TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERSİN AYTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/14965)
Karar Tarihi: 27/2/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Mustafa EKİM
Başvurucular
1. Ersin AYTAŞ
2. Kubilay AYTAŞ
3. Vasfi AYTAŞ
4. Veysel AYTAŞ
Vekili
Av. Cemal DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında darbedilmeye ilişkin şikâyet hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen Gevaş Cumhuriyet Başsavcılığının (Savcılık) soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde alınan beyanlar ve olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Olarak
8. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş, Vasfi Aytaş ve Ersin Aytaş kardeştirler.
9. 21/8/2015 günü saat 21.40 sıralarında Van iline bağlı Gevaş ilçesi Kuşluk Mahallesi Balaban mezrasında bulunan jandarma kontrol noktasına bomba yüklü bir araçla saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırı sonrasında dört asker ve dört sivil çeşitli şekillerde yaralanmış, askerî araçlar zarar görmüş, kontrol noktası ise kullanılamaz hâle gelmiştir. Çevredeki sivillere ait ev ve işyerlerinde de maddi hasar meydana gelmiştir.
10. Yaşanan patlama sonrasında çevre köylerde bulunan geçici köy korucuları olay yerine hareket etmiştir. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ın içinde bulunduğu araç olay yerinden geçerken geçici köy korucuları tarafından şüphe üzerine durdurulmuş ve başvurucular yakalanarak jandarmaya teslim edilmiştir.
11. Başvurucular yakalandıkları sırada elbiselerinin yırtık olduğu, yüzlerinde ve vücutlarının çeşitli yerlerinde yara ve morlukla birlikte darp ve kan izlerinin bulunduğu 22/8/2015 günü saat 08.00'de jandarma tarafından tutulan tutanakla kayıt altına alınmıştır. Tutanağa göre başvurucular yakalandıkları sırada içinde bulundukları aracın farları sönük, camları kırık ve sağ ön lastiği patlak vaziyettedir. Ayrıca aracın sinyal kolu ile bagaj kısmında plakalık yoktur.
12. Başvurucular Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş kollukta ve Savcılıkta vermiş oldukları ifadelerinde;
i. Tatvan'da ikamet ettiklerini, olay tarihinde kullandıkları araçları için sinyal kolu, kapı kolu ve plaklık almak için Tatvan'dan çıkarak Van'a geldiklerini,
ii. Akşama kadar Van'da kalıp akşam saatlerinde Tatvan'a dönmek üzere yola çıktıklarını,
iii. Saat 22.00 sıralarında Gevaş ilçesini geçip Balaban kontrol noktasına geldiklerinde yol kenarında bulunan karakolda patlama olduğunu, enkazın yola saçıldığını, takip ettikleri şeridin kapalı olduğunu gördüklerini ve sol şeride geçerek açık olan kısımdan yollarına devam ettiklerini,
iv. Bu esnada yoldaki enkaz parçaları nedeniyle araçlarının lastiğinin patlamış olabileceğini, olay yerinden biraz ilerleyip durmayı düşünürken patlama yerinden yaklaşık üç yüz metre ileride, yolun sağında beyaz bir aracın park hâlinde olduğunu fark ettiklerini, sağa çekip araçtan yardım almak isterlerken korucu grubunun etraflarını sardığını,
v. Korucuların silah doğrultarak hemen araçtan inmelerini, ellerini havaya kaldırmaları istediklerini, kendilerine nereli olduklarını sormaları üzerine Tatvanlı olduklarını, oraya gittiklerini söylediklerini, ardından hiçbir şey söylemeden silah dipçikleriyle, tekme ve tokatlarla hedef gözetmeksizin en az yirmi dakika süreyle kendilerini dövüp serbest bıraktıklarını, darbedilmiş olmaları nedeniyle de elbiselerinin yırtıldığını ve yüzlerinin kan içinde kaldığını beyan etmişlerdir.
13. Jandarma tarafından 22/8/2015 günü saat 20.00'de düzenlenen tutanakta, başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ın 22/8/2015 tarihinde yapılan mülakatlarında yollarının 15-20 kişilik PKK terör örgütü üyeleri tarafından kesildiğini bildirmiş olmalarına rağmen avukatlarıyla yaptıkları görüşmenin ardından kendilerini döven grubun koruculardan oluştuğunu beyan ettikleri belirtilmiştir. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"...21.08.2015 günü saat:21:50 sıralarında Yoldöndü J.Krk.K.lığı Balaban J.Asayiş Yol Kontrol ve Arama noktasının giriş kısmında BTÖ mensuplarınca bombalı saldırı gerçekleştirilmesi olayının şüphelileri olarak gözaltına alınan ... plakalı otomobilde bulunan Veysel AYTAŞ,Kubilay AYTAŞ, yapılan ilk mülakatlarında kendilerinin Balaban kontrol noktasından geçerken mermi seslerinin geldiği ve kendilerinin durmadan devam ederek Bitlis-Tatvan istikametine devam ettikleri daha sonra patlama noktasından yaklaşık 500 metre ateş gelen tarafta yolu kesmiş olarak bulunan 15-20 kişilik bir gurubun bunları durdurarak darp ettiklerini ve vücutlarının çeşitli yerlerinde kanama ve morluklar meydana geldiğini söyledikleri. Bu şahısların kendi fıkirlerince korucu olduklarını beyan ettikleri. 22.08.2015 günü yapılan mülakatta aynı olayları anlattıkları ancak yollarını kesen 15-20 kişilik gurubun PKK terör örgütü üyesi olduklarını beyan ettiği. Daha sonra Van barosu avukatlarından D.H. ile yapmış oldukları görüşmeden sonra kendilerini kesin dövenlerin ve darp edenlerin korucu olduklarını beyan ettikleri. Ayrıca Kubilay AYTAŞ ın Karakola getirildikten sonra bile darpa maruz kaldığını beyan etmesi özellikle Kubilay AYTAŞ ın ifadesinde çelişkilerin olduğunun yönlendirme sonucu ifadesinde değişikliğe giderek Korucu ve Jandarma personelini suçlar tavırlar ve beyan içerisine büründüğü tespit edilmiş olup, İş bu tutanak tarafımızdan tanzimle müştereken imza altına alınmıştır."
14. Başvurucular Kubilay Aytaş ve Veysel Aytaş Savcılık ve kolluk ifadelerinde;
i. Yollarını kesip kendilerini darbeden ve korucu olduklarını düşündükleri ilk grup kendilerini serbest bıraktıktan sonra lastiği patlak araçlarıyla yola devam etmek isterken açık kasa minibüs tipi bir araç içinde bulunan korucuların kendilerini durdurduğunu,
ii. Araçtan inen yaklaşık on kadar korucunun silah doğrultarak araçtan inip ellerini kaldırmalarını istediklerini,
iii. Üstlerinin kan içinde olduğunu gören korucuların bunu kimin yaptığını sormaları üzerine korucuların yaptığını söylediklerini, bu korucuların da kendilerini dövmeye başladığını, ölümle tehdit ettiklerini,
iv. Ardından koruculara ait araca yüzüstü bindirilerek yaklaşık dört beş kilometre uzaklıktaki bir karakola götürüldüklerini, yolda aracın içinde de sürekli dövüldüklerini, karakola geldiklerinde aracın karakolun bahçesinde durdurulduğunu, aracın içine giren ve uzman çavuş oldukları anlaşılan bazı askerler tarafından da oldukça ağır bir şekilde dövüldüklerini, kendilerinden patlama olayını üstlenmelerinin istendiğini, ardından karakol bahçesinde dövülerek ters kelepçe ile yüzüstü olarak nezarete atıldıklarını ileri sürmüşlerdir.
15. Başvuruculardan Vasfi Aytaş ve Ersin Aytaş, kardeşleri olan diğer başvurucular Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'a ulaşamadıkları için onları aramak amacıyla Tatvan'dan yola çıkarak Van'a hareket etmişlerdir. Vasfi Aytaş ve Ersin Aytaş kardeşlerine ait olan ve yol kenarında park hâlinde duran aracı görmüş, oradaki koruculardan kardeşlerinin patlama nedeniyle şüpheli olarak jandarma karakoluna götürüldüklerini öğrenmişlerdir.
16. Başvurucu Vasfi Aytaş, Balaban Yoldöndü Jandarma Karakol Komutanlığına gitmiş ve burada gözaltına alınmıştır. Ersin Aytaş hakkında ise herhangi bir resmî işlem tesis edilmemiştir.
17. Başvurucu Vasfi Aytaş kolluk ve Savcılık ifadelerinde;
i. Kardeşleri Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ı aramak amacıyla kardeşi Ersin Aytaş ve Ersin Aytaş'ın eşi H.A ile birlikte Van'a doğru yola çıktıklarını,
ii. 15-20 kişilik bir grup korucunun aracın önünü keserek kendilerini durdurduğunu, beş altı kişinin araca binerek kendisine nereli olduklarını sorduğunu, Tatvanlı olduklarını söylemesi üzerine içlerinden birinin şoför kapısının olduğu yere geçerek kardeşi Ersin Aytaş'ı araçtan indirmeye çalıştığını ancak aralarından birisinin "Bırak adamı." demesi üzerine kardeşini bıraktığını, bu olayın ardından saat 00.00 sıralarında olay yerinden ayrıldıklarını ve Balaban istikametine doğru araçta bulunan korucularla birlikte hareket ettiklerini,
iii. Araçta bulunan koruculardan birinin kardeşi Ersin Aytaş'tan aracı durdurmasını istediğini, Ersin Aytaş'ı silah zoruyla şoför mahallinden indirdiklerini, kardeşi Ersin Aytaş'ı indiren kişi ile kardeşi arasında itişme yaşandığını, kardeşi Ersin Aytaş'ı korucuların darbettiğini beyan etmiştir.
18. Başvuruculardan Veysel Aytaş, Kubilay Aytaş ve Vasfi Aytaş 23/8/2015 tarihinde Savcılığa sevk edilmiştir. Burada ifadelerinin alınmalarının ardından tutuklama talepli olarak sevk edildikleri Sulh Ceza Hâkimliği tarafından sorgulanmaları akabinde aynı gün serbest bırakılmışlardır.
19. Başvuruculardan Ersin Aytaş 22/8/2015 tarihinde Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş ise serbest bırakıldıktan sonra 24/8/2015 günü Tatvan Devlet Hastanesine giderek muayene olmuş ve haklarında adli rapor düzenlenmiştir.
B. Başvurucu Beyanları
20. Başvurucu Kubilay Aytaş'ın 21/8/2015 tarihinde Yoldöndü Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ben dün yani 21.08.2015 günü öğleden sonra saat:14.00 sıralarında ağabeyim Veysel AYTAŞ ile Van Sanayisine bize ait olan 13 A.. plakalı aracın eksikleri için yedek parça almaya gittik.Van sanayisinde Veysel Oto Yedek Parça isimli iş yerine gittik. Arabanın ihtiyacı olan sinyal kolu ve kapı kolu ile plakalık aldık.Daha sonra Van merkezde Maraş Caddesinde ağabeyimle vakit geçirdik beraber yemek yedik.Yemeğimizi yedikten sonra akşam saat:21:00 sıralarında Van ilinden Tatvan ilçesine gitmek için tekrar yola çıktık.Daha sonra Gevaş ilçesi Balaban Jandarma Asayiş noktasının önünden geçtik. Biz oradan geçerken yol üzerinde taş parçalarının olduğunu gördüm.Etraf karanlıktı bende orada herhangi bir sokak eylemi olmuş olabileceğini düşündüm ve yoluma durmadan devam ettim.Oradan geçerken yerdeki taşlardan dolayı sağ ön lastik patladı.Yaklaşık 500 metre ileride 10-15 kişilik silahlı korucu grubu bizi durdurdu.Bana 'Siz Kaçakçısınz Vatan Hainisiniz' diyerek 3-4 kişi beni 3-4 kişi ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı silahların dipçikleriyle darp ettiler.Bu yaklaşık 10 dakika kadar sürdü. Ve bizi ölümle tehdit ettiler.Daha sonra bizi serbest bırakarak gitmemize müsaade verdiler.Biz de darp edildikten sonra üzerimiz yırtık ve yüzümüzde kan izleri vardı. Kuskunkıran Tüneline yetişmeden trafik ışıklarında kavşak üzerinde bizi açık kasa Transit durdurdu. Aracımızın farları arızalı olduğu için yanıp sönüyordu. Bir anda aracı önüme kırarak yolu kapadı ve silahı doğrultarak araçtan inmemizi istediler. Bizi araçtan indirdikten sonra 'Siz Vatan Hainisiniz,Sizi burada öldüreceğim, suçunu kabul et' dediler ve bizi açık kasa Transite bindirerek yüzüstü yatırdılar. Yaklaşık 10 kişi kadar varlardı.Transite bindirdikten sonra başıma karnıma sırtıma tekme vurarak suçunu kabul et diyerek araç seyir halinde iken darp ederek Karakola kadar getirdiler. Bir de bunun üzerine kafama silah dayadılar.Beni Karakola getirdikten sonra Karakolun bahçesine alıp korucular ve rütbeliler beni darp ettiler.Daha sonra beni ite kalka içeriye aldılar karanlık bir odaya koydular, orada suçumu kabul etmem için beni zorladılar ve dövdüler. Rütbelinin birisi beni Jiteme vereceğim diyerek tehdit etmiştir.Bu sırada telefonum kırılarak zarar gördü ancak kimin kırdığını bilmiyorum Beni darp eden korucu ve rütbelileri görürsem teşhis edebilirim.Benim darp edilmemden dolayı şikayetçi ve davacıyım.Kara Kuvvetlerine müracaat ettiğim belge cüzdanımda yoktur. Bu evrakımı göstererek Kara Kuvvetlerine müracaat ettiğimi söylediğim ancak sen vatan hainisin diyerek küfür ederek evrakımı yırttılar.Askerde almış olduğum izin belgem de cüzdanımda yoktur. Benim darp edilmemden dolayı yüzümde yara, dişimde ağrı var, yüzüme vurdukları için dışım sallanıyor, başım kırık, sırtımda ve göğsümde yara izleri var ,sol ayağımda ağrı var. Sol bacağımda morluk var, kollarımda yara izleri var, benim bu durumumda Hastaneye sevkim yapılmasına rağmen Doktor raporunda eksik belirtilen hususlar olmuştur. Doktor vücudumu muayene etmemiştir.Gelişi güzel rapor hazırladığı için raporu düzenleyen Doktordan da şikayetçiyim. Meydana gelen patlamayla alakalı hiçbir alakam yoktur."
21. Başvurucu Veysel Aytaş'ın 21/8/2015 tarihinde Yoldöndü Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...Ben dün yani 21.08.2015 günü öğleden sonra saatini hatırlamadığım bir zaman diliminde kardeşim Kubilay AYTAŞ ile birlikte Tatvan'dan çıkarak Van Sanayisine bize ait olan 13 AE 216 plakalı aracın eksikleri için yedek parça almaya gittik. Van sanayisinde Veysel Otomotiv isimli iş yerine gittik, arabanın ihtiyacı olan sinyal kolu ve kapı kolu ile plakalık aldık. Daha sonra Van merkezde Maraş Caddesinde kardeşimle vakit geçirdik beraber yemek yedik Biz sanayiden hava karardıktan sonra çıktık.Yemeğimizi yedikten sonra akşam saatini hatırlamadığım bir zaman diliminde Van ilinden Tatvan ilçesine gitmek için tekrar yola çıktık. Van Beşyolda petrolden yakıt aldık. İsmini hatırlamıyorum ancak gördüğümde hatırlayacağım petrolden yakıtı alarak yola çıktık. Ancak Petrolden aldığımız yakıt ile ilgili herhangi bir fiş almadık. Daha sonra Gevaş ilçesi Balaban Jandarma Asayiş noktasının önünden geçtik. Hangi saatte geçtiğimizi bilmiyorum ancak biz oradan geçerken patlama olmuştu. Patlamayı biz görmedik. Patlama neticesinde yol üzerinde taş parçalarının olduğunu gördüm.Biz oradan geçerken etraf karanlıktı. Meydana gelen olaydan dolayı yolun sol şeridini kullanarak yolumuza durmadan devam ettik. Sağ ön lastiğin patlama yaşanan alandan geçerken patladığını düşünüyorum. Yaklaşık 300 metre ileride yaklaşık 15 kişilik silahlı korucu grubu bize doğru namluyu doğrultarak bizi durdurdular. Bize Nereden gelip nereye gittiğimizi sorarak nereli olduğumuzu sordular, biz de Tatvanlı olduğumuzu söyledik. Hiçbir şey söylemeden bizi darp etmeye başladılar. Bizi silahların dipçikleriyle ve namlularıyla darp ettiler. Bu yaklaşık 20 dakika kadar sürdü ve bizi ölümle tehdit ettiler. Daha sonra bizi serbest bırakarak gitmemize müsaade verdiler Bizde darp edildikten sonra üzerimiz yırtık ve yüzümüzde kan izleri vardı. Kuskunkıran Tüneline yetişmeden Trafik ışıklarında kavşak üzerinde bizi açık kasa Transit bizi durdurdu. 'Kim sizi vurmuş' diye söylediler, bizde bizi 'korucular bu hale getirdi' dedik. Onlarda bize bizi darp edenlerin Korucu olmadığını söyleyerek ışıklarda ki korucular da bizi darp ettiler. Bizi durdurduklarında aracımızın farı yanmıyordu. Farımız bozuktu. Bir yanıp bir yanmıyordu. Daha sonra bizi ölümle tehdit ederek bizi kamyonete bindirdiler.Daha sonra bizi Karakola getirdiler Bizi Kamyonette yüzüstü uzattılar Karakoldaki Askerleri etrafımıza topladılar bizi darp etmeye devam ettiler. Tekme ile karnımıza kaburgama vurdular. Bizi Karakola getirdikleri sonra bizi içeriye aldılar. Beni bu hale getiren Koruculardan şikayetçiyim. Benim darp edilmemden dolayı kafamda üç bölgede darp izi mevcuttur. Sağ kaş üzerinde yaram mevcuttur. Kollarım morluklar içerisinde.bel ve kalça ağrısından oturup kalkamıyorum hareket edemiyorum. Kaburgam, çok ağrıyor. Darptan dolayı bacağım ve ayak bileğim ağrıyor. Yeniden ayrıntılı rapor alınmasını istiyorum. Beni muayene eden Doktor ayrıntılı muayene yapmadı. Gelişigüzel muayene ederek rapor düzenledi. Vücudumun her yerine bakmamıştır. Dişimde kırık oluşmuştur. Beni ayrıntılı muayene etmeyen Doktordan şikayetçiyim. Meydana gelen patlamayla alakalı hiçbir alakam yoktur..Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum "
22. Başvurucu Vasfi Aytaş'ın 22/8/2015 tarihinde Yoldöndü Jandarma Karakol Komutanlığında müdafi huzurunda alınan ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ben dün yani 21.08.2015 günü saat:13.00-14.00'a kadar işim olmadığı için evimdeydim Daha sonra belirttiğim saat diliminde uyandım kahvaltı yaptım ve saat15.30-16.00 sıralarında çarşıya çıktım. Daha sonra ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı aradım ve nerede olduğunu sorduğumda kardeşim olan Kubilay AYTAŞ ile Van iline Sanayiye doğru gittiklerini ve yolda olduklarını söyledi bende kendisine tamam diyerek telefonu kapattım. Daha sonra 17.00 sıralarında arkadaşlarımla Tatvan çarşı merkezinde kahvede oturdum ve oyun oynadık Daha sonra akşam saat:21.00 sıralarında kahveden ayrılarak evime gittim. Akşam yemeğimi yedikten sonra ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı saat:21.30 sıralarında arayarak nerede olduğunu sordum. Bana Gevaş Akdamardayız geliyoruz dedi. Bende tamam diyerek telefonu kapattım. Saat:21:45 sıralarında Babamın evine gittim. Ailecek ortak olarak kullandığımız Peugeot marka minibüsü alıp göl kenarında balıkçılık yapan teknecilerin yanına balık almaya gidecektim. Ben ve ağabeyim Veysel AYTAŞ teknecilerden sürekli toptan olarak balık alıp perakende satmaktayız. Ben de teknecinin yanına gitmeden babamın evinde oturdum ve ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı birkaç defa aradım ancak cevap vermedi. Aradığım saati tam olarak hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla bana ait 0 5... numaralı hattımdan, ağabeyim Veysel'i kendisine ait 0 5... numaralı hattı saat:21:50 yada 21:55 sıralarında aradığımı biliyorum. Tekrar ağabeyimi aradığımda telefon açıldı ancak ağabeyim değildi. Çünkü sesinden fark ettim. Telefonu kimin açtığını bilmiyorum. Ben karşımdaki kişiyi tanımadığım için biraz sert bir tonla 'kimsin' dedim karşımdaki kişi ise telefonu suratıma kapattı.Ben de kardeşim Ersin AYTAŞ'a ağabeyimin telefonuna yabancı birisinin baktığını söyledim ve bu telaşla babamın evinden saat 22.00 yada 22.05 sıralarında Van iline doğru gitmek için ben, kardeşim Ersin ve Ersin in eşi H.A. ile birlikte ailecek ortak kullandığımız ... plakalı Fiat Ducato marka minibüs ile evden çıktık. Biz yola çıktıktan sonra ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı merak ettiğim için sürekli arıyordum ancak cevap vermiyordu.Daha sonra yolda seyir halinde iken kardeşim olan Kubilay'ı aradım. Telefonu açtı ancak konuşamıyordu. Ancak sanırım telefonu açık kaldı 'Bırakın beni ne yapacaksınız' diye bir tartışma sesi duydum.Telaşlı olduğum için Kubilay'ı aradığım saati tam olarak hatırlamıyorum ama ortafama 23:00 sıralarıydı. Yaklaşık birkaç dakika telefonu açık kaldı. Bende yolda olduğum için şebeke gitti ve telefon görüşmemiz kesildi. Kesildikten sonra ben sürekli ağabeyim Veysel AYTAŞ'ı aramaya başladım ancak cevap vermedi Daha sonra bir daha aradığımda sesi yabancı gelen bir erkek şahıs ağabeyimin telefonunu açarak cevap verdi. 'Siz kimsiniz ağabeyim ve kardeşimi bırakın' diye yalvardım. Daha sonra şebeke kesildi. Bu diyaloğun geçtiği saat ortalama 23:40 civarıydı. Kuskunkıran tünelini geçtikten sonra ki Trafik ışıklarında ağabeyimin ... plakalı aracını gördüm ve durdum. Durduğum sırada saat ortalama 23:40 civarıydı. Aracı gördükten sonra tekrar Tatvan istikametine dönerek ağabeyime ait araca yakın bir yerde durdum. Orada yolda bekleyen korucuları fark ederek ben ve kardeşim Ersin AYTAŞ araçtan indik.İndikten sonra yol üzerinde bulunan Korucular bize DUR ihtarı çektiler.Bizde durduk ve bu aracın sahibiyiz ağabeyim ve kardeşime ulaşamıyoruz diye peşlerine düşerek buraya kadar geldiğimizi söyledim. Korucular bana ağabeyin ve kardeşin bu Karakoldalar (yani Yoldöndü Karakolu) dediler bende Karakola gideyim dedim ancak bana Karakola gitmen şu an tehlikeli dediler. Bende Balabana gideceğimi söyledim ancak orasının kapalı olduğunu söylediler.Bende araca kardeşimle binerek Balaban'a doğru gitmek için yola çıktım.Yaklaşık 1 (bir) km gittim ve 15-20 kişilik bir grup Korucular aracın önünü keserek DUR dediler bizde durduk.Durduktan sonra 5-6 kişi araca bindi bana 'Nerelisiniz' diye sordular bende 'Tatvanlıyım' dedim.Daha sonra içlerinden birisi Şoför kapısının olduğu yere geçerek kardeşimi araçtan indirmeye çalıştı.Ancak aralarından birisi bırak adamı dedi ve indirmeye çalışan kişi kardeşimi bıraktı.Bu diyalog olduktan sonra saat:00.00 sıralarında oradan ayrıldık ve Balaban istikametine doğru araçta bulunan Korucularla birlikte hareket ettik.Arkadan bir korucu kardeşime DUR demesi üzerine biz 5-10 metre kadar gittikten sonra tekrar aracı durdurduk.Kardeşimi silah zoruyla direksiyondan indirdiler. Kardeşimi indiren kişi ile kardeşim arasında itişip kalkışma oldu kardeşimi korucular darp etti ve kardeşim darp edildikten sonra tekrar araca bindi Bütün Korucular aşağıya inmişti bizde herkes inmişken hemen hareket ederek Balaban'a Karakoluna doğru araçla hareket ettik. Balaban Karakoluna Kardeşimi ve ağabeyimi sormak için gidiyorduk. Balaban'ın önüne geldiğimizde ortalık perişan bir şekilde her şey yola savrulmuş bir şekilde olduğunu gördük ve durmadan korktuğumuz için Van istikametine doğru hızlı bir şekilde ilerledik ve Van iskelesinden Tatvan'a Feribotla gitmek istedik ancak Feribot saat:04.00 da olması nedeniyle beklemede kaldık. Bende bu arada annemleri, ayarak Veysel ile Kubilay'ın Karakolda olduğunu bana Korucuların söylediğini ilettim.Bunun üzerine Babam ile Muhtar Tatvan İlçe Jandarma Komutanlığına giderek durumu öğrenmeye çalıştılar. Bu arada 22.08.2015 günü gece saat:01:55 'te Yoldöndü Karakolundan beni arayarak kardeşlerimin bir soruşturmaya esas olarak gözaltına alındığını söylediler.Biz de Van iskeleden Tatvan'a Feribotla gitmek istedik ancak Feribot saati 04 00 olduğu için ben,kardeşim ve eşi Van Feribot iskelesinde bekleme salonunda sabahın olmasını bekledik.Ve 22.08.2015 günü saat:09:00 sıralarında Gevaş ilçesine gelerek kardeşlerimi görmeye geldik.Benim dün yani 21.08.2015 günü saati saatine hatırladığım kadarıyla bildiklerim ve gördüklerim anlattıklarımdan ibarettir dedi..."
23. Başvurucular Savcılıkta alınan 23/8/2015 tarihli ifadelerinde kollukta verdikleri ifadelerinin doğru olduğunu ve bunu aynen tekrar ettiklerini beyan etmişlerdir.
C. Şüpheli Savunmaları
24. Başvuruya konu olayla ilgili olarak hiç kimsenin şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmamış olmakla birlikte üç geçici köy korucusunun ifadesi Bilgi Alma Tutanağı düzenlenmek suretiyle alınmıştır.
25. F.M.nin 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Olay tarihinde patlama olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim. Yoldöndü mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı Arkadaşlar ile derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa kadar yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa vardığımızda aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları kırık ... plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak istedik durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık. Araca yaklaştığımızda araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini istedik araçtan indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri darp edilmiş ve üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz varmı diye sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri olabileceğini, düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber geldiğimiz arkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban noktaya doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile bildirdiler. Ben, [M.R.B.] ve [M.Z.U.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ ı karakola getiriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı kişilerdi. Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola getirdikten sonra Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları ayrı ayrı odalara alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün karakoldaki rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için karakoldan ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara herhangi bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp ve yara bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda..."
26. M.Z.U.nun 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olay tarihinde patlama olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim. Yoldöndü mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı. Arkadaşlar ile derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa kadar yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa vardığımızda aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları kırık ... plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak istedik durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık. Araca yaklaştığımızda araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini istedik araçtan indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri darp edilmiş ve üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz var mı diye sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri olabileceğini düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber geldiğimiz arkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban noktaya doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile bildirdiler. Ben, [F.M]. ve [M.R.B.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ ı karakola getiriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı kişilerdi. Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola getirdikten sonra Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları ayrı ayrı odalara alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün karakoldaki rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için karakoldan ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara herhangi bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp ve yara bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda. Benim bu olay ile ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir..."
27. M.R.B.nin 23/8/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olay tarihinde patlama olduktan sonra sesi duydum ve tüfeğimi alarak hemen karakola geldim. Yoldöndü mahallesinden diğer arkadaşlarda karakol önünde toplanmıştı. Arkadaşlar ile derhal Balaban asayiş noktasına gitmek için yaya olarak Işıklı kavşağa kadar yürüdük emniyetimizi alarak tahmini 22:05 sıraları idi kavşağa vardığımızda aşağıdan Van istikametinden Farları sönük lastiği patlak camları kırık ... plakalı bir araç geldi şüpheli bir durum olduğu için derhal durdurmak istedik durmadı daha sonra zorla önüne geçerek durmasını sağladık Araca yaklaştığımızda araç içerisinde 2 kişi olduğunu gördük araçtan inmelerini istedik araçtan indiklerinde yüzleri gözleri kan vücutlarını çeşitli yerleri darp edilmiş ve üzerlerinin yırtık olduğunu gördük. Patlama ile ilginiz var mı diye sorduğumuzda bize haberimiz yok dedi. Bu haliniz ne diye sorduğumuzda bizi aşağıda 15-20 kişillik korucu gurubunun patlama noktasından 400-500 metre yukarıda kendilerini dövdüğünü söylediler. Bizde bunların patlama ile ilgileri olabileceğini düşünerek bir kamyonete bindirip Karakola gönderdik. Beraber geldiğimizarkadaşlardan arkamızdan araç ile gelen korucu gurubu balaban noktaya doğru gitmeye başladılar daha sonra yaklaşık 3-5 dakika sonra giden arkadaşların karakola 400-500 metre kala mesafede 10-15 kişilik teröristlerce ateş altında kaldıklarını ve temasa girdiklerini giden arkadaşlar telefon ile bildirdiler. Ben, [F.M.] ve [M.Z.U.] bu sırada Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı karakola getıriyorduk. Tahmini bizim aldığımız Kubilay AYTAŞ ve Veysel AYTAŞ'ı dövenlerde bizim korucu gurubu ile çatışmaya giren gurup aynı kişilerdi. Karakola getirirken şahıslar bağırıp çağırıyorlardı. Karakola getirdikten sonra Patlama etkisi ile elektrikler tamamen gitmişti şahısları ayrı ayrı odalara alarak başlarına birer asker diktiler ve daha sonra bütün karakoldaki rütbeliler ile patlama olan balaban asayiş noktasına gitmek için karakoldan ayrıldık. Biz aldıktan sonra ve karakola getirdikten sonra şahıslara herhangi bir darp yada şiddet uygulamadık. Adamların vücutlarında bir sürü darp ve yara bere izi vardı. Üstleri yırtıktı biz yakaladığımızda. Benim bu olay ile ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir..."
D. Sağlık Raporları
28. Başvurucu Veysel Aytaş 22/8/2015 tarihinde kolluk tarafından Gevaş Devlet Hastanesine götürülmüştür. Burada başvurucunun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olduğunu belirten kesin hekim raporu düzenlenmiştir.Sulh Ceza Hâkimliğince serbest bırakıldıktan sonra başvurucunun gittiği Tatvan Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 24/8/2015 tarihli kesin hekim raporunda şikayetlerin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olduğu belirtilmiştir.
29. Başvurucu Kubilay Aytaş hakkında Gevaş Devlet Hastanesince düzenlenen 22/8/2015 tarihli raporda; göğüs sol kısımda yuvarlak şekilli kızarık alan, sol sırt kısmında üç adet pıhtılı alan, sol dirsekte ve sol alın kısmında pıhtılı alan, sağ omuz ve sağ dirsekte kızarık alan, sol diz üst kısmında şişlik mevcut olduğu kayıtlıdır. Yine başvurucu Kubilay Aytaş'ın Sulh Ceza Hâkimliğince serbest bırakıldıktan sonra gittiği Tatvan Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 24/8/2015 tarihli kesin hekim raporunda şikâyetlerin basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu Vasfi Aytaş 22/8/2015 tarihinde kolluk tarafından Gevaş Devlet Hastanesine götürülmüştür. Burada düzenlenen kesin hekim raporunda başvurucuda herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı bildirilmiştir.
31. Başvurucu Ersin Aytaş hakkında Tatvan Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 22/8/2015 tarihli kesin hekim raporunda başvurucunun şikâyetlerinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu belirtilmiştir.
E. Başvurucular Hakkında Yürütülen Soruşturma
32. Başvurucular Vasfi Aytaş, Kubilay Aytaş ve Veysel Aytaş hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Van Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/10/2016 tarihli iddianameyle kamu davası açılmıştır.
33. Başvurucular hakkındaki yargılama Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.
F. Başvuruya Konu Soruşturma Neticesinde Verilen Karar
34. Savcılık 10/6/2016 tarihli kararıyla başvurucuların şikâyetlerine konu olaylarla ilgili olarak görevi kötüye kullanma suçundan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu kararda başvurucu Ersin Aytaş'ın iddialarıyla ilgili bir karar verilmediği gibi başvurucunun adı müştekiler bölümünde de yer almamaktadır. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...Jandarma Uygulama Noktasında meydana gelen patlamadan hemen sonra patlama sesini duyan bir grup köy korucusunun silahlarını alarak uygulama noktasının ilerisinde yukarıda bulunan Yoldöndü Jandarma Karakolunun önüne geldikleri, yaya olarak patlamamın meydana geldiği uygulama noktasına gitmek için ışıklı kavşağına kadar yürüdükleri, bu sırada Van istikametinden farları sönük, lastiği patlak camları kırık halde ... plakalı bir aracın geldiğini gördükleri aracın uyarılarına rağmen durmaması üzerine zorla önüne geçerek durmasını sağladıkları, araçta iki kişi olduğunu görerek bu kişileri indirdikleri, araçtaki Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş isimli bu iki şahsı yüzlerinde ve vücutlarında kan ve darp izlerinin olduğunu, giysilerinin yırtık olduğunu gördükleri, bu şahıslar patlamayla ilgilerinin olmadığını, patlama noktasından 400-500 metre yukarıda bir korucu grubun kendilerini dövdüklerini söyledikleri, Kubilay ve Veysel Aytaş'ın korucular tarafından patlama ile ilgili olabilecekleri değerlendirilerek karakola götürüldükleri ve karakolda muhafaza altına alındıkları, karakolda Veysel' in telefonunu arayan bir şahsa korucunun cevap verdiği, olayla ilgileri olabileceğini düşünerek arayan şahsı konuşturmaya çalıştığı, bu kapsamda arayan şahsın olayla ilgisi olduğu değerlendirilen şekilde konuştuğu ve durumun tutanağa bağlandığı, Veysel ve Kubilay gözaltındayken kolluk tutanağı ile tespit edilen Veysel'i arayan şahıs ile yapılan görüşmenin karşı tarafı olduğu anlaşılan ve karakola geldiğinde gözaltına alınan Veysel ve Kubilay'ın kardeşi olan Vasfı Aytaş'ın ifadelerinde suçlamayı kabul etmedikleri, Veysel ve Kubilay'ın olay günü Van sanayiden araç parçası aldıkları, dönüş yolunda patlamanın meydana geldiği, kendilerinin durmayarak yola devam ettiği kendilerini durduran bir korucu grubunun kendilerini araçtan indirip dövdüğü, kendilerine silah doğrultarak tehdit ettikleri, daha sonra araçlarına binerek yola devam ettikleri ve tekrar korucular tarafından durdurularak karakola götürüldükleri, kendilerine yakalanma sırasında ve karakolda korucular ve jandarma görevlileri tarafından tehditte bulunulduğu, tekrar darp edildikleri, aracın sağ ön lastiğinin patlama noktasındaki yerde bulunan taşlardan dolayı patlamış olduğu, Vasfı'nin de kardeşlerine ulaşmak için telefonla onları aradığı, ancak tutanakta belirtildiği şekilde konuşmadığı, yakalama nedeniyle rapor düzenleyen doktorların da vücutlarındaki tüm yaralanmaları raporlarda belirtmediği şeklinde beyanda bulundukları, avukatları tarafından dosyaya gönderilen dilekçede de koruculardan, jandarma personelinden ve doktorlardan şikayetçi oldukları anlaşılmış ise de;
...
Veysel, Kubilay ve Vasfı Aytaş'ın iddiaları açısından ise; 22/8/2015 tarihli kolluk tutanağında belirtildiği üzere karakolda saat 22:46'da Veysel Aytaş'a ait ... numaralı hattın rehberinde F. olarak kayıtlı ... numaralı hattan arandığı, bunun üzerine köy korucularından [Z.U'nun] telefonu açarak, karşıdaki şahıs ile Kürtçe konuşmaya başladığı, karşıdaki erkek şahsın 'kimsin' diye sorduğu, korucunun patlamayla ilgili bilgi alabileceğini düşünerek 'ben hevalim' dediği, karşıdaki erkek şahsın 'benim kardeşim nerede' diye sorduğu ve bayan bir şahsa telefonu verdiği, bayan şahsın 'heval neredesin' dediği, korucunun da şahsı konuşturabilmek amacıyla 'ben dağdayım, heval, biz bunlara bir iş verdik beceremediler' dediği, karşıdaki bayanın 'bunlar eline roket mi almışlar ki siz bunlara roket verdiniz' dediği ve telefonun aniden kapandığı, ardından saat 22:57'de yine Veysel Aytaş'a ait ... numaralı hattı ... numaralı hattan bir erkek şahsın aradığı, aynı korucunun telefona baktığı, karşıdaki erkek şahsın 'neredesin' dediği, korucunun ise 'Kuşluk Köyünün dağındayım' diye cevap verdiği, bunun üzerine arayan erkek şahsın 'sakın arabaya yaklaşmayın korucular var tehlikelidir' diyerek telefonu kapattığı, olayla ilgili Veysel ve Kubilay Aytaş'ın yakalandığı aracın arka bagajının plakalık aksamının bulunmadığı, sağ ön lastiğinin patlak olduğu, sağ ön ve sağ arka camının kırık olduğu, araç içindeki sinyal kolunun olmadığının tespit edildiği şahısların gözaltına alındığı, 22/8/2015 saat 20:00 sıralarında düzenlenmiş kolluk tutanağına göre, Veysel ve Kubilay Aytaş'ın yakalandıktan hemen sonra 21/8/2015 saat 21:50 de yapılan ilk mülakatta, kendileri Balaban Kontrol Noktasından geçerken mermi seslerinin geldiği, durmadan yola devam ettikleri, Tatvan istikametine gittikleri sırada patlama noktasından yaklaşık 500 metre sonra yolu kesmiş bulunan 15-20 kişilik bir grubun bunları durdurarak darp ettiği, bu kişilerin kendi fikirlerince korucu olduklarını beyan ettikleri, ancak 22/8/2015 günü yapılan mülakatta ise aynı olayları anlattıkları, fakat yollarını kesen 15-20 kişilik grubun PKK terör örgütü üyesi olduklarını beyan ettikleri, daha sonra avukatları ile yaptıkları görüşmenin ardından kendilerini dövenlerin korucu olduklarını beyan ettikleri, bu nedenle suçlamadan kurtulmak ve yönlendirme neticesinde korucu ve jandarma personelini suçlar nitelikte beyanda bulundukları, şahıslar açısından patlama olayı ile ilgileri olduğu değerlendirildiğinden fezleke düzenleneceği, her ne kadar yakalandıklarında üzerlerinde yara ve kan izleri bulunsa da, ilk sözlü beyanlarında koruculardan bahsetmemiş olmaları, sonra örgüt üyeleri tarafından dövüldüklerini söylemeleri, yara izlerinin patlamayla ilgisi olup olmadığının tespit edilemediği, patlamadan hemen sonra yüzleri ve giysilerinde kan izleri ile tespit edilmiş olmaları, karakolda kendilerini arayan şahıslarla korucu tarafından yapılan görüşmenin içeriği dikkate alındığında, Yoldöndü Köyü korucuları, Yoldöndü Jandarma Karakolu personeli ve Gevaş Devlet Hastanesi doktorlarına isnat ettikleri Görevi Kötüye Kullanma suçu açısından kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden, KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI..."
35. Başvurucuların bu karara yaptığı itiraz Van 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 14/7/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
36. 1/8/2016 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 22/8/2016 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
37. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
…
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 99. maddesi şöyledir:
"(1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir."
39. 5271 sayılı Kanunun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
40. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 9. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir."
B. Uluslararası Hukuk
41. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz."
42. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
44. Başvurucular; yapılan yol kontrol uygulaması esnasında kolluk kuvvetlerinin cebir ve şiddetine maruz kaldıklarından, yere yatırılarak kelepçelendiklerinden, jandarmaya götürüldüklerinde de aynı şekilde cebir ve şiddete maruz kaldıklarından yakınmaktadır. Şikâyetleri ile ilgili olarak etkili ve adil bir soruşturma yapılmadığını, kendilerini muayene eden doktorun tam anlamıyla görevini yerine getirmediğini de ileri sürmüşlerdir. Başvurucular işkence ve kötü muameleye tabi tutulduklarını, bu nedenle Sözleşme'nin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağı ile 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini, ceza soruşturmasının gereği gibi yürütülmemesi ve şikâyetlerine konu olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiş, soruşturmanın gereği gibi yürütülmediği iddiası kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında kalmakta olduğundan etkili başvuru hakkı yönünde ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
46. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer yöndeki inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas, B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).
47. Somut olayda başvurucuların jandarma, geçici köy korucuları ve muayenelerini gerçekleştiren doktor hakkındaki şikâyetlerinin etkili bir şekilde soruşturulmadığını ileri sürdükleri görülmektedir. Başvuru formu ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere göre soruşturmadaki deliller kötü muamele yasağının esas yönünden incelenmesine bu aşamada imkân vermemektedir. Bu nedenle somut olaya ilişkin değerlendirme, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında, sadece devletin pozitif yükümlülüğüne bağlı olarak ve etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Başvurucu Vasfi Aytaş Bakımından
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).
49. Somut olayda başvurucu Vasfi Aytaş, kolluk görevlileri tarafından herhangi bir şekilde fiziksel bir şiddete maruz kaldığına yönelik bir iddiası bulunmamakla birlikte kardeşlerine uygulandığı iddia edilen kötü muamele eylemlerinin kendisinde bıraktığı etki yönünden de herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Başvurucu başvuruya konu olaylardan güncel ve kişisel olarak doğrudan etkilenme durumunu açık bir anlatımla ortaya koyamadığından başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvurucu Vasfi Aytaş yönünden diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş Bakımından
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
52. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir de usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet; her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
53. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
54. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
55. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
56. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117),
- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),
- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
57. Yukarıda belirtilen ilke kararlarında da vurgulandığı üzere Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği soruşturma, kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini sağlayacak nitelikte olmalı; ayrıca soruşturmada olay ve olgular ciddiyetle öğrenilmeye çalışılmalı ve soruşturmayı sonlandırmak için aceleci bir tavırla temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalıdır.
58. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
59. Somut olayda başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş kendilerinin, Vasfi Aytaş ise kardeşi Ersin Aytaş'ın kolluk kuvvetleri tarafından darbedildiğini 21/8/2015-22/8/2015 tarihlerinde kolluk tarafından alınan ifadelerinde belirtmişlerdir. Buna göre kötü muamele iddiasını kamu makamlarının ifadelerin alındığı tarihlerde ilk kez öğrendiği kabul edilmelidir. Savcılık başvurucuların iddiaları karşısında herhangi bir işlem tesis etmemiş, kolluk fezlekesinde sunulan bilgi ve belgelerle yetinmiştir. Başvurucu Ersin Aytaş'ın darbedildiği iddiasına ilişkin olarak herhangi bir soruşturma işlemi gerçekleştirilmemiştir. Soruşturma dosyasının UYAP aracılığıyla yapılan kontrolünde başvuruculardan Vasfi Aytaş'a ait ifade tutanağında yer alan Ersin Aytaş'la ilgili iddialara ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından -başvuruda belirtilmeyen- adli başka bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği hususunda bir bilgi ya da belgeye de ulaşılamamıştır. Dolayısıyla soruşturmanın derhâl ve kendiliğinden başlatılma ilkesine uygun olarak yürütüldüğü söylenemeyecektir.
60. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş'ın iddialarının jandarma karakolunda geçen bölümünün aydınlatılmasında kamera kayıtlarının incelenmesinin büyük önem arz edeceği açıktır. Savcılıkça karakolda ve bahçesinde kamera olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmamış ve varsa kamera kayıtlarının temini için hiçbir işlem tesis edilmemiştir. Geçici köy korucularının kolluk fezlekesinde yer alan ve bilgi alma şeklindeki beyanları haricinde herhangi bir askerî personelin ifadesine başvurulmamıştır.
61. Başvuruculardan Veysel Aytaş ve Kubilay Aytaş kendileri hakkında düzenlenen doktor raporlarının tümüyle doğru olmadığını, ayrıntılı rapor talep ettiklerini Savcılığa iletmişlerdir. Savcılık söz konusu iddiaları araştırmak için yeniden rapor aldırmamıştır. Takipsizlik kararında da neden yeniden rapor aldırılmadığı hususunda bir açıklama bulunmamaktadır.
62. Savcılığın başvurucu Vasfi Aytaş'ın ifadesinde belirttiği, kardeşi Ersin Aytaş'ın kolluk kuvvetleri tarafından darbedildiği iddiasını araştırmak yönünde hareketsiz kaldığı görülmektedir. Başvurucu Ersin Aytaş'ın muayenesi yapılarak hakkında sağlık raporu düzenlenmesi yoluna gidilmemiş, bu iddialara ilişkin olarak Ersin Aytaş ve eşi H.A.nın beyanlarına başvurulmamıştır. Esasında söz konusu iddialarla ilgili olarak bir soruşturma yapılmadığı gibi bu iddialara ilişkin bir karar da verilmemiştir.
63. Dolayısıyla Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmada gerekli delilleri toplayarak bunun sonucunda bir değerlendirme yoluna gitme hususunda gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından başvuru konusu olayda etkin soruşturma yapma yükümlülüğüne uygun hareket edildiği söylenemeyecektir.
64. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuyla ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
65. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
66. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
67. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
68. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
69. İncelenen Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli olan deliller toplanmadan Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun gerekli incelemeler yapıldıktan sonra yeniden karar vermekten ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Gevaş Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2015/612) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
71. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Vasfi Aytaş yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,
2. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Başvurucular Kubilay Aytaş, Veysel Aytaş ve Ersin Aytaş yönünden Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Gevaş Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Dosyada yer alan Van Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2016 tarihli iddianamesinin incelenmesinden; başvuruculardan (V.A) dışındaki üçü hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açıldığı, anılan başvurucuların 21.8.2015 tarihinde gece saatlerinde Gevaş ilçesi Balaban Jandarma uygulama noktasının girişine bölücü örgüt mensuplarınca park edilen bomba yüklü aracın patlatılması sunucu birçok kişinin yaralanması ve maddi hasar meydana gelmesi şeklinde gelişen olayda, olay yerinde gözcülük yapmak suretiyle bu eyleme iştirak ettiklerinin belirtildiği, başvurucuların kendileriyle yapılan 21.8.2015 ve 22.8.2015 tarihli mülakatlarda, araçlarıyla seyir halindeyken yolda kendilerini durdurup darbeden kişilerle ilgili olarak “korucu oldukları”, “PKK’lı oldukları” şeklinde açık çelişki gösteren beyanlarda bulundukları, Jandarma karakolunda başvuruculardan birinin (V.A.) cep telefonunun çalması üzerine bir köy korucusunun karşıdaki bir erkek ve bir bayanla yaptığı ve kendisine bölücü örgüt mensubuymuş gibi tanıttığı konuşmadaki beyanların mahiyetinden başvurucuların bölücü örgütle bağlantılı olduklarının anlaşıldığı ve bu konuşmanın bir tutanakla tespit edildiği, ayrıca iki başvurucunun içinde bulunduğu aracın farlarının sönük, lastiğinin patlak, camlarının kırık oluşu, uyarılara rağmen aracın durdurulmayarak seyire devam etmesi olguları dikkate alındığında, başvurucuların güvenlik kuvvetlerince (Jandarma personelince ve korucular tarafından) darbedildikleri yolundaki iddialarının soyut ve hayatın olağan akışına uygun düşmediği, Cumhuriyet Savcılığınca başvurucuların şikayeti üzerine yapılan soruşturma ile varılan sonuçta herhangi bir usuli noksanın bulunmadığı, dolayısiyle Anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlâl edilmediği kanaatine vardığımdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamadım.
Üye