TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET GÜNGÖR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14951)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem
GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet
GÜNGÖR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üst düzey bir kamu görevlisi hakkında yapılan
haberler nedeniyle cezalandırılan başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Isparta'ya
yönelik haber yapan www.ispartanews.com isimli
internet sitesinin imtiyaz sahibidir. Bu internet sitesinde yapılan haberlerin
altına okuyucular tarafından yorum yazılabilmektedir. Ancak başvuruya konu
yazılar internet sitesinde yayımlanan haberler olup derece mahkemesi kararında
okuyucu yorumları değerlendirme konusu yapılmamıştır.
9. Müşteki ise 14/5/2015 tarihinden beri Süleyman Demirel
Üniversitesinde (SDÜ) rektör olarak görev yapmaktadır.
10. Sözü edilen internet sitesinde müşteki hakkında birden fazla
sayıda haber yapılmıştır. Bu haberlerin ilgili kısımları şöyledir:
i. 29/6/2015 tarihli "SDÜ'de binasız kaldı ama..." başlıklı
yazının ilgili kısmı:
"SDÜ zarara mı uğratılıyor. Binası,
öğrencisi, okulu olmayan Meslek Yüksek Okulu'na (MYO) SDÜ yönetiminin atama
yaptığı ortaya çıktı. 5 yıldır faaliyete geçirilemeyen ...MYO binasız kaldı ama
SDÜ rektörü [Ç.nin] buraya müdür, müdür yardımcısı atadığı ortaya çıktı.
MYO'ya tahsis edilen... Taşınmazın 20 yıllığına
22.000 TL'ye bir otel işletmesine kiraya verildiği, yıllık kira bedelinin 1.100
TL olduğu öğrenildi".
ii. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 11/9/2015 tarihli "SDÜ'nün Rektörü Eleverir Öğüdü Ama" başlıklı yazının ilgili
kısmı:
"SDÜ rektörü eleverir
öğüdü kendi yer salkım söğüdü, SDÜ rektörü bakın neler yazmış: 'Bölüm açmak
kolay ama ben bu kolayı seçmem. Kendi çocuğumu tam donanımı olmayan, altyapısı
eksik bir bölüme nasıl göndermezsem, başkasının çocuğunu da riske atamam'. Bir çok kez yazmamıza rağmen, SDÜ güzel sanatlar fakültesine
...asgari 3 öğretim üyesi olmamasına rağmen öğrenci kaydı yapıldı.
...
Gelecek günlerde öğrenci almaması gereken lisans ve ön lisans
bölümlerinde neler olup bittiğini, nelerin döndüğünü açıklamaya devam
edeceğiz."
iii. 29/9/2015 tarihli
"SDÜ Rektöründen Paralele Tam Destek" başlıklı yazının
ilgili kısmı:
"SDÜ Rektörü İ.H.Ç. ve ekibinin öğretime
başlayan SDÜ'de paralelci
cemaatin fakülte ve MYO'larda öğrenci toplanmasını
engellemek için hiçbir tedbir almadığı tespit edildi ve böylece paralelcilerin çalışmalarına sessiz kaldığı iddia edildi.
...
Ispartanews in daha önce SDÜ yönetimini bu konuda bizzat sözel ve yazılı olarak
uyarmasına rağmen hiçbir tedbir alınmamasını nasıl yorumlamak gerekir.
Eğer SDÜ rektörü İ.H.Ç bu iddiaya hayır
diyorsa ne tedbir aldığını açıklasın da biz de fakülte ve MYO önlerinde neler
olduğunu anlatalım.
...
Şimdi SDÜ rektörüne soruyoruz bunun sebebi ne olabilir acaba...
...İşbirlikçileri bu görevlere kimler getirdi,
atama kararnamelerinde sizin imzanız var mı..."
iv. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 23/10/2015 tarihli "SDÜ'nün 1 Kasım
Sendromu" başlıklı yazının ilgili kısmı:
"SDÜ'nün geçici
çırak rektörünün 1 Kasım seçim sonuçlarına göre hareket etme fikri,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan bağlılığında şüphelerin oluşmasına neden oldu.
Paralelle mücadelede samimi olan kişinin seçim
sonuçlarını beklemeden gereğini yapması gerekirken, seçim sonuçlarını
beklemesi, SDÜ rektörünün gerçekte Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılığında
şüphelerin oluşmasına neden oldu.
Göreve geldiği günden bu yana gerçek anlamda
paralelle mücadele konusunda parmağını kıpırdatmayan rektör 1 Kasım seçimlerini
mi bekliyor diye halk arasında konuşmalar yapılmaktadır.
...Geçici rektör geçmişten beri birlikte
çalıştığı paralelcilerle paylaştığı birtakım
çalışmaların ve projelerin ortaya çıkmasından mı korkuyor...
...Paralelin eski rektör yardımcılarından
birinin zamanında ilkasker üssüyün
[başvurucu zaman zaman müşteki ile ilgili böyle bir kısaltma kullanıyor]
referansı ile ... Müdürü olduğunu üniversite kamuoyu halen unutmamıştır... Bu
kripto paralelcinin halen devletin en üst
kurumlarında bilim kurulu olarak görev yaptığını ve yönetimin bu hususta
parmağını kıpırdatmadığını biliyor musunuz.
SDÜ'deki paralelcilerin mevzilerini
güçlendirdiklerini ve üzerilerine gidilmediği için
kendilerini kamufle ettiklerini biliyor musunuz...
1 kasımdan sonra Türkiye'de çok şey değişecek,
... Paralelciler girecek delik ararken, paralelcilere göz yumanların nerelere gireceğini de hep
birlikte göreceğiz"
v. 2/11/2015 tarihli "SDÜ'de Paralelcilere Mahkeme
Şoku" başlıklı yazının ilgili kısmı:
"SDÜ'de paralelci yönetimin mobbing
uyguladığı gerekçesiyle açılan mahkemenin açıkça kararında 8 madde halinde
saydığı mobbing fiillerinin de sayıldığı karar
temyizde onandı. Şimdi ne olacak...
Mahkemenin kararı gereği ilgili personele
ödenen .. tazminatınparalelci
yönetime rücu edilip edilmeyeceği merak konusu.
... SDÜ'nün çırak
rektörünün bu kararın bozulması için karar düzeltilmesi talebinde bulunduğu
bilindiği için, şimdi nasıl bir tavır takınacağımerak
konusu..."
vi. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 6/11/2015 tarihli "SDÜ Rektörü Kendine Gel" başlıklı
yazının ilgili kısmı:
"SDÜ'nün geçici
çırak rektörü, kendi kendisini dekan vekili atayarak, rektörlükten dekan
vekilliğine terfi etti. İ.H.Ç.nin spor bilimleri
fakültesinde dekan vekili olarak görev yaptığı ortaya çıktı.
...
Allahım Ispartanın ve bizim ne günahımız var...
...bu kadroyu birine mi saklıyorsunuz
...başkasını atarsanız o koltuktan
kalkmayacağını mı düşünüyorsunuz
...dekan vekilliği maaşı alıyor
musunuz..."
vii. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 7/1/2016 tarihli "SDÜ Rektörü Paralelcilerin
Aldığı Memurlara Yemin Ettirdi" başlıklı yazının ilgili kısmı:
" SDÜ'de paralelci yönetim tarafından açıktan atanarak memuriyete
geçirilen K.Y., F.Y., O.A, M.Ö. gibi isimlerin, paralelle mücadele kapsamında
hiçbir araştırma yapılmadan memuriyete kabul edildiği iddia edildi...
... Geçmişte alınan personel hakkında devletin
ilgili birimlerine hiçbir araştırma yaptırmadan, asaletlerini tasdik etmek,
insanın kafasında, paralelcilik acaba beyin arkasında
birilerinde devam mı ediyor sorularını gündeme getiriyor..."
viii. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 16/1/2016 tarihli "SDÜ'nün Bilgisiz
Rektörü" başlıklı yazının ilgili kısmı:
"SDÜ rektörü 2011'den bu tarafa
diplomalar imzalanmadığı için ben imzalıyorum, mesajını basına dağıttı. Fakat
ey bire cahil rektör, sen hiç SDÜ mezunlarına verilecek belgelerin
düzenlenmesine ilişkin yönergeyi okumaz mısın, her önüne konanı yer misin...
...
Diplomalar düzenlenme tarihindeki bilgileri
içerir ce o tarihteki yetkililer tarafından imzalanması gerekir.
SDÜ'nün çırak rektörü olarak, 2011,2012,2013,2014 mezunlarının diplomalarını
imzalama yetkiniz bulunmamaktadır.
...
Kamuoyuna ve ilgililere sesleniyoruz:
-SDÜ sahipsizdir, SDÜ'de
başıbozukluk hakimdir.
- Kanunsuzlukların üzeri örtülmektedir.
...
-SDÜ'de paralelciler kollanmaktadır
...
-SDÜ rektörü sayın Cumhurbaşkanımıza artık
zarar vermektedir.
-SDÜ rektörü emanete ihanet etmiştir."
ix. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 19/1/2016 tarihli "SDÜ Rektörü Yalanmı
Söylüyor Doğrumu Söylüyor" başlıklı yazının ilgili kısmı:
"SDÜ'nün geçici
çırak rektörüne soruyoruz, yönerge senato kararı ile değişir. Sizin tüm senato
kararlarınız elimizde, eğer gizli oturum yapmadıysanız, siz senato kararı
olmadan yönergeyi nasıl değiştirdiniz..."
x. Müştekinin fotoğrafına yer verilen 27/1/2016 tarihli "SDÜ REKTÖRÜNE İMAN DERSLERİ"
başlıklı yazının ilgili kısmı:
"SDÜ'nün
yöneticileri abdesti bozan şeyleri, namazı ve orucu bozan şeyleri bizden iyi
bilir... İmanı bozan haller neler pekala:
1-Kul hakkı yemek (metresi 24.90
TL yerine metresi 35 TL yüzelerce metrelik perde almak
2-Emeği hiçe saymak (daire başkanının emekli kaynı işe devam ederken, iki çocuğu olan bir genci kış
vakti evden çıkarmak)
3- işi ehline vermemek (yapı işleri daire
başkanlığına mühendis veya teknik olmayan birini atamak)
4- adam kayırmak (kadro verilirken adrese
teslim ilanlar çıkarmak)
...
8- büyük görünce dalkavukluk etmek
...
İmanı bozuk olanın, abdesti olsa namaz için başı secdeye varsa, oruç
tutsa ne olur... Kendini adam sanar ahir zaman abdestsizleri,,, paralelin hiçbir baskısına ses çıkarmazken,
onlar gidince tüm mücadeleyi ben yaptım der...
Şimdi soralım bu kişi kim diye:
-Önceki rektörlük seçiminde, cemaatin adayı
olan N.D.yi, destekleyen
-Sonraki 2011 rektörlük seçiminde de cemaatin
Isparta imamı ile rektörlük seçim platformunu kuran ve başkanlığını yürüten
-sonra da paralelin görevden aldığı
insanlarla, cemaat arasında arabuluculuk yapıp, cemaat sizinle çalışmak
istemiyor bizi fazla zorlamayın diyen kişi kim acaba" şeklindedir.
11. Müşteki, yukarıdaki yazıların tamamı hakkında tekzip metni
yayımlatmıştır.
12. Müşteki, başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması
talebiyle de 26/2/2016 tarihinde şikâyetçi olmuştur.
13. Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, başvurucunun
hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle 16/3/2016 tarihli iddianame
düzenlenmiştir.
14. Yargılamayı yapan (kapatılan) Isparta 6. Asliye Ceza
Mahkemesinin (devredilen Isparta 3. Asliye Ceza Mahkemesinin) (Mahkeme)
10/5/2016 tarihli duruşmasında başvurucu şu şekilde beyanda bulunmuştur:
"yazdığımı belirttiğim yazılar şikayetçi İ.H.Ç.nin paralelci olduğuna
ilişkin iddia ve yazılara ilişkindir, hakaret olduğu iddia olunan yazılar
tarafımca yazılmamıştır, bu yazılar paralel ile ilgili değildir, zaten
müştekinin de paralel ile ilgili yazılardan bir şikayeti
yoktur, yani ben sadece müştekinin paralelci olduğunu
belirten yazıları yazdım hakaret içeren yazıları ben yazmadım."
15. Mahkeme 23/5/2016 tarihinde başvurucunun 9.100 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
(HAGB)karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Dava konusu yazılarda bahsi geçen ve
sanık tarafından katılanın paralelci olduğuna dair
bizzat kendisi tarafından yazıldığını kabul ettiği yazılarda geçen 'dalkavuk',
'imanı olmayan', 'kendini adam sanmak', kelimeleri ile şahsen SDÜ rektörü olan
katılanın kastedildiği, bu kelimelerin, yapılmak istenen haber ve verilmek
istenen bilgi için gerekli olmayan, katılanı kamuoyu önünde küçük düşürmeye
yönelik kişilik haklarına saldırı niteliğinde kelimeler olduğu; yine paralel/paralelci/paralel yönetim sözleriyle de katılanı, terör
örgütü olan PDY/FETÖ 'nün mensubu ve bu örgütünamaç
ve saiki doğrultusunda hareket ediyormuş gibi farklı
göstererek imtiyaz sahibi olduğu haber sitesinin gücünü ve etkisini kullanarak
katılanı itibarsızlaştırmaya, küçük düşürmeye yönelik kişilik haklarınasaldırı niteliğinde tanımlamalar olduğu, bu
itibarla sanığın üzerine atılıgörevinden dolayıkamu görevlisine hakaret suçunun yasal unsurlarının oluştuğu,suçunun sabit olduğu kabul ve kanaatiyleatılı
suçtan cezalandırılmasına,sanıkaynı suçuişleme kararlılığıyladeğişiktarihlerdebu
suçu birden fazla işlediğindensarf edilen sözlerin
içeriği ve suç kastının yoğunluğu dikkate alınarak TCK'nun
43. maddesi gereğince yapılacak artırımın 2/4 oranında belirlenmesine, ancak
koşulları oluştuğundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
vermek gerekmiştir".
16. İtiraz üzerine Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi 29/6/2016
tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
17. Nihai karar 25/7/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 23/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” kenar başlıklı 125. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve
saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden
... kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır...
(2)
Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20.
Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; müştekinin hangi kelime ve cümlelerden şikâyetçi
olduğunu belirtmediğini, buna karşın Mahkemenin müştekiyi paralelci
olarak itham ettiği gerekçesiyle kendisini mahkûm ettiğini, yazılarda geçen
ifadelerin bağlamından koparılarak cezalandırma konusu yapıldığını, müştekinin
rektör olmasından önce bir önceki rektör hakkında yazılan yazıların da
müştekiye yönelik olarak kabul edildiğini ve deliller değerlendirilmeden karar
verildiğini belirterek ifade ve basın özgürlükleri ile adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Erol Balcı, B.
No: 2015/7325, 10/5/2018, § 21). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak
Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
23. İddianın değerlendirilmesinde esas alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…”
24. Anayasa’nın "Basın
hürriyeti" kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“Basın
hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
26. İnternet sitesinde yayımlanan haberler nedeniyle
başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.Söz konusu Mahkeme kararı ile
başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede
bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin ihlalini
teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
28. Yukarıda belirtilen müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi
gerekir.
i. Kanunilik
29. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 5237 sayılı Kanun’un
125. maddesinin kanunla sınırlama
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
30. Başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmesinin başkalarının şöhret veya
haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a)Genel İlkeler
(1)Demokratik Toplumda Basın Özgürlüğünün Önemi
31. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade
özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28.
maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu
temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade
etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli
ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın,[GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Basın
özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ile bunlara
ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan birini sağladığı
açıktır (İlhan Cihaner
(2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162,
21/11/2017, § 38).
(2) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
32. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun kabul
edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir
müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın,§§ 70-72; AYM, E.2007/4,
K.2007/81, 18/10/2007).
33. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir (bkz. bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B.
No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı
Süreyya Önder, [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Orantılılık ise; bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§ 59).
34. Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne
yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını
değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payı,
Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §
57).
35. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi temel hak ve
özgürlüklere yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Kamu makamlarının,
temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı
olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları
müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul
edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak
veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe
ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (bkz. Kemal Kılıçdaroğlu,
§ 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
(b) Somut Olayın
Değerlendirilmesi
36. Somut olayda Isparta'ya yönelik haberler yapan bir internet
sitesinde habercilik yapan başvurucu, aynı ildeki üniversitede rektör olan
müşteki hakkında birden fazla haber yapmıştır. İlgili haberler müştekinin
üniversitedeki tasarruflarının eleştirilmesinin yanı sıra müştekinin paralel
yapılanma ile yeterince mücadele etmediği iddialarını içermektedir.
37. İlk derece mahkemesi;
'dalkavuk', 'imanı olmayan', 'kendini adam sanmak', ibareleri ile
müştekinin kastedildiği, paralel/paralelci/paralel yönetim sözleriyle de
müştekinin terör örgütü Fetullahçı Terör Örgütü
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması(PDY/FETÖ) mensubu olarak gösterildiği
haberlerin müştekinin toplum içindeki itibarını ve diğer fertler nazarında
saygınlığını zedelediğini ve ilgili haberlerin hakaret suçunu oluşturduğunu
belirterek başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
vermiştir.
38. Benzer başvurularda derece mahkemelerinin başvurucunun basın
özgürlüğü ile müştekinin itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge
sağlamaları gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz
Abuzer Demir ve Aslı Peksezer,
B. No: 2016/73556, 23/10/2019, §§ 45, 47; Kenan Kıran ve Ramazan Fatih Uğurlu, B. No: 2016/2884,
24/10/2019,§ 48; Bekir
Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan
Yiğit,§ 61). İlk derece mahkemesinin çatışan haklar arasında
dengeleme yapabilmesi için;
1- Haber veya makalede yer alan ifadelerin kim tarafından dile
getirildiği
2- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili
kişinin önceki davranışları; basının sıkı denetiminde olup olmadığı;
katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş
ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı
3- Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları
4- Haber veya makalenin yayımlanma şartları
5- Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara ilişkin
bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce
açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
6- Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve
konunun güncel olup olmadığı
7- Haber veya makalede yer alan ifadelerin olgusal temele dayalı
olup olmadığı, ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip
desteklenmediği
8- Başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin
bulunduğu durumlarda başta meslek ahlakına saygı gösterme, doğru ve güvenilir
bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etme ödevi olmak üzere
basın mensuplarının kendiliğinden uymaları gereken zorunlu sınırlara, ödev ve
sorumluluklara uygun davranıp davranmadıkları
9- Haber veya makalede dile getirilen düşüncelere cevap verme
olanağının bulunup bulunmadığı
10- Haber veya makalenin hedef aldığı kişilerin hayatı
üzerindeki etkileri
kriterlerini elindeki somut olaya uyduğu ölçüde uygulaması
gerekir (Nilgün Halloran,
B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 41; Ergün
Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç, [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2),
§§ 66-73; basının sorumluluğuna ilişkin bkz. Orhan
Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, §§ 47-48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş.
[GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir
Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
39. Somut olayda, ilk derece mahkemesi başvurucu tarafından
yazılan yazıları yayımlandıkları bağlamdan ve çok sayıda yazı içerisinde geçen
birkaç kelimeyi yazıların bütününden kopartarak olayların ve yazıların
bütünselliğini gözetmeksizin bir değerlendirme yapmıştır (
benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017 § 45). Mahkeme, başvurucunun
basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibar
hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; haberlerden bazı ifadeleri çekerek
yalnızca soyut bir değerlendirmeyle söz konusu ifadelerin tahkir edici ve küçük
düşürücü olduğuna karar vermiştir.
40. Başvuru konusu haberlerde gözönünde
bulundurulması gereken ilk husus kullanılan ifadelerin türüdür. Başvurucunun
müştekinin itibarına yönelik sert ifadeler kullandığı görülmekle birlikte ifade
özgürlüğü, ifadenin gerçek veya duygusal olup olmadığına ve başkalarının onu
yararlı veya zararlı, değerli veya değersiz olarak değerlendirmesine
bakılmaksızın ifadeyi korur. İfadenin polemik içermesi veya kırıcı olması bile
onu koruma kapsamından mahrum etmez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No:
2013/568, 24/6/2015, § 42; Önder Balıkçı,
§ 40). Dolayısıyla kullanılan ifadelerin başvuru konusu olay kapsamında,
yazıların tamamının ışığı altında ve özellikle hedef aldığı kişi ile
başvurucunun konumu ve söylenme şekli bağlamında incelenmesi gerekmektedir.
41. Başvurunun çözümlenmesinde gözününde
bulundurulması gereken ikinci husus başvurucunun ve müştekinin konumudur.
Isparta'da üst düzey kamu görevlilerinden biri olan müştekinin, aynı ilde
habercilik yapan başvurucunun sıkı ve yakın denetimi altında olması tabiidir.
Eleştirilerin hedefinde olan müşteki kamusal görev üstlenmiş olan bir rektör
olduğu için kabul edilebilir eleştiri sınırları, diğer vatandaşlarla karşılaştırıldığında
daha geniştir. Bu sebeplerle müştekinin kendisine yönelik eleştirilere diğer
vatandaşlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Ali Suat Ertosun
(7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36).
42. Dikkate alınması gereken bir başka husus da ilgili
haberlerde ele alınan konudur. Başvuruya konu haberlerde, rektör olan
müştekinin görevini layıkıyla yerine getiremediği iddialarının yanı sıra
FETÖ/PDY ile irtibatı olan kişilere kayırmacı bir tavır sergilediği iddiaları
dile getirilmiştir. Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların müştekinin yürüttüğü
kamu görevine ilişkin olduğu, bu anlamda yapılan haberlerin kamuoyunu
ilgilendiren bir konuda yapılan tartışmanın bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek
ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar rıza
göstermesi gerekir (benzer yöndekideğerlendirmeler
için bkz. İlhan Cihaner
(2), § 74; Kadir Sağdıç,
§ 67).
43. Somut olayda; haberlerin kaleme alındığı dönemde pek çok
kamu görevlisinin FETÖ/PDY ile irtibatı olup olmadığı tartışılmış ve bu konu
ülke gündemini uzunca bir süre meşgul etmiştir. Bu çerçevede; başvurucu,
müştekinin görevi kapsamında yaptığı tasarruflardan somut örnekler vermiştir.
Başvurucunun bu olgusal temellerden yola çıkarak müşteki hakkında birtakım
değer yargılarına ulaştığı görülmektedir. Bunun yanı sıra müştekinin yazılan
yazıların tamamı hakkında tekzip metni yayımlatarak hakkındaki iddiaları yalanladığı
anlaşılmaktadır. Bu yönüyle müştekinin, hakkındaki iddialara nasıl cevap
verileceğini bilen biri olarak görevi nedeniyle kendisine yöneltilen
eleştirilere katlanması beklenir. Öte yandan müştekinin yapılan haberler
nedeniyle kişisel kariyerinin etkilenmediği ve 2019 yılında yeniden aynı
üniversiteye rektör olarak seçildiği göz önünde bulundurulmalıdır.
44. Bunun yanı sıra gazetecilerin üst düzey kamu görevinde
bulunanların sözlerini ve davranışlarını takip etmeleri, onlar hakkında fikir
oluşturarak kamuoyunu bilgilendirmeye hatta yönlendirmeye çalışmaları
demokratik bir toplumda kaçınılmazdır. Rahatsız edici de olsa bu kişilere
ilişkin yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve
kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma
korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir (benzer yöndekideğerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79). Bu nedenle
yazının yayımlandığı dönemde ve hâlen Isparta Üniversitesi rektörü olan
müştekinin kamu görevine yönelik olarak kaleme alınan ve ağır eleştiri içeren
haberleri yapan başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmesi, bilgilendirme ve eleştiri ortamına zarar verebilir.
45. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin
anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu
olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı, § 47; Haci Boğatekin (2),§ 49). Buna karşılık
yukarıdaki tespitler dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin başvurucunun
mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir
ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili
ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.
46. Başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yapılan
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
48.Başvurucu ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
49. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
50. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
51. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
52. İncelenen başvuruda, başvurucunun mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık
geldiğinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya
konulamaması nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
53. Bu durumda ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Isparta 3. Asliye Ceza Mahkemesine
gönderilmesi gerekir.
54. Başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlali nedeniyle
yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderimi sağladığı
değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Isparta 3. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2016/874, K.2016/1012)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.