TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YILDIZ KORKUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/8532)
|
|
Karar Tarihi: 9/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Yıldız
KORKUT
|
Vekili
|
:
|
Av. Emre
CENGİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkemece hükmedilen alacağın değer kaybına
uğratılarak ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun S.S. Silivri Konut Üretim Yapı Kooperatifleri
Birliğinden (Kooperatif) satın aldığı apartman dairesi 17/8/1999 tarihinde
meydana gelen depremde (Gölcük depremi) oturulmaz hâle gelmiştir.
8. Başvurucu, meydana gelen zararın tazmin edilmesi talebiyle
Kooperatif ve Silivri Belediye Başkanlığı (Belediye) aleyhine 7/7/2000
tarihinde Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Asliye Hukuk
Mahkemesinin, Kooperatif aleyhine açılan davanın kabulüne, Belediye aleyhine
açılan davanın ise yargı yolu bakımından usulden reddine dair 5/4/2013 tarihli
kararı Yargıtay 23. Hukuk Dairesince 27/11/2013 tarihinde onanarak
kesinleşmiştir.
9. Belediye aleyhine adli yargıda açılan davanın görevsiz yargı
yerinde açılması nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine başvurucu, aynı
iddialarla Belediye aleyhine24/2/2014 tarihinde idari yargıda dava açmıştır.
İstanbul 6. İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 5/3/2015 tarihli kararıyla davanın
2.360 TL'lik kısmının davanın görevsiz yargı yerinde açıldığı 7/7/2000 tarihinden
itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme gerekçesinde -Asliye Hukuk Mahkemesinde alınan bilirkişi raporlarına
dayanarak- idarenin denetim görevlerini içeren idari faaliyetlerini kusurlu
olarak işlettiği belirtilmiştir.
10. İtiraz edilen karar, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4.
Kurulunca (Kurul) 30/11/2015 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme istemi de
Kurul tarafından 3/3/2016 tarihinde reddedilmiştir.
11. Nihai karar, başvurucu vekiline 1/4/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 2/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe ([GK], B. No: 2014/7621,
25/7/2017, §§ 17-31) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 9/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
16.Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir.
17. 6384 sayılı Kanuna eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
18. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 26-36).
19.Ferat Yüksel
kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması
ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş
şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden
mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması
ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 33-36). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35-36).
20. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; mahkemelerce hükmedilen alacağın değer kaybına uğratılarak
ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, bilirkişi raporlarıyla tespit edilen
zarar miktarına karşı itirazlarının gerekçesiz reddedilmesi nedeniyle de
gerekçeli karar ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucuya göre uzun yargılama ve enflasyonun dikkate alınmaması alacağın
değer kaybetmesine yol açmaktadır.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası
yanında adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini de ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun gerçek zararının tespit
edilmemesi ve hükmedilen tazminatın değer kaybına uğratıldığı yönündeki
şikâyetinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun bütün
şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
24. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa
Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe
(aynı kararda bkz. §§ 45-76) ile Vildan Utku
Atalay (B. No: 2015/4812, 7/2/2019, §§ 34-42) başvurularında
belirtilmiştir.
25. Başvurucunun tazminat
alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir.
Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı
kapsamında mülk teşkil ettiği
kuşkusuzdur (benzer yöndeki karar için bkz. Ferda
Yeşiltepe, §§ 45-47). Anayasa Mahkemesi daha önce değer kaybına
ilişkin şikâyetleri mülkiyetten barışçıl
yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelemiştir (Ferda Yeşiltepe, § 51; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B.
No: 2014/2267, 21/12/2017, § 57). Somut olayda da farklı bir durum söz konusu
olmadığından müdahale belirtilen genel ilke çerçevesinde incelenmiştir.
26. Anayasa Mahkemesi kamu kurum ve kuruluşlarından olan çeşitli
para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikâyetleri
daha önce incelemiştir. Buna göre kamu makamlarının para borçlarını makul
olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen
değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük
oluşturması hâlinde müdahale ölçülü olmadığından mülkiyet hakkının ihlaline
karar vermiştir (kamulaştırma bedeli yönünden bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073,
6/7/2017; sosyal güvenlik ödemesi yönünden bkz. Ferda Yeşiltepe; ihale alacağı yönünden bkz. ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.; vergi
iadesi alacağı yönünden bkz. Akel Gıda San.
ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; deprem nedeniyle tazminat
yönünden bkz. Abdulhalim Bozboğa,
B. No: 2013/6880, 23/3/2016; açığa alınan memurun maaş farklarının iadesi
yönünden bkz. Vildan Utku Atalay).
27. Mahkemece, Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/464
Esas sayılı dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporu esas alınarak zemin
özellikleri bakımından hassas olan bölgede bilimsel verilere dayanılmadan imar
değişikliği yapılıp kat adedinin dörtten yediye çıkmasına yol açan, projeyi
onaylayarak inşaat ruhsatı veren, deprem yönetmeliğine göre yapılan zemin etüdü
raporundaki önerilere uygun olmayan projeyi onaylayan, projenin uygulanması
sırasında eksiklikleri tespit etmeyen Belediyenin 2/8 oranında kusurlu olduğu
belirtilerek 2.360 TL tazminata hükmedilmiştir. Mevcut hâliyle mahkeme
kararında yapılan tespit kapsamında kararın gerekçeli olduğu ve hükmedilen
tazminat bedelinin miktar itibarıyla belirli bir tatmin sağladığı ve kabul
edilen durumuna göre makul seviyede olduğu sürece Anayasa Mahkemesinin tazminat
miktarlarının belirlenmesi konusunda yerel mahkemenin takdir yetkisine müdahalesinin
söz konusu olamayacağı sabittir.
28. Kurul, ilk derece mahkemesi kararını uygun bularak ve bunu
gerekçesinde izah ederek istinaf başvurusunu reddetmiştir. İtiraz incelemesi
yapan Kurulun derece mahkemesi ile aynı kanaate varması ve bunu gerekçesinde
göstermesi hâlinde detaylı gerekçe yazmaması tek başına gerekçeli karar
hakkının ihlali anlamına gelmez. Bu durumda başvuruya konu mahkeme kararlarının
hükme dayanak oluşturmaya yetmeyecek derecede gerekçesiz olduğu söylenemez.
29. Yargılama makamlarının başvurucunun dava açtığı 7/7/2000
tarihi itibarıyla tazminata hak kazandığını tespit ettiği ve bu tarihten
itibaren yasal faiz işletildiği görülmektedir (bkz. § 9).
30. Tüketici fiyat endeksi verileri uyarınca Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 2000 yılı Temmuz
ayındaki 100 TL'nin bireysel başvurunun yapıldığı 2015 yılı Mart ayı itibarıyla
enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 731,78 TL'dir. Bu durumda
başvurucuya ödenmesi gereken 2.360 TL tutarındaki alacağın 2015 yılı Mart ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının
giderilmiş karşılığı 17.269,97 TL’dir.
31. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet
hakkı kapsamında değerlendirilen 2.360 TL tutarındaki alacağının değer kaybını
telafi edecek fark 14.909,97 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince
başvurucunun alacağına 7/7/2000 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine
karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucunun yargılama sırasında alacağının
değer kaybettiğinden yakındığı ve kararın infaz edilmediği yönünde bir
şikâyetinin de olmadığı gözetildiğinde ödemeye esas karar tarihi dikkate
alınarak başvurucuya yalnızca 8.073,46 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı
kabul edilmelidir. Bu durumda uygulanan yasal faize rağmen alacağın hak
kazanıldığı tarihten bireysel başvuru tarihine kadar enflasyonun toplam
yaklaşık %289,68 oranında olduğu, diğer bir deyişle başvurucunun alacağının
yargılama sırasında enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğradığı
görülmektedir.
32. Sonuç olarak başvurucunun tazminata hak kazandığı tarihten
bireysel başvurunun yapıldığı tarihe kadar geçen on altı yıllık süredeki
enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratılarak ödendiği
anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle
başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple
söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması
arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna
varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucu 1.000.000 TL maddi ve 900.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
36. Başvuruda, mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
37. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı
zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı
değer kaybı bedelidir. Bu değer kaybı bedelinin ise 14.909,97 TL olduğu
yukarıda belirtilmiştir (bkz. §§ 30, 31). Ödemeye esas karar tarihi dikkate
alınarak başvurucuya 8.073,46 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı kabul
edilmekle net 6.836,51 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli bir giderim sağladığından
başvurucunun manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.836,51 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.