TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN TEKKAYA BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2016/10431)
|
|
Karar Tarihi: 27/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan
TEKKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. İbrahim
Taner TÜYSÜZOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; Yüksek Askerî Şûra kararı ile görevden alınan Türk
Silahlı Kuvvetleri personeline sağlanan haklardan yararlandırılmama işlemine
karşı açılan davada benzer durumda olan personelden farklı uygulama yapılması,
gereği gibi savunma yapma imkânı sunulmaması, haksız olarak suç isnat edilmesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve masumiyet
karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde astsubay
olarak görev yapmakta iken Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararı ile 2007 yılında
meslekten ihraç edilmiştir.
7. 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu'nun geçici 32. maddesi uyarınca başvurucu, YAŞ
kararı ile ihraç edilen personele sağlanan imkânlardan (maaş, tazminat vb.)
faydalanmak için başvuruda bulunmuş ancak Millî Savunma Bakanlığı tarafından
talep reddedilmiştir.
8. Başvurucu, söz konusu ret işlemine karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) nezdinde dava açmıştır. AYİM Birinci Dairesi (Mahkeme)
26/9/2012 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir. Başvurucu söz konusu
yargılama sürecinde kendisine hükme esas alınan belgelerin incelettirilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa
Mahkemesine başvurmuştur.
9. Anayasa Mahkemesi 6/5/2015 tarihli ve B. No: 2012/775 sayılı
kararı ile hükme esas alınan belgelerin başvurucuya incelettirilmemesinin adil
yargılanma hakkını ihlal ettiği sonucuna varmış, ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir.
10. İhlal kararı uyarınca yeniden yargılama yapan mahkeme öncelikle
hükme esas alınan belgeleri başvurucunun incelemesine sunmuş ve başvurucuya bu
belgelere ilişkin itirazlarını ileri sürme imkânı vermiştir. Mahkeme yeniden
yargılama sonucunda 7/4/2016 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir. Ret
gerekçesinde öncelikle mevcut uyuşmazlığın meslekten ihraç edilme işlemine
ilişkin olmayıp başvurucunun 926 sayılı Kanun'un geçici 32. maddesinden
yararlandırılma talebinin reddi işlemine yönelik bulunduğu ve bu
yararlandırılmama işlemin hukuki değerlendirmesinin yapılacağı hatırlatılmıştır.
Millî Savunma Bakanlığının 926 sayılı Kanun'un geçici 32. maddesi uyarınca daha
önce meslekten ihraç edilmiş olanlara imkân tanımak noktasında açık bir takdir
yetkisinin bulunduğu vurgulanarak bu takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet
gereklerine uygun olarak kullanılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun
yapılan idari soruşturma sonucunda gerek kendi ifadesinden gerekse
meslektaşlarının beyanlarından uyuşturucu temini ve kullanımı faaliyetinde
bulunduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun birlik içinde
hız limitlerini aşarak askerî araç kullanması nedeniyle beş gün göz hapsi
cezası da almış olduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun idari soruşturma
sırasında ifadesi alınırken iradesinin fesada uğratıldığını veya zorlandığını
ortaya koyan bir kanıt bulunmadığı ve dosya içindeki bilgilerin hükme ulaşmak
için yeterli olduğu hususlarının altı çizilmiştir. Ayrıca disiplin hukuku
ilkeleri çerçevesinde değerlendirme yapıldığından masumiyet karinesinin
ihlalinin de söz konusu olmadığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak idarenin takdir
yetkisini objektif ölçülere uygun bir biçimde kullanmak suretiyle işlem tesis
ettiği kanaatine varılmış ve ret gerekçesi oluşturulmuştur.
11. Başvurucu, ret hükmünü 13/5/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 6/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 926 sayılı Kanun'un geçici 32. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun
yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek
Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya
vefatları hâlinde hak sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için
altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına
başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya
reddine en geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık
amacıyla sadece gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere
gerektiğinde komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile
kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay
Başkanlığınca en geç altmış gün içinde Milli Savunma
Bakanlığına gönderilir."
13. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde;
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
...bilirkişi, keşif, delillerin tespitine... ilişkin hükümleri uygulanır.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 27/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; benzer durumda olan personelin talebinin kabul
edildiğini, aleyhine yapılan ayrımcı uygulama nedeniyle Anayasa'nın 10.
maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
16. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen
ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
33).
17. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun,
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50). Somut
olayda başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden
yararlandırılmaması nedeniyle ayırımcılığa maruz kaldığını belirtmiş olmakla
beraber, kendisine hangi temele dayalı olarak ayırımcılık yapıldığına ilişkin
herhangi bir beyanda bulunmadığı gibi, belirtilen iddiasını temellendirecek
herhangi bir somut bulgu ve kanıt da sunmamıştır. Bu nedenle eşitlik ilkesine
ilişkin ihlal iddiasının temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi
gerekmektedir.
18. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, gerek 926 sayılı Kanun'un 32. maddesinden
yararlanma talebi reddedilirken ve gerekse yargılama aşamasında işleme esas
alınan olgular yönünden tanık ifadesine başvurulmadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu her ne kadar meslekten ihraç
edildiği dönemde savunmasının alınmadığını belirterek ihlal iddiasında bulunmuş
ise de somut bireysel başvuruya temel olan yargılama süreci meslekten ihraç
işlemine değil 926 sayılı Kanun'un 32. maddesinden yararlanma talebinin reddine
dair işleme ilişkindir. Bu bağlamda başvurucunun meslekten ihraç işlemine
yönelik iddialarının değerlendirilmesi mümkün değildir. Başvurucunun 926 sayılı
Kanun'un 32. maddesinden yararlanma talebinin reddine dair işleme ilişkin yargı
sürecine yönelik tanık delili iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
21. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmektedir (Güher Ergun ve
diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Silahların eşitliği
ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara
tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma
düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile
getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
22. 6/1/1892 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nda yazılı yargılama usulü benimsendiğinden ve yazılı yargılama usulünde
duruşma istisnai olduğundan idari yargılama makamının gerekli bilgi ve
belgeleri somut olayın özelliğine göre resen araştırıp bulması kurala
bağlanmıştır. İdari yargılamada geçerli olan yazılı yargılama usulünün doğal
sonucu olarak inceleme evrak üzerinde yapılmakta, iptal davalarında taraflardan
birinin isteği üzerine veya mahkeme tarafından resen duruşma icra edilebilmekle
birlikte burada da ancak tarafların dilekçe ve savunmalarında ileri sürdükleri
sebep ve deliller tartışılabilmektedir. 2577 sayılı Kanun'un 18. maddesinde
davacı ve davalı taraf dışında ayrıca tanık dinlenmesine ilişkin düzenlemeye
yer verilmediği, bu Kanun'da düzenlenmeyen ve sayma yolu ile belirtilen
konularda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
hükümlerinin uygulanması öngörülmüş ise de sayılan hususlar arasında tanık
dinlemeye yer verilmediği, bu düzenlemelerin bir neticesi olarak idari
yargıdaki yerleşik uygulamada tanık dinleme yoluna gidilmediği anlaşılmıştır (İlker Erdoğan, B. No: 2013/316, 20/4/2016,
§ 33).
23. Delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin
davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin esasen derece
mahkemelerine ait olduğu, derece mahkemelerinin dava konusuna, elde edilen
delillerin ağırlığına ve iddia ile savunmalara göre tanık beyanı, keşif icrası
ve bilirkişi incelemesi gibi delilleri toplamama veya incelememe konusunda takdir
yetkisine sahip olduğu dikkate alındığında (İlker
Erdoğan, § 34) tanık dinlenilmemesine ilişkin ileri sürülen hususun
silahların eşitliği ilkesi ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ilkesine yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, ortada kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü
olmamasına karşın kendisine suç isnat edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşruluğunun açık olduğu başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
27. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş
bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.
Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan
suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat
mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak
nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
28. Kişinin suçluluğunu ima ya da kabul eden bir yargı kararı
söz konusu olmadıkça sadece soruşturma açılmış olması da disiplin veya idari
yaptırım işlemlerinin başlatılması veya uygulanması için yeterli görülebilir (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013,
§ 65).
29. Masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus kamu
makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya
kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza
mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge
düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip
Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018,§ 47).
30. Somut olaya bakıldığında başvurucu 2007 yılında uyuşturucu
temini ve kullanımı faaliyetinde bulunduğu için meslekten çıkarılmıştır. 2011
yılına gelindiğinde ise başvurucu 926 sayılı Kanun'un geçici 32. maddesi ile
sağlanan imkânlardan faydalanmak için Millî Savunma Bakanlığına başvurmuş ancak
talebi meslekten çıkarılma gerekçeleri dikkate alınarak reddedilmiştir. Mevcut
bireysel başvuruya konu olan yargılama sürecinde başvurucunun meslekten
çıkarılma süreci olgusal olarak ele alınmış, çıkarılma sürecine ve sebeplerine
dair bir hukuki değerlendirme yapılmamıştır. Kararda başvurucu hakkında
herhangi bir suça ilişkin olarak bir saptamada bulunulmadığı görülmüştür.
Mahkeme, sonuçlarını doğurmuş bir ihraç işlemini olgusal olarak ele almış ve
idare hukuku ilkeleri kapsamında idarenin takdir yetkisi ile ilgili mevzuatı gözönünde bulundurarak sonuca ulaşmıştır.
31. Bu hâle göre Mahkeme tarafından ilgili mevzuat ve somut
olayın koşulları değerlendirilmek suretiyle işlemin hukuka uygun olduğunun
tespit edildiği görüldüğünden masumiyet karinesinin ihlal edilmediğinin açık
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesinin ihlal
edilmediğinin açık olduğu anlaşılan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.