TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAMURAN KARACA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/8762)
|
|
Karar Tarihi: 6/2/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Kamuran
KARACA
|
Vekili
|
:
|
Av. Asuman
TOKGÖZ SUCU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendikanın aldığı karar doğrultusunda basın açıklaması
yapmak isteyen gruba izin verilmemesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna
(KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının (EĞİTİM SEN/Sendika) genel
başkanıdır.
A. Başvuruya Konu Olaydan Önceki Gelişmeler
10. 20/11/2014 tarihinde saat 09. 00'da KESK'e
bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının (SES) Ankara Necatibey Caddesi üzerinde bulunan Genel Merkezinde
toplanılacağı ve buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dikmen kapısı
önüne gidilerek 10. 00-12. 00 saatleri arasında 2015 yılı Sağlık Bakanlığı
bütçesi ile ilgili oturma eylemi ve basın açıklaması düzenleneceği bilgisinin
alınması üzerine emniyet görevlileri belirtilen yerlerde önlem almışlardır.
11. Saat 10. 00'da otuz kişilik grup Sendika merkezinden
ayrılmış ve 10. 30 sıralarında İnönü Bulvarı ve Dikmen Caddesi köşesinde kırk
beş kişi olarak kortej oluşturmuştur. Grup sloganlar atarak ve pankart
taşıyarak 10. 37'de TBMM Dikmen kapısına ulaşmış ve basın açıklaması pozisyonu
almıştır.
12. Devamında SES Genel Merkez Yöneticisi İbrahim Kara ve SES
Genel Başkanı Gönül Erden tarafından konuşma ve ardından basın açıklaması
yapılmıştır. Akabinde Muğla Milletvekili Nurettin Demir tarafından konuşma
yapıldıktan sonra saat 11. 00'de İbrahim Kara gruba hitaben "Değerli arkadaşlar 12. 30'da da sağlık örgütleri ile
birlikte bir basın açıklaması gerçekleştireceğiz yine burada, o saate kadar
burada oturmaya devam ediyoruz arkadaşlar" şeklinde konuşma
yapmıştır. Bu konuşma üzerine grup üyeleri ellerindeki branda pankartı kaldırım
üzerine sererek TBMM Dikmen kapısı önündeki kaldırım üzerinde oturmaya
başlamışlardır.
13. Saat 11. 02'de SES Genel Başkanı Gönül Erden ile emniyet
yetkilileri bir görüşme yapmıştır. SES Genel Başkanı, saat 12. 30'a kadar
bulundukları yerde oturma eylemi gerçekleştireceklerini, 12. 30'da sağlık
örgütleri ile tekrar basın açıklaması yapacaklarını ifade etmiştir. Emniyet
yetkilileri yaptıkları eylemin kanuna aykırı olduğunu, 5 dakika içinde yasal
uyarıların yapılacağını, bulundukları yerden ayrılmaları gerektiğini, aksi
takdirde kademeli olarak kendilerine kuvvet kullanılacağını belirterek ikazda
bulunmuşlardır.
14. Göstericilerin oturmaya devam etmesi üzerine üç kez yayın
aracından uyarı anonsu yapılmıştır. Bulundukları yerden ayrılmayan ve birbirine
kenetlenen gruba emniyet görevlileri tarafından kademeli olarak müdahalede
bulunulmuş, kısa süreli gazlı müdahale yapılmış ve direnenler hakkında yakalama
işlemi yapılarak Emniyet Müdürlüğüne götürülmüşlerdir. Müdahale sonrası SES
Genel Merkezine gelen eylemci grubun 12. 30'da aynı yerde basın açıklaması
yapacağı bilgisi üzerine yine emniyet görevlileri her iki yerde de tekrar önlem
almıştır.
B. Başvuru Konusu Olaya ilişkin Bilgiler
15. Başvurucu ile KESK Genel Başkanı Lami Özgen'in de aralarında
bulunduğu yaklaşık altmış kişiden oluşan Sendika yöneticileri ve üyeleri
TBMM'de 2015 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin görüşülmeye başlanacağı
20/11/2014 tarihinde saat 12. 00 sıralarında KESK'e
bağlı SES'in Genel Merkezinde toplanmışlardır. Göstericiler
sağlık bütçesi ile ilgili olarak basın açıklaması yapmak ve aynı gün sabah saat
10. 30'da TBMM Dikmen kapısı önünde aynı amaçla basın açıklaması yapan gruba
yönelik müdahaleyi protesto etmek üzere ellerinde döviz ve flamalarla TBMM
önüne gitmek istemişlerdir. Grup Kumrular Caddesi üzerinden Millî Müdafaa
Caddesi istikametine doğru araç trafiğini de kapatmak suretiyle yürüyüşe
geçmiştir. Başvuru dosyasında, yapılan yürüyüşle ilgili olarak önceden idareye
bildirimde bulunulduğuna dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır.
16. Grubun yürüyüşe geçmesi üzerine Çevik Kuvvet tarafından
Kumrular Caddesi ile Şehit Adem Yavuz Sokak kesişiminde güvenlik tedbiri alınmış ve barikat kurularak
grubun toplu olarak TBMM önüne yürümesine izin verilmemiştir. Eylemci gruba
yayın aracından yolu trafiğe kapatmak suretiyle toplu hâlde yürüyüş
yapmalarının suç olduğu ve buna müsaade edilmeyeceği ancak bireysel olarak
gidebilecekleri, mevcut durumda trafik akışını engelledikleri ve yaşamı
durdurdukları yönünde ikaz anonsları yapılmıştır. Yapılan ikazlara uymayan grup
kalkanları itekleyerek ve bedenî direniş göstererek yürüyüşe devam etmekte
ısrar etmiştir. Bunun üzerine zor kullanılarak gruba müdahale edilmiş ve
gruptaki kişiler bulundukları yerden uzaklaştırılmışlardır. Gruptan bazıları
ise gözaltına alınmıştır.
17. Başvurucu, polisteki ifadesinde herhangi bir yaralanması
olmadığını, sağlık raporu almadığını belirtmiş; polisin müdahale sırasında bazı
yöneticilere biber gazı sıktığını, bazılarını da gözaltına aldığını ve Meclis
önüne gitmelerinin engellendiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Sendika kararı
doğrultusunda demokratik haklarını kullanmalarının engellendiği iddiasıyla
emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı 26/3/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
18. Kararda; sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi ve
görevi kötüye kullanma suçlarından polis memurları hakkında yapılan
soruşturmada 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu’nun 22. maddesine göre genel yollar ve parklarda, mabedlerde,
kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde, bunların eklentilerinde ve TBMM'ye 1
km uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamayacağının hükme bağlandığı
belirtilmiştir. Kararda, TBMM önüne gitmek üzere toplu hâlde Kumrular Caddesi
istikametine yürüyüşe başlayan gruba yolu açmadıkları takdirde zor
kullanılacağı hususunda ikaz yapılmasına rağmen kalkanları bedenleri ile
itekleyerek direnişlerini sürdürmeleri üzerine orantılı zor kullanıldığının
anlaşıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca polisin orantılı olarak zor
kullanma yetkisinin de bulunduğu, dolayısıyla göstericilerin TBMMönüne toplu olarak yürümelerinin 2911 sayılı Kanun'a
aykırı bir eylem olduğu belirtilerek polis müdahalesinin yasaya uygun olduğu ifade
edilmiştir.
19. Söz konusu karara karşı başvurucunun yaptığı itiraz Ankara
6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 27/4/2015 tarihinde reddedilmiştir. Ret
kararı 8/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 26/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. İlgili hukuk için bkz. Osman
Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, §§ 21-26, 45-53; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247,
4/4/2018, §§ 28-37.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; kamu görevlilerinin sendikalarının aldığı
kararlar doğrultusunda eylem hakkına sahip olduğunu, uluslararası sözleşmeler
ile teminat altına alınan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa
Mahkemesi ile Danıştay kararlarında yer verilen bu haklarını kullanmalarının
engellendiğini belirterek sendika hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu,
itiraz üzerine verilen ret kararının gerekçesiz olması nedeniyle adil
yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına
yer verilerek başvuru konusu yürüyüş öncesinde yapılan gösteri yürüyüşüne
ilişkin bilgilere yer verilmiş, somut olayda da gösteri yürüyüşü yapan grubun
trafiğin kapanmasına sebep olduğuna dikkat çekilmiştir. Bakanlık görüşünde,
başvurucu tarafından yürüyüşü TBMM önüne doğru gerçekleştirmelerini meşru
kılacak hiçbir gerekçenin öne sürülmediği, aynı eylemi başka bir yerde
yapmaları hâlinde iletilmek istenen mesajın ne surette amacına ulaşamayacağının
ispat edilemediği belirtilmiştir.
25. Başvurucu hakkında adli veya idari bir soruşturma
yapılmadığını ve müdahalenin orantılı olduğunu belirten Bakanlık, grubun
başvuru konusu gösteriden hemen önce TBMM önünde gerçekleştirilen basın
açıklaması ve oturma eylemiyle Sağlık Bakanlığı bütçesi ile ilgili görüşlerinin
dile getirme imkânı bulduğunu belirtmiş ve bu hususların yapılacak
değerlendirmede dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, Sendikanın kolektif eylemler nedeniyle
üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile doğrudan ilişkili değildir
(benzer yönde bir değerlendirme için bkz. Gülfidan
Yıldırım, B. No: 2014/12290, 19/7/2017, § 22; sendika hakkının
kapsamı için bkz. Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 30-32). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasına ilişkin olması
nedeniyle iddiaların bir bütün olarak Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
"
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
29. Göstericilerin yürümelerine engel olunmasının toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, . . . yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, . . . demokratik toplum düzeninin . . . gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. ”
31. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. 2911 sayılı Kanun'un 22. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
33. Başvurucunun da içinde bulunduğu grubun yaptığı yürüyüşe
müdahalede bulunulmasının kamu düzeninin
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine
Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
34. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan
[GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali
Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK],
B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79;
Osman Erbil, § 45).
35. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ifade
özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk
rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen bu hak aynı zamanda ifade
özgürlüğünün ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve
çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için
de geçerlidir (Dilan Ögüz
Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 115; Osman Erbil,
§§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah
Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, § 52). Sonuç olarak
toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir
şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan
Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b)Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun
Olması
36. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir (toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması prensibi
hakkında Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu ilkeler için bkz
Ferhat Üstündağ, §§ 45-48; Sevinç Hocaoğulları,
B. No: 2015/271, 15/11/2018, §§ 39-42).
(c) Barışçıl
Toplantı Hakkı
37. Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle değiştirilmesi gerçekleştirilmesi savunulan siyasi
fikirlerin toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilme
imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54).
(d) Bildirim
Yapılması ve Sınırlamanın Niteliği
38. Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının bildirim usulüne
bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Bununla birlikte derhâl tepki
verilmesinin haklı olduğu özel durumlarda, barışçıl nitelikte toplantı ve
gösteri yürüyüşü yapılması hâlinde sadece bildirim yükümlülüğüne uyulmamış
olması nedeniyle toplantının dağıtılması barışçıl toplantı hakkına orantısız
bir sınırlama olarak kabul edilmelidir (Ali
Rıza Özer ve diğerleri, §§ 121, 122; katılımcılar açısından derhâl
tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak ayrıca bkz. Osman Erbil, §§ 65, 67; Sevinç Hocaoğulları,
§ 48).
39. Kanunlarda öngörülen usullere tam olarak uyulmamış olması
tek başına toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan
kaldırmaz. Bu durumun varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı
gösteremez (Dilan Ögüz
Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§
119; Ömer Faruk Akyüz, § 57; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 69).
40. Barışçıl şekilde toplanan kişilere yapılan müdahalelerin
demokratik toplumda kamu düzeninin korunması açısından gerekli olduğunun,
müdahalenin kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesinin ortaya çıkması
sebebiyle yapıldığının veya katılımcıların bu anayasal haklarını kullanırlarken
sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun
davranmadıklarının yetkili mercilerce (polis tutanaklarında, iddianamelerde
veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 53).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
41. Başvurucu ve Sendika yöneticilerinin de içinde bulunduğu
grup sağlık bütçesiyle ilgili basın açıklaması yapmak ve aynı gün sabah
saatlerinde aynı amaçla TBMM Dikmen kapısı önünde basın açıklaması yapmış olan
gruba sonradan müdahale edilmesini protesto etmek üzere Kızılay Kumrular
Caddesi üzerinde toplanmıştır. Grup buradan TBMM önüne yürümek istemiş ancak
Çevik Kuvvet tarafından engellenmiştir.
42. İncelenmesi gereken mesele, sabah saatlerinde aynı konuda
basın açıklaması yapanlardan bir kısmının da içinde yer aldığı grubun aynı
yerde yeniden basın açıklaması yapmak amacıyla TBMM önüne yürümesine müsaade
edilmemesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığıdır.
43. 2911 sayılı Kanun'un 22. maddesinde TBMM'ye 1 kilometre
uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamayacağı ve 23. maddesinde de önceden
bildirim şartına uyulmadan ya da anılan yasağa aykırı olarak yapılan toplantıların
Kanun'a aykırı sayılacağı belirtilmiştir. Öncelikle somut olayda idareye
usulüne uygun bildirimde bulunmaksızın ve TBMM önünde basın açıklaması yapmak
üzere yürüyüşe geçen grubun eyleminin Kanun'a aykırı şekilde düzenlendiğinin
kabulü gerekir. Bununla birlikte katılımcılar açısından derhâl tepki
verilmesinin haklı olduğu özel durumlarda ve protesto barışçıl yöntemlerle
yapıldığında bir eylemin sadece bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediği
gerekçesiyle dağıtılması durumunda barışçıl toplantı hakkına zorunlu bir
toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği değerlendirilebilmektedir (Osman Erbil, § 65).
44. Başvuru konusu olayda ise protesto yapan başvurucunun içinde
bulunduğu gruba yönelik müdahale sadece bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
değil, grubun 2911 sayılı Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak TBMM’ye 1
kilometre uzaklıktaki alan içinde basın açıklaması yapmak üzere harekete
geçmesi ve yürüyüşe geçtikleri caddede trafiği aksatmasıdır. TBMM’nin görevini
yerine getirirken belirli bir güvenlik alanı çerçevesinde güvenliğinin
sağlanmasına yönelik yasal ve fiilî önlemlerin alınmasının makul olmadığı
söylenemez. Ancak bu tür bir güvenlik bölgesi uygulamasının TBMM’nin
güvenliğini sağlama amacını gerçekleştirmek için her somut olay açısından
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale eden kamu
otoritelerinin şeklî bir bakış açısı ile mesafe sınırını gözeterek yapılan
toplantının yasaya aykırı olduğunu tespit etmesi, bu nedenle toplantı ve
gösteri yürüyüşünü düzenleyenlere müdahale etmesi müdahaleyi tek başına haklılaştıramaz. Müdahale gerekçeleri olayın somut
koşulları çerçevesinde ilgili ve yeterli
olmalıdır (Osman Erbil, § 66).
45. Bu nedenle ilk olarak TBMM önüne toplu olarak yürümek
isteyen grubun bu eyleminin niteliği, barışçıl olup olmadığı ve başvurucunun da
içinde bulunduğu grubun yürüyüş sırasındaki tavır ve davranışları ile bu
yürüyüşün somut olayda kamu düzenine etkisi incelenmelidir. İkinci olarak ise
yapılan müdahalenin kamu düzeninin sağlanması için gerekli olduğunun ve
müdahalenin kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesinin ortaya çıkması
sebebiyle yapıldığının kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin kararlarında
(örneğin polis tutanaklarında veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde)
gösterilip gösterilmediği tespit edilmelidir (Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 92).
46. Polis, yaklaşık altmış kişiden oluşan grubun TBMM önüne
yürümekte ısrarcı olması ve Kumrular Caddesindeki trafiği kapatması nedeniyle
uyarı anonsu yaptıktan sonra göstericilerin bulundukları yolu trafiğe
açmamaları ve direnmeleri üzerine yürümelerine engel olmak suretiyle müdahalede bulunmuştur. Dosyada yer alan
bilgi ve belgelere göre başvurucu ve diğer göstericiler şiddet içeren
eylemlerde bulunmamışlar, sadece yakalanan kişileri çekerek yakalanmalarını
engellemeye çalışmışlardır. Bununla birlikte Olay ve Yakalama Tutanağına göre
gösterici grubun Kumrular Caddesi üzerinde trafiği aksattığı ve günlük hayatın
akışını bozduğu anlaşılmaktadır.
47. Başvurucunun içinde yer aldığı grubun trafiği ve günlük
hayatı belli bir ölçüde aksatmalarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi
çoğulcu demokrasinin gereğidir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391, 19/4/2018,
§§ 51, 54). Buna mukabil somut olayın şartları kamu düzeninin korunması
açısından her zaman dikkate alınmalıdır. Somut olayda gösterici grup yoğun ve
akıcı bir şekilde Güvenpark'tan kalkan dolmuşların TBMM önüne çıkışları için
kullanılan tek güzergâh olan Kumrular Caddesindeki trafiği kapatmıştır. Her ne
kadar barışçıl toplantılar ya da yürüyüşler nedeniyle kısa süreli trafik
aksamalarının hoşgörüyle karşılanması ve belli bir ölçüye kadar tahammül
edilmesi beklenebilirse de (trafiğin aksamasına belli bir ölçüde tahammül
edilmesi gerektiği yönünde bkz. Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 60) olayların bütünü
dikkate alındığında bu husus toplantıya yapılan müdahalede bir unsur olarak
dikkate alınmalıdır.
48. İncelenen başvuruya konu olaydaki gösterici grup içinde yer
alan bazı göstericiler diğer göstericilerle birlikte olay günü sabah
saatlerinde TBMM Dikmen kapısı önünde bir basın açıklaması yapmıştır. Aynı
amaçla yapılan basın açıklaması ile ilgili olarak emniyet görevlileri gerekli
tedbirleri almış, 2911 sayılı Kanun'un 22. maddesine aykırı olmasına rağmen
basın açıklaması yapılmasına müdahalede bulunmamıştır. Grubun daha sonra oturma
eylemine başlaması ve 12. 30'da tekrar basın açıklaması yapacaklarını beyan
ederek dağılmaması üzerine polis, grupta yer alan Sendika yetkilileri ile
görüşmüş; polisin ikna çabası sonuç vermemiş ve gruba müdahale edilmiştir.
49. Somut olayda TBMM'de bütçe görüşmeleri devam etmektedir. Gösterici
grubun amacı sendikaların aldığı kararlar doğrultusunda sağlık bütçesine
ilişkin görüşlerini barışçıl olarak ve TBMM Dikmen kapısı önünde dile
getirmektir. 2015 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin görüşülmesine başlandığı gün
gösterici grubun bütçe görüşmeleri ile ilgili görüşlerini barışçıl şekilde dile
getirmeleri doğal karşılanmalıdır. Bununla birlikte aynı gün aynı konuda TBMM
Dikmen kapısı önünde konuşmalar ve basın açıklaması yapılmış, konuşmalar ve
basın açıklaması sırasında polis tarafından herhangi bir müdahale yapılmamıştır.
Anayasa'nın 12. maddesinin, "Temel hak
ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder" biçimindeki ikinci fıkrası
kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına
gönderme yapmaktadır. Buna göre kişiler haklarını kullanırken belli ödev ve
sorumluklara uygun hareket etmelidir. Sabah saatlerinde yapılan bu toplantı
sonrasında bu grupta yer alanların Sendika merkezinde buluşarak ve başvurucunun
da içinde olduğu grupla tekrar aynı yere yürümek istedikleri ve bu sırada
Kızılay'ın en işlek toplu taşıma trafik akışına sahip caddelerinden biri
üzerinde trafiği kapattıkları dikkate alındığında başvurucunun Anayasa'da
belirtilen ödev ve sorumluluklara uygun davrandığı da söylenemez.
50. Sonuç olarak önceden bildirim yapılmaksızın aynı gün yapılan
basın açıklamasıyla aynı mahiyetteki görüşleri ifade etmek üzere 2911 sayılı
Kanun'da güvenlik gerekçesiyle özel olarak yasak alan kapsamında düzenlenmiş
bir yerde gösteri yapmak üzere harekete geçildiği açıktır. İncelenen başvuru
konusu olayın öncesinde yaşananlarla birlikte bütün unsurlar dikkate
alındığında müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığı sonucuna
varılmıştır.
51. Müdahale orantılılık yönünden incelendiğinde ise orantılılık
sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında
aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Somut olayda
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasına müsaade edilmemiştir. Buna
karşın başvurucu ne gözaltına alınmış ne de daha sonra hakkında adli veya idari
bir ceza tertip edilmiştir. Bu sebeple zorunlu sosyal bir ihtiyacı
karşıladığına karar verilen müdahalenin başvurucuya aşırı bir külfet
getirmediği ve orantılı olduğuna karar verilmiştir.
52. Yukarıda belirtilenler ışığında başvurucunun katıldığı
eylemin 2911 sayılı Kanun’un 10. ve 22. maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile
sonlandırılmasının Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında zorunlu bir toplumsal
ihtiyaca karşılık geldiği ve orantısız olmadığı dikkate alındığında demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilmelidir. Bu bağlamda
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile kamu düzeni ve güvenliğinin
korunması arasında adil bir dengenin sağlanamadığı söylenemez.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde
güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediği
sonucuna varılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.