TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH OZAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/95)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdullah
OZAN
|
|
|
2. Hakan
OZAN
|
|
|
3. Kadriye
OZAN
|
|
|
4. Serkan
OZAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Asüde ŞENOL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tavzih yoluyla kesinleşmiş hüküm değiştirilerek
aleyhe vekâlet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucuların murisi O.O. 2/1/1986-8/5/2000 tarihleri
arasında R.D. isimli şahsın işyerinde işçi olarak çalışmıştır.
7. O.O.; iş akdinin geçerli bir neden olmadan ihbarsız olarak
feshedildiğini, işçilik haklarının ödenmediğini belirterek 22/11/2002 tarihinde
dava açmış, 40 TL kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma
ücreti alacağı, 80 TL genel tatil ve hafta tatili ücreti talebinde bulunmuştur.
8. Yargılama sırasında alınan 18/7/2012 tarihli bilirkişi
raporunda, davacının 1.402 TL kıdem tazminatı, 233 TL ihbar tazminatı, 747 TL
yıllık izin ücreti, 2.093 TL fazla çalışma ücreti, 774 TL hafta tatili ücreti,
183 TL bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunduğu tespit edilmiştir.
9. Davacı, bilirkişi raporunda tespit edilen miktarlara göre
20/11/2012 tarihli dilekçesiyle dava değerini 5.500 TL olarak ıslah etmiştir.
10. Davalı taraf, beyan dilekçesini 5/12/2012 tarihli duruşmada
tekrarlayarak ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürmüştür.
11. Bursa 2. İş Mahkemesi (Mahkeme) 17/12/2012 tarihli
kararında, iş akdinin haklı nedenlerle feshedildiğinin davalı tarafça
ispatlanamadığını, davacının işçilik alacak haklarının sübuta erdiğini
belirterek davacı lehine 1.402 TL kıdem tazminatı, 233 TL ihbar tazminatı, 747
TL yıllık izin ücreti, 466 TL fazla çalışma ücreti, 172 TL hafta tatili ücreti,
56 TL bayram ve genel tatil ücreti alacağına hükmetmiştir.
12. Temyiz üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 18/2/2014 tarihli
kararında davacının iş sözleşmesinin 8/5/2000 tarihinde feshedildiğini,
20/11/2012 tarihli dilekçesi ile tazminat ve alacaklarını ıslah etmişse de
davalı vekilinin kanuni süresi içerisinde ıslaha karşı zamanaşımı definde
bulunduğunu, davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat ve alacakların
dışında kalan miktarların zamanaşımına uğradığını, ıslahla artırılan tazminat
ve alacakların hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu belirterek hükmü
bozmuştur.
13. Bu arada davacı O.O.nun 23/1/2014
tarihinde vefatı üzerine başvurucular mirasçı sıfatıyla davaya katılmışlardır.
14. Bozma ilamına uyan Mahkeme 18/9/2014 tarihli kararında,
önceki kararın gerekçesini tekrarlayarak ıslahla artırılan alacak taleplerinin
zamanaşımına uğradığını belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık
izin, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti olarak toplam 240 TL'nin
davalıdan tahsiline karar vermiştir. Mahkeme aynı kararla 240 TL vekâlet ücreti
ve 429,62 TL yargılama giderinin dedavalıdan
tahsiline kesin olarak karar vermiştir.
15. Davalılar vekili 11/11/2014 tarihli dilekçeyle 5.260 TL
alacak isteğinin reddine karar verilmesine rağmen kabul ret oranına göre
vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmediğini belirterek hükmün
tavzihine karar verilmesini istemiştir.
16. Bursa 2. İş Mahkemesi dosya üzerinde yapmış olduğu inceleme
sonunda11/11/2014 tarihli ek kararla tavzih isteğini kabul ederek 1.500 TL
nispi vekâlet ücretinin davacı başvuruculardan tahsiline ve 328,86 TL yargılama
giderinin başvurucular üzerinde bırakılmasına Yargıtay yolu açık olmak üzere
karar vermiştir.
17. Bursa 2. İş Mahkemesinin 11/11/2014 tarihli ek kararı
başvurucular vekiline 5/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 5/1/2015
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Diğer taraftan başvurucular, Bursa 2. İş Mahkemesinin
18/2/2014 tarihli kararı üzerine yargılamanın uzun sürmesi ve alacağın ıslah
ile talep edilen kısmının zamanaşımından reddine karar verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla 20/10/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
19. Anayasa Mahkemesi, 13/9/2017 tarihli karar ile zamanaşımı
ile reddedilen alacak isteği yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna ve
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun ''Hükmün tavzihi'' kenar
başlıklı 306. maddesi şöyledir:
"(1)
Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut
birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan
her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini
isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar,
tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez."
21. 6100 sayılı Kanun'un
''Tavzih talebi ve usulü'' kenar başlıklı 307. maddesi şöyledir:
"(1)
Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren
mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece
belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa
tebliğ olunur.
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak
karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını
yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304
üncü madde uyarınca işlem yapar."
22. 6100 sayılı Kanun'un geçici
3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve
başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.''
23. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086
sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun427. maddesinin ilgili kısmışöyledir:
"Mahkemelerden
verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulubilir.
Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla, hükmü temyiz
edebilir.
Miktar veya değeri BİR MİLYAR lirayı geçmeyen
taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.''
B. Yargıtay Kararları
24. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12/2/2018 tarihli ve
E.2016/4336, K.2018/790 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkemece, hükümde davacı yararına
vekalet ücretine karar verilmemiş iken, daha sonra 05/02/2016 tarihli tavzih
kararı ile; 'Davacı vekilinin tavzih talebinin kabulü ile; Mahkememizin
15/01/2016 tarih ve 2014/117 esas, 2016/13 karar sayılıkararının
gerekçe kısmında vekalet ücretine ilişkin hüküm kurulmadığı, bu eksikliğin
tavzih yoluyla giderilebileceği anlaşılmakla hüküm kısmına 6. fıkra olarak
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca Maddi Tazminat Üzerinden
takdir edilen 1.800,00 TL ve Manevi Tazminat Üzerinden 1.800,00 TL maktu
vekalet ücretinin davalı H.E.den alınarak davacıya
verilmesine- ibaresinin eklenmesine' şeklinde tavzih kararı verilmiştir.
Hakim nihai kararını kendiliğinden veya talep üzerine
değiştiremez. 6100 sayılı HMK’nın 305/2. maddesinde
'Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar tavzih yoluyla
sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.' hükmü getirilmiştir.
Vekalet ücreti, hükmün eki niteliğinde olup; tavzih suretiyle değiştirilemez.
Tavzih kararı ile davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi HMK 305/2
maddesine aykırı olduğundan karar, bu bakımdan yerinde görülmemiş ve bozulması
gerekmiştir.''
25. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12/2/2018 tarihli ve
E.2016/13189, K.2018/911 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''6100 sayılı HMK.nun
304.maddesine göre, Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık
hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine
düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı
düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak
karar verilebilir.
Somut olayda, Mahkemece, gerekçeli kararda
davalı lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmemiş iken; davalı
vekilinin davalı lehine reddedilen dava değeri üzerinden masraf ve vekalet
ücretine hükmedilmediği ve bu hatanın düzeltilmesi talebini içerir tavzih
dilekçesi üzerine, davalı yararına karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık
asgari ücret tarifesinin 12/2 maddesi gereğince davanın reddedilen miktarı
yönünden hesaplanan 4.416,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya
verilmesine ve davalı tarafından yapılan toplam 781,00 TL yargılama giderinin
davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 648,23
TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine hükmedilmiştir.
Söz konusu düzeltme ile davalı lehine verilen vekalet ücreti ve yargılama
gideri davacı aleyhine değiştirilmiş olup, bu düzeltmenin maddi hatanın
düzeltilmesi niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler nazara
alınarak, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar
dışında hüküm değiştirilemeyeceğinden, davalı vekilinin tashih talebinin, ancak
bozma nedeni yapılabileceği gerekçesi ile reddi gerekirken, yazılı şekilde
maddi hatanın düzeltilmesi kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.''
26. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 4/12/2017 tarihli ve
E.2017/21939, K.2017/19668 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Hakim tavzih yolu
ile hükümde unuttuğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez.
Bunun gibi hüküm verirken unutulan vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih
yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla
gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu
anlatımlardan çıkan netice, tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm
sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. (Prof.Dr.
Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, 2001, cilt 5, sayfa 5270
vd.) Öte yandan, Yargıtay'ın istikrar kazanmış görüşüne göre maddi hata
kazanılmış hak oluşturmaz.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 305/2 maddesi de 'Hüküm fıkrasında
taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz,
genişletilemez ve değiştirilemez.' hükmü ile de taraflara tanınan hakların ve
yüklenen borçların tavzih yolu ile değiştirilemeyeceğini işaret etmektedir.
Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut
uyuşmazlık değerlendirildiğinde, mahkemece hüküm altına alınan işçilik
alacaklarına işletilecek faiz türlerinin ve faizin başlangıç tarihlerinin
tavzih yolu ile değiştirilmemesi doğru olup, davacının tavzih isteminin reddine
ilişkin mahkemece verilen ek karar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun455. maddesineuygun olduğundan bu karar yönelik temyiz isteminin
reddi ile16/03/2017 tarihli EK KARARIN ONANMASINA [karar verildi]
27. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19/2/2018 tarihli ve
E.2016/12191, K.2018/1113sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin
göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar
hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236
sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunacağı açıkça düzenlenmiştir. 16.07.1981 gün ve 2494
sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin
değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara
yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş;
dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme
sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği
tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Temyiz kesinlik sınırı kamu düzeni ile
ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın
veya alacağın değeri dikkate alınır.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması
halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının
gözetilmesi, tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz
(kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas
alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu Geçici 3. maddesi gereğince
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427'nci maddesi hükmü
gereğidir.
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki
hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı
"Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ve ayrıca 5236
sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük
tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2014 yılı için
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesindeki temyiz
(kesinlik) sınırını 1.890,00 TL olarak değiştirmiştir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 10/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
29. Başvurucular; Bursa 2. İş Mahkemesinin 18/9/2014 tarihli
kesin nitelikli kararında verdiği hükmü yasanın açık hükmüne rağmen kendilerine
herhangi bir bildirimde de bulunulmadan değiştirdiğini, taraflara tanınan hak
ve borçların genişletildiğini ve böylece kendileri yönünden maddi bir zarar
doğduğunu ileri sürmüşlerdir.
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların kanun hükmüne aykırı olarak
aleyhlerine vekâlet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedildiği yönündeki
şikâyetlerinin özü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
32. Somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucuların kanunun
açık hükmüne aykırı olduğunu ileri sürdüğü 11/11/2014 tarihli ek kararı
Yargıtay yolu açık olmak üzere vermiştir. Tavzih öncesi asıl yargılamada
reddedilen 5.260 TL alacağa ilişkin hüküm ve bu hükümde değişiklik meydana
getirdiği ileri sürülen ek karar niteliğindeki tavzih kararının da müstakil
olarak temyiz kanun yoluna tabi olduğu Yargıtayca
kabul edilmektedir. Bu itibarla başvurucular ek karara yönelik iddialarını ileri
sürebilecekleri temyiz olağan
kanun yolunu tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi, nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
10/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.