TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKŞEN AKDAMAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15712)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Türkşen AKDAMAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki
iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun
tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018
tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel
Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir
(Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından
24/2/2011 tarihinde Yargıtay üyeliğine atanan başvurucunun üyeliği 1/7/2016
tarihli ve 6723 sayılı Kanun'la 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay
Kanunu'na eklenen geçici 15. maddeyle bu Kanun'un yayımlandığı tarih itibarıyla
(23/7/2016) sona erdirilmiş ve başvurucu Yargıtay tetkik hâkimi olarak
atanmıştır. Başvurucu, HSYK'nın 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç
edilmiştir.
11. Başvurucu, FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalar kapsamında
17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığında (Başsavcılık) ifade vermiştir.
13. Başvurucu, Başsavcılık tarafından üzerine atılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve
silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle 29/8/2016
tarihinde başka şüphelilerle birlikte Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
edilmiştir.
14. Başvurucu, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 20/7/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmıştır.
15. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Ankara 4. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar 10/8/2016
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 2/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Başvurucunun tutukluluk durumu ve tahliye talepleri bu
süreçte sulh ceza hâkimlikleri tarafından resen ve talep üzerine
değerlendirilmiş ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Başvurucunun
tutukluluğun devamı kararlarına yaptığı itirazlar da reddedilmiştir.
Tutukluluğun devamı ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında kuvvetli
belirtinin bulunduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Ankara 6. Sulh Ceza
Hâkimliğinin verdiği 10/10/2016 ve 7/11/2017 tarihli tutukluluğun devamı
kararlarında 2797 sayılı Kanun'un 46. maddesine (ağır cezalık suçüstü hâli) ve
silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun temadi eden suç olmasına dayanılmıştır.
18. Başvurucu, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/11/2016
tarihli kararıyla Başsavcılığın talebi doğrultusunda tahliye edilmiştir.
19. Soruşturma devam ederken 29/4/2017 tarihli ve 690 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin 2. maddesi ile 2797 sayılı Kanun'un 46. maddesinde yapılan "Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren kişisel
suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma
sonucunda dosya, düzenlenen fezleke ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilir..." şeklindeki düzenlemeye istinaden
Başsavcılıkça fezlekeye bağlanan soruşturma evrakı Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiştir.
20. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/12/2019 tarihinde
başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda,
başvurucuya atılı suçlar nedeniyle gözaltında ve tutuklulukta kaldığı süreler
ile ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
141. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tazminat hakkının bulunduğu
belirtilmiştir.
21. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 16/1/2020 tarihinde kovuşturmaya
yer olmadığına dair kararın, pasaport tahdidinin kaldırılması için Ankara İl
Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğüne gönderilmesine karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 21/1/2020 tarihinde ise kovuşturmaya yer
olmadığı kararının yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması için Ankara Batı
Denetim Serbestliği Müdürlüğüne gönderilmesine karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya
tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine
karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde
belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu
bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
..."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri
olmaksızın tutuklandığını, hukuka aykırı tutuklama nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ve görevinden kaynaklanan güvencelere
riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde, öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık
görüşünde ayrıca; başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup
olmadığının Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmesi ve başvurucu
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı
değerlendirilirken tutuklama kararının verildiği andaki genel koşulların
gözardı edilmemesi gerektiği, darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya
FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir
şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu
olabileceği, tutuklama kararının gerekçesinden başvurucunun tutuklanmasına
karar verilirken kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillere dayanıldığının
anlaşıldığı, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı belirtilmiştir.
27. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, Bakanlıkça
tutuklanmasına dayanak olarak gösterilen hususların tutuklama kararı verilirken
kendisine sorulmadığını, öne sürülmediğini, kaldı ki bu hususların da kuvvetli
belirti oluşturmayacağını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
28. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17). Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının
ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiğinde
başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir.
Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp
uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
29. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, kanuna uygun olarak
yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına
veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını
devletten isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması
öngördüğü anlaşılmaktadır. Anılan bent uyarınca, haklarında yakalama veya
tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate
hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böyle durumlarda kişiler
hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının
tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça
anlaşılmaktadır (Mehmet Takımsu,
B. No: 2016/63712, 15/11/2018, § 45).
30. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebilecekleri düzenlenmiştir (Mehmet
Takımsu, § 46).
31. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer
olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin
-5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi
uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi - anılan
fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla
tazminat talep etme imkânları da mevcuttur (Mehmet
Takımsu, § 47). Nitekim Anayasa Mahkemesi, tutuklandıktan sonra
haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı kesinleşen kişiler
yönünden de anılan yolun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerektiğini
ifade etmiştir (Hüseyin Hançer,
B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 37-41; Bilal
Canpolat, B. No: 2014/983, 18/5/2016, §§ 37-43; Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023,
19/4/2018, §§ 38-42).
32. Somut olayda, hakkındaki tutuklama tedbirinin hukuki
olmadığını ileri süren başvurucu hakkında 26/12/2019 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yapmış olduğu
işlemlerden (bkz. § 21) kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleştiği
anlaşılmıştır. Buna göre başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri uyarınca tazminat talebinde bulunma
imkânına sahiptir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.