TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ÇAYLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31337)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu
NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan
ÇAYLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetenin 31/5/2014 tarihli
nüshasında başvurucu hakkında "Paralel
Yapıya Yurtdışı Darbesi" başlıklı bir haber yayımlanmıştır.
10. Başvurucu bu haber nedeniyle kişilik haklarının
zedelendiğini belirterek 2/6/2016 tarihinde, gazetenin sahibi şirkete karşı
15.000 TL manevi tazminat talebiyle İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde
(Mahkeme) dava açmıştır.
11. Bu davada duruşma günü başvurucuya 19/7/2016 tarihinde
tebliğ edilmiş, ancak başvurucu 21/7/2016
tarihinde tutuklanmıştır.
12. Başvurucu 29/11/2016 tarihinde yapılan ilk duruşmaya
katılmadığı ve duruşmaya katılan davalı taraf davayı takip etmek istemediğini
beyan ettiği için Mahkeme 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 150. maddesi gereğince yenileninceye kadar dosyanın işlemden
kaldırılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, Kocaeli 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu (Ceza İnfaz
Kurumu) aracılığıyla Mahkemeye gönderdiği 16/12/2016
tarihli dilekçesinde; tutuklanması nedeniyle duruşmaya katılamadığını
belirtmiş, duruşma zaptının bir örneğinin tarafına gönderilmesini talep etmiş ve
mal varlığına el konulduğu için adli yardım hükümlerinden faydalanmak
istediğini beyan etmiştir. Başvurucunun bu dilekçesi Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığının (Savcılık) 20/1/2017 tarihli yazısı ile Mahkemeye
gönderilmiştir.
14. Başvurucunun daha önce Ceza İnfaz Kurumu kanalıyla Mahkemeye
gönderdiği 9/12/2016 tarihli dilekçesi ise Savcılığın 2/3/2017 tarihli yazısı ile Mahkemeye gönderilmiş,
başvurucu bu dilekçesinde de duruşmaya tutuklanması nedeniyle katılamadığını
belirtmiş, son duruşma zaptı ile davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerin
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden kendisine gönderilmesini
talep etmiş ve adli yardım hükümlerinden faydalanmak istediğini belirtmiştir.
15. Başvurucu, Mahkemeye gönderdiği 14/3/2017 tarihli dilekçesinde
de, 9/12/2016 ve 16/12/2016 tarihlerinde ilettiği
taleplerine cevap verilmediğini belirterek talebini yinelemiş; bu dilekçe de
Savcılığın 16/3/2017 tarihli yazısıyla Mahkemeye gönderilmiştir.
16. Mahkeme 13/3/2017 tarihli karar ile başvurucunun 29/11/2016
tarihli duruşmaya katılmaması nedeniyle dosyanın -yenileninceye kadar- işlemden
kaldırılmasına karar vermiştir. Başvurucu ilk duruşmadan bir ay sonra Ceza
İnfaz Kurumunda olduğunu bildirmiş ise de usulüne uygun tebligat yapıldığı,
süresinde mazeret bildirmediği, bu arada dosyanın geçici işlemden kaldırıldığı
kendisine belirtilmiştir. Ayrıca dilekçe Mahkemeye ulaştığında harçsız yenileme
süresinin bile dolduğu, aslında duruşmadan on yedi gün sonra mazeret
dilekçesinin Ceza İnfaz Kurumuna verildiği ve buradan Mahkemeye 20/1/2017
tarihinde üst yazı ile gönderildiği açıklanmıştır. Mahkeme; yenileme harcının
yatırılmadığını, dilekçenin de yenileme dilekçesi olmadığını belirterek
13/3/2017 tarihinde üç aylık yenileme süresi dolduğundan davanın açılmamış sayılmasına
karar vermiştir.
17. Başvurucu tarafından karara karşı istinaf talebinde
bulunulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 6/6/2017
tarihli kararla; başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu kanalıyla gönderdiği duruşma
zaptının bir örneğinin gönderilmesi talebini ve adli yardım talebini içeren
16/12/2016 tarihli dilekçesinin Savcılığın 20/1/2017 tarihli yazısı ile
Mahkemesine gönderildiği, başvurucunun tutukluluk nedeniyle katılamadığı
duruşma gününe yönelik olarak 6100 sayılı Kanun'un 95. maddesi kapsamında eski
hâle getirme talebinde bulunabileceği, 16/12/2016 tarihli dilekçenin içerik
olarak yenileme talebi niteliğinde olmadığı gerekçeleri ile istinaf istemini
esastan kesin olarak reddetmiştir.
18. Nihai karar 19/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu
17/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 6100 sayılı Kanun’un
''Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması'' kenar
başlıklı 150. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya
gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden
kaldırılmasına karar verilir.
(2)
Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir,
diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın
yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü
olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz
edemez.
...
(5)
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar,
sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden
karar verilerek kayıt kapatılır.
(7)
Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış
sayılır."
20. 6100 sayılı Kanun’un''Eski hale getirme'' kenar başlıklı 95. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda
belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi
yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir.
(2)
Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme
dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde
bulunulamaz.''
21. 6100 sayılı Kanun’un''Süre''kenar başlıklı 96. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde
yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta
içinde talep edilmelidir."
22. 6100 sayılı Kanun’un ''Talebin
şekli ve kapsamı'' kenar başlıklı 97. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1) Eski hâle getirme, dilekçeyle talep
edilir. Dilekçede, talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri
gösterilir. Süresinde yapılamayan işlemin de eski hâle getirme talebinde
bulunmak için öngörülen süre içinde yapılması zorunludur.''
23. 6100 sayılı Kanun’un ''Talep
ve inceleme mercii'' kenar başlıklı
98. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
'' (1) Yapılamayan işlem için eski hâle
getirme, bu işlem hakkında hangi mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o
mahkemeden talep edilir."
24. 6100 sayılı Kanun’un ''Talebin
yargılamaya ve hükmün icrasına etkisi" kenar başlıklı 99. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1) Eski hâle getirme talebi, yargılamanın
ertelenmesini gerektirmez ve hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi
inceleyen mahkeme, talebi haklı görürse, teminat gösterilmek şartıyla,
yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına karar
verebilir. Mahkeme, gerektiğinde teminat gösterilmeden de yargılamanın
ertelenmesine veya icranın geri bırakılmasına karar verebilir.''
25. 6100 sayılı Kanun’un''İnceleme ve karar'' kenar başlıklı
100. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''(1) İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye
mahkemelerinde eski hâle getirme talebi, ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtayda ileri sürülecek eski hâle getirme talebi ise
temyiz usulüne göre yapılır ve incelenir.
(2)
Mahkeme, eski hâle getirme talebinin kabulü hâlinde, hangi işlemlerin geçersiz
hâle geldiğini kararında belirtir. Islahla geçersiz kılınamayan işlemler, eski
hâle getirme talebinden de etkilenmez.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
27. Adli yardım talebinde bulunan başvurucunun başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlığı bulunmadığı ve taleplerinin
dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama
giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, bir gazetede yayımlanan "Paralel Yapıya Yurtdışı Darbesi"
başlıklı haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği iddiasıyla 15.000 TL
manevi tazminatın davalı yayın kuruluşundan tahsili istemi ile açtığı davanın
duruşmasına tutuklanması nedeniyle katılamadığını belirtmiştir. Başvurucu;
davanın seyri hakkında bilgi sahibi olamadığını, ilk duruşmanın yapıldığını
düşünerek Mahkemeye 9/12/2016 tarihinde ve sonrasında dilekçeler gönderdiğini
ve duruşma zaptının bir örneği ile davalı tarafından dosyaya sunulan belgelerin
bir örneğinin tarafına gönderilmesini ve adli yardım hükümlerinden faydalanmak
istediğini beyan ettiğini, ancak Mahkemenin bu taleplere ilişkin olarak
herhangi bir işlem veya bilgilendirme yapmadığını, tutuklu olması nedeniyle Mahkeme
dosyasına erişemediğini ifade etmiştir.
29. Başvurucu Ceza İnfaz Kurumundan gönderdiği ve davayı takip
etme iradesini ortaya koyan dilekçeleriyle defalarca talep etmiş olmasına
rağmen son duruşma zaptı tarafına gönderilmeden davanın açılmamış sayılmasına
karar verildiğini, davayı takip etmeye ilişkin iradesini ortaya koymasına
rağmen duruşmaya etkin katılımının engellendiğini, yenileme harcını yatırması
için bildirim yapılmadığını, adli yardım hususunda karar verilmediğini
belirterek adil yargılanma hakkının ve çelişmeli yargılama ve silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde; duruşmanın usulüne uygun olarak
başvurucuya tebliğ edildiği, buna rağmen başvurucunun mazeret bildirmediği,
vekili aracılığıyla da kendisini davada temsil ettirmediği ve nihayet
başvurucunun yenileme talebinde de bulunmadığı belirtilmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki beyanlarını yinelemiştir.
C. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce
de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B.No:
2014/13156, 20/4/2017, § 34).
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
35. Somut olayda tazminat davasının takipsiz bırakıldığı
gerekçesiyle işlemden kaldırılıp üç aylık süresi içinde yenilenmediğinden
açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
36. Mahkemeye erişim hakkına yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya
uygunluğundan söz edilebilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen
kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması
gerekmektedir.
37. Mahkemenin davanın açılmamış sayılması kararı 6100 sayılı
Kanun'un 150. maddesine dayandığından müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu
açıktır.
38. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde amaç,
tarafları davalarını takip etmeye zorlamak ve bu suretle yargılamanın gereksiz yere
sürüncemede kalmasını önlemektir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin bu
düzenlemenin yargılamanın makul süre içinde tamamlanmasını temine yönelik bir
çare olduğu açıktır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca
dayandığı anlaşılmaktadır.
39. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan
Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
40. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
41. Ölçülülük ilkesi; öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen
amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından
müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade
etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207,
27/12/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101,
12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili
yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).
42. 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesinin birinci fıkrasında
açıkça tarafların duruşmaya gelmedikleri
veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde
dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği kurala bağlanmıştır. Başvuru
konusu olayda, başvurucu davacı olarak duruşmaya katılamamış; davalı ise davaya
devam etmek istemediğini beyan etmiştir. Bunun üzerine Mahkeme, ilk duruşmada
söz konusu hükme uygun şekilde dosyayı işlemden kaldırmıştır. Duruşma
davetiyesini alarak duruşma gününden haberdar olan başvurucunun duruşmaya
tutuklu olması nedeniyle katılamayacağına dair mazeret dilekçesini Mahkemeye
vermesi gerekirken başvurucu bu noktada üzerine düşeni yapmamıştır. Diğer
taraftan başvurucunun yenileme dilekçesi vermesi olanağı bulunmaktadır.
Başvurucunun Mahkemeden dosyanın işlemden
kaldırılmış olması hâlinde yenilenmesini istemesinin önünde bir
engel de bulunmamaktadır. Başvurucu ise böyle bir talepte bulunmamıştır.
43. Her ne kadar başvurucunun duruşma tutanağını temin etme
yönündeki dilekçelerine Mahkemenin kayıtsız kalması eleştirilecek bir durum ise
de olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davanın yenilenmesi imkânı
olduğuna göre başvurucuya yüklenen külfetin aşırı olduğu veya orantılı olmadığı
söylenemeyeceğinden başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin
olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.