TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA TEKE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12039)
|
|
Karar Tarihi: 9/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa TEKE
|
Vekili
|
:
|
Av. Levent
UYSAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kanuni bir dayanağı bulunmadan verilen müsadere
kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru
Aşamasına Kadar Olan Süreç
8. Topçular İskelesi önünde yasak yöntemle balık avcılığı
yapıldığı ihbarı üzerine Yalova İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay mahalline
gitmiş ve 22/8/2013 tarihli tutanağı tutmuştur. Söz konusu tutanakta; Topçular
İskelesi önünde hareket hâlinde bulunan YUSUFUM
isimli tekne ile trol tabir edilen yasak yöntemle balık avlandığının tespit
edildiği belirtilmiştir. Tutanakta ilgili kolluk görevlilerinin yanı sıra tekne
içinde bulunan başvurucu ve iki arkadaşının da imzası bulunmaktadır.
9. Yalova Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, teknede
bulunan başvurucu ve diğer şahıslar hakkında yasak yöntemle balık avlama eylemi
nedeniyle İdari YaptırımTutanağı düzenlemiştir.
10. İdari yaptırım kararından sonra aynı tarihli ikinci bir
tutanak ile tekne aynı zamanda maliki olan başvurucuya yediemin sıfatıyla
teslim edilmiştir.
11. Yalova Valiliği 26/9/2013 tarihli üst yazı ile kolluk
tarafından tutulan belgeleri Yalova Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
12. Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu ve arkadaşları
hakkında İdari Yaptırım Tutanağı düzenlendiğinden başkaca yapılacak bir işlem
bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiş ancak yasak yöntemle balık
avcılığında kullanılan teknenin müsaderesine karar verilmesini talep etmiştir.
13. Yalova 1. Sulh Ceza Mahkemesi 13/1/2014 tarihinde YUSUFUM isimli balıkçı teknesinin yasak
olan trol avcılığında kullanıldığı gerekçesiyle 22/3/1971 tarihli ve 1380
sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 36. maddesinin (i) bendi uyarınca müsaderesine
Yargıtay yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
14. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi
söz konusu kararın itiraza tabi olduğunu belirterek ilgili mahkemesine
gönderilmek üzere dosyayı iade etmiştir.
15. Yalova Ağır Ceza Mahkemesi 24/5/2016 tarihli kararla
itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
16. Nihai karar 9/6/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
30/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru
Sonrası Yargılama Süreci
17. Başvurucu vekili 28/7/2016 tarihinde kanun yararına bozma
yoluna gidilmesini talep etmiştir. Bakanlık 5/1/2017 tarihli yazısı ile kanun
yararına bozma talebinde bulunmuştur.
18. Yargıtay 19. Ceza Dairesi (Daire) 8/10/2018 tarihinde kanun
yararına bozma talebini yerinde görerek ilk derece mahkemesi kararını bozmuş ve
teknenin sahibi olan başvurucuya iadesine karar vermiştir. Daire anılan
kararında idari yaptırım kararına dayanak teşkil eden kanun hükmünün 31/12/2008
tarihinden sonra yürürlükten kalktığına işaret etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
19. 1380 sayılı Kanun’un ''Cezalar''
kenar başlıklı 36. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Bu
Kanundaki ve bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmeliklerdeki yasak, sınırlama ve
yükümlülüklere aykırı hareket edenlere verilecek cezalar aşağıda
gösterilmiştir.
...
i) 24 üncü maddenin
(a) bendinde belirtilen alanlarda trol ile su ürünleri istihsalinde bulunanlar
üç milyar lira idarî para cezası ile cezalandırılır ve istihsal olunan su
ürünleri ile istihsal vasıtaları zapt ve mahkemece müsadere edilir.”
20. 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesi şöyledir:
“Diğer
kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci
Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli
değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.''
2. Yargıtay Kararı
21. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/2/2014 tarihli ve
E.2013/8221, K.2014/2991 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya kapsamına göre, 5252 sayılı
Kanun'un geçici 1. maddesinde, 'Diğer kanunların 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun 1. kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin, ilgili
kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya kadar ve en geç 31/12/2008
tarihine kadar uygulanacağı' belirtilmiş olup, 1380 sayılı Kanun'un 36/i
maddesinde öngörülen müsadere tedbirinin, 01/01/2009 tarihinden itibaren 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerine aykırı olduğu ve 01/01/2009
tarihinden sonra uygulanma imkanı kalmadığı cihetle, somut olayda, kabahat
niteliğindeki trol ile su ürünleri istihsali eyleminde kullanılan istihsal
vasıtaları ile ilgili olarak 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nda, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerine ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun
ruhu ve mantığına uygun biçimde 'mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbiri'
öngörülmesi şeklinde açık bir yasal değişiklik ve düzenleme yapılıncaya kadar
1380 sayılı Kanun'un 36/i maddesindeki müsadere tedbirinin uygulanması hukuken
kabil olmadığından müsadere talebinin reddine karar verilmesi gerektiği
gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesindeisabet
görülmemiş[tir].
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mülkiyetin kamu
yararına kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural
çerçevesinde incelediği elkoyma ve müsadere
tedbirleri, suçla mücadele için etkili ve gerekli bir araçtır (Raimondo/İtalya, B. No: 12954/87, 22/2/1994, §§
27, 30).
24. AİHM'e göre mülkün kamu yararına
kullanılmasının kontrolü kapsamında mülke el konulması hususunda devletlerin
geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin devlete tanınması kişilerin
mülkünden yoksun bırakılması gibi ağır bir sonuca da yol açmaktadır. Bu nedenle
başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin keyfî veya öngörülemez
olmaması için bazı usule ilişkin güvenceler öngörülmelidir. AİHM kişilere,
keyfî müdahalelerden korunmak amacıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin kanun dışı, keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin
savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya
koyabilme olanağının tanınması güvencesinin sağlanması gerektiğini
belirtmektedir. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak
yapılmalıdır (AGOSI/Birleşik Krallık,
B. No: 9118/80, 24/10/1986, § 60; Saccocia/Avusturya,
B. No: 69917/01, 18/12/2008, § 89; Dzinic/Hırvatistan, B. No: 38359/13, 17/5/2016, § 68).
25. AİHM benzer bir şikâyeti ele aldığı bir kararında kanuni bir
dayanağı olmaksızın el konulan bir aracın sahibine iadesinin mülkiyet hakkına
yönelik ihlali bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran yeterli bir giderim
olmadığına işaret etmiş ve yeterli bir giderimden bahsedilebilmesi için
kişilerin uğramış olduğu maddi ve manevi zararlara karşılıkuygun
bir tazminat verilmesi gerektiğini belirtmiştir (Ciantar ve Maxkim Ltd/Malta
(B. No: 7448/15, 12/2/2019 §§ 37-44 )
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 9/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu, kendisine isnat edilen eylemin kabahat
niteliğinde olup bunun için öngörülen yaptırımın idari para cezasından ibaret
olduğunu ve balık avcılığında kullanmış olduğu teknenin müsaderesine karar
verilmesinin kanuni bir dayanağının bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucu
ayrıca müsadere kararı ile birlikte devletin mülkiyetine geçmesi sonucunda
teknenin açık artırma ile satışının mümkün hâle geldiğini belirterek adil
yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin de
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkı yanında adil
yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin de ihlal edildiğini
iddia etmişse de iddialarının özünü teknesinin müsadere edilerek tasarruf
yetkisinin engellenmesi oluşturduğundan şikâyetlerinin bir bütün olarak
mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
30. Somut olayda müsadere kararı verilen balıkçı teknesinin
İstanbul Limanı'nda başvurucu adına kayıtlı olduğu ve ekonomik bir değer ifade
ettiği dikkate alındığında başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi anlamında
mülkiyet hakkının mevcut olduğunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki
karar için bkz. Bekir Yazıcı
[GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 41-53).
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
31. Anayasa Mahkemesi daha önce müsadere veya mülkiyetin kamuya
geçirilmesi yönündeki tedbirlerin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini
kabul etmiş ve mülkten yoksun bırakma sonucuna yol açsa dahi niteliğini ve
amacını gözeterek müdahaleleri mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının
kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelemiştir (Bekir Yazıcı, § 57; Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017,
13/7/2016, §§ 67-70; Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§
62-67; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu,
B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 58-62).
32. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuya ait balıkçı teknesinin yasak avcılıkta
kullanıldığı gerekçesiyle tekneye el konularak mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine karar verilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açık
olup şahıslara ait avcılık araç ve gereçlerinin yasak avcılıkta kullanılmasını
önlemeyi amaçlayan müdahalenin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi uygun
görülmüştür.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
33. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
34. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Genel İlkeler
35. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması,
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun
hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company,
B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye
Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Somut olayda, başvurucu bağlama limanında adına kayıtlı
bulunan tekne ilebalık avcılığı yaparken yasak
yöntemler kullandığı iddiasıyla idari yaptırıma tabi tutulmuş ve 1380 sayılı
Kanun'un 36/i maddesi gerekçe gösterilerek başvurucuya ait teknenin müsaderesine
karar verilmiştir. Ancak kanun yararına bozma neticesinde Yargıtayca
müsaderenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı belirtilerek teknenin iadesi
sağlanmıştır.
37. Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında Yargıtay Dairesinin
görüşünden (bkz. § 22) ayrılmayı gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını
tespit etmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
kanuni bir dayanağının bulunmadığı açıktır.
38. Bununla birlikte ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilip
giderilmediği belirlenmelidir. Başvurucunun teknesinin iadesine karar verilmesi
başvurucunun mağduriyetini kısmi olarak gidermiş durumdadır. Ancak başvurucu
ayrıca fiilî elkoyma ve müsadere nedeniyle uğradığı
zararın da giderilmesini talep etmektedir. Olayda başvurucunun teknesine fiilen
22/8/2013 tarihinde el konulmuş, daha sonra yediemin olarak kendisine iade
edilse de 13/1/2014 tarihinde müsadere kararı verilmiş, nihayet ancak Yargıtay
Dairesinin 8/10/2018 tarihli kararıyla iade yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Dolayısıyla kanuni bir dayanağı olmadan uygulandığı anlaşılan elkoyma ve müsadere sürecinin yaklaşık 5 yıl 1 ay sürdüğü
görülmektedir. Bu sürenin ise makul olmadığı açıktır. Bu itibarla başvurucunun
mülkiyet hakkına yapılan kanuni dayanağı bulunmayan müdahalenin yol açtığı
zararları giderebilecek bir hukuk yolunun mevcut bulunmayıp zararları da
karşılanmadığından başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla müdahale, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı
arasındaki adil dengeyi bozmuş olup ölçüsüzdür.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise
öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve
bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu
maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer
tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
42. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
43. Başvurucu, ihlalin tespiti ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
44. Anayasa Mahkemesi, başvurucuya ait teknenin kanuni bir
dayanağı bulunmadan müsaderesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Somut başvuruda ihlalin yargı kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
45. Başvuru konusu olayda bireysel başvuru aşamasında teknenin
iadesine karar verilmiştir. Bununla birlikte
eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla
ortadan kaldırılabilmesi için başvurucunun zararlarının da karşılanması
gerekmektedir. Başvurucu maddi tazminat talebinde bulunmamıştır. Buna göre
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyethakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.