TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ETEM AYKAÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/10633)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucular
|
:
|
1. Etem AYKAÇ
|
|
|
2. Özkan RONA
|
|
|
3. Veli ÖZKAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Cemile KÜÇÜK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir toplantıya katılan başvurucuların
cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme hakkını ihlal
ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 3/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2016/10633, 2016/10634 ve 2016/10635 numaralı bireysel
başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması
nedeniyle 2016/10633 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve
incelemenin 2016/10633 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına
karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular, öğretmen olarak görev yapmaktadır. Olay
tarihinde başvuruculardan Özkan Rona, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası
Bursa Şubesi başkanıdır.
10. Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Eğitim Sendikası,
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası ve
Aktif Eğitimciler Sendikasının Bursa Şubeleri, gerçekleştirilen okul müdürleri
atamalarını protesto etmek amacıyla 10/9/2014 tarihinde çeşitli sivil toplum
kuruluşlarının da katılımıyla bir yürüyüş organize etmiştir. Yürüyüş kapsamında
Bursa İl Millî Eğitim Müdürlüğü (Müdürlük) önünde bir basın açıklaması
yapılması planlanmıştır.
11. 10/9/2014 tarihinde aralarında başvurucuların da bulunduğu
grup saat 12.30'da Şehreküstü Meydanı'nda toplanmaya başlamıştır. Yürüyüş
başlamadan önce emniyet görevlileri ile gerçekleştirilen görüşmede, yapılacak
konuşmalar ve basın açıklamasının ardından Bursa İl Millî Eğitim müdürü ile
katılımcı sendikaların şube başkanlarının yüz yüze görüşmeleri konusunda
mutabık kalınmıştır. Anılan grup saat 13.00'te hareket etmiş, Fevzi Çakmak
Caddesi'ni takip ederek Müdürlük önüne gelmiştir. Yürüyüş esnasında kamu
düzenini aksatan herhangi bir olay yaşanmamıştır.
12. Müdürlük önünde her sendikanın şube başkanı toplanan gruba
hitaben konuşma yapmıştır. Yapılan konuşmalar yaklaşık 35 dakika sürmüştür. Son
konuşmayı gerçekleştiren sendika temsilcisi konuşmasını sonlandırırken sendika
başkanları olarak il millî eğitim müdürü ile görüşeceklerini, gruptan isteyen
kişilerin de ilgili birimlerle görüşme yapabileceklerini söylemiştir.
13. Sendika şube başkanlarının Müdürlük binasına girmesinin
hemen ardından gruptan bazıları da içeri girmek istemiştir. Bu arada giriş
kapısı önünde görev alan sivil polisler grubun içeri girmesini hat oluşturmak
suretiyle engellemiştir. Buna karşın içeri girmek isteyen grubun giriş
kapısında bulunan sivil polislere yüklenmesi sonucu arbede yaşanmış ve Müdürlük
girişi kapanmıştır. Ardından daha önceden Müdürlük içinde tedbir alan emniyet
görevlileri kapıya gelerek grubun önünde hat oluşturmuş ve grup içeri alınmamıştır.
14. Emniyet görevlileri tarafından şube başkanlarına, müzakerede
temsilci bazında içeriye girileceğinin söylendiği hatırlatılmıştır. Bu teklifin
kendileri tarafından da kabul edildiği, çıkan gerginliğe gerek olmadığı,
temsilcilerin içeriye girebileceği ve diğer grubun Millî Eğitim Müdürlüğünün
önündeki geniş alanda bekleyebileceği ifade edilmiştir. Daha sonra özel kalem
müdürü kapıya gelerek gruba hitaben toplu hâlde içeriye giremeyeceklerini ancak
sendika yöneticilerinden heyet oluşturmak suretiyle içeriye girilebileceğini
topluluğun önünde beyan etmiştir.
15. Sendika yöneticilerinin Müdürlük binasına girmekte ısrarcı
olduklarını ifade etmelerinin ardından grup, kapı önünde bulunan polis
memurlarına tekrar toplu hâlde yüklenmiştir. Bu arada yapılan eylemin kanunsuz
olduğu, eylemin derhâl sonlandırılması gerektiği, aksi takdirde yasal işlem
yapılacağı ses yayın aracıyla anons edilmiştir. Akabinde içeri girmeye çalışan
grup, kademeli güç kullanmak ve iteklenmek suretiyle merdivenlerden bahçe kısmına
indirilmiş; Müdürlük bina girişi güvenliğe alınmıştır. Bu esnada Müdürlük giriş
kapısının camlı bölmesi ile bir polis kalkanı kırılmış, bir polis memuru da
basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmıştır. Yaşananların
ardından gruba hitaben sendikaların temsilcileri tarafından teşekkür
konuşmaları yapılmış ve sonrasında grup olaysız bir şekilde dağılmıştır.
16. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) söz konusu toplantı
ve gösteri yürüyüşüne katılanlar hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma
sonucunda Savcılık başvurucular hakkında kamu malına zarar verme ile kanuna
aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların
hareketlerine katılma suçlarından 14/1/2015 tarihinde iddianame düzenlemiştir.
17. Başvurucular da dâhil yirmi yedi kişinin yargılandığı dava
Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür. Mahkeme 25/2/2016
tarihli kararında; başvurucuların Müdürlük binasına girme konusunda ısrarcı
olduklarını, polis memurlarına doğru toplu hâlde yüklenildiğini ve uyarı
anonslarına uymamaları sonucu arbede yaşandığını belirtmiştir. Olay yerinin
görüntülerini içeren dokümanları ve sanık savunmalarını birlikte değerlendiren
Mahkeme, başvurucular hakkında kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Başvurucular, mala zarar verme suçundan
ise beraat etmişlerdir.
18. Başvurucular, HAGB kararına itiraz etmiştir. İtirazı
inceleyen Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi 20/4/2016 tarihinde itirazı
reddetmiştir. Karar, başvurucuların vekiline 5/5/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucular 3/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kanuna aykırı toplantı veya gösteri
yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine katılanlar,
fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir
yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
B. Uluslararası Hukuk
21. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin
ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının verildiği kararlar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
[GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30 ve Ömer
Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-37.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 9/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucular; yürüyüşün tamamen barışçıl bir şekilde
gerçekleştiğini, yerleşik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına uygun
olarak gerçekleştirdikleri eylemlere devletin tolerans göstermesi gerektiğini
ifade etmişlerdir. Haklarında verilen cezanın yarattığı caydırıcı etkiye dikkat
çeken başvurucular ifade özgürlüğü ile sendika ve toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özü toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin olduğundan iddialarının bir bütün
olarak Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
25. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
27. Başvurucular hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedilmesi
ve başvurucuların 5 yıl denetimli serbestlik tedbiri altına alınmasının
toplantı hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
29. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
30. 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
31. Başvurucular hakkında açıklanması geri bırakılan hürriyeti
bağlayıcı ceza verilmesine ilişkin kararın kamu
düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumda
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
32. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan
Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No:
2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
33. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün
ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir
toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de
geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, §
34; Ali Rıza Özer ve diğerleri §
115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer
Faruk Akyüz, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu
sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine
bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35;
Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b) Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
34. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir (Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM,
E.2018/69, K.2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017,
§ 18). Toplantı hakkı üzerindeki sınırlamanın kamu düzeninin korunması gibi
demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına
yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca
ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en
hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla
birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan
Ögüz Canan, § 32; sendika
hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev
hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası
[GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
35. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin toplantı ve
gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir
dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda
varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru
amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan, § 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 74; Adalet Mehtap Buluryer, §
104).
36. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların toplantılara ve gösteri
yürüyüşlerine müdahale ederken toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir
menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut
olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı
hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan,
§§ 33, 56; Ferhat Üstündağ, § 48;
sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; ifade özgürlüğü
bağlamında Bekir Coşkun, §§ 44,
47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49,
50).
(c) Barışçıl Toplantı
Hakkı
37. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle değiştirilmesi, gerçekleştirilmesi savunulan siyasi
fikirlerin toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilme imkânı
kişiye sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan,
§ 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri,
§§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman
Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve
diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk
Akyüz, § 54).
(d) Sınırlamanın Niteliği
38. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar
bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere
aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür
toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §
81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin
demokratik toplumda gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86).
39. Bununla birlikte güvence altına alınan toplantı hakkını
kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması
gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
§ 76). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını
kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen
davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin
gereğidir (Dilan Ögüz Canan, §
36; Osman Erbil, § 54).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Somut olayda başvurucuların içinde bulunduğu grup, yeni
eğitim-öğretim yılının başlamasına bir hafta kala okul müdürü atamalarını
protesto etmek amacıyla Şehreküstü Meydanı'nda toplanarak Müdürlük önüne
yürümüş ve burada bir basın açıklaması yapmıştır. Başvurucuların eğitim
alanındaki atamaları barışçıl bir şekilde eleştirmelerine, endişelerini veya
fikirlerini toplu olarak ifade etmelerine demokratik bir toplumda imkân
tanınmalıdır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda devlet yetkililerinin sabırlı ve
hoşgörülü bir tutum takınması beklenir (Gülşah
Öztürk ve diğerleri, § 77).
41. Başvurucuların yürüyüşleri ile başlayan ve dağılmalarına
kadar geçen süreçte (bkz. §§ 12-16) polisin sabırlı ve hoşgörülü davranmadığına
yönelik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Aksine emniyet görevlileri
gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasının amacına ulaşmasına katkı
sağlayacak davranışlar sergilemiştir. Bu davranışlar kapsamında emniyet
görevlileri öncelikle grubun Müdürlük kapısına yönelerek içeri girmek istediği
ilk teşebbüsü sadece bir hat oluşturarak bertaraf etmiştir. İkinci olarak
yetkililer, sendikaların oluşturacağı bir heyetin görüşme yapabileceğini
belirtmiş, grubun oluşturulan hattı aşarak ikinci kez içeri girme teşebbüsünde
birkaç defa uyarı anonsu yaptıktan sonra kalkanlarıyla itmek suretiyle gruba
orantılı bir müdahalede bulunmuş ve Müdürlüğün giriş kapısından grubu
uzaklaştırmışlardır. Dolayısıyla emniyet görevlilerinin bu şekildeki yaklaşımı
olayın akışına göre kademeli ve orantılı olup somut olayda başvuruculara
barışçıl toplantı ve gösteri düzenleme haklarını kullanmaları için kendilerine
gerekli hoşgörü ve sabrın gösterilmediği, endişelerini ve muhalif görüşlerini
dile getirme fırsatı verilmediği söylenemez.
42. Öte yandan başvurucuların yürüyüş esnasında ve Müdürlük
önünde yapılan konuşmalar süresince kamu düzenini bozan ya da bu tehlikeyi
ortaya çıkaran davranışları bulunmamaktadır. Başvurucular, yapılan konuşmaların
ardından birbirine yakın aralıklarla iki defa Müdürlük binasına girmek için
polis hattını aşmak istemiş ancak her defasında orantılı polis müdahalesi ile
karşılaşmışlardır. Bu esnada başvurucular ile polis arasında temas yaşanmakla
birlikte başvurucuların polise tekme veya tokat atmak ya da sopa ve benzeri
aletlerle vurmak gibi herhangi bir fiziki saldırısı olmamıştır. Başvurucuların
ikinci kez Müdürlük binasına girme denemelerinde dağılmaları için yapılan uyarı
anonslarına uymayarak polis tarafından oluşturulan güvenlik hattına tekrar
aşmaya çalışmaları haklarını kullanırken sahip oldukları ödev ve sorumluluklara
aykırı olduğu söylenebilirse de bu durum somut olayda kamu düzenini bozucu bir
etkiye yol açmamıştır. Son olarak başvurucuların olaysız dağıldıklarını,
dağılmaları esnasında herhangi bir polis müdahalesi yaşanmadığını ve kamu
düzenini aksatan bir davranışlarının da bulunmadığını dikkate almak gerekir.
43. İlk derece mahkemesi kararına bakıldığında toplantı ve
gösteri yürüyüşünün barışçıl olup olmadığı, eylem nedeniyle toplumsal hayatın
etkilenip etkilenmediği ve kamu düzenin bozulup bozulmadığı hususlarının
değerlendirilmediği görülmektedir. Kararda, toplantının olaysız şekilde ve
kendiliğinden dağıldığı da gözönüne alınmamıştır. Dolayısıyla ilk derece
mahkemesi tarafından müdahalenin zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşıladığı,
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konamamıştır.
44. Her toplantı ve gösteri yürüyüşü doğası gereği günlük
hayatın akışında belli bir karışıklık ya da rahatsızlığa sebep olabileceği gibi
belli bir gerginliği ve kargaşayı da bünyesinde taşır (Eylem Onuk, B. No: 2015/8018, 15/11/2018,
§ 51, Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 119; Ömer Faruk Akyüz, § 57; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 69). Bu
bağlamda başvurucuların yürüyüşü ile başlayan ve dağılmalarıyla sona eren
sürece bir bütün olarak bakıldığında toplantı ve gösterinin barışçıl
niteliğinin ortadan kalktığı sonucuna ulaşmak mümkün gözükmemektedir. Bu
tespitler ışığında başvurucuların cezalandırılmaları şeklindeki müdahalenin
somut olayda zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği söylenemez.
45. Nitekim somut olayda başvurucuların her biri 1 yıl 3 ay
hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmıştır. Başvuruculara verilen ceza
ertelenmiş olsa bile HAGB kararı nedeniyle başvurucular beş yıl denetim altına
alınmıştır. Haklarında HAGB kararı verilen o dönemde sendika üyesi olan, tekrar
bir toplantı veya gösteri yürüyüşüne katılmaları kendilerinden beklenebilecek
olan başvurucuların bir toplantıya veya yürüyüşe katılmaları ve mahkûm olmaları
durumunda mahkûmiyet hükmü açıklanacaktır. Dolayısıyla başvurucular,
katıldıkları barışçıl bir gösteri nedeniyle beş yıl boyunca 1 yıl 3 ay hapis
cezasının infaz edilme tehdidine maruz kalacak; verilen HAGB kararının sendika
üyesi olan başvurucular için herhangi bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılıp katılmama yönünde caydırıcı bir etkisi olacaktır (Osman Erbil, § 71).
46. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde mevcut başvuruda
Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçların
gerçekleştirilmesi için gerekli görülen önlemler ile başvurucuların aynı
maddenin birinci fıkrası kapsamındaki hakları arasında adil bir denge
sağlanamamıştır. Dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun
olduğu söylenemez.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 34.
maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
49. Başvurucular, yeniden yargılama talebinde bulunmuşlardır.
50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin
ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki
kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama
sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu
öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
53. İncelenen başvuruda, başvurucular hakkında hapis cezasına
hükmedilmesi ve başvurucuların 5 yıl denetimli serbestlik tedbiri altına
alınması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 16. Asliye Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 718,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.718,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/163, K.2016/204)
GÖNDERİLMESİNE,
D. 718,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.718,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.