TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEMALETTİN BULAMACI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/14830)
Karar Tarihi: 4/7/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Kemalettin BULAMACI
Vekili
Av. Mustafa Gökhan AHİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, internet haber sitesinde yer alan bir habere ve bu haber ile bağlantılı sosyal medya paylaşımlarına erişimin engellenmesi kararı verilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, bilişim ve telekomünikasyon alanında haber yapan www.btdunyasi.net isimli internet sitesinin genel yayın yönetmenidir. Başvurucu bireysel başvuru formunda, Twitter isimli sosyal medya platformunda bulunan hesabından da anılan konulara ilişkin düşünce ve yorumları ile internet sitesinde yayımladığı haberleri paylaştığını belirtmiştir.
9. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) web sayfasında 2016 yılına ait 1. çeyrek elektronik haberleşme sektörü verileri yayımlanmıştır. BTK'nın bu raporu üzerine başvurucu, internet haber sitesi ile sosyal medya hesabında anılan raporda yer alan verilere ilişkin bir haber yayımlamış ve bazı paylaşımlarda bulunmuştur. İnternet haber sitesinde yayımlanan "BTK'nın ... Tutarsızlığı, Devleti Maddi Kayba Uğrattı mı?" başlıklı haberin ilgili kısımları şöyledir:
"Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından her çeyrek yayınlanan 'Pazar Verileri Raporu'nda ... ile ilgili gelir rakamlarının çelişmesi, devleti binlerce belki milyonlarca lira zarara sokuyor olabilir...
....
2015 yıl sonu BTK raporunda, tamamı halka açık şekilde faaliyet gösteren Türkiye'deki telekomünikasyon şirketlerinin rakamlarının, kamuoyuna ve hissedarlarına açıkladığı rakamlar ile örtüşmediğini fark etmiştim. Konuyu araştırdığımda öncelikle ...'nin gelirlerinde bir anormallik olduğunu fark ettim. Konuyu hem araştırdım hem BTK Başkanı [Ö.F.S.ye] ilettim...
BTK, benim uyarımı ve yazdığım yazıyı ciddiye almış olacak ki... Özellikle çok büyük anormalliğin olduğu ... gelirlerinden hareketle, 2016 yılı birinci çeyreğinden itibaren, operatörlerin gelirlerini hem UFRS (Uluslararası Finans Raporlama Standardı) hem de V.U.K. (Vergi Usul Kanunu) raporlamalarını baz alarak yayımlamaya başlamış. Dipnot olarak da cihaz satışları ve cihaz tedarikçileri ile olan alışverişin UFRS ve V.U.K'na göre raporlanan gelirlerde farklılık yaratabildiğini belirtmiş.
...'daki fark 460 milyon TL vergi kaybı
...
UFRS'ye göre ...'nin 2015 gelirleri 8.5 milyar TL'ye yakın. Ancak V.U.K.'na göre gelirleri 6 milyar liranın biraz üzerinde...
Gelirler arasındaki bu fark iki açıdan önemli. Birincisi VERGİ, ikincisi mobil operatörlerin gelirleri üzerinden ödedikleri yüzde 15'lik hazine payı açısından.
2,3 milyar TL'lik gelir farkı, yüzde 20'lik kurumlar vergisi olarak 460 milyon liralık bir kayba işaret ediyor... Şirketler UFRS rakamlarına göre değil, V.U.K. rakamlarına göre vergi öderler. Ancak dünyada hiçbir şirketin UFRS gelirleri ile vergi beyanındaki gelirleri arasında yüzde 30'u aşkın fark bulunmaz. Bulan, bilen birisi varsa lütfen benimle paylaşsın.
Gelelim ikinci konuya... Yüzde 15 hazine payı Devlet, mobil operatörlerle yaptığı imtiyaz sözleşmesi gereği Lisans ücretinin bir kısmını peşin (lisans bedeli) bir kısmını da gelir paylaşımlı olarak tahsil eder. Mobil operatörler, kanunda belirtildiği üzere, gelirlerinin tamamı üzerinden (Vergi Usul Kanunu'ndan bağımsız olarak) her ay yüzde 15'ini hazineye ödemekle mükelleftir.
...'nin gelir rakamı, BTK tarafından 8.5 milyar TL olarak raporlandığına göre, yüzde 15 hazine payının da bu rakam üzerinden hesaplanıyor olması gerekmez mi?
Mevzuatı tam bilmiyorum. Sizleri de yanıltmak istemem. Ancak, BTK resmi raporlarına bu rakamı 8.5 milyar TL olarak geçiriyorsa, bu hesaplamanın da tahsilatın da bu rakama göre yapılması gerekir. İki rakam arasındaki 2.3 milyar TL'lik farktan doğan hazine payı kaybını da varın siz hesaplayın.
Kurul cezalarında da ... gelirleri çelişiyor
İşte Tutarsızlıklar
Abone rakamları yine çelişiyor
İNCELENMELİ
Devletin hem vergi, hem gelir hem de idari ceza tutarlarında kayba neden olabilecek bu rakamsal tutarsızlıkların acil olarak incelenmesi gerekir. Konuyu geçen raporda da olduğu gibi sayın BTK Başkanı [Ö.F.S.ye] ileteceğim. Herhangi bir açıklama yapmak isterse de yazılı açıklamasını, noktası, virgülüne dokunmadan yayımlayacağım.
Ancak telekom sektörünü düzenlemek ve denetlemekle görevli BTK'daki bu rakamsal tutarsızlıkları denetlemek ve incelemek kimin göreviyse, sayın Başbakanımız Binali Yıldırım ve Denizcilik, Haberleşme ve Ulaştırma Bakanımız Ahmet Arslan'ı bu kurumları acilen görevlendirmesi gerektiğini düşünüyorum."
10. Başvurucunun erişimi engellenen sosyal medya paylaşımları da yukarıda yer verilen haber kapsamında yapılmıştır. Anılan paylaşımlar şöyledir:
"- 2015 BTK'nın raporuna göre ...'nın ZARARI neredeyse ... KARINI sıfırlamış.
... Yine ZARAR
- Şu an @BTKbasin kestiği usulsüzlük cezalarına bakıyorum. Cezalarda da ... gelirleri sürekli düşük alınıp ceza kesilmiş.
- ayrıca @BTKbasin UFRS ve VUK arasındaki farka göre ... 345 milyon TL hazine payı ödemesinde de bulunmamış.
- vallahi ben @BTKbasin in YALANCISIYIM...
... 2015'te yaklaşık 460 milyon vergi kaçırmış.
- BTK'nın ... tutarsızlığı devleti milyonlarca lira zarara uğrattı."
11. Hakkında haber yapılan ve sosyal medyada paylaşımda bulunulan mobil operatör şirketi; başvurucunun gerçek dışı paylaşımlarda bulunduğunu, vergi kaçırdığına ilişkin yakışıksız ve mesnetsiz ifadelerle kişilik haklarının zedelendiğini ileri sürerek 17/6/2016 tarihinde söz konusu internet içeriklerine erişimin engellenmesini talep etmiştir. Müşteki, talep dilekçesinin ekine delil olarak rakip firmanın blog sayfasında yazarlar kısmında yer alan başvurucunun öz geçmişinin çıktısını eklemiştir. Anılan öz geçmişte başvurucunun hâlihazırda www.btdunyasi.net'teki aktif görevine devam ettiği, çeşitli dergilerde de aylık köşe yazıları yazdığı belirtilmektedir.
12. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 17/6/2016 tarihinde haber ve sosyal medya içeriklerine erişimin engellenmesine karar vermiştir. Gerekçeli karar şöyledir:
"Talep eden şirketin https://twitter.com adresinde @kemalettin isimli Kemalettin Bulamacı isimli şahsınpaylaştığı içeriklerle vehttp://btdunyasi.net/ isimli internet sitesinde de Turkcell şirketinde çalıştığı paylaşarak başvuran şirketin kişilik haklarına, ticari itibarına zarar verildiğini, haksız menfaat elde etmeyi amaçlayan durumun ortadan kaldırılması, şirketin kurumsal ve markasal itibarının zedelenmemesi için 5651 sayılı kanunun 9/4 maddesi uyarınca söz konusu internet adresindeki tüm yayına yönelik içeriğin erişime engellenmesinekarar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
13. Başvurucunun anılan karara itirazı İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/7/2016 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
14. Başvurucu 18/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Ali Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, §§ 21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu;
i. Uzun yıllardır gazetecilik yaptığını, genel yayın yönetmeni olduğu internet sitesinin de teknoloji, internet ve telekomünikasyon konusunda haber yapan, on iki yıllık geçmişe sahip bir site olduğunu ifade etmiştir. Resmî bir kamu kurumunun verilerine dayanarak telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren bir firma hakkında yayımladığı haber nedeniyle sosyal medya hesabında ve internet sitesinde yer alan bazı içeriklere erişimin engellendiğini belirterek erişimin engellenmesi kararının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
ii. Sulh Ceza Hâkimliğinin haberde dayanılan verilerin ve müştekinin rakip firmada çalıştığı şeklindeki iddialarının doğruluğunu araştırmadan ve savunmasını almadan, gerekçesiz bir şekilde karar verdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
19. Başvuru konusu somut olayda internette teknoloji ve telekomünikasyon alanlarında habercilik faaliyeti yürüttüğünü belirten başvurucunun genel yayın yönetmeni olduğu internet sitesinde belirtilen künyesi incelendiğinde bu sitenin geleneksel basına benzer bir şekilde imtiyaz sahibi, genel yayın yönetmeni, yayın koordinatörü ve editörlerinin bulunduğu; sitede, habercilik faaliyeti çerçevesinde teknoloji, telekomünikasyon ve internete ilişkin haber ve makalelerin yayımlandığı tespit edilmiştir. Ayrıca başvuruya konu yazının konusunun sermayesi halka açık bir şirketin vergiye tabi geliri ile ilgili olduğu ve şirketin vergi yükümlülüğü bağlamında bir nevi gözetleyici görevini yerine getirdiği değerlendirilebilir. Dolayısıyla başvurucunun yürüttüğü faaliyetin geleneksel gazetecilik faaliyetine yakınlığı gözetildiğinde basın özgürlüğü güvencesinden yararlanması gerektiği kabul edilmelidir. Bu itibarla başvurucunun tüm iddiaları ifade ve basın özgürlükleri kapsamında incelenmiştir.
20. Anayasanın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi ve “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“MADDE 26 - Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
“MADDE 28 - Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
22. İnternet üzerinden yayın yapan bir haber sitesinde yayımlanan haber ile internet sitesinin genel yayın yönetmeni olan gazetecinin sosyal medya hesabında yer alan bazı paylaşımlara erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
25. Mevcut başvurunun koşullarında 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. .
ii. Meşru Amaç
26. Başvuruya konu içeriklere erişimin engellenmesine ilişkin kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
27. Somut olaya uygulanan genel ilkelerin geniş anlatımı için Anayasa Mahkemesinin Ali Kıdık (aynı kararda bkz. §§ 41-67) kararına bakılabilir.
(2) 5651 Sayılı Kanun'un 9. Maddesine Dayanan Erişimin Engellenmesi Kararı Hakkında Bazı Tespitler
28. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarına yönelik usulü ayrıntılı bir şekilde incelemiştir (Ali Kıdık, §§ 55-63). Bu usul kanun koyucunun internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin yapılabilmesi, özel hayat ile kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle öngördüğü özel ve hızlı sonuç alınabilecek bir koruma tedbiri kararıdır; dolayısıyla istisnai bir yoldur(Ali Kıdık, § 55).
29. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu internet yayınına erişimin engellenmesi tedbirinin alınmasını ancak görünüşte haklılık veya ilk bakışta (prima facia) haklılık varsa meşru kabul etmekte ve bu usulün ancak internet yayınının kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal ettiğinin daha ilk bakışta anlaşıldığı durumlarda işletilebileceğini belirtmektedir. Buna göre bir kimsenin çıplak resimlerinin veya video görüntülerinin yayımlanması gibi kişilik haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilir (Ali Kıdık, §§ 62, 63).
(3) Şeref ve İtibara Yapılan Müdahalelerde Başvurulabilecek Diğer Hukuki Yollar
30. Anayasa Mahkemesi Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre ilk bakışta ihlal bulunmayan hâllerde kişilik haklarının korunması için genel hukuk ve ceza yollarına başvurulması gerektiği sonucuna ulaşmıştır (Ali Kıdık, §§ 66, 67).
(4) Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
31. Somut olayda erişimin engellenmesine karar verilen haber ve bu haber doğrultusunda yapılan sosyal medya paylaşımları 2016 yılı birinci çeyreği için düzenlenen BTK Pazar Verileri Raporu'na dayandırılmaktadır. Başvurucu; anılan haberde BTK tarafından yayımlanan, Türkiye'de faaliyet gösteren mobil operatör şirketlerinin her birinin gelirini paylaşarak bu operatör şirketlerinden birinin Uluslararası Finans Raporlama Standardı (UFRS) ile 4/1/1961 tarihli ve 2013 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre raporlanan geliri arasında ciddi bir farklılık olduğunu rakamlarla ortaya koymaktadır. Başvurucu bu farkın hem ciddi bir vergi kaybına hem de Hazine payı kaybına yol açtığını ileri sürmektedir. Başvurucu, haberde söz konusu Şirketin kamuoyunu ve hissedarlarını yanılttığını iddia ederek ilgili kamu görevlilerine söz konusu durumun araştırılması ve Şirketin denetlenmesi için çağrıda bulunmaktadır.
32. Müşteki, haber nedeniyle itibarının zedelendiğini ileri sürerek 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre internet içeriğine erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği müştekinin talebini kabul etmiştir. Hâkimlik, müştekinin talep dilekçesine eklediği internet çıktısına dayanarak başvurucunun rakip mobil operatör şirketinde çalıştığını belirtmiş; anılan haber ve paylaşımlar ile müştekinin kişilik haklarına ve ticari itibarına zarar verildiği sonucuna varmış ve internet içeriklerine erişimin engellenmesine karar vermiştir.
33. Öncelikle başvuru konusu haberde devletin vergi kaybına uğratıldığına ilişkin iddiaların resmî bir kamu kurumunun verilerine dayandığı, bu itibarla söz konusu haberde yeterli olgusal temelin bulunduğu kabul edilmelidir. İlk derece mahkemesi, haber ve paylaşımlar ile müştekinin ticari itibarına zarar verildiğini belirtmekle yetinmiş; haberde paylaşılan ve resmî bir kurumun raporuna dayandığı iddia edilen verilerin doğru olup olmadığını araştırmamıştır.
34. İkinci olarak mobil operatör sıfatıyla ülkede faaliyet gösteren ve hisseleri halka açık olarak işlem gören üç şirketten biri olan müşteki ile ilgili haberlerin bilgilendirme değerinin yüksek olduğu tartışmasızdır. Üstelik haberde kamunun önemli bir gelir kaybına uğratıldığı ileri sürülerek ilgili kamu kurumlarından söz konusu durumun araştırılması talep edilmektedir. Bu yönüyle anılan haberin kamusal menfaatlere ilişkin olduğu ve haberin yayımlanmasının kamusal faydası yüksek bir tartışmaya katkı sunduğunda kuşku bulunmamaktadır.
35. Sulh Ceza Hâkimliği; müştekinin dilekçesine eklediği başvurucunun rakip firmanın blog sitesinde bulunan öz geçmişinin yer aldığı internet çıktısını -özgeçmişte yer alan aksi yöndeki bilgilere rağmen (bkz. § 11)- başvurucunun rakip firma çalışanı olduğu şeklinde yorumlamış ve başvurucunun şikâyet konusu haber ve paylaşımlar ile müştekinin ticari itibarına zarar verdiği sonucuna ulaşmıştır. Hâkimlik, müştekinin iddialarına ilişkin daha ileri bir inceleme yapmadığı gibi ticari itibara yönelik zararı da somutlaştırmamıştır.
36. Çelişmesiz bir dava sonucunda yayın içeriğine erişimin engellenmesi kararı verebilmenin ancak hukuka aykırılığın ve kişilik haklarına müdahalenin ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgin olduğu ve zararın süratle giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkün olduğu hatırlanmalıdır (bkz. § 29). Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesi başvurucu tarafından yayımlanan haber ve sosyal medya paylaşımları ile itibara yapıldığı ileri sürülen saldırının çelişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle bertaraf edilmesi ihtiyacını ortaya koyabilmiş değildir. İnternet içeriklerinin incelenmesinden de 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını gerektirecek ağırlıkta bir durum bulunmadığı görülmektedir.
37. İnternet mecralarında yer alan fikir ve kanaat açıklamaları nedeniyle bireylerin itibar hakkına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi edilmesi olduğu nazara alındığında özellikle somut başvuruya konu benzer uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır. Dahası müşteki, açacağı çelişmeli bir hukuk davasında içeriğe erişimin engellenmesi talebini ileri sürme imkânına da her zaman sahiptir (Ali Kıdık, § 86).
38. Sonuç olarak başvurunun bütün koşulları gözönünde tutulduğunda 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca çelişmeli bir yargılama olmaksızın süresiz olarak etki gösteren tedbir mahiyetinde internete erişimin engellenmesi kararı verilmesi için gösterilen gerekçeler ilgili ve yeterli kabul edilemez.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41.Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 57-60) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir.
42. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yayımlanan habere ve sosyal medya paylaşımlarına erişimin engellenmesine karar verilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu nedenle başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239.50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (2016/3051 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. 239.50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.