TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADİL GÜZEL VE MÜHSİN GÜZEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9977)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Adil
GÜZEL
|
|
|
2. Mühsin GÜZEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut
KAÇAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kara sınırını koruyan askerlerin kaçakçılık suçu
şüphelilerini yakalamaları sırasında kötü muamele yasağını ihlal ettikleri
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleriyle Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi’nden (UYAP)elde edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
9. Sırasıyla 1989, 1988 doğumlu ve kardeş olan başvurucu Adil
Güzel ve Mühsin Güzel, Çaldıran ilçesi Soğuksu
köyünde aynı evde ikamet etmektedir.
10. Başvurucular 5/6/2014 günü sabah saat 05.00 civarında
İran-Türkiye sınırında sigara kaçakçılığı suçunu işledikleri iddiasıyla Kara
Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Çaldıran 1. Hudut Taburu 1. Bölük Soğuksu
Karakol Komutanlığında (Sınır Birliği) piyade olarak görevli askerî kuvvet
tarafından yakalanmıştır.
11. P. Uzm. Çvş. M.Ç. ve P. Atğm. B.G. tarafından tanzim edilen
tutanaktaki bilgilere göre olay günü Soğuksu Hudut Karakolunda P. Uzm. Çvş.
S.G. termal kamerayla gözetleme yaparken İran sınırından Türkiye sınırına yüz
metreye kadar yaklaşan, beş atlıdan oluşan bir grup tespit etmiştir. Bu konu
hakkında da P. Uzm. Çvş. M.Ç. komutasındaki hudut mangasına bilgi verilmiştir.
Birinci derece askerî yasak bölgeye geçen gruba yapılan dur ihtarına grubun
uymaması üzerine Sınır Birliği tarafından müdahalede bulunulmuştur. Müdahale
sırasında 250 karton kaçak sigara ele geçirilmiş ve başvurucular yakalanmıştır.
Çizilen ölçeksiz kroki, olay tutanağına eklenmiştir. Başvurucuları
yakalayanlardan P. Er M.C. bıçakla elinden hafif şekilde yaralanmıştır.
12. Sınır Birliğinin yakalamasından sonra tahkikat yapılması için
Çaldıran İlçe Jandarma Komutanlığına (Adli Kolluk) bilgi verilmiştir.
13. Kaçakçılık suçundan Çaldıran Cumhuriyet Başsavcılığının
(Savcılık) 2014/538 No.lu dosyasında soruşturma başlatılmıştır. Savcılığın
2014/439 No.lu dosyasında başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme
ve kamu görevlisine karşı görevi nedeniyle hakaret suçlarından ayrı bir
soruşturma yapılmıştır. Soruşturmalar sırasında başvurucular, kolluğun
kendilerini yaraladığı iddiasını gündeme getirmiştir.
B. Kaçakçılık Suçundan
Yapılan Soruşturma
14. 2014/538 No.lu soruşturma sonucunda Savcılık 4/9/2014
tarihinde kaçakçılık suçundan başvurucular hakkında Çaldıran Asliye Ceza
Mahkemesine (Mahkeme) kamu davası açmıştır.
15. Termal kamerayla gözetleme yaparak kaçakçılık olayını fark
eden P. Uzm. Çvş. S.G. Mahkemede şu şekilde beyanda bulunmuştur:
“Ben
olay tarihinde Soğuksu Hudut karakolunda piyade uzman çavuş olarak görev
yapıyordum. Karakolda termal kamera bulunmaktadır. Bu kamere ile İran sınırı
gözetlenmektedir. Olay tarihinde bu kamerada görevli asker bir atlı grubun
sınırı geçtiğini söyledi. Bende baktığımda 5 adet atlıdan oluşan bir grubun
sınırı geçtiği gördüm. Bunun üzerine arazide bulunan Piyade uzman çavuş [M.Ç.ye] haber verdim. Onlar da bu kaçakçı gruba müdahale
ettiler. Daha sonra gerçekleşen olaylardan haberim yoktur.”
16. Cumhuriyet savcısı tarafından 13/9/2014 tarihinde düzenlenen
Dosya İnceleme Tutanağı başlıklı
belgede şu bilgilere yer verilmiştir:
“Cumhuriyet
Başsavcılığımızın 2014/538 Soruşturma sayılı dosyasında 5607 Sayılı
Kanuna Muhalefet suçundan yürütülmekte olan soruşturmada Mühsin Güzel ve Adil Güzel'in kendilerini darp ettiklerini
iddia ettiği piyade askerleri hakkında şikayetçi olmuşlarsa da; vaki şikayet
hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2014/439 Soruşturma sayılı dosyasında
Kasten Yaralama suçundan soruşturma yürütüldüğü tespit edilmiş olup iş bu
tutanak birlikte imza altına alınmıştır.”
17. Mahkeme 14/4/2015 tarihli kararıyla başvurucu Adil Güzel’in beraatine, diğer başvurucu Mühsin
Güzel’in ise cezalandırılmasına hükmetmiştir.
18. Van Gümrük Müdürlüğü ve başvurucu Mühsin
Güzel tarafından temyiz edilen dosya incelenmek üzere Yargıtayda
derdesttir.
C. Görevi Yaptırmamak
İçin Direnme ve Hakaret Suçlarından Yapılan Soruşturma
19. Çaldıran Devlet Hastanesinin 6/6/2014 tarihli raporunda P.
Er M.C.nin sol el … (okunamadı) distal (uç kısım) lateralinde (yan taraf) 0,5x0,5 cm ekimoz (morluk) ve hassasiyet bulunduğu
kayıtlıdır.
20. Suçta kullanıldığı öne sürülen bıçak üzerinde Van Jandarma Kriminal Laboratuvarında yapılan incelemede namlusu 8,9 cm
olmak üzere toplam uzunluğu 19,1 cm olan çakı bıçağının 10/7/1953 tarihli ve
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun
kapsamında kalmadığı bildirilmiştir.
21. 23/3/2015 tarihli iddianameyle başvurucular hakkında görevi
yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından Çaldıran Asliye Ceza
Mahkemesine kamu davası açılmıştır. Başvurucuları yakalayan askerler P. Uzm.
Çvş. M.Ç., P. Er M.C. ve P. Tğm. S.İ.T. müşteki olarak gösterilmiştir.
22. Mahkemenin E.2015/71 sayılı dosyasında yapılan yargılama
sonucunda 23/2/2017 tarihinde başvurucuların atılı suçlardan mahkûmiyetlerine
ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Başvurucu
Adil Güzel’in direnme suçunda kullandığı bıçak nedeniyle cezası artırılmış ve
bu bıçak müsadere edilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları şöyledir:
“…
Olay tarihinde Soğuksu Karakol komutanı [S.İ.T.] ile emrindeki Uzm. Çvş. [M.Ç.] ve Piyade Er [M.C.] ile birlikte devriye görevi ifa ettikleri sırada
kaçakçı atlı gruptan Muhsin Güzel isimli şüpheliyi yakaladıkları, bir süre
sonra olay yerine Muhsin Güzel'in kardeşi olan Adil Güzel'in araç ile geldiği
ve kardeşini kaçırmak için aracı müştekilerin üzerine sürdüğü, müştekilerin
Muhsin'in kaçmasına engel oldukları, daha sonra Adil Güzel'in araçtan inerek
kardeşi Muhsin'i kolluk görevlisi olan müştekilerin yanından kaçırabilmek için
müştekilerle arbedeye giriştiği, bu sırada Adil Güzel'in cebinden çıkarmış
olduğu adli emanetin 2014/51 sırasında kayıtlı olan bıçağı müştekilere doğru
savurduğu sırada Piyade Er [M.C.nin] müdahale ederek bıçağı Adil Güzel'in elinden aldığı,
yaşanan arbede sırasında şüphelilerin kamu görevlileri olan müştekilere hitaben
'seni ve askerlerini burada s.keceğiz, bırakın bizi
gidelim başınıza bela almayın, sizi burada yaşatmayacağız' şeklinde tehdit ve
hakaretlerde bulunarak görevli askerlere direndikleri, müştekilerin
birbirleriyle tutarlı ve aşamalarda uyumlu ve samimi ayrıntılı beyanları
karşısında sanıkların salt inkara dayalı savunmalarına itibar olunmayarak
sanıkların üzerlerine atılı görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret
suçlarını işlediği kanaatine varıldığından cezalandırılmalarına karar [verilmiştir].
…”
23. Başvurucuların bu karara itirazı, Erciş Ağır Ceza
Mahkemesince 14/5/2014 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararında, başvurucu Adil
Güzel’in kardeşi Mühsin Güzel’i yakalayan askerlerin
elinden kurtarma çabasına girmesinden ötürü askerlerle aralarında arbede
yaşandığını ifade etmesinin müşteki beyanlarının samimiyetini gösterdiğine
işaret edilmiştir. Çaldıran Asliye Ceza Mahkemesinde kaçakçılık suçundan
yapılan yargılamada verilen mahkûmiyet kararının da müştekilerin beyanlarını
teyit ettiği ret kararına gerekçe yapılmıştır.
24. Başvurucuların bu karara karşı Anayasa Mahkemesine
yaptıkları bireysel başvuru 14/3/2018 tarihinde açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur. Kabul edilemezlik kararında; yargılama
sonunda verilen kararların temel hakları ihlal ettiği iddiasının temyiz
incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardan olduğu, bu bakımdan hatalı
değerlendirme sonucu verilen kararların temel hakları ihlal ettiği iddiasının
-başvurucuların talebi üzerine HAGB kararı verilmiş olması ve temyiz yoluna
başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesini başvurucuların tercih etmedikleri
gerekçesiyle- açıkça dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmiştir.
D. Başvurucuların
Yaralanması Nedeniyle Kolluk Görevlileri Hakkında Yapılan Soruşturma
25. Başvurucu Adil Güzel’in 17/6/2014 tarihli dilekçesiyle
kendisini yaralayan kolluk görevlileri hakkında yaptığı suç duyurusu Savcılığın
2014/467 No.lu soruşturmasına kaydedilmiştir. 24/7/2014 tarihli kararla anılan
dosya, Savcılığın 2014/439 No.lu soruşturmasıyla birleştirilmiştir.
26. Müştekiler (başvurucular) vekili 22/8/2014 tarihli şikâyet
ve beyan dilekçesi hakkında işlem yapılması konusundaki istemini 25/11/2014
tarihinde Savcılığa sunmuştur.
1. Başvurucuların
Raporları
a. Başvurucu Adil
Güzel’in Adli Muayeneleri
27. Çaldıran Devlet Hastanesinde 5/6/2014 tarihinde yapılan
muayenesinde darp-cebir raporu için jandarma tarafından getirilen hastanın sol parietal
(kafatası yan kısmı) bölgesinde 1 cm’lik kesi, sağ skapula (kürek kemiği) üstünde 2x2 cm’lik abrazyon (sıyrık), sol ön kolda şişlik olduğu, grafi çekildiği, radius (dirsek ile bilek arasında yer alan iki kemikten dışta yer
alan ön kol kemiği) kırığı tespit edilmiştir.
28. Sevk edildiği Muradiye Devlet Hastanesinin 5/6/2014 tarihli
raporunda ise saat 10.46’da jandarma eşliğinde darp-cebir raporu için getirilen
hastanın saçlı derisinde yaklaşık 3 cm laserasyon (yırtık), kafada iki yerde yaklaşık 3x3 cm’lik ödem (şişlik) olduğu, çekilen röntgende ulna (dirsek ile bilek arasında yer alan iki
kemikten içte yer alan ön kol kemiği) kırığı saptanmıştır. Kolundaki kırık
nedeniyle ameliyat edilmesi gerektiği için başvurucu, tam teşekküllü bir
ameliyathanenin bulunduğu Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Bölge
Hastanesi) sevk edilmiş ise de 26/6/2014 tarihine kadar bu Hastane tarafından
verilmiş bir rapor UYAP kayıtlarında ve başvuru formuna eklenen belgelerde
bulunmamaktadır.
29. Ancak başvurucu, kolundaki kırığın iyileşmemesi üzerine
26/6/2014 tarihinde Bölge Hastanesine tedavi için gitmiştir. Bölge Hastanesinin
6/7/2014 tarihli epikriz (tıbbi
öykü) raporunda; radius şaftı kırığı tanısıyla 26/6/2014
tarihinde yatışı yapılan hastanın bir ay önce sol kolda gelişen kırığın
geleneksel yöntemlerle yapılan tedavisinin şikâyetlerini ortadan kaldırmadığı, palpasyonla
(elle dokunarak yapılan muayene) hassasiyet ve ağrı tespit edildiği, grafilerde ulna fraktürü mevcut olduğu bulguları üzerine yapılan
ameliyatta büyük kemik psödoartrozu
(kırığın kaynamaması) cerrahi tedavisi uygulandığı, toplam on bir gün yatarak
tedavi gördükten sonra taburcu edildiği ve otuz gün istirahatinin uygun olduğu
kayıtlıdır.
30. Van Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenede, alçıya
alınan sol kolda radius kırığı saptanmış, diğer lezyonların iz
bırakmadan iyileştiği 6/8/2014 tarihinde ön rapor olarak bildirilmiştir. Kesin
rapor alınıp alınmadığı konusunda bir bilgi bulunmamaktadır.
b. Başvurucu Mühsin Güzel’in Adli Muayeneleri
31. Çaldıran Devlet Hastanesinde 5/6/2014 tarihinde yapılan muayenesinde
darp-cebir raporu için jandarma tarafından getirilen hastanın sol omzunda
yüzeysel çizikler, üst dudakta iç tarafta 0,5 cm’lik
kesi, sol dirsekte 2x1 cm’lik abrazyon bulunduğu açıklanmıştır.
32. Van Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenede sağ parietal arkada 2x1 cm’lik nedbe (yara izi) olduğu, hastanın sopayla
vurulduğunu ifade ettiği, omuz ve dirsekte tarif edilen yaraların fonksiyonel
araz bırakmadan iyileştiği, dudak iç yüzde şişme olduğu, mevcut yaraların basit
tıbbi müdahaleyle giderilebileceği, yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı
bildirilmiştir.
2. Başvurucuların
Beyanları
33. Başvurucu Mühsin Güzel’in 5/6/2014
tarihinde Adli Kolluk'ta alınan ifadesi şöyledir:
“5/6/2014
günü saat sabaha karşı 08:00 sıralarında ben soğuksu köyünden tepeli mezrasına
yaya olarak araziden taş toplamaya gittim. Daha sonra orada piyade askerleri
beni çağırdı, ve neden kaçakçılık yaptığımı sordu,
bende piyadedeki askerlere ben kaçakçılık yapmıyorum. Söz konusu yanımda
arazide bulunan at ve sigaralar benim değil dedim, ismini ve adresini
bilmediğim bir kişi araziye bırakarak ve kaçarak gitti, söz konusu kaçakçılık
suçlamasını kabul etmiyorum. Daha sonra kardeşim benim bulunduğum yere araç ile
geliyor idi. Ben kardeşimin aracı çamurdan gelmemesi için uyardım. Daha sonra
kardeşime doğru koşmaya başladım ve o sırada piyade askerleri ile tartışma
yaşadım. Beni ve kardeşimi piyade askerleri dövdüler. Benim kardeşim olan Adil
GÜZEL şu an için yaralıdır, ben bu olaydan dolayı beni ve kardeşime darp eden Piyade
Askerlerinden ŞİKAYETÇİ VE DAVACIYIM Dedi.”
Başvurucu kaçakçılık suçundan yargılandığı Çaldıran Asliye Ceza
Mahkemesinin E.2014/71 sayılı dosyasında yaptığı savunmasında sabah saat 06.30
civarında tarlasında kullanmak üzere taş toplamak için Köm
mevkiine gittiğini, yaklaşık iki saat çalıştıktan sonra işini bitirerek
kardeşini aradığını, olay sırasında ne kardeşinde ne de kendisinde bıçak
bulunduğunu söylemiştir.
34. Başvurucu Adil Güzel’in 5/6/2014 tarihinde Adli Kolluk'ta alınan ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
“5/6/2014
günü saat sabaha karşı 08:00 sıralarında Soğuksu Köyü’nden Tepeli Mezrası’na
ağabeyim Muhsin GÜZEL araziye taş toplamaya gitmişti. Ben de ona bakmak için
aracımla arkasından gittim ağabeyimin yanında askerler vardı, ağabeyim aracın
yolda kalmaması için bana uzaktan gelme diye işaret etti, bunun üzerine orada
bulunan askerler ağabeyimin üzerine yürüdüler, ben de yanlarına gittiğimde bana
saldırdılar, başlarında bulunan piyade asteğmen beni kastederek buna da vurun
diyerek emir verdi ve kim olduğunu bilmediğim bir asker bana sopayla vurdu ben
de kendimi korumak için kolumu kaldırdığımda sopa koluma geldi ve kolum
kırıldı. Ben kolumun acısıyla bayılmışım, kendime geldiğimde askerlerin bizim
batan aracı yerinden çıkartmaya çalıştıklarını gördüm. Bizi önce Alakaya Piyade
bölüğüne, sonra da jandarmalar geldi ve beni hastaneye getirdiler. Ben bana
saldıran askerin adını bilmiyorum, ama beni dövdüğü ve sopayla kolumu kırdığı
için bu şahıslardan şikayetçi ve davacıyım…”
3. Şüpheli Piyade
Askerlerin Savunmaları
35. Şüpheli P. Tğm. S.İ.T.nin adli
kolluktaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Ben
Çaldıran ilçesi Çaldıran 1. Hudut Taburu/1. Bölük Soğuksu Karakol Komutanı
olarak görev yapmaktayım. 05.06.2014 günü sabah saatlerinde ben ve emrimde
bulunan [P. Uzm. Çvş. M.Ç.] ve
[P. Er M.C.] ile birlikte
kaçakçılık olaylarını önlemek için devriye görevi icra ediyorduk. Saat 08.00
sıralarında Soğuksu Köyü mevkiine doğru 155-156 hudut taşından 6 adet kaçak
olduğu değerlendirilen atlı kaçakçılar gelmekte idi. Biz de Benim
emrim ile [Ü…] marka devriye
aracımızla kaçakçıları takip ve yakalamaya çalışıyor idik. Daha sonra bir atlı
kaçakçıyı yönünü keserek yakaladık. Kaçakçının isminin Muhsin GÜZEL olduğunu
olay esnasında öğrendim. İlerleyen vakitlerde bizim arıcımız çamura saplandığı
için [P. Uzm. Çvş. M.Ç.] kaçakçının
atını alarak yardım çağırmaya gitti ve bizim bulunduğumuz olay yerinde telsiz
ve telefonlar çalışmadığı için yardım biraz geç geldi. Yardım geldikten sonra
Muhsin GÜZEL’in kardeşi Adil GÜZEL [P…] marka araç ile gelerek kardeşi Muhsin GÜZEL’i kaçırmaya teşebbüste bulundu. Ve bu esnada aracı
bizim üzerimize sürdü, daha sonra biz Muhsin GÜZEL’i
kaçırmasına izin vermeyince aramızda Adil GÜZEL ile itişme ve kakışma oldu, bu
esnada Adil GÜZEL isimli şahıs cebinden çıkardığı çakı tabir edilen bıçağı
çıkartarak bana doğru sallamaya başladı, ben de emrinde bulunan [P.
Er. M.C.ye] etkisiz hale getirmesini
söyledim ve [M.C.] isimli askerim
Adil GÜZEL isimli kişiyi kolundan tutmak suretiyle etkisiz hale getirerek
elindeki çakı tabir edilen bıçağı aldı. Daha sonra olay yerinden çamura batan
aracımızı kurtardık. Tahkikatı yapmak İçin Alakaya Merkez Piyade Bölüğüne
gittik olay ile ilgili olarak oradan da Jandarmaya haber verdik. Olay esnasında
Muhsin ve Adil GÜZEL isimli şahıslar bana küfür etti, [üzerimize] bıçakla saldırdı, sizi burada yaşatmayacağız diyerek
tehdit etti…”
36. Diğer şüpheliler P. Uzm. Çvş. M.Ç. ile P. Er M.C.nin savunmaları genel olarak S.İ.T.nin
savunmalarıyla aynı doğrultudadır. S.İ.T.nin
savunmasında yer almayan ilave hususların da belirtilmesi gerekmektedir. Bu
bağlamda P. Er M.C. adli kolluktaki ifadesinde aralarında çıkan arbede
sırasında kendilerine saldırıda bulunduğu çakı bıçağını başvurucu Adil Güzel’in
kolunu ani bir hareketle etkisiz hâle getirerek elinden aldığını, bu sırada
yaralandığını söylemiştir.
4. Soruşturma Sonucunda
Verilen Karar
37. Şüpheliler hakkındaki 2014/439 No.lu soruşturma, 23/3/2015
tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlanmıştır. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümlerinde dile getirilen hususlar şunlardır:
“…
İddia, savunmalar ve tüm dosya kapsamı
birlikte değerlendirildiğinde Adil Güzel'in olay yerine gelerek kardeşi Muhsin
Güzel'i kaçırmaya çalışması, şüphelilere cebinden çıkardığı bıçak ile
saldırması da göz önüne alınarak, kolluk görevlileri olan şüphelilerin
kendilerine karşı gerçekleşen bıçakla saldırı olayını def edebilmek için Adil
Güzel'in koluna sopa ile vurarak etkisiz hale getirmesi ve bu suretle Adil
Güzel'in kolunun kırılması olayında şüphelilerin silah kullanma yetkisi
dahilinde hareket ettiklerinin değerlendirildiği, zira 2559 sayılı Polis vazife
ve salahiyet kanununun 16. maddesinde silah kullanılmasının silah kullanmaktan
başka bir çare bulunmadığı hallere münhasır olduğuna, bu takdirde mümkün olduğu
kadar suçlunun öldürülmekten ziyade yaralı olarak yakalanmasına dikkat edilmesi
gerektiğinin belirtildiği, yine 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanunu’nun 11. maddesinde ateş etmenin, silah kullanmanın en son çare
olduğu, önce havaya ihtar atışı yapılıp sonra ayağa doğru ateş edileceği, buna
rağmen olay ve durum bastırılamamışsa hedef gözetilmeden atış yapılacağı, ancak
olayın özelliğine göre sıra atlanıp doğrudan hedefe ateş edilebileceğinin belirtildiği,
bu maddeler uyarınca söz konusu olayda kolluk görevlisi olan şüphelilerin
kendilerine bıçakla saldırmaya çalışan Adil Güzel'in, saldırısını def edebilmek
için orantılı olarak koluna sopa ile vurulmak suretiyle bıçağınalınmasıolayındaşüphelilerinsilahkullanma
yetkileri dahilinde hareket ettiklerinin değerlendirildiği, ayrıca Muhsin
Güzel'in olay sırasında basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek nitelikte
yaralanması olayında da şüphelilerin zor kullanma yetkileri dahilinde kaçmaya
çalışan Muhsin Güzel'in kaçmasına engel olmak istedikleri sırada yaşanan arbede
sırasında meydana geldiği anlaşılmakla;
Şüpheliler hakkında kamu adına [ek] KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA [karar
verilmiştir].”
38. Anılan karara karşı başvurucuların yaptığı itiraz, Erciş
Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/4/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
39. 8/5/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilen karara karşı 5/6/2015
tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
40. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. ve
87. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Kasten
yaralama
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı
veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek
fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama
fiilinin kişi üzerindekietkisinin basitbirtıbbîmüdahaleyle
giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört
aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3)
Kasten yaralama suçunun;
…
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle,
…
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın,
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Madde 87- …
(3)
(Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın
vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki
maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki
etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
…”
41. 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nun 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Silâh
kullanma yetkisi
Madde 22- (1) Gümrük Kanunu gereğince
belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, çıkmak
veya geçmek isteyen kişiye “dur” uyarısında bulunulmasına rağmen bu uyarıya
uymaması halinde, havaya ateş edilmek suretiyle uyarı yinelenir. Ancak silâhla
karşılığa yeltenilmesi ve sair surette meşru müdafaa
durumuna düşülmesi halinde, yetkili memurlar saldırıyı etkisiz kılacak oranda
doğrudan hedefe ateş edebilir…”
42. 10/11/1988 tarihli ve 3497 sayılı Kara Sınırlarının
Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun’un 2. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Görev, Yetki ve Görev İlişkileri
Madde 2- Kara sınırlarını korumak ve
güvenliğini sağlamak görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait olup bu görev
sınır birliklerince;
1. Kendi sorumluluğunda olan bölgede sınırı
korumak ve güvenliğini sağlamak,
2. Gümrük hattındaki giriş ve çıkış
kaçakçılığı ile kara sınırları boyunca tesis edilen birinci derece askeri yasak
bölge içerisinde suç teşkil eden eylemleri önlemek, suçluları yakalamak, bu
bölgede işlenen meşhut suç faillerini ikinci derece askeri yasak bölgede de
takip etmek ve yakalamak, failler hakkında zorunlu yasal işlemleri yapmak,
yakalanan kişi ve suç delillerini ilgisine göre mahalli güvenlik kuvvetlerine
teslim etmek,
…
Şeklinde yerine getirilir.
Yukarıda belirtilen görevler askeri hizmetten
sayılır.
Sınır birlikleri mensupları kendilerine bu
Kanun ile verilen görevlerin yapılmasında; diğer kanunların, silah kullanma
yetkisi dahil, güvenlik kuvvetlerine tanıdığı bütün hak ve yetkilere
sahiptirler.
…”
43. 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanunu’nun 11. maddesi şöyledir:
“Silah
Kullanma Yetkisi
Madde 11 – Jandarma, kendisine verilen
görevlerin ifası sırasında hizmet özelliğine uygun ve görevin gereği olarak
kanunlarda öngörülen silah kullanma yetkisine sahiptir.”
44. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanunu’nun 16. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Zor ve
silah kullanma
Madde 16-(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.)
Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor
kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin
mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde
kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları
gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere
karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı
veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı
ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis
köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye
devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır.
Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar
yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi
etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun
derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale
edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler
müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir
saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin
hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
…
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak
etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve
kıracak ölçüde,
c) … suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını
sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
…
silah kullanmaya yetkilidir.”
45. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
164. maddesi şöyledir:
“Adlî
kolluk ve görevi
Madde 164- (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli
ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci
maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli
ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil
Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma
işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.
(2)
Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda
öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet
savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.”
B. Uluslararası Hukuk
46. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi
şöyledir:
“Madde
3- İşkence yasağı
Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da
aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
47. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği İşkence
ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde
Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolü)
birinci ekinin 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"6a) İşkence ve
kötü muamele soruşturmalarında çalışan tıp uzmanları her zaman en yüksek etik
standartlara uygun biçimde davranmalı ve tıbbi araştırma ve muayeneden önce
kişinin bilgilendirilmiş onamını almalıdır. Muayene, tıp biliminin kabul
edilmiş standartlarına uygun biçimde yürütülmelidir.Muayene,
tıp uzmanın denetimi altında, devlet görevlileri ve güvenlik güçleri
mensuplarının mevcut olmadığı bir ortamda, kişinin mahremiyetine saygı
göstererek yapılmalıdır.
6b) Tıp uzmanı muayenenin hemen sonrasında
doğru bir yazılı rapor hazırlamalıdır. Bu raporda en azından aşağıdaki bilgiler
yer almalıdır:
(i)
Görüşme Koşulları: Görüşme yapılan kişinin adı, muayene sırasıda
mevcut olanların adları, bu kişilerin muayene yapılan kişiyle olan ilişkileri,
görüşmenin kesin tarihi, saati, görüşme yapılan yerin adresi (uygun olduğu
durumlarda görüşme yapılan odanın yeri), görüşme yapılan yerin tanımı (örneğinklinik, cezaevi, ev vb.); görüşme yapıldığı sıradaki
koşullar (muayene için geldiğinde veya muayene sırasında kişinin tabii olduğu
kısıtlamalar, görüşme sırasında odada güvenlik güçlerinin mevcut olup olmadığı,
tutukluya eşlik edenlerin hal ve tavrı, muayeneyi yapan kişiye yönelik
tehditkar ifadeler vs.) ve diğer geçerli unsurlar;
(ii)
Öykü: Gerçekleştiği iddia edilen işkence ve kötü muamele yöntemleri, işkence ve
kötü muamelenin ne zaman gerçekleştiği, bütün fiziksel ve psikolojik semptomlar
ve şikayetler de dahil olmak üzere kişinin görüşme sırasında anlattığı öykünün
detaylı bir raporu;
(iii)
Fiziksel ve Psikolojik Muayene: Uygun tanı koyucu testler ve mümkün olduğu
durumlarda bütün yaralanmaların renkli fotoğrafları da dahil olmak üzere klinik
muayene sonucunda elde edilen bütün fiziksel ve psikolojik bulguların kaydı.
(iv)
Değerlendirme: Fiziksel ve psikolojik bulgular ile işkence ve kötü muamele
arasındaki muhtemel ilişkinin değerlendirilmesi. Gerekli tıbbi ve psikolojik
tedavi ve/veya yapılması gereken başka tıbbi testler ve muayeneler için görüş
ve tavsiyeler;
(v)
Yazar: Raporda muayeneyi yapan kişilerin adları açıkça belirtilmeli ve rapor
hazırlayanlar tarafından imzalanmalı;
…"
48. AİHM, bir kişi özgürlüğünden yoksun bırakıldığında veya daha
genel anlamda kolluk kuvvetleri görevlileriyle karşı karşıya kaldığında
-örneğin tutuklandığı sırada- kişinin davranışları kesinlikle gerektirmediği
hâlde kişiye karşı fiziksel güç kullanımının insan onurunu zedelediğini ve
kural olarak Sözleşme’nin 3. maddesi tarafından güvence altına alınan hakkın
ihlalini teşkil ettiğini hatırlatmaktadır (Bouyid/Belçika [BD], B. No: 23380/09,28/9/2015, § 88; Ribitsch/Avusturya, B. No: 18896/91, 4/12/1995, §
38; Mete ve diğerleri/Türkiye, B.
No: 294/08, 4/10/2011, § 106; Turan
Çakır/Belçika, B. No: 44256/06, 10/3/2009, § 57).
49. Devletin bireyleri koruma yükümlülüğü sadece esasa ilişkin
olmayıp usule ilişkin boyutu da içermektedir. Usule ilişkin yükümlülükler, Sözleşme’de düzenlenen hakların teorik veya hayali olmayıp
etkili ve uygulanabilir olmasının zorunlu bir sonucudur. Aksi takdirde polis
veya diğer kamu görevlileri tarafından yapıldığı ileri sürülen kötü muamele
yasağının ihlali iddialarının soruşturulması, kötü muamele yasağının temel ve
mutlak niteliğine rağmen uygulamada etkisiz kalacaktır ve bazı durumlarda
devlet görevlilerinin cezasız kalmasına yol açacaktır (Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, §
102; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000,
§§ 131-136).
50. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul
şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü
getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya,
§ 131; Tepe/Türkiye, B. No:
31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında
tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız,
kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde
çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan,
B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, §
55).
51. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda
soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak
iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle
soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05,
45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
52. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
53. Başvurucular;
i. Zor kullanma koşulları bulunmamasına karşın yakalama
sırasında askerler tarafından darbedilmek suretiyle
kötü muameleye maruz kaldıklarını,
ii. Silahsız iki kardeşin her türlü teçhizata sahip askerî
birliğin elinden kaçmak için saldırıda bulunduğu iddiasının mantıktan ve
mesnetten yoksun olduğunu, bir askerin kendini savunma aracının kalas ya da
sopa olamayacağını,
iii. Yakalama sırasında yasal haklarının kendilerine
hatırlatılmadığını,
iv. Bizzat hakkında şikâyette bulunulan Çaldıran İlçe Jandarma
Komutanlığı görevlilerince soruşturma yapılmasının soruşturmanın bağımsızlığı
ilkesini zedelediğini,
v. Soruşturmanın derhâl başlatılmadığını,
vi. Yakalamadan önce ve sonra doktor raporlarının alınmadığını,
vii. Savcılık tarafından hiçbir esaslı işlem yapılmadığını ve
delil toplanmadığını,
viii. Olayın mağduru olmalarına karşın bu sıfatla ifadelerinin
alınmadığını,
ix. Olay yerinde bulunabilecek tanık araştırması yapılmadığını,
x. Rapor veren hekimlerin ifadelerinin alınmadığını,
xi. Kötü muamele faillerinin kendilerine teşhis ettirilmediğini,
xii. Olay yerinde keşif yapılmadığını,
xiii. Hekim muayenesinin İstanbul Protokokü’ne
uygun yapılmadığını,
xiv. Şüphelilerin eylemleri 5237 sayılı Kanun’un 94. maddesinde
düzenlenen işkence suçunu
oluşturduğu hâlde kasten yaralamadan soruşturma yapıldığını,
xv. Gerek kovuşturmasızlık gerekse
buna yapılan itiraz üzerine verilen kararların gerekçesiz olduğunu belirterek
Anayasa'nın 17. ve 36. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
54. Anayasa’nın 17. ve 5. maddelerinin ilgili kısımları
şöyledir:
“Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 - Herkes, …
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 - Devletin
temel amaç ve görevleri … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaları, kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında
kaldığından adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
57. Anayasa Mahkemesi genel olarak kötü muamele yasağına ilişkin
şikâyetlerde -devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak-
maddi ve usule ilişkin boyutları ayrı başlıklarda incelemektedir. Lakin kamu
görevlisinin işlediği iddia olunan bu dosyadaki kötü muamele vakasında maddi ve
usul boyutunda yapılacak incelemenin sonuçları arasındaki etkileşim ve kesişim
noktalarının yoğunluğundan ötürü tüm ihlal iddiaları aynı başlık altında
incelenmiştir. Keza yasağın maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği etkili bir
soruşturma yapılıp yapılmadığına bağlı olarak değişecektir (benzer yöndeki
değerlendirme için bkz.Muhterem Turantaylak, B.
No: 2014/15253, 9/5/2018, § 59).
a. Genel İlkeler
58. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 81).
59. Anayasa'nın 17. maddesi, bir yakalamayı gerçekleştirmek için
güç kullanımını yasaklamamaktadır. Kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlamak için
uygulanan fiziksel şiddet şeklinde tanımlanabilecek güç kullanımı, ortaya çıkan
tehlike bakımından kaçınılmaz ve gerekli olandan fazla olmamak kaydıyla
kullanılabilmektedir (Ali Rıza Özer ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81; Ali Ulvi Altunelli,
B. No: 2014/11172, 12/6/2018, 76).
60. Bireylerin kamu görevlilerinin eylemleri neticesinde kötü
muameleye maruz kaldığının tespiti hâlinde yaralanmaya sebebiyet vermiş olan
gücün kullanım zamanının tespit edilmesi gerekmektedir. Kişinin kontrol altına
alınması tamamlandıktan sonra uygulandığı tespit edilen kuvvet kullanımı için
kişinin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada uğradığını ileri sürdüğü
kötü muamele iddialarına ilişkin ilkeler uygulanabilecektir. Kuvvet
kullanımının kişinin tamamen kontrol altına girmesinden önce, bir başka ifade
ile kişinin kontrol altına alınmaya çalışılması sırasında uygulandığının tespit
edilmesi hâlinde ise yapılması gereken, kullanılan gücün orantılı olup
olmadığının değerlendirilmesidir (Zeki
Bingöl, B. No: 2013/6576, 18/11/2015, § 88).
61. Sadece sınırları belli bazı durumlarda güvenlik güçleri
tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul
edilebilmektedir. Bu kapsamda yakalamayı gerektiren durumlarda ve şüphelilerin
kendi tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak mümkündür. Ancak bu durumda
dahi bu tür bir güce sadece kaçınılmaz hâllerde ve orantılı olmak koşuluyla
başvurulabilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 82).
62. Gücüne göre mukayese edildiğinde gösteri sırasında yapılan
şiddeti bertaraf etmekte kullanılan müdahale araçları ve bunların bireyler
üzerinde oluşturduğu etki, olması gereken sınırdan büyük bir sapma gösterdiği
takdirde makul seviye aşılmış olacaktır (Ali
Ulvi Altunelli, § 107)
63. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir boyutu da
bulunmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesindeki genel
yükümlülükle birlikte yorumlandığında usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her
türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma
yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 110).
64. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve
manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını
ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil
uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen
değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü
tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı ya da tüm
yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi
yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 113).
65. Bireysel başvurulara ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde
Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu rol ikincil nitelikte olup icra edilen bir soruşturmadaki
delilleri değerlendirmek kural olarak yargı mercilerinin işi olduğundan Anayasa
Mahkemesinin görevi, bu mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptıkları
değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Kötü muamele
iddialarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa'da güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin
taraf olduğu protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır. Dolayısıyla
Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin
bir bulguya ulaşma görevi bulunmamaktadır. Diğer taraftan yargı mercilerinin
bulguları Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu
mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak için de
kuvvetli nedenlerin bulunması gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 96).
66. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun
kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete
geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek
bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir
ve diğerleri, § 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru
menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili
katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara
karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 117),
- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),
- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen
tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir
(Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
67. Başvurucular genel olarak, yakalama sırasında askerlerin
orantısız müdahalesi sonucunda yaralanmalarına ilişkin şikâyetin sonuçsuz
kaldığını ileri sürmektedirler.
68. Kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutuna yönelik
iddiaların aynı başlık altında incelenmesine karar verilmesinden ötürü (bkz. §
57) soruşturma neticesinde verilen kararı doğuran ve yasağın maddi boyutunun
ihlal edilip edilmediğinin çözümlenmesinde en önemli etken olan etkili
soruşturma yükümlülüğüne özgü savlar Anayasa Mahkemesince öncelikle ele
alınacaktır.
69. Etkili soruşturma konusunda öncelikle soruşturmaya
başlandığı anda başvurucunun iddialarının savunulabilir olup olmadığı ve buna
göre soruşturmanın seyrinin uygun bir şekilde yönlendirilip yönlendirilmediği
tespit edilmelidir.
70. Olay ve olgular kısmında zikredilen adli muayene
raporlarındaki yaralanma bulguları başvurucuların iddialarının kabul edilebilir
düzeyde ciddi olduğunu göstermektedir. Keza kötü muamelenin fiziki bulguları
bakımından doktor raporları anahtar role sahiptir. Bu aşamadan sonra adli
mercilere düşen görev, başvuruculardaki yaraların nedeni hakkında makul bir
açıklama getirmektir.
71. Delillerin toplanmasındaki noksanlık bakımından başvurucular
yakalamadan önce ve sonra adli muayenelerinin yaptırılmadığını, olayın mağduru
olmalarına karşın bu sıfatla ifadelerinin alınmadığını, olay yerinde
bulunabilecek tanıkların araştırılmadığını, rapor veren hekimlerin ifadelerinin
alınmadığını, kötü muamele faillerinin kendilerine teşhis ettirilmediğini,
keşif yapılmadığını ileri sürmüşlerdir.
72. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar,
ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri
dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği
bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler
listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668,
16/9/2015, § 68).
73. Ancak Anayasa Mahkemesi bu tür durumlarda yetkili mercilerin
bu konuya ilişkin değerlendirmelerine tamamen bağlı kalmak zorunda olmayıp
kesin ikna edici bilgi veya bulgulara dayanarak farklı bir değerlendirmede de
bulunabilir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün
olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir
izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir
(Cemil Danışman, §§ 57, 58).
74. Başvurucular yakalamadan önce ve sonra adli muayeneden
geçirilmediklerini iddia etmektedir. Muayene süreçlerinin anlatıldığı Olay ve Olgular kısmında açıklandığı üzere
başvurucular, hadisenin gerçekleştiği gün Çaldıran Devlet Hastanesinde muayene
edilmiştir. Düzenlenen raporda güvenlik görevlilerince darp-cebir raporu için
getirilen başvurucuların muayenesi sırasında kolluğun hekim odasında bulunduğu
kayıtlıdır. Görüldüğü üzere başvurucular sınır koruma piyade birliği tarafından
yakalandıktan sonra Çaldıran İlçe Jandarma Komutanlığının adli kolluk görevi
yapan görevlilerine teslim edilerek haklarında rapor aldırılmıştır.
Başvurucuların yakalanmadan önce adli raporlarının aldırılmasının mantıksal
olarak mümkün olmadığı da işaret edilmesi gereken bir noktadır.
75. Adli muayene üzerinde durulmuşken İstanbul Protokolü’ne
aykırı bir şekilde muayene yapıldığı iddiasının da ele alınması
değerlendirmenin bütünselliğine katkı sağlayacaktır. Başvuru formunda ayrıntılı
biçimde dile getirildiği üzere olayın öyküsü, ruhsal yakınmalar ele alınmamış
ise de bunların soruşturmayı ve muayene bulgularını ne şekilde menfi
etkilediğini açıklayan bir bilgi başvurucu tarafından sunulmamıştır. Ayrıca tek
başına bu biçimsel eksiklikler -raporun içeriğinde bir kusura ve dolayısıyla da
soruşturmanın sonucuna menfi tesir ettiğini gösteren bir emare ve iddia
bulunmadığından- soruşturmayı etkisiz hâle büründürmek için yeterli kabul
edilmemiştir.
76. Kötü muamele mağduru sıfatıyla ifadelerinin alınmamasının
delillerin eksik toplanması manası taşıdığı öne sürülmüştür. Kötü muamele
mağdurlarının ifadelerinin özünde şikâyetin dile getirilmesi bakımından kıymet
taşıması, bunların aynı zamanda kanıt olarak değerlendirilmesini
engellememektedir. Adli Kolluk tarafından alınan başvurucuların ifade
tutanaklarının başlığı Müşteki-şüpheli İfade
Tutanağıdır. İfadelerin altındaki kısım ifade sahibi sıfatıyla başvuruculara imzalattırılmıştır.
Başvurucular aynı zamanda yazdıkları dilekçeyle işkence suçundan Savcılığa
ihbarda bulunmuştur. Başvurucular, müşteki-şüpheli sıfatıyla ifade vermelerinin
maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için adli mercilerce harcanan çabayı
etkisizleştirecek bir yönünü ortaya koymamışlardır.
77. Olay yerinde tanık araştırması yapılmadığına yönelen iddia
ise soyut nitelik taşımakta ve mevcudiyetine karşın beyanına başvurulması eksik
bırakılan bir görgü tanığı bulunduğunu göstermekten uzaktır. Gösterilen bir
başka eksiklik nedeni de adli raporları tanzim eden hekimlerin dinlenmediği
hususudur. Adli muayeneler de tıpkı soruşturmada gerçekleştirilen diğer
işlemler gibi soruşturmanın parçalarından biridir. Ancak soruşturmanın her bir
parçasını gerçekleştirenlerin aynı zamanda Savcılıkça bir kez de sözlü olarak
ifadelerine başvurulmasını zorunlu kılan ulusal ya da uluslararası nitelikte
bir mevzuat bulunmamaktadır. Bunula birlikte adli mercilerce bunların
muhtevasının gerçekliğinden kuşku duyulması ya da bunun taraflarca ciddi
biçimde dile getirilmesi durumunda adli mercilerin bu kişileri dinlemelerini
sınırlayan bir de düzenleme bulunmamaktadır.
78. Başvurucular, kötü muamele faillerinin kendilerine teşhis
ettirilmediği ve keşif yapılmadığını öne sürmüşlerdir. Faillerin tespit
edilememesi ya da tespit edilmiş bir failin kimliğinden kuşku duyulması halinde
teşhis işlemi yapılabilir. Olay mahallinde geriye kalan iz ve bulguların beş
duyu vasıtasıyla incelenmesi şeklinde tanımlanabilecek keşif, ancak gerektiği
hâllerde icra edildiğinde gerçeklik perdesinin aralanmasına katkı sağlayabilir.
Buna karşın olay yerinde kalıp da incelenmesi eksik bırakılan bir iz ya da
delil bulunmadığı müddetçe keşif faaliyeti usul ekonomisine aykırı bir niteliğe
bürünebilir.
79. Öte yandan etkili soruşturmada, tarafların tüm taleplerinin
karşılanması her durumda geçerli değildir. Soruşturma tekelini elinde
bulunduran savcının bu konuda geniş bir özerkliğe sahip olması, hangi
delillerin kötü muamele vakasını aydınlatacağı hususunda da bizzat kendisinin
karar verebilmesini gerektirmektedir. Aksinin kabulü maddi gerçeğin aranmasının
icra tarzı olan soruşturmaya, dolaylı olarak da sonucuna yapılmış bir
sınırlandırma anlamına geleceğinden tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini
zedeleyici mahiyete bürünebilir. Maddi gerçeği anlamlandırmada kanıt unsuru
olarak katkısı bulunmayan ya da oldukça kısıtlı bulunan noktalarda bazı
delillerin toplanıp toplanmamasında savcının bir ölçüye kadar takdir yetkisinin
bulunması başlı başına soruşturmanın etkisiz icra edildiği anlamına
gelmemektedir (A.D., B. No:
2014/7967, 23/5/2018, § 131).
80. Başvurucular soruşturmanın resen ve derhâl başlatılmadığını
öne sürmüştür.
81. Kaçakçılık iddiasının gündeme geldiği 5/6/2014 tarihindeki
yakalama sırasında P. Er M.C. ve başvurucular yaralanmıştır. Başvurucuların
aynı gün adli muayeneleri yaptırılmıştır. Başvurucuların yakalamaya karşı
direndikleri hatta olay yerinde başvurucu Adil Güzel’in direnme sırasında
kullandığı bıçağın ele geçirildiği konusunda başvuru tarihinden sonra
(23/2/2017) Çaldıran Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşmiş bir karar
bulunmaktadır. Bu karara karşı Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru da
açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulunmuştur.
82. Başvurucular hakkında kaçakçılık suçundan ayrı, görevi
yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından ayrı olmak üzere iki soruşturma
yapılmıştır. Bu soruşturmalar sırasında başvurucular kötü muamele iddiasını
dile getirmiştir. Keza başvurucular olaydan sonra 17/6/2014’te Savcılığa
giderek dilekçeyle suç duyurusunda bulunmuştur. 2014/467 No.lu soruşturmaya
kaydedilen bu iddiayla ilgili verilen dilekçe sureti, kaçakçılık suçundan
yapılan 2014/538 No.lu soruşturma dosyasına da konulmuştur. 3/9/2014’te kamu
görevlileri hakkında kötü muamele iddiaları konusunda 2014/439 No.lu dosyada
soruşturma yürütüldüğüne değinen bir tutanak tanzim edilmiştir. Bu tutanaktan
da anlaşılacağı üzere başvurucuların müracaatı beklenmeden resen ve derhâl kötü
muamele soruşturması başlatılmıştır.
83. Soruşturma ilkelerine yönelik ikinci iddia ise kötü muamele
failleriyle soruşturmada görev yapanların aynı kolluk birimine bağlı olarak
çalışmalarının soruşturmanın bağımsızlık ve tarafsızlığını zedelediği öne
sürülmüştür. İlgili ulusal hukuk kısmında bu konudaki mevzuata yer verilmiştir.
Buna göre Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde Türkiye-İran sınırında
güvenlik sağlama ve sınır koruma faaliyetinde bulunan piyade birliği, termal
kamerayla beş atlıdan oluşan kaçakçı grubun yakalanması için olaya müdahalede
bulunmuştur. 3497 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre sınır birliklerinin
kaçakçılık ve diğer suç faillerini yakalama, haklarında işlem yapma yetkisi
bulunmaktadır. Aynı maddede yakalanan şüpheliler ve suç delillerinin ilgisine
göre mahalli güvenlik kuvvetlerine teslim edileceği ifade edilmektedir. Ancak
hudutta görev yapan piyade birliklerinin bu faaliyeti askerî hizmetten sayılmaktadır.
Kaçakçılık faili oldukları iddiasıyla suçüstü yakalanan şüphelilere
(başvurucular) sınırda görevli piyade birliğince müdahalede bulunulmuştur.
Başvurucular bu sırada çeşitli rütbelerdeki üç piyade askerinin kötü muamelede
bulunduğunu öne sürmüştür.
84. Başvurucular, kaçakçılık şüphelisi olarak yakalandıktan
sonra adli kolluk görevi bulunan Çaldıran İlçe Jandarma Komutanlığına teslim
edilmiştir. Bu aşamadan sonra tüm işlemler, ifadeler, doktor raporları adli
kolluk tarafından alınmıştır. Başvuruculara kötü muamelede bulunduğu ileri
sürülen piyade askerlerle adli kolluk vazifesi yapan jandarma görevlilerinin
farklı idari teşkilat yapılanmalarında yer aldığı aşikârdır. Başvurucuların
soruşturmanın bağımsız ve tarafsız yürütülmediği noktasındaki iddiaları bu
nedenle yerinde görülmemiştir.
85. Başvurucular soruşturmada bulunduğunu söyledikleri
eksikliklere dayanarak kamu davası açılması yerine gerekçesiz şekilde
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular
ayrıca zor kullanma koşullarının bulunmadığı olayda askerler tarafından darbedildiklerini, silahsız iki kişinin kendisini
yakalamaya çalışan askere direnmesinin olağan sayılamayacağını, işkence yerine
kasten yaralama suçundan soruşturma yapıldığını, kovuşturmama kararının ve buna
itiraz üzerine verilen kararın gerekçesinin yetersiz olduğunu ileri sürmüştür.
86. Başvurucuların kaçakçılık fiilini işlerken suçüstü
yakalandıkları, başvurucu Mühsin Güzel’in
yakalanmasını engellemek isteyen diğer başvurucu Adil Güzel’in bıçakla piyade
askerlere direndiği, bu sırada P. Er M.C.nin bıçakla
elinden yaralandığı, saldırıyı defetmek için 5607 sayılı Kanun’un 22., 3497
sayılı Kanun’un 2., 2803 sayılı Kanun’un 11. ve 2559 sayılı Kanun’un 16.
maddeleri uyarınca zor kullanıldığı, zor kullanmanın orantılı olduğu
değerlendirilerek Savcılık tarafından kovuşturmama kararı verildiği
görülmektedir. Bu karara yapılan itiraz Erciş Sulh Ceza Hâkimliğince yerinde
görülmeyerek reddedilmiştir.
87. Öte yandan başvurucunun taş toplamak için gittiği askerî
yasak bölgede toplamaya ya da kırmaya yarayan kazma, balyoz vb. alet edevat ele
geçirilmemiş; sadece bir bıçak bulunmuştur. Başvurucular olayda bıçak
kullandıklarını kabul etmemişse de P. Er M.C.nin
elinden yaralanması ve el konulmuş bir bıçağın suç mahallinde bulunması somut
bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır.
88. Somut olay bütünsel olarak değerlendirildiğinde etkili
soruşturma yükümlülüğü bakımından kötü muamelenin gerçekleşme koşullarının
ortaya çıkarılması için mevcut ihtimallerin araştırıldığı, olayla ilgili bulgu
ve delilleri araştırmak için gerekli gayretin gösterildiği, adli mercilerin
başvurucunun iddialarının gerçekliğini ortaya çıkarmak için gerektiği hâlde
eksik bıraktığı bir soruşturma işleminin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
89. Başvurucu kötü muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
90. Genel ilkeler kısmında kuvvet kullanımının kişinin tamamen
kontrol altına girmesinden önce, bir başka ifade ile kişinin kontrol altına
alınmaya çalışılması sırasında uygulandığının tespit edilmesi hâlinde
kullanılan gücün gerekli ve orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi
gerektiği açıklanmıştır.
91. 3497 sayılı Kanun’un 2. maddesinde kara sınırlarını korumak,
güvenliğini sağlamak, kara sınırları boyunca tesis edilen birinci derece askerî
yasak bölgede işlenen meşhut suçun faillerini takip edip yakalamak sınırda
görev yapan piyade birlik açısından yasal bir yükümlülük olduğundan sabahın
erken saatlerinde kaçakçılık fiilinden suçüstü yakalanan başvurucuların
mukavemetini kırmak için kullanılan gücün gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.
Aynı maddede, sınır birliklerinin bu Kanun'la verilen görevleri icrası
sırasında diğer kanunların -silah kullanma yetkisi dâhil- güvenlik kuvvetlerine
tanıdığı bütün hak ve yetkilere sahip oldukları düzenlenmiştir.
92. Yakalama sırasında güç kullanımının gerekliliği ortaya
konduktan sonra ikinci aşamada olayın niteliğine göre kullanılan gücün ölçülü
olup olmadığı ele alınmalıdır. Hangi direnç seviyesinde, ne tür bir kuvvet
uygulanacağının kılavuzu olan 2559 sayılı Kanun’un 16. maddesinde yer verilen
kademeli olarak artan zor kullanma araçları, ölçülülük incelemesindeki en
önemli kıstaslardandır (Ali Ulvi Altunelli, § 110).
93. Zor kullanılması için diğer yöntem ve araçların sonuçsuz
kalmış olması gerekir. Zor kullanma, müdahale sırasında karşılaşılan direnci
ortadan kaldıracak oranda ve aşamalı biçimde artan bedensel kuvvet, maddi güç,
değişik araçlar ve kanuni şartlar gerçekleştiğinde silah kullanmayı içerir.
Güvenlik güçlerine karşı saldırı durumunda ihtar yapılmadan doğrudan müdahalede
bulunulabileceği ilgili mevzuat kısmında açıklandığından ve yargısal mercilerin
bu mevzudaki yorumunun makul olmadığı söylenemeyeceğinden yapılan müdahalenin
orantılı olduğu değerlendirilmiştir.
94. Yukarıda etkili soruşturma yükümlülüğünün incelendiği
kısımda açıklandığı üzere başvurucuyu usule ilişkin güvencelerden mahrum
etmeyecek tarzda yürütülen kovuşturmada, kamu görevlilerinin cezasızlığıyla
sonuçlanan karardan ayrılmayı gerektiren başka bir tespit bulunmadığından kötü
muamele yasağının maddi boyutu olarak -negatif yükümlülüğün- de ihlal
edilmediği sonucuna varılmıştır.
95. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının maddi ve usul
boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.