TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SİNAN CEM ÖZTÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13477)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucu
|
:
|
Sinan Cem ÖZTÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Sercan ARAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir protesto eylemi sırasında afiş astığı için
başvurucuya idari para cezası verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
8. Türkiye'de 2015 yılının ikinci yarısından başvuruya konu
eylemin yapıldığı tarihe kadar çok sayıda terör saldırısı ile birlikte
toplumsal infial yaratan bazı olaylar yaşanmıştır. Bunlardan bazıları, açık
kaynaklardan edinilen bilgiler ışığında kronolojik olarak aşağıda sıralanmıştır.
i. 5/6/2015 tarihinde Halkların Demokratik Partisinin (HDP)
Diyarbakır'daki seçim mitingine bombalı saldırı düzenlenmiştir. 7/6/2015
tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi'nden iki gün önce düzenlenen
saldırıda beş kişi ölmüş, dört yüzün üzerinde kişi de yaralanmıştır.
ii. 20/7/2015
tarihinde Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde canlı bomba saldırısı düzenlenmiştir.
Saldırıda otuz dört kişi ölmüş, yüzden fazla kişi de yaralanmıştır.
iii. 10/8/2015 tarihinde İstanbul Sultanbeyli Fatih Polis
Merkezine bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmiştir. Saldırının ardından çıkan
çatışmada bir polis memuru şehit olmuştur.
iv. 10/10/2015 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen Barış
Mitingi'nin toplanma yeri olan Ankara Garı'nın önünde patlatılan iki bomba ile
yapılan saldırıda yüz üç kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştır.
v. 12/1/2016 tarihinde İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda Suriye
kökenli bir saldırgan, turist kafilesinin arasına karışarak üzerindeki bombayı
patlatmıştır. Patlama sonucunda on üç kişi ölmüş, on altı kişi de
yaralanmıştır.
vi. 17/2/2016 tarihinde Genelkurmay, Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Kuvvet komutanlıklarının yakınındaki mevkide askerî servis
araçlarının geçişi sırasında bomba yüklü araç patlatılmıştır. Saldırıda yirmi
sekiz kişi ölmüş, altmış bir kişi yaralanmıştır.
vii. 13/4/2016 tarihinde Kızılay'da bomba yüklü araçla
düzenlenen saldırıda otuz dört kişi ölmüş, yüz yirmi beş kişi yaralanmıştır.
viii. 19/4/2016 tarihinde İstiklal Caddesi'nde Beyoğlu Kaymakamlığı
önünde intihar saldırısı düzenlenmiştir. Saldırıda beş kişi ölmüş, otuz yedi
kişi de yaralanmıştır.
B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (Fakülte)
öğrencisidir.
11. 21/3/2016 tarihinde saat 13.00 civarında aralarında
başvurucunun da bulunduğu bir grup öğrenci ülkede 2016 yılında gerçekleşen
bombalı saldırıları protesto etmek amacıyla Fakültenin bahçesinde toplanarak iki
ağaç arasına pankart asmıştır. Pankartın üzerinde şunlar yazmaktadır:
"Sarayın İstikrarı / 5 Haziran 2015 HDP
Diyarbakır Mitingi / 20 Temmuz 2015 Suruç/ 10 Ekim 2015 Ankara Barış Mitingi /
12 Ocak 2016 Sultanahmet Meydanı / 6 Şubat 2016 Cizre Bodrum Katı / 17 Şubat
2016 Genelkurmay Önü / 13 Mart 2016 Güvenpark / 19 Mart 2016 İstiklal Cddesi /
Katliam, Kan, Yayın Yasağı, Gözyaşı Öğrenci Kolektifleri"
12. Anılan pankartın indirilmesi için Fakültenin özel güvenlik
görevlileri gruba gerekli ikazları yapmış ancak pankart grup tarafından
indirilmemiştir.
13. Fakülte yönetimi karşıt görüşlü öğrenciler arasında meydana
gelmesi muhtemel olayları önlemek ve eğitimin aksamadan devam edilmesini
sağlamak amacıyla okula polis çağırmış ve okula gelen polisler saat 14.40'ta
Fakültenin orta bahçesine girerek pankartı indirmişlerdir.
14. Başvurucunun da aralarında bulunduğu sekiz kişi gözaltına
alınmış ve ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştır.
15. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 42. maddesi
uyarınca Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğünün 22/3/2015 tarihli işlemiyle
başvurucuya 219 TL idari para cezası uygulanmıştır.
16. Başvurucu idari para cezasına karşı Ankara 5. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde,
protestonun barışçıl olduğu dikkate alınarak eylemin ifade özgürlüğü kapsamında
kaldığı ve itiraz konusu cezanın caydırıcı etkisinin gözetilmesi gerektiği
savunulmuştur.
17. Hâkimlik, idari yaptırım kararı ile verilen idari para
cezasının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiş ve 20/6/2016 tarihinde
itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
18. Anılan karar, başvurucu vekiline 29/6/2016 tarihinde tebliğ
edilmiş; başvurucu 20/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19.5326 sayılı Kanun’un "Afiş
asma" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) ... cadde veya sokak kenarlarındaki
kamuya ait ... alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez,
kâğıt ve benzeri afiş ... asan kişiye, yüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına
kadar idarî para cezası verilir. Aynı içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil
sayılır.
(2) Birinci fıkra hükmü, yetkili makamlardan
alınan açık ve yazılı izne dayalı olarak asılan afiş ve ilânlar açısından uygulanmaz.
...
...
(4) Bu kabahatler dolayısıyla idarî para
cezasına, kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve bu hak kapsamında ifade özgürlüğünün
demokratik toplumun en temel değerleri arasında olduğu ve demokrasinin özünde
açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücünün yer aldığı
vurgulanmaktadır. Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma
durumları dışında toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik
önleyici nitelikli radikal tedbirler, yetkililerin eylemlerde kullanılan
ifadeler ve bakış açılarını şaşırtıcı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiği
ya da eylemlerin yasa dışı olduğu durumlarda dahi demokrasiye zarar vermekte
hatta demokrasinin varlığını sık sık tehlikeye atmaktadır. Hukukun üstünlüğüne
dayalı demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl
yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin, toplantı özgürlüğü
ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilmesi imkânı sunulmalıdır (Gün ve diğerleri/Türkiye, B. No: 8029/07,
18/6/2013, § 70; Güneri ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 42853/98, 43609/98 ve 44291/98, 12/7/2005, § 76).
21. AİHM'in Akarsubaşı ve
Alçiçek/Türkiye (B. No: 19620/12, 23/1/2018) kararında da eldeki
mevcut başvuruya benzer bir başvuru ele alınmıştır.
i. AİHM'in kararına konu olayda Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası üyesi başvuruculara, gerçekleştirilen grev kapsamında bir okul
binasının dış cephesine üzerinde "Bu iş yerinde grev vardır" yazılı
afiş astıkları gerekçesiyle 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesi uyarınca idari
para cezası verilmiştir. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)
11. maddesinde güvence altına alınan barışçıl olarak toplanma özgürlüğü
kapsamında incelediği başvuruda değerlendirilmesi gereken başlıca konunun idari
para cezasının demokratik toplumda gerekli olup olmadığı hususu olduğunu ifade
etmiştir(Akarsubaşı ve Alçiçek/Türkiye,
§ 28).
ii. AİHM, gösterinin tamamen barışçıl olarak sürdürüldüğünü,
gösteride idari makamların veya polisin kamu düzenini korumak için müdahale
etmesini gerektirecek taşkınlıklar yaşanmadığına dikkat çekmiştir (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye, § 29). AİHM'e
göre başvuranlar görsel bir kirliliğe sebebiyet veren, şiddet içeren bir afiş
asmamışlar ve binanın dış cephesine veya herhangi bir kamu malına zarar
vermemişlerdir. Söz konusu afişin asılmasının barışçıl olarak toplanma
özgürlüğünün kullanımına bağlı bir unsur olarak değerlendirilmesi gerektiği
ifade edilmiştir (Akarsubaşı ve
Alçiçek/Türkiye, § 33).
iii. AİHM; sulh ceza mahkemesi tarafından yapılan denetimin çok
kısıtlı olduğunu, ilgililere isnat edilen fiillerin gerçekliğini doğrulamakla
sınırlı kaldığını vurgulayarak itiraz incelemesinde bir yandan barışçıl
toplanma hakkının başvurucularca kullanılması ve diğer taraftan kamu düzeninin
sağlanması ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi mevcut farklı
menfaatlerin dengelenmeye çalışıldığını gösteren hiçbir unsur bulunmadığını
belirtmiştir (Akarsubaşı ve Alçiçek/Türkiye,
§ 34). AİHM, afişin binada eğitimi herhangi bir şekilde engellediğine dair bir
durumun olmadığını söyleyerek ihtilaf konusu para cezalarının barışçıl olarak
toplanma hakkının kullanımı üzerinde caydırıcı bir etkisi olduğu tespitinde
bulunmuştur (Akarsubaşı ve Alçiçek/Türkiye,
§ 36). AİHM sonuç olarak başvuruculara verilen idari para cezasının demokratik
bir toplumda zorunlu olmadığı kanaatini açıklamıştır (Akarsubaşı ve Alçiçek/Türkiye, § 37).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 9/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23.Başvurucu; son zamanlarda yaşanan bombalı saldırıları ve
katliamları protesto etmek istediğini, afişin bu yaşananların siyasi
sorumluluğunun saray iktidarı olduğunu belirtmek amacı taşıdığını belirtmiştir.
Başvurucu pankartın herhangi bir şiddet çağrısı içermediğini, Fakültede
öğrencilerin siyasi düşüncelerini paylaştığı afişlerin her zaman bulunduğunu,
toplantı ve gösteri hakkının Anayasa ve Sözleşme tarafından korunduğunu ifade
etmiştir.
24. Söz konusu idari para cezasının anılan hak üzerinde
caydırıcı etkisi bulunduğuna dikkat çeken başvurucu, benzer konuda verilen
Mahkeme kararlarının dikkate alınmadığını, hakkında verilen kararın gerekçeden
yoksun olduğunu belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru hakkında izinsiz afiş asılması
nedeniyle 5326 sayılı Kanun'a göre işlem yapıldığı, afiş içeriğiyle ilgili
herhangi bir yaptırım uygulanmadığı ve somut olayda asılan afişin toplanma
özgürlüğünün kullanımına bağlı bir unsur olduğu dikkate alındığında
başvurucunun iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Anayasa’nın
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar
başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
28. Fakülte bahçesinde gerçekleştirilen protesto amaçlı
toplantıda asılan afişin emniyet görevlileri tarafından indirilmesi ve
sonrasında başvurucunun izinsiz afiş astığı gerekçesiyle idari para cezası ile
cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup
Oluşturmadığı
29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
30. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
31. 5326 sayılı Kanun’un 42. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna
varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
32. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumda
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
33. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan
Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No:
2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920,
25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015,
§ 45).
34. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına
rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade
özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve
çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için
de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, §
34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §
115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer
Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52).Sonuç olarak
toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir
şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan
Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk
Akyüz, § 55).
35. İfade özgürlüğünde olduğu gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkı da sadece toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören görüş ve
fikirleri korumakla yetinmez. Bunun haricinde toplumun genelini rahatsız
edebilecek, endişelendirecek hatta şoke edecek veya onların belirli düzeyde
tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenebilir (Yılmaz Güneş ve Yusuf
Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 33).
36. Toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla
yapıldığının bir önemi yoktur. Bununla birlikte -ifade özgürlüğünde olduğu
gibi- siyasal ve kamusal meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan
müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Dilan
Ögüz Canan, § 36; Ali Rıza Özer
ve diğerleri, § 115; Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45; Ömer Faruk Akyüz, § 53).
(b) Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
37. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı
farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 73; Tayfun Cengiz, B. No:
2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap
Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı
bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası
[GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşılamakla birlikte orantılı değilse (bazı farklılıklarla birlikte toplantı
hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan
§§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Barışçıl Toplantı Hakkı
38. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi
toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme
imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan,
§ 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri,
§§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman
Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve
diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk
Akyüz, § 54).
(d) Müdahalenin Gerekçesi
39. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan
kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere
aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olduğunun
derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu
düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir
(Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §
83; Ömer Faruk Akyüz, § 61).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
40. 2015 yılının ikinci yarısından 2016 yılının ikinci yarısına
kadar geçen bir yıl içerisinde Türkiye'nin değişik yerlerinde çok sayıda
bombalı terör eylemi meydana gelmiştir. Gayrıresmî raporlara göre Türkiye’nin
bu bir yılı içerisinde on yedi kez canlı bomba ve bombalı araçla saldırı
düzenlenmiş ve saldırılarda polis, asker ve sivil olmak üzere toplam iki yüz
doksan sekiz kişi hayatını kaybetmiştir. Bine yakın insanın da yaralandığı
tespit edilmiştir.
41. Bir üniversite öğrencisi olan başvurucu, bombalı
saldırıların devam ettiği günlerde ülkede meydana gelen terör saldırılarını
protesto etmek amacıyla okul içerisinde diğer öğrenci arkadaşlarıyla birlikte
bir toplantı düzenlemiş ve bu toplantıda başvuruya konu afiş okul duvarına
asılmıştır. Başvurucuya, izinsiz afiş astığı gerekçesiyle 219 TL idari para
cezası verilmiştir. Afiş içeriği nedeniyle başvurucu hakkında kamu makamlarınca
herhangi bir adli veya idari soruşturma açılmamıştır.
42. Yaşanan terör saldırılarına dikkat çeken ve saldırılarda
ölenlerin unutulmaması çağrısında bulunan afişin asılmasının bir düşünce
açıklaması mahiyetinde olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Öte yandan
başvuruya konu afiş aracılığıyla düşünce açıklaması, öğrencilerinden oluşan bir
topluluğun protesto eylemi sırasında asıldığından Anayasa'da düzenlenen
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin güvencelerden
yararlanır.
43. Anayasa Mahkemesi daha önce afiş asma yoluyla yapılan
düşünce açıklanmalarının anayasal güvencelerden yararlanmasının, afiş asmanın
bazı ön biçim koşullarına bağlanmasına engel teşkil etmeyeceğine karar vermişti
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Abdulvahap
Can ve diğerleri, B. No: 2014/3793, 8/11/2017, § 53).
44. Kanun koyucu 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesinde kamuya ait
alanlarda afiş asılmasını yetkili makamın, özel alanlarda ise malikinin iznine
bağlı kılmış ve izin koşulu yerine getirilmeden afiş asılmasını idari para
cezası yaptırımına tabi tutmuştur. Bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisini
haiz olduğunun kabulü gerekir. Sırf afiş asmanın izin şartına bağlanmış olması
nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği düşünülemez (Neslihan Albayrak,
B. No: 2015/19611, 13/9/2018, § 21).
45. Öte yandan tek başına izin koşulunun ihlal edilmiş olması,
yaptırım uygulanmasının haklılaştırılması bakımından yeterli görülmeyebilir.
Nitekim eldeki somut başvuruya konu olayda cezalandırmanın kamu düzeninin
bozulmasını önlemek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu noktada izinsiz afiş
asılması nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığı veya bozulma tehlikesinin
bulunup bulunmadığı ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığı ehemmiyet
arz etmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§§ 88, 89; Abdulvahap Can ve diğerleri,
§ 55).
46. Somut olayda Fakülte yönetiminin ya da Hâkimliğin Fakülte
bahçesinde gerçekleştirilen toplantının barışçıl olmadığına, kamu düzeninin
bozulduğuna veya bozulma tehlikesinin ortaya çıktığına, eğitimin işleyişinin
aksadığına ya da yaptırım konusu afişin asılı kaldığı -yaklaşık- üç saat
boyunca herhangi bir gerginliğe sebebiyet verdiğine dair bir tespiti ve
değerlendirmesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında barışçıl
bir protesto gösterisi sırasında başvuruya konu afişin asılması nedeniyle
başvurucunun idari para cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığı ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamamıştır.
47. Unutulmamalıdır ki barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılan ve bir gösteride yasaklanmamış davranışlarda bulunan kişilerin toplantı
hakkı, herhangi bir kınanabilir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul
edilecek cezanın dahi uygulanmamasını gerektirir. Zira bu tip soruşturmalar
veya cezalandırmalar caydırıcı etki doğurma potansiyeli taşımaktadır (Osman Erbil, §§ 51, 71; Ömer Faruk Akyüz, § 60).
48. Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, somut olayın
koşullarında başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı Anayasa’nın 34.
maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
Kadir ÖZKAYA farklı gerekçeyle bu görüşe katılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50.
Maddesi Yönünden
49. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
50. Başvurucu, maddi tazminat olarak para cezasının iadesine ve
5.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde,
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59,
66-67).
54. İncelenen başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin
eyleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte derece mahkemeleri
de ihlali giderememişlerdir. Bu açıdan ihlal aynı zamanda mahkeme kararından
kaynaklanmıştır.
55. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Sulh Ceza
Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
56. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
57. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine (Değişik İş 2016/1940)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
5326 Sayılı Kanunun 42 nci maddesi uyarınca, kamuya ait alana
(Üniversite bahçesine) afiş astığı anlaşılan başvurucuya 219 TL. İdari para
cezası verilmiş; bu cezaya karşı vaki itiraz da yetkili yargı yerince
reddedilmiştir. Anayasa’nın 34. maddesinin koruması altında bulunan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bakımından olayda idarenin doğrudan bir müdahalesi
olmadığı gibi, kanun emrini yerine getirmekten ibaret idari yaptırımla anılan
hak arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı, içeriği itibariyle de hakkında
cezai işlem yapılmayıp kamu düzeninin bozulması nedeniyle sadece idari
yaptırımla yetinildiği gözetildiğinde, sözkonusu idari para cezasının zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve ölçülü olduğu, dolayısiyle toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlâl edilmediği kanaatine vardığımdan;
çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
FARKLI GEREKÇE
Başvuruya konu olayda, bir protesto eylemi sırasında fakülte
bahçesinde bulunan iki ağaç arasına başkalarıyla birlikte bir afiş asan
başvurucu adına, 5326 sayılı kabahatler Kanununun 42. maddesi uyarınca 219 TL
idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucu, cezanın iptal edilmesi istemiyle yaptığı
itirazın reddi üzerine de bireysel başvuruda bulunmuştur.
Mahkememiz çoğunluğunca, olayda, fakülte yönetiminin ya da
Hâkimliğin, Fakülte bahçesinde gerçekleştirilen toplantının barışçıl
olmadığına, kamu düzeninin bozulduğuna veya bozulma tehlikesinin ortaya
çıktığına, eğitimin aksadığına ya da yaptırım konusu afişin asılı kaldığı süre
boyunca kamu düzeninin bozulmasına yol açabilecek bir gerginliğe sebebiyet
verdiğine dair bir tespit ve değerlendirmelerinin bulunmaması nedeniyle söz
konusu afişin asılması eylemi için başvurucunun idari para cezası ile
cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği
gerekçesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine
karar verilmiştir.
Mahkememiz çoğunluğunca kabul edilen ihlal gerekçesine,
kabahatler hukukuna ilişkin olarak 21.03.2019 günlü ve 2015/1051 başvuru
numaralı kararda kullandığım karşı oyumda belirttiğim nedenlerle katılmamakla
birlikte, başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla, aynı veya benzer
konulara ilişkin olarak yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesince istikrarlı
bir biçimde ihlal kararları veriliyor olması, dolayısıyla bu konudaki Anayasa
Mahkemesi görüşünün yerleşik hale gelmiş olması nedeniyle ihlal kararına sonucu
itibarıyla katılıyorum.