TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HALİL FAKİ ERDAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/14380)
Karar Tarihi: 25/9/2019
R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2019-30928
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Gülsüm Gizem GÜRSOY
Başvurucu
Halil Faki ERDAL
Vekili
Av. Mustafa Anıl PINAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun davacıya gönderdiği mektupta yer alan ifadeleri nedeniyle hakaret suçundan cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan Bilgisi
8. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Türk Metal Sendikasının (Sendika) İstanbul Anadolu şube başkanı olarak görev yapmaktadır. Sendika, Türkiye'de 1963 yılından beri faaliyet göstermektedir. Hâlen otomotiv, beyaz eşya, elektronik, demir-çelik ve yan sanayi gibi bir çok alanda yetkili sendika olarak faaliyet gösteren Sendika'nın 200.000 civarında üyesi vardır.
9. Uzun yıllar farklı sendikalarda görev alan ve olayların geçtiği tarihte ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetede köşe yazarlığı yapan Y.K., Sendika Başkanı P.K. hakkında birçok eleştirel yazı yazmıştır.
10. Gazeteci Y.K.nın 10/3/2013 tarihinde "P.K. neyi savunduğunun farkında mı?" başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyledir:
"...[P.K.] bilerek yada bilmeyerek Türkiye’yi felakete sürükleyecek bir çizgiyi savunmaktadır.
[P.K.] ne diyor?
Misak-ı Milli sınırları içinde ayyıldızlı bayrağımız dalgalanırsa, her türlü çözüme varmış.
Bunun anlamı nedir?
Ayyıldızlı bayrağı bölücüler de reddetmiyor. Hatta geçenlerde bu konuda bir gösteri bile yapıldı. Bir toplantıda ayyıldızlı bayrağın asılmasını isteyen kişi, bölücülüğün destekçilerindendi.
[P.K.] bilerek yada bilmeyerek emperyalistlerin ve bölücülerin değirmenine su taşıyor..."
11. Y.K.nın 18/7/2015 tarihinde "P.K. da Açıklasın!" başlıklı yazısının ilgili kısımları şöyledir:
"...Birleşik Metal İş Genel Başkanı [A.S.] ücret bordrosunu ve malvarlığını sendikanın facebook sayfasında kamuoyuna açıkladı.
Metal işkolunda en fazla işçiyi temsil eden sendika, Türk-İş üyesi Türk Metal.
Türk Metal’in genel başkanı da [P.K.]
İnsan ister istemez [A.S.nin] ücreti, hizmet ödeneği ve mal varlığı ile [P.K.nin] ücreti, hizmet ödeneği ve mal varlığını karşılaştırmayı düşünüyor.
[P.K.nın] net aylığı bugüne kadar açıklanmadı. Açıklasa da öğrensek.
[P.K.nın] aynı zamanda Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun genel başkanı.
Acaba buradan ne kadar aylık alıyor?
Ayrıca bir de Türk-İş genel sekreterliğinden alınan aylık var.
[P.K.nın] bir türlü açıklanmayan brüt ücretine her türlü sosyal yardım ve ikramiye brüt olarak eklenecek ve bu miktar net olarak ödenecek. Vergi ve diğer kesintiler de sendika tarafından karşılanacak.
....
[P. K] 23 yıllık profesyonel sendikacı. Bu tüzük hükmüne göre, bu yıl Ağustos ayında alacağı hizmet ödeneği her hizmet yılı için 76 günlük giydirilmiş brüt ücret tutarında olacak...
... [P.K.], 7,5 aylık giydirilmiş brüt ücreti tutarını net olarak alacak. Halbuki kanuna göre, hizmet ödeneği kıdem tazminatı tavanını aşamaz.
[P.K.nın] hizmet ödeneği, [A.S.nin] hizmet ödeneğinin en az 20 katı tutuyor.
[P.K.] ücretini ve malvarlığını açıklasa da, onları da karşılaştırsak.
[P.K.yı], [A.S.den] ayıran çok önemli bir nokta, hizmet ödeneği..."
B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar
12. Başvurucu, gazeteci Y.K.nın P.K. hakkında yazdığı yazılar üzerine Y.K.ye bir mektup yazmış ve posta yoluyla göndermiştir. Mektubun ilgili kısmı şöyledir:
" ... Uzun süredir Türk Metal Sendikası ve onun genel başkanı sayın [P.K] hakkındaki, çoğu gerçek dışı olan yazılarınızı okuyoruz. Genel başkanımız bugüne kadar bu yazılara cevap vermeye, sizinle muhatap olmaya tenezzül bile etmedi. Bunun nedeni şudur, bu yazılar eğer sicili temiz gerçek bir gazeteci tarafından yazılmış olsaydı, bizim için hakikaten üzücü olur, bunların doğru olmadığını anlatmak için çok uğraşırdık.
Ama siz, uzun yıllar sendikalarda çalışmış, bugün eleştirdiğiniz her şeye yanlış olduğunu söylediğiniz tüm işlere, sendikalarda göz yummuş, uzun yıllar çalıştığınız Türkiş'te, şimdi yerden yere vurduğunuz [B.M. nin] akıl hocalığını yapmış, bir sürü karanlık işte görev almış sicili bozuk birisiniz. Ayrıca gazeteci değil, hayatını artık size sendikalarda iş vermeyen, yalanlarınız ve iftiralarınız nedeniyle sizi dışlayan sendikalardan ve sendikacılardan intikam almaya adamış bir müfterisiniz. Bu nedenle yazılarınız tamamen kişisel hırs ve öç alma duygusundan kaynaklanıyor.
Sendikamız Türk Metal'in büyüklüğü ve gücü karşısında, aşağılık kompleksi duymaktan öteye gidemeyen Birleşik Metal Sendikasında çalışan damadınız adına ve onun ve sendikanın çıkarları için yazılar yazan bir tetikçisiniz.
Uzun yıllar sendikacıların yaptığı yanlış işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar, gazetecilikte maharetli değilsiniz. Gerçek birkaç gazeteci, sizin Türkiş'te çalıştığınız dönemde koltuğunuzu korumak için yaptığınız yanlış işleri yazdı diye onlara nasıl saldırdığınız anlatıp duruyorlar. Gazetede bu yazdıklarınızı okuyup sizi bir şey sanan insanlar, sendikalarda çalıştığınız dönemde sizinle ilgili söylenenleri, anlatılanları duysalar herhalde ... gazetesine bir daha ellerini bile sürmezler. Siyasi mücadelesine saygı duyduğumuz sayın ... bir daha yazı falan yazdırmaz.
Bu mektubu sayın [...] de göndereceğim. Ama çok merak ediyorum, siz bu mektubu köşenizde yayınlama cesaretini gösterebilirmisiniz."
13. Başvurucunun yazdığı mektubun içeriğinden dolayı Y.K. 12/8/2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur.
14. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle 1/12/2015 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
15. Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 14/7/2016 tarihli kararıyla başvurucunun hakaret suçundan 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...sanığın kargo ile zarf içerisinde müştekiye gönderdiği mektupta 'Sicili temiz gerçek bir gazeteci tarafından yazılmış olsaydı ... bir sürü karanlık işte görev almış sicili bozuk ... , yalanlarınız ve iftiralarınız ..., müfterisiniz ..., aşağılık kompleksi duymaktan öteye gidemeyen ..., yazılar yazan bir tetikçisiniz ..., yanlış işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar ..., ama çok merak ediyorum siz bu mektubu köşenizde yayınlama cesaretini gösterebilir misiniz?' şeklinde ifadelerin bulunduğu , sanığın müştekinin siyasi kişiliği nedeniyle eleştiri kapsamında değerlendirilmesi şeklindeki savunmasına , sarf edilen sözlerin eleştiri sınırlarını aşıp bütünü itibariyle hakaret ve aşağılama kastı taşıdığı anlaşıldığından itibar edilmemiş ve müsnet suçtan sanığın cezalandırılmasına dair hüküm kurulmuştur..."
16. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karar miktar itibarıyla kesin olup 14/7/2016 tarihinde başvurucuya tefhim edilmiştir.
17. Başvurucu 15/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
B. Uluslararası Hukuk
19. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-35.
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi olgular ispatlanabilirse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986, § 46). AİHM, değer yargılarının doğruluğunun ispat edilmesinin istenmesinin imkânsız bir talep olduğunu ve böyle bir yükümlülüğün kendiliğinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde korunan hakkın temel bir bileşeni olan görüş sahibi olma özgürlüğünü ihlal edeceğini belirtmektedir. AİHM'e göre, tamamen değer yargısından oluşan ifade açıklamalarında dahi müdahalenin orantılılığı söz konusu açıklamanın somut dayanaklarının bulunup bulunmadığına göre belirlenmelidir. Zira somut dayanakları bulunmuyorsa, değer yargısı ölçüsüz olabilir (Jerusalem/Avusturya, B. No: 26958/95, 27/2/2001, §§ 42, 43).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 25/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; mektupta geçen ifadelerin hakaret suçunu oluşturmayacağını ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucuya göre mektuptaki kimi ifadeler gazeteciye yönelik olmamasına rağmen, derece mahkemesince mektubun bütünü dikkate alınmadan hakkında hüküm kurulmuştur. Başvurucu ayrıca, kamuoyuna malolmuş bir kişi olan gazetecinin tahammül sınırlarının daha yüksek ve eleştiriye daha açık olması gerektiğini, bu hususların gözönüne alınmadığını belirterek ifade özgürlüğünün ihlal edildiğinin tespiti ile birlikte yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucu hakkında, ilgili mektupta kullandığı ifadeler nedeniyle 1.500 TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
30. Demokratik toplumda ifade özgürlüğünün önemine ilişkin detaylı açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun (GK), B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın (GK), B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38.
(b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
31. Müdahalenin demokratik toplum düzenine uygun olmasına ilişkin ilke paragrafları için bkz. Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48, 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın, §§ 68, 70-72; AYM, E.2018/69, K.2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50, 51; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58, 59, 61, 66, 68.
32. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması
33. Bireyin şeref ve itibarının korunmasına ilişkin ilke paragrafları için bkz. İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 44, 82; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 41, 45; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, §§ 42, 44; Ergün Poyraz (2) (GK), B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 58.
(d) İfade Özgürlüğü ile İtibarın Korunmasını İsteme Hakkı Arasında Adil Denge
34. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (bkz.Nilgün Halloran, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58).
(e) Maddi Olgular ile Değer Yargısı Arasındaki Fark
35. Öte yandan dava konusu söylemlerin, maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi olgular ispatlanabilirse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64). Ancak bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin orantılılığı, ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut, B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Başvuru konusu olayda başvurucu, gazeteciye yönelik ifadeleri nedeniyle adli para cezası ile cezalandırılmıştır. İlk derece mahkemesi başvurucunun mektupta yazdığı; 'Sicili temiz gerçek bir gazeteci tarafından yazılmış olsaydı ... bir sürü karanlık işte görev almış sicili bozuk ... , yalanlarınız ve iftiralarınız ..., müfterisiniz ..., aşağılık kompleksi duymaktan öteye gidemeyen ..., yazılar yazan bir tetikçisiniz ..., yanlış işleri örtmekte maharetli olduğunuz kadar ..., ama çok merak ediyorum siz bu mektubu köşenizde yayınlama cesaretini gösterebilir misiniz?' ifadeleri nedeniyle cezalandırıldığını belirtmiştir.
37. İncelenen başvurunun çözümlenmesinde gözönünde tutulması gereken ilk husus başvurucunun ve gazetecinin toplumsal konumudur. Gazeteci, kamuoyunun belli bir kesimi tarafından tanınan bir köşe yazarı olmasının yanı sıra uzun süre yine kamuoyunca bilinen sendikalarda yöneticilik yapmıştır. Başvurucu da bilinen bir sendikada şube başkanı olarak görev yapmaktadır. Mektupta geçen ifadeler, başvurucunun çalışmakta olduğu sendikaya ve sendikanın başkanına yönelik köşe yazıları nedeniyle başvurucunun kızgınlığını dile getirdiği sözlerdir. Gazetecinin daha önce sendikacı olması ve damadının da olayın geçtiği tarihte sendikacı olması gözönünde bulundurulduğunda kullanılan ifadelerin taraflar arasındaki rekabetle birlikte okunması gerekir. Söz konusu ifadelerin gönderilen mektupta yer almış olması nedeniyle alenileştirilmesi de söz konusu olmamıştır.
38. Diğer taraftan, başvurucunun mektuptaki ifadelerinin gerek lafzı gerek kullanıldıkları bağlam dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Keleş Öztürk, § 51; Bayram Akın, B. No: 2015/19278, 7/3/2019, § 37). Bu kapsamda mektubun bütünü dikkate alındığında, başvurucunun, gazetecinin yazdıklarının doğru olmadığını, geçmişte kendi yaptıklarıyla çeliştiğini ifade etmeyi ve onu ağır bir şekilde eleştirmeyi amaçladığı anlaşılmıştır.
39. Dikkate alınması gereken ikinci husus ise başvurucunun cezalandırılmasına neden olan ifadelerin bir kısmının olgusal iddialar, bir kısmının ise değer yargıları olduğu ve olayların bütününe bakıldığında bu değer yargılarının da somut unsurlarla desteklenmeye çalışıldığı görülmektedir. Bununla birlikte Mahkeme; başvurucunun cezalandırılmasına neden olan "sicili bozuk, müfteri, tetikçi" gibi değer yargısı içeren ifadelerinin olgusal bir temelinin olup olmadığını tespit etmeksizin anılan ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Meral Özata Özgürol, B. No: 2015/2326, 26/12/2018, § 49).
40. Dolayısıyla başvuruya konu mektupta yer alan ve müştekinin şeref ve itibarına müdahale teşkil eden düşünce açıklamalarının derece mahkemelerince ele alınma usulüne ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin pek çok içtihadında ortaya konulan kriterlerin ilk derece mahkemesince gözetilmediği anlaşılmaktadır.
41. Öte yandan olgusal isnatların ispatlanamadığı veya değer yargısı içeren ifadelerin somut olgularla yeterince desteklenmediği durumlarda bile cezalandırmanın ancak düşünce açıklamasının ölçüsüz bir saldırı oluşturduğunun kabul edilmesi hâlinde mümkün olduğu unutulmamalıdır (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 50; Sinem Hun, B. No: 2013/5356, 8/5/2014, § 55; Kaos GL Derneği, B. No: 2014/18891, 23/5/2018, §54) .
42. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesinde bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz. Buna karşılık somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü ile gazetecinin şeref ve itibarına saygı hakkı arasında bir denge kurmamıştır. Mahkeme, mektupta yer alan belli ifadeleri değerlendirmiş, başvurucunun gazeteciye yönelik olmayan "aşağılık kompleksi duymaktan öteye gidemeyen Birleşik Metal Sendikasında çalışan damadınız adına" sözlerini dahi cezalandırma konusu yapmıştır. Mahkeme tarafından mektubun bütünselliği üzerinde durulmamış ve mektupta geçen ifadelerin kullanıldıkları bağlam incelenmemiştir.
43. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğü karşısında gazetecinin şeref ve itibarının korunmasındaki üstün yararı gösterebilmiş değildir. Mahkemece ortaya konulan gerekçe ilgili ve yeterli kabul edilmemiştir. Ayrıca yukarıdaki hususlar dikkate alındığında başvurucunun kullandığı ifade nedeniyle adli para cezası ile cezalandırılmasının demokratik toplumda gerekli olduğu da değerlendirilmemiştir.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
47. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Somut başvuruda, başvurucunun yazdığı mektuptan dolayı adli para cezası ile cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
49. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
50. İfade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim sağladığı değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/984, K.2016/537)GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.