TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
A.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/15726)
Karar Tarihi: 8/9/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Muzaffer KORKMAZ
Başvurucu
A.K.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza soruşturması sürecinde kamu görevlilerinin yapmış oldukları açıklamalar nedeniyle masumiyet karinesinin; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun bu kararda incelenen şikâyetleri haricindeki diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna, karara konu olan iddiaların kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin Süreç
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta olan başvurucunun 16/7/2016 tarihinde görevden uzaklaştırılmasına, 24/8/2016 tarihinde ise meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir.
11. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır.
12. Başvurucu, Van Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 19/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanması istemiyle Van 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
14. Hâkimlik, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından 20/7/2016 tarihinde, tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Şüpheliler... ve A.K.'nın [başvurucu] üzerine atılı olan 'Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü' üyesi olmak ve 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek' suçunun işlenmesine yönelik -Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 16/07/2016 tarihli yazısı ve ekleri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 3. Dairesinin 2016/9052 sayılı Kararı ve 2. Dairenin 2016/4 sayılı açığa alma kararı dikkate alındığında- şüphelilerin Fetullahçı Silahlı Terör Örgütü üyesi olduğu ve bu şekilde şüphelilerin 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik' suça iştirak ettiklerine ilişkin mahkememizde kuvvetli şüphe oluştuğu, atılı olan suçların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer aldığı, sözü edilen husus yukarıda belirtilen belgelerle birlikte değerlendirildiğinde şüpheliler için tutuklama nedeninin somut olayda bulunduğu, ülke genelinde gerçekleştirilen eylemlerin mütemadi suç niteliğinde olduğu, temadinin devam ettiği, suç şüphesine ilişkin delillerin henüz tam olarak toplanmadığı, bu bağlamda işin önemi ve ölçülülük ilkesi dikkate alındığında şüpheliler hakkında hükmedilecek adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100.maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları gereğince şüpheliler ... ve A.K.'nın tutuklanmalarına... [karar verildi.]"
15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, başvurucunun bu itirazı 26/7/2016 tarihli kararla reddedilerek tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
16. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Başvurucu 6/3/2017 tarihinde tahliye edilmiş olup hakkındaki soruşturma inceleme tarihi itibarıyla devam etmektedir.
18. Anayasa Mahkemesinin 26/12/2018 tarihli müzekkeresine cevaben gönderilen bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasına ilişkin olarak UYAP üzerinden yapılan incelemeye göre başvurucu hakkındaki suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğuna ilişkin tanık beyanları bulunmaktadır.
-Tanık S.D. başvurucunun örgüt üyesi olduğunu ve -hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen S.Ç. ve M.A. adlı kişiler hakkında verdiği ifadeye atıfla- başvurucunun2014 yılında yapılan HSYK üyeliği seçiminde örgütle iltisaklı adaylar lehine tavır sergilediğini ifade etmiştir. Tanık S.D.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...A.K. [başvurucu] ile de Van'da aynı zamanda çalıştık. Son 1 yıl bu şahıs ücretsiz izin ile yurtdışına gitti. Seçim zamanı Van'daydı. Biraz önce S.Ç. ve M.A. hakkında bahsettiğim olaylar bu kişi için de geçerlidir. Yukarıda ismini zikrettiğim Yargıda Birliği destekleyen A.Ö., E.B., E.Ç., C.C. ve halen yine Van Vergi Mahkemesi başkanı olan E.A., A.K.'nın Fetöcü olduğunu benim gibi bilirler..."
-Tanık M.B. başvurucunun çalıştığı adliyede örgütle iltisaklı olan hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile birlikte hareket ettiğini ifade etmiştir. Tanık M.B.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Van Adliyesinde Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan A.K'yı tanıyorum. Seçim dönemindeki tavrını hatırlamamakla birlikte FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak halinde olan diğer hakim ve Cumhuriyet savcıları ile birlikte olduğunu değerlendiriyorum..."
ii. Başvurucunun kullanımında olan mobil telefon hattına ilişkin olarak Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen raporda haklarında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma/kovuşturma yürütülen kişilerle başvurucunun irtibatının olduğuna yönelik tespitler bulunmaktadır.
iii. Başvurucunun kullanımında olan mobil telefona yönelik Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda, başvurucunun 26/2/2015 ile 21/6/2015 tarihleri arasında bir iletişim uygulaması vasıtasıyla farklı kişilerle yaptığı yazışmalara yer verilmiştir. Bu kayıtların ilgili kısmı şöyledir:
-[İ.S. adlı kişi ile yapılan yazışmaların içeriği]
[26/2/2015 tarihli]
İ.S.: Paralel bunların analarını mı [sinkaflı küfür]
A. K [Başvurucu]: Ya işin kotusu kendileri de inanmıyorlar ama menfaat iste firavun ekmek verior musa ne dese boş
[21/6/2015 tarihli]
İ.S.: Yazarın biri Türkiye gidemeyenlerin ülkesi demişti, aynen durmak yok zulme devam, bıraktığın gibi. Değişen bir şey yok
A. K: Neyse kumpasciların çoğu gidio
İ.S.: Nasıl gidiyor
A. K: Cunup savci ...falan
...
İ.S.: Kurbanlık koyun misali adeta sıramızı bekliyoruz, Rabbim hepimizi bu yezitlerden kurtarsın. Amin
A. K: Simdi sana hersey guzel olacak dicem ama tarihte en azgın adamlar din adına yapıyorum diyenlerden çıktı onun için Allah ıslah etsin deyim.
[30/7/2015 tarihli]
İ.S.: Mücadele edenler şu an hapiste, buralarda mücadele edecek kimse kalmadı, Yaşasın halifemiz demekten başka bir yol artık gözükmüyor
A. K: Mücadele bitmez savcım çünkü karşı tarafı bir arada tutan menfaat çok kırılgan. Öküzün ölmesine az kaldı nasıl birbirine girecekler göreceğiz. Bize düşen yaraları kaşımak namussuz olduklarını yüzlerine söylemek.
İ.S.: Aynen savcım ..., Bizi Perinçek'e, derin devlete sattınız dedim
A. K: Savcım gidisat belli daha cok rezil olacaklar havuz medyası saatte 3 defa çark ediyor
-[İsmi belirtilmeyip yalnızca telefon numarasına yer verilen kişi A. ile yapılan yazışmaların içeriği]
[1/1/2015 tarihli]
A: Tek tanıdığımız sensin
A. K: Yok ortak ben paralelci oldum yeni dönemde. Yani her ahlaklı gibi biz de sistem dışıyız şu an
-[H.G. adlı kişi ile yapılan yazışmaların içeriği]
[26/6/2015 tarihli]
H.G.: Beni cemaate yakın diye elediler. Sizle oturup kalkmam birilerine battı
A. K: bigün herkes cemaatçi olacak [gülme ifadesi]
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Genç, B. No: 2018/12508, 11/12/2018, §§ 13-21; Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; FETÖ/PDY ile ilgili olarak kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalar nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan herkesin suçlu olduğu yönünde algı oluştuğunu ve buna bağlı olarak masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
23. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, §§ 26, 27).
24. Anılan karine, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma sağlamaktadır. Öte yandan Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesi, yürütülmekte olan bir ceza soruşturması hakkında yetkililerin kamuoyuna bilgi vermesini engellemez (Erdal Tercan, B. No: 2016/15637, § 79). Ancak masumiyet karinesine saygı gösterilmesi söz konusu olduğundan Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası, bilginin gereken bütün dikkat ve ihtiyat gösterilerek verilmesini gerekli kılar (Nihat Özdemir [GK], B. No: 2013/1997, 8/4/2015, § 22).
25. Somut olayda 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra yürütülen soruşturmalarla ilgili yapılan açıklamalar nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvurucunun doğrudan kendisiyle ilgili bir haberden veya açıklamadan şikâyeti söz konusu değildir. Buna göre FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalarla ilgili genel olarak yapılan açıklamaların, anılan hususa ilişkin haber yapılmasının veya soruşturma başlatıldığının kamuoyuna duyurulmasının tek başına masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiği söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. A.K., B. No: 2017/7858, 27/11/2019, § 77; Metin Güneş, B. No: 2017/23083, 28/5/2019, § 101; Erdal Tercan, § 81; Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 115-117; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 180, 181).
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu, tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki açıklamalarını tekrarlamış ve tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
30. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
31. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
34. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
36. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
37. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
38. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan kararında -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığını ifade ettikten sonra başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine konu olan terör örgütü üyeliği suçunun kişisel suç niteliğinde olduğunu ve bu nedenle başvurucunun anılan suçtan tutuklanmasının herhangi idari bir mercinin izin ya da kararına bağlı olmadığını belirtmiştir (Yıldırım Turan, §§ 136-147).
39. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun Cumhuriyet savcısı olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı olarak tutuklanması söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
40. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
41. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında; atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunduğunun, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağının, suç üstü hâlinin bulunduğunun ve isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında başvurucunun tutuklanmasına karar verildiğinin belirtildiği görülmektedir (bkz. § 14).
42. Somut olayda, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından başvurucunun mobil telefonunda yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapora göre; H.G. adlı kişinin 'Beni cemaate yakın diye elediler. Sizle oturup kalkmam birilerine battı' şeklindeki mesajına başvurucunun 'bigün herkes cemaatçi olacak' şeklinde cevap verdiği, 21/6/2015 ve 30/7/2015 tarihlerinde İ.S. adlı kişiyle yapılan yazışmalarda ise FETÖ/PDY'nin yargı yapılanmasına yönelik o tarihlerde yapılan soruşturmalara atıf yapıldığı ve adı geçen kişi ile başvurucunun soruşturmaların kendilerini hedef alacağına ilişkin ifadeler kullandıkları görülmektedir (bkz. § 18). Belirtilen yazışma içerikleri gözönüne alındığında başvurucunun tutuklanması yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu belirten Van 2. Sulh Ceza Hâkimliği kararında bir isabetsizlik olmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
44. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
45. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen suç, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
46. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Van 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri karartma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
47. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
48. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- de dikkate alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
49. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında Van 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
51. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.