TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL FAKİ ERDAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14380)
|
|
Karar Tarihi: 25/9/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2019-30928
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Halil Faki ERDAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa Anıl PINAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun davacıya gönderdiği mektupta yer
alan ifadeleri nedeniyle hakaret suçundan cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü
ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan
Bilgisi
8. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Türk Metal
Sendikasının (Sendika) İstanbul Anadolu şube başkanı olarak görev yapmaktadır.
Sendika, Türkiye'de 1963 yılından beri faaliyet göstermektedir. Hâlen otomotiv,
beyaz eşya, elektronik, demir-çelik ve yan sanayi gibi bir çok alanda yetkili
sendika olarak faaliyet gösteren Sendika'nın 200.000 civarında üyesi
vardır.
9. Uzun yıllar farklı sendikalarda görev alan ve
olayların geçtiği tarihte ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetede köşe
yazarlığı yapan Y.K., Sendika Başkanı P.K. hakkında birçok eleştirel yazı
yazmıştır.
10. Gazeteci Y.K.nın 10/3/2013 tarihinde "P.K.
neyi savunduğunun farkında mı?" başlıklı yazısının ilgili kısmı
şöyledir:
"...[P.K.] bilerek yada bilmeyerek
Türkiye’yi felakete sürükleyecek bir çizgiyi savunmaktadır.
[P.K.] ne diyor?
Misak-ı Milli sınırları içinde
ayyıldızlı bayrağımız dalgalanırsa, her türlü çözüme varmış.
Bunun anlamı nedir?
Ayyıldızlı bayrağı bölücüler de
reddetmiyor. Hatta geçenlerde bu konuda bir gösteri bile yapıldı. Bir
toplantıda ayyıldızlı bayrağın asılmasını isteyen kişi, bölücülüğün
destekçilerindendi.
[P.K.] bilerek yada bilmeyerek
emperyalistlerin ve bölücülerin değirmenine su taşıyor..."
11. Y.K.nın 18/7/2015 tarihinde "P.K. da
Açıklasın!" başlıklı yazısının ilgili kısımları şöyledir:
"...Birleşik Metal İş Genel Başkanı
[A.S.] ücret
bordrosunu ve malvarlığını sendikanın facebook sayfasında kamuoyuna açıkladı.
Metal işkolunda en fazla işçiyi temsil
eden sendika, Türk-İş üyesi Türk Metal.
Türk Metal’in genel başkanı da [P.K.]
İnsan ister istemez [A.S.nin] ücreti, hizmet ödeneği ve
mal varlığı ile [P.K.nin] ücreti, hizmet ödeneği ve mal varlığını
karşılaştırmayı düşünüyor.
[P.K.nın] net aylığı bugüne kadar
açıklanmadı. Açıklasa da öğrensek.
[P.K.nın] aynı zamanda Uluslararası
Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun genel başkanı.
Acaba buradan ne kadar aylık alıyor?
Ayrıca bir de Türk-İş genel
sekreterliğinden alınan aylık var.
[P.K.nın] bir türlü açıklanmayan brüt
ücretine her türlü sosyal yardım ve ikramiye brüt olarak eklenecek ve bu miktar
net olarak ödenecek. Vergi ve diğer kesintiler de sendika tarafından
karşılanacak.
....
[P. K] 23 yıllık profesyonel sendikacı.
Bu tüzük hükmüne göre, bu yıl Ağustos ayında alacağı hizmet ödeneği her hizmet
yılı için 76 günlük giydirilmiş brüt ücret tutarında olacak...
... [P.K.], 7,5 aylık giydirilmiş brüt
ücreti tutarını net olarak alacak. Halbuki kanuna göre, hizmet ödeneği kıdem
tazminatı tavanını aşamaz.
[P.K.nın] hizmet ödeneği,
[A.S.nin] hizmet ödeneğinin en az 20 katı tutuyor.
[P.K.] ücretini ve malvarlığını
açıklasa da, onları da karşılaştırsak.
[P.K.yı], [A.S.den] ayıran çok önemli
bir nokta, hizmet ödeneği..."
B. Somut
Başvuruya İlişkin Olaylar
12. Başvurucu, gazeteci Y.K.nın P.K. hakkında yazdığı
yazılar üzerine Y.K.ye bir mektup yazmış ve posta yoluyla göndermiştir.
Mektubun ilgili kısmı şöyledir:
" ... Uzun süredir Türk Metal Sendikası ve onun genel başkanı sayın [P.K] hakkındaki, çoğu gerçek dışı
olan yazılarınızı okuyoruz. Genel başkanımız bugüne kadar bu yazılara cevap
vermeye, sizinle muhatap olmaya tenezzül bile etmedi. Bunun nedeni şudur, bu
yazılar eğer sicili temiz gerçek bir gazeteci tarafından yazılmış olsaydı,
bizim için hakikaten üzücü olur, bunların doğru olmadığını anlatmak için çok
uğraşırdık.
Ama siz, uzun yıllar sendikalarda
çalışmış, bugün eleştirdiğiniz her şeye yanlış olduğunu söylediğiniz tüm
işlere, sendikalarda göz yummuş, uzun yıllar çalıştığınız Türkiş'te, şimdi
yerden yere vurduğunuz
[B.M. nin] akıl hocalığını yapmış, bir sürü karanlık işte görev almış sicili
bozuk birisiniz. Ayrıca gazeteci değil, hayatını artık size sendikalarda iş
vermeyen, yalanlarınız ve iftiralarınız nedeniyle sizi dışlayan sendikalardan
ve sendikacılardan intikam almaya adamış bir müfterisiniz. Bu nedenle yazılarınız
tamamen kişisel hırs ve öç alma duygusundan kaynaklanıyor.
Sendikamız Türk Metal'in büyüklüğü ve
gücü karşısında, aşağılık kompleksi duymaktan öteye gidemeyen Birleşik Metal
Sendikasında çalışan damadınız adına ve onun ve sendikanın çıkarları için yazılar
yazan bir tetikçisiniz.
Uzun yıllar sendikacıların yaptığı
yanlış işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar, gazetecilikte maharetli
değilsiniz. Gerçek birkaç gazeteci, sizin Türkiş'te çalıştığınız dönemde
koltuğunuzu korumak için yaptığınız yanlış işleri yazdı diye onlara nasıl
saldırdığınız anlatıp duruyorlar. Gazetede bu yazdıklarınızı okuyup sizi bir
şey sanan insanlar, sendikalarda çalıştığınız dönemde sizinle ilgili
söylenenleri, anlatılanları duysalar herhalde ... gazetesine bir daha ellerini
bile sürmezler. Siyasi mücadelesine saygı duyduğumuz sayın ... bir daha yazı
falan yazdırmaz.
Bu mektubu sayın [...] de göndereceğim. Ama çok merak
ediyorum, siz bu mektubu köşenizde yayınlama cesaretini
gösterebilirmisiniz."
13. Başvurucunun yazdığı mektubun içeriğinden dolayı Y.K.
12/8/2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurucunun hakaret
suçundan cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur.
14. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle 1/12/2015 tarihli
iddianame düzenlenmiştir.
15. Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 14/7/2016
tarihli kararıyla başvurucunun hakaret suçundan 1.500 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...sanığın kargo ile zarf
içerisinde müştekiye gönderdiği mektupta 'Sicili temiz gerçek bir gazeteci
tarafından yazılmış olsaydı ... bir sürü karanlık işte görev almış sicili bozuk
... , yalanlarınız ve iftiralarınız ..., müfterisiniz ..., aşağılık kompleksi
duymaktan öteye gidemeyen ..., yazılar yazan bir tetikçisiniz ..., yanlış
işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar ..., ama çok merak ediyorum siz bu
mektubu köşenizde yayınlama cesaretini gösterebilir misiniz?' şeklinde
ifadelerin bulunduğu , sanığın müştekinin siyasi kişiliği nedeniyle eleştiri
kapsamında değerlendirilmesi şeklindeki savunmasına , sarf edilen sözlerin
eleştiri sınırlarını aşıp bütünü itibariyle hakaret ve aşağılama kastı taşıdığı
anlaşıldığından itibar edilmemiş ve müsnet suçtan sanığın cezalandırılmasına
dair hüküm kurulmuştur..."
16. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karar miktar
itibarıyla kesin olup 14/7/2016 tarihinde başvurucuya tefhim edilmiştir.
17. Başvurucu 15/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve
saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden
veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi,
üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
B. Uluslararası Hukuk
19. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Kemal
Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-35.
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre maddi
olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi
olgular ispatlanabilirse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün
olmadığı hatırda tutulmalıdır (Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82,
8/7/1986, § 46). AİHM, değer yargılarının doğruluğunun ispat edilmesinin
istenmesinin imkânsız bir talep olduğunu ve böyle bir yükümlülüğün
kendiliğinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde korunan hakkın
temel bir bileşeni olan görüş sahibi olma özgürlüğünü ihlal edeceğini
belirtmektedir. AİHM'e göre, tamamen değer yargısından oluşan ifade
açıklamalarında dahi müdahalenin orantılılığı söz konusu açıklamanın somut
dayanaklarının bulunup bulunmadığına göre belirlenmelidir. Zira somut
dayanakları bulunmuyorsa, değer yargısı ölçüsüz olabilir (Jerusalem/Avusturya,
B. No: 26958/95, 27/2/2001, §§ 42, 43).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 25/9/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
22. Başvurucu; mektupta geçen ifadelerin hakaret
suçunu oluşturmayacağını ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğini belirtmiştir. Başvurucuya göre mektuptaki kimi ifadeler gazeteciye
yönelik olmamasına rağmen, derece mahkemesince mektubun bütünü dikkate
alınmadan hakkında hüküm kurulmuştur. Başvurucu ayrıca, kamuoyuna malolmuş bir
kişi olan gazetecinin tahammül sınırlarının daha yüksek ve eleştiriye daha açık
olması gerektiğini, bu hususların gözönüne alınmadığını belirterek ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğinin tespiti ile birlikte yeniden yargılama ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucu hakkında, ilgili mektupta kullandığı
ifadeler nedeniyle 1.500 TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu
mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale
yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin
... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi
gerekir.
i. Kanunilik
28. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla
sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına
ilişkin kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
30. Demokratik toplumda ifade özgürlüğünün önemine
ilişkin detaylı açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun (GK), B. No:
2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın (GK), B. No: 2013/9343,
4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§
35-38.
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
31. Müdahalenin demokratik toplum düzenine uygun olmasına
ilişkin ilke paragrafları için bkz. Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48, 51,
53-55, 57; Mehmet Ali Aydın, §§ 68, 70-72; AYM, E.2018/69, K.2018/47,
31/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18; Tansel
Çölaşan, §§ 46, 49, 50, 51; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378,
5/7/2017,§§ 58, 59, 61, 66, 68.
32. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale,
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Başkalarının
Şöhret veya Haklarının Korunması
33. Bireyin şeref ve itibarının korunmasına ilişkin ilke
paragrafları için bkz. İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014,
§§ 44, 82; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 41,
45; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun,
§ 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, §§ 42, 44; Ergün
Poyraz (2) (GK), B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 58.
(d) İfade
Özgürlüğü ile İtibarın Korunmasını İsteme Hakkı Arasında Adil Denge
34. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun
ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil
bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (bkz.Nilgün
Halloran, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner (2),
§ 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58).
(e) Maddi Olgular ile Değer Yargısı
Arasındaki Fark
35. Öte yandan dava konusu söylemlerin, maddi vakıaların
açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada
maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir.
Maddi olgular ispatlanabilirse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın
mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir Sağdıç [GK], B. No:
2013/6617, 8/4/2015, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64). Ancak bir
açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin
orantılılığı, ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip
desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla
desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut, B. No:
2013/7861, 16/4/2015, § 48).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Başvuru konusu olayda başvurucu, gazeteciye yönelik
ifadeleri nedeniyle adli para cezası ile cezalandırılmıştır. İlk derece
mahkemesi başvurucunun mektupta yazdığı; 'Sicili temiz gerçek bir gazeteci
tarafından yazılmış olsaydı ... bir sürü karanlık işte görev almış sicili bozuk
... , yalanlarınız ve iftiralarınız ..., müfterisiniz ..., aşağılık kompleksi
duymaktan öteye gidemeyen ..., yazılar yazan bir tetikçisiniz ..., yanlış
işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar ..., ama çok merak ediyorum siz bu
mektubu köşenizde yayınlama cesaretini gösterebilir misiniz?' ifadeleri
nedeniyle cezalandırıldığını belirtmiştir.
37. İncelenen başvurunun çözümlenmesinde gözönünde
tutulması gereken ilk husus başvurucunun ve gazetecinin toplumsal konumudur.
Gazeteci, kamuoyunun belli bir kesimi tarafından tanınan bir köşe yazarı
olmasının yanı sıra uzun süre yine kamuoyunca bilinen sendikalarda yöneticilik
yapmıştır. Başvurucu da bilinen bir sendikada şube başkanı olarak görev
yapmaktadır. Mektupta geçen ifadeler, başvurucunun çalışmakta olduğu sendikaya
ve sendikanın başkanına yönelik köşe yazıları nedeniyle başvurucunun
kızgınlığını dile getirdiği sözlerdir. Gazetecinin daha önce sendikacı olması
ve damadının da olayın geçtiği tarihte sendikacı olması gözönünde
bulundurulduğunda kullanılan ifadelerin taraflar arasındaki rekabetle birlikte
okunması gerekir. Söz konusu ifadelerin gönderilen mektupta yer almış olması
nedeniyle alenileştirilmesi de söz konusu olmamıştır.
38. Diğer taraftan, başvurucunun mektuptaki ifadelerinin
gerek lafzı gerek kullanıldıkları bağlam dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Keleş Öztürk, § 51; Bayram Akın, B.
No: 2015/19278, 7/3/2019, § 37). Bu kapsamda mektubun bütünü dikkate
alındığında, başvurucunun, gazetecinin yazdıklarının doğru olmadığını, geçmişte
kendi yaptıklarıyla çeliştiğini ifade etmeyi ve onu ağır bir şekilde
eleştirmeyi amaçladığı anlaşılmıştır.
39. Dikkate alınması gereken ikinci husus ise
başvurucunun cezalandırılmasına neden olan ifadelerin bir kısmının olgusal
iddialar, bir kısmının ise değer yargıları olduğu ve olayların bütününe
bakıldığında bu değer yargılarının da somut unsurlarla desteklenmeye
çalışıldığı görülmektedir. Bununla birlikte Mahkeme; başvurucunun
cezalandırılmasına neden olan "sicili bozuk, müfteri, tetikçi"
gibi değer yargısı içeren ifadelerinin olgusal bir temelinin olup olmadığını
tespit etmeksizin anılan ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna
varmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Meral Özata Özgürol,
B. No: 2015/2326, 26/12/2018, § 49).
40. Dolayısıyla başvuruya konu mektupta yer alan ve
müştekinin şeref ve itibarına müdahale teşkil eden düşünce açıklamalarının
derece mahkemelerince ele alınma usulüne ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin
pek çok içtihadında ortaya konulan kriterlerin ilk derece mahkemesince
gözetilmediği anlaşılmaktadır.
41. Öte yandan olgusal isnatların ispatlanamadığı veya
değer yargısı içeren ifadelerin somut olgularla yeterince desteklenmediği
durumlarda bile cezalandırmanın ancak düşünce açıklamasının ölçüsüz bir saldırı
oluşturduğunun kabul edilmesi hâlinde mümkün olduğu unutulmamalıdır (Emin
Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 50; Sinem Hun, B. No:
2013/5356, 8/5/2014, § 55; Kaos GL Derneği, B. No: 2014/18891,
23/5/2018, §54) .
42. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesinde
bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava
konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz.
Buna karşılık somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü
ile gazetecinin şeref ve itibarına saygı hakkı arasında bir denge kurmamıştır.
Mahkeme, mektupta yer alan belli ifadeleri değerlendirmiş, başvurucunun
gazeteciye yönelik olmayan "aşağılık kompleksi duymaktan öteye
gidemeyen Birleşik Metal Sendikasında çalışan damadınız adına"
sözlerini dahi cezalandırma konusu yapmıştır. Mahkeme tarafından mektubun
bütünselliği üzerinde durulmamış ve mektupta geçen ifadelerin kullanıldıkları
bağlam incelenmemiştir.
43. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi başvurucunun ifade
özgürlüğü karşısında gazetecinin şeref ve itibarının korunmasındaki üstün
yararı gösterebilmiş değildir. Mahkemece ortaya konulan gerekçe ilgili ve
yeterli kabul edilmemiştir. Ayrıca yukarıdaki hususlar dikkate alındığında
başvurucunun kullandığı ifade nedeniyle adli para cezası ile
cezalandırılmasının demokratik toplumda gerekli olduğu da
değerlendirilmemiştir.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde
güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
47. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile
10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Somut başvuruda, başvurucunun yazdığı mektuptan
dolayı adli para cezası ile cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal
edildiği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
49. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak
yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve
bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması
gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından
ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu
sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
50. İfade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim sağladığı değerlendirildiğinden
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. Asliye Ceza
Mahkemesine (E.2015/984, K.2016/537)GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 25/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.