TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15726)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
A.K.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza soruşturması sürecinde kamu görevlilerinin
yapmış oldukları açıklamalar nedeniyle masumiyet karinesinin; tutuklama
tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun bu kararda incelenen
şikâyetleri haricindeki diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna, karara konu
olan iddiaların kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; Cumhuriyet savcısı
olarak görev yapmakta olan başvurucunun 16/7/2016 tarihinde görevden
uzaklaştırılmasına, 24/8/2016 tarihinde ise meslekten ihraç edilmesine karar
vermiştir.
11. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü
hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer
aldığı iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır.
12. Başvurucu, Van Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla
19/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal
düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanması istemiyle Van 2.
Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
14. Hâkimlik, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve
anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından 20/7/2016 tarihinde,
tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Şüpheliler... ve A.K.'nın [başvurucu] üzerine atılı olan 'Fethullahçı Silahlı Terör
Örgütü' üyesi olmak ve 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek' suçunun işlenmesine yönelik
-Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 16/07/2016 tarihli yazısı ve ekleri,
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 3. Dairesinin 2016/9052 sayılı Kararı ve 2.
Dairenin 2016/4 sayılı açığa alma kararı dikkate alındığında- şüphelilerin
Fetullahçı Silahlı Terör Örgütü üyesi olduğu ve bu şekilde şüphelilerin
'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik' suça iştirak ettiklerine ilişkin
mahkememizde kuvvetli şüphe oluştuğu, atılı olan suçların 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen katalog
suçlar arasında yer aldığı, sözü edilen husus yukarıda belirtilen belgelerle
birlikte değerlendirildiğinde şüpheliler için tutuklama nedeninin somut olayda
bulunduğu, ülke genelinde gerçekleştirilen eylemlerin mütemadi suç niteliğinde
olduğu, temadinin devam ettiği, suç şüphesine ilişkin delillerin henüz tam
olarak toplanmadığı, bu bağlamda işin önemi ve ölçülülük ilkesi dikkate
alındığında şüpheliler hakkında hükmedilecek adli kontrol uygulamasının
yetersiz kalacağı anlaşıldığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
100.maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları gereğince şüpheliler ... ve A.K.'nın
tutuklanmalarına... [karar verildi.]"
15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, başvurucunun bu
itirazı 26/7/2016 tarihli kararla reddedilerek tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmiştir.
16. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Başvurucu 6/3/2017 tarihinde tahliye edilmiş olup hakkındaki
soruşturma inceleme tarihi itibarıyla devam etmektedir.
18. Anayasa Mahkemesinin 26/12/2018 tarihli müzekkeresine
cevaben gönderilen bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasına ilişkin olarak
UYAP üzerinden yapılan incelemeye göre başvurucu hakkındaki suçlamalara esas
alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğuna ilişkin tanık
beyanları bulunmaktadır.
-Tanık S.D. başvurucunun örgüt üyesi olduğunu ve -hakkında
FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen S.Ç. ve M.A. adlı kişiler hakkında
verdiği ifadeye atıfla- başvurucunun2014 yılında yapılan HSYK üyeliği seçiminde
örgütle iltisaklı adaylar lehine tavır sergilediğini ifade etmiştir. Tanık
S.D.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...A.K. [başvurucu] ile de Van'da aynı zamanda çalıştık. Son 1 yıl bu
şahıs ücretsiz izin ile yurtdışına gitti. Seçim zamanı Van'daydı. Biraz önce
S.Ç. ve M.A. hakkında bahsettiğim olaylar bu kişi için de geçerlidir. Yukarıda
ismini zikrettiğim Yargıda Birliği destekleyen A.Ö., E.B., E.Ç., C.C. ve halen
yine Van Vergi Mahkemesi başkanı olan E.A., A.K.'nın Fetöcü olduğunu benim gibi
bilirler..."
-Tanık M.B. başvurucunun çalıştığı adliyede örgütle iltisaklı
olan hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile birlikte hareket ettiğini ifade
etmiştir. Tanık M.B.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Van Adliyesinde Cumhuriyet savcısı
olarak görev yapan A.K'yı tanıyorum. Seçim dönemindeki tavrını hatırlamamakla
birlikte FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak halinde olan diğer hakim ve Cumhuriyet
savcıları ile birlikte olduğunu değerlendiriyorum..."
ii. Başvurucunun kullanımında olan mobil telefon hattına ilişkin
olarak Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen raporda haklarında
FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma/kovuşturma yürütülen kişilerle başvurucunun
irtibatının olduğuna yönelik tespitler bulunmaktadır.
iii. Başvurucunun kullanımında olan mobil telefona yönelik
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen
raporda, başvurucunun 26/2/2015 ile 21/6/2015 tarihleri arasında bir iletişim
uygulaması vasıtasıyla farklı kişilerle yaptığı yazışmalara yer verilmiştir. Bu
kayıtların ilgili kısmı şöyledir:
-[İ.S. adlı kişi ile yapılan yazışmaların içeriği]
[26/2/2015 tarihli]
İ.S.: Paralel bunların analarını mı [sinkaflı
küfür]
A. K [Başvurucu]: Ya işin kotusu kendileri de
inanmıyorlar ama menfaat iste firavun ekmek verior musa ne dese boş
[21/6/2015 tarihli]
İ.S.: Yazarın biri Türkiye gidemeyenlerin
ülkesi demişti, aynen durmak yok zulme devam, bıraktığın gibi. Değişen bir şey
yok
A. K: Neyse kumpasciların çoğu gidio
İ.S.: Nasıl gidiyor
A. K: Cunup savci ...falan
...
İ.S.: Kurbanlık koyun misali adeta sıramızı
bekliyoruz, Rabbim hepimizi bu yezitlerden kurtarsın. Amin
A. K: Simdi sana hersey guzel olacak dicem ama
tarihte en azgın adamlar din adına yapıyorum diyenlerden çıktı onun için Allah
ıslah etsin deyim.
[30/7/2015 tarihli]
İ.S.: Mücadele edenler şu an hapiste,
buralarda mücadele edecek kimse kalmadı, Yaşasın halifemiz demekten başka bir
yol artık gözükmüyor
A. K: Mücadele bitmez savcım çünkü karşı
tarafı bir arada tutan menfaat çok kırılgan. Öküzün ölmesine az kaldı nasıl
birbirine girecekler göreceğiz. Bize düşen yaraları kaşımak namussuz
olduklarını yüzlerine söylemek.
...
İ.S.: Aynen savcım ..., Bizi Perinçek'e, derin
devlete sattınız dedim
A. K: Savcım gidisat belli daha cok rezil
olacaklar havuz medyası saatte 3 defa çark ediyor
-[İsmi belirtilmeyip yalnızca telefon numarasına yer verilen
kişi A. ile yapılan yazışmaların içeriği]
[1/1/2015 tarihli]
A: Tek tanıdığımız sensin
A. K: Yok ortak ben paralelci oldum yeni dönemde. Yani her
ahlaklı gibi biz de sistem dışıyız şu an
-[H.G. adlı kişi ile yapılan yazışmaların içeriği]
[26/6/2015 tarihli]
H.G.: Beni cemaate yakın diye elediler. Sizle
oturup kalkmam birilerine battı
A. K: bigün herkes cemaatçi olacak [gülme
ifadesi]
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Adem
Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Genç, B. No: 2018/12508,
11/12/2018, §§ 13-21; Yıldırım Turan
[GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; FETÖ/PDY ile ilgili olarak kamu görevlileri
tarafından yapılan açıklamalar nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan
herkesin suçlu olduğu yönünde algı oluştuğunu ve buna bağlı olarak masumiyet
karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
23. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair
kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence
altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait
olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse,
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri
tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.
Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve
henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, §§ 26, 27).
24. Anılan karine, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma
sağlamaktadır. Öte yandan Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle
Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet
karinesi, yürütülmekte olan bir ceza soruşturması hakkında yetkililerin
kamuoyuna bilgi vermesini engellemez (Erdal
Tercan, B. No: 2016/15637, § 79). Ancak masumiyet karinesine saygı
gösterilmesi söz konusu olduğundan Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası,
bilginin gereken bütün dikkat ve ihtiyat gösterilerek verilmesini gerekli kılar
(Nihat Özdemir [GK], B. No: 2013/1997, 8/4/2015, § 22).
25. Somut olayda 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra yürütülen
soruşturmalarla ilgili yapılan açıklamalar nedeniyle masumiyet karinesinin
ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvurucunun doğrudan kendisiyle ilgili bir
haberden veya açıklamadan şikâyeti söz konusu değildir. Buna göre FETÖ/PDY'ye
yönelik soruşturmalarla ilgili genel olarak yapılan açıklamaların, anılan
hususa ilişkin haber yapılmasının veya soruşturma başlatıldığının kamuoyuna
duyurulmasının tek başına masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiği
söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. A.K., B. No: 2017/7858, 27/11/2019, § 77; Metin Güneş, B. No: 2017/23083,
28/5/2019, § 101; Erdal Tercan, §
81; Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 115-117; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No:
2015/9756, 16/11/2016, §§ 180, 181).
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun masumiyet karinesinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin
varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu,
tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki
değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamış ve tutuklama kararının hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
30. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
31. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun tutuklamanın hukuki
olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191).
34. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere ilgili
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Genel İlkeler
36. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B.
No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
37. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal
düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
38. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan kararında -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı
olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçlarına ilişkin olarak
soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığını ifade ettikten sonra
başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine konu olan terör örgütü üyeliği suçunun
kişisel suç niteliğinde olduğunu ve bu nedenle başvurucunun anılan suçtan
tutuklanmasının herhangi idari bir mercinin izin ya da kararına bağlı
olmadığını belirtmiştir (Yıldırım Turan,
§§ 136-147).
39. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun
Cumhuriyet savcısı olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın,
kanuna aykırı olarak tutuklanması söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
40. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
41. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında; atılı
bulunan silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni değiştirmeye
teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunduğunun, adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağının, suç üstü hâlinin bulunduğunun ve isnat
olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında başvurucunun tutuklanmasına
karar verildiğinin belirtildiği görülmektedir (bkz. § 14).
42. Somut olayda,
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından başvurucunun mobil telefonunda yapılan
inceleme sonucunda düzenlenen rapora göre; H.G. adlı kişinin 'Beni cemaate yakın diye elediler. Sizle oturup
kalkmam birilerine battı' şeklindeki mesajına başvurucunun 'bigün herkes cemaatçi olacak' şeklinde
cevap verdiği, 21/6/2015 ve 30/7/2015 tarihlerinde İ.S. adlı kişiyle yapılan
yazışmalarda ise FETÖ/PDY'nin yargı yapılanmasına yönelik o tarihlerde yapılan
soruşturmalara atıf yapıldığı ve adı geçen kişi ile başvurucunun
soruşturmaların kendilerini hedef alacağına ilişkin ifadeler kullandıkları
görülmektedir (bkz. § 18). Belirtilen yazışma içerikleri gözönüne alındığında
başvurucunun tutuklanması yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu belirten
Van 2. Sulh Ceza Hâkimliği kararında bir isabetsizlik olmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
44. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
45. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen suç, Türk hukuk
sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat
edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine
işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016,
§ 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır.
46. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar
ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Van 2. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri karartma şüphesine yönelen
tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
47. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2) [GK], B.
No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
48. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi
zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar
olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı
derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda
örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde
hareket etme gibi- de dikkate alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
49. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında Van 2. Sulh
Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin
niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
51. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer
alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.