TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞEYHMUS ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/27021)
Karar Tarihi: 28/11/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
Zehra GAYRETLİ
Başvurucu
Şeyhmus ÖZDEMİR
Vekili
Av. Mehmet İSTANBULLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyete esas alınan gizli tanığın sorgulanmasına imkân verilmemesi ve delillerin takdirinin hatalı bir şekilde yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. 1984 doğumlu olan başvurucu olayların gerçekleştiği tarihte Diyarbakır'da ikamet etmektedir.
7. Başvurucunun da aralarında yer aldığı bazı şüphelilerin 11/5/2012 tarihinde K.K. isimli şahsın ateşli silahla öldürülmesi olayına karıştıkları iddia edilmiştir.
8. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) olayla ilgili soruşturma başlatılmış ve olaya doğrudan tanıklık ettikleri anlaşılan maktulün kızları D.K. veS.K ile birçok kişi tanık olarak dinlenmiştir.
9. Başvurucu, bahsi geçen soruşturma kapsamında kasten öldürme suçundan Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 15/5/2012 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
10. Soruşturmada Kemik ve Kırmızı Gül isimli gizli tanıkların beyanlarına başvurulmuştur. Tanıkların kimliklerinin gizlenmesi hususunda Başsavcılık tarafından gerekçe gösterilmemiş, karara dayanak olabilecek hukuki ve fiilî nedenlere yer verilmemiştir.
11. Beyanına başvurulan gizli tanık Kırmızı Gül 24/5/2012 tarihli beyanında; olay yerine yakın bir alanda oturmakta iken başvurucuyu biri beline takılı vaziyette, diğeri ise elinde olmak üzere iki adet silahla olayın meydana geldiği apartmana doğru hızlı bir şekilde yürürken gördüğünü ifade etmiştir. Gizli tanığın 24/5/2012 tarihli beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"Olay günü dericiler sitesinin yakınındaki sürücü kursu pistinde oturmaktaydım, üzerimde saat olmadığı için saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum, ancak yanlış hatırlamıyorsam akşama doğruydu ve buradan kalkarak evime gitmek isterken daha önceden tanıdığım Şeyhmus isimli sürücü pistinin yanında çay ocağı işleten kişinin hızlı bir şekilde pistin karşısında bulunan yan yana olan iki apartmana doğru hızlı adımlarla yürüdüğünü gördüm, gördüğüm kadarıyla yanında kimse yoktu, gördüğüm kadarıyla bir tane elinde bir tanede tişörtünün üzerinde gözükecek şekilde belinde iki tabanca olduğu halde gidiyordu.
...
Benim bildiğim kadarıyla olayın meydana geldiği apartman ve etrafında ikamet eden insanların bir çoğu olayı zaten görmüşler, ancak [Ş]eyhmustan çekindikleri için tanıklık yapmıyorlar, ben de daha önce söylediğim gibi çekindiğim için gizli tanık olarak ifade vermek istedim aksi halde bu ifadeyi vermezdim çünkü aleyhine tanıklık yapıldığını öğrenmesi halinde [Ş]eyhmus her türlü kötülüğü yapabilir. Bunun polis tarafından araştırılması halinde rahatlıkla tespit edilebileceğini düşünüyorum."
12. Beyanına başvurulan Kemik isimli gizli tanık 25/5/2012 tarihli beyanında olayın taraflarını tanıdığını ve olayı baştan sona kadar gördüğünü ifade etmiş; can güvenliği konusunda ciddi tereddütleri olduğundan kimliğinin gizli tutulması talebinde bulunmuştur. Gizli tanığın 25/5/2012 tarihli beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"Olay günü motosiklet ile olay mahallinden geçtiğim sırada Şeyhmus [Ö]zdemir in telefonla konuşarak konuştuğu kişiye ağır küfürler ettiğini duydum. Bir süre konuştuktan sonra iş yerinin karşısındaki apartmanın önüne ölen [K.nin] oturduğu apartmana gitti, burada [K.nin] kızları ile aralarında küfürleşme oldu arkasından üzerinde taşıdığı ve daha öncede taşırken gördüğüm biri 9 mm diğeri 7,65 mm çapında iki tabancasını çıkararakölenin bulunduğu yere doğru ateş etti yaklaşık 7-8 el kadar ateş ettikten sonra olay mahallinden on gözlü köprü istikametine doğru kaçtı ve ben ola[y] mahalline gittiğimde [K.] isimli şahsın ölmüş olduğunu gördüm bu olayı aynı binada oturan kişiler ile binanın altında market işletin [K.] isimli şahıs baştan sona gördü olay sırasında Şeyhmus un yanında başka biri yoktu."
13. Cumhuriyet Başsavcılığının 15/9/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu ile birlikte M.G. ve H.A. isimli şüpheliler hakkında kasten öldürme, yaralama, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma ve suçluyu kayırma suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış; olayın diğer şüphelileri R.İ., M.Y. ve R.T. hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
14. İtiraz üzerine şüphelilerden R.T. yönünden verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı kaldırılmış ve Cumhuriyet Başsavcılığının 19/2/2013 tarihli iddianamesi ile R.T. hakkında maktul K.K.yı kasten öldürme suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.
15. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) sırasıyla E.2012/463 ve E.2013/209 sayılı dosyaları üzerinden görülmeye başlanan davalar Mahkemenin E.2012/463 sayılı dava dosyasında birleştirilmiştir.
16. Mahkemece gizli tanıklar Derya, Deniz ve Pusu'nun beyanları alınmıştır. Mahkeme, tanıkların kimliklerinin gizlenmesi hususunda gerekçe göstermemiştir.
17. Beyanına başvurulan gizli tanık Derya, başvurucu ve müdafiinin bulunmadığı 19/10/2012 tarihli celsede maktul K.K.nın sanıklardan R.T. tarafından vurulduğunu gördüğünü beyan etmiştir. Gizli tanığın 19/10/2012 tarihli beyanının ilgili kısmı aşağıdaki gibidir:
"Sürücü kursunun pistinin yanında da sanık Şeyhmus Özdemir'in çay ocağı vardı. Bu çay ocağında çırağı ve garsonu olarak bildiğim yine ismi [Ş.] olan bir gencin çalıştığını biliyorum. Çırak[Ş.] ile son bir yıldır bu civarlar takılan[R.] isimli yan yanaydı. Pist civarında bildiğim kadarıyla esrar alım satımı da yapılıyor. [R.] sürekli buralara takılıyordu. Garson [Ş.] bu sırada maktül[K.ye] taş attı. Bu sırada maktülde küfürlerine devam ediyordu ve taş almak için yere eğileceği sırada garson[Ş.nin] arkasındaki [R.] elindeki silahla tek bir el ateş ederek maktülü vurdu. Bu sırada Şeyhmus Özdemir olay yerinde değildi."
18. Beyanına başvurulan gizli tanık Derya 19/10/2012 tarihli celsede özetle olay yerinde bulunmadığını, bu nedenle K.K.nın kim tarafından vurulduğunu görmediğini ancak daha sonra sanıklardan R.T.nin ateş ederek K.K.yı öldürdüğünü duyduğunu ifade etmiştir.
19. Mahkeme 21/11/2014 tarihli celsede, soruşturma aşamasında beyanları alınan gizli tanıklar Kemik ve Kırmızı Gül'ün ara celsede dinlenilmeleri için Tanık Koruma Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar vermiş, yazılan müzekkereye gelen cevapta gizli tanıklarla ilgili bilgi veya belgeye rastlanılmadığının bildirilmesi üzerine 13/1/2015 tarihli ara kararla söz konusu tanıkların dinlenilmesi kararından vazgeçmiştir.
20. Yargılamanın 16/2/2015 tarihli celsesinde ise gizli tanık Pusu'nun beyanı alınmıştır. Gizli tanık Pusu başvurucu ve müdafiinin bulunmadığı 16/2/2015 tarihli celsede K.K.nın başvurucu tarafından vurularak öldürüldüğünü gördüğünü beyan etmiştir. Gizli tanığın beyanının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"Benim evim şehitliktedir, ben [R.T.] ve Şeyhmus Özdemir'i tanırım, Şehitliğin orada Şeyhmus Özdemir'in çay ocağının oradaki geniş bir alanda ben arabanın içindeydim, telefonla konuşuyordum, telefonu kapattım bağrışma sesleri duydum, çay ocağının içinde 2-3 kişi çıktı, Şeyhmus Özdemir ile birkaç kişi çıktı, daha sonra binanın evlerinden cisimler atılmaya başlandı, daha sonra maktül binadan çıktı, Şeyhmus Özdemir de maktüle doğru yöneldi, Şeyhmus'uniki elinde silah vardı, bir eliyle havaya ateş etti, diğer eliyle de maktüle ateş edip karşılıklı küfürler ediyorlardı, daha sonra maktül elini göğsüne tutup yere düştü, daha sonra Şeyhmus iki binanın arasından kaçtı,maktül yere düştükten sonra zayıf 16-18 yaşlarında şapkalı bir şahıs maktüle taş attı, o da daha sonra kaçtı, şapkalı şahsı şuan görsem tanımayabilirim, olay yeri ile aramızda 70-80 metre mesafe vardı, Şehitlik mahallesinde Şeyhmus Özdemir'den illallah etmişlerdi belalı bir kişiydi, benim olaya dair bilgim ve görgüm bundan ibaretti, dedi."
21. Mahkemece tanıklar D.A., M.G., S.Ç., H.B., M.İ., H.C., S.K., F.K., Ş.K., C.Ö. ve E.K.nın da beyanları alınmıştır.
22. Mahkeme 30/4/2015 tarihli kararıyla başvurucunun kasten öldürme suçundan müebbet hapis, silahlı tehdit suçundan 3 yıl 9 ay süreyle hapis, ruhsatsız silah taşıma suçundan ise 1 yıl 6 ay süreyle hapis ve 2.000 TL adli para cezalarıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme; diğer sanıklardan H.A.nın suçluyu kayırma suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezaya ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanıklar R.T. ve M.G.nin ise kasten öldürme suçundan beraatine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"Müşteki [S.K.] 11/05/2012 tarihli otopsi sırasında alınan beyanında ''Şeyhmus balkona ve babama ateş etti'' demiş, aynı gün yapılan canlı teşhiste kardeşi[D.] ile birlikte kendilerine gösterilen kişiler arasında [M.G.yi] ''Kesin ve net olarak teşhis ettiklerini'', 12/05/2012 yani bir gün sonra emniyet ifadesinde bu defa Şeyhmus'un sadece kendilerini hedef gözeterek balkona 2-3 el ateş ettiğini, silah sesi kesilince olay yerine gelen bir şahıs ile birlikte Şeyhmus'un babasına ateş ettiğini, 30/05/2012 tarihli savcılık ifadesinde ise Şeyhmus'un silahı ile balkona ateş ettiğini, sonrasında kaçtığını, daha sonra onun adamları olduğunu tahmin ettiği 2 kişinin olay yerine geldiğini, birinin babasına taş attığını, babasının da ona taş atmak için yerden taş almaya davrandığı sırada Şeyhmus'un silahına benzeyen bir silahla diğer şahsın babasına bir el ateş ettiğini, 07/12/2012 tarihinde mahkememiz huzurundaki beyanında ise Şeyhmus'un yine kendilerini hedef gözeterek balkona ateş ettiğini, bir yandan da olay yerinden kaçmaya çalıştığını, babasının kendilerine bir şey olup olmadığını merak saikiyle yukarı çıkarak kendilerini kontrol ettiğini, kendilerine bir şey olmadığını gördükten sonra karakola gittikten sonra aşağıya indiğini, olay yerine iki kişinin geldiğini, birinin babasına taş attığını, babasının yerden taş almaya davrandığı sırada diğerinin bir el ateş ettiğini, [M.G.nin] olay yerinde olmadığını, olayın şokuyla kendisine yapılan canlı teşhis sırasında [M.nin] [R.ye] benzemesi nedeniyle yanlış teşhis ettiğini, babasını vuranın aslında [R.] olduğunu, teyze kızı[V.nin] söylediğini, bu sebeple babasını vuran kişinin aslında [R.] olduğunun kanaatine vardığını olay yerine sonradan gelen [C.nin] kolunda iki kişinin bulunduğunu biri çocuk diğerinin ise [R.] olduğunu söylemiştir. Bu tanığın beyanlarının incelenmesinde; olayın sıcağı sıcağına otopsi sırasında Şeyhmus'un babasına ateş ettiğini söylemesine itibar edilmiştir. Diğer değişkenlik arz eden aşamalardaki beyanları ise değişik saiklerle yapıldığı, Şeyhmus'un üvey kız kardeşi [G.] ile kız arkadaşı olması sebebiyle Şeyhmus'u korumaya yönelik olduğu değerlendirilmiştir. Olayın ortaya çıktığı tarihten yaklaşık 7 ay sonra mahkeme huzurunda sanık [R.T.den] bahsetmesi, [R.nin] fotoğrafı gösterilmesine rağmen hatırlayamadığını ifade etmesi de bunun göstergesidir.
(...)
müşteki [D.nin] diğer müşteki olan ablası [S.] gibi Şeyhmus'un direk olarak babasına ateş ettiğini söylememişse de 11/05/2012 yani olay günü canlı teşhiste [M.G.yi] kesin ve net olarak teşhis ettiğini, 30/05/2012 savcılık beyanında ise yine bu teşhisin arkasında bulunduğu ve sanık [M.G.nin] babasının 1 el ateş eden şahıs olduğunu söylediği, en son mahkememizdeki beyanında ise[M.yi] yanlış teşhis ettiğini ve ateş edenin [R.] olduğunu söylemesi karşısında müştekinin beyanlarında samimi olmadığı, beyanlarının ve beyanlarına itibar edilemeyeceği aşamalardaki değişkenlik arz eden beyanlarından anlaşılmıştır.
( ...)
Gizli tanık Kemik'in 25/05/2012 tarihli savcılık beyanında; tarafları tanıdığını, olay mahalinde olduğunu, sanık Şeyhmus'un 9 mm ve 7,65 mm çapında iki silahıyla olay yerine gittiği, sanığın her iki silahıyla birlikte ateş ettiği ve maktülü vurduğunu, bunu market sahibi [K.] ve mahalle sakinlerinin net olarak gördüğünü, Şeyhmus'un olay yerine yalnız olarak geldiğini, tanık [S.nin] ve sanık [M.G.nin] olay mahalinde olmadığını, [R.nin] de olaydan önce çay ocağında çay içtikten sonra oradan ayrıldığını, Şeyhmus'un kardeşi [A.A.nın] kendisini tehdit ettiğini ve olayı [R.nin] yaptığını söylemesini istediğini, tanık [C.nin] yalan söylediğini, ölene taş atmadığını, müşteki [G.nin] olay sonrası çay ocağına geldiğini bardakları kırdığını, etrafı dağıttığını ve fakat Şeyhmus'un o sırada çay ocağında olmadığını söylediği, cezaevinden mahkememize hitaben gönderdiği 05/10/212 tarihli yazılı beyanlarıyla kendi kimliğini deşifre eden bu gizli tanık Şeyhmus'un çay ocağında çalışan Ş.K.dır.
olayın hemen ardından sıcağı sıcağına beyanlarına başvurulan müşteki [S.nin] sanık Şeyhmus'u işaret etmesi, ayrıca bütün tanıkların beyanıyla sanık [M.nin] olay yerinde bulunmadığının beyanı, aralarında [R.nin] bulunduğu canlı teşhiste [S.] ve [D.nin] sanık [R.yi] teşhis etmemeleri, hatta mahkememiz huzurunda [M.yi] teşhis etmelerinin [R.] ile benzediklerinden olduğundan dolayı yanlışlıkla olduğunu belirtmelerine rağmen kendilerine [R.nin] fotoğrafı gösterildiğinde[R.yi] olay mahalinde hatırlayamadıklarını beyan etmeleri ve tüm dosya kapsamına göre (...) Sanık Şeyhmus Özdemir'in maktul [K.K.yı] kasten öldürdüğü subut bulmakla, (...)"
23. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 3/11/2016 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.
24. Başvurucu 24/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Başvurucu 28/2/2018 tarihli ek beyan dilekçesinde bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, gizli tanık beyanlarının hükme esas alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir.
29. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014 ). Buna göre bir sanığın kendisi hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., § 55).
30. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık yapacak olanların korkmak için haklı sebepleri bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa savunma tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, § 57).
31. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Gizli tanık beyanının mahkeme kararının dayandığı belirleyici delil olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra üçüncü olarak savunma tarafına dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği de belirlenmelidir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delilse ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemişse adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Baran Karadağ, §§ 68, 72).
32. Başvuru konusu olayda gerekçeli karar incelendiğinde gizli tanık anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı, birçok delil yanında gizli tanık beyanlarına dayanıldığı görülmektedir. Ayrıca soruşturma aşamasında beyanlarına başvurulan gizli tanıklar Kemik ve Kırmızı Gül'ün Mahkemece dinlenilmediğine (bkz. § 19) ve başvurucunun gizli tanıkların duruşmada dinlenilmesine yönelik talepte bulunduğuna dair bir bilgi ya da bir delil sunmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki başvurucunun gizli tanık beyanlarından haberdar olamadığı ya da tanık beyanlarına karşı kendisine söz hakkı tanınmadığı yönünde bir iddiası da bulunmamaktadır.
33. Söz konusu yargılamada maktul K.K.nın kasten öldürülmesi suçundan başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı; olayın doğrudan tanıkları olan müştekiler ile diğer tanıkların beyanlarının birlikte değerlendirilmesine, canlı teşhis tutanaklarına, olay yeri inceleme tutanaklarına, sanıkların savunmalarına ve gizli tanık beyanına dayanılarak verilmiştir. Dolayısıyla gizli tanık beyanına dayanılmasının yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkı ile Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılanma İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
35. Başvurucu; yargılamada görev alan bir hâkimin meslekten ihraç edildiğini, bu nedenle mahkemenin ilgili usul kanununa uygun olarak teşekkül etmediğini; olay yerinde keşif yapılmadığını ve savunma tanıklarının dinlenilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yargılamada görevli bir hâkimin meslekten ihraç edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı; olay yerinde keşif yapılmaması ve savunma tanıklarının dinlenilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının ise silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Bir mahkemenin bağımsızlığının belirlenmesinde üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, teminatı ve bağımsız olduğu yönündeki görüntüsü önem arz etmektedir. Mahkemenin tarafsızlığı ise uyuşmazlığın çözümünü etkileyecek bir ön yargı, tarafgirlik, menfaatin söz konusu olmamasını ve tarafların leh ile aleyhlerinde bir düşünce veya menfaatin bulunmamasını ifade eder. Tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu bulunmakta olup bu kapsamda hâkimin birey olarak mevcut davadaki kişisel tarafsızlığının yanı sıra kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenimin de dikkate alınması gerekmektedir (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 109, 110).
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Somut olayda başvurucu, yargılamada görev alan bir hâkimin meslekten ihraç edildiğini, kararın bu nedenle geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ilişkin somut açıklamada bulunmamış; herhangi bir belge veya bilgi sunmamıştır. Kaldı ki başvurucu, bahsi geçen hâkimin hangi tarihte ve hangi gerekçeyle meslekten ihraç edildiğini de belirtmemiştir. Bu itibarla ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
40. Diğer taraftan başvurucu, olay yerinde keşif yapılmadığını ve savunma tanıklarının dinlenilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de hangi tarihli celsede ve dilekçede keşif ve tanık dinletme talebinde bulunduğuna veya Mahkemenin bu taleplerle ilgili olarak hangi tarihte, ne şekilde karar verdiğine dair Anayasa Mahkemesine açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddiaların temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
42. Başvurucu; tanık beyanlarındaki çelişkilerin giderilmediğini, aleyhe ve lehe beyanlarda bulunan tanıkların birbirleriyle yüzleştirilmediğini, eksik inceleme sonucu hüküm verildiğini, dosya içindeki tüm delillerin lehine olduğunu ve beraat kararı verilmesi gerektiği hâlde cezalandırıldığını, şüpheden sanığın yararlanması ilkesine aykırı bir karar verildiğini, suçun vasıflandırılmasında hata yapıldığını, haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığını ve yüksek oranda ceza verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
44. Somut olayda Mahkemece yapılan yargılamada; canlı teşhis tutanakları, olay yeri inceleme tutanakları, ekspertiz raporları, tanık anlatımları, sanık savunmaları, olay yeri krokisi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı ile silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.