TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SEFA SİRMEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12029)
|
|
Karar Tarihi: 17/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Sefa
SİRMEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Enver
Arsal YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aynı suçtan iki defa yargılama yapılıp ceza
verilmesi nedeniyle aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama
hakkının; karar sonucunu etkileyebilecek esaslı iddiaların gerekçede
tartışılmaması, isnadın sebebinin ve niteliğinin değiştiğinin bildirilmemesi ve
makul sürede yargılama yapılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. 1949 doğumlu olan başvurucu, 1989 yılında Kocaeli belediye
başkanlığı görevine seçilmiş; bu görevini Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kocaeli
milletvekili seçildiği 3/11/2002 tarihine kadar sürdürmüştür.
9. Başvurucunun belediye başkanlığı döneminde doğal gaz dağıtımı
ile ilgili hizmet vermek üzere Belediye Meclisi kararıyla 15/10/1992 tarihinde
İzmit Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (İZGAZ) kurulmuştur.
Başvurucu, İZGAZ Yönetim Kurulu kurucu üyesi olarak görev yapmıştır.
10. Başvurucunun Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığı
dönemde doğal gaz dağıtım ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı ve bu usulsüzlük
nedeniyle İZGAZ'ın zarara uğratıldığı iddiasıyla bir
kısım belediye çalışanı hakkında soruşturma başlatılmıştır.
11. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığının (Başsavcılık) 8/10/1999 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da
aralarında yer aldığı İZGAZ yetkilileri hakkında hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası
açılmıştır.
12. İddianamenin başvurucunun eylemleri ile ilgili kısmı
şöyledir:
"İzmit Doğalgaz Dağıtım projesi ihalesi
işlemleri ile ilgili olarak bu projenin gerçekleştirilmesi için dört firmadan
16.6.1993 tarihinde teklif istenildiği, ancak henüz teklifler gönderilmeden
tekliflerin cevabı alınmadan önce 10.6.1993 tarihinde değerlendirme tutanağı
düzenlenmesi ve buna ilişkin yönetim kurulu kararı alınması suretiyle işin [S.S.] Konsorsiyuma verilmesinin uygun görüldüğü ve
25.6.1993 tarihinde anılan konsorsiyum ile ön anlaşma ve niyet mektubunun
imzalandığı [İ.G.nin], 14.7.1993 [B.G.nin] 30.7.1993 tarihli cevabi yazılarının dikkate
alınmadığı (...) dolayısıyla işin pahalıya verildiğinin belirlendiği, yapılan
incelemeler sırasında fiktif ve haksız ödemelerle yapıldığı dikkate alındığında
izmit doğalgaz dağıtım projesi işinin pahalıya
verilmek suretiyle İZGAZ A.Ş.nin zararına yol
açıldığı (...) Başbakanlık teftiş kurulu 11 klasörden ibaret geniş inceleme
raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından..."
13. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.1999/669 sıra sayılı
dosyası üzerinden görülmeye başlanan dava henüz sonuçlanmadan Başsavcılık
tarafından bu defa 30/4/2001 tarihli ek bir iddianame düzenlenmiştir. Bu
iddianamede 8/10/1999 tarihli iddianamede adı geçen yüklenici firmadan Hazine
Müsteşarlığının (Hazine) bilgisi dışında borç alındığı ve usulsüz olarak
alınmış bu borcun proje çerçevesinde yüklenici firma tarafından yapılması
gereken fakat yapılmamış işlerden mahsup edilmesi suretiyle usulsüz bir şekilde
geri ödendiği, İZGAZ adına garantör sıfatıyla kredi geri ödemelerini yapmak
zorunda kalan Hazinenin zarara uğratıldığı iddia edilmiştir. Hazinenin zarara
uğraması sonucunu doğuran eylemleri nedeniyle sanıkların cezalandırılmaları
talep edilmiştir.
14. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 20/5/2002
tarihli kararıyla 8/10/1999 tarihli ilk iddianamede yer verilen olaylarla
ilgili suçlar hakkında yargılama aşamasında yürürlüğe giren 21/12/2000 tarihli
ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Salıverilme, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun'un 1. maddesinin (4)
numaralı fıkrası uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasının
ertelenmesine, ek iddianamede belirtilen olaylarla ilgili olarak sanıkların
hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçları yönünden
ise yargılamanın devamına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları
şöyledir:
"Sanıklar Mehmet Sefa SİRMEN ve diğer 13
kişi hakkında Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 8.10.1999 tarihli iddianamesi
ile açılan Hizmet Sebebi ile Emniyeti Suistimal suçu
ile ilgili olarak muhtelif tarihler dikkate alınarak TCK'nun
510, 80 ve 522 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları ile ilgili olarak
yargılama aşamasında anılan iddianameye bağlı olarak dava dosyasının yargılama
aşamasında 22.12.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4616 s.y.dan
sonra ek iddianame ile de 30.04.2001 tarihli yine aynı sanıklar hakkında açılan
her ne kadar ek iddianame tarihinde 1994-1999 tarihi olarak belirtilmiş ise de,
iddianamede anlatılan olayların Başbakanlık soruşturma raporunda belirtilen 23
Nisan 1999 dan sonra da etraflı olarak dosyadaki belgeler ile 2000 Ağustosuna
kadar devam eden İzgaz A.Ş. nin
fatura ve incelemelerinde hizmet sebebi ile emniyeti suistimal
olduğu görülmekle,
TCK nun 80 maddesi
müteselsil suç niteliğinde olup müteselsil suçlar suç tarihinin öncelikle en
son teselsül eden tarihte suç tarihi itibariyle baz alınacağı ancak;
Ana iddianamede belirtilen 08.10.1999 tarihi
itibariyle iddianame ile dava açılmış olmakla birlikte davanın açılması, bu
tarihteki iddianame ile müteselsilliğin kesildiği
sanık vekillerinin ibraz etmiş oldukları savunmalarında belirtildiği şekilde
hak ediş raporunda en son ödemenin 08.10.1998 olduğu görülmekle ana
iddianamedeki olaylarla ilgili olarak yukarıda belirtildiği gibi 22.12.2000
tarihinde yürürlüğe girmesi nedeni ile o tarihten itibaren 4616 s.y.nın hükümlerinin uygulanması gerektiği ek iddianamenin
ise bu yasanın yürürlüğe girmesinden 4 ay gibi yani 30.04.2001 tarihinde
açılmış olması ile bu kazanılmış olan 4616 s.y. ile
ilgili olarak erteleme kararı verilmesi gerektiği halde zuhulen
davaya devam edilmiş olması da
dikkate alınarak ve müteselsilliğin kesildiğinden ana
iddianamedeki dava dosyasındaki olaylarla ilgili olarak açılan yargılamadaki
tüm sanıklar hakkında .... davanın KESİN HÜKME BAĞLANMASININ
ERTELENMESİNE,
(...)
Ek iddianame ile belirtilen ve Başbakanlık
soruşturma raporunda etraflı olarak ve iddianamede anlatılan olaylarla ilgili
sanıklar hakkındaki hizmet nedeni ile emniyeti suistimal
suçları hakkında yargılamanın DEVAMINA,
(...)"
15. Müdahil Hazine Müsteşarlığının itirazı Kocaeli 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/5/2002 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
16.Bunun üzerine başvurucunun da aralarında yer aldığı ek
iddianamedeki sanıklar hakkında 4616 sayılı Kanun uyarınca suç tarihi
itibarıyla 23/4/1999 tarihinden sonraya tekabül eden eylemler yönünden tefrik
edilen dosya Mahkemenin E.2002/424 sıra sayısına kaydedilerek yargılamaya devam
edilmiştir.
17. Yargılama devam etmekte iken 3/11/2002 tarihinde
gerçekleştirilen Milletvekili Genel Seçimi'nde
başvurucunun Kocaeli milletvekili seçilmesi üzerine başvurucu yönünden davanın
durmasına ve dava dosyasının tefrik edilmesine karar verilmiştir.
18. Mahkeme 12/12/2005 tarihli (E.2002/424) kararıyla başvurucu
hakkında milletvekili seçilmiş olması nedeniyle karar verilmesine yer
olmadığına karar vermiştir. Diğer sanıklar yönünden ise dava esastan
incelenerek sonuçlandırılmıştır. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu nedenle mahkememiz sanıklar [H.E.], [V.A.Y], [K.V.],
[A.K.Y.], (...) ve
[S.K.], hakkında 20.05.2002 tarih 1999/669
Esas 2002/346 sayılı kararı ile 4616 S.Y.nın 1/4
maddesi uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar
verildiğinden, sanıklar hakkındaki ek iddianamede belirtilen bu suçlar ile
ilgili olarak yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek
gerekmiştir.
Ancak ek iddianamede ana iddianamede olmayan
yeni dava açılan sanıklar [H.İ.A.] ve [İ.T.nin] yukarıda belirttiğimiz gibi 2. ve 3. bilirkişi
raporlarına göre İZGAZ YÖNETİM kurulunda iken gerçek dışı hak ediş raporları
ile 128.201.434 FF nin haksız yere ödenmesine
sebebiyet vermeleri ve bu şekilde hizmet nedeni ile emniyeti suiistimal suçunu
işledikleri sübuta ermiş ise de; sanıkların suçları 4616 S.Y. İçinde
kaldığından 4616 S.Y. nın 4. maddesi uyarınca kesin
hükme bağlanmasının ertelenmesine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememiz ayrıca yargılama aşamasında
milletvekili seçilen Mehmet Sefa Sirmen hakkındaki dosyası tefrik edildiğinden
dolayı karar verilmesine yer olmadığına kanaat getirmiştir."
19. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 20/2/2008
tarihli kararıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İzmit Büyükşehir
Belediyesi kuruluşu ve sermayesinin %99.86'sı belediye ve belediyeye bağlı
kuruluşuna ait olan İZGAŞ (İzmit Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.) ın yönetim kurulu başkan, ortak ve üyesi olan sanıkların
sıfatlarına ve suçun belediyenin parasına karşı işlendiğinin iddia olunması
karşısında eylemin sübutu halinde zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağına
ilişkin delilleri takdir etmek ve davaya bakmak görevinin üst dereceli Ağır
Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken
yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, ...
bozmayı gerektirmiş ..."
20. Bozma kararına uyularak devam edilen yargılamada Mahkemece
2/4/2008 tarihinde görevsizlik kararı verilmiştir.
21. Diğer taraftan başvurucunun milletvekilliği görevinin sona
ermesi nedeniyle başvurucu yönünden daha önce tefrik edilen dava dosyası asıl
dava dosyasında birleştirilmiştir.
22. Görevsizlik kararıyla dosyanın gönderildiği Kocaeli 1. Ağır
Ceza Mahkemesince E.2008/125 sıra sayılı dosya üzerinden devam edilen yargılama
sonucunda 17/2/2011 tarihli kararla başvurucunun zimmet suçundan beraat
etmesine hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
" (...) sanıkların bozma ilamı doğrultusunda zimmet suçundan dolayı
yargılandıkları, alınan 3 kişilik bilirkişi raporu ve dosyada bulunan ve hükme
esas alınan delillerin kapsamına göre, sanıkların şartname ve sözleşmelere
aykırı olarak hakedişlerle ilgili müteahitlere
usulsüz olarak fazla ödeme yapmak şeklindeki eylemlerinde zimmet suçunun yasal
unsurlarının oluşmadığı, zira tüm sanıkların kendilerine devredilmiş olan veya
koruma ve gözetmekle yükümlü oldukları mal veya parayı kendilerinin veya
başkalarının yararına mal edindiklerine dair, varsayıma dayanan soyut iddia
dışında zimmet suçundan dolayı mahkumiyetlerine yeter, somut delil elde
olunamadığı, eylemin oluşan haliyle, hizmet nedeniyle emniyeti suistimal, görevin kötüye kullanılması veya suistimali suçunu oluşturabileceği söz konusuysa da, bu
suçlar için yasada öngörülen zamanaşımı süresinin suç tarihinden bu güne kadar
tamamlanmış olduğu, dolayısıyla sanıkların zamanaşımı nedeniyle anılan
suçlardan haklarında mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, bozmaya konu edilen
zimmet suçunun unsurlarının ise sanıkların eyleminde oluşmadığı
belirlendiğinden, sanık [H.E.],
hakkındaki kamu davasının, sanığın milletvekili olması nedeniyle durmasına,
diğer sanıkların ise atılı suçtan beraatlerine karar
vermek gerekmiş ve bu yönde aşağıdaki yazılı şekilde hüküm kurulmuştur."
23. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 21/4/2014
tarihli kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Kararda 1982
Anayasası'nın 83. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre seçimden önce veya
sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi (TBMM) kararı olmadıkça yargılanamayacağının hükme bağlandığı,
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 67. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına (1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun
107. maddesi) göre de milletvekilliği sona erinceye kadar zamanaşımının
duracağı, 3/11/2002 ile 22/7/2007 tarihleri arasında milletvekili olan
başvurucu açısından dava zamanaşımının gerçekleşmediği, bu husus gözetilmeden
verilen kararın hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
24. Bozma kararına uyularak devam edilen yargılamanın 17/2/2015
tarihli celsesinde başvurucunun eylemlerinin zincirleme zimmet suçunu oluşturduğu
yönünde verilen esas hakkındaki mütalaaya karşı başvurucu müdafii
savunma yapmıştır. Söz konusu savunmada dava konusu eylemlerin zimmet suçunu
oluşturacak nitelikte eylemler olmadığı belirtilmiştir.
25. Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/2/2015 tarihli kararı
ile başvurucunun zimmet suçundan 6 yıl 3 ay süreyle hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"İzmit doğalgaz dağıtım projesi
kapsamında [S.S.]
konsorsiyumu ile İZGAZ A.Ş arasında 30/06/1994 tarihinde imzalanan sözleşme
sırasında sanık Mehmet Sefa SİRMEN'in İzmit
Büyükşehir Belediye ve İZGAZ A.Ş yönetim kurulu başkanı, sanık [H.E.
nin], ise
27/03/1994 tarihinden itibaren Saraybahçe Belediye
Başkanı, Büyükşehir Belediye Meclis üyesi ve aynı zamanda İZGAZ A.Ş'nin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, öte
yandan doğalgaz kullanımı hakkındaki kanun hükmünde kararnamenin 2.maddesi ile
ilgili BOTAŞ veya doğalgaz dağıtımıyla ilgili doğalgaz tesislerinin kurulması
ve satışının yapılmasına yönelik olarak bakanlar kurulunca izin verilmesi
üzerine İzmit Belediye Meclisi ve riyaset makamınca doğalgaz dağıtımını planlı
programlı ve etkin biçimde sağlamak ve işletmek, doğalgaz satın almak ve satmak
amacıyla İZGAZ'ın kurulduğu ve kuruluşun tasdik
edilerek İzmit Ticaret Siciline kaydının yapıldığı,projeyle
ilgili işlemlerin gerçekleştirilmesi için 4 firmadan teklif alındığı, işin [S.S.]
konsorsiyumuna verilmesinin uygun görüldüğü,
[B.G.nin]
cevap yazıları ve hazine garantili teklifinin dikkate alınmadan, [V.] AŞ.nin katılımıyla
30/06/1994 tarihinde [S.S.]
konsorsiyumu ile İZGAZ AŞ arasında sözleşme yapıldığı, bu sözleşmenin
imzalanmasıyla birlikte sözleşmeye rağmen işin yapılması esnasında gerçeğe
uygun olmayan hakediş raporlarıyla şirketlere ödeme
yapıldığı ve bu şekilde; alınan bilirkişi ve Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığının soruşturma raporlarına göre İZGAZ'ın
dolayısıyla İzmit Büyükşehir Belediyesinin 128.201.434,30 FF.nın
zarara uğratıldığının iddia edildiği (...)
30/06/1994 tarihinde [S.S.] - [V.]
konsorsiyumu ile İZGAZ A.Ş arasında imzalanan sözleşme gereğince İzmit doğalgaz
dağıtım şebekesi projesi kapsamında yüklenici firmaya haksız ödeme yapılmasını
sağladıkları, bu cümleden olarak çelik vanaların teknik spesifıkasyonları
oluşturulmadan temin edilmesi, 12 adet çelik borunun döşendikten sonra
imalatına ait test raporlarının düzenlenmesi, aynı kanala çift boru
yerleştirilmesi sebebiyle maliyet düştüğü halde fiyatlara yansıtılmaması,
dahili tesisat malzeme fiyatlarının yüksek olması, hakedişler
ile eklerindeki şantiye kayıtlarının farklı olması, yüklenici firma ile kontrol
eden firmanın aynı olması, mobilizasyon kaleminin
hangi işleri kapsadığı ve hangi işlere karşılık verileceğinin belirtilmemesi,
asfalt işi belediyeye ait olduğu halde firmaya bu kalemde ödeme yapılması, bazı
kalemlerde nakliye başlığında mükerrer ödemeler yapılması, malzeme gelmeden ve
kontrolü yapılmadan 8 ay önce parasının ödenmesi, malzeme temini ve işçilikte
aynı işler iki kez tarifelendirildiğinden mükerrer
fiyat belirlenmesi, vana odalarına ilişkin gerekli belgeler sağlanmadan ödeme
yapılması, müteahhit kârının %25 olması gerekirken sonradan oluşturulan bazı iş
kalemleriyle %45'e çıkarılması, işletim hakkının Danıştay incelemesinden
geçirilmeden ve bedel alınmadan [D.]
A.Ş'ye devredilmesi suretiyle şirketin gelir kaybına
neden olunması, Hazine Müsteşarlığının bilgisi dışında borçlanılması, alınan
kredinin yüklenici firma tarafından yapılması gereken fakat yapılmayan işlerden
düşülerek geri ödenmesi, vadesinde ödenmediği için faiz ödenmesine sebep
olunması, şartname ve sözleşmelere aykırı olarak düzenlenen hakedişler
ile fıktif ve haksız ödemeler yapılması, ayrıca garantör
sıfatıyla kredi geri ödemelerini yapmak zorunda kalan hazinenin zarara
uğratılması şeklinde yüklenici firmaya fazladan ödeme yapılarak Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin dolayısıyla Hazinenin zarara uğratıldığı, zararın
oluştuğu dönemde belediye başkanı ve anılan şirketin yönetim kurulu başkanı
olan sanık Mehmet Sefa Sirmen'in, 5393 sayılı Belediye Kanunun Belediye
Başkanının Görev ve Yetkileri Başlıklı 38. maddesinin a fıkrasındaki 'Belediye
teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek,
belediyenin hak ve menfaatlerini korumak', 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunun Büyükşehir Belediye Başkanının Görev ve Yetkileri Başlıklı 18.
maddesinin de a fıkrasındaki 'Belediye teşkilatının en üst amiri olarak
belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, beldenin ve belediyenin hak ve
menfaatlerini koruması' gerektiğine dair düzenlemeler ile kurumun paraları
üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmeyerek aynı şekilde
sorumlu olan belediye meclis üyesi ve yönetimi kurulu üyesi olan sanık [H.E.
nin], yasadan
kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyerek koruma ve gözetim yükümlülüğü
olan paranın [S.S.] - [V.] şirketi tarafından haksız olarak mal edilmesine
sebebiyet verdikleri, sanıkların bu şekilde belirlenen eylemlerinin gerek 765 Sayılı TCK. gerekse
5237 Sayılı TCK'da zimmet suçunu oluşturduğu anlaşıldığından
cezalandırılmalarına hükmolunmuştur.
Sanıklar aşamalardaki savunmalarında; atılı
suçları işlemediklerini bilakis hava kirliliğinin had safhada olduğu Kocaeli
ilinde doğalgaz projesini hayata geçirerek hava kirliliğinin önüne
geçtiklerini, 105 Milyon Dolara mal edilen projenin İZGAZ'ın
özelleştirilmesiyle 549 Milyon Dolara satıldığını, ayrıca sanık [H.E.] İZGAZ A,Ş de 2002-2004 yılları arasında görev alıp,
görevi süresince herhangi bir usulsüzlük yapmadığını, sanık müdafileri ise
sanıkların eyleminin 4616 Sayılı Yasa kapsamında kalmakta olup, Kocaeli
2.Asliye Ceza Mahkemesince sanıklar hakkındaki davanın kesinhükme
bağlanmasının ertelenmesine dair verilen kararın kesinleştiğini ve bu nedenle yargılama şartlarının
oluşmadığını iddia etmişlerse de; aldırılan bilirkişi ve Başbakanlık Teftiş
Kurulu Başkanlığının soruşturma raporlarına ve Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı
Hazine Kontrolörleri Kurulunun suç duyurusuna göre sanıkların koruma ve gözetim
yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmenin tarafı şirkete 128.201.434.30
FF ödeme yapılmasına sebebiyet verdikleri, dolayısıyla eylemlerinde zimmet
suçunun tüm yasal unsurlarının oluştuğu, öte yandan zimmet suçunun 4616 Sayılı
Yasa kapsamında kalmaması, suçun zincirleme olarak işlenmesi, temadi eden faiz
ödemeleri nazara alındığındazimmet suçu yönünden
sanıklar hakkında verilmiş kesin hüküm bulunmadığı, bu itibarlasanıksavunmalarının
ve müdafi iddialarınınsuçtan kurtulmaya matuf olup,
samimi ve inandırıcı olmadığı kanaatine varıldığından sanık savunmalarına
itibar edilmemiştir."
26. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 25/5/2016 tarihli kararıyla
hüküm onanmıştır.
27. Başvurucu 29/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 17/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aynı Suçtan İki Kez
Yargılanmama ve Cezalandırılmama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu 8/10/1999 tarihli iddianamede yer verilen
eylemlerden dolayı Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.1999/669 sıra sayılı
dosyası üzerinden yargılama yapılarak kesin hüküm verildiği hâlde aynı
eylemlerin bu defa 30/4/2001 tarihli ek iddianameye konu edilmesi suretiyle
ikinci kez yargılama yapıldığını, kesin hükümle sona ermiş bir davadan sonra
aynı konuda tekrar yargılama yapılarak hüküm verilmesi nedeniyle aynı suçtan
iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu yargılama sürecine
ilişkin mahkeme kararlarının gerekçelerine atıf yapılarak Kocaeli 2. Asliye
Ceza Mahkemesinin E.1999/669 sıra sayılı dosyası üzerinden görülen yargılamada
suça konu eylemlerin 23/4/1999 tarihinden önceki dönemi kapsadığı, bu tarihten
sonraki döneme ilişkin eylemlerin ise aynı Mahkemenin E.2002/424 sıra sayılı
dava dosyasında yargılama konusu yapıldığı belirtilmiştir. Bakanlık, kesin
hükümle sona ermiş bir davadan sonra aynı konuda tekrar yargılama yapıldığına
dair iddianın değerlendirilmesi konusundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait
olduğunu ifade etmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta önceki
iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için
kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence
altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)
ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek
protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma
alanı dışında kalanhak ihlali iddiasını içeren
başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
33. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı, Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 4. maddesinde yer alsa
da söz konusu Protokol'ün uygun bulunmasına dair 6684 sayılı Kanun'un TBMM
tarafından 10/3/2016 tarihinde kabul edildiği ve 25/3/2016 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandığı, 28/3/2016 tarihinde de Bakanlar
Kurulunca onaylanan Protokol'ün Türkiye açısından 1/8/2016 tarihinde yürürlüğe
girdiği gözönünde bulundurulduğunda başvuruya konu
karar 25/5/2016 tarihinde kesinleşmiş olup başvuruya konu ihlal iddiası tarihi
itibarıyla anılan Protokol Türkiye açısından yürürlükte olmadığından
başvurucunun hak iddiasının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının
dışında kaldığı anlaşılmaktadır (İffet İnci
Gültekin, B. No: 2013/9585, 9/3/2016, § 42).
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu, mahkûmiyet kararında suç teşkil eden eylemlerin
hangi tarihte işlendikleri ve bu eylemler nedeniyle ortaya çıkan zararın ne
kadar olduğu hususlarında ayrıntılı bir gerekçe gösterilmediğini belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Bakanlık, başvurunun bu kısmı ile ilgili görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
37. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "ile adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar
hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında
vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
38. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
39. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir
(Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995,
20/2/2014, § 51) Kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması
bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
40. Başvurucu, suç tarihi ve zararın miktarı hususlarında
yeterli ve ilgili bir gerekçeye yer verilmediğini ileri sürmüştür.
41. Mahkeme; dava dosyasında yer alan bilirkişi raporları,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturma raporu, Hazine Kontrolörleri
Kurulunca düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamını dikkate almak suretiyle
başvurucunun İZGAZ Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde İzmit
Doğal Gaz Dağıtım Şebekesi Projesi kapsamında dağıtım işini yüklenen firma ile
İZGAZ arasında 30/6/1994 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince adı geçen
firmaya haksız ödeme yapılmasına ve İZGAZ’ın zarara
uğratılmasına sebep olduğu, Belediyenin paralarını koruma ve gözetim
yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle zimmet suçundan mahkûmiyetine
karar vermiştir (bkz. § 24) Kararda; zimmet suçunun 4616 sayılı Kanun
kapsamında kalmaması ve suçun zincirleme olarak işlenmesi hususları ile temadi
eden faiz ödemeleri dikkate alınarak başvurucu hakkında daha önce verilmiş
herhangi bir kesin hüküm bulunmadığı da belirtilmiştir.
42. Somut olayda yapılan değerlendirme sonunda tarafların
başvurunun sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bakanlık, başvurunun bu kısmı ile ilgili görüş
bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
46. Ferat Yüksel(B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği yahut hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 26-35).
47. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı, tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34) Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
48. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. İsnadı (Suçu) Öğrenme
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
50. Başvurucu; iddianamede yer almayan bazı eylemlerin dava
konusu yapıldığını,iddianamede
yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiillerin nelerden ibaret olduğu hususunda
bilgilendirilmediğini belirterek davasız yargılama olmaz ilkesinin ve savunma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları isnadı (suçu) öğrenme
hakkı kapsamında incelenmiştir.
52. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında isnadı
(suçu) öğrenme hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre
suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda
sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını
hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu
etkileyebilmesi için isnadın bildirilmesi gerekmektedir. Hakkındaki isnadı
bilmeyen kimsenin savunma yapması mümkün değildir.İsnat,
sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir. Bunun için bildirimde,
sanığın hangi fiil ile suçlandığının ve hangi suçu işlediğinin açıklanması
gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden
haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen
suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın
sebebini oluşturur. Bunların soyut olarak değil sanığın savunma
hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı olarak açıklanması gerekir.
Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne zaman işlemekle suçlandığını
bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir. Fiilin hukuki yönden
vasıflandırılması ise isnadın niteliğidir. Suçlamanın
niteliği hakkındaki bilgi de savunma yapmaya yeterli düzeyde olmalı ve
bildirimde sanığın işlemekle suçlandığı fiilin hangi normu ihlal ettiği
belirtilmelidir. Yargılama sırasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi
durumunda da sanık bu değişiklikten haberdar edilmelidir. Böylelikle silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun olarak yargılamanın adilliği
de sağlanmış olur (Ali Kemal Tekin,
B. No: 2014/875, 2/2/2017, §§ 40- 43).
53.İsnadı öğrenme hakkı, savunma için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olma hakkı ile ilişkilidir. Sanığa veya müdafiine
-savunma için gerekli hazırlıkları yapmaları amacıyla- isnadın bildirilmesiyle
(iddianamenin tebliğiyle) duruşma günü arasında yeterli bir sürenin verilmesi
gerekir. Aynı şekilde suçun hukuki niteliğinin değişmesi hâlinde de savunmanın
yeniden hazırlanması için gerekli zaman ve kolaylıklar sağlanmalıdır (Ali Kemal Tekin, § 46).
54. Somut olayda, başvurucunun da aralarında yer aldığı bir
kısım şüpheli hakkında İZGAZ’ın zarara uğratılmasına
sebebiyet verdikleri iddiasıyla 8/10/1999 ve 30/4/2001 sayılı iddianameler ile
hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan kamu
davası açılmıştır. Yapılan yargılama sırasında başvurucunun eylemlerinin
Belediyenin paralarını koruma ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmemek
suretiyle zimmet suçunu oluşturduğu değerlendirilmiş ve başvurucu bu suçtan
mahkûm edilmiştir. Anılan iddianamelerde başvurucuya ve diğer şüphelilere
yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiillerin nelerden ibaret olduğu
açıklanmıştır. Yargılama sürecinde bahse konu eylemlerin zimmet suçuna
sebebiyet verdiğinin bildirildiği ve buna yönelik olarak savunma hakkının fiilen ve etkili bir şekilde
kullanılmasının sağlandığı, başvurucunun müdafii
tarafından aleyhteki iddia ve görüşlere karşı beyanda bulunulduğu görülmüştür.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Diğer İhlal İddiaları
a. Başvurucunun İddiaları
56. Başvurucu 30/4/2001 tarihli ek iddianamede belirtilen
suçlamaların temelini oluşturan maddi olayların delillerle ilişkilendirilmek
suretiyle açıklanmadığını, 8/10/1999 tarihli iddianamedeki dava konusu eylemler
yönünden on yıllık asli zamanaşımı süresinin 2014 yılı içinde dolduğunu, buna
rağmen kamu davasının ortadan kaldırılmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
57. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
58. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
59. Diğer taraftan başvurucu, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen
hakkındaki davanın düşürülmediğini iddia etmiştir. Mahkemenin kabulüne göre
1982 Anayasası'nın 83. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca seçimden önce
veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekilinin TBMM kararı olmadıkça
yargılanamayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) numaralı fıkrası
(mülga 765 sayılı Kanun'un 107. maddesi) gereğince milletvekilliği görevi sona
erinceye kadar dava zamanaşımının duracağı hususları birlikte
değerlendirildiğinde 3/11/2002 ile 22/7/2007 tarihleri arasında milletvekili
olan başvurucu açısından dava zamanaşımı gerçekleşmemiştir (bkz. § 23). Derece
mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik bulunmadığı görülmüştür.
60. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. İsnadı (suçu) öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.