TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÜNSAL ÜNAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/20763)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Burak Cenk İLHAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ünsal ÜNAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Tümer ZEYTİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/9/2016 ve 28/2/2017 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2016/20763 numaralı başvuru ile 2017/6258 numaralı başvuru
arasında kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle bu başvuruların
birleştirilerek incelemenin 2016/20763 numaralı başvuru dosyası üzerinden
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul
edilemez olduğuna, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından başvurunun
Bölüme gönderilmesine 19/2/2019 tarihinde karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
10. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
11. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda
kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
12. Bu bağlamda komiser yardımcısı olarak görev yapmakta olan
başvurucu, Karabük Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan
yürütülen bir soruşturma kapsamında 7/9/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
13. Karabük Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucuyu 8/9/2016
tarihinde tutuklanması istemiyle Karabük Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Karabük Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan 8/9/2016 tarihinde tutuklanmasına karar vermiştir.
15. Başvurucu 16/9/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliği 23/9/2016 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu 30/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Karabük Sulh Ceza Hâkimliği, adli kontrol tedbiri
uygulanarak 14/12/2016 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
18. Başvurucu 28/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Karabük Cumhuriyet Başsavcılığınca şüphelileri arasında
başvurucunun da bulunduğu 2016/5147 numaralı soruşturma dosyasında 11/9/2019
tarihinde ayırma kararı verilerek silahlı terör örgütüne üye olma suçu
bakımından başvurucu hakkındaki soruşturmaya 2019/5478 numaralı dosya üzerinden
devam edilmiştir.
20. Karabük Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/5148 numaralı
soruşturma dosyasında başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ve adli kontrolün kaldırılmasına
12/9/2019 tarihinde karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. İlgili hukuk için bkz. Fatma
Maden B. No: 2016/28719, 17/7/2018, §§ 21, 22 ve Kamil Erdoğan B. No: 2017/4023, 19/4/2018,
§§ 17, 18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; tutuklanmasının hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde özetle başvurucunun kanuna aykırı
tutuklandığı iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında
herhangi bir dava açmadığının gözlemlendiğinin, başvurucunun tutuklanmasının
hukuki olmadığına ilişkin iddiası incelendiğinde suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğunun, ayrıca olayda tutuklama
nedenlerinin mevcut olduğunun ve tutuklamanın ölçülü olduğunun
değerlendirildiği belirtilmiştir.
25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle; ortada
hiçbir somut delil olmadan ve tamamen varsayımsal olarak soyut iddialar üzerine
tutuklama kararı verildiğini, tutuklama şartlarının oluşmadığını, sadece
telefonunu değiştirmesinin tek başına kuvvetli suç şüphesini oluşturmadığını,
kanser hastası olmasına rağmen tutukluluğa itirazlarının haksız olarak
reddedildiğini, elde hiçbir delil ve emare olmamasına rağmen açılan soruşturma
sebebiyle kamu görevinden ömür boyu ihraç edildiğini, ağır bir hastalığa
yakalandığını, hakkında tutukluluk kararı verilmesinin gereklilik ve ölçülülük
ilkelerine aykırı olduğunu, haksız ve hukuka aykırı olarak tutuklanması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının açıkça ihlal edildiğini
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
26. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17). Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının
ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiğinde
başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir.
Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp
uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
27. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, kanuna uygun olarak
yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına
veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını
devletten isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması
öngördüğü anlaşılmaktadır. Anılan bent uyarınca haklarında yakalama veya
tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate
hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak kişilere tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böylesi
durumlarda kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna
uygun olmasının tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün
içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır.
28. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde; kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
29. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer
olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin
-5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi
uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi -anılan
fıkranın (a) bendi uyarınca- bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla
tazminat talep etme imkânları da mevcuttur.
30. Anayasa Mahkemesi; haklarında verilen kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararı kesinleşen kişiler yönünden de 5271 sayılı Kanun'da
öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi
gerektiğini ifade etmiştir (Hüseyin Hançer,
B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 37-41; Bilal
Canpolat, B. No: 2014/983, 18/5/2016, §§ 37-43; Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023,
19/4/2018, §§ 38-42).
31. Somut olayda şahsına uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olmadığını ileri süren başvurucu hakkında 12/9/2019 tarihinde verilen
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın 12/10/2019 tarihinde kesinleştiği,
kararın kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri uyarınca başvurucunun tazminat
talebinde bulunma imkânına sahip olduğu anlaşıldığından 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.