TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYHAN ŞAŞAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15514)
|
|
Karar Tarihi: 23/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Ayhan ŞAŞAR
|
Yasal Temsilci
|
:
|
Ayşegül ŞAŞAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karar düzeltme talebinin davanın değer itibarıyla
yasal sınırın altında kaldığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 13/10/2007 tarihinde meydana gelen bir olayla
ilgili olarak Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve tecziyesine
karar verilmiştir.
9. Ceza yargılamasına konu olayda ölenin mirasçıları, Vize
Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) başvurucuya karşı maddi ve manevi tazminat
davası açmışlardır.
10. Mahkeme 17/6/2014 tarihli kararında başvurucu aleyhine
toplam 148.892,89 TL maddi, 70.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesinin (Daire) 18/11/2015 tarihli kararıyla onanmıştır.
12. Başvurucunun karar düzeltme talebi üzerine Daire 20/6/2016
tarihli kararında, karar düzeltmeye konu bölümünün 12.690 TL’den az olduğunu
belirterek dilekçeyi reddetmiştir.
13. Karar 2/8/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
1/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin,
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086
sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur.
(2)
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz
yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun
26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu
Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin
göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanır.
..."
15. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 8/6/1927 tarihli ve 1086
sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (HUMK) 440. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
" I. Yargıtay kararlarına karşı tefhim
veya tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar
düzeltilmesi istenebilir:
...
III. (Değişik: 26/2/1985 -
3156/22 md.) Yargıtayın
aşağıdaki kararları hakkında karar düzeltmesi yoluna gidilemez
1 – Miktar veya değeri altımilyar
liradan az olan davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ilişkin
kararlar
..."
16. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı mülga Kanun'un
ek 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtayda duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki
taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki
parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda
uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit
ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır...
..."
17. 10/11/2015 tarihli ve 29528 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak ilan edilen Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin ilgili kısmı
şöyledir:
"Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasında, 'Yeniden değerleme
oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dâhil) bir
önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici
Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye
Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir.' hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca yeniden değerleme oranı 2015
yılı için % 5,58 (beş virgül elli sekiz) olarak tespit
edilmiştir.
..."
.
B. Uluslararası Hukuk
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes
davasının medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai
alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan,
kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak
ve makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir...”
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim
hakkının Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası
olduğunu (bkz. Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), bu kapsamda herkesin kişisel hak ve
yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme veya yargı yeri önüne
getirme hakkının güvence altına alındığını (Golder/ Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36)
belirtmiştir. Yine AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinde, mahkeme kararlarına karşı
kanun yolu başvurusunda bulunma hakkının güvence altına alınmadığını, ancak
devletin kendi takdirine bağlı olarak taraflara kanun yolu başvurusunda bulunma
hakkı tanıması durumunda bu incelemeyi yapan mahkeme önünde uygulanan muhakeme
usulünün bu ilkelere uygun olması gerektiğini belirtmiştir (Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, §§ 25, 26).
20. AİHM, mahkemeye erişim hakkına yönelik birtakım
sınırlandırmaların kabul edilebileceğini ancak sınırlamaların meşru bir amaca
yönelik olmadığı veya kullanılan yöntem ile ulaşılması hedeflenen amaç arasında
makul bir orantısallık ilişkisinin bulunmadığı
durumlarda, kısıtlamaların Sözleşme'nin 6. maddenin birinci fıkrasına uygun
olmayacağını belirtmiştir (Ashingdane/Birleşik Krallık,B.
No: 8225/78, 28/5/1985, § 57).
21. Mahkemeye etkili erişim hakkı; mahkemeye başvuru konusunda
tutarlı bir sistemin var olmasını, dava açmak veya kanun yoluna başvurmak
isteyen kişilerin ilgili mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara
sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da
uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilmektedir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Geffre/Fransa (k.k.), B. No: 51307/99,
23/1/2003). Bu nedenle mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil
yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da
yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu
doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdır (benzer yöndeki AİHM kararı için
bkz. Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29;
Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09,
17/9/2013, § 21).
22. Yapılan düzenlemeler, hukuk güvenliği ilkesi ve adaletin iyi
bir şekilde tecelli etmesi amaçlarına hizmet etmediği ve dava açmak isteyen kişinin
önünde davasının esasını yetkili ve görevli mahkeme önünde inceletmek
bakımından bir engel oluşturduğu durumlarda mahkemeye erişim hakkı ihlal
edilmiş olur (Efstathiou ve diğerleri/Yunanistan, B. No. 36998/02,
27/7/2006,§ 24).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 23/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; davada aleyhine kabul edilen miktara göre karar
düzeltme incelemesi yapılmasının zorunlu olduğunu ancak Yargıtayın
yanlış değerlendirme yaparak bu talebini reddettiğini, bu açıdan karar düzeltme
hakkının engellendiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama
yapılması talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. Başvurucunun şikâyetinin özünün karar düzeltme talebinin
esasının Yargıtayca incelenmemesine yönelik
olmasından dolayı iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birici
fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada
bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye
erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
29. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde, mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52), ilk derece mahkemesine dava açma hakkının
yanında itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı
tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkının da bu kapsamda değerlendirilmesi
gerektiğini (Ali Atlı, B. No:
2013/500, 20/3/2014, § 49) belirtmiştir.
30. Davanın değer itibarıyla yasal sınırın altında kaldığı
gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına
bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
31. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
32. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma,
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1)
Kanunilik
34. Başvuru konusu olayda, Yargıtay Dairesinin başvurucunun
karar düzeltme talebini davanın değer itibarıyla 1086 sayılı mülga Kanun'un ek
4. maddesine göre karar düzeltme incelemesi için öngörülen sınırın altında
kaldığı gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
35. Bu hükmü esas alarak Yargıtay Dairesinin verdiği ret
kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
(2)
Meşru Amaç
36. Başvurucunun karar düzeltme başvurusu, yasal sınırın altında
kaldığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Kanun yollarına başvurmanın dava değerinin
belli bir sınırın üzerinde olması koşuluna bağlanmasının kanun yolu
mercilerinin gereksiz yere meşgul edilmemesi, davaların uzamasını önlemek,
hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hukuk alanında istikrar sağlamak
amacıyla vâzedildiği, bu açıdan meşru bir amaca
yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3)
Ölçülülük
37. Karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(a)
Genel İlkeler
38. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi
uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya
da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını
engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilir (Özkan Şen, § 52).
39. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması
istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde
kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve
özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması
kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk
devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
40. Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili yasal
düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).
41. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli koşulların
öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve bu durum tek başına
mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak öngörülen koşulların
açıkça hukuka aykırı bir şekilde yanlış uygulanması ya da yorumlanmasından
dolayı kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamadığı
durumlarda mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucu ortaya çıkabilir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013,
§ 27).
(b)
İlkelerin Olaya Uygulanması
42. Başvurucu, davada karar düzeltmeye konu edilen miktarın
yasal sınır olan 12.690 TL'nin üzerinde olduğunu ancak Dairenin hatalı
değerlendirme yaparak dava değerinin bu miktarın altında kaldığı gerekçesiyle
karar düzeltme incelemesini yapmadığını belirterek kanun yoluna başvuru
hakkının engellendiğini iddia etmiştir.
43. Başvuru konusu olayda Mahkemenin 17/6/2014 tarihli kararıyla
başvurucu aleyhine 148.892,89 TL maddi, 70.000 TL manevi tazminata karar
verildiği, başvurucunun hükmün bozulmasına yönelik temyiz talebi üzerine
Dairenin 18/11/2015 tarihinde onama kararı verdiği, başvurucunun aleyhine
hükmedilen bu miktara yönelik karar düzeltme talebi üzerine Dairenin 20/6/2016
tarihinde, davanın miktar itibarıyla karar düzeltme incelemesi için öngörülen
12.690 TL'lik sınırın altında kaldığını belirterek dilekçenin reddine karar
verdiği anlaşılmıştır.
44. Başvurucu aleyhine hükmedilen, karar düzeltmeye konu olan
dava miktarı toplamda 218.892,89 TL olmasına rağmen Daire karar düzeltmeye konu
tutarın hangi nedenle 12.690 TL'lik yasal sınırın altında kaldığı hususunda
yeterli bir açıklamada bulunmadan karar düzeltme dilekçesini reddetmiştir.
Dairenin öngörülebilirlik sınırları içinde değerlendirilemeyecek bir
uygulamayla verdiği ret kararı başvurucunun kanun yolunu kullanması imkânını
ortadan kaldırdığı, başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun
katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu,
dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
45. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
46. Başvurucu; Mahkemenin kendisi ve karşı tarafın gerçek
ekonomik durumu ile kusur ve tahrik durumunu dikkate almadığını, hükmedilen
tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, bu yönüyle kararın usul ve kanuna aykırı
olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
47. Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği tespit edilerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için dava dosyasının ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verildiğinden,
başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü diğer şikâyetler
hakkında ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
49. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler tayin edilmiştir.
50. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının tayin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
51. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit
eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin
ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere
gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
52. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin
tespitiyle yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun karar düzeltme hakkını
kullanma imkânını kısıtlayacak bir yorum yapılarak kanun yolu talebinin reddine
karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Daire kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yeniden yapılacak yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Daire tarafından yapılması gereken iş, karar
düzeltme dilekçesinin reddi yolundaki kararını kaldırarak bu yöndeki talebi
-usule ilişkin diğer meselelerde de bir eksiklik söz konusu değilse- esastan
incelemekten ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin dosyanın Yargıtaya gönderilmesini sağlamak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere Vize Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2008/182, K.2014/182) GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
.
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.