TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İ.G. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/8116)
Karar Tarihi: 23/1/2019
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucular
1. İ.G.
Vasisi
S.G.
2. S.G.
3. Y.G.
Vekili
Av. Raife DOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ırza geçme, zorla kaçırıp alıkoyma ve tehdit suçlarından açılan davanın zamanaşımından düşme kararıyla sonuçlanmasının kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 1986 doğumlu, mental retardasyon (zeka geriliği) ve yürüyüş bozukluğu bulunan başvurucu İ.G. diğer başvurucuların oğludur. İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14/3/2008 tarihli kararıyla kısıtlanan başvurucu İ.G.ye annesi S.G. vasi olarak atanmıştır.
9. 15/5/2002-18/5/2002 tarihlerinde suça sürüklenen dört çocuğun livata yoluyla başvurucunun ırzına geçtiği öne sürülmüştür.
10. Başvurucu İ.G. başvuru konusu olay tarihlerinde bir ayakkabı dükkanında çalışmaktadır. Çalıştığı işyeri sahibi, başvurucunun durgunlaştığını annesine iletmiştir. Bunun üzerine çocuğuyla konuşan başvurucu anne S.G., çocuğunun ırzına dört kişi tarafından geçildiğini duyunca olayı kolluğa bildirmiştir.
11. Suça sürüklenen çocuklar K.Ş., Z.A. ve O.Ş. on beş yaşından küçüktür. Diğer suça sürüklenen çocuk S.Ş. ise 18 yaşın altındadır. O tarihteki meri mevzuat uyarınca on beş yaşından küçüklerin yargılamaları çocuk mahkemelerinde yapıldığından suça sürüklenen çocuklar KŞ., Z.A. ve O.Ş. hakkında Savcılık tarafından ayırma kararı verilerek başka bir numara üzerinden soruşturma sürdürülmüştür. Kanun değişikliğiyle on sekiz yaşından küçüklerin de çocuk mahkemelerinde yargılanacakları düzenlenince dosyalar daha sonra birleştirilmiştir.
12. Suça sürüklenen çocuk S.Ş. hakkında 27/5/2002 tarihinde; diğer suça sürüklenen çocuklar hakkında ise 4/7/2002 tarihinde iki ayrı ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
13. 2/8/2002 tarihinde kovuşturmalar birleştirilmiştir.
14. Dosyaların birleştirildiği ağır ceza mahkemesi 5/11/2013 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı görevli ağır ceza mahkemesine göndermiştir. Yargılama bu mahkemece sürdürülmüştür.
15. Mahkeme 26/9/2007 tarihinde, suça sürüklenen çocuk S.Ş. hakkında açılan davanın ölüm nedeniyle düşmesine, diğer suça sürüklenen çocukların ise delil yetersizliğinden beraatine karar vermiştir.
16. Başvurucular tarafından temyiz edilen hüküm Yargıtay ilgili Dairesince 3/7/2012 tarihinde suça sürüklenen çocuk S.Ş. yönünden onanmıştır. Suça sürüklenen çocuk K.Ş.nin ise kayden on iki yaşından küçük olması dolayısıyla beraat hükmü, ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde düzeltilerek onanmıştır. Suça sürüklenen çocuklar K.Ş., Z.A. ve O.Ş. hakkında tehdit suçundan açılan dava ise zamanaşımı nedeniyle düşürülmüştür. O.Ş. ve Z.A. hakkında ırza geçme ve zorla kaçırıp alıkoyma suçlarından verilen beraat kararları ise eylemlerin sübuta erdiği gerekçesiyle bozulmuştur.
17. Bozmaya uyularak sürdürülen yargılama neticesinde mahkeme 16/5/2013 tarihinde zorla kaçırıp alıkoymadan açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine, ırza geçme suçundan ise suça sürüklenen çocuklar O.Ş. ve Z.A.nın 3 yıl 7 ay 22 gün hapisle cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…Mağdur [İ.G.] 02/02/1984 doğumlu olup, suç tarihlerinde 18 yaşını bitirmiştir. Mağdura ait İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/05/2002 tarihli doktor raporunda boynunun sol ve sağ yanında her iki kol üst kısmında sol omzunda ekimozlar olduğu, anüs muayenesinde saat kadranına göre 6 hizasında anal fissür bulunduğu, anal sfinkterin sirküler yapısını kaybettiği, vertikal çizgi şeklini aldığı, sfinkter tonusunun anlamlı derecede azalmış olduğu, livataya maruz kaldığı ve livatanın son 5 günden daha eski tarihte meydana geldiği, ayrıca şahsın orta derecede mental retarde olduğu, kendisine yönelik fiili livata eyleminin kötülüğünü yeteri kadar idrak içinde olmadığı, ruhsal açıdan mukavemete muktedir olmadığı belirtilmiştir. Davaya katılan [S.G.]nin ve mağdur [İ.G.]nin aşamalardaki birbiri ile çelişmeyen anlatımları, mağdurun olay yerini gösterdiğine dair tutanak, suça sürüklenen çocuklar hakkında cinsel erişkinlikleri ile ilgili alınan raporlar, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından, mağdurun durgunlaştığını fark eden çalıştığı işyeri sahibinin mağdurun annesine durumu söylemesi üzerine müştekinin mağdurla konuştuğu ve mağdurun annesine olayı anlattığı ve müştekinin de karakola giderek şikayette bulunduğu, 15/05/2002 suç tarihinde suça sürüklenen çocuklar [O.Ş., Z.A.] ve daha sonra vefat eden [S.Ş.] ile suç tarihinde 12 yaşından küçük olan [K.Ş.]nin mağduru çalıştığı dükkandan çağırarak zorla mahallede bulunan boş inşaata götürdükleri, ikisinin kolundan tutarak ve diğerinin de bıçağı boynuna dayayarak sırayla fiili livata suretiyle ırzına geçtikleri, bu olaydan 3 gün sonra da suça sürüklenen çocuk [O.Ş.]nin mağduru evden çağırıp yine aynı inşaata zorla diğer suça sürüklenen çocuklarla birlikte götürdükleri, boğazına ip geçirerek ve darp ederek sırayla zorla fiili livatada bulundukları, mağdura ait doktor raporunda da belirtildiği gibi mağduru vücudundaki yaralardan dolayı 10 gün işten güçten kalır derecede yaralayarak eylemlerini gerçekleştirdikleri ve adli tıp raporunun mağdurun iddiasını doğruladığı, mağduru da kimseye bahsetmemesi için -bahsedersen seni keseriz, doğrarız- diye tehdit ettikleri, anal muayenede de fiili livata eyleminin doğrulandığı, böylece suça sürüklenen çocukların iki ayrı tarihte beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan mağdura karşı birlikte tehdit ve zorla alıkoyma ile fiili livata yani organ sokmak suretiyle cinsel istismarda bulundukları sabit olmuştur.
…”
18. Karar, suça sürüklenen çocuklar ve katılanlar (başvurucular) tarafından temyiz edilmiştir.
19. Başvurucular 21/4/2014 tarihli dilekçeyle, on bir yıldan fazla devam eden yargılamanın süresinin makul olmadığını belirterek Yargıtaydan dosyanın öncelikli olarak incelenmesini talep etmişlerdir.
20. Yargıtay 29/1/2015 tarihinde zorla kaçırıp alıkoymadan verilen zamanaşımı nedeniyle düşme kararını onamış, ırza geçme suçundan verilen mahkûmiyet kararlarını ise 11 yıl 3 aylık zamanaşımı süresi gerçekleştiğinden düşürmüştür.
21. 2/4/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilen karara karşı 30/4/2015 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili hukuk için bkz. Tuncay Alemdaroğlu, B. No: 2012/827, 15/10/2014, §§ 19-22; Bilal Çiçek, B. No: 2014/29, 13/7/2016, §§ 34, 35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gizlilik Yönünden
24. Başvuru formunda kamuya açık belgelerde kimliğin gizli tutulması yönünde bir talep mevcut değildir.
25. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesine göre kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde temel amaç çocuğun yüksek yararının korunmasıdır.
26. Çocuklar hakkında yürütülen idari ve yargısal işlemlerde kimliklerinin başkaları tarafından belirlenmemesi çocuğun yüksek yararı bakımından önemlidir. Başvurucunun kimliğinin ifşa edilmesi, küçük yaşta yaşadığı ileri sürülen bazı olaylar nedeniyle hayatının geri kalan kısmında maddi ve manevi bütünlüğü üzerinde menfi sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığından Anayasa Mahkemesi tarafından resen, kamuya açık belgelerde tüm başvurucuların kimliğinin gizli tutulmasına karar verilmiştir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları
27. Başvurucular; ırza geçme, zorla kaçırıp alıkoyma ve tehdit suçu failleri hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilerek faillerin hak ettikleri cezayı almamalarından ve adalete olan güvenlerinin zedelenmesinden dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
a. Başvurucu S.G. ve Y.G. Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).
30. Kamu gücünün kullanılmasından kaynaklanan işlem veya eylem, mağdurla yakın ilişkisi olan başka kişileri de dolaylı olarak etkileyebilir. Ancak dava ehliyeti bulunan reşit bir kişinin olması durumunda bu kişi adına dolaylı mağdur da olsa bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Sabriye Yürekli ve diğerleri, B. No: 2014/7115, 22/9/2016, § 35).
31. Başvuru konusu olayda ise başvurucu İ.G.ye karşı işlendiği iddia edilen ırza geçme, alıkoyma ve tehdit suçlarından yapılan yargılamanın zamanaşımı nedeniyle düşme kararıyla sonuçlanmasının kötü muamele yasağını ihlal ettiği ileri sürülmüştür. Başvuru formunda, oğullarının yaşadığı olayların -her ebeveynin yaşadığı ızdıraptan öte- başvurucularda ayrıca ne tür bir mağduriyet oluşturduğu noktasında özellik gösteren bir açıklama mevcut değildir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucu S.G. ve Y.G.’nin bireysel başvuru ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucu İ.G. Yönünden
(i) Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi birçok kararında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara ilişkin başvuruları -kural olarak- kötü muamele yasağı kapsamında ele aldığından (A.D., B. No: 2014/7967, 23/5/2018; Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/5/2016; R.K., B. No: 2013/6950, 20/4/2016; G.G.K., B. No: 2014/19797, 9/1/2018; E.A. [GK], 2014/19112, 17/5/2018) incelemenin bu doğrultuda yapılmasına karar vermiştir.
34. Başvurucunun şikâyetini dile getirme şekli, yaralanmasıyla sonuçlanan olayla ilgili olarak yetkili makamlar tarafından etkili bir soruşturma yürütülmediği konusundaki usul yükümlülüğü kapsamına girmektedir. Bu nedenle somut olay açısından incelemenin kötü muamele yasağının sadece etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
(ii) Esas Yönünden
36. Kamu görevlisi olmayan kişiler arasında gerçekleşen ve zamanaşımına uğrayan davalara ilişkin iki başvuruda Anayasa Mahkemesince yargılamanın makul sürat ve özenle yürütülmesine dair ilkeler belirlenerek (Bilal Çiçek, §§ 44-52; Tuncay Alemdaroğlu, §§ 36-47) ihlal kararı verilmiştir.
37. 15/5/2002-18/5/2002 tarihlerinde gerçekleştiği öne sürülen ırza geçme, alıkoyma ve tehdit suçlarından açılan kamu davası sonucunda mahkemenin 26/9/2007 tarihli beraat kararlarının katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay tehdit suçunun zamanaşımına uğraması nedeniyle düşme kararı vermiş; iki fail hakkında verilen beraat kararlarını ise bozmuştur (bkz.§ 16).
38. Yargıtayın bozma kararı üzerine mahkemece 16/5/2013 tarihinde alıkoyma suçunun zamanaşımı süresi dolduğundan düşme kararı verilmiştir. Irza geçme suçundan Mahkemece verilen mahkûmiyet kararı ise Yargıtayın 29/1/2015 tarihli kararıyla zamanaşımından düşmeyle sonuçlanmıştır.
39. Buna göre iki dereceli yargılama sürecinde kamu davalarından zamanaşımı süresi en fazla olan ırza geçme suçu, on üç yıla yakın bir müddet zarfında zamanaşımı nedeniyle düşmeyle sonuçlanmıştır. Alıkoyma ve tehdit suçlarından açılan davalar bakımından ise daha önce zamanaşımına dayalı düşme kararı verilmiştir. Somut olayda yukarıdaki ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
40. Başvurucunun davanın hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlanmasındaki menfaati ve gecikmesinde bir rolünün bulunmaması, davanın çok karmaşık olmaması gibi hususlar gözönünde bulundurulduğunda on üç yıla yaklaşan yargı süresinin uzun olduğu anlaşılmaktadır. Bunun da ötesinde failler hakkında mahkeme tarafından verilen ilk beraat kararından sonra suçun sübuta erdiği Yargıtayca da kabul edilerek kötü muamele faillerinin cezasız kalmasına yol açılmış, hukukun üstünlüğüne olan inancın zedelenerek hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümünün verilmesine neden olunmuştur.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(iii) 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucu İ.G. yönünden kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Başvurucu 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
45. Kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucu İ.G.ye ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin GİZLİ TUTULMASINA,
B. 1. Başvurucu S.G. ve Y.G.’nin başvurusunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu İ.G.’nin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucu İ.G.'ye net 25.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 1. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucu İ.G.’ye ÖDENMESİNE,
2. Başvurucular S.G. ve Y.G.’nin yönünden yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.