logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdullah Kalay (2) [1.B.], B. No: 2016/2374, 3/3/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH KALAY BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2016/2374)

 

Karar Tarihi: 3/3/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Abdullah KALAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile göndermek istediği bir dokümanın idarece sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/1/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu; başvuru tarihinde, anayasayı ihlal suçundan Kocaeli 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.

10. Başvurucu, bir yayın kuruluşuna otuz sayfadan oluşan bir doküman göndermek istemiştir. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu (Komisyon) 18/11/2015 tarihinde söz konusu el yazısı metni incelemiş ve metnin içeriğini dikkate alarak Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) sunulmasına karar vermiştir.

11. Disiplin Kurulu, incelemesinin sonucunda el yazısı metni sakıncalı görerek metnin kurum dışına gönderilmemesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Mektubun içeriğinde 'AKP hükümeti islam dininin ruhunu esir alan faşist dik... anlayışına yediren kendisini müslüman-dindar gösteren siyasi manüplasyona iyi bir örnektir.', 'İslamiyet ve ulusun koruyuculuğuyla kendisini özdeşleştiren AKP'nin faş... zihniyetle toplumdan mutlak itaat beklemesini müslümanlıktan yola çıkarak değil iktisadi yapıya uygun şekil alan devlet yapısı ve müslümanlığın devlet dinine dönüştürülerek kullanılmasıyla açıklamak gereklidir.', '7 Haziran'daki başarısızlğını fş... terörü arttırarak yanıtladı.', 'Sermayedarların bir kesiminin ihtiyaçlarını karşılamada hukuk dışına taşan çizgide ki AKP'nin Türk-müslüman içerikli hegomanik politik tarzı izah ettiğimiz sınıfsal, iktisadi realitenin uçlaşmış faşist örneğini teşkil etmektedir.', '20. yüzyılın ilk jenosidi olan Ermeni kırımında katledilen 1.500.000 Ermeninin malına, birikmiş emeğine, üretim araçlarına özcesi sermaye ve maddi değerlerine elkonuldu. Bir milyondan fazla Rum topraklarından göçertilirken maddi birikimleri gasp edildi. Kilisenin, vakıfların mallarına bile elkonuldu. Türk ulusçuluğunu her şeyin üstünde gören fşt... kemalist diktatörlük sanıldığı gibi islamiyeti dışlamadı onu doğal din olmaktan kopararak denetime aldı ve milliyetçiliğin manevi ilahi güçü yaptı.', 'Fş... Türk devlet sisteminin ulusal inşaa sürecini toplumun Türk olmayan katmanlarını asimile ederek Türkleştirmek iken, Alevi, Hristiyan, Ezidi, Süryani, Keldani, Yahudi, Caferi vd. inanç topluluklarınıda müslümanlaştırmak şeklindedir.', '2003 ile 2013 yılları arasında AKP'nin Kamu İhale Yasası'nı 29 kez değiştirmesi özel ve yolsuzluğa dayalı iktisadi yapıyı korumaya yöneliktir. Türk devlet yapısı buna uygundur, Özal'ın hayali ihracat, yolsuzluk, rant sisteminin başka bir versiyonudur. 'mümin-dindar' ama gerçekte ise hırsız ve sahtekar, siyasi karakter bakımından faşist hükümetin mevcut düzeni sürdürmek için kitle katliamlarını yapmasına (10 Ekim Ankara, 20 Temmuz Suruç) bakıldığında şiddet ve döneminin artarak devam edeceği anlaşılmaktadır. AKP devlet ihalelerini en uygun teklifi verene değil, rant ortaklığı oluşturduğu şirketlere vermeyi benimsemiştir. Dini amaçsallaştıran 'müslüman-mümin kimlikli' sermayedar kesiminin AKP ile ortaklığı bu iktisadi temel üzerinden gelişmiş ve raydan çıkmıştır.', 'AKP yasa dışına taşarak kendisini korumak için faşist yöntemlere başvurmaktan çekinmedi.', 'Fş. Türk Devleti medyayı tamamen denetimi altına almak istemektedir.' gibi cümlelerin bulunduğu ve mektubun tamamında sakıncalı cümlelerin olduğu, hükümlünün ideolojik görüşlerini ifade etmekten daha öteye giderek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve mevcut hükümet politikaları hakkında hakarete varan ifadeler kullandığı...

...

...incelenen, mektupta yukarıda geçen ifadeler ile 'hakaret ve aşağılama' içerdiği ve mektubun tamamının sakıncalı görüldüğü ve 'örgütsel amaçlı iletişim' kurmaya çalıştığı bu nedenler ile ilgiliye gönderilmemesine ... karar verilmiştir."

12. Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik 10/12/2015 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini kabul etmiş ve Disiplin Kurulu kararını iptal etmiştir. Hâkimlik, kararında öncelikle bir suç örgütünün eylemlerinin devamına, yeni eylemler planlanmasına, daha önce gerçekleştirilen eylemlerden bahsedilerek bilgi verilmesine ilişkin her türlü haberleşmenin suç örgütlerinin haberleşmesi olarak kabulünün mümkün olduğunu belirtmiştir. Bu açıklama sonrasında Hâkimlik, başvurucunun göndermek istediği metinde ekonomide ve siyasette yaşanan son gelişmelerin eleştirel bir şekilde ele alındığını, örgütsel haberleşmeye elverişli herhangi bir anlatımın bulunmadığını ifade etmiştir. Bundan başka Hâkimlik, gönderilmek istenen dokümanda hakaret ve aşağılama içeren ibarelerin bulunmadığını, kişi ve kurumların onur ve saygınlığını zedeleme amacıyla yapılan eylemlerin hakaret sayılabileceğini, başvurucunun yazdığı dokümanda ise siyasi gelişmelerin eleştirel bir şekilde aktarıldığını kabul etmiştir.

13. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Hâkimlik kararına karşı 17/12/2015 tarihinde itiraz yoluna başvurmuştur. Başsavcılık itirazında, mektupta geçen ve Disiplin Kurulu kararında belirtilen ifadelere yer verdikten sonra itirazın esasına dair bazı açıklamalar yapmıştır. Başsavcılık; başvurucunun bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunun yüksek güvenlikli bir kurum olduğunu, mektupta yer alan ifadelerin hakaret ve tehdit içerdiğini ve örgütsel iletişim kurma çabasını içinde barındırdığını belirterek Hâkimlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İtirazı inceleyen Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/1/2016 tarihinde Başsavcılığın itirazında ileri sürülen sebepleri yerinde görerek itirazın kabulüne ve Hâkimlik kararının kaldırılmasına karar vermiştir.

14. Nihai olan bu karar başvurucuya 15/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 25/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmının olay tarihindeki hâli şöyledir:

"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 3/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; yayımlatmak amacıyla bir yayınevine göndermek istediği ekonomik ve siyasi eleştiri niteliğinde olan ve otuz sayfadan oluşan edebî eserinin örgütsel amaçlı haberleşme ve hakaret niteliğinde ifadeler içerdiği gerekçesiyle gönderilmediğini, yeterli gerekçe de gösterilmediğini, haberleşme özgürlüğü ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun ifade özgürlüğüne gerçekleşen müdahalenin kanuni temeli ve meşru amacının bulunduğu belirtildikten sonra müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı hususunda açıklamalar yapılmıştır. Bakanlığa göre başvurucunun gönderdiği dokümanı denetleyen Komisyon ve Disiplin Kurulu başvuruya konu dokümana ilişkin detaylı bir incelemede bulunmuş ve hakaret niteliğinde olduğu tespit edilen ifadelerin neler olduğunu gerekçeli kararlarda göstermiştir.

20. Bundan başka Bakanlık, dokümanda geçen ifadelerin neden Türkiye Cumhuriyeti devletine ve mevcut Hükûmete karşı hakaret içerdiğinin Komisyon ve Disiplin Kurulu kararlarında açıklandığını, bu anlamda başvuruya konu dokümanın gönderilmeme gerekçesinin ilgili ve yeterli olduğunu belirtmiştir. Bakanlık sonuç olarak Komisyonun, Disiplin Kurulunun ve Mahkemenin kararlarında yer alan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğunu, adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediğini ifade etmiş; başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığını vurgulamıştır.

21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yazılı belgelerin bir başkasına verilmesi, iletilmesi ve bastırılması özgürlüğü ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, § 40; Murat Türk (2), B. No: 2013/7082, 21/4/2016, § 36). Öte yandan Disiplin Kurulu kararına konu edilen dokümanın başvurucunun beyanına göre edebî bir çalışma niteliğinde olduğu, bu yönüyle başvurucunun iletişim kurmasını sağlayan bir materyal özelliğini taşımadığı anlaşılmış ve başvurucunun haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine dair şikâyetinin de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Murat Türk (2), § 37).

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

24. Başvuruya konu dokümanın Ceza İnfaz Kurumu dışına gönderilmesinin engellenmesi ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

26. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

27. Somut başvurudaki gibi düşünce açıklaması ve yayılması amacını taşıyan bir dokümanın ceza infaz kurumu dışına çıkarılmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakta ise de bir başka kimseye gönderilen yazılı kâğıt ve yazılmış olan anlamlarına gelen mektup sözcüğünün yazılı her tür materyali kapsadığı kabul edilmelidir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde mevcut koşullarda 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Bejdar Ro Amed, § 51; Murat Türk (2), § 37; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 37-46).

 (2) Meşru Amaç

28. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi

29. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ile bu konuda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

 (b) Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü

30. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).

31. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

 (c) Ceza İnfaz Kurumunun Güvenliği

32. Mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun güvenliği, disiplini ve düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun asayişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed, § 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 73; derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213, 1/2/2017, §§ 39-44).

33. Ceza infaz kurumu idarelerinin ve derece mahkemelerinin benzer davalarda terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı koşulları gözönüne almaları gerekir. Olağan zamanlardan farklı olarak tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin söz konusu olduğu kimi durumlarda idarece durumun gerektirdiği tedbirlerin alınması normal karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak amacıyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik toplumda gerekli olduğu kabul edilebilir (Ahmet Temiz (6), § 43).

 (d) Mahkûmun Islahı

34. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir amaç, özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- topluma geri döndüğü zaman mahkûma hukuka saygı gösterme ve yaşamını kendi kendine sürdürebilme isteğini ve yeteneğini kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde gerçekleşebilir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarındaki kimi zorunlulukların veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile de doğrudan bağlantısı olduğu açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların kendilerini geliştirici ve eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya diğer yayınları okumaları, radyo dinlemeleri, konferansları, kurum idaresinin çıkardığı veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak bilgi ve haberlere düzenli şekilde erişimleri olanaklı kılınmalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017, § 36). Bunun yanında mahkûmların kendilerini geliştirmelerine imkân sağlayan edebî metinler oluşturmalarına ve bunları yayımlayabilmelerine imkân tanınması da mahkûmların ıslahı için önem taşımaktadır.

 (e) Takdir Payı

35. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili olduğu değerlendirilen yazılı bir metnin kişilerin ve ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde, ilk elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin daha geniş takdir payı bulunduğundan şüphe yoktur (benzer durumlarda ceza infaz kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 51; Ahmet Temiz (6), § 41).

36. Öte yandan ifade özgürlüğü; sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35). İfade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği de kabul edilmelidir (Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 102).

37. Anayasa Mahkemesi; bahsi geçen doküman gibi yazılı metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).

 (f) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

38. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendini göstermesi gerekmektedir (Ferhat Üstündağ, § 46; bazı farklılıklarla birlikte ayrıca bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (Ferhat Üstündağ, § 48; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Murat Karayel (5), §§ 38-41; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 21; Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 39-43).

 (g) Müdahalenin Gerekçesi

39. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğer kararlar arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37).

 (h) İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Somut olayda başvurucu, edebî bir çalışma olarak vasıflandırdığı otuz sayfadan oluşan dokümanı bir yayınevine göndermek istemiştir. Disiplin Kurulu doküman içindeki bazı cümlelerin Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Hükûmete karşı hakaret içerdiğini, tehdit ve hakaret içeren mektupların ilgili mevzuat gereğince alıcısına gönderilemeyeceğini belirtmiştir. Bundan başka Disiplin Kurulu aynı sözlerin örgütsel amaçlı iletişim sağlamaya elverişli cümleler olduğunu belirtmiş, dokümanın gönderilmemesine karar vermiştir.

41. Göndermeme kararı sonrasında başvurucunun şikâyeti üzerine Hâkimlik, başvuruya konu metni değerlendirmiş ve söz konusu metnin içeriğinin ekonomik ve siyasi gelişmelerin eleştirilmesi niteliğinde olduğunu kabul etmiştir. Hâkimliğin anılan gerekçeyle Disiplin Kurulu kararını iptali üzerine Başsavcılık, Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Başsavcılığın itirazını inceleyen Mahkeme, itiraz gerekçesinin yerinde olduğunu belirterek Hâkimlik kararını kaldırmıştır.

42. Bir kez daha belirtilmelidir ki mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde kurumların ve derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun asayişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Bejdar Ro Amed, § 80).

43. Disiplin Kurulu kararında başvuru konusu dokümanın gönderilmemesine gerekçe olarak sunulan sözler incelenmiştir. Gerekçeye konu sözlerde; aşırı sol jargonda devlete ve hükûmetlere yönelik olarak sıklıkla kullanıldığı bilinen faşist ve diktatör gibi sözlere yer verildiği, bunun yanında hükûmetin kitle katliamları yaptığının, terörü artırdığının belirtildiği anlaşılmıştır. Disiplin Kurulu kararında yer verilen diğer bazı sözlerde ise başvurucu, tarihsel süreç içerisinde Ermeni ve Rum toplumları ile kilise ve vakıfların maddi değerlerine el konulduğunu ve bir siyasi partinin yolsuzluklara bulaştığını ifade ettiği anlaşılmaktadır.

44. Somut olayda Disiplin Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmet politikaları hakkındaki cümlelerin ne şekilde bir örgütsel haberleşme sağladığı noktasında açıklama yapmamıştır. Öte yandan Disiplin Kurulu, alıntıladığı sözlerin hakaret oluşturduğunu kabul etmiş ancak hangi sözün neden hakaret oluşturduğu noktasında herhangi bir açıklama yapmamıştır. Yalan ve yanlış bilgi niteliği taşıdığı değerlendirilebilecek bazı sözler yönünden ise Disiplin Kurulu, sözlerin kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek bir niteliği olup olmadığı noktasında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Mahkeme kararında da bu hususlarda herhangi bir değerlendirmeye yer verilmediği gibi Hâkimliğin söz konusu metnin içeriğinin ekonomik ve siyasi gelişmelerin eleştirilmesi niteliğinde olduğu kabulüne dair herhangi açıklamaya kararda yer verilmediği görülmüştür.

45. Sonuç olarak Disiplin Kurulu ve Mahkeme; başvuru konusu dokümanın ceza infaz kurumunun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren bir niteliği olduğu hususlarında değerlendirme yapmamıştır. Disiplin Kurulu ve Mahkeme başvurucunun göndermek istediği metnin içeriğinin kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgi veya hakaret içerdiğinin ya da örgütsel haberleşmeye neden olduğunun ve bu nedenle gönderilmemesi gerektiğinin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvuru konusu dokümanın gönderilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

48. Başvurucu, yeniden yargılama ve 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

49. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

50. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

51. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabulü hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

52. İncelenen başvuruda, başvurucuya ait dokümanın kurum dışına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlal idarenin işleminden kaynaklanmıştır. Bununla birlikte derece mahkemeleri de ihlali giderememiştir. Bu açıdan ihlal aynı zamanda mahkeme kararından da kaynaklanmıştır.

53. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

54. Bunun yanında eski hâle getirme kuralı çerçevesinde yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (E.2015/4524, K.2015/4842 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Abdullah Kalay (2) [1.B.], B. No: 2016/2374, 3/3/2022, § …)
   
Başvuru Adı ABDULLAH KALAY (2)
Başvuru No 2016/2374
Başvuru Tarihi 25/1/2016
Karar Tarihi 3/3/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile göndermek istediği bir dokümanın idarece sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda ifade İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi