TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA TEKE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/12039)
Karar Tarihi: 9/5/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu
Mustafa TEKE
Vekili
Av. Levent UYSAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kanuni bir dayanağı bulunmadan verilen müsadere kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Aşamasına Kadar Olan Süreç
8. Topçular İskelesi önünde yasak yöntemle balık avcılığı yapıldığı ihbarı üzerine Yalova İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay mahalline gitmiş ve 22/8/2013 tarihli tutanağı tutmuştur. Söz konusu tutanakta; Topçular İskelesi önünde hareket hâlinde bulunan YUSUFUM isimli tekne ile trol tabir edilen yasak yöntemle balık avlandığının tespit edildiği belirtilmiştir. Tutanakta ilgili kolluk görevlilerinin yanı sıra tekne içinde bulunan başvurucu ve iki arkadaşının da imzası bulunmaktadır.
9. Yalova Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, teknede bulunan başvurucu ve diğer şahıslar hakkında yasak yöntemle balık avlama eylemi nedeniyle İdari YaptırımTutanağı düzenlemiştir.
10. İdari yaptırım kararından sonra aynı tarihli ikinci bir tutanak ile tekne aynı zamanda maliki olan başvurucuya yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir.
11. Yalova Valiliği 26/9/2013 tarihli üst yazı ile kolluk tarafından tutulan belgeleri Yalova Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
12. Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu ve arkadaşları hakkında İdari Yaptırım Tutanağı düzenlendiğinden başkaca yapılacak bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiş ancak yasak yöntemle balık avcılığında kullanılan teknenin müsaderesine karar verilmesini talep etmiştir.
13. Yalova 1. Sulh Ceza Mahkemesi 13/1/2014 tarihinde YUSUFUM isimli balıkçı teknesinin yasak olan trol avcılığında kullanıldığı gerekçesiyle 22/3/1971 tarihli ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 36. maddesinin (i) bendi uyarınca müsaderesine Yargıtay yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
14. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi söz konusu kararın itiraza tabi olduğunu belirterek ilgili mahkemesine gönderilmek üzere dosyayı iade etmiştir.
15. Yalova Ağır Ceza Mahkemesi 24/5/2016 tarihli kararla itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
16. Nihai karar 9/6/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 30/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Yargılama Süreci
17. Başvurucu vekili 28/7/2016 tarihinde kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep etmiştir. Bakanlık 5/1/2017 tarihli yazısı ile kanun yararına bozma talebinde bulunmuştur.
18. Yargıtay 19. Ceza Dairesi (Daire) 8/10/2018 tarihinde kanun yararına bozma talebini yerinde görerek ilk derece mahkemesi kararını bozmuş ve teknenin sahibi olan başvurucuya iadesine karar vermiştir. Daire anılan kararında idari yaptırım kararına dayanak teşkil eden kanun hükmünün 31/12/2008 tarihinden sonra yürürlükten kalktığına işaret etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
19. 1380 sayılı Kanun’un ''Cezalar'' kenar başlıklı 36. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Bu Kanundaki ve bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmeliklerdeki yasak, sınırlama ve yükümlülüklere aykırı hareket edenlere verilecek cezalar aşağıda gösterilmiştir.
...
i) 24 üncü maddenin (a) bendinde belirtilen alanlarda trol ile su ürünleri istihsalinde bulunanlar üç milyar lira idarî para cezası ile cezalandırılır ve istihsal olunan su ürünleri ile istihsal vasıtaları zapt ve mahkemece müsadere edilir.”
20. 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesi şöyledir:
“Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.''
2. Yargıtay Kararı
21. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/2/2014 tarihli ve E.2013/8221, K.2014/2991 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya kapsamına göre, 5252 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde, 'Diğer kanunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 1. kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya kadar ve en geç 31/12/2008 tarihine kadar uygulanacağı' belirtilmiş olup, 1380 sayılı Kanun'un 36/i maddesinde öngörülen müsadere tedbirinin, 01/01/2009 tarihinden itibaren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerine aykırı olduğu ve 01/01/2009 tarihinden sonra uygulanma imkanı kalmadığı cihetle, somut olayda, kabahat niteliğindeki trol ile su ürünleri istihsali eyleminde kullanılan istihsal vasıtaları ile ilgili olarak 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'nda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerine ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun ruhu ve mantığına uygun biçimde 'mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbiri' öngörülmesi şeklinde açık bir yasal değişiklik ve düzenleme yapılıncaya kadar 1380 sayılı Kanun'un 36/i maddesindeki müsadere tedbirinin uygulanması hukuken kabil olmadığından müsadere talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesindeisabet görülmemiş[tir].
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelediği elkoyma ve müsadere tedbirleri, suçla mücadele için etkili ve gerekli bir araçtır (Raimondo/İtalya, B. No: 12954/87, 22/2/1994, §§ 27, 30).
24. AİHM'e göre mülkün kamu yararına kullanılmasının kontrolü kapsamında mülke el konulması hususunda devletlerin geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin devlete tanınması kişilerin mülkünden yoksun bırakılması gibi ağır bir sonuca da yol açmaktadır. Bu nedenle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin keyfî veya öngörülemez olmaması için bazı usule ilişkin güvenceler öngörülmelidir. AİHM kişilere, keyfî müdahalelerden korunmak amacıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin kanun dışı, keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesinin sağlanması gerektiğini belirtmektedir. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (AGOSI/Birleşik Krallık, B. No: 9118/80, 24/10/1986, § 60; Saccocia/Avusturya, B. No: 69917/01, 18/12/2008, § 89; Dzinic/Hırvatistan, B. No: 38359/13, 17/5/2016, § 68).
25. AİHM benzer bir şikâyeti ele aldığı bir kararında kanuni bir dayanağı olmaksızın el konulan bir aracın sahibine iadesinin mülkiyet hakkına yönelik ihlali bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran yeterli bir giderim olmadığına işaret etmiş ve yeterli bir giderimden bahsedilebilmesi için kişilerin uğramış olduğu maddi ve manevi zararlara karşılıkuygun bir tazminat verilmesi gerektiğini belirtmiştir (Ciantar ve Maxkim Ltd/Malta (B. No: 7448/15, 12/2/2019 §§ 37-44 )
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 9/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu, kendisine isnat edilen eylemin kabahat niteliğinde olup bunun için öngörülen yaptırımın idari para cezasından ibaret olduğunu ve balık avcılığında kullanmış olduğu teknenin müsaderesine karar verilmesinin kanuni bir dayanağının bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca müsadere kararı ile birlikte devletin mülkiyetine geçmesi sonucunda teknenin açık artırma ile satışının mümkün hâle geldiğini belirterek adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkı yanında adil yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin de ihlal edildiğini iddia etmişse de iddialarının özünü teknesinin müsadere edilerek tasarruf yetkisinin engellenmesi oluşturduğundan şikâyetlerinin bir bütün olarak mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
30. Somut olayda müsadere kararı verilen balıkçı teknesinin İstanbul Limanı'nda başvurucu adına kayıtlı olduğu ve ekonomik bir değer ifade ettiği dikkate alındığında başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkının mevcut olduğunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 41-53).
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
31. Anayasa Mahkemesi daha önce müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yönündeki tedbirlerin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmiş ve mülkten yoksun bırakma sonucuna yol açsa dahi niteliğini ve amacını gözeterek müdahaleleri mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelemiştir (Bekir Yazıcı, § 57; Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 67-70; Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 62-67; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 58-62).
32. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuya ait balıkçı teknesinin yasak avcılıkta kullanıldığı gerekçesiyle tekneye el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açık olup şahıslara ait avcılık araç ve gereçlerinin yasak avcılıkta kullanılmasını önlemeyi amaçlayan müdahalenin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
33. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
34. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Genel İlkeler
35. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Somut olayda, başvurucu bağlama limanında adına kayıtlı bulunan tekne ilebalık avcılığı yaparken yasak yöntemler kullandığı iddiasıyla idari yaptırıma tabi tutulmuş ve 1380 sayılı Kanun'un 36/i maddesi gerekçe gösterilerek başvurucuya ait teknenin müsaderesine karar verilmiştir. Ancak kanun yararına bozma neticesinde Yargıtayca müsaderenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı belirtilerek teknenin iadesi sağlanmıştır.
37. Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında Yargıtay Dairesinin görüşünden (bkz. § 22) ayrılmayı gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını tespit etmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı açıktır.
38. Bununla birlikte ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilip giderilmediği belirlenmelidir. Başvurucunun teknesinin iadesine karar verilmesi başvurucunun mağduriyetini kısmi olarak gidermiş durumdadır. Ancak başvurucu ayrıca fiilî elkoyma ve müsadere nedeniyle uğradığı zararın da giderilmesini talep etmektedir. Olayda başvurucunun teknesine fiilen 22/8/2013 tarihinde el konulmuş, daha sonra yediemin olarak kendisine iade edilse de 13/1/2014 tarihinde müsadere kararı verilmiş, nihayet ancak Yargıtay Dairesinin 8/10/2018 tarihli kararıyla iade yönünde hüküm tesis edilmiştir. Dolayısıyla kanuni bir dayanağı olmadan uygulandığı anlaşılan elkoyma ve müsadere sürecinin yaklaşık 5 yıl 1 ay sürdüğü görülmektedir. Bu sürenin ise makul olmadığı açıktır. Bu itibarla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan kanuni dayanağı bulunmayan müdahalenin yol açtığı zararları giderebilecek bir hukuk yolunun mevcut bulunmayıp zararları da karşılanmadığından başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla müdahale, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasındaki adil dengeyi bozmuş olup ölçüsüzdür.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
42. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
43. Başvurucu, ihlalin tespiti ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Anayasa Mahkemesi, başvurucuya ait teknenin kanuni bir dayanağı bulunmadan müsaderesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Somut başvuruda ihlalin yargı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
45. Başvuru konusu olayda bireysel başvuru aşamasında teknenin iadesine karar verilmiştir. Bununla birlikte eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için başvurucunun zararlarının da karşılanması gerekmektedir. Başvurucu maddi tazminat talebinde bulunmamıştır. Buna göre mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyethakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.