TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT BARAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12354)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Murat BARAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Aynur
DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tam yargı davasının süre aşımı yönünden reddi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Batman İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde sivil
memur olarak görev yapmakta iken 13/6/2014 tarihli işlem ile Van Jandarma
Asayiş Koruma Komutanlığına atanmıştır.
7. Başvurucu, söz konusu atama işlemine karşı Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
8. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 11/2/2015 tarihli kararıyla
naklen atama işlemini iptal etmiştir.
9. İptal hükmü başvurucuya 10/4/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
10. Başvurucu 18/6/2015 tarihinde İçişleri Bakanlığına
başvurarak hukuka aykırılığı yargı kararı ile ortaya konulan işlem nedeniyle
uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararın yerine getirilmesini talep
etmiştir. Bu talep zımnen reddedilmiştir.
11. Zımnen ret üzerine başvurucu 21/9/2015 tarihinde maddi ve
manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmıştır.
12. Diğer taraftan atama işlemini iptal eden 11/2/2015 tarihli
karara karşı davalı idare tarafından gerçekleştirilen karar düzeltme istemi Mahkeme
tarafından 8/7/2015 tarihinde reddedilmiş ve ilam taraflara 26/10/2015
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Mahkeme tam yargı davasını 11/11/2015 tarihli kararı ile
süre aşımı yönünden reddetmiştir.
14. Ret gerekçesinde öncelikle 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun dava açma süresine ilişkin
hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre ilgililerin haklarını ihlal eden bir
idari işlem dolayısıyla açtıkları iptal davasında verilen kararın veya kanun
yollarına başvurulması hâlinde verilen kararın tebliğinden itibaren altmış gün
içinde tam yargı davası açabilecekleri ve bu hâlde de ilgililerin idareye
başvurma haklarının saklı olduğu hatırlatılmıştır. Somut olayda başvurucunun
iptal kararını 10/4/2015 tarihinde tebellüğ ettiği ve bu tarihten itibaren
altmış gün içinde ne idari başvuruda bulunduğu ne de dava açtığı ifade
edilmiştir. Bu nedenle iptal kararının tebliğinden itibaren dava açmak veya
idari başvuruda bulunmak için kullanılabilecek olan altmış günlük süre geçtikten
sonra 18/6/2015 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süre
aşımına uğradığı ifade edilerek ret gerekçesi oluşturulmuştur.
15. Karar düzeltme istemi Mahkemenin 27/4/2016 tarihli kararı
ile reddedilmiştir.
16. Başvurucu nihai kararı 1/6/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 29/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 1602 sayılı mülga Kanun’un "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 42. maddesi
şöyledir:
"İlgililer, haklarını
ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte
açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması
üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde
verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan
dolayı, icra tarihinden itibaren altmış gün içinde tam yargı davası
açabilirler. Bu halde de ilgililerin 35 inci madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklıdır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; iptal kararına karşı idarece kanun yoluna
başvurulduğunu, bu nedenle bu konudaki kararın tebliğinden itibaren sürenin
başlatılması gerektiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
22.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
23. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek
seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
24. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle
ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim
hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 40).
25. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma
ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki
belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim
hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz,
B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını
uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
26. Dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan
haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü
haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının
varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673,
25/7/2017, § 66).
27. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban, § 66). Dava açma süresinin
hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi
esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi
gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında
Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu
hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren
başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye
erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135,
20/9/2017, § 46).
28. Somut olayda Mahkeme, öncelikle davanın nitelemesini yaparak
uyuşmazlığın iptal davası üzerine açılan bir tam yargı davası olduğunu belirlemiş
ve iptal hükmünün tebliğ alınmasının ardından süresinde yapılmayan idari
başvuru üzerine açılan davanın süre aşımına uğradığını tespit etmiştir.
29. 1602 sayılı mülga Kanun'un 42. maddesi iptal davası üzerine
açılacak tam yargı davalarına ilişkin düzenlemede iki farklı durum
belirlemiştir (bkz. § 17). Buna göre ilgililer iptal kararının tebliğinden
itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilecekleri gibi kanun yoluna
başvurulması üzerine verilecek kararın tebliğinden itibaren de süresi içinde
tam yargı davası açabileceklerdir.
30. Somut olayda başvurucu iptal hükmü üzerine henüz karar
düzeltme kanun yolu incelemesi sonuçlanmamış iken idareye başvurarak zararının
yerine getirilmesini istemiş ve talebin reddi üzerine de tam yargı davası
açmıştır. Bir başka ifadeyle başvurucu henüz kanun yolunda verilen karar
kendisine tebliğ edilmeden idari başvuru yaparak yargı yoluna gitmek ile
iradesini ilk iptal kararı üzerine tam yargı davası açmak yönünde kullanmıştır.
Bu hâle göre başvurucunun dava açma hakkı olduğundan veya dava açma süresinin
başladığından haberdar olmadığı söylenemeyecektir. Bu bağlamda mahkeme
kararında yer verilen tespit ve hukuki dayanakların temelsiz olduğu söylenemez.
Yukarıda da belirtildiği üzere davanın hukuki nitelemesi ve 1602 sayılı mülga
Kanun uyarınca dava sürenin başlatılacağı tarihin belirlenmesi mahkemenin
takdirinde olan hususlardır (bkz. § 27). Ayrıca başvurucunun kanun yolunun
tüketilmesinin ardından da tam yargı dava açma imkanına sahip olduğu açıktır.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında kanun yolunun tüketilmesini beklemeden
iptal kararının tebliği üzerine tam yargı davası açma yolunu seçen başvurucuya
yaptığı bu tercih doğrultusunda tebliğden itibaren altmış gün içinde idari
başvuru yapması veya dava açması yönünde getirilen sorumluluğun aşırı bir
külfet yüklemediği kanaatine varılmıştır.
31. Sonuç olarak 1602 sayılı mülga Kanun çerçevesinde derece
mahkemesinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava
açma süresinin hesaplanma usulünü, sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle
ilgili yorumunun ve tam yargı davası açma hakkının usulüne uygun kullanılmadığı
yönündeki değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı, başvurucunun dava
açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir
yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.
32. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.