TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ GALİP BALTAOĞLU BAŞVURUSU (3)
(Başvuru Numarası: 2015/813)
Karar Tarihi: 31/10/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Ali Galip BALTAOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yerel ölçekte yayın yapan bir gazetede yayımlanan köşe yazısı nedeniyle başvurucunun şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte bir üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
8. Başvurucu 1997 yılından itibaren görev yaptığı üniversitede on üç yıl boyunca üniversite yönetimi ve özellikle olayların meydana geldiği tarihteki üniversite rektörü ile birtakım sorunlar yaşamıştır. Başvurucu, kendisine mobbing uygulandığı iddiasıyla hakkında verilen disiplin cezaları ile haksız atama ve işe son verme işlemlerine karşı idari yargıda; şeref ve itibarının zedelendiği iddiasıyla adli yargıda birçok dava açmış ve bazı husumetlerle ilgili olarak da suç duyurusunda bulunmuştur.
9. Afyon'da yayımlanan Odak gazetesinin 16/11/2009 tarihli nüshasının ikinci sayfasında ve gazetenin internet sitesinde "Rektörlerin İşi Zor! (1)" başlıklı bir köşe yazısı yayımlanmıştır. Söz konusu yazının dayanağı olan olayların meydana geldiği tarihte üniversitenin rektörü iken daha sonra emekli olan yazar tarafından kaleme alınan köşe yazısında Türkiye'de üniversite idarelerinin karşı karşıya kaldığı dava tehditleri birkaç örnek verilerek anlatılmıştır. Bununla birlikte yazı ağırlıklı olarak başvurucu tarafından açılan davalar ile ilgili bilgiler ve başvurucunun öz geçmişinden oluşmaktadır. Yazının başvurucu ile alakalı kısmı şöyledir:
"...
Yıllarca üniversitelerin en üst seviyelerinde görev yapmış yöneticilerin karşılaştığı idari, akademik ve hukuki sorunlara örnek olarak ... Üniversitesinde 12 yıldır devam eden bir olay, hukuk sistemimizin durumu ve yöneticilerin kanun ve yönetmelikler çerçevesinde aldıkları kararların nasıl engellendiğine somut bir örnektir.
... Üniversitesi ... Eğitim Fakültesinde görevIi Yrd. Doç. Dr. Ali Calip Baltaoğlu 1997'den başlayarak, 12 yıl boyunca ... Üniversitesi aleyhine, Yök Başkanlığı aleyhine ve üniversitelerin yöneticileri aleyhine sayısını tespitte zorluk çekilen davalar açmış ve açmaya devam etmektedir.
Adı geçen eleman tespit edilebildiği kadarıyla:
Denizli İdare Mahkemesi: 13 dava
Manisa İdare Mahkemesi: 4 dava
Afyon İdare Mahkemesi: 2 dava
Danıştay: 2 dava
Afyon Asliye Hukuk Mahkemesi: 3 dava
Uşak Asliye Hukuk Mahkemesi: 5 dava
olmak üzere toplam 29 dava açmıştır.
Bu eleman yine tespit edilebildiği kadarıyla açtığı 13 davada maddi ve manevi 246.000 TL (246 milyar TL) tazminat istemiştir. Bunlar içinde ... Üniversitesi eski Rektörüne ve YÖK eski Başkanına birlikte açılan 40.000 TL'lik manevi tazminat davası halen devam etmektedir. Bu eleman açtığı tazminat davalarıyla ek bir gelir elde etmeyi amaçlamaktadır. Başta öğretim elemanları olmak üzere binlerce kişinin çalıştığı üniversitelerde şimdiye kadar çok az sayıda eleman kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde cezalandırılmıştır.
Açılan davalar içinde:
YÖK Başkanlarına: Prof. Dr. K. G., Prof. Dr. E. T.
Rektörlere: Prof. Dr. Ş. Y., Prof. Dr. H. S., Prof. Dr. A. Ş., Prof. Dr. Ş. Ö-A.
Dekanlar, MYO Müdürleri vb. Bazı üniversite yöneticilerine: Prof. Dr. A. Ş., Prof. Dr. L. Ö., Prof. Dr. F. Ş., Prof. Dr. V. K. C., Yrd. Doç. Dr. M. Y., Gen. Sek. M. T.
aleyhine açılan davalar yer almaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu'nun Uşak Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu, yine tespit edilebilen, deliller içinde:
Davaya konu olan mahkeme kararları: 31
Suç duyuruları, tanık ifadeleri: 26
Devletin İdari birimlerine yapılan başvurular:36
Basına ve kişilere gönderilen yazılar: 14
olmak üzere toplam 107 belge bulunmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu, 1985 yılında ... Üniversitesinde göreve başlamış, 1995 yılında ... Üniversitesine yardımcı doçent olarak geçiş yapmıştır. Mesleğe girdiği 1985 yılından günümüze kadar geçen 24 yıllık sürede (kendisi 50 yaşındadır) yardımcı doçent seviyesinde kalmıştır. Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu'nun ... Üniversitesinde görev yaptığı 14 yıllık dönemde doğru dürüst bilimsel çalışması ve yeterli yabancı dil bilgisi olmadığı için doçentlik sınavına başvuramamıştır. Öğretim üyeliği mesleğinin yardımcı doçentlikten geçtiği bir statüde, akademik yükselme imkanı bulamayanların meslekten yıllar önce ayrılmaları gerekirdi. Öğretim üyeleri, genelde 15 yılı doldurmadan profesör unvanına sahip olurlar. Öğretim üyeliği seçkin bir meslektir. Bu meslekte en önemli unsur sevgi ve saygıdır. Meslekte usta-çırak, kardeş-ağabey, öğrenci-hoca ilişkisi içerisinde çalışılır. Bu meslekte hocasına hakaret eden, en ağır ifadelerle onları suçlayan, her olayda adli makamlara başvuran, hocalarına doğru olmayan iftiralarda bulunan, medyaya sürekli doğru olmayan beyanlar servis eden bir kimsenin bu meslekte kalması herhalde mümkün olmamalıdır. Bu ilke birçok meslek için de yaygınlaştırılabilir. Yapılan hakaretlere avukatların da karışması işin terbiye sınırlarının nasıl aşıldığının başka bir göstergesidir. Rektörlere, dekanlara yapılan hakaretler bürokratik, akademik terbiyenin dışında aile terbiyesiyle de ilgilidir."
10. Başvurucu, anılan yazıda hakkında yer alan asılsız iddialar ve hakaret içeren ifadeler nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek köşe yazısının yazarı ile gazetenin imtiyaz sahibi aleyhine tazminat davası açmıştır. Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/3/2012 tarihinde davanın kısmen kabulü ile davalılar aleyhine müştereken 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucu tarafından gerek idari yargıda gerek adli yargıda açılan davaları ve verilen kararları inceleyerek üniversite yönetiminin başvurucu hakkındaki tasarruflarının hukuka uygun olmadığının yargı kararları ile sabit olduğunu belirtmiştir. Mahkeme bu nedene dayanarak köşe yazısının başvurucu ile davalı arasında daha önce yaşanan olayların doğurduğu saikle yazıldığı, yazı ile başvurucunun kişilik haklarına tecavüz edildiği kanaatine varmıştır.
11. Temyiz üzerine karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Daire) 11/6/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma ilamının gerekçesi şöyledir:
"Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu köşe yazısında, davalı ..., davacı Ali Galip Baltaoğlu'nun kendisi ile ve Afyon Kocatepe Üniversitesiile arasındaki hukuki süreçten bahsetmiş, konuyu kendi bakış açısı ile anlatmış, davacıya yönelik temenni niteliğinde ifadeler kullanmış, kısmen de yakınmalarını okuyucu ile paylaşmıştır. Köşe yazılarının aynı zamanda yazarının eleştirisini de içermesi ve yazarın kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı ifadelerin bulunması doğaldır. Dava konusu edilen yazı bir bütün olarak davacıların kişilik haklarına saldırı amacını taşımadığı, eleştiri sınırlarının aşılmadığı anlaşılmaktadır. "
12. Bozma üzerine Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/10/2013 tarihinde bozma ilamında yer alan gerekçeyle davanın reddine karar vermiştir.
13. Karar Dairenin 20/3/2014 tarihli ilamı ile onanmış, karar düzeltme talebi Dairenin 5/11/2014 tarihli ilamı ile reddedilmiştir.
14. Ret kararı başvurucuya 4/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Sorumluluk" kenar başlıklı 49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
16. İlgili uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı kararlar için İlhan Cihaner (2) (B. No: 2013/5574, 30/6/2014), Bekir Coşkun ([GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015) ve Kemal Kılıçdaroğlu (B. No: 2014/1577, 25/10/2017) kararlarına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu 1997 yılından itibaren görev yaptığı üniversitenin yönetimi ve özellikle olayların meydana geldiği tarihteki rektörü ile birtakım sorunlar yaşadığını belirtmiştir. Başvurucu; haklarını yasal merciler önünde arama yolunu tercih edince üniversite yöneticileri tarafından disiplin soruşturmaları, resmî makamlara hakkında sunulan sahte belgeler, görev yeri değişiklikleri ve işe son verme işlemleri ile kendisine mobbing uygulandığını iddia etmiştir. Başvurucu; bu rektör tarafından daha sonra yerel ölçekte yayın yapan bir gazete ile bu gazetenin internet sayfasında hakkında asılsız iddialar ve hakaret içeren bir köşe yazısı yazıldığını, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan bu yazı nedeniyle açtığı manevi tazminat davasının reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 13., 14., 17. ve 36. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, hakkında yayımlanan köşe yazısı nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünden şikâyet etmektedir. Başvurucunun bu şikâyeti şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmiştir.
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
21. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), § 42).
b. Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
22. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36).Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
23. Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), § 82; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 58; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu, § 55).
c. Çatışan Haklar Arasında Dengeleme
24. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), §§ 46, 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
25. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı ve yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları
vii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
26. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 46; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
27. Eldeki başvuruda gözönünde bulundurulması gereken ilk husus şikâyet konusu yazının dayanağını oluşturan olaylar ile başvurucunun önceki davranışlarıdır. Başvurucu ile köşe yazısının yazarı olan eski rektör arasında uzun süredir bir husumet olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu, gerek eski rektör aleyhine gerek bu rektörün idareci olduğu dönemde üniversite yönetimi aleyhine müteaddit defa dava açmış ve bunlar hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
28. Dikkate alınması gereken ikinci husus şikâyet konusu yazının içeriğidir. Yazıda hukuki, idari ve akademik meselelerin yönetiminde üniversite idarecilerininkarşılaştığı zorluklar birkaç örnek üzerinden anlatılmaktadır. Bununla birlikte yazının bütünü incelendiğinde hedef alınan kişinin başvurucu olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu tarafından yazarın da aralarında bulunduğu üniversite yöneticileri ile Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) yöneticileri aleyhine açılan davalar; mahkeme ismi, dava sayısı ve davalı taraf isimleri verilerek belirtilmiştir. Yazıda; on iki yıl boyunca açtığı toplam yirmi dokuz davaya ek olarak başvurucunun suç duyurularında bulunduğu, devletin idari birimlerine başvurular yaptığı, basına yazılar gönderdiği iddia edilmektedir. Başvurucu bu iddiaların uydurma olduğunu ileri sürmemiştir. Diğer taraftan yazıda başvurucunun akademik kariyeri hakkında da bazı bilgiler verilmekte, çalışma hayatında sergilediği tutum ve davranışlar birtakım değer yargıları katılarak anlatılmaktadır. Yazar, başvurucunun uzun süredir çalışmasına rağmen akademik olarak ilerleyememesinin sebebini bilimsel çalışmasının bulunmamasına ve yabancı dil bilgisinin yeterli olmayışına bağlamakta; hocalarına karşı sergilediği tutum ve davranışlardan da şikâyet ederek başvurucunun meslekte kalmaya uygun nitelikte olmadığını ileri sürmektedir.
29. Dikkate alınması gereken bir diğer husus ifadelerin sahibi ile hedef aldığı kişidir. Köşe yazısının yazarı, başvurucunun görev yaptığı üniversitenin olayların meydana geldiği tarihteki rektörüdür ve başvurucunun gerek bizzat aleyhine gerek rektörlük yaptığı dönemde üniversite idaresi aleyhine açtığı birçok davanın muhatabı olmuştur. Dolayısıyla yazardan özellikle başvurucunun akademik kariyeri ile tutum ve davranışlarını anlatırken tarafsız bir tutum sergilemesi, değer yargılarını kullanmaması beklenemez. Üstelik başvurucunun bir üniversite öğretim elemanı olarak en azından üniversite camiasının yakın takibi altında olduğunu bilerek hareket ettiği kabul edilmelidir. Dolayısıyla aynı camiadan kendisine yöneltilen eleştirilere sade bireylere göre daha fazla katlanmak durumundadır (bkz. § 23).
30. Son olarak aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunan iki kamu görevlisinin husumetinin yargısal mercileri hatırı sayılır ölçüde meşgul ettiği gözetilmelidir. Bahse konu yazıda hem üniversitede öğretim elemanı olan başvurucunun akademik yeterliliğine değinilmekte ve yetersiz olduğu tespit edilmekte hem de bu yetersizliğin sebebine ilişkin bazı değerlendirmelere yer verilmektedir. Yazar, başvurucunun birlikte çalıştığı kişi ve kurumlarla olan ilişkilerine de değinmiştir. Yazar ayrıca Türkiye'deki akademisyenlerin yetersiz düzeyde üretim yapması meselesine başvurucu örneğinden hareket ederek kendi açısından bazı açıklamalar getirmektedir. Dolayısıyla köşe yazısında sarf edilen sözlerin bir ölçüde, bilgilendirme değerinin bulunduğu ve genel yarar nitelikli tartışmaya katkı sunduğu kabul edilebilir.
31. Derece mahkemesi, yazarın basın ve ifade özgürlükleri ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. Mahkeme; yazarın köşe yazısında başvurucu ile arasındaki hukuki süreci kendi bakış açısıyla anlattığını, bu itibarla yazının eleştirel nitelikli olmasının ve değer yargısı içermesinin doğal olduğunu belirtmiştir. Mahkeme, şikâyet konusu yazının bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığına ve eleştiri sınırlarının aşılmadığına karar vermiştir (bkz. §§ 11-13).
32. Yukarıda yer verilen tespitler de dikkate alındığında derece mahkemesince ifade ve basın özgürlükleri ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.