TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AKIN ÖZTIĞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14924)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Akın
ÖZTIĞ
|
|
|
2. Atilla
ERGİN
|
|
|
3. Ayla
ERGİN
|
|
|
4. Aynur
KAVUKÇU
|
|
|
5. Kemal
BAŞAK
|
|
|
6. Lütfiye Yadigar ERGİN
|
|
|
7. Mehmet
Erol AKIN
|
|
|
8. Mehmet
Selim AYDAŞ
|
|
|
9. Mürvet
ERGİN
|
|
|
10. Özcan
ÖZTİĞ
|
|
|
11. Sevin
ŞEKER
|
|
|
12. Zafer
Erdinç AKIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Ali ASLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uluslararası anlaşma gereğince Hazine tarafından
tahsil edilen tazminattan murise isabet eden miktarının ödenmemesi ve
yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle mülkiyet hakkı ile makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Olayın
Arka Planı
6. Başvurucular 15/10/1934 tarihinde vefat eden 1/7/1866 doğumlu
Muharrem'in mirasçılarıdır.
7. Başvurucular, yakın murisleri Muharrem'e ilk eşinden intikal
eden taşınmazların Osmanlı tebaası olan kök muris Halit Ağa (Halit Mehmetoviç) adına kayıtlı olup Üsküp vilayeti Priştine sancağında bulunduğunu ileri sürmüştür.
8. Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Krallığı arasında
28/11/1933 tarihinde Mütekabil Mutalebatın
Tesviyesine Müteallik İtilaf (anlaşma) yapılmıştır. Söz konusu anlaşma,
6/3/1934 tarihli ve 2382 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Krallığı
Arasında Belgrat'da 28 İkinci Teşrin 1933 Tarihinde Aktedilen Mütekabil Mutalebatın
Tesviyesine Müteallik İtilâfın Tasdikine Dair Kanun ile tasdik edilerek
12/3/1934 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın (3) numaralı maddesine göre
Yugoslavya Hükûmeti karşılıklı denkleştirmelerden sonra arta kalan 17.000.000 dinar
tutarındaki paranın 7.000.000 dinarını kredi olarak, 10.000.000 dinarını da
Hazine bonosu olarak ödemeyi taahhüt etmiştir. Anlaşmanın (4) numaralı maddesi
uyarınca Yugoslavya'da bulunan Türk vatandaşlarına ait taşınmazlar Yugoslav
Hükûmetinin tasarrufuna girecektir.
9. 28/11/1933 tarihli anlaşma uyarınca Yugoslavya'dan tahsil
edilen toplam 17.000.000 dinar 6/6/1938 tarihinde kanun ile Kızılay Cemiyetine
(Kızılay)verilmiştir.
10. Muharrem'in mirasçılarından bir kısmının bu taşınmazlar için
28/11/1933 tarihli anlaşma uyarınca ödenen tazminattan pay verilmesi talebiyle
Dışişleri Bakanlığına 1950, 1966 ve 1977 yıllarında yapmış olduğu müracaatlar
olumsuz sonuçlanmıştır.
11. Başvurucuların da aralarında bulunduğu mirasçılar 18/11/1982
tarihinde aynı taleplerini Maliye Bakanlığına yöneltmişlerdir. Maliye Bakanlığı
bünyesinde kurulan 'Takdir ve Tevzi Komisyonu Başkanlığı 21/5/1982 tarihinde bu
kişilerin tazminattan yararlandırılmasının mümkün olmadığına karar vermiştir.
12. Bu kişiler anılan kararın iptali istemiyle dava açmıştır.
Ankara 2. İdare Mahkemesi 22/2/1985 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinde 28/11/1933 tarihli anlaşma kapsamında Türkiye
Cumhuriyeti'ne 476.520 TL değer farkı ödenmiş olup bu para, 6/6/1938 tarihli ve
3427 sayılı Yugoslavya Hükümetinden Alınan Tazminatın Kızılay Cemiyetine
Verilmesine Dair Kanun ile Kızılay'a devredildiğinden kişilere ödeme
yapılamayacağına yer verilmiştir. Dosya kapsamında kararın Danıştay
denetiminden geçip geçmediğine ilişkin bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.
B. Başvuruya Konu
Yargılama Süreci
13. Başvurucular tarihi bildirilmeyen yeni bir dilekçe ile
tazminat ödenmesi talebiyle Maliye Bakanlığına yeniden müracaat etmiştir.
Maliye Bakanlığı 2/3/2009 tarihinde 3427 sayılı Kanun uyarınca başvurucuların
ödenen tazminattan yararlandırılmasının mümkün olmadığına dair işlem tesis
etmiştir.
14. Başvurucular 8/5/2009 tarihli dilekçe ile tazminat ödenmesi
isteklerinin reddedilmesinin 28/11/1933 tarihli anlaşmaya aykırı olduğu iddiasıyla
iptal davası açmıştır.
15. Ankara 16. İdare Mahkemesi 31/12/2009 tarihli kararı ile
davayı reddetmiştir. Sözü edilen kararda, bir kısım başvurucunun 28/11/1933
tarihli anlaşma hükümlerinden yararlanma hususundaki iddialarını yazılı belge
ile kanıtlamadığına ve bir kısım başvurucu yönünden daha önceden kesinleşmiş
hüküm bulunduğuna işaret edilmiştir.
16. Hüküm başvurucular tarafından temyiz edilmiştir. Danıştay
Onuncu Dairesi 16/10/2014 tarihinde hükmü onamıştır. Onama kararında
başvurucuların murisine ait taşınmazların 28/11/1933 tarihli anlaşma kapsamında
olup anlaşma uyarınca Türkiye Cumhuriyeti'ne ödenen 17.000.000 dinar
tutarındaki para kanun ile Kızılay'a verildiğinden başvurucuların ödenen
tazminattan yararlandırılmasının hukuken mümkün bulunmadığına vurgu
yapılmıştır.
17. Danıştay kararına yönelik karar düzeltme isteği aynı Daire
tarafından 9/6/2016 tarihinde reddedilmiştir.
18. Nihai karar 28/7/2016 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiş, başvurucular 26/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 2382 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Türkiye
ile Yugoslavya arasında 28 ikinci teşrin 1933 tarihinde imzalanan mütekabil mütalebatm tesviyesine müteallik itilâf kabul ve tasdik
olunmuştur.”
20. 3427 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“2382
sayılı kanunla tasdik edilmiş olan itilâfname
mucibince Yugoslavya Hükümeti tarafmdan verilen tazminat,
teraküm eden faizile birlikte, Heybeliadadaki
verem sanatoryomu ve Haydarpaşa numune, İzmir emrazı
sariye ve istilâiye hastanelerine mülhak olarak en
çok yatak adedi temin etmek suretile vücude getirilecek verem pavyonu ve daireleri inşasına ve
bu hususta icab eden tesisata sarfedilmek
üzere Kızılay cemiyetine verilir.''
21. 17/3/1969 tarihli ve 1135 sayılı Türk Vatandaşlarına Ait
Olup Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyetince Millileştirilmiş Bulunan Mal, Hak
ve Menfaatlerin Tasfiyesi Hakkında Kanun'un
''Tazminattan istfade edecek olanlar'' kenar
başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Yugoslav
Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından 5/12/1946 ve 28/4/1948 tarihlerinde
yapılan millileştirme ve sair tedbirler dolayısiyle
mal, hak ve menfaatlerine el konulan Türk vatandaşları tazminattan istifade
ederler. ''
B. Uluslararası Anlaşma
22. Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Kırallığı
arasında Belgrat'ta 28 ikinci teşrin 1933 tarihinde aktedilen
Mütekabil Mutalebatın Tesviyesine Müteallik İtilaf'ın ilgili kısımları şöyledir:
“Madde
— 1 İki Devletin ve teaalarının mütekabil mutalebatmı tetkik etmiş olan iki Âkit murahhasları bu
cihetten Yugoslav Hükümetinin medyun olduğu tazminatın Türk Hükümetinin medyun
olduğu tazminattan 17 milyon dinarlık bir meblâğ kadar fazla olduğunu
anlamışlardır.
Madde — 2 Yugoslavya Hükümeti 17 milyon
dinarlık meblâğı Türkiye Hükümetine aşağıdani tarzda
tesviye etmeği taahhüt eder:
a) 7 milyonu Türk Hükümeti hesabına, emtia
almağa mahsus olarak, 5 nisan 1934 tarihinde
Yugoslavya millî bankasında açılacak bir kredi şeklinde olacaktır; işbu meblâğ
iki hükümet arasında aktedilecek bir ticaret
muahedesi tarafından tesisi muhtemel olan takas sistemine dahil olmayacaktır.
b) On milyonu Hazine bonosu şeklinde olacak ve
bunun beş milyonu 5 nisan 1935; beş milyonu da 31
kânunuevvel 1935 vadeli olacaktır.
Madde — 3 Âkit iki memleket arasında mevcut
bütün mutalebat ile ıslahı ziraî ve kolonizasyon kanunlarına tevfikan zaptedilen
emlâki gayrimenkuleye müteallik tedabirden
ve köylerdeki emvali metruke yüzünden memleketlerden birisinin tebaasının diğer
memleket hükümetine karşı haiz olduğu bütün mutalebat
işbu itilâf ile halledilmiştir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 28/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Atilla Ergin
Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği
başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla
bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde
başvuru reddedilir ve ilgilinin yargılama giderleri dışında 2.000 Türk
lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar
verilir.
25. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele
alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve
başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye
edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının yukarıda belirtilen
düzenlemelerle bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı
görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan
ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen
davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi
mümkündür (S.Ö., B. No:
2013/7087, 18/9/2014, § 28).
26. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya Anayasa Mahkemesine bu
nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında
esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi
sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikteki yeni
ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi
suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi,
medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru
amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup
kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal
ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette
içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye
kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö.,
§ 29; Mehmet Güven Ulusoy [GK],
B. No: 2013/1013, 2/7/2015; Osman Sandıkçı,
B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve
diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016).
27. Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi'nden yapılan sorgulama
neticesinde başvuruculardan Atilla Ergin'in bireysel başvuru tarihinden önce
24/3/2012 tarihinde öldüğü tespit edilmiş ancak Av. Mehmet Ali Aslan tarafından
başvurucunun anayasal haklarının ihlal edildiğinden bahisle verilen 26/8/2016
tarihli başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer
verilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.
28. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).
29. Açıklanan gerekçelerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
olan başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
30. Bu durumda Av. Mehmet Ali Aslan hakkında Anayasa Mahkemesini
yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi
ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi
gerekir.
B. Başvurucular Mürvet
Ergin ve Mehmet Selim Aydaş Yönünden
31. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir
sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar
verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması
veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan
haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam
edilebileceği öngörülmüştür (Bayram Şahin,
B. No: 2013/463, 16/5/2013,§ 16).
32. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucunun mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılabilir (İskender Kaya ve diğerleri,
B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§ 18-21).
33. Somut olayda başvuruculardan Mürvet Ergin ve Mehmet Selim Aydaşbaşvuru tarihinden sonra sırasıyla 13/11/2017 ve
26/3/2018 tarihinde vefat etmiş ancak mirasçıları başvuruya devam etme yönünde
iradelerini makul bir süre içinde bildirmemişlerdir. Somut olayda başvurunun
incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de
bulunmamaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Mürvet Ergin ve Mehmet
Selim Aydaş başvurusunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer Başvurucular
Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucular 28/11/1933 tarihli anlaşma uyarınca
Yugoslavya'da taşınmazı bulunan Türk vatandaşları nedeniyle ödenen tazminattan
kendilerine düşen miktarın ödenmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
36. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı
23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
37. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisini doğru olarak
belirleyebilmek için kesinleşen nihai işlem ve kararın tarihinin yanı sıra
gerçekleştiği iddia edilen müdahalenin zamanını da doğru tespit etmek gerekir.
Bu tespit yapılırken müdahaleyi oluşturan olaylar ve ihlal edildiği iddia
olunan hakkın kapsamı birlikte değerlendirilmelidir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No:
2013/1566, 10/12/2015, § 31).
38. Anayasa Mahkemesi ayrıca mülkiyetten yoksun bırakma
şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin kural olarak anlık eylemler
olup sürekli bir müdahale oluşturmadığını belirtmiştir (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 114).
39. Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Krallığı arasında
akdedilen 28/11/1933 tarihli anlaşma uyarınca Yugoslavya Hükûmeti Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının Yugoslavya'da bulunan taşınmazlarına karşılık
olarak 17.000.000 dinar tazminat ödemiştir. Söz konusu tazminat 13/6/1938
tarihinde yürürlüğe giren 3427 sayılı Kanun uyarınca Kızılay'a devredilmiştir.
40. Başvurucular, murisleri olduğunu iddia ettikleri Halit
Ağa'nın Yugoslavya'da kalan tapulu taşınmazları nedeniyle 28/11/1933 tarihli
anlaşma uyarınca ödenen tazminattan paylarına düşen miktarın ödenmesi talebinde
bulunmuştur. Talebin reddi işleminin iptali istemi Mahkemece kanun ile
devredilen tazminatın ödenmesi imkânı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
41. Bu durumda başvurucuların mülkiyet hakkına konu ettiği
taşınmazlar için Yugoslavya Krallığı tarafından ödendiğini iddia ettiği
tazminat ile hukuki ilişkisi Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları
incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden yaklaşık yetmiş dokuz yıl önce
kesilmiş olduğundan mülkiyet hakkına yönelik şikâyet Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin dışında kalmaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
zaman bakımından yetki içinde sonuçlanmış olmak kaydıyla kamu makamlarınca
müdahalenin incelenerek esası hakkında bir karar verilmesi veya müdahaleyle
ilgili tanınan tazminat ve benzeri bir yolun mevcut olması durumlarını da
dikkate alarak değerlendirme yapacaktır (benzer bir yaklaşım için bkz. Agavni Mari Hazaryan
ve diğerleri, §§ 111-120). Somut olay bakımından ise müdahale
13/6/1938 tarihinde yürürlüğe giren kanunla gerçekleşmiş olup bu tarihten sonra
ilgililerin hukuki durumunu etkileyecek herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
Başvurucuların davasının da benzer bir gerekçe ile reddedildiği gözetildiğinde
başvurunun zaman bakımından yetki kapsamında görülerek incelenmesini gerektirir
istisnai bir durumun da mevcut olmadığı görülmektedir.
42. Öte yandan başvurucular, murisleri Muharrem'in mirasçılık
belgesini sunarak bu şahıs yönünden mirasçılık sıfatlarını kanıtlamıştır. Ancak
başvurucular bireysel başvuru formuna ekli, tercüme edilmiş tapu kayıtlarına
göre tapu maliki olan Halit Ağa'nın mirasçısı olduklarına dair veraset ilamını
sunmamıştır. Bu kişi ile aralarındaki mirasçılık bağını gösterir belge ya da
mahkeme tespiti de dosya kapsamında bulunmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
46. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
47. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili olarak başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
48. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Atilla Ergin'e vekâleten Av. Mehmet Ali Aslan tarafından
yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. Başvurucular Mürvet Ergin ve Mehmet Selim Aydaş
tarafından yapılan başvurunun DÜŞMESİNE,
C. 1. Diğer başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddiasının zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
E. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 2.000 TL disiplin para
cezasının Av. Mehmet Ali Aslan'dan TAHSİLİNE,
F. Kararın birer örneğinin Ankara Barosu ve Türkiye Barolar
Birliğine GÖNDERİLMESİNE 28/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.