TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAMET SEVİNÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9155)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Namet SEVİNÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
DUMANLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özel hayat kapsamında kalan eylemi gerekçe
gösterilerek başvurucunun başka bir göreve atanmak üzere görevden alınması
nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Bingöl Tarım İl müdürü olarak çalışan başvurucu hakkında,
Tarım İl Müdürlüğü Misafirhanesinde (Misafirhane) kalan bir kadınla gönül
ilişkisi olduğu yönündeki iddialar nedeniyle disiplin soruşturması
başlatılmıştır.
8. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
müfettişleri iddialar ile ilgili olarak 30/6/2010 tarihli raporu
hazırlamışlardır. Raporda özetle; başvurucunun 12/6/2010 tarihinde maç
seyredeceğini söyleyerek evden çıktığı, uzun bir aradan sonra eve dönmeyince
başvurucunun eşinin polis karakoluna müracaat ederek başvurucunun kaybolduğunu
belirtmesi üzerine yapılan aramalarda başvurucunun Misafirhanenin bahçesinde
oturur vaziyette bulunduğu, oturduğu yerin üstündeki odanın sinekliğinin
yırtılmış ve duvarda ayak izlerinin olduğunun görüldüğü ve bu odada
başvurucunun ilişkisi olduğu iddia edilen kadının kaldığının tespit edildiği
belirtilmiştir. Başvurucu ile ilişki yaşadığı iddia edilen kadının polis
karakolunda alınan ifadesinde, başvurucu ile gönül ilişkisi olduğunu ve
aramalar sırasında odasında olan başvurucunun paniğe kapılarak sinekliği yırtıp
bahçeye atladığını kabul ettiği vurgulanmıştır. Raporda ayrıca disiplin
soruşturması sırasında polis karakolundaki ifadesinin baskı altında alındığını
iddia ederek kadının beyanından döndüğü, başvurucuyla gönül ilişkisi olduğuna
dair kabul içerikli ilk beyanın tanık ifadeleriyle de doğrulandığı vurgulanmıştır.
Rapor sonucunda, başvurucu hakkında başarılı sicili gözetilerek uyarma cezası
verilmesi ve başvurucunun il dışında Bakanlıkça uygun görülecek bir göreve
atanması kanaatine varıldığı ifade edilmiştir.
9. Anılan rapor doğrultusunda, başvurucu hakkında uyarma
disiplin cezası verilmiş ve 12/8/2010 tarihli Müşterek Kararname ile Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğüne uzman olarak atanmıştır.
10. Başvurucu, atama işleminin iptali istemli dava açmıştır. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 8/2/2012 tarihinde davanın reddine
karar vermiştir. Karar gerekçesinde, müfettiş raporu ve dosya kapsamına göre
Misafirhanede kalmakta olan bir kadın ile başvurucunun ilişki yaşadığının sabit
olduğu, başvurucunun görevi ve eylemin ağırlığı gözetildiğinde başvurucunun
görevinden alınarak uzman olarak atanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı
belirtilmiştir.
11. Başvurucunun temyiz istemi, Danıştay İkinci Dairesi 3/4/2014
tarihli kararıyla derece mahkemesinin kararının hukuka ve usule uygun olduğunu belirterek
reddetmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 24/3/2015
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Nihai karar6/5/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu tarafından 2/6/2015 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 25/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı
Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir :
"Bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde
gösterilen unvanları taşıyan görevlere Bakanlar"Bu
Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen unvanları taşıyan görevlere Bakanlar
Kurulu kararı ile, (2) sayılı cetvelde gösterilen unvanları taşıyan görevlere
müşterek kararla atama yapılır.
Bunların nakilleri ve görevden alınmaları da
aynı usule göre olur. "
15. 23/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Memurların kurumlarca görevlerinin ve
yerlerinin değiştirilmesi" kenar başlıklı 76. maddesi şu
şekildedir:
"Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden
kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine
eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı
veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.
Memurlar istekleri ile, kurumlarında
kazanılmış hak derecelerinin en çok üç derece altında aynı veya başka
yerlerdeki kadrolara atanabilirler.
Aşağı dereceye atananların 68 inci maddede
yazılı süre kaydı aranmaksızın eski derecelerine tekrar atanmaları mümkündür.
Kazanılmış hak derecelerinden aşağı derecelere
atananların aylık derece ve kademeleri genel hükümlere göre tespit edilmekle
beraber, atandıkları bu derecelerde geçirdikleri süreler (kesenek ve karşılık
farklarının kendileri tarafından her ay T. C. Emekli Sandığına gönderilmesini
kabul etmeleri şartiyle) emeklilik yönünden eski
derecelerinde değerlendirilir. "
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir. "
17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında özel hayatın eksiksiz bir tanımı
bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtilmektedir. Özel hayata saygı hakkı
alt kategorisinde geçen özel hayat kavramı
AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama ilişkin tüketici bir
tanım yapılmaktan özellikle kaçınılmaktadır (Koch/Almanya, B. No: 497/09, 19/7/2012, § 51). Bununla birlikte
Sözleşme'nin denetim organlarının içtihatlarında bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi ve gerçekleştirmesi
ve kişisel bağımsızlık
kavramlarının özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel
alındığı anlaşılmaktadır (Sidabras ve Džiautas/Litvanya,
B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/7/2004, § 43; K.
A. ve A. D. /Belçika, B. No: 42758/98, 45558/99, 17/2/2005, § 83; Pretty/Birleşik Krallık, B. No: 2346/02,
29/4/2002 § 61; Christine Goodwin/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28957/95, 11/7/2002, § 90).
18. Özel hayata saygı hakkına kamu makamlarının keyfî bir
şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Sözleşme'nin 8. maddesi ile sağlanan
güvenceler kapsamında yer almaktadır. AİHM, özel hayata saygı hakkı kapsamında
bulunan bir menfaate devletin müdahale ettiğini tespit ettiğinde Sözleşme'nin
8. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen koşulları incelemektedir. Buna göre
kamu makamlarının müdahalesinin yasal bir dayanağı olup olmadığı, anılan
fıkrada yer alan meşru amaçlara dayalı olup olmadığı, demokratik bir toplumda
gerekli ve orantılı olup olmadığı araştırılmaktadır (Dudgeon/Birleşik Krallık [GK], B.
No: 7525/76, 22/10/1981, § 43; Olsson/İsveç No. 1 [GK], B. No: 10465/83, 24/3/1988, § 59; De Souza Ribeiro/Fransa [BD], B. No: 22689/07,
13/12/2012, § 77).
19. AİHM'e göre mesleki hayat özel hayat kavramı dışında tutulamaz. Özel
hayat unsurları gerekçe gösterilerek mesleki hayata getirilen sınırlamalar,
bireyin sosyal kimliğini etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına
girebilmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki insanların büyük çoğunluğu,
dış dünya ile olan ilişkilerini geliştirme olanaklarını en çok mesleki
hayatları çerçevesinde yürüttükleri faaliyet kapsamında elde etmektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29).
20. AİHM mesleki hayatla ilgili başvuru türlerinde özel hayat kavramını iki farklı yaklaşıma
göre uygulamaktadır:a) özel
hayata ilişkin bir unsurun anlaşmazlık nedeni olup olmadığı (sebebe dayalı
yaklaşım) ve b) itiraz edilen tedbirin sonuçları bakımından özel hayata dokunan
bir meselenin olup olmadığı (sonuca dayalı yaklaşım). AİHM'e
göre özel hayata ilişkin unsurların mesleğin icrası bakımından aranılan nitelik
ve yeterlilik koşulları bakımından gözetilmiş veya kişinin mesleği ile ilgili
tasarruflara esas alınmış olduğu durumlardan kaynaklanan başvurular sebebe
dayalı yaklaşım çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamı içinde
değerlendirilir (Denisov/Ukrayna [BD], B. No: 2011/76639, 25/9/2018, §§ 100-103).
21. AİHM kişinin meslek hayatını etkileyen bir tedbir için öne
sürülen gerekçelerin kişilerin özel hayatına ilişkin olmadığı ancak söz konusu
tedbirin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etkilerinin bulunduğu veya
bulunma ihtimalinin olduğu durumların konu edildiği başvuruların sonuca dayalı
yaklaşım kapsamında Sözleşme'nin 8. maddesinin kapsamı içine girebileceğini
ifade etmiştir. Bu bağlamda söz konusu olumsuz etkilere ilişkin değerlendirmede
AİHM, kişinin yakın çevresi üzerindeki, özellikle de maddi bakımdan ortaya
çıkan sonuçları, diğerleri ile ilişki kurma ve geliştirme olanakları ile
itibarı üzerindeki olumsuzlukları dikkate almaktadır (Denisov/Ukrayna, § 107).
22. AİHM sebebe dayalı yaklaşımın Sözleşme'nin 8. maddesinin
uygulanmasını gerekli kılmadığı durumlarda, söz konusu tedbirin sonuçlarının
özel hayatın üzerindeki etkilerine ilişkin bir inceleme yapılması gerektiğini
vurgulamıştır. Bununla beraber söz konusu bu ayrımın, ilgili tedbirin altında
yatan sebepleri ve tedbirin sonuçlarını incelerken her iki yaklaşımı birlikte
uygulamasına engel teşkil etmediğini de belirtmektedir (Denisov/Ukrayna,§109).
23. AİHM sonuca dayalı yaklaşım uyarınca inceleme yapılabilmesi
için söz konusu meslekle ilgili tasarrufun özel hayat üzerinde doğurduğu
etkilerin belirli önem ve ciddiyette olmasını aramakta,asgari ağırlıkseviyesine
ulaşmış olması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, sadece bu sonuçların çok ağır
olduğu ve kişinin özel hayatını önemli derecede etkilediği durumlarda
Sözleşme'nin 8. maddesinin uygulanabilir olduğunu kabul etmektedir (Denisov/Ukrayna,§§ 113, 116).
24. AİHM,sonuca
dayalı yaklaşımı uyguladığı başvurularda iddia edilen ihlallerin ağırlık ve
ciddiyet derecesini değerlendirmeye yönelik kıstaslar oluşturmuştur. Bu
kapsamda başvurucunun söz konusu tedbir öncesi ve sonrasındaki yaşamı
kıyaslanarak maruz kaldığı olumsuz etki değerlendirilmektedir. Ayrıca
sonuçların ciddiyetinin belirlenmesinde, başvurucunun iddia ettiği öznel
algıların, somut başvuruda mevcut nesnel koşullarla birlikte değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak incelemenin, iddia edilen tedbirin hem
maddi hem de manevi etkilerini kapsaması gerekmektedir. AİHM, başvurucuların
şikâyet edilen tasarrufun özel hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut
verilere dayalı olarak uygun şekilde ispatlamakla yükümlü olduklarını ifade
etmektedir. Ayrıca başvurucular söz konusu şikâyetlerini ulusal merciler önünde
de uygun şekilde dile getirmiş olmalıdırlar (Denisov/Ukrayna, §§ 113-117).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu;
i. Başarılı bir şekilde görevini yürüttüğünü, sicilinin çok iyi
olduğunu, görevinde başarısız olduğuna dair bilgi ya da belge olmadığını
mesleki yetersizliği ortaya konulmadan mahremiyet alanına dâhil yaşantısı ile
ilgili dedikodudan ibaret iddialar içeren müfettiş raporu yüzünden görevden
alındığını ifade etmiştir. Gönül ilişkisi olduğu söylenen kadının müfettiş
incelemesi sırasında, polis karakolunda verdiği ifadenin baskı altında alındığı
ve doğru olmadığı yönündeki beyanı ile lehine olan tanık ifadelerinin Mahkeme
tarafından gözetilmediğini ve soyut beyanlara dayanan müfettiş raporunun hükme
esas alındığınıvurgulamıştır.
ii. Karara dayanak oluşturan ve polis karakolunda düzenlenen
tutma ve salıverme tutanaklarındaki imzaların kendisine ait olmadığının da kriminal incelemesiyle sabit olduğunu, bu durumun bile
isnat edilen olayın doğru olmadığını kanıtladığını beyan etmiştir. Öte yandan
uyarma cezası verilmesine rağmen görevden alınmasının aynı fiil nedeniyle iki
kez cezalandırılma olarak kabulü gerektiğini, uzman olarak atama nedeniyle
maaşında da düşüş olduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle özel hayata saygı ve
adil yargılanma haklarınınihlal edildiğini ileri
sürerek yeniden yargılama yapılmasına ve manevi tazminata hükmedilmesinitalep
etmiştir.
27. Başvurucu ek dilekçelerinde, kendisi ile ilgili çeşitli
medya kuruluşlarının yayın organlarında yayınlanan Fetö'nün Bingöl kumpasları, FETÖ'den sahte imza ile
kumpası başlıklı haberleri de sunarak kendisi hakkında verilen
kararlarda imzası olan bazı hâkimlerinFetullahçı
Terör Örgütü (FETÖ) bağlantıları olduğu gerekçesiyle ihraç edildikleri hususu
ile polislerin hakkında düzenlediği ve atanmasına sebep olan olayla ilgili
tutanaklardaki imzanın da kendisine ait olmadığı hususu gözetildiğinde bir
kumpasa maruz kaldığının açık olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, özel hayatına ilişkin bazı
bilgilere dayanılarak hakkındagörevden alma ve uzman
olarak atanma işlemi tesis edildiği yönündeki şikâyetinin Anayasa’nın 20. maddesi
ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
29. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:
"Herkes,
özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. "
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
31. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel
hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı
temel alınmaktadır. Anılan hak, herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak
kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte
kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de
içermektedir (Serap Tortuk,
B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent
Polat, B. No: 2013/7666,10/12/2015, §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704,
3/3/2016, §§ 50-52; Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015,§§ 30-32).
32. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Özellikle mahremiyet alanında
cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışların özel hayata saygı hakkının
kapsamında olduğunda kuşku yoktur. Bu yönüyle özel hayat, öncelikle bireylerin
kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem
ilişkilere girebilecekleri özel bir alana işaret etmektedir (Serap Tortuk, §§
31-36; Bülent Polat, §§ 61-63; Tevfik Türkmen § 51; Ata Türkeri, §§ 31-34).
33. Öte yandan özel hayata saygı hakkı, ilişki kurmak ve
geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir. Kişilerin
mesleki hayatı özel hayatlarıyla sıkı bir irtibat içindedir. Özel hayata dair
hususlar kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alınmışsa özel hayata
saygı hakkı gündeme gelecektir (Bülent Polat,
§ 62; Ata Türkeri, § 31).
34. Bu kapsamda mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı
hakkında sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak
kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları özel
hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, §
37; Bülent Polat, § 63; Ata Türkeri, § 33).
35. Somut olayda başvurucunun görev yaptığı İl Müdürlüğüne bağlı
Misafirhanede kalanbir kadın ile gönül ilişkisiolduğu yönündeki iddianın başvurucu hakkında tesis
edilen idari işlemin sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, tesis edilen
idari işleme kişinin özel yaşamına ilişkin eyleminin dayanak alınması suretiyle
özel hayata saygı hakkına müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
36. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. ”
37. Bu kapsamda, yukarıda anılan müdahalenin ihlal oluşturup
oluşturmadığının, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun
düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen
nedenlere dayanma,demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olmave ölçülülük
ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden incelenmesi gerekir.
i. Kanunilik
38. Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz
konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir
kanun hükmünün yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki,
§ 36).
39. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işleminin 2451 sayılı
Kanun'un 2. maddesi ve 657 sayılı Kanun'un 76. maddeleri temelinde yürütüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, somut olayda başvurucunun özel hayata saygı
hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmaktadır. Mahkeme kararının söz konusu Kanun hükümlerine dayandığı
anlaşıldığından belirtilen yargısal kararların yeterli bir hukuki temele sahip
olduğu görülmektedir.
40. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayatına saygı
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
41. Anayasa’nın 20. maddesinde, özel hayata saygı hakkı için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Anayasa
Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş
hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.
2010/83, K. 2012/169, 1/11/2012; E. 2012/108, K. 2013/64, 22/5/2013; E.
2013/95, K. 2014/176, 13/11/2014; E. 2014/177, K. 2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033,
13/4/2016, § 46).
42. Kamu görevlilerinin atanma ve nakillerine ilişkin esasların
belirlenmesi hususunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Kanun
koyucuya tanınan takdir yetkisinin amacı kamu hizmetlerinin kesintisiz bir
şekilde yürütülmesini temin etmektedir. Öte yandan Anayasa'nın 129. maddesinin birinci
fıkrasında "Memurlar ve diğer kamu
görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla
yükümlüdürler" denilmiştir. Kamu görevlilerinin Anayasa'ya ve
kanunlara sadakat yükümlülüğünün kamu hizmetlerinin devamlılığının ve belli bir
disiplin içinde yürütülmesinin sağlanmasıyla yakından ilişkili olduğu açıktır. Dolayısıyla
Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen sadakat yükümlülüğü
kapsamında, kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin
sağlanması amacıyla idarenin takdir yetkisini kullanarak işlem tesis etmesinin
mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
43. Somut olayda başvurucunun görev yaptığı Müdürlüğe bağlı
misafirhanede kalanbir kadın ile gönül ilişkisi
olduğu yönündeki iddialar üzerine başvurucu, Müdürlük görevinden alınmıştır. Başvurucunun
Müdürlük görevinden alınması suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan
müdahalenin, Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan kamu
görevlisinin Anayasa ve kanunlara sadakat yükümlülüğü çerçevesinde, kamu
hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması meşru
amacına dayandığı anlaşılmaktadır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine
Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
44. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı
ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde
temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde
demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı olmama ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
45. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak
istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
46. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret
etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 46).
47. Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda,
kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir
vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda
gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve
sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması
doğaldır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkının mahremiyet hakkı gibi en gizli
yönleri söz konusu olduğunda kamu makamlarının takdir yetkisi daha dardır ve bu
alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu
makamlarınca özellikle ciddi gerekçelerin gösterilmesi gerekir (Ata Türkeri,§ 47).
48. Buna göre özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale,
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
49. Somut olayda Mahkeme kararında ve dayanağı olan disiplin
soruşturma raporunda, Bingöl Tarım İl müdürü olan başvurucunun İl Müdürlüğüne
ait Misafirhanede kalan bir bayan ile gönül ilişkisi olduğu tespiti
yapılmıştır. Anılan müfettiş raporundave Mahkeme kararında
başvurucunun eşinin polis karakoluna müracaatı sonrası gelişen olayların
vurgulandığı, olayın tarafı olan bayanın gönül ilişkisini doğrulayan polis
karakolundaki ifadesinin tanık ifadeleriyle de desteklendiği belirtilerek ilk
beyana itibar edildiğinin yeterli gerekçe ile açıklandığı görülmüştür.
50. Öte yandan Başvurucunun küçük bir ilde Tarım İl müdürü
sıfatıyla görev yaptığı, ilişki yaşadığı iddia edilen kişinin kuruma bağlı
Misafirhanede kaldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun
eylemlerinin özel hayat sınırlarını aşarak göreve yansımalarının olduğu
görülmektedir. Ayrıca İdarenin başvurucuya isnat edilen eylemi değerlendirirken
başvurucunun ifa ettiği görevi ve kamu hizmetinin devamlılığını sağlamada
hiyerarşi ile disiplin kurallarının önemini gözettiği anlaşılmaktadır. Bu
durumda, başvurucunun özel hayatına ilişkin eyleminin kurum disiplinini ve
itibarını olumsuz yönde etkileyen bir unsur olarak değerlendirilmesi ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla alınması zorunlu bir
tedbir olarak başvurucunun görev yerinin değiştirilmesinin demokratik bir
toplumda gereklerine uygun olmadığını söylemek güçtür.
51. Ayrıca disiplin soruşturması ve Mahkeme sürecinde
başvurucunun katılımı ve savunması ile delillerini sunması sağlanmak suretiyle
özel hayata saygı hakkının gerektirdiği usule ilişkin güvencelerden
yararlandırılmış olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan başvurucuya isnat edilen
eylemin görev yaptığı kuruma yansımalarının olduğunun tespit edilmesi karşısında
başvurucu hakkında uygulanan yaptırımın, kamu hizmetinin etkin bir şekilde
yürütülmesi ile mesleki disiplinin sağlanması amaçlarına uygun olduğu ve
başvurucunun katlanamayacağı ağır sonuçlarının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu
bağlamda, görev yaptığı kamu kurumuna da yansıyan genel ahlak yapısına aykırı
fiili dolayısıyla başvurucu hakkında idari yaptırım uygulanmasının demokratik
toplumun gereklerine uygun olmadığı ve ölçülü olmadığı söylenemez.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarının bir ihlal
içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
53. Öte yandan başvurucu ek dilekçelerinde başvuruya konu
olayların FETÖ terör örgütünün kumpası olduğu yönündeki iddiaları ile ilgili
Mahkeme kararı ve rapor kapsamı gözetildiğinde iddiaların somut verilere
dayanmadığı, ilgili yargılamanın nasıl ve neden etkilendiğinin yeterli bir
şekilde açıklanmadığı görülerek ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.