TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUHSİN HÜKÜMDAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15853)
|
|
Karar Tarihi: 7/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Muhsin
HÜKÜMDAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Şenol
OPUZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gece vakti alkollü içki satışı yapıldığı gerekçesine
dayalı olarak idari para cezası verilmesi üzerine yapılan itirazın reddi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul'un Avcılar ilçesine bağlı
Mustafakemalpaşa Mahallesi İstiklal Caddesi üzerinde, alkollü içecek satışı da
yapan bir kuruyemiş dükkânı işletmektedir.
9. Kolluk görevlileri devriye sırasında 7/2/2016 günü saat 00.30
civarında başvurucunun işlettiği dükkândan çıkan K.K.yı durdurmuş ve K.K.nın
elindeki poşette iki kutu bira olduğunu tespit ederek hakkında tutanak
düzenlemişlerdir. Tutanak, K.K. ile dükkânda bulunan görevli M.B. tarafından da
imzalanmıştır. Müşteri K.K. daha sonra kolluk görevlilerine verdiği ifadesinde;
olay günü saat 20.00 civarı söz konusu işyerinden iki bira, kuruyemiş ve
bisküvi satın aldığını ancak satın aldığı bu ürünleri bir akrabasının
rahatsızlandığı haberini aldıktan sonra dükkânda bırakarak hastaneye gittiğini
beyan etmiştir. Ayrıca hastaneden döndükten sonra bu ürünleri dükkândan alarak
evine doğru yola koyulduğunu belirten K.K., evinin önünde polis memurlarının
kendisini durdurduğunu ve poşeti kontrol ettiklerini ifade etmiştir.
10. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, düzenlenen söz konusu
tutanağı 8/3/2016 tarihli yazı ile Tütün ve Alkol Piyasasını Düzenleme Kurumuna
(TAPDK) göndermiştir. Kurul 4/6/2016 tarihinde, başvurucuya ikinci defa gece
vakti alkollü içecek satışı yaptığı gerekçesiyle 40.000 TL idari para cezası
verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; kolluk görevlilerince
düzenlenen tutanak esas alınarak 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve
İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin beşinci fıkrası, 7.
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve üçüncü fıkrası ile 3/1/2002 tarihli
ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun'un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendi dayanak olarak
gösterilmiştir.
11. Başvurucu bu karara karşı 29/6/2016 tarihinde Küçükçekmece
2. Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itirazda bulunmuştur. İtiraz dilekçesinde,
kolluk görevlilerince yapılan aramanın kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir.
Başvurucu, müşteri K.K. ile dükkânda görevli olan M.B.nin
tanık olarak dinlenilmesini talep etmiştir. Başvurucu; müşterinin beyanlarının
-ısrarlara rağmen- tutanağa geçirilmediğini,yasağın
başladığı saat 22.00'den sonra bu içkileri müşterinin satın aldığının tespit
edilmiş olmadığını belirtmiştir.
12. Hâkimlik 1/8/2016 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, idari yaptırım kararına dayanak tutanağa göre
muterizin alkol satışının yasak olduğu saat 00.30 civarı alkollü içecek satışı
yaptığının tespit edildiğini belirtilerek idari yaptırım kararında usulsüzlük
olmadığı sonucuna varılmıştır.
13. Başvurucu bu karara karşı da itirazda bulunmuştur. İtiraz
dilekçesinde, polisin zorla arama yaptığını ve kanun dışı arama sonucu üçüncü
şahsın elindeki biraların başvurucunun işyerinden satın alındığı varsayımına
dayalı olarak idari para cezasının uygulandığını vurgulamıştır. Küçükçekmece 1.
Sulh Ceza Hâkimliğince itiraza konu kararda usule ve kanuna aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle 11/8/2016 tarihinde başvurucunun itirazı
reddedilmiştir.
14. Nihai karar, başvurucu vekiline 22/8/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 6/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 4250 sayılı Kanun’un 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı
Kanun'un 2. maddesi ile yeniden düzenlenen 6. maddesinin beşinci fıkrasının
üçüncü cümlesi şöyledir:
“Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak
satılamaz.”
17. 4250 sayılı Kanun’un 6487 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile
yeniden düzenlenen 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“Bu
Kanunun 6 ncı maddesinin;
...
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı
hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin
beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen,
idari para cezası verilir.”
18. 4733 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“...
Tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler piyasasında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından gerekli izinleri alarak veya almadan mal veya hizmet
üreten, işleyen, ihraç veya ithal eden, pazarlayan, alan veya satan gerçek ve
tüzel kişilere aşağıda yazılı idarî yaptırımlar uygulanır:
...
k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin
tüketicilere satışını; internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik
ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış
sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin
Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir. (Ek ikinci cümle: 13/2/2011-6111/175 md.) Satışın internet ortamında yapılması halinde, 4/5/2007
tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda öngörülen
usullere göre erişimin engellenmesine karar verilir ve bu karar hakkında da
anılan Kanun hükümleri uygulanır. "
19. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 15.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi
halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idarî para cezası
verilir."
20. 5326 sayılı Kanun'un 17. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) İdarî para cezası, maktu veya nispi
olabilir.
(2)
İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de
belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen
kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz
önünde bulundurulur.
...
(7)
İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için
4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi
hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru
dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları
açısından uygulanmaz."
B. Uluslararası Hukuk
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
“(3)
Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
…
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;”
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türk hukukunda
kabahatlere ilişkin sulh ceza hâkimliklerinde görülen itiraz süreçleri yönünden
adil yargılanma hakkının gerekliliklerinin incelendiği Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti. (B.
No: 48657/06, 28/11/2017) kararında ihlal sonucuna ulaşmıştır. Karara konu
olayda başvurucu inşaat şirketine, maden işletmek için izin verilen alanın
dışında kum taşındığı gerekçesiyle idari para cezası verilmiştir. Başvurucu,
idari para cezasına karşı Tarsus Sulh Ceza Mahkemesinde itirazda bulunmuş ve
mahallinde keşif yapılarak tanıklarının dinlenilmesini talep etmiştir. Ancak
Mahkeme bu talepleri bir gerekçe göstermeden reddetmiştir. Mahkeme itirazı
reddederken denetim raporunu esas almıştır. Bu karara karşı yapılan itirazı
Ağır Ceza Mahkemesi yine duruşma yapmaksızın reddetmiştir (Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 5-17).
23. AİHM öncelikle Sözleşme'nin 6. maddesinin uygulanabilir olup
olmadığını tartışmıştır. Engel
ölçütleri olarak bilinen (bu ölçütler için bkz. Engel ve diğerleri/Hollanda, 8/6/1976, § 82) üç ölçütü
uygulayan AİHM, verilen para cezası idari nitelikli olduğundan ilk ölçütün
uygulanamayacağını belirtmiş ancak ikinci ölçüte göre bu para cezasının belirli
bir durum için genel bir yükümlülük olarak uygulandığını, ayrıca üçüncü ölçüt
yönünden de 131.200 TL tutarındaki para cezasının önemli bir miktar olup söz
konusu cezanın hem caydırıcı hem de cezalandırıcı nitelikte olduğunu
vurgulamıştır. AİHM bu sebeple Sözleşme’nin 6. maddesinin suç isnadı yönüyle
uygulanabilir olduğunu kabul etmiştir (Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 24, 25).
24. AİHM esas yönünden yaptığı değerlendirmede ise duruşma
yapılması zorunluluğunun mutlak olmadığını, suç isnadı kavramının ceza
hukukunun geleneksel kategorilerine ait olmayan davalara (idari cezalar, gümrük
kanunları veya vergi cezaları gibi) da genişletildiği gözetildiğinide
açık bir şekilde farklı ağırlıkta suç isnatlarının mevcut olduğunu
belirlemiştir. Buna göre adil yargılanma hakkının gereklilikleri doğrudan ceza
hukuku ile ilgili davalarda en katı şekilde uygulanmakta iken Sözleşme’nin ceza
hukukuna uygulanan 6. maddesi kapsamındaki güvencelerin bu başlık altında
değerlendirilen ancak önemli bir ağırlık derecesi teşkil etmeyen diğer dava
kategorileri yönünden uygulanmasının zorunlu olmadığı kabul edilmiştir. AİHM bu
sebeple duruşma yapmanın suç isnadı kapsamındaki bütün davalarda uygulanmasının
gerekmediğini kabul etmiştir (Özmurat İnşaat
Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti., § 28).
25. AİHM somut davanın koşullarında duruşma yapılmamasının haklı
olup olmadığı ve hakkaniyete ilişkin gereklilikler ile uyumlu olup olmadığını
değerlendirirken özellikle yerel mahkeme tarafından kararlaştırılacak konuların
doğası ışığında başvurucunun menfaatlerinin yargılama sürecinde gerçekten
temsil edilip edilmediğini ve korunup korunmadığını dikkate alacağını
açıklamıştır (Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd.
Şti., § 33). AİHM sonuç olarak ise sulh ceza mahkemesinin
başvurucunun duruşma yapılması isteğini herhangi bir gerekçe göstermeden
reddettiğine ve güvenilirliği şüpheli olan bir raporun esas alınarak itirazın
reddedildiğine vurgu yaparak somut olayın koşulları altında uyuşmazlığın adil
yargılanma bağlamında başvurucu ve tanıklarının şahsen verecekleri delillerin
doğrudan incelemeye tabi tutulmaksızın doğru bir şekilde değerlendirilemeyeceği
gerekçesiyle ihlal sonucuna ulaşmıştır (Özmurat İnşaat Elektrik Nakliyat Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 35-37).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; tanık dinletme, ticari defter ve kayıtları
üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gibi taleplerinin
değerlendirilmediğini, sadece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ve
polis tutanağı temel alınarak hüküm verildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca
söz konusu polis tutanağının delil niteliğini haiz olmadığını, nitekim ceza
işlemi uygulayan polisin sicil numarasının tutanakta yer alması gerektiği hâlde
bu bilgiye tutanakta yer verilmediği gibi ifadesi tutanağa bağlanan ve alkol
satın aldığını beyan eden şahsın ifadesinin mahkeme marifetiyle alınmadığını
ifade etmiştir. Üstelik polislerin herhangi bir arama kararı olmaksızın zorla
arama yaptığı, bu şekilde yasak yöntemlerle elde edilen delillere dayalı olarak
ceza işlemi uygulamalarının mevzuata ve yerleşik yargı içtihadına aykırı
olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu bu gerekçelerle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucu öte yandan idari para cezasına konu meblağın
caydırıcılıktan ziyade ticari faaliyeti tamamen sonlandıracak derecede yüksek
olduğundan yakınmıştır. Son olarak alkol servisi bulunan herhangi bir restorana
gecenin ilerleyen saatlerine kadar alkol satışı izni verilirken alkolü kapalı
ve perakende olarak satan esnafın yüksek oranlarla cezalandırılmasına sebep
olan mevzuatın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
30. Anayasa’nın "Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın
veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.”
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddiayı Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunan bir temel
hak ve hürriyet ile bağlantılı olarak ileri sürmemiştir. Diğer taraftan
başvurucunun cezanın orantılı olmadığı yönündeki şikâyetini de bir temel hak ve
hürriyetle ilişkilendirerek öne sürmediği görülmektedir. Bu durumda
başvurucunun yalnızca adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamındaki
şikâyetlerinin incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Öncelikle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının suç isnadı boyutuyla somut olayda uygulanabilir olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
33. Bir yaptırımın veya hukuki bir tasarrufun/işlemin hangi
koşullarla suç isnadı niteliğinde sayılıp suç ve cezalara ilişkin güvenceler
kapsamında değerlendirilebileceği daha önce Anayasa Mahkemesi kararlarında
açıkça ifade edilmiştir (D.M.Ç,
B. No: 2014/16941, 24/1/2018; B.Y.Ç.,
B. No: 2013/4554, 15/12/2015; Selçuk Özbölük, B. No: 2015/7206, 14/11/2018). Somut
olayda gece vakti alkollü içecek satışı kabahat olarak düzenlenmiş olup
başvurucuya 40.000 TL idari para cezası verilmiştir. Anılan kararlarda yer
verilen ilkeler bağlamında başvuruya konu cezai sürecin herkes için
bağlayıcılığı olan genel bir etki yarattığı, kamu gücünü kullanan bir kamu
otoritesi tarafından yürütüldüğü, bu sürecin cezalandırıcı ve caydırıcı bir
amacının bulunduğu, ayrıca cezanın miktarı dikkate alındığında somut olaydaki
yaptırımın adil yargılanma hakkı bağlamında suç isnadı niteliğinde sayılması gerektiği
kuşkusuzdur.
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir.
36. Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında kapsamında
adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olarak aleni yargılanma hakkı da
düzenlenmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının aleni yargılanma hakkını da kapsadığının kabul edilmesi
gerekir.
37. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de yargılamanın kamuya açık olarak
duruşmalı yapılması ilkesidir. Bunun yanında Anayasa’nın 141. maddesinde de
yargılamanın kamuya açık olarak duruşmalı yapılması ilkesi açık olarak
belirtilmiştir. Buna göre başvurucu; yargı mercileri önünde davanın dinlenmesi hakkına, bu bağlamda diğer
hususların yanı sıra savunma yapma, aleyhindeki ifadeleri dinleme, tanıkları
sorgulama veya sorgulatma imkânlarına sahip olmalıdır.
38. Bununla birlikte duruşma yapma yükümlülüğü, mutlak bir
yükümlülük değildir. Anayasa'nın 36. maddesinin suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklara dair boyutu geleneksel
ceza hukuku kategorilerine dâhil olmayan idari yaptırıma veya vergi cezalarına
ilişkin davaları da kapsayacak şekilde otonom bir biçimde yorumlanmaktadır. Bu
sebeple ağırlıkları bakımından farklı nitelikte olan suç isnadına ilişkin uyuşmazlık kategorileri mevcuttur. Adil
yargılanma hakkının güvenceleri, ceza hukukunun çekirdeğini oluşturan konularda
daha katı bir biçimde uygulanması gerekmekte iken bu kategoriye girmeyen ve
gerek koruduğu hukuki menfaat gerekse de öngördüğü yaptırım itibarıyla daha
hafif nitelikteki dava kategorilerine mutlak surette en katı hâliyle
uygulanmaz. Bu sebeple ceza alanındaki her davada duruşma yapılmasının gerekli
olmayabileceği kabul edilmelidir.
39. Gerek hukuk gerekse ceza yargılamalarında duruşma
yapılmamasını haklı kılabilecek koşullar ilgili uyuşmazlığın niteliği ve esas
itibarıyla derece mahkemelerince karara bağlanacak meselenin mahiyetine
bağlıdır. Bu kapsamda yapılan incelemelerde -duruşma yapılması usul kurallarına
göre zorunlu olsun ya da olmasın- davanın açıklığa kavuşturulmasında dosya
kapsamındaki bilgi ve belgelerin yeterli olup olmadığı önem taşımaktadır. Bunun
yanında davada başvurucunun kişisel özellikleri, davranışları gibi sözlü
yargılamayı zorunlu kılan olguların bulunup bulunmadığı veya şekli, sınırlı ve
teknik nitelikte bir incelemenin çözüm için yeterli olup olmadığı hususları da
değerlendirilmelidir. Bu çerçevede delil ve ifadelerin sözlü olarak sunulmasını
veya tanıkları sorgulamayı veya sorgulatmayı gerektirecek inandırıcılıkla
ilgili sorunların ya da ihtilaflı olayların var olmadığı ve suç isnadında
bulunulan kişiye savunmasını yazılı olarak sunma ve aleyhindeki delillere
itiraz etme imkânının tanındığı hâllerde duruşma yapılması gerekli
görülmeyebilir.
40. Adil yargılama hakkının diğer güvencelerine uyulmak kaydıyla
usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların
duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması tek
başına ihlale yol açmaz. Anayasa Mahkemesi nihai olarak duruşma yapılmamasının
bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğini gözönünde bulundurur (benzer yöndeki kararlar için bkz. Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 7/1/2016; Mustafa Doğan, B. No: 2014/1836,
28/9/2016; Peyote
Müzik Film Org. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/9345,
7/7/2015; Fatih Birol ve Remziye Birol,
B. No: 2013/19, 7/3/2014).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
41. Başvurucu, alkollü içecek satışı yapılan bir işyeri
işletmekte olup kamu makamları başvurucunun gece vakti alkollü içecek satışı
yapma kabahatini işlediğini öne sürmektedir. Başvuruya konu idari para
cezasının dayanağı olan 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin beşinci fıkrasının
üçüncü cümlesine göre alkollü içeceklerin 22.00 ile 06.00 saatleri arasında
perakende olarak satılması yasaklanmış olup kamu makamları bu eylemin
yaptırımının aynı Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve atıfta
bulunduğu 4733 sayılı Kanun'un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendinde
öngörülen idari para cezası olarak düzenlendiğini açıklamışlardır.
42. Öncelikle başvurucunun düzenlenen tutanakta polis
memurlarının sicil numaralarının yazılmadığı yönündeki itirazları sonuca etkili
görülmemiş olup usulsüz arama yapıldığı iddiası ise -kendisinin işyerinde bir
arama yapılmadığı dikkate alındığında- yerinde görülmemiştir.
43. Somut olayda kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağa göre
7/2/2016 günü saat 00.30 civarı başvurucunun işlettiği işyerinden çıkan K.K.nın elindeki poşette iki kutu
bira olduğu tespit edilmiştir. Başvurucu, idari yaptırım kararına itiraz
dilekçesinde müşteri K.K. ile olay saatinde dükkânda çalıştığını belirttiği M.B.nin tanık olarak dinlenilmesini talep etmiştir.
44. Bu bağlamda yargılamaya konu başvurucunun itirazının ceza
hukukunun geleneksel kategorilerinden birine ait olmayan bir idari para
cezasına yönelik olduğuna dikkat çekilmelidir. Ayrıca sulh ceza mahkemelerinin
bu tür para cezalarına karşı itirazları 5326 sayılı Kanun uyarınca
değerlendirdiği vurgulanmalıdır. Anılan Kanun’un 28. maddesinin (4) numaralı
fıkrası ise duruşma yapılması yönündeki takdir yetkisini derece mahkemelerine
vermekte olup bu düzenlemenin tek başına Anayasa'nın 36. maddesindeki
güvencelere aykırı olduğu söylenemez. Bu tür davalarda öngörülen duruşma
sınırlamalarının hafif kabul edilebilecek kabahat olarak nitelendirilen
eylemlere ilişkin yargılama süreçlerini hızlandırmayı ve yargının iş yükünü
azaltmayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu düzenlemenin meşru bir
amaç taşıdığı ve makul sürede yargılanma hakkının sağlanması bakımından
mahkemelerin iş yüküyle baş edebilmeleri için gerekli olduğu da kabul
edilmelidir.
45. Ancak ilgili davanın koşullarında duruşma yapılmamasının
haklı olup olmadığı ve hakkaniyete ilişkin gereklilikler ile uyumlu olup
olmadığı değerlendirilirken özellikle derece mahkemeleri tarafından
kararlaştırılacak konuların niteliği ışığında başvurucunun menfaatlerinin
yargılama sürecinde gerçekten gözönüne alınıp
alınmadığı ve korunup korunmadığı dikkate alınmalıdır.
46. Somut olayda kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağı
imzalayan müşteri K.K. kolluk görevlilerine verdiği ifadesinde alkollü
içecekleri bu işyerinden olay günü saat 20.00 civarında satın aldığını ancak
bir akrabasının rahatsızlandığı haberini aldıktan sonra hastaneye gittiğini,
dönüşte dükkânda bıraktığı içecekleri alarak dükkândan ayrıldığını
bildirmiştir. Başvurucu ise esas itibarıyla müşteri K.K.nın söz konusu alkollü içecekleri dükkânından satın
almadığını, polis takip ederken elinde alkollü içeceklerle dükkâna girip
sonrasında ayrıldığını beyan etmiştir. Hâlbuki tanık olarak dinlenilmesi talep
edilen M.B. ve K.K. imzalarının bulunduğu tutanakla müşteri K.K.nın dükkâna eli boş girerek alkollü içeceklerin
olduğu poşetle dükkândan ayrıldığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla söz konusu
tutanak içeriği ile K.K.nın
kolluk görevlilerine verdiği ifade ve başvurucunun beyanları arasında çelişki
olduğu açık olup bu çelişkileri gözeterek resmî tutanağı esas alan derece
mahkemelerinin tanık dinlemek için duruşma açmaması keyfî bir nitelik
taşımamaktadır.
47. Sonuç olarak olayda başvurucuya itiraz ve delillerini
sunabilme imkânı tanınmış olup başvurucunun dinletilmesini istediği tanıkların
ileri sürdüğü olguların varlığını kanıtlamaya elverişli olmadığı bizzat kendi
beyanları ile tanıkların önceki ifadeleri ve imzaladıkları tutanak içeriğinden
açıkça anlaşıldığına göre duruşma açılarak tanık dinletilmesi yönündeki
talebinin karşılanmamasının -somut olayın koşulları altında- yargılamayı
bütünüyle adil olmaktan çıkarmadığı kanaatine varılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.