Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zafer Gözütok [2.B.], B. No: 2015/909, 6/2/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZAFER GÖZÜTOK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/909)

 

Karar Tarihi: 6/2/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Zafer GÖZÜTOK

Vekili

:

Av. Tolgahan ALIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; devlet hastanesinde yapılan doğum esnasında hatalı tıbbi yöntem sonucunda annenin felçli kalmasına sebep olunduğundan bahisle şikâyet edilen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucunun eşi 27/3/2014 tarihinde Arhavi Devlet Hastanesinde suni sancı verilerek normal doğum gerçekleştirmiş; ancak kanamasının durmaması üzerine Dr. E.Y. tarafından en yakın donanımlı hastaneye sevk kararı alınmış, anılan doktorun gözetiminde ambulansla Trabzon'a doğru yola çıkılmış, fakat yolda durumunun kötüleşmesi üzerine Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesine gidilmiştir. Burada ameliyat edilen başvurucunun eşinin ameliyat sırasında rahmi alınmış ve ameliyat sonrasında bir ay süreyle yoğun bakımda koma hâlinde tedavisi sürdürülmüştür. Tedavi sonucunda başvurucunun eşi felçli hâle gelmiştir.

9. Başvurucu 16/4/2014 tarihinde eşine fazla miktarda suni sancı verildiğini, doğumhanede kimsenin eşiyle ilgilenmediğini, yalnız bırakıldığını, kanamasının zamanında farkedilmediğini, acilen ameliyata alınması gerekirken anestezi uzmanı olmadığı gerekçesiyle başka hastaneye sevkedildiğini, bu durumun gecikmeye sebep olduğunu ileri sürerek doğumu gerçekleştiren doktorlar E.Y., Ç.C.G. ve Ebe M.D.G. hakkında Arhavi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.

10. Cumhuriyet Başsavcılığı şikâyet edilen kişilerin kamu görevlisi olmaları nedeniyle Arhavi Kaymakamlığından 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma izni istemiştir.

11. Arhavi Kaymakamlığınca 13/6/2014 tarihinde, soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Başvurucunun itirazı üzerine Trabzon Bölge İdare Mahkemesince 10/7/2014 tarihinde itirazın kabulüne, soruşturma izni verilmemesine dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde Arhavi Kaymakamlığı tarafından bir ihmal ve kusur bulunup bulunmadığı konusunda kadın doğum uzmanı bilirkişiden alınacak rapora göre yeniden karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

12. Arhavi Kaymakamlığı 8/9/2014 tarihinde soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Kararda; hastaya iddia edildiği gibi aşırı suni sancı verilmediği, düşük dozda sancı uygulanmış olduğu, tıbbi kayıtlarda hastaya on beş dakika içinde müdahale edilmiş olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla hastanın müdahale edilmeden bekletildiği iddiasının doğru olmadığı, plesentanın ayrılmasından sonra görülen kanamaya nöbetçi ekibin ve kadın doğum uzmanının müdahalelerinin güncel tıbbi uygulamalara göre doğruolduğu, hastanın Arhavi Devlet Hastanesinden Rize Eğitim Araştırma Hastanesine otuz altı dakikada ulaştırıldığı, sevk sırasında kadın doğum uzmanının hastaya eşlik ettiği, tıbbi girişimlerin yerinde ve zamanında yapıldığı ifade edilmiştir.

13. Başvurucu bu karara da itiraz etmiştir. Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin 11/11/2014 tarihli kararıyla itiraz reddedilmiş, soruşturma izni verilmemesine dair karar onanmıştır. Arhavi Cumhuriyet Başsavcılığı 4/12/2014 tarihinde başvurucunun şikâyetlerine ilişkin evrakın işlemden kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir.

14. Nihai karar başvurucuya 23/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 15/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" kenar başlıklı 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; hastane görevlilerinin ihmali sonucu eşinin ölümden döndüğünü, rahminin alındığını ve felçli hâle geldiğini, sorumluların araştırılması için şikâyette bulunduğunu ancak soruşturma izni verilmediği için mağduriyetinin giderilmediğini belirtmiştir. Başvurucu kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru konusu olay sebebiyle ileri sürülen iddiaların Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu kapsamda yapılmıştır.

20. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere yaşam hakkının veya bedensel bütünlüğün ihlaline kasten ya da ağır ihmalle sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmemektedir. Failin belirsiz olmadığı ve kişinin kendisine zarar verilmek kastıyla hareket edildiği yönünde bir iddiasının bulunmadığı durumlarda Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mağdura adli ya da idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun tanınmış olmasıyla yerine getirilmiş sayılır (Yaprak Yüksek, B. No: 2013/9116, 14/10/2015, §§ 32, 33, 35; Ramazan Demir, § 36).

21. Ceza yargılamasında objektif sorumluluğa yer verilmezken tazminat davalarında objektif sorumluluk ilkesinin etkin şekilde uygulandığı ve aynı maddi olaylar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanıldığı görülmektedir. Bu bağlamda ceza hukukunda taksire dayalı sorumluluk istisnai nitelik taşımasına rağmen taksirle başkalarına verilen zarar nedeniyle tazminat sorumluluğu kapsamında giderim imkânının daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir. Tazminat sorumluluğunda asıl gayenin zarar görenin zararının telafi edilmesi olduğu, bu yolun daha yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir yol olduğu hususu dikkate alınmalıdır (Yaprak Yüksek, § 37).

22. Bu bağlamda kişinin vücut bütünlüğüne yönelen eylemlerde kasıt ya da ağır ihmalin bulunmadığı ve aydınlatma yükümlülüğü kapsamında olayın ve failin belirli olduğu durumlarda hukuki tazmin yolunun -daha yüksek başarı şansı sunabilecek- kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu değerlendirilmektedir (Ramazan Demir, § 38). Somut olaydaki gibi, vücut bütünlüğüne yönelik taksir veya ihmalden kaynaklanan zararlara ilişkin uyuşmazlıklarda tüketilmesi gereken etkili yol hukuki tazmin yoludur.

23. Olayda beden bütünlüğüne yönelik ihmal suretiyle yapılan müdahaleyle ilgili olarak yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulduğu, tazminat davası açma yoluna gidilmediği gözönüne alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için etkili olan başvuru yolunun tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Zafer Gözütok [2.B.], B. No: 2015/909, 6/2/2019, § …)
   
Başvuru Adı ZAFER GÖZÜTOK
Başvuru No 2015/909
Başvuru Tarihi 15/1/2015
Karar Tarihi 6/2/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, devlet hastanesinde yapılan doğum esnasında hatalı tıbbi yöntem sonucunda annenin felçli kalmasına sebep olunduğundan bahisle şikâyet edilen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi