TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEBAHAT BAYSAL GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14634)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Nebahat
BAYSAL GÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Karar
Koray ATAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı sürecindeki nezarethane şartları nedeniyle
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 15/2/2019 tarihinde kötü
muamele yasağının ihlal edildiği şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi
kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun kötü muamele yasağına ilişkin
kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Fetulahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında
16/7/2016 tarihinde gözaltına alınarak Uşak ili Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü nezarethanesine yerleştirilmiştir. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde
nezarethaneden çıkarılmıştır.
7. Başvurucu, Uşak Sulh Ceza Hâkimliğince 21/7/2016 tarihinde
tutuklanmıştır. Tutuklama kararı verilene kadar sorgu işlemleri süresince
başvurucu iki gün Adliye nezarethanesinde tutulmuştur. Tutuklandıktan sonra
21/7/2016 başvurucu, Uşak E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.
8. Başvurucu 16/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurucu 22/12/2016 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 29/8/2018 tarihinde
başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olup bu karar,
verildiği tarihte kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
11.6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun "İdari dava türleri ve idari
yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
1. (Değişik: 10/6/1994 -
4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:
a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995
tarihli ve E.1995/27, K.1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdarî işlemler
hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından
açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam
yargı davaları,
…
2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve
işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır…”
12. 2577 sayılı Kanun'un
"Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" kenar
başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl
ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak
haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen
veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden
itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu
sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
13. 5271 sayılı Kanun’un "Gözaltı
İşlemlerinin Denetimi" kenar başlıklı 92. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Cumhuriyet
başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin
gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri,
varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve
sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler;
sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler."
14.
1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliği’nin 4., 11. 25. ve 26. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
" Madde 4 - …
Nezarethane: Şüpheli veya sanıkların
haklarındaki işlemlerin tamamlanıp adlî mercilere sevk edilinceye kadar
bekletilmesi amacıyla yapılmış yerleri,
…
ifade eder.
...
Madde 11 - Üst araması
yapılan kişinin nezarethaneye girişi, bu Yönetmeliğe ekliNezarethaneye
Alınanların Kaydına Ait Defter"e (EK-B)
kaydedilerek sağlanır.
Nezarethane işlemlerinde;
a) Aynı suçla ilgisi olanlar, birbirine hasım
olanlar, erkek ve kadınlar bir araya konulmazlar, çocuklar yetişkinlerden ayrı
tutulurlar.
b) Nezarethanede zarurî hâller dışında beşten
fazla kişi bir arada bulundurulmaz.
c) Tuvalet, temizlik gibi zorunlu ihtiyaçların
giderilmesi görevli memurun gözetiminde sağlanır.
d) Yiyecek ve içecekler önceden kontrol
edilir.
e) Gözaltına alınan kişi saldırgan bir tutum
sergilemeye başladığı veya kendisine zarar vermeye kalkıştığı takdirde önce
sözle kontrol altına alınmaya çalışılır. Bu mümkün olmadığı takdirde,
hareketini giderecek derecede kuvvet kullanılabilir. Ancak zarurî olmadıkça
gerek kendisinin gerek başkasının hayatı, vücut bütünlüğü veya sağlığı
tehlikeye girmedikçe kuvvet kullanılmaz.
f) Saldırgan tutum ve davranışları kontrol
altına alınamayan kişiler tıbbî müdahalede bulunulması için sağlık
kuruluşlarına gönderilir.
g) Gözaltına alınan kişilerin yaşama haklarını
koruyucu gerekli önlemler alınarak, bu amaçla ilgili gözetlenebilir. Gözetleme
işlemi teknik imkânlar ölçüsünde kayda alınabilir.
h) Gözaltındaki kişinin beslenme, nakil,
sağlığının korunması ve gerektiğinde tedavisi, yakalandığının yakınlarına haber
verilmesi giderleri ilgili birimin bağlı olduğu Bakanlığın bütçe ödeneklerinden
karşılanır.
...
Madde 25 -
Nezarethaneler en az 7 metrekare genişliğinde, 2,5 metre yüksekliğinde ve
duvarlar arasında en az 2 metre mesafe olacak şekilde düzenlenir. Yeterli doğal
ışıklandırma ve havalandırma imkânları sağlanır. Ancak, şüpheli sayısının
çokluğu sebebiyle nezarethane imkânlarının yetersiz olması durumunda,
nezarethaneler için öngörülen fizikî şartlara sahip başka yerler de
kullanılabilir.
Nezarethanelerde gözaltına alınan kişilerin
yatmaları ve oturmaları için yeteri kadar sabit ve dayanıklı oturma yerleri
bulundurulur.
Mevsim ve gözaltı yerlerinin maddî şartları da
dikkate alınarak, geceyi gözaltında geçirecek şahıslar için yeterli miktarda
battaniye ve yatak temin edilir.
Tuvalet, banyo ve temizlik ihtiyaçlarının
giderilmesi için gerekli tedbirler alınır.
Nezarethane girişine, onaylanmış nezarethane
talimatı asılır.
İç ve dış emniyeti sağlanmış, özel surette
hazırlanmış, teknik donanımlı, bağımsız yerlerin ifade alma odası olarak
kullanılmasına özen gösterilir.
Mevcut nezarethane ve ifade alma odalarının
standartlara uygun hâle getirilmesi bütçe imkânları çerçevesinde sağlanır.”
...
Madde 26 – Nezarethane ve ifade alma
odalarının standartlara uygunluğunu sağlamak amacı ile kolluk kuvvetlerinin
yetkili birimleri tarafından denetleme yapılır.
Cumhuriyet başsavcıları veya
görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak,
gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma
odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini,
gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu
Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Deftere kaydederler.
Yetkili ve görevli mercilerin mevzuatta
öngörülen denetim yetkileri saklıdır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu,KOM
Şubedeki nezarethanenin mevsim koşullarına göre aşırı sıcak, oksijensiz
olduğunu, beslenme imkânının kötü olduğunu, Adliye nezarethanesinin ise soğuk
olduğunu, bu yerde sadece bir sandalyenin bulunduğunu, uyuma imkânı olmadığını
belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
19. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir
(İsmail Buğra İşlek, B. No:
2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
20. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlali tespit ederek ihlalin
sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla
ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de
işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir (Fatma
Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39). Bununla birlikte soyut
olarak makul bir başarı sunma kapasitesi bulunan bir yolun uygulamada başarıya
ulaşmayacağına dair şüphe, o başvuru yolunun tüketilmemesini haklı kılmaz (Sait Orçan, B.
No: 2016/29085, 19/7/2017, § 36). Ayrıca yasal düzenlemeyle oluşturulan ve
kanunun objektif anlamına bakıldığında var olduğu hususunda bir tereddüt
uyandırmayan bir hukuksal yolun fiilen denenmemiş veya kullanılmamış olması,
söz konusu yolun etkili olmadığı veya bulunmadığı sonucuna ulaşılabilmesi
bakımından yeterli olmaz.
21. Başvurucunun başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun
özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28). Ancak somut
olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar
sağlamayacağı durumda veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar
tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz, B. No: 2013/8975, 23/7/2014, § 33).
22. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının mutlak nitelikli olmasından ötürü bu
yasak açısından sağlanması gereken başvuru yolunun etkili olduğundan söz edilebilmesi
için bunun ihlali önleyici ve bazı durumlarda cezalandırıcı olabilmesi, ayrıca
gerektiğinde tamamlayıcı bir unsur olarak makul bir tazmin imkânı sunabilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde bu tür ihlaller açısından sadece tazmin yollarının
öngörülmüş olması, bu tür muamelelere maruz kalan kişilere yapılanları
(kısmen/zımnen) meşrulaştırmış ve devletin tutma koşullarını Anayasa'nın
güvence altına aldığı standartlara yükseltme yükümlülüğünü kabul edilemez bir
şekilde azaltmış olacaktır. Bu nedenle somut başvuruda olduğu gibi insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda tutulma
şikâyetleri açısından ancak tutulma koşullarının iyileştirilmesi/düzeltilmesi
ve ayrıca bu koşullardan kaynaklanan zararların tazmin edilmesini sağlayacak
bir başvuru yolunun etkililiğinden söz edilebilir. Öte yandan devlet tarafından
tazmin edici bir hukuk yoluna ilaveten bu tür muamelelerin tamamını süratle
sona erdirecek etkili bir mekanizma kurulması gerekmektedir (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015,
§§ 72, 73).
23. Bununla birlikte kişinin ihlal iddialarına konu yerden
ayrılmış olması durumunda tutma hâli de sona ereceği için tutmadan kaynaklanan
ihlalin devam ettiğinden söz edilemez. Kişinin tutuklanmasıyla birlikte ya da
gözaltı sürecinin sonunda salıverilmesiyle birlikte gözaltı sürecindeki tutma
hâli sona erer. Gözaltı sürecinden sonra kişinin tutuklanması ihlal iddiasına
ilişkin tutma hâlinin devam ettiğini göstermez. Zira kişi tutuklandıktan sonra
ceza infaz kurumuna gönderilmekte ve dolayısıyla tutma koşulları değişmektedir.
Ayrıca ceza infaz kurumundaki tutma hâlinde kişilerin tutma koşullarına ilişkin
olarak infaz hâkimliklerine başvurma imkânı bulunmaktadır. Bu itibarla gözaltı
süreci sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma
koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına
başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici
mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla gözaltı süreci
sona erenlerin nezarethaneden ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma
koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat
yolu olduğu söylenebilir (benzer yöndeki karar için B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, § 49).
24. Somut olayda başvurucu 16/7/2016 tarihinde gözaltına
alınmış, nezarethanede kalmış ve 19/7/2016 tarihinde nezarethaneden çıkmıştır.
Adli mercilere sevk edildikten sonra sorgu işlemleri boyunca Adliye
nezarethanesinde tutulmuştur. Başvurucu 21/7/2016 tarihinde tutuklanarak Uşak E
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Somut olayda başvurucu, gözaltı
sürecinde kamu görevlileri tarafından -kişisel kusur/amaç, saik, kasıt ile-
kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmemiş salt tutulma koşullarından
şikâyetçi olmuştur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarından
(Alparslan Altan [GK], B. No:
2016/15586, 11/1/2018, §§ 183-185) farklı olarak salt tutulma koşulları
nedeniyle kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmaline ilişkin adli ve/veya idari
bir soruşturma yürütülmesi için adli makamları harekete geçirmek üzere başvuru
yapılması tüketilmesi gereken bir yol değildir. Dolayısıyla başvurucu açısından
tutuklama kararından önceki tutma koşulları nedeniyle uğradığı maddi ve manevi
zararların giderilmesini temin edici bir mekanizmanın bireysel başvurudan
önceki süreçte Türk hukukunda mevcut olup olmadığının incelenmesi gerekir.
25. Bu noktada Anayasa'nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun'un
2. maddesi karşısında tazminata hükmedildiğini gösteren kararların var
olmamasının olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan zararın tazmini için
etkili bir başvuru yolunun bulunmadığı kanaatine ulaşılabilmesi bakımından tek
başına belirleyici olmaması gerekir. Nitekim teoride böyle bir yolun var olup
olmadığı irdelenmeden salt bu güne kadar böyle bir
davanın açıldığını ve tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir mahkeme
kararının bulunmadığına dayanılarak tazminata ilişkin etkili bir başvuru
yolunun bulunmadığının söylenmesi hatalı sonuçlara ulaşılmasına sebep olabilir.
Bu bakımdan etkili bir başvuru yolunun bulunmadığının ifade edilebilmesi için
öncelikle ulusal hukukun incelenmesi ve gözaltı süreci sona eren kişinin
başvurabileceği bir tazminat yolunun teorik düzeyde mevcut olup olmadığına bakılması
gerekir. Öte yandan teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bir başvuru
yolunun sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemiş olması bu
yolun etkisiz olduğu biçiminde yorumlanmamalıdır. Bu durumda asıl dikkate
alınması gereken şey, tazminat ödendiğini gösteren karardan ziyade tazminat
ödenemeyeceğini ifade eden kararın var olup olmadığıdır. Teorik düzeyde
tazminat için elverişli bir başvuru yolunun fiilen etkisiz olduğu sonucuna
ancak mahkemelerin ilgili yolun tutulma koşulları nedeniyle oluşan zararların
giderilmesini kapsamadığı temeline dayalı olarak reddetmeleri hâlinde
varılabilir (gerekli değişikliklerle birlikte bkz. B.T., § 52).
26. Gözaltında tutma, yargısal nitelik taşıyan bir karara
dayanmaktadır. Ancak gözaltı işleminin gerçekleştiği nezarethanelerin yönetim,
denetim ve işletilmesinin idare tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğu
açıktır. Nezarethane koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukukta
belirtilen standartlara uygun hâlde bulundurulması idarenin sorumluluğundadır.
27. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, idari işlem ve
eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel
olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir.
Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü zararın idari
yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilmesi mümkündür. Anılan kuralda
idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından
idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin
bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasıyla
istenebilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla herhangi bir idari
eyleme ilişkin zararın idari yargıda dava konusu edilebilmesi için 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin yeterli bir yasal zemin oluşturduğu görülmektedir. Bu
durumda nezarethanedeki tutulma koşullarının hukuka uygun olmaması nedeniyle
doğan zararların 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargıda tam
yargı davasına konu edilmesinin olanaklı olduğu sonucuna varılmaktadır (gerekli
değişikliklerle birlikte bkz. B.T., § 54).
28. Bu bağlamda idari yargıda açılacak tam yargı davasında idare
mahkemesinin tutulma koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukuka uygun
olup olmadığını denetlemesi ve bu çerçevede tutulma koşullarının hukuka aykırı
olduğunu tespit etmesi hâlinde -zararın ve bu zararla tutulma koşulları
arasında illiyet bağının da bulunması kaydıyla- tazminata hükmetme yetkisini
haiz olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (B.T., § 55).
29. Öte yandan idari yargı mercileri, bulundukları yerde
nezarethanelerin fiziki koşullarını değerlendirme bakımından Anayasa
Mahkemesine göre daha avantajlı durumdadır. Nezarethanelerin fiziki
koşullarının ulusal ve uluslararası standartlara uygunluğu Anayasa Mahkemesi
tarafından kural olarak dosya üzerinden incelenirken derece mahkemelerinin olay
mahallinde keşif yapma, bilirkişi raporu alma gibi birçok imkânı bulunmaktadır.
Dolayısıyla nezarethane fiziki koşullarına ilişkin öncelikli olarak idari yargı
mercileri tarafından bir inceleme yapılması sadece ikincillik ilkesine uygun
bir yaklaşım olmakla kalmayıp aynı zamanda bunun başvurucu bakımından lehe bir
durum oluşturacağı da tartışmasızdır (gerekli değişikliklerle birlikte bkz.
B.T., § 56).
30. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması
sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
32. Bununla birlikte bu aşama itibarıyla oluşan durum nedeniyle
eldeki başvuru ve eldeki başvuruyla aynı nitelikte olup Anayasa Mahkemesinde
derdest olan başvurulara konu olaylar yönünden işbu kararın ardından açılması
muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa
kavuşturulması zorunluluğu doğmuş bulunmaktadır. Öncelikle vurgulanmalıdır ki
idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek
ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek idari yargı
mercilerinin takdirindedir. Ancak eldeki başvuru ve bununla aynı nitelikte olup
henüz derdest olan başvurular hakkında verilen başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararlarından
sonra idari yargıya başvuran kişiler yönünden dava açma sürelerinin bu
kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde
değerlendirilmesi gerektiği de tabiidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.