TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
S.A.M.M.H. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32619)
|
|
Karar Tarihi: 7/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
S.A.M.M.H.
|
Vekili
|
:
|
Av. Sehend AZERTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma
riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi ve geri gönderme
merkezindeki tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının, idari gözetim
altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük)
73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına
karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca tedbir talebinin ve kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 23/8/2017 tarihinde İçtüzük'ün 73.
maddesi uyarınca sınır dışı işleminin durdurulmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve ekleri, ilgili kurumlardan ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgelere
göre olaylar özetle şöyledir:
7. 1984 doğumlu ve İran vatandaşı olan başvurucu
19/8/2017 tarihinde yasa dışı yollardan Türkiye’ye girdikten hemen sonra
Sarıkamış'ta jandarma tarafından yakalanmıştır.
8. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendi
gereğince Türkiye’ye yasal giriş hükümlerini ihlal ettiği gerekçesiyle Kars
Valiliği 22/8/2017 tarihinde başvurucunun sınır dışı edilmesine, 23/8/2017
tarihinde ise idari gözetim altına alınmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu, sınır dışı ve idari gözetim kararlarına
karşı etkili bir hukuk yolu bulunmadığından doğrudan Anayasa Mahkemesine
başvurduğunu ifade etmiştir.
10. Erzurum Valiliği 16/11/2017 tarihinde idari gözetim
kararını kaldırmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
11. İlgili hukuk için bkz. Y.T. [GK], B. No:
2016/22418, 30/5/2019, § 22-35; A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941,
1/3/2017, §§ 28-38; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25; B.T.
[GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
13. Adli yardım talebinde bulunan başvurucunun başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlığının bulunmadığı ve talebinin dayanaktan
yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca adli
yardım talebinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf
tutulmasına karar verilmesi gerekir.
B. Sınır Dışı
Etme Kararı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu; din değiştirdiği için İran’dan Türkiye’ye
geldiğini, geri gönderilmesi hâlinde dinî inancından ötürü kötü muameleye maruz
kalacağını öne sürmüştür.
15. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
17. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel
başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin
tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B.
No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
18. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru,
iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
19. Anayasa Mahkemesi 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
yapılan değişiklik sonrasında sınır dışı etme işlemine karşı idare mahkemesinde
açılan iptal davasının işlemi kendiliğinden durdurmaması, farklı bir deyişle
işlem hakkında otomatik durdurucu etki yaratmaması sebebiyle mutlak nitelikteki
kötü muamele yasağı ya da yaşam hakkı yönünden pratikte bir başarı
sunmayacağını dolayısıyla bu yolun etkili olmaktan çıktığını değerlendirmiştir
(Y.T., §§ 73-76). Fakat söz konusu kararda belirtilen iptal davasının
etkisiz olması tespitinin 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri uyarınca tesis edilen sınır dışı etme
kararlarına hasredildiği vurgulanmalıdır. Eldeki dosyalarda sınır dışı etme
kararının bu kapsamda olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun sınır
dışı etme kararına karşı etkili bir hukuk yolu olan İdare Mahkemesinde iptal
davası açmadan doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Tutulma
Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, tutulma koşullarının insan onuru ve
haysiyetiyle bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu belirterek kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi K.A. (B. No: 2014/13044,
11/11/2015, [GK]) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan
zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun
bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (aynı kararda bkz. §§ 80, 81). Anayasa
Mahkemesi, bu kanaate varırken tutulma koşullarından çekilen ızdırap için
tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
23. Ancak Anayasa Mahkemesi, B.T. başvurusunda bu
içtihadını gözden geçirerek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altında
tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası
açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk
mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
24. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
D. İdari
Gözetim Kararı Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
26. Başvurucu; hukuka aykırı olarak idari gözetim altında
tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği, etkili başvuru ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 36. ve 40. madde
yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
28. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe
girdiği 11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda
Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer
verilen usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında
sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi,
sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan
şikâyetlerden dolayı ihlal kararları vermiştir (F.A. ve M.A., B. No:
2013/655, 20/1/2016; A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K.
ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016).
29. Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine
gidilen B.T. başvurusunda, herhangi bir idari karar olmaksızın idari
gözetim altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından
doğan zararlar için idari yargı mercilerinde doğrudan tam yargı davası
açılabileceği belirtilmiştir (B.T., § 74). Anılan kararda 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda
açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin
oluşturduğu, sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem
ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam
yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§
52, 54).
30. Ancak Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71). Başvurucunun
idari gözetim altında tutulmasına ilişkin olarak sulh ceza hâkimliğine müracaat
ettiğine dair bir bilgi ya da belgeye başvuru formu ve eklerinde yer
verilmediği görülmektedir.
31. Bu durumda 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6)
numaralı fıkrası dikkate alındığında somut olayda idarece idari gözetim
altından sınır dışı edilerek salıverilen başvurucunun uğradığını öne sürdüğü
maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli
giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen sulh ceza
hâkimliğine başvuru yolunu tüketmeden yaptığı başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Sınır dışı etme işlemi konusundaki tedbir kararının
SONLANDIRILMASINA,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi ve gereği için İçişleri
Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 7/4/2021 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.