TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİR AHMED BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/8021)
|
|
Karar Tarihi: 23/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mir AHMED
|
Vekili
|
:
|
Av. Seda YAVUZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca adli yardım talebinin geçici olarak kabulüne
ayrıca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 20/5/2015 tarihinde -başvurucunun yaşamına
ya da maddi ve manevi varlığına yönelik güncel, kişisel ve ciddi bir risk
bulunmaması gerekçesiyle- tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1987 doğumlu olup Afganistan İslam Cumhuriyeti
vatandaşıdır.
8. Başvurucu hangi tarihte, ne şekilde Türkiye'ye giriş
yaptığına ilişkin bir bilgi sunmamıştır.
9. Başvurucu, uluslararası koruma talebinde bulunarak Sinop'ta
yaşamaya başlamıştır. Başvurucu tarafından sunulan belgelerden başvurucuya
19/3/2013 tarihinde 19/2/2014 tarihine kadar geçerli ikamet tezkeresi verildiği
görülmektedir.
10. İzmir'in Menderes ilçesinde meydana gelen göçmen kaçakçılığı
suçundan başvurucu hakkında adli işlem yapılmış; daha sonra başvurucu, geri
gönderme merkezinde tutulmaya başlanmıştır. Başvurucuya 30/5/2015 tarihinde, en
kısa sürede Sinop İl Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiğine ilişkin ihtarlı tebligat yapılmış ve aynı tarihte başvurucu
salıverilmiştir.
11. İzinsiz ikametini terk etmesi ve on beş gün içinde sevk
edildiği ile gitmemesi sebebiyle Sinop Valiliğinin 9/10/2015 tarihli kararıyla
4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun
54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi uyarınca başvurucunun sınır
dışı edilmesine karar verilmiştir.
12. Başvurucu tarafından anılan kararın iptali için Samsun İdare
Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.
13. Dava dilekçesinde özetle uluslararası koruma talebinde
bulunan başvurucu hakkında verilen sınır dışı etme kararının hukuka ve usule
aykırı olduğu, ülkesine döndüğü takdirde Afganistan'daki şartlar ve imkânlar
nedeniyle kötü muamele görme ihtimali emniyet birimlerine bildirilmesine rağmen
yeterli araştırma yapılmadan sınır dışı etme kararı alındığı belirtilmiştir.
14. İdare Mahkemesinin 2/4/2015 tarihli kararıyla başvurucunun
açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden, Afganistan
uyruklu olan davacının, 2013 yılı içinde Edirne Uzunköprü İlçesinde yakalanarak
Sinop İline yerleştirildiği, İzmir Menderes İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri
tarafından göçmen kaçakçılığı suçundan hakkında adli işlem yapıldığı ve
hakkında yapılan inceleme sonucu, 07.05.2014-07.11.2014 tarihleri arasında
geçerli davalı idare tarafından verilmiş uluslararası koruma başvuru kayıt
belgesi ile 09.02.2014 tarihine kadar geçerli ikamet tezkeresi bulunduğunun
anlaşılması üzerine 30.05.2014 tarihli tutanağın tutularak en kısa süre içinde
Sinop İline giderek İl Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiğinin kendisine
anlayacağı dilde tercüman aracılığıyla anlatıldığı ve davacının bu tutanağı
imzaladığı, bunun üzerine aynı gün salıverildiği ancak davacının Sinop İline
hiç gelmediği, tutanak tarihinden itibaren 4 aydan fazla süre geçmesine karşın
Sinop İline gelmeyen ve halen nerede olduğu bilinmeyen davacının 6458 sayılı
Kanun'un 77.maddesi uyarınca uluslararası koruma başvurusundan vazgeçmiş
sayılarak aynı Kanun'un 54/i maddesi uyarınca sınır dışı edilmesine ilişkin
dava konusu işlemin tesis edildiği, bu işlemin adresinin bilinmemesi ve
kendisinin bulunamaması nedeniyle davacıya tebliğ edilemediği, davacının Sinop
Barosundan adli yardım talep etmesi üzerine davacı hakkındaki işlemlerin davalı
idareden istenildiği, işlemlerin gönderilmesi üzerine de sınır dışı etme kararının
iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
28 Temmuz 1951 tarihinde imzalanan ve
05/09/1961 günlü, 10898 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmak suretiyle taraf olduğumuz ve Anayasanın 90.maddesi uyarınca iç
hukukumuzun bir parçası haline gelen 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne
İlişkin Cenevre Sözleşmesinin 2.maddesinde; "Her mültecinin, bulunduğu
ülkeye karşı, özellikle yasalara, yönetmeliklere ve kamu düzeni için alınan
önlemlere uymayı öngören yükümlülükleri vardır." kuralı getirilmiştir.
Bu durumda, 6458 sayılı Kanun'un 71.maddesi
uyarınca Sinop İlinde ikamet etmekte olan davacının, bu ilden habersiz bir
şekilde ayrılarak gittiği İzmir İli Menderes İlçesinde yakalandığı ve hakkında
göçmen kaçakçılığı kapsamında adli işlem yapıldığı, yapılan araştırma sonucu
Sinop İlinde ikamet tezkeresi bulunduğunun anlaşılması üzerine ise tutanak
tutularak en kısa sürede Sinop İline giderek İl Emniyet Müdürlüğüne başvurması
gerektiğinin anlayabileceği bir dilde ve tercüman vasıtası ile kendisine
anlatılmasına karşın 4 ay gibi uzun bir süre geçmesine rağmen Sinop İline
giderek İl Emniyet Müdürlüğüne başvurmadığı açık olduğundan, ülkenin egemenlik
hakları kapsamında göçmenlere yönelik olarak belirlediği ve taraf olduğu
uluslararası sözleşmelere aykırı olmayan ve doğrudan kamu düzeni ile ilgili
olduğu kuşkusuz bulunan barınma ve kabul merkezlerinde veya gösterilen herhangi
bir yerde ikamet zorunluluğuna ilişkin kurala uymayan davacının, yakalanması
üzerine kendisine verilen süre içinde de ikamet ettiği il resmi makamlarına
başvurarak adresini beyan etmediği ve halen adresinin bilinmediği
gözetildiğinde, bu kapsamda 6458 sayılı Kanun'un 77.maddesi uyarınca
uluslararası koruma başvurusundan vazgeçmiş sayılarak aynı Kanun'un 54/i
maddesi uyarınca sınırdışı edilmesine ilişkin dava
konusu işlemde anılan mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı vekili tarafından,
davacının sınır dışı edilmesi halinde insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye ve
işkenceye maruz kalabileceği bir ülkeye gönderileceği, bu nedenle sınır dışı
edilmesine olanak bulunmadığı belirtilmekle birlikte, Afganistan'da yaşanan
genel kargaşa ve asayiş ortamı dışında davacının özellikli konumundan kaynaklı
insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye ve işkenceye maruz kalabileceğine
ilişkin ciddi bir emarenin dosya kapsamında yer almadığı, her Afgan kadar risk
altında bulunmanın doğrudan insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye ve işkenceye
maruz kalabileceği şeklinde yorumlanmasına olanak bulunmaması nedeniyle anılan
davacı vekili iddiası yerinde bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
15. Verilen karar başvurucuya 13/4/2015 tarihinde tebliğ edilmiş
ve 30/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Yusuf
Ahmed Abdelazim Elsayad, (B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 37,
38), A.A. ve A.A. ([GK], (B. No:
2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38); Abdolghafoor Rezaeı (B. No: 2015/17762, 6/12/2017, §§ 20-31)
kararları.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 23/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; ülkesindeki insanlık dışı yaşam koşulları, savaş
ve IŞİD saldırılarından korktuğu ve baskı altında olduğu için kaçarak
Türkiye'ye sığındığını, hukuka ve usule aykırı olarak alınan sınır dışı etme
kararı nedeniyle yaşam, ikamet ve seyahat etme haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
yaşam hakkının ihlal edilebileceğine ilişkin iddiaları ve diğer şikâyetleri
kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus,
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., §
54).
21. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin
insan haysiyetiyle bağdaşmayan
cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin
sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence
altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere
karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A.,
§ 55).
22. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif)
yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve
özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde
kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi
ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü
muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
23. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence
altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması
yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve
üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması
gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
24. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde
devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif)
yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A.
ve A.A., § 58).
25. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve
özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
26. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi
hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu
iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda
devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir
koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
27. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını
araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde
inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur
(A.A. ve A.A., § 61).
28. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
29. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı
işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir
(araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir
iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var
olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde
açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu
iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir
iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık
gösterebileceğinden her olayda ayrıcadeğerlendirme
yapılmalıdır (A.A. ve A.A., §
63).
30. Somut olayda başvurucu; İdare Mahkemesine sunduğu dava
dilekçesinde yaşam koşulları, genel karışıklık ve terör saldırıları sebebiyle
ülkesinden kaçtığını beyan etmiştir (bkz. § 13). Başvurucunun dile getirdiği
hususların ülkesinin genel durumuna işaret ettiği görülmektedir. Başvurucu söz
konusu durumdan nasıl etkilendiğini açıklamamış, ülkesinden ayrılmaya zorlayan
şartlara ve ne gibi sorunlar yaşadığına dair somut bilgiler ve (varsa) belgeler
ortaya koymamıştır. Bunlara ilaveten başvurucu, Afganistan'ın hangi bölgesinden
geldiği ya da geri gönderilmesi hâlinde ülkesinin hangi bölgesinde yaşamak
zorunda kalacağı konusunda da herhangi bir bilgi sunmamıştır.
31. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderileceği ülkenin
koşullarına ilişkin araştırma yapmaya elverişli nitelikte bilgiler vermediği
açıktır. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen
araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada
bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458,
20/4/2017,§ 51).
32. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde
kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin genel iddialarının araştırmaya değer
nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim İdare Mahkemesinin
kararında da başvurucunun kendi özelinde somut veriler sunmadığı hususuna vurgu
yapılmıştır (bkz. § 14). İdare Mahkemesinin yapmış olduğu değerlendirmeden ve
ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır (benzer bir
değerlendirme için bkz. Abdolghafoor Rezaeı, § 51).
33. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 23/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.