TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ CEM BAYSAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15865)
|
|
Karar Tarihi: 24/10/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Cem
BAYSAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Çağrı BAĞATUR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tasarrufun iptali davasında taşınmaza ilişkin olarak
uygulanan ihtiyati haczin makul süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının;
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı
beklenilmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. İstanbul'un Beyoğlu ilçesi Kuloğlu Mahallesi 476 ada 23
parsel sayılı taşınmazın 20/100 hissesi 31/3/1997 tarihinde başvurucu
tarafından Güneş Özdural'dan satın alınmıştır.
9. Başvurucu aleyhine 7/12/1998 tarihinde tasarrufun iptali
davası açılmıştır.İstanbul
8. Asliye Ticaret Mahkemesince anılan taşınmaz hakkında 21/12/1998 tarihinde
ihtiyati haciz kararı verilmiş ve 31/12/1998 tarihinde taşınmazın tapu kaydına
ihtiyati haciz şerhi konulmuştur.
10. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince 8/8/2016 tarihinde
başvurucuya ait hisse üzerindeki ihtiyati haczin kaldırılmasına karar
verilmiştir.
11. Tasarrufun iptali davasının esasına ilişkin başvurucu
hakkında yapılan yargılama 13/3/2013 tarihinde kesinleşmiştir. Ancak dosyanın
diğer tarafları yönünden davanın esasına ilişkin yargılama hâlen devam
etmektedir. Buna göre başvurucu, davanın esası hakkında yargılama devam ederken
6/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İhtiyati haczin makul süreyi aşması nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına yönelik ilgili hukuk için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. ([GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 23-29 ve §§
33-39) kararı.
13. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
yönelik ilgili hukuk yolu için bkz. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 11-14) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 24/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
16. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
17. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
18. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin
olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
19. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu ihtiyati haciz sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
24. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin
uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi
gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının
haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin
başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye
yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti., § 79).
25. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
26. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Bu ilkeler ışığında somut olay
incelendiğinde ise ihtiyati haciz talebinin 21/12/1998 tarihinde kabul edildiği
ancak itiraz üzerine 8/8/2016 tarihinde kaldırıldığı görülmektedir. Dolayısıyla
olayda mülkiyet hakkını sınırlandıran ihtiyati haciz sürecinin yaklaşık on
sekiz yıl sürdüğü tespit edilmiştir. Bu ihtiyati haciz süreci bir bütün olarak
ele alındığında yaklaşık on sekiz yıl mülkiyet hakkı sınırlandırılan
başvurucuyu -bu sürenin uzunluğu dikkate alındığında- makul olandan daha fazla
bir zarara uğrattığı anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucunun taşınmazı üzerinde
hukuki tasarruflarda bulunmasını sınırlandıran başvuruya konu ihtiyati haczin
yaklaşık on sekiz yıldır devam ettiği ve başvurucunun bu yüzden doğan zararının
ise giderilmediği gözetildiğinde müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve
olağan dışı bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvurucunun
mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu
aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
29. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
30. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
31. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
32. Başvurucu 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati haciz uygulanmasının makul bir
süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
34. Somut olayda Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkına yapılan
müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine ilişkin olarak tedbir
sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve özenin gösterilmesi
bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati çekmektedir.
35. Buna göre başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir.
Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararı ortaya koyan somut bilgi veya
belgeler sunması gerekmektedir. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücreti olmak üzere toplam 2.714,50 TL tutarındaki yargılama
giderlerinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücreti olmak üzere toplam
2.714,50 TL tutarındaki yargılama giderlerinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 2. Asliye Ticaret
Mahkemesine (E.2016/311) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.