TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ GALİP BALTAOĞLU BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2015/813)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Galip
BALTAOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yerel ölçekte yayın yapan bir gazetede yayımlanan
köşe yazısı nedeniyle başvurucunun şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte bir üniversitede
öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
8. Başvurucu 1997 yılından itibaren görev yaptığı üniversitede
on üç yıl boyunca üniversite yönetimi ve özellikle olayların meydana geldiği
tarihteki üniversite rektörü ile birtakım sorunlar yaşamıştır. Başvurucu,
kendisine mobbing uygulandığı iddiasıyla hakkında
verilen disiplin cezaları ile haksız atama ve işe son verme işlemlerine karşı idari
yargıda; şeref ve itibarının zedelendiği iddiasıyla adli yargıda birçok dava
açmış ve bazı husumetlerle ilgili olarak da suç duyurusunda bulunmuştur.
9. Afyon'da yayımlanan Odak gazetesinin 16/11/2009 tarihli
nüshasının ikinci sayfasında ve gazetenin internet sitesinde "Rektörlerin İşi Zor! (1)" başlıklı
bir köşe yazısı yayımlanmıştır. Söz konusu yazının dayanağı olan olayların
meydana geldiği tarihte üniversitenin rektörü iken daha sonra emekli olan yazar
tarafından kaleme alınan köşe yazısında Türkiye'de üniversite idarelerinin
karşı karşıya kaldığı dava tehditleri birkaç örnek verilerek anlatılmıştır.
Bununla birlikte yazı ağırlıklı olarak başvurucu tarafından açılan davalar ile
ilgili bilgiler ve başvurucunun öz geçmişinden oluşmaktadır. Yazının başvurucu
ile alakalı kısmı şöyledir:
"...
Yıllarca üniversitelerin en üst seviyelerinde
görev yapmış yöneticilerin karşılaştığı idari, akademik ve hukuki sorunlara
örnek olarak ... Üniversitesinde 12 yıldır devam eden bir olay, hukuk
sistemimizin durumu ve yöneticilerin kanun ve yönetmelikler çerçevesinde
aldıkları kararların nasıl engellendiğine somut bir örnektir.
... Üniversitesi ... Eğitim Fakültesinde görevIi Yrd. Doç. Dr. Ali Calip Baltaoğlu 1997'den başlayarak,
12 yıl boyunca ... Üniversitesi aleyhine, Yök
Başkanlığı aleyhine ve üniversitelerin yöneticileri aleyhine sayısını tespitte
zorluk çekilen davalar açmış ve açmaya devam etmektedir.
Adı geçen eleman tespit edilebildiği
kadarıyla:
Denizli İdare Mahkemesi: 13 dava
Manisa İdare Mahkemesi: 4 dava
Afyon İdare Mahkemesi: 2 dava
Danıştay: 2 dava
Afyon Asliye Hukuk Mahkemesi: 3 dava
Uşak Asliye Hukuk Mahkemesi: 5 dava
olmak üzere toplam 29 dava açmıştır.
Bu eleman yine tespit edilebildiği kadarıyla
açtığı 13 davada maddi ve manevi 246.000 TL (246 milyar TL) tazminat
istemiştir. Bunlar içinde ... Üniversitesi eski Rektörüne ve YÖK eski Başkanına
birlikte açılan 40.000 TL'lik manevi tazminat davası halen devam etmektedir. Bu
eleman açtığı tazminat davalarıyla ek bir gelir elde etmeyi amaçlamaktadır.
Başta öğretim elemanları olmak üzere binlerce kişinin çalıştığı üniversitelerde
şimdiye kadar çok az sayıda eleman kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde
cezalandırılmıştır.
Açılan davalar içinde:
YÖK Başkanlarına: Prof. Dr. K. G., Prof. Dr.
E. T.
Rektörlere: Prof. Dr. Ş. Y., Prof. Dr. H. S.,
Prof. Dr. A. Ş., Prof. Dr. Ş. Ö-A.
Dekanlar, MYO Müdürleri vb. Bazı üniversite
yöneticilerine: Prof. Dr. A. Ş., Prof. Dr. L. Ö., Prof. Dr. F. Ş., Prof. Dr. V.
K. C., Yrd. Doç. Dr. M. Y., Gen. Sek. M. T.
aleyhine açılan davalar yer almaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu'nun Uşak
Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu, yine tespit edilebilen, deliller içinde:
Davaya konu olan mahkeme kararları: 31
Suç duyuruları, tanık ifadeleri: 26
Devletin İdari birimlerine yapılan başvurular:36
Basına ve kişilere gönderilen yazılar: 14
olmak üzere toplam 107 belge bulunmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu, 1985
yılında ... Üniversitesinde göreve başlamış, 1995 yılında ... Üniversitesine
yardımcı doçent olarak geçiş yapmıştır. Mesleğe girdiği 1985 yılından günümüze
kadar geçen 24 yıllık sürede (kendisi 50 yaşındadır) yardımcı doçent
seviyesinde kalmıştır. Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu'nun ...
Üniversitesinde görev yaptığı 14 yıllık dönemde doğru dürüst bilimsel çalışması
ve yeterli yabancı dil bilgisi olmadığı için doçentlik sınavına
başvuramamıştır. Öğretim üyeliği mesleğinin yardımcı doçentlikten geçtiği bir
statüde, akademik yükselme imkanı bulamayanların
meslekten yıllar önce ayrılmaları gerekirdi. Öğretim üyeleri, genelde 15 yılı
doldurmadan profesör unvanına sahip olurlar. Öğretim üyeliği seçkin bir
meslektir. Bu meslekte en önemli unsur sevgi ve saygıdır. Meslekte usta-çırak,
kardeş-ağabey, öğrenci-hoca ilişkisi içerisinde çalışılır. Bu meslekte hocasına
hakaret eden, en ağır ifadelerle onları suçlayan, her olayda adli makamlara
başvuran, hocalarına doğru olmayan iftiralarda bulunan, medyaya sürekli doğru
olmayan beyanlar servis eden bir kimsenin bu meslekte kalması herhalde mümkün
olmamalıdır. Bu ilke birçok meslek için de yaygınlaştırılabilir. Yapılan
hakaretlere avukatların da karışması işin terbiye sınırlarının nasıl
aşıldığının başka bir göstergesidir. Rektörlere, dekanlara yapılan hakaretler
bürokratik, akademik terbiyenin dışında aile terbiyesiyle de ilgilidir."
10. Başvurucu, anılan yazıda hakkında yer alan asılsız iddialar
ve hakaret içeren ifadeler nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri
sürerek köşe yazısının yazarı ile gazetenin imtiyaz sahibi aleyhine tazminat
davası açmıştır. Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/3/2012 tarihinde
davanın kısmen kabulü ile davalılar aleyhine müştereken 5.000 TL manevi
tazminata hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucu tarafından gerek idari yargıda gerek
adli yargıda açılan davaları ve verilen kararları inceleyerek üniversite
yönetiminin başvurucu hakkındaki tasarruflarının hukuka uygun olmadığının yargı
kararları ile sabit olduğunu belirtmiştir. Mahkeme bu nedene dayanarak köşe
yazısının başvurucu ile davalı arasında daha önce yaşanan olayların doğurduğu saikle yazıldığı, yazı ile başvurucunun kişilik haklarına
tecavüz edildiği kanaatine varmıştır.
11. Temyiz üzerine karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Daire)
11/6/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma ilamının gerekçesi şöyledir:
"Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin
karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı
zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine
üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az
üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda
ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel
ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine
getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını,
toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken
özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar
içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da
sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu
tutulmamalıdır.
Dava konusu köşe yazısında, davalı ..., davacı
Ali Galip Baltaoğlu'nun kendisi ile ve Afyon Kocatepe Üniversitesiile
arasındaki hukuki süreçten bahsetmiş, konuyu kendi bakış açısı ile anlatmış,
davacıya yönelik temenni niteliğinde ifadeler kullanmış, kısmen de
yakınmalarını okuyucu ile paylaşmıştır. Köşe yazılarının aynı zamanda yazarının
eleştirisini de içermesi ve yazarın kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı
ifadelerin bulunması doğaldır. Dava konusu edilen yazı bir bütün olarak
davacıların kişilik haklarına saldırı amacını taşımadığı, eleştiri sınırlarının
aşılmadığı anlaşılmaktadır. "
12. Bozma üzerine Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/10/2013
tarihinde bozma ilamında yer alan gerekçeyle davanın reddine karar vermiştir.
13. Karar Dairenin 20/3/2014 tarihli ilamı ile onanmış, karar
düzeltme talebi Dairenin 5/11/2014 tarihli ilamı ile reddedilmiştir.
14. Ret kararı başvurucuya 4/12/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 5/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Sorumluluk" kenar başlıklı 49.
maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka
aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu
zararı gidermekle yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
16. İlgili uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı kararlar
için İlhan Cihaner
(2) (B. No: 2013/5574, 30/6/2014), Bekir
Coşkun ([GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015) ve Kemal Kılıçdaroğlu
(B. No: 2014/1577, 25/10/2017) kararlarına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu 1997 yılından itibaren görev yaptığı üniversitenin
yönetimi ve özellikle olayların meydana geldiği tarihteki rektörü ile birtakım
sorunlar yaşadığını belirtmiştir. Başvurucu; haklarını yasal merciler önünde
arama yolunu tercih edince üniversite yöneticileri tarafından disiplin
soruşturmaları, resmî makamlara hakkında sunulan sahte belgeler, görev yeri
değişiklikleri ve işe son verme işlemleri ile kendisine mobbing
uygulandığını iddia etmiştir. Başvurucu; bu rektör tarafından daha sonra yerel
ölçekte yayın yapan bir gazete ile bu gazetenin internet sayfasında hakkında asılsız
iddialar ve hakaret içeren bir köşe yazısı yazıldığını, kişilik haklarına
saldırı niteliğinde olan bu yazı nedeniyle açtığı manevi tazminat davasının
reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 13., 14., 17. ve 36. maddelerinde yer
alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, hakkında yayımlanan köşe yazısı
nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünden şikâyet etmektedir. Başvurucunun
bu şikâyeti şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmiştir.
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve
İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
21. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan manevi varlık kapsamında
yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel
şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif
yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3),
B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve
yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner
(2), § 42).
b. Demokratik Toplum
Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
22. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26.
maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli
olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir
toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin
gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade
etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir
Coşkun, §§ 34-36).Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü
herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün
kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat
oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2),
§ 63).
23. Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan
kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle
daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik
eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), §
82; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No:
2013/8503, 27/10/2015, § 58; Önder Balıkçı, B.
No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu, § 55).
c. Çatışan Haklar
Arasında Dengeleme
24. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel
itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin
Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu
özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 27,
41, 52; Ergün Poyraz (2), §§ 46,
49; İlhan Cihaner
(2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir
değerlendirme değildir.
25. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut
olaya uygulanabilecek olan kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı ve yayının genel
yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili
kişinin önceki davranışları
vii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
26. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 46; Ergün
Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç,
§§ 58-66; İlhan Cihaner
(2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin
-yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder
Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme
hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal
edecektir.
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
27. Eldeki başvuruda gözönünde
bulundurulması gereken ilk husus şikâyet konusu yazının dayanağını oluşturan
olaylar ile başvurucunun önceki davranışlarıdır. Başvurucu ile köşe yazısının
yazarı olan eski rektör arasında uzun süredir bir husumet olduğu
anlaşılmaktadır. Başvurucu, gerek eski rektör aleyhine
gerek bu rektörün idareci olduğu dönemde üniversite yönetimi aleyhine müteaddit
defa dava açmış ve bunlar hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
28. Dikkate alınması gereken ikinci husus şikâyet konusu yazının
içeriğidir. Yazıda hukuki, idari ve akademik meselelerin yönetiminde üniversite
idarecilerininkarşılaştığı zorluklar birkaç örnek üzerinden
anlatılmaktadır. Bununla birlikte yazının bütünü incelendiğinde hedef alınan
kişinin başvurucu olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu tarafından yazarın da
aralarında bulunduğu üniversite yöneticileri ile Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)
yöneticileri aleyhine açılan davalar; mahkeme ismi, dava sayısı ve davalı taraf
isimleri verilerek belirtilmiştir. Yazıda; on iki yıl boyunca açtığı toplam
yirmi dokuz davaya ek olarak başvurucunun suç duyurularında bulunduğu, devletin
idari birimlerine başvurular yaptığı, basına yazılar gönderdiği iddia
edilmektedir. Başvurucu bu iddiaların uydurma olduğunu ileri sürmemiştir. Diğer
taraftan yazıda başvurucunun akademik kariyeri hakkında da bazı bilgiler
verilmekte, çalışma hayatında sergilediği tutum ve davranışlar birtakım değer
yargıları katılarak anlatılmaktadır. Yazar, başvurucunun uzun süredir
çalışmasına rağmen akademik olarak ilerleyememesinin sebebini bilimsel
çalışmasının bulunmamasına ve yabancı dil bilgisinin yeterli olmayışına
bağlamakta; hocalarına karşı sergilediği tutum ve davranışlardan da şikâyet
ederek başvurucunun meslekte kalmaya uygun nitelikte olmadığını ileri
sürmektedir.
29. Dikkate alınması gereken bir diğer husus ifadelerin sahibi
ile hedef aldığı kişidir. Köşe yazısının yazarı, başvurucunun görev yaptığı
üniversitenin olayların meydana geldiği tarihteki rektörüdür ve başvurucunun
gerek bizzat aleyhine gerek rektörlük yaptığı dönemde üniversite idaresi
aleyhine açtığı birçok davanın muhatabı olmuştur. Dolayısıyla yazardan
özellikle başvurucunun akademik kariyeri ile tutum ve davranışlarını anlatırken
tarafsız bir tutum sergilemesi, değer yargılarını kullanmaması beklenemez.
Üstelik başvurucunun bir üniversite öğretim elemanı olarak en azından
üniversite camiasının yakın takibi altında olduğunu bilerek hareket ettiği
kabul edilmelidir. Dolayısıyla aynı camiadan kendisine yöneltilen eleştirilere
sade bireylere göre daha fazla katlanmak durumundadır (bkz. § 23).
30. Son olarak aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunan iki
kamu görevlisinin husumetinin yargısal mercileri hatırı sayılır ölçüde meşgul
ettiği gözetilmelidir. Bahse konu yazıda hem üniversitede öğretim elemanı olan
başvurucunun akademik yeterliliğine değinilmekte ve yetersiz olduğu tespit
edilmekte hem de bu yetersizliğin sebebine ilişkin bazı değerlendirmelere yer
verilmektedir. Yazar, başvurucunun birlikte çalıştığı kişi ve kurumlarla olan
ilişkilerine de değinmiştir. Yazar ayrıca Türkiye'deki akademisyenlerin
yetersiz düzeyde üretim yapması meselesine başvurucu örneğinden hareket ederek kendi
açısından bazı açıklamalar getirmektedir. Dolayısıyla köşe yazısında sarf
edilen sözlerin bir ölçüde, bilgilendirme değerinin bulunduğu ve genel yarar
nitelikli tartışmaya katkı sunduğu kabul edilebilir.
31. Derece mahkemesi, yazarın basın ve ifade özgürlükleri ile
başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı arasında bir denge kurma
işlemi yapmıştır. Mahkeme; yazarın köşe yazısında başvurucu ile arasındaki
hukuki süreci kendi bakış açısıyla anlattığını, bu itibarla yazının eleştirel
nitelikli olmasının ve değer yargısı içermesinin doğal olduğunu belirtmiştir.
Mahkeme, şikâyet konusu yazının bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun
kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığına ve eleştiri sınırlarının
aşılmadığına karar vermiştir (bkz. §§ 11-13).
32. Yukarıda yer verilen tespitler de dikkate alındığında derece
mahkemesince ifade ve basın özgürlükleri ile başvurucunun şeref ve itibarının
korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin
takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2018
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.