcısına, saat
08.00’de (Jandarma) Asayiş Şube Müdür Vekiline telefonla bildirilmiştir.
10. İhbar Kayıt Formu tanzim edilirken ihbarda geçen “patlayıcı” ibaresi, jandarma
görevlilerince “patlayıcı ve mühimmat” olarak
kayıt altına alınmıştır.
11. Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü
terör kısım amiri olan başvuruculardan Önder Kır, anılan ihbara ilişkin olarak
daha önceden tanıdığı (TMK mülga 10. madde ile görevli) Adana Cumhuriyet
Savcısı A.T. ile telefonla görüşmüştür. A.T., olayın 1/1/2014 tarihinde
Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde yaşanan Millî İstihbarat Teşkilatına (MİT) ait tırın
durdurulması olayı ile bağlantılı olabileceği değerlendirmesiyle ihbara ilişkin
arama talebinde bulunulması talimatını vermiştir. Bu görüşme sonucunda A.T.nin talimatıyla hazırlanan 19/1/2014 tarihli arama
talep yazısı başvurucu Önder Kır tarafından Adana Adliyesine getirilmiştir.
Arama talep yazısının içeriği şöyledir:
“İLGİ:
Adana İl J.K.lığı 156 İhbar
hattına 19.01.2014 tarihli yapılan ihbar formu.
1. Adana İl Jandarma Komutanlığı 156 Jandarma
ihbar hattını arayan bir şahsın Ankara ilinden 19 Ocak 2014 günü saat 02:30
sıralarında ayrılan 3 adet tır … çekici … dorse, …
tır, …plakalı tır’larda silah ve mühimmat ile
patlayıcı madde bulunduğu ihbarında bulunmuştur.
2. Bu araçların Hatay üzerinden yurt dışı
bağlantılı El Kaide terör örgütüne, silah ve malzeme götürdükleri bu nedenle
Ceyhan Sirkeli gişelerinde arama ve el koyma yapılmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
3. Yukarıdaki plakaları yazılı çekici, dorse ve tır’larda, tespit
edilecek şüpheli şahısların üzerinde ve araçlarında arama yapılması ve ele
geçirilecek suç unsuru deliller için el koyma kararının verilmesini arz
ederim.”
12. Olay tarihinde (TMK mülga 10. madde ile görevli Cumhuriyet
savcısı olarak nöbetçi olmayan) A.T.nin arama talep
yazısı üzerine “2014/2 Sor. [Soruşturma] Dosyamız ile irtibatlı olabilir” şeklinde
el yazısıyla not düştüğü ve 19/1/2014 tarihinde 2014/2 Soruşturma sayılı dosya
üzerinden arama kararı verdiği anlaşılmıştır. Arama kararının ilgili kısmı
şöyledir:
“Cumhuriyet
Başsavcılığımız tarafından yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında;
19/01/2014 tarihli ve … sayılı yazınız
ekindeki ihbar tutanağı ve talep evrakı incelendi. İhbara konu eylemin iş bu
2014/2 soruşturma sayılı dosyamız ile irtibatlı olabilecekleri görüldü.
İhbara konu araç içerisinde patlayıcı madde ve
mühimmat bulunduğu, bu silahların yasadışı bir terör örgütüne gönderildiği, bu
eylemin TCK’nun [Türk Ceza Kanunu] 315. maddesindeki suçu oluşturabileceği yönünde
yeterli ve makul şüphe bulunduğu değerlendirilmiş, araçların seyir halinde
olduğu, Hâkim kararı beklenir ise araçların uzaklaşabilecekleri ve bundan
dolayı gecikmesinde sakınca bulunan hal de söz konusu olduğundan CMK’nun 117-119. maddeleri gereğince tarafımızdan izin
verilmesi değerlendirilmiştir.
Bu itibarla;
1-) İhbara konu … plakalı çekici … dorse, … tır, … plakalı araçlar içerisinde, bir defaya
mahsus olmak üzere arama yapılmasına,
2-) Aramanın 19/01/2014 günü gündüz
saatlerince icra edilmesine,
3-) Araçta bulunan kişilerin açık
kimliklerinin tespiti ile üzerlerinde ve eşyaları üzerinde arama yapılmasına,
4-) Aramanın kamera ile kayda alınmasına
…
Karar verilmiştir.”
13. A.T. ayrıca olaya ilişkin talimatını başvurucu Önder Kır'a
sözlü olarak bildirmiştir. Bu sözlü talimata ilişkin olarak düzenlenen ve A.T.nin de onaylamış olduğu 19/1/2014 tarihli Savcı Görüşme
Tutanağının içeriğine göre A.T.nin süreç içinde arama
kararı talep edilmesi, tırlarda patlayıcı madde ve mühimmat sevkiyatı
yapıldığından patlama ihtimaline karşı sinyal kesici JAMMER cihazı
kullanılması, patlayıcı madde imha ve olay yeri inceleme uzmanları ile bomba
arama köpeğinin de aramaya katılması, olayın vahameti gözönünde
bulundurulup mümkün olduğunca kuvvetli olunması ve İstihbarat, KOM (Kaçakçılık
ve Organize Suçlarla Mücadele), Asayiş Şube Müdürlüğü personelinin de olaya
müdahil olup görevlendirilmesi, arama sırasında MİT mensubu olduklarını
söyleyip kimlik ibraz etmeyen ve saldırgan tavır sergileyerek görevli personele
mukavemet eden iki kişinin arama bitene kadar kontrol altında tutulması,
tırlardan ikisinde şoförlerin yanında bulunan ve MİT mensubu olduklarını
söyleyen kişilerin de arama bitene kadar bekletilmeleri, MİT mensuplarının
kimliklerinin tespit edilmesinin ardından serbest bırakılmaları ancak kimlik
göstermemeye devam etmeleri hâlinde gözaltı işlemlerinin uygulanması ve zor
kullanılması, bulunduğu yer itibarıyla tehlike arz etmesi nedeniyle tırların
Seyhan Recai Engin Kışlası’na götürülmesi, kışlaya giderken sivil araçtaki MİT
personelinin tırları durdurup anahtarlarını almaları üzerine konvoyun yoluna
devam etmesinin sağlanması, bunun için anahtarların zor kullanılarak alınması,
anahtarı alınan tırın Seyhan Kışlası’na doğru hareket ettirilmesi, diğer iki
tırın hareket etmesi sağlanamazsa olay yerine çekici getirmek suretiyle
tırlardaki metal kasaların başka tırlara yüklenmesi, sürekli arızalanan ve
hareket ettirilemeyen tır için çekici çağrılması, çekici gelinceye kadar dorselerdeki malzemelerle ilgili tespit yapılması ve numune
alınması talimatlarını verdiği anlaşılmıştır.
14. Adana İl Jandarma Komutanlığınca tırların Adana'nın Ceyhan
ilçesi Sirkeli otoyol gişelerinde durdurulması kararlaştırılmış ve bu amaçla
görevlendirilen çok sayıda personel söz konusu yere intikal ettirilmiştir.
15. Öte yandan ihbarda belirtilen tırların takibi için
görevlendirilen jandarma personelinin Pozantı ilçesinden itibaren durdurma
noktasına kadar tırları takip ettiği ve üç tır ile bu tırlara eşlik eden bir
otomobilin bulunduğunu üstlerine bildirdiği anlaşılmıştır.
16. Sirkeli otoyol gişelerinde bulunan jandarma personeli, üç
tırın durdurulması ve aranması faaliyetine ilişkin olarak üstlerince gruplara
ayrılmış; üç ayrı grubun her birinin plakası bilinen tırlardan birine, ihtiyat
olarak hazırda tutulan personelin ise otomobile müdahalede bulunması
kararlaştırılmıştır.
17. Olay günü saat 12.00 sıralarında Adana'nın Ceyhan ilçesi
Sirkeli otoyol gişelerinde oluşturulan arama noktasında MİT’e ait yüklerin
bulunduğu üç tır ve bu tırlara eşlik eden bir otomobil durdurulmuştur. Görevli
jandarma personeli, tırlarda ve otomobilde bulunan kişileri araçlardan
indirmişlerdir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliğince
düzenlenen arama görüntülerine ilişkin inceleme tutanaklarında; bu sırada
jandarma görevlilerince herhangi bir kimlik sorgulaması yapmaksızın zor
kullanıldığı ve otomobilde bulunan kişilerin çekilerek dışarıya çıkarıldığı, bu
kişilerden birinin cep telefonunun rızası dışında alındığı, yine bir kişinin
yere yatırıldığı ve çok sayıdaki jandarma personelince yere yatırılan kişinin
vücuduna baskı uygulandığı, araçlardan indirilen bazı kişilere kelepçe
takıldığı ifade edilmiştir.
18. Araçlarda bulunan kişilerin MİT personeli olduklarını ve
araçlardaki yükün de MİT’e ait olduğunu ifade etmeleri ve tırların aranmasına
karşı çıkmaları üzerine jandarma görevlilerince MİT personelinden birinin
cebindeki kimliği kontrol edilmiş ve söz konusu personelin MİT mensubu olduğu
tespit edilmiştir.
19. Bu durum Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube
Müdürlüğü terör kısım amiri olarak görev yapan başvurucu Önder Kır ile Ceyhan
İlçe Jandarma Komutanı tarafından Cumhuriyet Savcısı A.T.ye telefonla
bildirilmiş; A.T. ise söz konusu tırlarda arama yapılmasına yönelik talimatını
yinelemiştir. Öte yandan olay yerinde bulunan kişilerce ifade edildiğine göre A.T.nin talimatıyla MİT görevlilerinin kelepçeleri
çözülmüştür. Sonrasında jandarma personelince tırların aranması faaliyetine
başlanmış ve arama işlemlerine ilişkin görüntü kaydı yapılmıştır. Bu süreçte
MİT görevlilerinin arama işlemine karşı koymaya devam ettikleri anlaşılmıştır.
Devamında arama işlemlerinin Adana'nın Seyhan ilçesinde bulunan Recai Ergin
Kışlası'nda yapılması kararlaştırılmış; söz konusu tırlar ve otomobil, jandarma
araçlarıyla birlikte kışlaya doğru hareket etmiştir. Tırlar, yol üzerinde
Kürkçüler mevkiinde MİT personelince durdurulmuş ve tırların hareket etmesine
karşı çıkılmıştır. MİT personelinin tırların anahtarlarını vermedikleri
anlaşılmaktadır. Tırlardan birinin anahtarı Önder Kır tarafından bir MİT mensubu
ile fiziki mücadeleye girişilmesi sonucu elde edilmiş ve bu tır seyrine devam
etmiş ise de diğer iki tır burada bekletilmiştir. Seyrine devam eden tırın
arıza nedeniyle birkaç kez durakladığı, sonunda jandarma personelince
Öğretmenler Bulvarı’nda tır üzerinde arama faaliyetinin icra edildiği ve bu
faaliyetin görüntülü kayda alındığı, daha sonra bu tırın tekrar diğer iki tırın
bekletilmekte olduğu Kürkçüler mevkiine geri getirildiği anlaşılmıştır.
20. Diğer yandan iki tırın bulunduğu (bekletildiği) yere gelen
Cumhuriyet Savcısı A.T. burada tırlardan birinin dorsesine
çıkarak incelemelerde bulunmuş ve aramanın yapılması talimatını vermiştir.
Başvurucunun talimatıyla tırlarda arama faaliyeti yeniden başlamış, ayrıca
jandarma görevlilerince bu faaliyet sırasında görüntülü kayıt yapılmıştır. Yine
Cumhuriyet Savcısı A.T.nin talimatıyla jandarma
personelinin tırlarda bulunan malzemeden numune aldığı ve bu malzemeler
üzerinde inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun arama sırasında cep
telefonuyla kayıt yaptığı da ifade edilmektedir.
21. Arama faaliyetinin devam ettiği sırada Adana İl Emniyet
Müdürü ve Adana İl Jandarma Komutanı olay yerine gelmiştir. Yine olay yerine
çok sayıda polis memurunun intikal ettiği anlaşılmıştır. Devamında Adana Valisi
ve MİT Adana Bölge Başkanı olay yerine gelmiş; burada Cumhuriyet Savcısı A.T.
ile Adana Valisi, Adana İl Emniyet Müdürü, Adana İl Jandarma Komutanı ve MİT
Adana Bölge Başkanı arasında görüşmeler olmuştur. Bu görüşmeler sırasında arama
işlemine devam edilmediği anlaşılmaktadır.
22. Görüşmeler sonucunda MİT personelinin sicil numaraları
tespit edilerek tutanağa bağlanmış, ayrıca MİT Adana Bölge Başkanlığı
tarafından Adana Valiliğine hitaben düzenlenen
“Adana İl jandarma Komutanlığına bağlı ekipler tarafından, 19.01.2014 tarihinde
Adana-Gaziantep Otobanı Ceyhan gişelerinde durdurulan ve haklarında ihbar
olduğundan bahisle arama yapılmak istenen üç (3) Tır, Milli İstihbarat
Teşkilatına ait olup, Teşkilatın yurt içi Bölge üniteleri arasında malzeme
nakli yapmaktadır. 2937 sayılı Kanun gereği, Teşkilatın görev ve
sorumluluğundaki faaliyetler hakkında ancak Sayın Başbakan’ın izni ile işlem
yapılabileceği hususu da dikkate alınarak, bahse konu Tır’lara
ilişkin uygulamanın sonlandırılması ve benzer bir sorun/engelleme ile
karşılaşmadan planlanan intikallerini gerçekleştirmeleri için eskort verilmesi
hususunu arz ederim.” içeriğindeki yazı örneğinin Cumhuriyet Savcısı
A.T.ye (Valilik üst yazısıyla birlikte) verilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun
üzerine tırlarda arama işlemine devam edilmemiş, söz konusu tırlar MİT Adana
Bölge Başkanlığına teslim edilmiştir.
23. Cumhuriyet Savcısı A.T. tarafından tutulan 19/1/2014 tarihli
ve 2014/2 Soruşturma sayılı tutanak içeriğine göre A.T. Adana İl Jandarma
Komutanının kendisini arayarak aramanın sağlıklı bir şekilde yapılamadığını,
idari üstlerinden ve MİT yetkilisi olduğunu iddia eden kişilerden baskı
gördüğünü, kolluk olarak arada kaldığını ve işlem yapmakta sıkıntı yaşadığını,
olay yerine bizzat kendisinin gelerek konuyu çözmesi gerektiğini bildirmesi
üzerine olay yerine intikal etmiştir. Adana Valisi tarafından hem İçişleri
Bakanının hem de Başbakanın konudan bilgilerinin olduğu, bu malzemelerin MİT’e
ait olduğu, şahısların derhâl salıverilmesi gerektiği yönünde A.T.ye bilgi verildiği
anılan tutanakta belirtilmiştir.
24. MİT Müsteşarlığının 6/2/2014 tarihli yazısı ile söz konusu
olayda görev alan kişilerin ve araçların “2937
sayılı Kanun ile Müsteşarlığa verilen görev ve yetkiler uyarınca ülkenin millî
menfaatleri doğrultusunda yürütülen faaliyetler kapsamında bulunduğu”
Adana Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir.
25. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 10/2/2014 tarihli ve 2014/2
Soruşturma sayılı, K.2014/27 sayılı kararı ile olayda görev yapan MİT personeli
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“… 4483
sayılı Yasa hükümleri acil ve kaybolması muhtemel delilleri toplamaya izin
vermekte iken, sonraki ve özel kanun olan 2937 sayılı yasa md.26 hiçbir istisnaya
yer vermemiştir.
… Kanun koyucunun 2937 sayılı yasanın genel
amacı ve Milli İstihbarat Teşkilatının çalışma esas ve usullerinin gizlilik
taşıması dikkate alındığında hatta söz konusu teşkilatın faaliyetlerinin açığa
çıkarılmasının diğer yasal düzenlemeler yanında 2937 sayılı yasanın 27. maddesi
ile de cezai hükme bağlandığı düşünüldüğünde, yasa koyucunun böyle bir iddiada
hiçbir şekilde acil deliller olsa dahi delil toplamaya izin vermediği
görülecektir.
…
Öte yandan çeşitli kanunlarda çeşitli üst
düzey kamu görevlilerinin görevle ilgili suçlarında soruşturulmaları, izne ve
özel yargılama usulüne bağlanmıştır. Ancak herhangi bir ihbarla ‘gecikmesinde
sakınca bulunan hal’ hususu belirtilerek soruşturma işlemi kapsamındaki usulü
işlemlere (örneğin evinde ya da aracında veya makam odasında arama, elkoyma, gözaltı vs) girişilmesi
durumunda uygulamada ‘izin müessesesinin’ hiçbir anlamı ve yasal koruması
kalmayacağı gibi … lekelenmeme hakkı da ağır şekilde ihlal edilmiş olacaktır.
Ayrıca söz konusu izin şartı olan özel
soruşturma usullerinde kişinin örneğin aracı, evi, makam odası ya da eşyasının
delil olarak kişiden farklı ve ayrı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
…
Buradaki ihbarlarla soruşturmayla bağlantıları
tümüyle ortaya çıkarılabilecek bir yapının ülkenin Milli İstihbarat
Teşkilatını, tüm faaliyetlerini, çalışanlarını deşifre etmek suretiyle, Türkiye Cumhuriyetinin yabancı istihbarat servisleri
karşısında çaresiz ve savunmasız bırakılması amaçlandığı değerlendirilmektedir.
…
Milli İstihbarat Teşkilatının faaliyetleri ile
ilgili Yasası ve işin doğası gereği şeffaf olamayacağı sadece yasada belirtilen
şekilde sorumlu olduğu makamlara denetim ve hesap verebileceğinin ve her konuda
kamuoyuna tüm bilgileri açıklayamayacağı bilindiğinden, bu ihbarlarla
Teşkilatın faaliyetlerinin El Kaide terör örgütü ile bağlantılandırılmaya
çalışıldığı, ülkemizin teröre destek veren ülke şeklinde dünyada
nitelendirilmesinin amaçlandığı, böylece dünyada ambargo ile karşılaşılabilecek
bir altyapının oluşturulmaya çalışıldığı, bu ihbarların nihai amaçlarından
birinin de bu olduğu, MİT’in görev faaliyetleri kapsamındaki çalışmalarının söz
konusu ihbarlarla sekteye uğratılmasının amaçlandığı değerlendirilmiştir.
…
MİT’in 2937 sayılı yasanın 4. maddesinde
sayılan görevleri yapmasının TCK md. 24 ve 26
uyarınca hem hakkı hem de görevi olduğu, bu kapsamda söz konusu araçlarla
yapılan faaliyetlerin, dosya içeriğinde yapılan yazışmalar sonucunda MİT’in
görevi kapsamında icra edilen faaliyetlere ilişkin olduğu, bu nedenle olaylarda
bir hukuka aykırılık ve suç bulunmadığı, tüm bu sebeplerle 2937 sayılı kanunun
26. maddesi uyarınca soruşturma izni istenmesini gerektirir herhangi bir husus
da bulunmadığı anlaşılmıştır.”
B. İlgili Süreç
26. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6/6/2016 tarihli ve
E.2016/24769 sayılı iddianamesi ile Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY)kurucusu ve liderinin de
aralarında olduğu yetmiş üç örgüt yöneticisi hakkında silahlı terör örgütü
kurma ve yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, siyasi ve askerî casusluk yapma,
zimmet, nitelikli dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan
mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak
kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına verme, yayma, ele
geçirme suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Anılan
iddianamede, söz konusu MİT’e ait tırların durdurulması ve aranması eylemlerinin
bu yapılanmanın amaçları doğrultusunda FETÖ/PDY mensubu kişilerce
gerçekleştirildiği ifade edilmiştir [AYM, E.2016/6 (Değişik İşler), K.2016/12,
4/8/2016, § 16].
27. 15/7/2016 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlenmiş
olan bir grup tarafından yapılan darbe teşebbüsü sonrasında ise Cumhurbaşkanı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/7/2016 tarihinde, ülke genelinde
21/7/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren doksan
gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Cumhurbaşkanı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan
23/7/2016 tarihli ve29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname’nin (KHK) 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten
sayılanlardan terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilenlerin meslekten çıkarılmalarına karar verileceği
düzenlenmiştir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri ve jandarma personeline
ilişkin tedbirler konulu 31/7/2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 669 sayılı KHK ile başvurucuların da
aralarında bulunduğu bazı asker kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır.
C. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
28. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca olay sonrasında başlatılan
soruşturma sonucunda 7/5/2014 ve 15/12/2014 tarihli iddianamelerle
başvurucuların devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî
casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması
gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarını işlediklerinden
bahisle cezalandırılmaları talebinde bulunulmuştur.
29. İddianamede isnat edilen eylemlerin birlikte
değerlendirilmesi sonucunda başvurucuların devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin
güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla
açıklama suçlarını işledikleri iddiasıyla bazı kamu görevlisi sanıklar ile
birlikte planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen organizasyonun parçası
olarak ve örgütlü bir şekilde hareket ettikleri ifade edilmektedir. İddianameye
göre başvurucular; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetini gerek yurt içinde
gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak, El
Kaide ve benzeri terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası
yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmak amacıyla
devletin güvenliği veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla
gizli kalması gereken bilgiler olan ve MİT tarafından yasal olarak
gerçekleştirilen, özünde devlet sırrı niteliğindeki faaliyetleri ifşa
etmişlerdir.
30. Başvurucuların tutuksuz olarak yargılamaları devam ederken
Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2015 tarihli kararıyla dosyalar
arasında hukuki, fiilî ve şahsi irtibat bulunduğu gerekçesiyle dosyanın
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesi) E.2015/1 sayılı dosyasıyla
birleştirilmesine karar verilmiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla bu dosya derdesttir.
31. Öte yandan Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli iddia edilen terör
örgütünü konu alan bir soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal
ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken
görüşmelerinin dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit
tutanağı hâline getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle
başvurucuların da aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) ceza soruşturması
başlatılmıştır.
32. Başvurucular, anılan soruşturma kapsamında gözaltına
alınmışlardır. Başsavcılık 9/4/2015 tarihinde başvurucuları silahlı terör
örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak
ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye
teşebbüs etme suçlarından tutuklanmaları istemiyle İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir. Savcılığın talep yazısında başvuruculara isnat
edilen eylemlerle ilgili ayrı ayrı değerlendirmeler yapılmak suretiyle eylemler
özetle şöyle ifade edilmiştir:
"... Şüphelilerin eylem ve
fikir birliği içerisinde, koordineli ve sistematik bir biçimde sahte ihbar ve
delil uydurmak suretiyle, Suriye Ülkesi Halep şehri Türkmenlerine yardım
götüren Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait tırları durdurdukları, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni terörle ilişkilendirmek kasıt ve iradesiyle belli bir
mizansen çerçevesinde aradıkları, devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini
deşifre ettikleri, eylemin bütününe bakıldığında ayrıntılarıyla açıklandığı
üzere her bir şüphelinin örgütsel hiyerarşik ilişki içerisinde kendine verilen göreviyerine getirdiği anlaşılmıştır."
33. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9-10/4/2015 tarihli ve
2015/167 D. İş sayılı kararı ile başvurucular hakkındaki talebin "atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu,
şüphelilere isnat edilen suçların yasadaki alt ve üst sınırları, isnat edilen
suçlardan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir şiddet kullanarak ortadan
kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs
etme suçunun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan oluşu sebebiyle adli
kontrol kararları yetersiz kalacağı dikkate alınarak ..."
kabulüne karar verilerek başvurucular tutuklanmıştır. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"... Yapılan inceleme neticesinde,
şüphelilerin bir kısmının mesai arkadaşı olmaları bir kısmının aynı devre
olmaları itibari ile birbirlerini tanıdıkları, şüpheliler [H.A.],
[M.F.] ve [G.B.]'nin kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere,
bölgelerinde Milli İstihbarat Teşkilatının faaliyetlerinin olduğunu bildikleri
halde bu tırları durdurmak ve aramaya çalışmak, bu faaliyeti ifşa etmeyi
amaçlamak sureti ile müsnet Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediklerine yönelik kuvvetli
suç şüphesinin bulunması, Şüpheliler [H.G.], [G.M.], [H.İ.K.], [M.Ö.]
ve [E.T.]'nin uzun süre dinleyip takip ettikleri kişilerin Milli
İstihbarat teşkilatı mensubu olduklarını bilmedikleri yönündeki savunmalarının
hayatın olağan akışına ters düştüğü, [H.] ve [G.]'nin birlikte hareket ederek Adana Jandarma istihbaratta
Önder Kır'ı ve haber merkezini arayarak yapılması muhtemel operasyonun Adana
sınırlarına taşınmasını sağladıkları, Önder Kır'ın Adana Jandarma
Komutanlığında çalışan ve aşağıda ismi geçen diğer şüphelilerle birlikte
hareket ederek tırların durdurulmasına yapılan Milli İstihbarat Teşkilatı
faaliyetinin ifşa edilmesine, MİT mensuplarına karşı zor kullanmasına yönelik
operasyonu yaptıkları, her ne kadar MİT mensuplarının kendilerini
tanıtmadıklarını beyan etseler de MİT yazısının ve MİT mensuplarının
beyanlarının tam aksi yönde olduğu, bu doğrultuda tırlarda bulunan malzemelerin
ifşası için yoğun çaba harcadıkları, bu eylemle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin
zor duruma düşürülmesinin hedeflendiğinin kendibeyanlarından
da yer yer anlaşıldığı, bu itibarla müsnet silahlı
terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetim ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarını işlediklerine
yönelik kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu dikkate alınarak şüpheliler [H.A.],
[M.F.], [G.B.], [H.G.], [G.M.], [H.İ.K.],
[M.Ö.], [E.T], Önder Kır, Hüseyin Özmen,
Bekir Karataş, İbrahim Aslan, Hakan Kaplan, İsmail Önder Ata, [İ.K.], Sezai Akyüz, [M.Ç.]'nin üzerlerine atılı
silahlı terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarının vasıf
ve mahiyeti, mevcut delil durumu, ön görülen cezanın alt ve üst sınırı, isnat
edilen suçlardan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçunun CMK 100/3 maddesinde
sayılan suçlardan oluşu sebebiyle haklarında verilecek adli kontrol kararlarının
yetersiz kalacağı ..."
34. Başvurucuların tutuklama kararlarına karşı yaptıkları
itirazlar İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği 17/4/2015 tarihli kararla
kesin olarak reddedilmiştir.
35. Başvurucular 6/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
36. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonucunda 23/10/2015
tarihli iddianameyle başvurucuların devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin
gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, silahlı terör
örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak
ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye
teşebbüs etme suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları talebiyle
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.
37. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 9/11/2015 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş ve E.2015/297 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış; aynı
gün yapılan tensip incelemesi ile "üzerlerine
atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre tutuklu
sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtlar bulunması,
sanıklara atılı suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak
varsayıldığı 5271 sayılı CMK.nun 100/3-a.11 alt
bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda
öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması,
müşteki sayısı ve eylemlerin sayısal yoğunluğu da dikkate alındığında sanıklara
verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü
oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli
ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu" gerekçesiyle
başvurucuların tutukluluklarının devamına karar vermiştir.
38. Devam eden yargılamada başvurucuların da aralarında
bulunduğu sanıklar hakkındaki dava (MİT tırları sanıkları yönünden) Mahkemenin
ayrı bir esasına kaydedilmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince davanın
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesi) E.2015/1 sayılı dosyasıyla
birleştirilmesine karar verilmiştir.
39. Başvurucular hakkındaki dava bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesinde
(E.2015/1) derdest olup başvuruculardan İsmail Önder Ata ve Sezai Akyüz
24/5/2016 tarihinde tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmiştir. Diğer
başvurucuların tutukluluk hâlleri ise devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
40.
İlgili hukuk için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, §§ 90, 151.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
41. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
42. Başvurucular; daha önce tutuklama şartları oluşmadığından
serbest bırakılmalarına karar verilerek tutuksuz olarak Adana 7. Ağır Ceza
Mahkemesinde yargılanmaları devam ederken aynı olay nedeniyle haklarında
yeniden soruşturma başlatılıp kuvvetli suç süphesi ve
bir tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde tutuklandıklarını, tutuklama ve
tutuklamaya itirazın reddi kararlarının tutuklamayı haklı kılacak somut
deliller ortaya konulmadan gerekçesiz olarak verildiğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildigini
ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
43. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
44. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
45. Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
46. Genel ilkeler için bkz.
Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§
203-215.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
47. Başvurucular, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör
örgütüne üye olma suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca
tutuklanmışlardır. Dolayısıyla başvurucular hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Tutuklama kararlarında; başvurucuların bir kısmının mesai
arkadaşı, bir kısmının aynı devre olması itibarıyla birbirlerini tanıdıkları,
bir kısım şüpheli beyanlarından da anlaşılacağı üzere bölgelerinde MİT'in faaliyetlerinin
olduğunu bildikleri hâlde bu tırları durdurmak, aramaya çalışmak ve bu
faaliyeti ifşa etmeyi amaçlamak suretiyle müsnet suçu
işlediklerine yönelik kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin
bulunduğu kanaatine varılmıştır (bkz. § 33).
50. İddianamede ise başvurucuların örgütle bağlantılı olduğu
belirtilen kişilerle olan telefon görüşme kayıtlarına yer verilerek
başvurucuların Selam-Tevhid örgütü soruşturması
kapsamında yapılan 17-25 Aralık soruşturmaları sonrasında kamuoyu oluşturmak ve
Hükûmeti zor durumda bırakmak amacıyla gerçekleri çarptırmak ve bir kısım gizli
bilgileri açıklamak suretiyle diğer şüphelilerle birlikte atılı suçları
işledikleri iddia edilmiştir (bkz. § 36).
51. MİT tırları olayıyla
ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin
güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla
açıklama suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda başvurucular hakkında bu
suçlardan soruşturma makamları tarafından Adana'da dava açılmıştır (bkz. § 28).
Sonrasında Selam-Tevhid
Kudüs Ordusu isimli, iddia edilen terör örgütünü konu alan bir
soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal ve uluslararası yararları
bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerinin
dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline
getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle başvurucuların da
aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında Başsavcılıkça yeni bir
ceza soruşturması başlatılmıştır (bkz. § 31). Aynı olaydan kaynaklanmış olmakla
birlikte sonradan ortaya çıkan yeni deliller kapsamında, daha önceki soruşturma
ve kovuşturmaya konu edilmeyen eylemler (silahlı terör örgütüne üye olma ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya
veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme
suçları) yönünden yeniden
soruşturma başlatılmış olması ve ulaşılan yeni deliller neticesinde yapılan
değerlendirmede başvurucuların suç işlediklerine dair kuvvetli belirti
bulunduğu sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
52. Nitekim FETÖ/PDY ile bağlantılı oldukları belirtilen savcı
ve hâkimler tarafından 2013 yılının sonunda bazı siyasiler ve bunların
yakınları ile kamuoyunun tanıdığı bazı işadamları hakkında yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla soruşturma
başlatılması (17-25Aralık soruşturmaları) ve 2014 yılının başında MİT'e ait
malzemelerin bulunduğu tırlarla silah taşındığı iddiasıyla bu tırların
durdurulup aranması -başvuruya konu edilen olay- FETÖ/PDY'nin
faaliyetlerinin Hükûmeti devirmeye yönelik olduğu yönündeki soruşturmaların
temel dayanağını oluşturmuştur. 17-25 Aralık
ve MİT tırları soruşturmalarında
görev alan bazı yargı mensupları ve emniyet görevlileri hakkında uygulanan
tutuklama tedbirleri de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu edilmiş;
Anayasa Mahkemesi, başvuruları açıkça dayanaktan yoksun görerek kabul edilemez
bulmuştur (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK],
B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 74-87; Mustafa
Başer ve Metin Özçelik, B.
No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 134-161; Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 198-244;
FETÖ/PDY kapsamında tutuklanan polislerin tahliyesine yönelik karar veren
hâkimlerin silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin
karar için bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2015/3, K.2017/3, 24/4/2017).
53. Başvurucular hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin
bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru
bir amacının olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut
olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
54. Başvurucuların tutuklanmasına karar verilen suçlar -silahlı
terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet
kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen
engellemeye teşebbüs etme suçları-Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai
yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016,
§ 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır.
55. Başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işlendiği
iddia olunan suçların vasıf ve mahiyetine, suçlara ilişkin kanunda öngörülen
cezaların ağırlığına, mevcut delil durumuna ve isnat edilen suçların katalog
suçlar arasında olmasına dayanıldığı görülmektedir.
56. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 2.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle kaçma ve delilleri
etkileme şüphesine yönelik tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun
olduğu söylenemez.
57. Son olarak başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin
ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin
Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut
olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla
karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli
makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere-
suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede
güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin
özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince isnat edilen suçlar için
öngörülen cezaların miktarı, işin niteliği ve önemi de nazara alınarak
başvurucular hakkında tutuklama tedbirine karar vermesinin ölçülü olmadığı
söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Doğal Hâkim, Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı
Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiası
60. Başvurucular; tutuklama kararını veren sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim ilkesine aykırı olarak kurulduğunu, tutuklama
kararını veren hâkimin bağımsız ve tarafsız olmadığını, kararlarına karşı
yapılan itirazların adeta kapalı devre usulüyle çalışması ve aralarında bir
altlık üstlük durumu olmadan incelenmeleri dolayısıyla bir mahkeme dahi
olmadıklarını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim
güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa
itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine
ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin
yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan
yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (bkz. Hikmet
Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2),
B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).
62. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
63. Açıklanan gerekçelerle sulh ceza hâkimliklerinin doğal
hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olduğu iddiasına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiası
64. Başvurucular, dosyada gizlilik kararı bulunduğu için isnat
edilen suçlamalarla ilgili yeterli bilgi ve belgeye sahip olamadıklarını ve bu
nedenle savunmalarını tam anlamıyla yapamadıklarını belirterek kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
65. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
66. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucuların bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
67. Genel ilkeler için bkz.
Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§
250-257.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
68. Başsavcılıkça hazırlanan 23/10/2015 tarihli iddianameden
anlaşıldığı üzere başvurucular hakkında yürütülen soruşturma dosyasına ilişkin
olarak dosyayı incelemesinin veya belgelerden örnek almasının soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle müdafinin soruşturma dosyasını
inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 9/11/2015 tarihi
itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı
fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 37).
69. Başvuruculara yöneltilen suçlamalara ilişkin olgular temelde
eylem ve fikir birliği içinde, koordineli ve sistematik bir biçimde sahte ihbar
ve delil uydurmak suretiyle, Suriye'ye yardım götüren MİT'e ait tırları
durdurmaları, Türkiye Cumhuriyeti devletini terörle ilişkilendirmek kasıt ve
iradesiyle belli bir mizansen çerçevesinde tırlarda arama yapmak istemeleri,
devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini deşifre etmeleri, eylemlerin
bütününe bakıldığında her bir başvurucunun örgütsel hiyerarşik ilişki içinde
kendilerine verilen görevi yerine getirmeleri iddiasıdır. Başvurucuların kolluk
görevlilerince alınan ifadeleri incelendiğinde kendilerine isnat edilen
suçlamalara ilişkin olarak açıklamalarda bulunulduğu ve bu suçlamalara konu
eylemlerle ilgili sorular yöneltildiği, başvurucuların da isnat edilen eylem ve
suçlamalara karşı savunmalar yaptıkları, suçlamaları kabul etmedikleri
görülmektedir.
70. Diğer taraftan İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgu sırasında başvuruculara yüklenen suçların anlatıldığı ve bu sırada
başvurucuların müdafilerinin de hazır bulundukları anlaşılmıştır. Başvurucular,
suçlamalardan ve suçlamaların dayanaklarına ilişkin bilgi ve belgelerden
haberdar olduktan sonra müdafileriyle birlikte hâkim önünde savunmalarını sözlü
olarak dile getirmişler; bu savunmalarında da kolluktaki anlatımları
doğrultusunda suçlamaları kabul etmemişlerdir.
71. Ayrıca başvurucuların -5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin
(3) numaralı fıkrasına aykırı olarak- kuralda belirtilen ifadelerini içeren
tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli
işlemlere ilişkin tutanaklara erişimlerinin kısıtlandığı yönünde şikâyetleri de
bulunmamaktadır. Ayrıca tutukluluğa itiraz dilekçelerinde müdafileri tarafından
usul ve esasa ilişkin olarak ayrıntılı şekilde savunmalar yapıldığından,
başvurucuların ve müdafilerinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel
teşkil eden bilgilere erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
72. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin
başvuruculara veya müdafilerine bildirilmiş ve başvuruculara bunlara karşı
savunmalarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında yaklaşık
altı ay süren soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlılık kararı nedeniyle
başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulü mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Deniz Özfırat,
B. No: 2013/7929, 1/12/2015, § 91).
73. Açıklanan gerekçelerle kısıtlama kararı nedeniyle
tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının kısıtlandığı iddiasına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
74. Başvurucular; daha önce yargılanmalarına başlanmış olan aynı
olay nedeniyle haklarında yeniden soruşturma başlatıldığını, tahliye talepleri
ve itiraz incelemelerinde kendileri ya da müdafileri tarafından ileri sürülen
iddia ve olgular değerlendirilmeden gerekçesiz olarak kararlar verildiğini,
çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri, sesli ve görüntülü ifade
alınması talepleri karşılanmadan yasak sorgu yöntemleri kullanılarak savunma
haklarının kısıtlandığını, yine çok kısa sürede, yeterince incelenmeden
kapsamlı dosyalar hakkında kararlar verildiğini ileri sürerek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
75. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
76. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
77. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
78. Somut olayda başvurucular, soruşturma süreci devam ederken
bireysel başvuruda bulunmuşlar; sonrasında haklarında ceza davası açılmıştır.
Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
başvurucular hakkındaki kovuşturmaların devam ettiği görülmektedir.
Başvurucuların başvuru formunda dile getirdiği adil yargılanma hakkına dair
şikâyetlerini yargılamada ve sonrasında temyiz aşamalarında ileri sürebilme ve
bu aşamalarda inceletme imkânları bulunmaktadır. Bu çerçevede derece
mahkemelerinin yargılama ve temyiz süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair şikâyetlerinin başvurucular
tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
79. Açıklanan gerekçelerle temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının derece mahkemeleri önünde devam eden başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu
kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve
tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.