TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OYATULLO KURBONOV VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/10071)
|
|
Karar Tarihi: 27/1/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Oyatullo KURBONOV ve diğerleri
(bkz. ekli liste)
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma
riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi ve geri gönderme
merkezindeki tutulma koşulları nedenleriyle aile hayatına saygı hakkı ile kötü
muamele yasağının, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle de
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda yer verilen başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Başvurucular, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük)
73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin yürütmesinin tedbiren
durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Bir kısım başvuru dosyası hakkında Komisyonlarca,
ileri sürülen iddialar ve ibraz edilen belgeler itibarıyla -başvurucuların yaşamlarına
ya da maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik ciddi bir tehlike altında
olduklarının anlaşılamadığı değerlendirilerek- tedbir talebi incelenmek üzere
Bölüme gönderilmemiştir.
5. Kalan diğer başvurularda ise Komisyonlarca tedbir
talebinin Bölüm tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük'ün
73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvuruların tedbir ve kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bu
dosyalarda Bölümler tarafından ilk önce kısa süreli tedbir kararı verilmiş ise
de başvuruculardan ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden gelen bilgi ve belgelerin
değerlendirilmesi neticesinde aynı gerekçeyle (bkz. § 4) başvurucuların tedbir
talepleri reddedilmiştir.
6. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım
talebinde bulunmuştur.
7. Konularının aynı olması nedeniyle ekli listede
numaraları belirtilen başvuruların 2016/10071 numaralı bireysel başvuru ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Muhtelif ülkelerin vatandaşı olan başvurucular
hakkında farklı tarihlerde 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca ilgili valilikler
tarafından sınır dışı etme kararı tesis edilmiş, ayrıca başvurucuların bir
kısmı idari gözetim altına alınarak geri gönderme merkezlerine konulmuştur.
10. Başvurucuların bir kısmı 6458 sayılı Kanun'da
29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3/10/2016 tarihli
ve 676 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname (676 sayılı KHK) ile yapılan değişiklik sonrasında
sınır dışı etme kararına karşı karşı etkili bir yol bulunmadığını belirterek
doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Bununla
birlikte diğer başvurucular sınır dışı etme işleminin iptali amacıyla ilgili
idare mahkemelerinde dava açmıştır. Mahkemeler, başvurucular hakkında alınan
sınır dışı etme kararının mevzuata uygun olduğunu belirterek davaların reddine
kesin olarak karar vermiştir.
11. Başvurucuların tümü, haklarında alınan sınır dışı
etme kararının uygulanması hâlinde geri gönderilecekleri ülkede kötü muameleye
maruz kalma tehlikesi altında bulunduklarını iddia etmiştir. Bunun yanında bazı
başvurucular ise sınır dışı etme kararı alındıktan sonra hukuka aykırı olarak
idari gözetim altında tutulduklarını, ayrıca tutuldukları merkezin fiziki
koşullarının insan haysiyetine aykırı olduğunu belirtmişlerdir.
12. Karar tarihi itibarıyla tüm başvurucuların
tutuldukları geri gönderme merkezinden salıverildikleri anlaşılmaktadır.
13. Tüm başvurular otuz günlük yasal başvuru süresi
içinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B.
No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§
22-25; B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 27/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talepleri Yönünden
16. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlıklarının bulunmadığı ve
taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten
geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.
B. Sınır Dışı
Etme Kararı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının ve Aile Hayatına Saygı Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular; geri gönderilmeleri hâlinde siyasi
görüşleri, dinî inançları veya etnik kökenleri nedeniyle kötü muameleye maruz
kalacaklarını ayrıca aile bütünlüklerinin parçalanacağını ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşam haklarının ihlal
edilebileceğine ilişkin iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında
değerlendirilmiştir.
19. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu
husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmede veya ülkeden sınır dışı etmede takdir
yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence
altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel
başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve
eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan
cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin
sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence
altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere
karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
21. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede
bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir.
Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü
hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde
de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu
durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A.
ve A.A., § 56).
22. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda
güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede
bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi
görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine
karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
23. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın
maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak"
devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve
17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü
muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu
anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).
24. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası
hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., §
59).
25. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı
edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir
koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı
çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü
muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını
delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan
yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün
olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
26. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil
bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği
kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
27. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda
yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia
edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek
bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır.
Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan
sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu
denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
28. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır
dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını
gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak
başvurucular tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/
araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu
doğrultuda başvurucular, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği
kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı
destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik
seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın
özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme
yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).
29. 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname değişikliği sonrasında doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılan bireysel başvuru dosyalarında başvurucular iddialarını
sunarken kendileriyle ilgili araştırmaya yapmaya yarar herhangi özel bir bilgi
vermemiş, ülkelerinden ayrılmaya zorlayan şartlara ve ne gibi sorunlar
yaşadıklarına dair somut açıklamalar yapmamış, (varsa) bunlara ilişkin belgeler
ortaya koymamıştır. Diğer taraftan idare mahkemesinde açılan iptal davası
sonrasında yapılan başvurularda da başvurucuların adli makamlara iddiaları
konusunda yeterli bir izahta bulunmadıkları ya da somut bilgi veya belgeler
sunmadıkları görülmüştür. İdare mahkemelerinin yapmış oldukları
değerlendirmelerden ve ulaştıkları sonuçlardan ayrılmayı gerektirir bir durum
bulunmamaktadır.
30. Belirtmek gerekir ki bazı başvurucuların menşe
ülkelerinde siyasi istikrarsızlık veya iç karışıklık nedeniyle insan hakları
ihlalleri yaşandığı değerlendirilse dahi geri gönderilen ülkenin koşullarının
kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural,
başvurucuların bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan
kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, §
51).
31. Nitekim Anayasa Mahkemesi başvurucuların tedbir
taleplerini değerlendirirken sınır dışı etme işlemi nedeniyle başvurucuların
maddi veya manevi bütünlüklerinin bir tehlike altında bulunmadığını tespit
etmiştir. Tedbir talebine ilişkin yapılan değerlendirmelerden sonra başvuru
dosyalarının esasını etkileyip farklı bir karar vermeyi gerektirecek nitelikte
yeni bilgi veya belgeler başvurucular tarafından sunulmuş değildir.
32. Öte yandan sınır dışı etme kararı nedeniyle aile
birliğinin bozulacağını ileri süren başvurucular, ailelerinden neden ayrılmak
zorunda kalacaklarını, diğer bir deyişle istedikleri takdirde kendileriyle
birlikte ülkelerine dönebilecekleri anlaşılan aile fertlerinin neden ülkelerine
geri gidemeyeceklerini inandırıcı bir izahla ortaya koyamadıkları görülmektedir
(Peri Kırık, B. No: 2015/19795, 9/1/2019, § 26). Dolayısıyla bu konudaki
iddialarının da savunulabilir olduğunu söyleyebilmek mümkün gözükmemektedir.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarının
savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvuruların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. İdari
Gözetim Kararına İlişkin İddialar Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları
34. Bir kısım başvurucu; hukuka aykırı (keyfî) olarak
idari gözetim altında tutulmaları nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
haklarının, insan haysiyetine aykırı koşullarda geri gönderme merkezlerinde
tutulmaları nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve bu konularda şikâyetlerini ileri sürebilecekleri etkili bir başvuru
mekanizması bulunmadığını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi B.T. başvurusunda idari
gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri
Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre idari işlem ve
eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam
yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun
-sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde
etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
36. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona
erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla
özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri
maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma,
yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam
yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T.,
§ 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
37. Başvurucuların geri gönderme merkezlerinden
salıverildiği görülmüştür. Bu durumda söz konusu başvurucuların geri gönderme
merkezlerinde tutulmaları nedeniyle kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından yukarıda açıklanan
ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
39. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle
mevcut başvurular yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari
davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması
zorunluluğu hasıl olmuştur.
40. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde
açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların
süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir.
Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki
içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce
tam yargı davası yolu tüketilmeden doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan
müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece
mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T.,
§ 59).
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların adli
yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. Sınır dışı etme işleminden dolayı kötü muamele
yasağının ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İdari gözetim altında tutulmadan dolayı kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Diğer başvurucular tarafından yapılan yargılama
giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığı
Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMALARINA 27/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.