TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İRFAN SÖNMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/79570)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
İrfan SÖNMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülay ÖZGÖKÇE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tam yargı davasının süre aşımı yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Van'da lisanslı harita kadastro mühendislik bürosu
sahibidir. 27/8/2008 tarihli ve 26980 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Tapu
Planları Tüzüğü uyarınca tapu planlarının yapım, kontrol, aplikasyon,
sayısallaştırma ve hataların düzeltilmesi işlerinin teknik sorumluluğu harita
ve kadastro mühendislerine aittir.
7. Van Tapu ve Kadastro Müdürlüğü tarafından tapu planlarının
aplikasyonu yapıldığını öğrenen başvurucu, il çapında aplikasyon işini yapmakla
yetkili olduğunu ve idarenin bu uygulaması nedeniyle zarara uğradığını
belirterek uygulamanın durdurulması için 20/11/2012 tarihinde idari başvuruda
bulunmuştur.
8. Bu talep 29/12/2012 tarihli işlemle "Müdürlüğümüze uygulamanın son bulması yönünde
talimatın gelmesi hâlinde uygulamanın durdurulacağı" belirtilerek
reddedilmiştir.
9. Başvurucu ret işleminin ardından 15/2/2013 tarihinde Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurarak uygulamanın sonlandırılmasını talep
etmiştir.
10. Başvurucunun bu talebi de 11/4/2013 tarihli işlemle reddedilmiştir.
11. Başvurucu bu süreci takiben taşınmaz aplikasyonunun idarece
yapılması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 800.000 TL maddi zararın ödenmesi
için 3/5/2013 tarihinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurmuştur. Başvurucu
söz konusu istemine cevap verilmesini beklemeden 10/6/2013 tarihinde Van 1.
İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde tam yargı davası açmıştır.
12. Mahkeme 4/6/2015 tarihli kararıyla davayı süre aşımı
yönünden reddetmiştir.
13. Ret gerekçesinde öncelikle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava süresine ilişkin hükümlerine yer
verilmiştir. Davanın idari işlemden kaynaklı olarak uğranılan zarar nedeniyle
açılan tam yargı davası niteliğini haiz olduğunun altı çizilmiştir.
Başvurucunun uygulamanın sonlandırılması istemiyle yaptığı 20/11/2012 tarihli
ilk başvuruya olumsuz cevap verildiği ve takip eden başvuruların da ilk başvuru
ile aynı içeriğe sahip olduğu vurgulanmıştır. 2577 sayılı Kanun uyarınca
işlemden kaynaklanan zararlar için açılacak tam yargı davalarında işlemin
tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açılması gerektiği
hatırlatılmıştır. Somut olayda da başvurucunun uygulamanın sonlandırılması
talebinin reddine dair işlemden 20/11/2012 tarihli başvurusunun reddi üzerine
haberdar olduğu ifade edilerek 10/6/2013 tarihinde açılan davanın süre aşımına
uğradığı belirtilmiş ve ret gerekçesi oluşturulmuştur.
14. Söz konusu ret hükmü Van Bölge İdare Mahkemesinin 23/12/2015
tarihli kararıyla gerekçeli onanmıştır. Onama gerekçesinde öncelikle 2577
sayılı Kanun'un 11. ve 12. maddelerine yer verilmiştir. 2577 sayılı Kanun'un
anılan maddeleri uyarınca başvurucunun zarara uğramasına sebep olan işlemden en
geç idareye başvurduğu 20/11/2012 tarihi itibarıyla haberdar olduğunun altı
çizilmiştir. Başvurucunun bu tarihten itibaren altmış gün içinde doğrudan veya
idareye 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında başvurarak gelen cevap
üzerine dava açması gerektiği ancak bu sürelerin aşılması suretiyle 10/6/2013
tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu ifade edilmiş ve sonucu itibarıyla
yerinde olan Mahkeme kararı belirtilen gerekçe ile onanmıştır.
15. Karar düzeltme istemi Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari
Dava Dairesinin 26/10/2016 tarihli hükmü ile reddedilmiştir.
16. Başvurucu nihai kararı 24/11/2016 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 22/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya
yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
18. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari
işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya
tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri
gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın
tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra
tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde
de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; uygulamanın sonlandırılması istemiyle usulüne
uygun olarak idari başvuruda bulunduğunu, akabinde üst makam olan Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğüne talebini ilettiğini ve üst makamdan da sonuç alamaması
üzerine süresinde tam yargı davası açtığını belirterek davanın süre aşımı
yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil
edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017, § 34).
24. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek
seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
25. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle
ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim
hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896,
23/2/2016, § 40).
26. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma
ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki
belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim
hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz,
B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını
uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, §
65).
27. Dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının
doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun
kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava
hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir
(Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66).
28. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban, § 66). Dava açma süresinin
hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi
esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi
gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında
Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu
hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren
başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye
erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135,
20/9/2017, § 46).
29. Somut olayda yargı mercileri (idare mahkemesi ve itiraz
merci farklı gerekçelere dayansalar da) öncelikle davanın nitelemesini yaparak
uyuşmazlığın işlemden kaynaklanan zararın tazmini için açılan bir tam yargı
davası niteliğini haiz olduğunu belirlemiş ve zarara yol açan işlemin
öğrenilmesinin ardından süresinde dava açılmadığını tespit etmiştir.
30. Başvurucunun davasını idarece aplikasyon işlemleri
yapılmasından kaynaklanan zarara dayandırmış olması ve 20/11/2012 tarihinde de
durumdan haberdar olarak bu uygulamanın durdurulması istemiyle idareye
başvurmuş olması dikkate alındığında mahkeme kararında yer verilen tespit ve
hukuki dayanakların temelsiz olduğu söylenemez. Kaldı ki davanın hukuki nitelemesi
ve 2577 sayılı Kanun'un hangi kurallarının somut olaya uygulanacağı yukarıda
alıntısı yapılan ilkeler dâhilinde mahkemenin takdirinde olan bir husustur
(bkz. § 28).
31. Başvurucu 20/11/2012 tarihli başvurusunun reddinin ardından
üst makam olarak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurduğunu ve bu talebin de
reddi üzerine süresinde dava açtığını ileri sürmektedir. Mahkeme ise zarara
neden olan işlemin aplikasyon işlemlerinin idarece yapılması yönündeki irade
olduğunu tespit etmiş ve bu işlemden en geç 20/11/2012 tarihi itibarıyla
haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun bu tarihten itibaren 2577 sayılı
Kanun'un 11. maddesi kapsamında yapılacak başvuruya ilişkin süre dâhil dava
açma süresini geçirmek suretiyle dava açtığını tespit etmiştir. 2577 sayılı
Kanun'un 11. ve 12. maddeleri uyarınca işlemden kaynaklanan zararlar için
açılacak davalarda sürenin işlemin öğrenilmesiyle başladığı ve ilgililerin
öğrenmeden itibaren doğrudan veya idari başvuru yaparak başvurunun sonucuna
göre dava açabilecekleri açıktır. 2577 sayılı Kanun hükümleri ile başvurucunun
aplikasyon işlemlerinin durdurulması talebinin reddi nedeniyle zarara
uğradığını ileri sürmüş olması durumu gözönüne alındığında Mahkemenin işlemin
öğrenilmesiyle birlikte dava açma veya idari başvuru yapma süresinin
başladığına ilişkin yorumunun ve bu yorumu esas alarak davanın süre aşımına
uğradığı yönündeki tespitinin öngörülemez olmadığı görülmektedir.
32. Bu durumda 2577 sayılı Kanun çerçevesinde derece
mahkemelerinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava
açma süresinin hesaplanma usulünü, sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle
ilgili yorumunun ve mevzuata dair değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte
olmadığı ve başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da
imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.
33. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.