TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEREM ALTIPARMAK VE YAMAN AKDENİZ BAŞVURUSU (5)
(Başvuru Numarası: 2015/8234)
Karar Tarihi: 13/12/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ceren Sedef EREN
Başvurucular
1. Kerem ALTIPARMAK
2. Yaman AKDENİZ
Vekili
Av. Ayşe CESUR ÖKSÜZ
Av. Sevgi KALAN GÜVERCİN
Av. Selim BAKTIAYA
Av. Abdullah Altan AKDENİZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, bazı internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında yer alan içeriklere erişimin engellenmesi kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, olayların meydana geldiği tarihte internet ve insan hakları alanında çalışan akademisyenlerdir (başvurucularla ilgili detaylı bilgi için bkz. Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), B. No: 2015/15977, 12/6/2019, § 12).
3. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Çağlayan Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın odasında DHKP/C terör örgütü mensupları tarafından rehin alınması ve şehit edilmesi olayıyla ilgili olarak rehin alma görüntüleri ya da terör örgütünün propagandasını içeren haberler ve paylaşımlar yapıldığını belirtmiş; bu şekildeki yayınlara erişim engellenmesine karar verilmesini sulh ceza hâkimliğinden talep etmiştir.
4. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik),millî güvenliğin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi ve kamu görevlileriyle vatandaşların internet ortamında yer alan yasa dışı içerikler nedeniyle mağdur olmaması ve zarara uğramaması, ayrıca hak ve özgürlüklerin muhafaza edilmesi amaçlarıyla 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca talebi kabul etmiş ve söz konusu haberlere erişimin engellenmesine karar vermiştir. Bu karar üzerine birçok internet haber sitesi ve diğer sitelere, ayrıca sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirilmiştir. Hâkimlik bunun yanında aynı mahiyette yapılacak ve özellikle rehin alma görüntülerinin bulunduğu tüm yayınlara da erişimin engellenmesine, böyle içeriklerin çıkarılmasının mümkün olmaması hâlinde internet sitesinin tümüne erişimin engellenmesine 5651 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca karar vermiştir.
5. Başvurucular bu karara itiraz etmiş, itirazları İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kesin olarak reddedilmiştir. Başvurucular, nihai nitelikteki bu karardan 20/4/2015 tarihinde tebliğ suretiyle haberdar olmuştur.
6. Başvurucular 18/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular öncelikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle söz konusu mahiyetteki haberlere erişimin engellenmesi talebinde bulunmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Bunun yanında başvurucular, Hâkimliğin somut olaya konu kararını 5651 sayılı Kanun'un 8. maddesine de dayandıramayacağını, nitekim engelleme kararı verilen içeriklerde anılan maddede açıkça sayılmış olan suçlardan herhangi birinin bulunmadığını ifade etmiştir. Başvurucular ayrıca Hâkimliğin gelecekte yapılacak aynı mahiyetteki yayınlar için de erişim engelleme kararı vermesinin, üstelik içeriğin çıkarılmaması hâlinde internet sitesinin tümüne erişimin engellenmesine hükmetmesinin sansür niteliğinde ve hukuka aykırı olduğunu öne sürmüştür. Başvurucular yıllardır insan hakları ve özellikle ifade özgürlüğü konularında çalıştıklarını, hukuka açıkça aykırı olan bu engelleme kararından dolayı mağdur olduklarını, benzer içerikte olduğu değerlendirilen bir habere ulaşmalarının öngörülemez şekilde imkânsız hâle getirilmesiyle bu konuda bilgi sahibi olabilmelerinin önüne geçildiğini, bu suretle ifade özgürlükleri ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
9. Başvurucuların şikâyetlerinin özü; internet kullanıcıları ve özellikle insan hakları alanında çalışmalar yürüten akademisyenler olarak bu kararın haber ve fikir alma, bilgiye erişme haklarına müdahale oluşturduğuna ilişkindir. Bu kapsamda başvurucuların tüm şikâyetleri ifade özgürlüğü kapsamında incelenecektir (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), B. No: 2015/15977, 12/6/2019, § 31).
10. Anayasa Mahkemesi; internetin halkın haber almasının ve bilgilerin iletilmesinin gelişiminde önemli bir role sahip olduğunu, herhangi bir sınırlama gözetmeksizin herkesin haber ve fikirlere ulaşması ile fikirlerini yayması noktasında çok önemli bir imkân sağladığını ve bu durumun ifade özgürlüğü açısından çok geniş bir alan yarattığını daha önce pek çok defa belirtmiştir. Dolayısıyla internet sitelerine veya internet sitelerinde yer alan haber ve fikirlere erişimin engellenmesi biçiminde getirilen her türlü kısıtlama, bilgi alma ve verme özgürlüğüne müdahale niteliğindedir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 34; Birgün İletişim ve Yayıncılık A.Ş. [GK], B.No: 2015/18936, 22/5/2019, §§ 50, 51; Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (4), B. No: 2015/18876, 19/11/2019, § 21).
11. Bununla birlikte 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için mağdur statüsüne sahip olması gerekir. Anayasa Mahkemesi Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2) kararında; haber ve fikir alma özgürlüğünün internet sitelerine erişimin engellenmesi şeklinde yapılan her müdahaleden herkesin doğrudan etkilendiği ve bu tedbir nedeniyle mağdur olduğu anlamına gelecek şekilde geniş yorumlanamayacağını, müdahalenin dolaylı etkilerine maruz kalmış olmasının başvurucunun mağdur sıfatı taşıdığının kabul edilebilmesinde yeterli olmayacağını vurgulamıştır (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), § 35).
12. Anayasa Mahkemesi, ifade aracına yönelik müdahaleler nedeniyle bilgi ve fikir alma hakkına sahip olan üçüncü kişiler tarafından ifade özgürlüğünün ihlali iddiasıyla yapılan başvurularda, başvurucuların mağdur sıfatını taşıyıp taşımadığı hususunun somut olayın şartları bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş ve başvurucuların mağdur sıfatını taşıdığının kabul edilebilmesi için somut olayda bulunması gereken birtakım kriterler belirlemiştir. Buna göre Anayasa Mahkemesi söz konusu değerlendirmeyi yaparken somut olayın şartlarına uyduğu ölçüde;
i. Başvurucunun ifade aracını (internet sitesi, sosyal medya platformu, kitap, gazete, dergi vb.) kullanma şekli (içerik sağlayıp sağlamaması: aktif kullanıcı-pasif kullanıcı),
ii. İfade açıklamasına yönelik tedbirin bilgi alma hakkına sahip başvurucu üzerinde doğurabileceği sonuçların ağırlığı,
iii. Bilgiye başka yollardan erişim sağlama imkânının bulunup bulunmadığı,
iv. İfade aracının (somut olayda erişimi engellenen internet sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının) özellikleri (kullanıcı/ziyaretçi/takipçi sayısı, işlevi, ulusal/uluslararası platformlarda bilinirliği, alternatifi olup olmaması vb.),
v. İfade aracına yapılan müdahale nedeniyle önemli bir iletişim kaynağından yoksun kalınıp kalınmadığı,
vi. Alınan tedbirin başvurucunun kamusal tartışmaya katılımına engel olup olmadığı,
vii. Alınan tedbir nedeniyle başvurucunun somut olarak belirlenebilir bir menfaatten yoksun kalıp kalmadığı gibi hususları inceleyerek sonuca varmaktadır (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), § 37).
13. Başvurucuların mağdur sıfatı taşıdıklarını kanıtlayabilmeleri için erişimin engellenmesi tedbiri ile bilgi ve fikir alma hakları arasında yukarıda sayılan hususlar temelinde bağ kurma ve soyut iddialardan kaçınma yükümlülüğü vardır (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), § 38).
14. Başvuru konusu olayda erişimi engellenen internet adreslerinin büyük bir çoğunluğu Twitter, Youtube ve Facebook isimli sosyal paylaşım sitelerine ait kişisel hesaplarda yer alan içeriklerden oluşmaktadır. Geri kalan kısım ise bazı internet haber siteleri ile kullanım amacı belirli olmayan birtakım internet sitelerinden ibarettir. Başvurucular, bu adreslerden herhangi birinde içerik sağlayıcı konumunda olduklarını veya belirli bir mesleki ya da başka bir faaliyet kapsamında bu adreslerden aktif olarak yararlandıklarını belirtmemişlerdir. Buna göre başvurucuların anılan adreslerin aktif kullanıcıları olmadıkları anlaşılmaktadır (benzer değerlendirme için bkz. Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (4), § 25).
15. Başvurucular, uzun yıllardır ifade özgürlüğü ve internet alanında çalışan akademisyenler olmaları sebebiyle erişimin engellenmesi şeklindeki şikâyet konusu kararın kendilerini yakından ilgilendirdiğini ileri sürmüş ancak bu kararın akademik çalışmaları üzerindeki etkilerini açıklamamışlardır. Başvurucular, belirli bir menfaatten yoksun kaldıklarına dair bir kanıt da göstermemişlerdir.
16. Somut olayda başvurucuların bilgiye başka yollardan erişim sağlama imkânlarının olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Başvurucular somut olaya konu kararda sayılan ve erişimi engellenen adreslerin her birinin hangi yönleriyle alternatifi olmayan kaynaklar olduklarını ortaya koyamadıkları gibi bu adresler dışında hiçbir şekilde bilgiye erişim imkânı elde edemediklerini gösterememişlerdir. Başvurucular söz konusu kararın geleceğe etkili olacak şekilde, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alınması ve şehit edilmesi olayıyla ilgili hiçbir habere ve bilgiye ulaşılamaması amacıyla bir sansür niteliğinde uygulandığını belirtmişlerse de bu iddialarına ilişkin olarak da somut hiçbir bilgi vermemiş, daha sonra bu kapsamda herhangi bir engelleme gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine ve bu durumun kendilerini mağdur ettiğine dair herhangi bir beyanda da bulunmamışlardır. Bu doğrultuda somut olayda başvurucuların söz konusu karar nedeniyle önemli bir iletişim kaynağından yoksun bırakıldıkları, bu durumun kamusal tartışmaya katılmalarına engel oluşturduğu değerlendirilmemiştir.
17. Günümüzde ifade özgürlüğünün kullanımının en etkili aracı hâline gelen internet, bünyesinde siyasi sorunlar ya da kamu menfaatiyle ilgili çalışmalara ve tartışmalara katılmaya yönelik temel araçları barındırmaktadır. Başvurucuların toplumsal konumları ve statüleri de dikkate alındığında erişimin engellenmesi şeklindeki kararın başvurucular üzerinde herhangi bir etki doğurmadığı da söylenemez (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), § 43; Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (4), § 28). Bununla birlikte somut olay yukarıda yer verilen ilkeler ışığında değerlendirildiğinde başvurucuları, müdahalenin dolaylı etkilerine maruz kalmaktan öteye geçen bir mağduriyetleri bulunduğunu ortaya koyamadıkları görülmektedir.
18. Toplumun menfaatinin korunmasını amaçlayan ve halk davası (actio popularis) olarak isimlendirilen başvurular bireysel başvuru hakkı kapsamında kabul edilmemektedir (Mahmut Tanal, B. No: 2014/11368, 23/7/2014, § 20; Liberal Demokrat Parti, B. No: 2014/11268, 23/7/2014, § 18; Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B. No: 2014/5809, 10/12/2014, § 21). Müdahalenin subjektif yani bireysel olarak doğrudan maruz kalınan somut etkileri açıklanamadığı sürece müdahale nedeniyle bilgiye ulaşma hakkına halel geldiğine yönelik objektif çıkarımlarda bulunmak başvurunun halk davası olarak nitelendirilmesine engel olamayacaktır (Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz (2), § 44).
19. Yukarıda yer verilen hususlar ışığında başvuru dilekçelerinde erişimin engellenmesi kararı ile bilgi ve fikir alma hakları arasında doğrudan ve kişisel bir bağ kurulamadığı, mağdur olduklarının soyut iddialardan öteye geçen, makul gerekçelerle gösterilemediği sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.