logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İsrafil Şimşek ve diğerleri [1.B.], B. No: 2016/10673, 28/11/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSRAFİL ŞİMŞEK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/10673)

 

Karar Tarihi: 28/11/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucular

:

1. İsrafil ŞİMŞEK

 

 

2. Metin ŞİMŞEK

 

 

3. Saliha ŞİMŞEK

 

 

4. Sinan ŞİMŞEK

Vekilleri

:

Av. Elvan KAKICI ŞİMŞEK

 

 

Av. Burhan ŞİMŞEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; zorunlu askerlik hizmeti sırasında meydana gelen intihar olayı nedeniyle yaşam hakkının, bu olay üzerine açılan tam yargı davası sonucunda aleyhe yüksek miktarda vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/6/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular İsrafil Şimşek, Saliha Şimşek, Metin Şimşek ve Sinan Şimşek, Foça 7'nci Jandarma Komando Eğitim Alay Komutanlığında (Alay Komutanlığı) zorunlu askerlik hizmetini ifa etmekteyken 22/1/2013 tarihinde vefat eden Y.Ş.nin sırasıyla babası, annesi ve kardeşleridir.

9. Y.Ş. aldığı acemi askerlik eğitimini müteakip 7/8/2012 tarihinde Alay Komutanlığına katılmış, askerlik hizmeti öncesinde marangozluk yaptığını bildirmesi üzerine de marangozhanede görevlendirilmiştir.

10. Y.Ş.ye, emniyet ve nöbetle ilgili talimatların yanında mesai saatleri içinde ve dışında bölük komutanının emri olmadan iş birimini açık bulundurmayacağına, izinsiz işe başlamayacağına ve marangozhanede mesai saatleri dışında kesinlikle çalışmayacağına ilişkin emirleri içeren görev talimatları tebliğ edilmiştir.

11. Y.Ş. ile aynı yerde zorunlu askerlik hizmetini yapan J. Çvş. A.E.nin yastığının altına koyduğu cüzdanı 21/1/2013 tarihi akşamında çalınmıştır.

12. Aynı gün saat 23.00'e kadar aramasına rağmen cüzdanını bulamayan J. Çvş. A.E., 22/1/2013 tarihinde saat 01.00-03.00 arasında Y.Ş. ile birlikte su deposu mevkiinde nöbet tutmuştur.

13. J. Çvş. A.E.ye göre nöbet esnasında Y.Ş. cüzdanı kendisinin çaldığını söyleyip cüzdanı tuvalete atmasından sonra sifonu çektiğini anlatmıştır.

14. Y.Ş. saat 03.10 sıralarında, tüfeğine ait iki şarjörü doldur-boşalt işlemini yapmadan şarjör dolabının üzerine bırakmış, tüfeği de sözlü şekilde silahlık nöbetçisi olarak görevlendirilen J. Çvş. S.A.ya teslim etmiştir.

15. Koğuş içinde J. Çvş. A.E., Y.Ş.nin cüzdanı çaldığını ikrar ettiğini ve cüzdanı bulamadıklarını söyleyip ona bir tokat atmıştır.

16. J. Çvş. A.K. de duruma kızıp Y.Ş.nin ensesine bir tokat atmıştır.

17. J. Er. U.E. ve A.E. yanlarına Y.Ş.yi de alarak o günün nöbetçisi olan J. Uzm.Çvş. M.A.nın yanına gidip olayı anlatmışlardır.

18. J. Uzm.Çvş. M.A., konuyla sabah ilgileneceğini söyleyerek devriye görevine çıkmıştır.

19. Y.Ş. sonraki nöbetçinin yerine de nöbet tutacağını beyan ederek silahlık nöbetçisi J. Çvş. S.A.dan tüfeğini alıp marangozhaneye girmiş ve kapıyı arkadan kilitlemiştir. Silah takip defterine göre su deposu mevkiinde 03.00-05.00 saatleri arasında nöbet tutacak askerler tüfeklerini saat 02.30'da teslim almışlardır.

20. J. Uzm.Çvş. M.A.nın konuşmak için çağırtması üzerine Y.Ş.nin yokluğu fark edilmiştir.

21. Kim olduğu tespit edilemeyen bir askerin Y.Ş.yi marangozhaneye girerken gördüğünü söylemesi üzerine kapısı kilitli olan marangozhane, temin edilen anahtar yardımıyla saat 06.50 sıralarında açılmıştır.

22. Y.Ş. başından yaralı olarak, bir sandalye üzerinde oturur vaziyette bulunmuş; kendisine ait tüfeğin de bahsedilen sandalyeye dayalı olduğu fark edilmiştir.

23. Aliağa Devlet Hastanesine sevk edilen Y.Ş. saat 08.20 sıralarında vefat etmiştir.

24. Olaydan haberdar edilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Turan/Bayraklı/İzmir Güney Deniz Saha Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) ölüm olayı hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır.

25. Yürütülen ceza soruşturması kapsamında;

i. Olay yeri incelenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş ve olay yerinin resimleri çekilmiştir. Yapılan olay yeri incelemesi neticesinde bir tüfek, bir mermi kovanı ve bir mermi çekirdeği gömlek parçası ile bir sigara izmariti bulunmuştur. Tüfekte parmak izine rastlanmamıştır.

ii. Olay yerinden elde edilen bir kovan ile bir mermi çekirdeği gömlek parçasının başvurucuların yakınına ait tüfekten atıldığı ve söz konusu tüfeğin çalışır vaziyette olduğu saptanmıştır.

iii. Y.Ş.nin sağ el üstü ve sağ yüz yan svaplarında atış artığı bulunduğu tespit edilmiştir.

iv. Olay yerindeki koltuk, zemin ve olayda kullanılan tüfek üzerinden alınan kan örnekleri ile olay yerinden elde edilen sigara izmaritinden elde edilen DNA profillerinin Y.Ş.ye ait DNA profilleriyle aynı olduğu anlaşılmıştır.

v. Y.Ş.nin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması sonucu öldüğü belirlenmiştir. Otopsi raporuna göre atış, bitişik atış mesafesinden yapılmıştır.

vi. Y.Ş.ye ait taşınabilir bellek incelenmiş ancak soruşturmaya konu olabilecek herhangi bir veri bulunamamıştır.

vii. Y.Ş.ye ait Rehabilitasyon ve Danışmanlık Merkezi kaydının bulunmadığı saptanmıştır.

26. Askerî Savcılığın istinabe yoluyla beyanına başvurduğu başvurucular, yakınlarının maddi ve manevi herhangi bir probleminin olmadığını beyan etmişlerdir.

27. Askerî Savcılık; Bölük Komutanı Ö.A.nın, marangozhane ile ilgili kısmın komutanı J. İs. Bçvş. C.Ç.nın, J. Çvş. M.A.nın,olay günü doldur-boşalt işlemi yaptırmakla ve nöbetçi askerlere şarjör teslim edip nöbet bitiminde nöbetçi askerlerden şarjör teslim almakla görevli J. Uzm. Çvş. H.M.A.nın, J. Çvş. A.E.nin, başvurucuların yakını ile birlikte marangozhanede çalışan J. Er M.B.nin, başka askerlere nazaran başvurucuların yakını ile daha çok iletişim hâlinde olan J. Er B.U. ile J. Er So.A.nın ifadelerini almıştır.

28. J. Er M.B., mesai başlangıcında komutanlarından aldıkları marangozhanenin anahtarını mesai sonrasında yine komutanlarına verdiklerini, J. Uzm. Çvş. H.M.A. ise nöbet sonrasında Y.Ş.den teslim aldığı mühimmatın eksik olmadığını söylemiş ancak ifadesine başvurulanlardan hiçbiri Y.Ş.nin sıkıntılı bir hâletiruhiye içinde olduğuna veya anormal davranışlar sergilediğine ilişkin bir beyanda bulunmamıştır.

29. Yürüttüğü soruşturma sonunda Askerî Savcılık, başvurucuların yakınının kendi iradesi ile intihar ettiği gerekçesiyle olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.

30. Kovuşturmasızlık kararı başvurucular İsrafil Şimşek ve Saliha Şimşek'e 12/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

31. Olaydan hemen sonra askerî yetkililerce oluşturulan İdari Tahkikat Heyeti de olay hakkında bir idari soruşturma yürütmüştür.

32. İdari Tahkikat Heyeti, yürüttüğü idari soruşturma kapsamında bazı subay, astsubay ve uzman çavuş ile birtakım er ve erbaşın ifadelerine başvurmuştur.

33. J. Er M.B., ceza soruşturması kapsamında verdiği ifadesinin aksine mesai dışındaki bakım ve onarım faaliyetleri için marangozhanenin anahtarının kendisinde ve Y.Ş.de bulunduğunu, olay günü de marangozhanenin kendisinde bulunan anahtar yardımıyla açıldığını beyan etmiştir. Bununla birlikte Y.Ş.nin psikolojik sorunlarının bulunduğuna veya normal davranmadığına yönelik beyanda bulunan kimse olmamıştır.

34. İdari Tahkikat Heyetince hazırlanan idari tahkikat raporunda, Y.Ş.nin tüfeği ile kafasına ateş ettiği ve olayın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.

35. Onayına sunulan idari tahkikat raporuna J. Komd. Okl. ve Eğt. Mrkz. Komutanı; olay günü nöbetçi olan nöbetçi astsubayın, doldur-boşalt istasyonu nöbetçi astsubayının ve iş ocağı anahtarının verilen emir ve talimatlara aykırı olarak müteveffanın üzerinde olması nedeniyle takım komutanı ile bölük komutanının birlik komutanınca ikaz edilmesinin uygun olacağına dair kanaatini not etmiştir.

36. Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı, başvurucular İsrafil Şimşek ile Saliha Şimşek'e ayrı ayrı 18.000 TL ölüm yardımı yapılmasına karar vermiştir.

37. Başvurucular, somut herhangi bir husus belirtmeden yakınlarının ölmemesi için gerekli tedbirlerin alınmadığını ve devletin olayın meydana gelmesinden hem kusuru nedeniyle hem de kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğunu belirterek Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesi nezdinde tam yargı davası açmışlardır. Başvurucular 28/3/2014 havale tarihli dava dilekçelerinin reddi üzerine hazırladıkları 3/7/2014 havale tarihli dava dilekçelerinde baba ve anne için ayrı ayrı 40.000 TL maddi, 20.000 TL manevi; kardeşler için ise ayrı ayrı 22.500 TL maddi, 17.500 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.

38. AYİM İkinci Dairesi başvurucuların yakınının intihara yönlendirildiğine dair delil bulunmadığı, ölüm olayına bir başkasının da dâhil olmadığı, başvurucuların yakınına yönelik olarak amirlerinin ve arkadaşlarının kötü bir yaklaşım ve davranışlarının bulunmadığı ve olayda idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunu gerektirir bir illiyet bağının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararda, davanın reddi nedeniyle başvurucuların davalı idareye maddi tazminat yönünden 12.400 TL, manevi tazminat yönünden ise 1.500 TL vekâlet ücreti ödemesine hükmedilmiştir.

39. AYİM İkinci Dairesinde görevli iki üye, öz itibarıyla nöbet öncesi ve sonrasında nöbetçi arkadaşı ile yaşadığı hırsızlık olayının arkadaşları tarafından duyulmasının müteveffada yaratmış olduğu bir anlık psikolojik durum sebebiyle intiharın gerçekleşmiş olabileceği, hırsızlık olayının duyulmasına rağmen gerekli işlemlerin başlatılmaması ve müteveffanın o anki psikolojik durumu dikkate alınarak kendisine zarar vermemesi için gerekli tedbirlerin alınmaması, nöbetçi olmamasına rağmen müteveffaya silah verilmesi ve mesai sonrasında marangozhanenin anahtarının müteveffada bulunması nedenleriyle olayda hizmet kusurunun bulunduğu düşüncesiyle karara muhalif kalmışlardır.

40. Başvurucuların karar düzeltme istemini AYİM İkinci Dairesi 7/4/2016 tarihinde reddetmiştir.

41. Anılan karar başvuruculara 6/5/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvuru2/6/2016 tarihinde yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

42. Başvuruya konu yargılamanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler."

43. 1602 sayılı mülga Kanun’un "Tebligat ve cevap verme" kenar başlıklı 46. maddesinin başvuruya konu yargılama sürecinde yürürlükte olan dördüncü fıkrası şöyledir:

"Taraflar sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/1 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir. "

44. 1602 sayılı mülga Kanun'un "İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacağı haller" kenar başlıklı 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde; İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ... yargılama giderleri[ne] ... ilişkin hükümleri uygulanır.''

45. 2/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "Yargı giderlerinin kapsamı" kenar başlıklı 323. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “(1) Yargılama giderleri şunlardır:

...

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.

..."

B. Uluslararası Hukuk

46. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu askerlik hizmeti sırasında intiharı önleyici tedbirler alınmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bir başvuruda (Tanışma/Türkiye, B. No: 32219/05, 17/11/2015, §§ 65-67); emri altındaki erlerin vücut ve ruhsal bütünlüğünü koruması gereken başçavuşun profesyonel bir ordunun sorumluluklarını yerine getirmekle görevli olduğu bilinse de öleni darbetmesi eyleminin münferit ve öngörülemez bir eylem olduğunu, hiyerarşik üstlerinin davranışları ile belirgin ve ciddi bir ruhsal bozukluğu bulunmayan erin iki gün sonraki intiharı arasında bir nedensellik bağı kurulamayacağını, olay günü müteveffa ve başçavuş arasında bir sorun yaşanmış olsa da söz konusu gerginliğin disiplin sorunundan ve başçavuşun mesleki yetersizliğinden kaynaklanmış olabileceğinden başka bir şekilde anlaşılmayacağını ve o aşamada intihar ihtimalini öngöremedikleri için askerî yetkilileri suçlamanın askerî yetkilere gerçekçi olmayan ve aşırı bir yük yüklemek anlamına geleceğini belirterek yaşam hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

47. Mahkemenin 28/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

48. Başvurucular; yakınlarının intihar etmeden önceki gün hırsızlıkla itham edilerek tokatlandığını, olayın bir uzman çavuşa haber verildiğini ancak anılan uzman çavuşun 04.00-06.00 saatleri arasında devriyesi olduğunu belirterek konuyla ilgilenmediğini, bu olaydan sonra nöbeti olmamasına rağmen yakınlarının silahlığa giderek oradaki görevliden silah aldığını, ilerleyen saatlerde kurallara aykırı olarak üzerinde bulundurduğu anahtar yardımıyla girdiği marangozhanede intihar ettiğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

49. İntihara sebep olabilecek hırsızlık olayının yetkililerce bilinmesine rağmen yakınları hakkında gerekli disiplin işlemlerine başlanmadığını, sözü edilen olay nedeniyle psikolojisinin bozulabileceği gözönünde bulundurulmadığı için yakınlarının yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını ifade ederek askerî yetkililerin olayda kusurlu olduklarını savunan başvurucular; devre arkadaşlarının onur kırıcı davranışlarda bulunup yakınlarını darbetmelerine ve silahlık nöbetçisinin nöbetçi olmayan yakınlarına silah teslim etmesine işaret ederek idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca da olaydan sorumlu olduğunu iddia etmişlerdir. Başvuruculara göre bazı sorunları olduğu bilinen bir askerin ilgisiz bir zamanda silah ve mühimmat istemesinin intihara ilişkin açık bir işaret olupyakınlarının kurallara aykırı biçimde üzerinde taşıdığı anahtar yardımıyla girdiği marangozhane uzun süre silahlı olarak tek başına kalabilmesi intihara zemin hazırlamıştır.

50. Son olarak başvurucular, AYİM'in askerî yetkililerin intihar riskini bilip bilmediklerini veya bilmelerinin gerekip gerekmediğini ortaya koyacak bir inceleme yapmadığını ve kovuşturmasızlık kararında yer alan tanık beyanlarını dikkate almadan verdiği kararda gerektiği gibi işlemediği iddia edilen askerî hizmetle ölüm olayı arasındaki illiyet bağının neden bulunmadığı hususunun yer almadığını öne sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

51. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”

52. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

53. Bir bireysel başvurunun yaşam hakkının maddi boyutu kapsamında değerlendirilebilmesi için yetkili makamların kusura dayalı sorumluluğunun ileri sürülmesi gerekir. Devletin bir ölümden kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu olunduğu iddiasının yaşam hakkı kapsamında incelenebilmesi mümkün değildir (Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 59). Bu nedenle, kusursuz sorumluluk esasına göre devletin ölüm olayından sorumlu olduğuna ilişkin iddialar yönünden bir inceleme yapılmamıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

55. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Sadık Koçak ve diğerleri kararında (B. No: 2013/841, 23/1/2014, §§ 72-76) yer almaktadır.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

56. Sözü edilen ilkeler uyarınca mevcut başvuruda,başvurucuların yakınının intihar etme riskini askerî yetkililerin bilip bilmediği ya da bilmeleri gerekip gerekmediği tespit edilmeli, intihar riski biliniyor veya bilinmesi gerekiyorsa bu riski ortadan kaldırmak için askerî yetkililerin makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıkları incelenmelidir ancak özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında pozitif yükümlülük kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır.

57. Somut başvuruda, ölenin zorunlu askerlik hizmeti öncesinde veya olay gününe kadarki askerlik hizmeti sürecinde intihar girişiminde bulunabileceğini anlamaya imkân verecek psikolojik sorunlar yaşadığına dair hiçbir belirtinin bulunmadığı görülmektedir. Nitekim gerek ceza soruşturması kapsamında ifadesi alınan başvurucular gerekse cezai ve idari soruşturmalar kapsamında beyanları tespit edilen kişiler ölenin ruhsal sorunlarının bulunduğu veya anormal davranışlar sergilediği yönünde bir beyanda bulunmamıştır.

58. Başvurucuların yakını, birlikte zorunlu askerlik hizmetini ifa ettiği bir arkadaşı tarafından hırsızlıkla suçlanmış ve bu olay nedeniyle iki asker arkadaşının tokadına maruz kalmıştır. Ayrıca hırsızlık olayı kendisine aktarılan nöbetçi uzman çavuş, 04.00-06.00 saatleri arasında devriyesi olduğunu belirtip konuyla sabah ilgileneceğini söylemiştir. Ne var ki başvurucuların yakınının o ana kadar açık ve endişe verici bir ruhsal bozukluğunun bulunmadığı dikkate alındığında, askerî yetkilerin anılan olaylar yüzünden başvurucuların yakınının intihar edebileceğini öngörmeleri gerektiği söylenemez.

59. Şüphesiz başvurucuların yakınının marangozhanenin anahtarını üzerinde bulundurması yazılı talimatlara aykırıdır lakin marangozhanede görevli askerlerin mesai dışındaki bakım ve onarım faaliyetleri için marangozhanenin anahtarını üzerlerinde bulundurmaları sıra dışı ve o güne mahsus bir durum değildir (bkz. § 33). Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, başvurucuların yakınının marangozhanenin anahtarını üzerinde taşıması ile intiharı arasında nedensellik bağı kurulamayacağı görüşündedir.

60. Nöbetçi uzman tarafından şifahi olarak silahlık nöbetçisi olarak görevlendirilen S.A. bir başkasının yerine de nöbet tutacağını beyan eden başvurucuların yakınına Silah Takip Defterini kontrol etmeden tüfeğini vermiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesine göre, askerî yetkilerin hırsızlık ve/veya tokat atma hadisesi yüzünden başvurucuların yakınının intihar edebileceğini öngörmeleri gerektiğinin söylenemeyeceğine dair tespit ve ölenin tüfeğini teslim alması ile intiharı arasındaki sürenin kısalığı da dikkate alındığında, ölenin hiyerarşik üstlerini tüfek teslimine engel olmamakla ya da tüfeğin tesliminden haberdar olup intiharı önlememekle suçlamanın yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından askerî yetkililere gerçekçi olmayan bir yük yüklemek anlamına gelecektir.

61. Son olarak başvurucular; AYİM'in askerî yetkililerin intihar riskini bilip bilmediklerini veya bilmelerinin gerekip gerekmediğini ortaya koyacak bir inceleme yapmadığını ve kovuşturmasızlık kararında yer alan tanık beyanlarını dikkate almadan verdiği kararda, gerektiği gibi işlemediği iddia edilen askerî hizmetle ölüm olayı arasındaki illiyet bağının neden bulunmadığı hususunun yer almadığını ileri sürmüş olsalar da AYİM İkinci Dairesince verilen karar ve iki üyenin yazmış olduğu karşıoy (bkz. §§ 38, 39) dosyada mevcut tüm delillerin ve bu arada illiyet bağı meselesinin tartışıldığını ortaya koymaktadır. Bu sebeple askerî hizmetin işleyişinde bazı aksaklıkların yaşandığı görülmekle birlikte yaşam hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

63. Başvurucular; tazminat alacağının miktarının bilirkişi incelemesi ve bazı araştırmalara istinaden mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlendiğini, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam anlamıyla bilinmesinin mümkün olmadığını, AYİM'in bilirkişi incelemesine başvurmadan ve tazminat miktarıyla ilgili bir araştırma yapmadan karar vermesi nedeniyle talep ettikleri tazminat miktarını ıslah yoluyla azaltma fırsatı bulamadıklarını ve bu sebeple yüklü bir vekâlet ücreti ödeme mükellefiyeti ile karşılaştıklarını belirterek adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

2. Değerlendirme

64. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özü aleyhe hükmedilen vekâlet ücretinin yüksekliğine taalluk ettiğinden etkili başvuru hakkı yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.

65. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki ilkeler Anayasa Mahkemesinin şimdiye kadar verdiği birçok kararda belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, §§ 74-77; Fetullah Özbek, B. No: 2014/1581, 23/1/2019, §§ 63-66).

66. Anılan ilkelere göre başvurucuların dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak amacıyla taleplerini yüksek tuttuğu ve davanın reddedilmesi sonrasında aleyhlerine yüksek miktarda vekâlet ücretine hükmedildiği durumlarda mahkemeye erişim hakkının ihlali söz konusu olabilir.

67. Bununla birlikte başvurucuların tam yargı davasını açtıkları tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre dava dilekçesinde belirtilen talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla artırılmasının mümkün olduğu görülmektedir. Bu nedenle mevcut başvuru, şikâyete ilişkin genel ilkeler konusunda atıf yapılan kararlara konu olaylardan farklıdır.

68. Somut başvuruda AYİM İkinci Dairesi, davanın reddi nedeniyle başvurucuların davalı idareye maddi tazminat yönünden 12.400 TL, manevi tazminat yönünden ise 1.500 TL vekâlet ücreti ödemesine karar vermiştir.

69. Başvurucular bahse konu vekâlet ücretlerini ödeme gücüne sahip olmadıklarına ilişkin hiçbir bilgi ve belge sunmamıştır.

70. Başvurucuların kendi tercihleri doğrultusunda dava açtıkları sırada maddi tazminata ilişkin taleplerini yüksek tutmalarını, başvurucular aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin kanuni dayanağının bulunduğunu ve söz konusu vekâlet ücretinin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu gibi başvurucular üzerinde de ağır bir yük oluşturmadığını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu sonucuna varmıştır.

71. Açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(İsrafil Şimşek ve diğerleri [1.B.], B. No: 2016/10673, 28/11/2019, § …)
   
Başvuru Adı İSRAFİL ŞİMŞEK VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2016/10673
Başvuru Tarihi 2/6/2016
Karar Tarihi 28/11/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında meydana gelen intihar olayı nedeniyle yaşam hakkının, bu olay üzerine açılan tam yargı davası sonucunda aleyhe yüksek miktarda vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kişinin intihar riskine karşı korunması İhlal Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
46
56
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 323
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi