TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NECATİ ABAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14836)
|
|
Karar Tarihi: 26/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Necati ABAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülizar
TUNCER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılamanın yenilenmesi talebinin haksız olarak
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. 1994 yılında Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP) isimli
yasa dışı silahlı örgütün üyesi olma, yağma, örgüt adına adam öldürme ve
yaralama gibi eylemlere bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tamamını
veya bir kısmını bozma ve değiştirme veya kaldırmaya teşebbüs etme suçundan
başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında birden fazla yer
Cumhuriyet başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır.
7. Başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünce 13/4/2003 tarihinde gözaltına alınmış ve sonrasında
tutuklanmıştır.
8. Başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 23/7/2003 tarihli
iddianamesiyle 13/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146.
maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası
açılmıştır.
9. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile
görevli) (Mahkeme) 4/5/2011 tarihli kararıyla başvurucunun 765 sayılı Kanun'un
168. maddesinin birinci fıkrası uyarınca neticeten 18 yıl 9 ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
10. Diğer sanıklar A.A., H.D. ve A.D.nin
neticeten müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, H.Ö.nün ise başvurucuya benzer şekilde 18 yıl 9 ay
hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
11. Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin (Yargıtay) 25/9/2012
tarihli kararıyla başvurucu yönünden bozulmuş, diğer sanıklar A.A., H.D., A.D.
ve H.Ö. yönünden ise onanmıştır.
12. Bozma üzerine İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/5/2013
tarihli kararıyla başvurucunun terör örgütü üyesi olma suçundan neticeten 11
yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Karar Yargıtayın 4/3/2014 tarihli
kararıyla onanmıştır.
14. A.A., H.D., A.D. ve H.Ö. tarafından Anayasa Mahkemesine
yapılan başvuru neticesinde verilen kararda (Aligül Alkaya ve diğerleri, B. No: 2013/1138, 27/10/2015)
başvurucu Aligül Alkaya’nın müdafi yardımından
yararlanma hakkının ihlal edildiğine, ayrıca tüm başvurucuların hakkaniyete
uygun yargılanma haklarının ihlal edildiğine ve ihlalin giderilmesi için
yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Diğer başvurucuların mahkûmiyetleri ise
esas olarak başvurucu Aligül Alkaya'nın kolluk
aşamasında müdafi olmaksızın alınan ifadelerine dayandırıldığı, o ifadeler
dikkate alınarak mahkûmiyet hükmünün gerekçesinin oluşturulduğu
anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere, başvurucu Aligül
Alkaya'nın kolluk aşamasında müdafii olmaksızın
ifadesinin alınması nedeniyle başvurucunun, Sözleşme’nin 6/3.c paragrafında
özel olarak düzenlenen ve Anayasa’nın 36. maddesi bağlamında güvence altına
alınan soruşturma aşamasında bir avukat yardımından yararlandırılma hakkının
ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu durumda başvurucu Aligül
Alkaya'nın kolluk aşamasında müdafii olmaksızın
alınan ifadeleri, diğer başvuruculara isnat edilen suçlamaların
değerlendirilmesinde tek başına kullanılamayacağı gibi bu ifadelerden yola
çıkılarak diğer başvurucular hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi de
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir."
15. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin adı geçen ihlal kararını
gerekçe göstererek 14/4/2016 tarihli dilekçeyle yeniden yargılama yapılması
talebinde bulunmuştur.
16. Mahkeme 27/4/2016 tarihli ek kararıyla yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı
şöyledir:
"...Anayasa Mahkemesinin Aligül Alkaya, [H.D., A.D. ve
H.Ö.] hakkında tesis etmiş olduğu hükme
atıfta bulunularak yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması talebinde
bulunulmuşsa da; Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının her bir başvurucu
açısından ayrı ayrı irdelenerek bireysel konumlarına uygun karar tesis
edildiği, dolayısıyla söz konusu kararın Anayasa Mahkemesi'ne başvurmayan
Necati Abay [başvurucu] hakkında
CMK 311. maddesi kapsamında yeni bir durum yaratmadığı, keza bireysel başvuru
sonucu tesis edilen Anayasa Mahkemesi kararının diğer hükümlülere teşmil
edilmesini gerektirir yasal bir düzenlemenin gerek CMK'da
gerekse Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yagılama
Usulleri Kanununda bulunmadığı, yine Necati Abay [başvurucu] hakkında verilen kararın Yargıtay da dahil tüm
aşamalardan geçerek kesinleştiği, Anayasa Mahkemesi'nce söz konusu kişi
hakkında tesis etmediği bir karara atıfta bulunularak yeniden yargılama konusu
yapılmasının kesin hüküm otoritesine aykırı olacağı sonuç ve kanaatine
varılmakla, hükümlü Necati Abay'ın [başvurucu] yargılamanın yenilenmesi ve infazın durudurulması taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş[tir.]
..."
17. Karara karşı yapılan itiraz ise İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 1/7/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Ret kararı başvurucuya 19/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 18/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin hakkındaki ihlal kararına
rağmen yargılamanın yenilenmesi talebinin haksız olarak reddedildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Ceza muhakemesinde, kesinleşen hükümlere karşı yargılamanın
yenilenmesi yoluna başvuru hakkı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesi gereğince sınırlı sebeplerle tanınmıştır.
Aynı Kanun'un 319. maddesine göre yargılamanın yenilenmesi istemi, Kanun'da
belirlenen şekilde yapılmamış, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal
hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise
kabule değer görülmeyerek reddedilecektir. Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi
istemi, denilecek bir şey varsa yedi gün içinde bildirilmek üzere Cumhuriyet
savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunacaktır. Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi
istemini yerinde bulursa delillerin toplanmasına geçerek bu aşamadan sonra
yargılamanın yenilenmesi istemini esaslı ve kabul edilebilir bulursa aynı
Kanun'un 321. maddesine göre yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına
karar verecektir (Nihat Akbulak
[GK], B. No:
2015/10131, 7/6/2018, § 31).
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından
ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının
yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf
olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da
girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak
ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
25. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç
isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek
hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller
dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular,
Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz
(Onurhan Solmaz, § 23).
26. Yargılamanın yenilenmesi talebinin değerlendirildiği ilk
evre olan kabule değerlik aşamasının sübut sorununu çözümleyecek şekilde
yürütülmediği açıktır. Diğer bir ifadeyle bu aşamada, önceki hüküm iptal
edilerek suç isnadının esası incelenmemektedir. Somut olayda başvurucu, suç
isnadı altında olmadığı (hükümlü olduğu) bir aşamayla ilgili olarak
şikâyetlerini dile getirmektedir. Diğer bir ifadeyle şikâyetin mahkûmiyet
hükmünün kesinleşmesinden sonra 5271 sayılı Kanun'un 319. maddesi uyarınca
gerçekleştirilen yenileme isteminin kabule
değer görülmesi aşamasına ilişkin olduğu, ihlal iddiasının
başvurucunun suç isnadı altında olduğu
bir aşamaya ilişkin olmadığı, dolayısıyla başvurunun bu kısmının adil
yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır (benzer yöndeki karar için
bkz. Nihat Akbulak,
§ 36) .
27. Bununla birlikte Sözleşme ile güvence altına alınan temel
hak ve özgürlüklerin etkili bir şekilde korunması, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ihlal kararlarının iç hukukta gereği gibi
yerine getirilmesi ile mümkündür. AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının iç
hukukta gereği gibi yerine getirilmemesi, Sözleşme ile güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklerin uygulamada etkili bir şekilde korunamadığı anlamına
gelir (Sıddıka Dülek ve diğerleri,
B. No: 2013/2750, 17/2/2016, § 69). Nitekim AİHM tarafından verilmiş bir ihlal
kararı, temel hak ve özgürlüklerin teoride olduğu gibi pratikte de etkili bir
şekilde korunabilmesi amacıyla 5271 sayılı Kanun ile yargılamanın yenilenmesi
sebebi olarak kabul edilmiştir. 5271 sayılı Kanun, bu konuda ilgili yargısal
mercilere takdir hakkı tanımayarak kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir
davanın yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görüleceğini öngörmüştür (Nihat Akbulak, §
37) .
28. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesine göre de Anayasa
Mahkemesince tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilecektir. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin
giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili
usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hallerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Nihat
Akbulak, § 38).
29. Somut olayda Anayasa Mahkemesince başvurucu hakkında verilen
bir ihlal kararı bulunmadığından (bkz. § 14) başvurucunun talebinin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararlarının ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına dönük
olarak yeniden yargılama talebi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla somut başvurunun yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değerlik
evresine ilişkin olarak verilmiş bir kararla ilgili olduğu açıktır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.