logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Şahin Demir [2.B.], B. No: 2016/50524, 26/12/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞAHİN DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/50524)

 

Karar Tarihi: 26/12/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Şahin DEMİR

Vekili

:

Av. Murat OĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk nedeniyle Hazine aleyhine açılan tazminat davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/11/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilerin birbirleri ile irtibatlı olarak uyuşturucu madde ticareti yaptıklarının delillendirilmesi amacıyla Eskişehir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliğince yürütülen operasyon kapsamında başvurucunun uyuşturucu maddeleri naklettiği, uyuşturucu madde satışı yaptığı tape kayıtları ve tanık beyanıyla tespit edilmiştir.

7. Başvurucu uyuşturucu madde ticareti yapma ve sağlama suçunu işlediği isnadıyla 20/1/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 23/1/2009 tarihinde tutuklanmış; 29/7/2010 tarihinde ise tahliye edilmiştir.

8. Başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca 21/4/2009 tarihli iddianameyle uyuşturucu madde ticareti yapma ve sağlama suçundan kamu davası açılmıştır.

9. Başvurucu yargılama süresinde müdafiyle temsil edilmemiş; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) (Mahkeme), başvurucunun yokluğunda verilen 24/11/2011 tarihli kararıyla beraatine karar verilmiştir.

10. Karar 29/11/2011 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından başvurucu aleyhine temyiz edilmiş, ancak 26/12/2011 tarihinde savcı temyiz talebinden feragat etmiştir.

11. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 28/1/2013 tarihli kararıyla savcının aleyhe temyiz talebinden vazgeçmesi nedeniyle hükmün başvurucu yönünden incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın başvurucuya tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır.

12. Mahkemece 18/1/2012 tarihinde, başvurucu hakkındaki beraat hükmünün 1/12/2011 tarihi itibarıyla kesinleştiğine dair kesinleşme şerhinin düzenlendiği ve şerhin düzenlendiği tarihten itibaren ulaşılabilir durumda olduğu anlaşılmıştır.

13. Başvurucunun müdafii tarafından 14/1/2014 tarihinde başvurucunun haksız olarak tutuklu kaldığı süre için 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesi uyarınca tazminat davası açılmıştır.

14. Başvurucu müdafii söz konusu davanın açılmasına dair dilekçede, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilen kararın temyiz incelemesi aşamasında olduğunun zannedildiğini, 9/1/2014 tarihinde dosyasının akıbeti hakkında bilgi talep etmesiyle Cumhuriyet savcısının temyiz talebinden feragat ettiğinden haberdar olduğunu dile getirmiştir.

15. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"...Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/11/2011 tarih, 2009/201 esas, 2011/289 karar sayılı ilamına ve kesinleşme şerhine göre; Şahin Demir'in [başvurucu] 23/01/2009 tarihinde tutuklandığı, 29/07/2010 tarihinde tahliye olduğu,01/12/2011 tarihinde Şahin Demir [başvurucu] yönünden kesinleştiği anlaşılmıştır.

...

...davacının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/201 esas, 2011/289 karar sayılı dosyasında beraat ettiği, tutuklu kaldığı, beraat kararı yönünden Cumhuriyet Savcısınca temyiz talebinde bulunulduğu, daha sonra temyizden vazgeçildiği, kararın davacı yönünden 01/12/2011 tarihinde kesinleştiği, davanın 14/01/2014 tarihinde açıldığı, CMK nın 142/1 maddesindeki bir yıllık sürenin olağanüstü hak düşümü süresi olduğu, davacının veya vekilinin kesinleşmeden haberdar olup olmadığının önemsiz olduğu, bu sebeple davanın süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir."

16. Karar, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 29/6/2016 tarihli kararıyla onanmıştır. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"5271 sayılı CMK 142/1. maddesine göre koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemlerinin kararın kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden üç ay ve her halde kararın kesinleşmetarihini izleyen bir yıl içinde dava konusu edilebileceği, dava dosyası incelendiğinde tazminat davasına dayanak teşkil eden beraat hükmünün 01.12.2011 tarihinde kesinleştiğinin, davanın ise 14.01.2014 tarihinde açıldığının anlaşılması karşısında süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemekle ... ONANMASINA ... karar verildi."

17. Nihai karar başvurucuya 15/10/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 11/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu; bilgisi olmadan yapılan kesinleştirme tarihi esas alınarak haksız tutukluluğa dayalı tazminat talebine ilişkin davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

22. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

23. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

24. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirleme ve mevzuatı bu yönüyle yorumlama görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B.No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban, § 66).

25. Somut olayda, her ne kadar başvurucunun savcının aleyhe temyiz talebinden vazgeçtiğinden bilgisi olduğuna ya da Yargıtay kararının başvurucuya tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmasa da Mahkeme tarafından 18/1/2012 tarihinde düzenlenen kesinleşme şerhine söz konusu tarihten itibaren UYAP üzerinden ulaşılabileceği anlaşılmıştır (bkz.§ 12).

26. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu bağlamda başvurucunun savcının temyiz talebinden vazgeçtiğinden, dolayısıyla hakkındaki beraat kararının geçmişe yönelik olarak 1/12/2011 tarihi itibarıyla kesinleştiğinden haberdar olmadığına dair iddiasının doğru olduğu kabul edilse dahi başvuru formundan başvurucunun hakkındaki beraat hükmünün aleyhine olarak savcılık tarafından temyiz edildiğinden bilgisi olduğu (bkz. § 14), ilk derece mahkemesince hükmün verildiği 24/11/2011 tarihinden haksız olarak tutuklu kaldığı süreler için açtığı tazminat davasının tarihi olan 14/1/2014 tarihine kadar geçen iki yılı aşkın süre içinde davanın takibiyle ilgili herhangi bir girişimde bulunmadığı, davasının akıbetini araştırmadığı görülmektedir. Dolayısıyla avukatı da bulunan başvurucunun ilk derece mahkemesi kararına erişim noktasında üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği açıktır.

27. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun tazminat talebinin süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde -başvurucunun özensiz davranışı ve reddedilen talebin maddi bir menfaate yönelik olduğu da gözönüne alınarak- haksız tutukluluğu tazmine ilişkin başvuruyu engelleyen nitelikte katı ve şekilci bir değerlendirme ve yorumun varlığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla belirtilen ihlal iddiası yönünden mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, anılan hakka yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Şahin Demir [2.B.], B. No: 2016/50524, 26/12/2018, § …)
   
Başvuru Adı ŞAHİN DEMİR
Başvuru No 2016/50524
Başvuru Tarihi 11/11/2016
Karar Tarihi 26/12/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluk nedeniyle Hazine aleyhine açılan tazminat davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi