TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERSİN AYTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14965)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mustafa EKİM
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ersin AYTAŞ
|
|
|
2. Kubilay AYTAŞ
|
|
|
3. Vasfi AYTAŞ
|
|
|
4. Veysel AYTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cemal DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında darbedilmeye ilişkin şikâyet hakkında
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen Gevaş Cumhuriyet
Başsavcılığının (Savcılık) soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler
çerçevesinde alınan beyanlar ve olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Olarak
8. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş, Vasfi Aytaş ve
Ersin Aytaş kardeştirler.
9. 21/8/2015 günü saat 21.40 sıralarında Van iline bağlı Gevaş
ilçesi Kuşluk Mahallesi Balaban mezrasında bulunan jandarma kontrol noktasına
bomba yüklü bir araçla saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırı sonrasında dört
asker ve dört sivil çeşitli şekillerde yaralanmış, askerî araçlar zarar görmüş,
kontrol noktası ise kullanılamaz hâle gelmiştir. Çevredeki sivillere ait ev ve
işyerlerinde de maddi hasar meydana gelmiştir.
10. Yaşanan patlama sonrasında çevre köylerde bulunan geçici köy
korucuları olay yerine hareket etmiştir. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve
Kubilay Aytaş'ın içinde bulunduğu araç olay yerinden geçerken geçici köy
korucuları tarafından şüphe üzerine durdurulmuş ve başvurucular yakalanarak jandarmaya
teslim edilmiştir.
11. Başvurucular yakalandıkları sırada elbiselerinin yırtık
olduğu, yüzlerinde ve vücutlarının çeşitli yerlerinde yara ve morlukla birlikte
darp ve kan izlerinin bulunduğu 22/8/2015 günü saat 08.00'de jandarma
tarafından tutulan tutanakla kayıt altına alınmıştır. Tutanağa göre
başvurucular yakalandıkları sırada içinde bulundukları aracın farları sönük,
camları kırık ve sağ ön lastiği patlak vaziyettedir. Ayrıca aracın sinyal kolu
ile bagaj kısmında plakalık yoktur.
12. Başvurucular Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş kollukta ve
Savcılıkta vermiş oldukları ifadelerinde;
i. Tatvan'da ikamet ettiklerini, olay tarihinde kullandıkları
araçları için sinyal kolu, kapı kolu ve plaklık almak için Tatvan'dan çıkarak
Van'a geldiklerini,
ii. Akşama kadar Van'da kalıp akşam saatlerinde Tatvan'a dönmek
üzere yola çıktıklarını,
iii. Saat 22.00 sıralarında Gevaş ilçesini geçip Balaban kontrol
noktasına geldiklerinde yol kenarında bulunan karakolda patlama olduğunu,
enkazın yola saçıldığını, takip ettikleri şeridin kapalı olduğunu gördüklerini
ve sol şeride geçerek açık olan kısımdan yollarına devam ettiklerini,
iv. Bu esnada yoldaki enkaz parçaları nedeniyle araçlarının
lastiğinin patlamış olabileceğini, olay yerinden biraz ilerleyip durmayı düşünürken
patlama yerinden yaklaşık üç yüz metre ileride, yolun sağında beyaz bir aracın
park hâlinde olduğunu fark ettiklerini, sağa çekip araçtan yardım almak
isterlerken korucu grubunun etraflarını sardığını,
v. Korucuların silah doğrultarak hemen araçtan inmelerini,
ellerini havaya kaldırmaları istediklerini, kendilerine nereli olduklarını
sormaları üzerine Tatvanlı olduklarını, oraya gittiklerini söylediklerini,
ardından hiçbir şey söylemeden silah dipçikleriyle, tekme ve tokatlarla hedef
gözetmeksizin en az yirmi dakika süreyle kendilerini dövüp serbest
bıraktıklarını, darbedilmiş olmaları nedeniyle de elbiselerinin yırtıldığını ve
yüzlerinin kan içinde kaldığını beyan etmişlerdir.
13. Jandarma tarafından 22/8/2015 günü saat 20.00'de düzenlenen
tutanakta, başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ın 22/8/2015 tarihinde
yapılan mülakatlarında yollarının 15-20 kişilik PKK terör örgütü üyeleri
tarafından kesildiğini bildirmiş olmalarına rağmen avukatlarıyla yaptıkları
görüşmenin ardından kendilerini döven grubun koruculardan oluştuğunu beyan
ettikleri belirtilmiştir. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"...21.08.2015 günü
saat:21:50 sıralarında Yoldöndü J.Krk.K.lığı Balaban J.Asayiş Yol Kontrol ve
Arama noktasının giriş kısmında BTÖ mensuplarınca bombalı saldırı
gerçekleştirilmesi olayının şüphelileri olarak gözaltına alınan ... plakalı
otomobilde bulunan Veysel AYTAŞ,Kubilay AYTAŞ, yapılan ilk mülakatlarında
kendilerinin Balaban kontrol noktasından geçerken mermi seslerinin geldiği ve
kendilerinin durmadan devam ederek Bitlis-Tatvan istikametine devam ettikleri
daha sonra patlama noktasından yaklaşık 500 metre ateş gelen tarafta yolu
kesmiş olarak bulunan 15-20 kişilik bir gurubun bunları durdurarak darp
ettiklerini ve vücutlarının çeşitli yerlerinde kanama ve morluklar meydana
geldiğini söyledikleri. Bu şahısların kendi fıkirlerince korucu olduklarını
beyan ettikleri. 22.08.2015 günü yapılan mülakatta aynı olayları anlattıkları
ancak yollarını kesen 15-20 kişilik gurubun PKK terör örgütü üyesi olduklarını beyan
ettiği. Daha sonra Van barosu avukatlarından D.H. ile yapmış oldukları
görüşmeden sonra kendilerini kesin dövenlerin ve darp edenlerin korucu
olduklarını beyan ettikleri. Ayrıca Kubilay AYTAŞ ın Karakola getirildikten
sonra bile darpa maruz kaldığını beyan etmesi özellikle Kubilay AYTAŞ ın
ifadesinde çelişkilerin olduğunun yönlendirme sonucu ifadesinde değişikliğe
giderek Korucu ve Jandarma personelini suçlar tavırlar ve beyan içerisine
büründüğü tespit edilmiş olup, İş bu tutanak tarafımızdan tanzimle müştereken
imza altına alınmıştır."
14. Başvurucular Kubilay Aytaş ve Veysel Aytaş Savcılık ve
kolluk ifadelerinde;
i. Yollarını kesip kendilerini darbeden ve korucu olduklarını
düşündükleri ilk grup kendilerini serbest bıraktıktan sonra lastiği patlak
araçlarıyla yola devam etmek isterken açık kasa minibüs tipi bir araç içinde
bulunan korucuların kendilerini durdurduğunu,
ii. Araçtan inen yaklaşık on kadar korucunun silah doğrultarak
araçtan inip ellerini kaldırmalarını istediklerini,
iii. Üstlerinin kan içinde olduğunu gören korucuların bunu kimin
yaptığını sormaları üzerine korucuların yaptığını söylediklerini, bu
korucuların da kendilerini dövmeye başladığını, ölümle tehdit ettiklerini,
iv. Ardından koruculara ait araca yüzüstü bindirilerek yaklaşık
dört beş kilometre uzaklıktaki bir karakola götürüldüklerini, yolda aracın
içinde de sürekli dövüldüklerini, karakola geldiklerinde aracın karakolun
bahçesinde durdurulduğunu, aracın içine giren ve uzman çavuş oldukları
anlaşılan bazı askerler tarafından da oldukça ağır bir şekilde dövüldüklerini,
kendilerinden patlama olayını üstlenmelerinin istendiğini, ardından karakol
bahçesinde dövülerek ters kelepçe ile yüzüstü olarak nezarete atıldıklarını
ileri sürmüşlerdir.
15. Başvuruculardan Vasfi Aytaş ve Ersin Aytaş, kardeşleri olan
diğer başvurucular Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'a ulaşamadıkları için onları
aramak amacıyla Tatvan'dan yola çıkarak Van'a hareket etmişlerdir. Vasfi Aytaş
ve Ersin Aytaş kardeşlerine ait olan ve yol kenarında park hâlinde duran aracı
görmüş, oradaki koruculardan kardeşlerinin patlama nedeniyle şüpheli olarak
jandarma karakoluna götürüldüklerini öğrenmişlerdir.
16. Başvurucu Vasfi Aytaş, Balaban Yoldöndü Jandarma Karakol
Komutanlığına gitmiş ve burada gözaltına alınmıştır. Ersin Aytaş hakkında ise
herhangi bir resmî işlem tesis edilmemiştir.
17. Başvurucu Vasfi Aytaş kolluk ve Savcılık ifadelerinde;
i. Kardeşleri Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ı aramak amacıyla
kardeşi Ersin Aytaş ve Ersin Aytaş'ın eşi H.A ile birlikte Van'a doğru yola
çıktıklarını,
ii. 15-20 kişilik bir grup korucunun aracın önünü keserek
kendilerini durdurduğunu, beş altı kişinin araca binerek kendisine nereli
olduklarını sorduğunu, Tatvanlı olduklarını söylemesi üzerine içlerinden
birinin şoför kapısının olduğu yere geçerek kardeşi Ersin Aytaş'ı araçtan
indirmeye çalıştığını ancak aralarından birisinin "Bırak adamı." demesi üzerine
kardeşini bıraktığını, bu olayın ardından saat 00.00 sıralarında olay yerinden
ayrıldıklarını ve Balaban istikametine doğru araçta bulunan korucularla
birlikte hareket ettiklerini,
iii. Araçta bulunan koruculardan birinin kardeşi Ersin Aytaş'tan
aracı durdurmasını istediğini, Ersin Aytaş'ı silah zoruyla şoför mahallinden
indirdiklerini, kardeşi Ersin Aytaş'ı indiren kişi ile kardeşi arasında itişme
yaşandığını, kardeşi Ersin Aytaş'ı korucuların darbettiğini beyan etmiştir.
18. Başvuruculardan Veysel Aytaş, Kubilay Aytaş ve Vasfi Aytaş
23/8/2015 tarihinde Savcılığa sevk edilmiştir. Burada ifadelerinin
alınmalarının ardından tutuklama talepli olarak sevk edildikleri Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından sorgulanmaları akabinde aynı gün serbest bırakılmışlardır.
19. Başvuruculardan Ersin Aytaş 22/8/2015 tarihinde Veysel Aytaş
ve Kubilay Aytaş ise serbest bırakıldıktan sonra 24/8/2015 günü Tatvan Devlet
Hastanesine giderek muayene olmuş ve haklarında adli rapor düzenlenmiştir.
B. Başvurucu Beyanları
20. Başvurucu Kubilay Aytaş'ın 21/8/2015 tarihinde Yoldöndü
Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...Ben dün yani
21.08.2015 günü öğleden sonra saat:14.00 sıralarında ağabeyim Veysel AYTAŞ ile
Van Sanayisine bize ait olan 13 A.. plakalı aracın eksikleri için yedek parça
almaya gittik.Van sanayisinde Veysel Oto Yedek Parça isimli iş yerine gittik.
Arabanın ihtiyacı olan sinyal kolu ve kapı kolu ile plakalık aldık.Daha sonra
Van merkezde Maraş Caddesinde ağabeyimle vakit geçirdik beraber yemek
yedik.Yemeğimizi yedikten sonra akşam saat:21:00 sıralarında Van ilinden Tatvan
ilçesine gitmek için tekrar yola çıktık.Daha sonra Gevaş ilçesi Balaban
Jandarma Asayiş noktasının önünden geçtik. Biz oradan geçerken yol üzerinde taş
parçalarının olduğunu gördüm.Etraf karanlıktı bende orada herhangi bir sokak
eylemi olmuş olabileceğini düşündüm ve yoluma durmadan devam ettim.Oradan
geçerken yerdeki taşlardan dolayı sağ ön lastik patladı.Yaklaşık 500 metre
ileride 10-15 kişilik silahlı korucu grubu bizi durdurdu.Bana 'Siz Kaçakçısınz
Vatan Hainisiniz' diyerek 3-4 kişi beni 3-4 kişi ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı silahların
dipçikleriyle darp ettiler.Bu yaklaşık 10 dakika kadar sürdü. Ve bizi ölümle
tehdit ettiler.Daha sonra bizi serbest bırakarak gitmemize müsaade verdiler.Biz
de darp edildikten sonra üzerimiz yırtık ve yüzümüzde kan izleri vardı.
Kuskunkıran Tüneline yetişmeden trafik ışıklarında kavşak üzerinde bizi açık
kasa Transit durdurdu. Aracımızın farları arızalı olduğu için yanıp sönüyordu.
Bir anda aracı önüme kırarak yolu kapadı ve silahı doğrultarak araçtan inmemizi
istediler. Bizi araçtan indirdikten sonra 'Siz Vatan Hainisiniz,Sizi burada
öldüreceğim, suçunu kabul et' dediler ve bizi açık kasa Transite bindirerek
yüzüstü yatırdılar. Yaklaşık 10 kişi kadar varlardı.Transite bindirdikten sonra
başıma karnıma sırtıma tekme vurarak suçunu kabul et diyerek araç seyir halinde
iken darp ederek Karakola kadar getirdiler. Bir de bunun üzerine kafama silah
dayadılar.Beni Karakola getirdikten sonra Karakolun bahçesine alıp korucular ve
rütbeliler beni darp ettiler.Daha sonra beni ite kalka içeriye aldılar karanlık
bir odaya koydular, orada suçumu kabul etmem için beni zorladılar ve dövdüler.
Rütbelinin birisi beni Jiteme vereceğim diyerek tehdit etmiştir.Bu sırada
telefonum kırılarak zarar gördü ancak kimin kırdığını bilmiyorum Beni darp eden
korucu ve rütbelileri görürsem teşhis edebilirim.Benim darp edilmemden dolayı
şikayetçi ve davacıyım.Kara Kuvvetlerine müracaat ettiğim belge cüzdanımda
yoktur. Bu evrakımı göstererek Kara Kuvvetlerine müracaat ettiğimi söylediğim
ancak sen vatan hainisin diyerek küfür ederek evrakımı yırttılar.Askerde almış
olduğum izin belgem de cüzdanımda yoktur. Benim darp edilmemden dolayı yüzümde
yara, dişimde ağrı var, yüzüme vurdukları için dışım sallanıyor, başım kırık,
sırtımda ve göğsümde yara izleri var ,sol ayağımda ağrı var. Sol bacağımda
morluk var, kollarımda yara izleri var, benim bu durumumda Hastaneye sevkim
yapılmasına rağmen Doktor raporunda eksik belirtilen hususlar olmuştur. Doktor
vücudumu muayene etmemiştir.Gelişi güzel rapor hazırladığı için raporu
düzenleyen Doktordan da şikayetçiyim. Meydana gelen patlamayla alakalı hiçbir
alakam yoktur."
21. Başvurucu Veysel Aytaş'ın 21/8/2015 tarihinde Yoldöndü
Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"...Ben dün yani 21.08.2015 günü öğleden
sonra saatini hatırlamadığım bir zaman diliminde kardeşim Kubilay AYTAŞ ile
birlikte Tatvan'dan çıkarak Van Sanayisine bize ait olan 13 AE 216 plakalı
aracın eksikleri için yedek parça almaya gittik. Van sanayisinde Veysel
Otomotiv isimli iş yerine gittik, arabanın ihtiyacı olan sinyal kolu ve kapı
kolu ile plakalık aldık. Daha sonra Van merkezde Maraş Caddesinde kardeşimle
vakit geçirdik beraber yemek yedik Biz sanayiden hava karardıktan sonra
çıktık.Yemeğimizi yedikten sonra akşam saatini hatırlamadığım bir zaman
diliminde Van ilinden Tatvan ilçesine gitmek için tekrar yola çıktık. Van
Beşyolda petrolden yakıt aldık. İsmini hatırlamıyorum ancak gördüğümde
hatırlayacağım petrolden yakıtı alarak yola çıktık. Ancak Petrolden aldığımız
yakıt ile ilgili herhangi bir fiş almadık. Daha sonra Gevaş ilçesi Balaban
Jandarma Asayiş noktasının önünden geçtik. Hangi saatte geçtiğimizi bilmiyorum
ancak biz oradan geçerken patlama olmuştu. Patlamayı biz görmedik. Patlama
neticesinde yol üzerinde taş parçalarının olduğunu gördüm.Biz oradan geçerken
etraf karanlıktı. Meydana gelen olaydan dolayı yolun sol şeridini kullanarak
yolumuza durmadan devam ettik. Sağ ön lastiğin patlama yaşanan alandan geçerken
patladığını düşünüyorum. Yaklaşık 300 metre ileride yaklaşık 15 kişilik silahlı
korucu grubu bize doğru namluyu doğrultarak bizi durdurdular. Bize Nereden
gelip nereye gittiğimizi sorarak nereli olduğumuzu sordular, biz de Tatvanlı
olduğumuzu söyledik. Hiçbir şey söylemeden bizi darp etmeye başladılar. Bizi
silahların dipçikleriyle ve namlularıyla darp ettiler. Bu yaklaşık 20 dakika
kadar sürdü ve bizi ölümle tehdit ettiler. Daha sonra bizi serbest bırakarak
gitmemize müsaade verdiler Bizde darp edildikten sonra üzerimiz yırtık ve
yüzümüzde kan izleri vardı. Kuskunkıran Tüneline yetişmeden Trafik ışıklarında
kavşak üzerinde bizi açık kasa Transit bizi durdurdu. 'Kim sizi vurmuş' diye
söylediler, bizde bizi 'korucular bu hale getirdi' dedik. Onlarda bize bizi
darp edenlerin Korucu olmadığını söyleyerek ışıklarda ki korucular da bizi darp
ettiler. Bizi durdurduklarında aracımızın farı yanmıyordu. Farımız bozuktu. Bir
yanıp bir yanmıyordu. Daha sonra bizi ölümle tehdit ederek bizi kamyonete
bindirdiler.Daha sonra bizi Karakola getirdiler Bizi Kamyonette yüzüstü
uzattılar Karakoldaki Askerleri etrafımıza topladılar bizi darp etmeye devam
ettiler. Tekme ile karnımıza kaburgama vurdular. Bizi Karakola getirdikleri
sonra bizi içeriye aldılar. Beni bu hale getiren Koruculardan şikayetçiyim.
Benim darp edilmemden dolayı kafamda üç bölgede darp izi mevcuttur. Sağ kaş
üzerinde yaram mevcuttur. Kollarım morluklar içerisinde.bel ve kalça ağrısından
oturup kalkamıyorum hareket edemiyorum. Kaburgam, çok ağrıyor. Darptan dolayı
bacağım ve ayak bileğim ağrıyor. Yeniden ayrıntılı rapor alınmasını istiyorum.
Beni muayene eden Doktor ayrıntılı muayene yapmadı. Gelişigüzel muayene ederek
rapor düzenledi. Vücudumun her yerine bakmamıştır. Dişimde kırık oluşmuştur.
Beni ayrıntılı muayene etmeyen Doktordan şikayetçiyim. Meydana gelen patlamayla
alakalı hiçbir alakam yoktur..Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum "
22. Başvurucu Vasfi Aytaş'ın 22/8/2015 tarihinde Yoldöndü
Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Ben dün yani 21.08.2015
günü saat:13.00-14.00'a kadar işim olmadığı için evimdeydim Daha sonra
belirttiğim saat diliminde uyandım kahvaltı yaptım ve saat15.30-16.00
sıralarında çarşıya çıktım. Daha sonra ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı aradım ve nerede
olduğunu sorduğumda kardeşim olan Kubilay AYTAŞ ile Van iline Sanayiye doğru
gittiklerini ve yolda olduklarını söyledi bende kendisine tamam diyerek
telefonu kapattım. Daha sonra 17.00 sıralarında arkadaşlarımla Tatvan çarşı
merkezinde kahvede oturdum ve oyun oynadık Daha sonra akşam saat:21.00 sıralarında
kahveden ayrılarak evime gittim. Akşam yemeğimi yedikten sonra ağabeyim Veysel
AYTAŞ'ı saat:21.30 sıralarında arayarak nerede olduğunu sordum. Bana Gevaş
Akdamardayız geliyoruz dedi. Bende tamam diyerek telefonu kapattım. Saat:21:45
sıralarında Babamın evine gittim. Ailecek ortak olarak kullandığımız Peugeot
marka minibüsü alıp göl kenarında balıkçılık yapan teknecilerin yanına balık
almaya gidecektim. Ben ve ağabeyim Veysel AYTAŞ teknecilerden sürekli toptan
olarak balık alıp perakende satmaktayız. Ben de teknecinin yanına gitmeden
babamın evinde oturdum ve ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı birkaç defa aradım ancak
cevap vermedi. Aradığım saati tam olarak hatırlamıyorum ama hatırladığım
kadarıyla bana ait 0 5... numaralı hattımdan, ağabeyim Veysel'i kendisine ait 0
5... numaralı hattı saat:21:50 yada 21:55 sıralarında aradığımı biliyorum.
Tekrar ağabeyimi aradığımda telefon açıldı ancak ağabeyim değildi. Çünkü
sesinden fark ettim. Telefonu kimin açtığını bilmiyorum. Ben karşımdaki kişiyi
tanımadığım için biraz sert bir tonla 'kimsin' dedim karşımdaki kişi ise
telefonu suratıma kapattı.Ben de kardeşim Ersin AYTAŞ'a ağabeyimin telefonuna
yabancı birisinin baktığını söyledim ve bu telaşla babamın evinden saat 22.00
yada 22.05 sıralarında Van iline doğru gitmek için ben, kardeşim Ersin ve Ersin
in eşi H.A. ile birlikte ailecek ortak kullandığımız ... plakalı Fiat Ducato
marka minibüs ile evden çıktık. Biz yola çıktıktan sonra ağabeyim Veysel
AYTAŞ'ı merak ettiğim için sürekli arıyordum ancak cevap vermiyordu.Daha sonra
yolda seyir halinde iken kardeşim olan Kubilay'ı aradım. Telefonu açtı ancak
konuşamıyordu. Ancak sanırım telefonu açık kaldı 'Bırakın beni ne yapacaksınız'
diye bir tartışma sesi duydum.Telaşlı olduğum için Kubilay'ı aradığım saati tam
olarak hatırlamıyorum ama ortafama 23:00 sıralarıydı. Yaklaşık birkaç dakika
telefonu açık kaldı. Bende yolda olduğum için şebeke gitti ve telefon
görüşmemiz kesildi. Kesildikten sonra ben sürekli ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı
aramaya başladım ancak cevap vermedi Daha sonra bir daha aradığımda sesi
yabancı gelen bir erkek şahıs ağabeyimin telefonunu açarak cevap verdi. 'Siz
kimsiniz ağabeyim ve kardeşimi bırakın' diye yalvardım. Daha sonra şebeke
kesildi. Bu diyaloğun geçtiği saat ortalama 23:40 civarıydı. Kuskunkıran
tünelini geçtikten sonra ki Trafik ışıklarında ağabeyimin ... plakalı aracını
gördüm ve durdum. Durduğum sırada saat ortalama 23:40 civarıydı. Aracı
gördükten sonra tekrar Tatvan istikametine dönerek ağabeyime ait araca yakın
bir yerde durdum. Orada yolda bekleyen korucuları fark ederek ben ve kardeşim
Ersin AYTAŞ araçtan indik.İndikten sonra yol üzerinde bulunan Korucular bize
DUR ihtarı çektiler.Bizde durduk ve bu aracın sahibiyiz ağabeyim ve kardeşime
ulaşamıyoruz diye peşlerine düşerek buraya kadar geldiğimizi söyledim.
Korucular bana ağabeyin ve kardeşin bu Karakoldalar (yani Yoldöndü Karakolu)
dediler bende Karakola gideyim dedim ancak bana Karakola gitmen şu an tehlikeli
dediler. Bende Balabana gideceğimi söyledim ancak orasının kapalı olduğunu
söylediler.Bende araca kardeşimle binerek Balaban'a doğru gitmek için yola
çıktım.Yaklaşık 1 (bir) km gittim ve 15-20 kişilik bir grup Korucular aracın
önünü keserek DUR dediler bizde durduk.Durduktan sonra 5-6 kişi araca bindi
bana 'Nerelisiniz' diye sordular bende 'Tatvanlıyım' dedim.Daha sonra
içlerinden birisi Şoför kapısının olduğu yere geçerek kardeşimi araçtan
indirmeye çalıştı.Ancak aralarından birisi bırak adamı dedi ve indirmeye
çalışan kişi kardeşimi bıraktı.Bu diyalog olduktan sonra saat:00.00 sıralarında
oradan ayrıldık ve Balaban istikametine doğru araçta bulunan Korucularla
birlikte hareket ettik.Arkadan bir korucu kardeşime DUR demesi üzerine biz 5-10
metre kadar gittikten sonra tekrar aracı durdurduk.Kardeşimi silah zoruyla
direksiyondan indirdiler. Kardeşimi indiren kişi ile kardeşim arasında itişip
kalkışma oldu kardeşimi korucular darp etti ve kardeşim darp edildikten sonra
tekrar araca bindi Bütün Korucular aşağıya inmişti bizde herkes inmişken hemen
hareket ederek Balaban'a Karakoluna doğru araçla hareket ettik. Balaban
Karakoluna Kardeşimi ve ağabeyimi sormak için gidiyorduk. Balaban'ın önüne
geldiğimizde ortalık perişan bir şekilde her şey yola savrulmuş bir şekilde
olduğunu gördük ve durmadan korktuğumuz için Van istikametine doğru hızlı bir
şekilde ilerledik ve Van iskelesinden Tatvan'a Feribotla gitmek istedik ancak
Feribot saat:04.00 da olması nedeniyle beklemede kaldık. Bende bu arada
annemleri, ayarak Veysel ile Kubilay'ın Karakolda olduğunu bana Korucuların
söylediğini ilettim.Bunun üzerine Babam ile Muhtar Tatvan İlçe Jandarma
Komutanlığına giderek durumu öğrenmeye çalıştılar. Bu arada 22.08.2015 günü
gece saat:01:55 'te Yoldöndü Karakolundan beni arayarak kardeşlerimin bir
soruşturmaya esas olarak gözaltına alındığını söylediler.Biz de Van iskeleden
Tatvan'a Feribotla gitmek istedik ancak Feribot saati 04 00 olduğu için
ben,kardeşim ve eşi Van Feribot iskelesinde bekleme salonunda sabahın olmasını
bekledik.Ve 22.08.2015 günü saat:09:00 sıralarında Gevaş ilçesine gelerek
kardeşlerimi görmeye geldik.Benim dün yani 21.08.2015 günü saati saatine
hatırladığım kadarıyla bildiklerim ve gördüklerim anlattıklarımdan ibarettir
dedi..."
23. Başvurucular Savcılıkta alınan 23/8/2015 tarihli
ifadelerinde kollukta verdikleri ifadelerinin doğru olduğunu ve bunu aynen
tekrar ettiklerini beyan etmişlerdir.
C. Şüpheli Savunmaları
24. Başvuruya konu olayla ilgili olarak hiç kimsenin şüpheli
sıfatıyla ifadesi alınmamış olmakla birlikte üç geçici köy korucusunun ifadesi
Bilgi Alma Tutanağı düzenlenmek suretiyle alınmıştır.
25. F.M.nin 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Olay tarihinde
patlama olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim.
Yoldöndü mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı Arkadaşlar
ile derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa
kadar yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa
vardığımızda aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları
kırık ... plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak
istedik durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık. Araca
yaklaştığımızda araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini
istedik araçtan indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri
darp edilmiş ve üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz varmı
diye sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi
aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre
yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri
olabileceğini, düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber
geldiğimiz arkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban
noktaya doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden
arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce
ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile
bildirdiler. Ben, [M.R.B.] ve [M.Z.U.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ
ı karakola getiriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel
AYTAŞ'ı dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı
kişilerdi. Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola
getirdikten sonra Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları
ayrı ayrı odalara alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün
karakoldaki rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için
karakoldan ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara
herhangi bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp
ve yara bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda..."
26. M.Z.U.nun 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Olay tarihinde patlama
olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim. Yoldöndü
mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı. Arkadaşlar ile
derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa kadar
yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa vardığımızda
aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları kırık ...
plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak istedik
durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık. Araca
yaklaştığımızda araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini
istedik araçtan indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri
darp edilmiş ve üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz var mı
diye sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi
aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre
yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri
olabileceğini düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber
geldiğimiz arkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban
noktaya doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden
arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce
ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile
bildirdiler. Ben, [F.M]. ve [M.R.B.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ ı
karakola getiriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı
dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı kişilerdi.
Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola getirdikten sonra
Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları ayrı ayrı odalara
alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün karakoldaki
rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için karakoldan
ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara herhangi
bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp ve yara
bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda. Benim bu olay ile ilgili
bilgim ve görgüm bundan ibarettir..."
27. M.R.B.nin 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Olay tarihinde patlama
olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim. Yoldöndü
mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı. Arkadaşlar ile
derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa kadar
yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa vardığımızda
aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları kırık ...
plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak istedik
durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık Araca yaklaştığımızda
araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini istedik araçtan
indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri darp edilmiş ve
üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz var mı diye
sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi
aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre
yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri
olabileceğini düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber
geldiğimizarkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban noktaya
doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden
arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce
ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile
bildirdiler. Ben, [F.M.] ve [M.Z.U.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı
karakola getıriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı
dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı kişilerdi.
Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola getirdikten sonra
Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları ayrı ayrı odalara
alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün karakoldaki
rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için karakoldan
ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara herhangi
bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp ve yara
bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda. Benim bu olay ile ilgili
bilgim ve görgüm bundan ibarettir..."
D. Sağlık Raporları
28. Başvurucu Veysel Aytaş 22/8/2015 tarihinde kolluk tarafından
Gevaş Devlet Hastanesine götürülmüştür. Burada başvurucunun yaralanmasının
basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olduğunu belirten kesin hekim
raporu düzenlenmiştir.Sulh Ceza Hâkimliğince serbest bırakıldıktan sonra
başvurucunun gittiği Tatvan Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 24/8/2015
tarihli kesin hekim raporunda şikayetlerin basit tıbbi müdahale ile
giderilebilir olduğu belirtilmiştir.
29. Başvurucu Kubilay Aytaş hakkında Gevaş Devlet Hastanesince
düzenlenen 22/8/2015 tarihli raporda; göğüs sol kısımda yuvarlak şekilli
kızarık alan, sol sırt kısmında üç adet pıhtılı alan, sol dirsekte ve sol alın
kısmında pıhtılı alan, sağ omuz ve sağ dirsekte kızarık alan, sol diz üst
kısmında şişlik mevcut olduğu kayıtlıdır. Yine başvurucu Kubilay Aytaş'ın Sulh
Ceza Hâkimliğince serbest bırakıldıktan sonra gittiği Tatvan Devlet Hastanesi
tarafından düzenlenen 24/8/2015 tarihli kesin hekim raporunda şikâyetlerin
basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu Vasfi Aytaş 22/8/2015 tarihinde kolluk tarafından
Gevaş Devlet Hastanesine götürülmüştür. Burada düzenlenen kesin hekim raporunda
başvurucuda herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı bildirilmiştir.
31. Başvurucu Ersin Aytaş hakkında Tatvan Devlet Hastanesi
tarafından düzenlenen 22/8/2015 tarihli kesin hekim raporunda başvurucunun şikâyetlerinin
basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu belirtilmiştir.
E. Başvurucular Hakkında
Yürütülen Soruşturma
32. Başvurucular Vasfi Aytaş, Kubilay Aytaş ve Veysel Aytaş
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Van Cumhuriyet
Başsavcılığınca 10/10/2016 tarihli iddianameyle kamu davası açılmıştır.
33. Başvurucular hakkındaki yargılama Van 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde devam etmektedir.
F. Başvuruya Konu
Soruşturma Neticesinde Verilen Karar
34. Savcılık 10/6/2016 tarihli kararıyla başvurucuların
şikâyetlerine konu olaylarla ilgili olarak görevi kötüye kullanma suçundan ek
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu kararda başvurucu Ersin
Aytaş'ın iddialarıyla ilgili bir karar verilmediği gibi başvurucunun adı
müştekiler bölümünde de yer almamaktadır. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"...Jandarma Uygulama
Noktasında meydana gelen patlamadan hemen sonra patlama sesini duyan bir grup
köy korucusunun silahlarını alarak uygulama noktasının ilerisinde yukarıda
bulunan Yoldöndü Jandarma Karakolunun önüne geldikleri, yaya olarak patlamamın
meydana geldiği uygulama noktasına gitmek için ışıklı kavşağına kadar
yürüdükleri, bu sırada Van istikametinden farları sönük, lastiği patlak camları
kırık halde ... plakalı bir aracın geldiğini gördükleri aracın uyarılarına
rağmen durmaması üzerine zorla önüne geçerek durmasını sağladıkları, araçta iki
kişi olduğunu görerek bu kişileri indirdikleri, araçtaki Veysel Aytaş ve
Kubilay Aytaş isimli bu iki şahsı yüzlerinde ve vücutlarında kan ve darp
izlerinin olduğunu, giysilerinin yırtık olduğunu gördükleri, bu şahıslar
patlamayla ilgilerinin olmadığını, patlama noktasından 400-500 metre yukarıda
bir korucu grubun kendilerini dövdüklerini söyledikleri, Kubilay ve Veysel
Aytaş'ın korucular tarafından patlama ile ilgili olabilecekleri
değerlendirilerek karakola götürüldükleri ve karakolda muhafaza altına
alındıkları, karakolda Veysel' in telefonunu arayan bir şahsa korucunun cevap
verdiği, olayla ilgileri olabileceğini düşünerek arayan şahsı konuşturmaya
çalıştığı, bu kapsamda arayan şahsın olayla ilgisi olduğu değerlendirilen
şekilde konuştuğu ve durumun tutanağa bağlandığı, Veysel ve Kubilay
gözaltındayken kolluk tutanağı ile tespit edilen Veysel'i arayan şahıs ile
yapılan görüşmenin karşı tarafı olduğu anlaşılan ve karakola geldiğinde
gözaltına alınan Veysel ve Kubilay'ın kardeşi olan Vasfı Aytaş'ın ifadelerinde
suçlamayı kabul etmedikleri, Veysel ve Kubilay'ın olay günü Van sanayiden araç
parçası aldıkları, dönüş yolunda patlamanın meydana geldiği, kendilerinin
durmayarak yola devam ettiği kendilerini durduran bir korucu grubunun
kendilerini araçtan indirip dövdüğü, kendilerine silah doğrultarak tehdit
ettikleri, daha sonra araçlarına binerek yola devam ettikleri ve tekrar
korucular tarafından durdurularak karakola götürüldükleri, kendilerine
yakalanma sırasında ve karakolda korucular ve jandarma görevlileri tarafından
tehditte bulunulduğu, tekrar darp edildikleri, aracın sağ ön lastiğinin patlama
noktasındaki yerde bulunan taşlardan dolayı patlamış olduğu, Vasfı'nin de
kardeşlerine ulaşmak için telefonla onları aradığı, ancak tutanakta
belirtildiği şekilde konuşmadığı, yakalama nedeniyle rapor düzenleyen
doktorların da vücutlarındaki tüm yaralanmaları raporlarda belirtmediği şeklinde
beyanda bulundukları, avukatları tarafından dosyaya gönderilen dilekçede de
koruculardan, jandarma personelinden ve doktorlardan şikayetçi oldukları
anlaşılmış ise de;
...
Veysel, Kubilay ve Vasfı Aytaş'ın iddiaları
açısından ise; 22/8/2015 tarihli kolluk tutanağında belirtildiği üzere
karakolda saat 22:46'da Veysel Aytaş'a ait ... numaralı hattın rehberinde F.
olarak kayıtlı ... numaralı hattan arandığı, bunun üzerine köy korucularından
[Z.U'nun] telefonu açarak, karşıdaki şahıs ile Kürtçe konuşmaya başladığı,
karşıdaki erkek şahsın 'kimsin' diye sorduğu, korucunun patlamayla ilgili bilgi
alabileceğini düşünerek 'ben hevalim' dediği, karşıdaki erkek şahsın 'benim
kardeşim nerede' diye sorduğu ve bayan bir şahsa telefonu verdiği, bayan şahsın
'heval neredesin' dediği, korucunun da şahsı konuşturabilmek amacıyla 'ben
dağdayım, heval, biz bunlara bir iş verdik beceremediler' dediği, karşıdaki
bayanın 'bunlar eline roket mi almışlar ki siz bunlara roket verdiniz' dediği
ve telefonun aniden kapandığı, ardından saat 22:57'de yine Veysel Aytaş'a ait
... numaralı hattı ... numaralı hattan bir erkek şahsın aradığı, aynı korucunun
telefona baktığı, karşıdaki erkek şahsın 'neredesin' dediği, korucunun ise
'Kuşluk Köyünün dağındayım' diye cevap verdiği, bunun üzerine arayan erkek
şahsın 'sakın arabaya yaklaşmayın korucular var tehlikelidir' diyerek telefonu
kapattığı, olayla ilgili Veysel ve Kubilay Aytaş'ın yakalandığı aracın arka
bagajının plakalık aksamının bulunmadığı, sağ ön lastiğinin patlak olduğu, sağ
ön ve sağ arka camının kırık olduğu, araç içindeki sinyal kolunun olmadığının
tespit edildiği şahısların gözaltına alındığı, 22/8/2015 saat 20:00 sıralarında
düzenlenmiş kolluk tutanağına göre, Veysel ve Kubilay Aytaş'ın yakalandıktan
hemen sonra 21/8/2015 saat 21:50 de yapılan ilk mülakatta, kendileri Balaban
Kontrol Noktasından geçerken mermi seslerinin geldiği, durmadan yola devam
ettikleri, Tatvan istikametine gittikleri sırada patlama noktasından yaklaşık
500 metre sonra yolu kesmiş bulunan 15-20 kişilik bir grubun bunları durdurarak
darp ettiği, bu kişilerin kendi fikirlerince korucu olduklarını beyan
ettikleri, ancak 22/8/2015 günü yapılan mülakatta ise aynı olayları
anlattıkları, fakat yollarını kesen 15-20 kişilik grubun PKK terör örgütü üyesi
olduklarını beyan ettikleri, daha sonra avukatları ile yaptıkları görüşmenin
ardından kendilerini dövenlerin korucu olduklarını beyan ettikleri, bu nedenle
suçlamadan kurtulmak ve yönlendirme neticesinde korucu ve jandarma personelini
suçlar nitelikte beyanda bulundukları, şahıslar açısından patlama olayı ile
ilgileri olduğu değerlendirildiğinden fezleke düzenleneceği, her ne kadar
yakalandıklarında üzerlerinde yara ve kan izleri bulunsa da, ilk sözlü
beyanlarında koruculardan bahsetmemiş olmaları, sonra örgüt üyeleri tarafından
dövüldüklerini söylemeleri, yara izlerinin patlamayla ilgisi olup olmadığının
tespit edilemediği, patlamadan hemen sonra yüzleri ve giysilerinde kan izleri
ile tespit edilmiş olmaları, karakolda kendilerini arayan şahıslarla korucu
tarafından yapılan görüşmenin içeriği dikkate alındığında, Yoldöndü Köyü
korucuları, Yoldöndü Jandarma Karakolu personeli ve Gevaş Devlet Hastanesi
doktorlarına isnat ettikleri Görevi Kötüye Kullanma suçu açısından kamu davası
açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden, KAMU ADINA
KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI..."
35. Başvurucuların bu karara yaptığı itiraz Van 1. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından 14/7/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
36. 1/8/2016 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 22/8/2016
tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
37. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren
veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki
etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması
halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli
para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
…
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz
kötüye kullanılmak suretiyle,
…
işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın,
verilecek ceza yarı oranında artırılır."
38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
99. maddesi şöyledir:
"(1) Gözaltına alınan kişilerin
bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi
görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı,
gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına
alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların
tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk
tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak
kurallar, yönetmelikte gösterilir."
39. 5271 sayılı Kanunun "Bir
suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1)
Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini
veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar
vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin
araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî
kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri
toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla
yükümlüdür."
40. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 9. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
"Yakalanan kişinin gözaltına alınacak
olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden
geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir."
B. Uluslararası Hukuk
41. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı
3. maddesi şöyledir:
"Hiç
kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi
tutulamaz."
42. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane,
insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz
bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da
bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
44. Başvurucular; yapılan yol kontrol uygulaması esnasında
kolluk kuvvetlerinin cebir ve şiddetine maruz kaldıklarından, yere yatırılarak
kelepçelendiklerinden, jandarmaya götürüldüklerinde de aynı şekilde cebir ve
şiddete maruz kaldıklarından yakınmaktadır. Şikâyetleri ile ilgili olarak
etkili ve adil bir soruşturma yapılmadığını, kendilerini muayene eden doktorun
tam anlamıyla görevini yerine getirmediğini de ileri sürmüşlerdir. Başvurucular
işkence ve kötü muameleye tabi tutulduklarını, bu nedenle Sözleşme'nin 3.
maddesinde düzenlenen işkence yasağı ile 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve
güvenlik hakkının ihlal edildiğini, ceza soruşturmasının gereği gibi
yürütülmemesi ve şikâyetlerine konu olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının
ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı
çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiş, soruşturmanın gereği gibi
yürütülmediği iddiası kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında kalmakta
olduğundan etkili başvuru hakkı yönünde ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
46. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin
devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul
boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif
yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya
tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem bireyleri
bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir
soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma
yükümlülüğü) içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu,
negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün
alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer
yöndeki inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No:
2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas,
B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).
47. Somut olayda başvurucuların jandarma, geçici köy korucuları
ve muayenelerini gerçekleştiren doktor hakkındaki şikâyetlerinin etkili bir
şekilde soruşturulmadığını ileri sürdükleri görülmektedir. Başvuru formu ve
ekinde yer alan bilgi ve belgelere göre soruşturmadaki deliller kötü muamele
yasağının esas yönünden incelenmesine bu aşamada imkân vermemektedir. Bu
nedenle somut olaya ilişkin değerlendirme, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında, sadece devletin pozitif yükümlülüğüne bağlı olarak ve
etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Başvurucu Vasfi Aytaş
Bakımından
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale
yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014,
§§ 42-45).
49. Somut olayda başvurucu Vasfi Aytaş, kolluk görevlileri
tarafından herhangi bir şekilde fiziksel bir şiddete maruz kaldığına yönelik
bir iddiası bulunmamakla birlikte kardeşlerine uygulandığı iddia edilen kötü
muamele eylemlerinin kendisinde bıraktığı etki yönünden de herhangi bir
açıklamada bulunmamıştır. Başvurucu başvuruya konu olaylardan güncel ve kişisel
olarak doğrudan etkilenme durumunu açık bir anlatımla ortaya koyamadığından
başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvurucu Vasfi Aytaş
yönünden diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucular
Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş
Bakımından
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
52. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir de usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul
yükümlülüğü çerçevesinde devlet; her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının
sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek
etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın
temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde
uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı
olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap
vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 110).
53. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka
aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç
ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle
birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir.
Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya
elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen
pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir
Canan, § 25).
54. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve
manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını
ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini
sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir
şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç
nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle
ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına
gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 113).
55. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır.
Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü
muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve
derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları
ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını
temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu
kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile
kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları
toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
56. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun
kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete
geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek
bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir
ve diğerleri, § 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru
menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili
katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara
karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 117),
- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),
- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen
tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir
(Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
57. Yukarıda belirtilen ilke kararlarında da vurgulandığı üzere
Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği soruşturma, kural olarak olayın
gerçekleştiği koşulların belirlenmesini sağlayacak nitelikte olmalı; ayrıca
soruşturmada olay ve olgular ciddiyetle öğrenilmeye çalışılmalı ve soruşturmayı
sonlandırmak için aceleci bir tavırla temelden yoksun sonuçlara
dayanılmamalıdır.
58. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar,
ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri
dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği
bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler
listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No:
2013/4668, 16/9/2015, § 68).
59. Somut olayda başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş
kendilerinin, Vasfi Aytaş ise kardeşi Ersin Aytaş'ın kolluk kuvvetleri
tarafından darbedildiğini 21/8/2015-22/8/2015 tarihlerinde kolluk tarafından
alınan ifadelerinde belirtmişlerdir. Buna göre kötü muamele iddiasını kamu
makamlarının ifadelerin alındığı tarihlerde ilk kez öğrendiği kabul edilmelidir.
Savcılık başvurucuların iddiaları karşısında herhangi bir işlem tesis etmemiş,
kolluk fezlekesinde sunulan bilgi ve belgelerle yetinmiştir. Başvurucu Ersin
Aytaş'ın darbedildiği iddiasına ilişkin olarak herhangi bir soruşturma işlemi
gerçekleştirilmemiştir. Soruşturma dosyasının UYAP aracılığıyla yapılan
kontrolünde başvuruculardan Vasfi Aytaş'a ait ifade tutanağında yer alan Ersin
Aytaş'la ilgili iddialara ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
-başvuruda belirtilmeyen- adli başka bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği
hususunda bir bilgi ya da belgeye de ulaşılamamıştır. Dolayısıyla soruşturmanın
derhâl ve kendiliğinden başlatılma ilkesine uygun olarak yürütüldüğü
söylenemeyecektir.
60. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ın
iddialarının jandarma karakolunda geçen bölümünün aydınlatılmasında kamera
kayıtlarının incelenmesinin büyük önem arz edeceği açıktır. Savcılıkça
karakolda ve bahçesinde kamera olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmamış
ve varsa kamera kayıtlarının temini için hiçbir işlem tesis edilmemiştir.
Geçici köy korucularının kolluk fezlekesinde yer alan ve bilgi alma şeklindeki
beyanları haricinde herhangi bir askerî personelin ifadesine başvurulmamıştır.
61. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş kendileri
hakkında düzenlenen doktor raporlarının tümüyle doğru olmadığını, ayrıntılı
rapor talep ettiklerini Savcılığa iletmişlerdir. Savcılık söz konusu iddiaları
araştırmak için yeniden rapor aldırmamıştır. Takipsizlik kararında da neden
yeniden rapor aldırılmadığı hususunda bir açıklama bulunmamaktadır.
62. Savcılığın başvurucu Vasfi Aytaş'ın ifadesinde belirttiği,
kardeşi Ersin Aytaş'ın kolluk kuvvetleri tarafından darbedildiği iddiasını
araştırmak yönünde hareketsiz kaldığı görülmektedir. Başvurucu Ersin Aytaş'ın
muayenesi yapılarak hakkında sağlık raporu düzenlenmesi yoluna gidilmemiş, bu
iddialara ilişkin olarak Ersin Aytaş ve eşi H.A.nın beyanlarına
başvurulmamıştır. Esasında söz konusu iddialarla ilgili olarak bir soruşturma
yapılmadığı gibi bu iddialara ilişkin bir karar da verilmemiştir.
63. Dolayısıyla Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmada gerekli
delilleri toplayarak bunun sonucunda bir değerlendirme yoluna gitme hususunda
gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından başvuru konusu olayda etkin soruşturma
yapma yükümlülüğüne uygun hareket edildiği söylenemeyecektir.
64. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuyla ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
65. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
66. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
67. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
68. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir
(Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
69. İncelenen Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele
yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli
olan deliller toplanmadan Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen ek kovuşturmaya
yer olmadığına dair karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun gerekli incelemeler yapıldıktan sonra yeniden karar vermekten
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere
Gevaş Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2015/612) gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
71. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Vasfi Aytaş yönünden kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi
yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
OYBİRLİĞİYLE,
2. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş
yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş
yönünden Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan
kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar
ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Gevaş
Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.239,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/2/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Dosyada yer alan Van Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2016
tarihli iddianamesinin incelenmesinden; başvuruculardan (V.A) dışındaki üçü
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açıldığı, anılan
başvurucuların 21.8.2015 tarihinde gece saatlerinde Gevaş ilçesi Balaban
Jandarma uygulama noktasının girişine bölücü örgüt mensuplarınca park edilen
bomba yüklü aracın patlatılması sunucu birçok kişinin yaralanması ve maddi
hasar meydana gelmesi şeklinde gelişen olayda, olay yerinde gözcülük yapmak
suretiyle bu eyleme iştirak ettiklerinin belirtildiği, başvurucuların
kendileriyle yapılan 21.8.2015 ve 22.8.2015 tarihli mülakatlarda, araçlarıyla
seyir halindeyken yolda kendilerini durdurup darbeden kişilerle ilgili olarak
“korucu oldukları”, “PKK’lı oldukları” şeklinde açık çelişki gösteren
beyanlarda bulundukları, Jandarma karakolunda başvuruculardan birinin (V.A.)
cep telefonunun çalması üzerine bir köy korucusunun karşıdaki bir erkek ve bir
bayanla yaptığı ve kendisine bölücü örgüt mensubuymuş gibi tanıttığı
konuşmadaki beyanların mahiyetinden başvurucuların bölücü örgütle bağlantılı
olduklarının anlaşıldığı ve bu konuşmanın bir tutanakla tespit edildiği, ayrıca
iki başvurucunun içinde bulunduğu aracın farlarının sönük, lastiğinin patlak,
camlarının kırık oluşu, uyarılara rağmen aracın durdurulmayarak seyire devam
etmesi olguları dikkate alındığında, başvurucuların güvenlik kuvvetlerince
(Jandarma personelince ve korucular tarafından) darbedildikleri yolundaki
iddialarının soyut ve hayatın olağan akışına uygun düşmediği, Cumhuriyet
Savcılığınca başvurucuların şikayeti üzerine yapılan soruşturma ile varılan
sonuçta herhangi bir usuli noksanın bulunmadığı, dolayısiyle Anayasanın 17.
maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlâl
edilmediği kanaatine vardığımdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamadım.