Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Peter John Dessent [1.B.], B. No: 2016/13120, 1/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

PETER JOHN DESSENT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/13120)

 

Karar Tarihi: 1/7/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Peter John DESSENT

Vekili

:

Av. Gökhan GÜNEŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; yargılama giderlerine ilişkin olarak açılan davanın süre aşımı yönünden reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılama masraflarının iade edilmemesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/7/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu adına tapuda kayıtlı bulunan Muğla sınırları içindeki taşınmaz için Maliye Hazinesi tarafından tapu iptal ve tescil davası açılmıştır. İdare taşınmazın Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarıldığı iddiasıyla söz konusu davayı açmıştır.

7. Dava idare lehine sonuçlanmış ve Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/3/2010 tarihli kararıyla taşınmaz Hazine adına tescil edilmiştir. Yargılama sonunda nispi karar harcı, nispi vekâlet ücreti ve keşif giderinin başvurucu tarafından idareye ödenmesine hükmedilmiştir. Söz konusu yargılama giderleri karşılığı 7.270,18 TL banka hesabına konulan haciz ile başvurucudan 2/10/2014 tarihinde tahsil edilmiştir.

8. 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile orman dışına çıkarılan yerlerin tapu sahiplerine başvuru hâlinde bedelsiz geri verilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Başvurucu, bu imkânından faydalanarak idareye yaptığı müracaat ile taşınmazı yeniden adına tescil ettirmiştir.

9. Başvurucu bu süreci takiben 6292 sayılı Kanun'un 9. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Ortaca Mal Müdürlüğüne 16/1/2015 tarihinde başvurarak Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/3/2010 tarihli kararına konu olan, idareye ödemiş olduğu yargılama harçlarının iadesini talep etmiştir. Bu talebin reddi üzerine başvurucu, Muğla Vergi Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde yargılama harçlarının iadesi için dava açmıştır.

10. Mahkeme 2/4/2015 tarihli kararıyla idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçenin Maliye Bakanlığına tevdiine karar vermiştir. Ret gerekçesinde 6292 sayılı Kanun ve 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca geri alınabilmesi adına dava açma süresi sonra ermiş olan yargılama harçları için düzeltme başvurusunun ardından Maliye Bakanlığı nezdinde bir şikâyet başvurusu yapılması gerektiği ancak başvurucunun bu koşulu yerine getirmediği ifade edilmiştir.

11. Merciine tevdi kararı ilgili evrakla birlikte Maliye Bakanlığına 10/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Maliye Bakanlığı tarafından başvurucunun talebi ile ilgili bir cevap verilmemiş ve başvurucu 28/9/2015 tarihinde zımnen ret işlemine karşı dava açmıştır. Başvurucu, haricen ve tesadüfen Maliye Bakanlığının zımnen ret kararından haberdar olduğunu belirtmiştir.

13. Mahkeme 12/10/2015 tarihli kararıyla davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.

14. Ret gerekçesinde öncelikle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava süresine ilişkin hükümleri hatırlatılmıştır. Başvurucunun Maliye Bakanlığına ilgili belgelerin 10/6/2015 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından zımnen ret süresini takiben en geç 8/9/2015 tarihinde dava açması gerekirken 28/9/2015 tarihinde açtığı davanın süre aşımına uğradığı ifade edilerek ret gerekçesi oluşturulmuştur.

15. Ret hükmü Aydın Bölge İdare Mahkemesinin 28/1/2016 tarihli kararı ile onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Mahkemenin 18/5/2016 tarihli hükmüyle reddedilmiştir.

16. Başvurucu nihai kararı 16/6/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 15/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 6292 sayılı Kanun'un "Davalar" kenar başlıklı 9. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:

"Hak sahipleri veya ilgilileri tarafından taşınmazın satın veya devralınması hâlinde; satışa veya devre konu taşınmazlar hakkında bu kişiler tarafından Hazine aleyhine ya da Hazine tarafından bu kişiler aleyhine açılan ve durdurulan davalarda mahkemelerce verilecek kararlarda yargılama giderlerinin tarafların üzerlerine bırakılmasına karar verilir ve Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmez, verilmiş olan kararlardan henüz infaz edilmeyenlerle Hazine lehine hüküm altına alınan bu alacaklar tahsil edilemez."

18. 213 sayılı Kanun'un 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır"

19. 213 sayılı Kanun'un 116. maddesi şöyledir:

"Vergi hatası, vergiye mütaallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır."

20. 213 sayılı Kanun’un 117. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Hesap hataları şunlardır:

...

2. Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.

..."

21. 213 sayılı Kanun’un 122. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler."

22. 213 sayılı Kanun’un 124. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler."

23. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

a) Görev ve yetki,

b) İdari merci tecavüzü,

c) Ehliyet,

d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,

e) Süre aşımı,

f) Husumet,

g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,

Yönlerinden sırasıyla incelenir."

24. 2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine verilecek karar" kenar başlıklı 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

...

e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,

Karar verilir.

2. Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; hatalı yorumla karar verildiğini, merciine tevdi kararının idareye tebliğ edildiğinden haberdar olmadıklarını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

30. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).

31. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 40).

32. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

33. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Diğer taraftan başvurucuların yargısal süreçte dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

34. Yargılama harçlarının takibine ve uyuşmazlık konusu edilmesine dair sürecin 213 ve 2577 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu açıktır. Somut olayda Mahkeme öncelikle 2/10/2014 tarihinde tahsil edilen ve dava açma süresi geçmiş olan yargılama harcının iadesinin dava konusu edebilmesi için 213 sayılı Kanun uyarınca usulüne uygun bir şikâyet başvurusu yapılmadığını ifade ederek merciine tevdi kararı vermiştir. Bu kararın ardından oluşan zımnen ret kararı için ise 2577 sayılı Kanun uyarınca süresinde dava açılmadığını belirlemiştir.

35. Mahkeme tarafından 213 ve 2577 sayılı Kanun maddelerine dayanılarak davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiğinden müdahalenin yasal dayanağı bulunduğu açıktır.

36. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

37. Somut başvuruda tartışılması gereken mesele mahkemenin merciine tevdi kararının ardından oluşan zımnen ret işlemini dava açma süresinin başladığı tarih olarak kabul etmesine ilişkin yorumunun ölçülü olup olmadığıdır. Ölçülülük ilkesi, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15, K.2013/131, 14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).

38. Kişilerin hukuka aykırı gördükleri vergi, resim, harç işlemlerine karşı yasal süresi içinde vergi mahkemelerinde dava açmaları gerekir. Vergi mahkemelerinde dava açma süresi otuz gündür. Yasal dava açma süresinin geçmesinden bu işlemlere karşı dava açılması mümkün değildir. Bununla beraber kanun koyucu dava açma süresinin geçtiği durumlarda hukuki hata niteliğinde olmayan hataların düzeltilmesi amacıyla düzeltme ve şikâyet yolunu ihdas etmiştir. Vergi hatası düzeltme ve şikâyet yolu 213 sayılı Kanun'un 116. ve 117. maddelerinde düzenlenen ve hukuki hata niteliği taşımayan hataların yapılması nedeniyle mükelleften haksız yere vergi (harç) alınması durumunda başvurulabilecek bir idari başvuru mekanizmasıdır. Bu yola başvurulabilmesi için bir vergilendirme hatasının bulunması ve bu hatanın vergilendirme işlemine karşı dava açma süresinin geçmesinden sonra ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Kişiler dava açma süresi geçmiş ve hata içerdiğini düşünüyorlarsa öncelikle bağlı bulundukları vergi dairesine düzeltme başvurusunda bulunmalıdırlar. Düzeltme başvurusunun reddedilmesi hâlinde mükellefin Maliye Bakanlığına şikâyet yoluna başvurması mümkündür. Maliye Bakanlığı tarafından da şikâyetin yerinde görülmeyerek reddi durumunda otuz gün içinde vergi mahkemesinde dava açılması gerekir. Şikâyet, tüketilmesi zorunlu bir idari başvuru yolu olup şikâyet yoluna başvurulmadan vergi mahkemesinde dava açılması mümkün değildir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, §§ 54-56).

39. Kişilerin dava açılmadan önce zorunlu idari başvuru yapılması gereken hâllerde bu başvuruyu usulüne uygun olarak gerçekleştirmeden dava açmaları mümkün değildir. 2577 sayılı Kanun'un 14. ve 15. maddeleri bu hususu sonuçları ile birlikte açıkça düzenlemiştir. Buna göre zorunlu başvuru aşaması usulüne uygun olarak gerçekleşmeden açılan davalarda mahkemeler verdikleri kararla birlikte dilekçeyi ilgili idareye tevdi edecektir. 2577 sayılı Kanun merciine tevdi kararlarının tebliği hususunda ayrıksı bir düzenleme getirmemiştir. Bir başka ifadeyle merciine tevdi kararının davalı idareye tebliğ edildiğinin davacıya bildirilmesi yönünde yasal bir zorunluluk söz konusu değildir.

40. Mahkeme kararıyla birlikte dava dilekçesinin hangi tarihte merciine (Maliye Bakanlığına) tevdi edildiği hususu başvurucuya bildirilmemiş ise de dava dilekçesinin merciine tevdi kararı verildiği hususu başvurucunun bilgisi dâhilindedir. Başvurucunun dava dilekçesinin merciine tevdi edilmesine ilişkin kararın verilmesinden sonraki süreci takip etme yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmaktadır. Mahkeme kararı ve kararla birlikte dava dilekçesinin Maliye Bakanlığına gönderildiği tarihin Mahkeme kaleminden öğrenilmesi mümkündür. Gönderme tarihinin Mahkeme kaleminden öğrenilmesi başvurucuya aşırı ve olağanın ötesinde bir külfet de yüklememektedir. Ancak başvurucunun bu sorumluluğunu yerine getirmediği, dolayısıyla sürecin takibi hususunda dikkatli ve özenli davranmadığı anlaşılmaktadır.

41. Başvurucunun dava dilekçesinin merciine tevdi edilmesine ilişkin kararının verilmesinden sonraki sürecin takibinde gerekli dikkat ve özeni göstermediği gözönüne alındığında merciine tevdi kararı sonrası oluşan zımnen ret işleminin ardından otuz gün geçtikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin başvurucuya aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklenmediği sonucuna ulaşılmıştır.

42. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu, haksız olarak tarafından tahsil edilen 7.270,18 TL tutarında yargılama giderinin yasal hakkı olmasına karşın iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu her ne kadar taşınmazının elinden alınması ve taşınmazını geri almak adına para ödemek zorunda kalmasından kaynaklı olarak mülkiyet hakkının ihlali iddiasında bulunmuş ise de somut bireysel başvuruya temel olan yargılama süreci yargılama giderlerinin iadesi talebine ilişkin bir uyuşmazlığı temel aldığından taşınmaza ilişkin mülkiyet hakkı ihlali iddialarının değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda inceleme, bireysel başvuruya temel olan yargılama sürecine konu 7.270,18 TL tutarındaki yargılama giderine yönelik mülkiyet hakkı ihlali iddiası yönünden yapılmıştır.

46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, § 17).

47. Somut olayda başvurucunun ihlal iddiasına konu ettiği yargılama masraflarına ilişkin dava süre aşımı gerekçe gösterilmek suretiyle usul hükümleri yönünden reddedilmiş ve ret kararı kesinleşmiştir.

48. Başvurucunun ihlal iddiasına esas aldığı yargılama masraflarına dair talebini usulüne uygun olarak yargı yoluna iletmediği ve bunun bir sonucu olarak davanın esası yönünden bir inceleme yapılmadan usul hükümleri nedeniyle reddedildiği görülmektedir.

49. Bu hâle göre başvuru yolunun usulüne uygun olarak tüketildiğinden söz edilemez.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Peter John Dessent [1.B.], B. No: 2016/13120, 1/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı PETER JOHN DESSENT
Başvuru No 2016/13120
Başvuru Tarihi 15/7/2016
Karar Tarihi 1/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yargılama giderlerine ilişkin olarak açılan davanın süre aşımı yönünden reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılama masraflarının iade edilmemesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Vergi, kamu alacağı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6292 Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun 9
213 Vergi Usul Kanunu 1
116
117
122
124
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 14
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi