TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT TÜRK BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2016/2826)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Murat TÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya
gönderilen mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, hükümlü olarak Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
10. Başvurucuya Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği
(Dernek) tarafından 23/6/2015 tarihinde bir mektup gönderilmiştir. İki sayfalık
mektup muhataba yöneltilen sorular ile Amaçları,
İlkeleri ve Çalışma Metodları
başlıkları altında Derneği tanıtan bir yazıdan oluşmaktadır.
11. Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneği(CİSST) cezaevlerinde yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan
bağımsız bir dernektir..Hasta mapusların
sorunlarını, doktorlarla,..cezaevi çalışanları ile..tartışarak daha iyi tedavi edilmelerini sağlayacak
çözüm önerileri oluşturmaya çalışıyoruz..Hiçbir
soruyu cevaplamak zorunda değilsiniz..cevapları kitap
olarak,internette veya medyadan yayınlamak istiyoruz...bilgileri
paylaşmamızda bir sakınca olup olmadığını ayrıca belirtirseniz..yayınlanmasını
istemediğiniz takdirde bilgileriniz kimseyle paylaşılmayacaktır... Kendinizi
tanıtır mısınız?(kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz...).. Ne zamandır Cezaevindesiniz?..Hastalığınız var mı?.. Cezaevinde revire çıkmakta,doktorla görüşmekte
sıkıntınız oldu mu?..Cezaevinde olduğunuz için
hastalığınızın teşhisi ve tedavisinde herhangi bir aksama oldu mu?..Sağlık çalışanlarından olumsuz bir tavırla
karşılaştınız mı..Hasta haklarını biliyor
musunuz?..."
"AMAÇLARI...Türkiye'de hapishanelerin
şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun mobilize
edilmesi. Hapishanelerin şeffaflaştırılması... Mapusların
haklarının ve özgürlüklerinin korunması..Yazılı ve
görsel medya ile sosyal medyanın ve internetin etkin kullanımı yoluyla
hapishaneler konusunda farkındalık ve hassasiyet yaratılması...İLKELERİ...Sözel,fiziksel ve psikolojik her türlü şiddeti reddeder..Tarafsızdır.Çalışma alanı,risk
altındaki grupların,ayrım yapmaksızın tüm tutuklu,hükümlü ve tahliye sonrası desteğe ihtiyacı olan
eski hümlülerin,ceza infaz kurumunda çalışan
personelin hak,sorun ve ihtiyacını kapsar..ÇALIŞMA METODLARI...Ceza İnfaz Sistemi iyileştirme
çalışmalarına sivil toplum desteğini güçlendirmek...kurumlara arası
koordinasyonu sağlamak...sivil toplum örgütleriiçin
Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü ile diyaloga öncülük etmek...Ceza İnfaz
Sistemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve biliçlendirmek.Kamuoyıuna
bülten ve başka yayınlar ile ceza infaz reformu,insan
hakları, uluslararası, ulusal ve yerel kurum ve derneklerin aktiviteleri
hakkında tarafsız ,doğru ve net bilgi iletmek..."
12. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
23/6/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla posta yoluyla
gönderilen mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde,
mektubun 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı
olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Bolu
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 10/7/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, hükümlü ve tutukluların hak
ihlalleri veya benzeri olumsuz bir durum ile karşılaştıkları takdirde şikâyet
ve başvuru mercilerinin kanunda düzenlendiği belirtilmiştir. Ayrıca Derneğin
hükümlülere ait kişiselbilgiler hakkında ve ceza
infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı hususlarında bilgi isteme,almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin
bulunmadığına vurgu yapılmıştır.
14. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Bolu
Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 16/9/2015 tarihli kararla reddedilmiştir.
Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna
ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
15. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edilmemesi üzerine
başvurucu İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı tekrar itiraz etmiştir. Bolu Ağır
Ceza Mahkemesi 5//1/2016 tarihinde, yapılan itiraz hakkında daha önce karar
verildiğini belirterek karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
16. Nihai karar 12/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 5/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; mektubun göndericisinin yasalara uygun
örgütlenmiş ve ceza infaz kurumları alanında çeşitli çalışmalar ve projeler
yapan bir Dernek olduğunu, mahkûmlarla ilgili çalışmalara devam edebilmek için
en pratik yol olan mektuplaşmanın kullanıldığını ifade etmiştir. Başvurucusomut gerekçelere dayanılmadan mektubun alıkonulmasına
karar verilmesinin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale
olmadığını, mektup içeriğinin sakıncalı olmadığını ve uygulamanın keyfî
olduğunu, yapmış olduğu itirazların da yeterli gerekçe belirtilmeden
reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 13., 20., 22. ve 141. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; İnfaz Hâkimliğinin kararına atıf yaparak
mektupların alıkonulması için ilgili ve yeterli gerekçe sunulduğunu, el koyma
kararının yasanın uygulaması niteliğinde olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca
uygulamanın Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte
olmadığı veya açık bir keyfîlik içermediği,
demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır.
22. Başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında, Bakanlık
görüşünün başvuru dilekçesinde ileri sürdükleri iddiaları karşılamadığını,
mektubun dernekler kanununa göre kurulmuş ve ceza infaz kurumları üzerine
çalışan bir Dernek tarafından gönderildiğini, Derneğin çalışmalarına devam
edebilmesi için de mektuplaşmanın gerekli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca mektup
içeriğindeki hangi sözlerin sakıncalı olduğu belirtilmeden, soyut gerekçeler
ile haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisine
gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması
nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, §
23; Özkan Kart (2), B. No:
2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek,
B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı
22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
26. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale
öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan
mevzuatın ulaşılabilir, yeterince
açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı,demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
27. Disiplin Kurulu, başvurucuya gönderilen mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan
işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
28. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
29. Anayasa Mahkemesi Ahmet
Temiz ( §§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275Kanun'un
68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların
denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin
kanunilik ölçütünü karşıladığı tespitini yapmıştır Öte yandan haberleşme
hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında söz
konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak
usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği
belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında
"İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
30. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektup
içeriğinin sakıncalı olması gösterilmiştir. İlgili Kanun maddesinde “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup,
faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucuya
gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile
ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı,
bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.Buna
göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen
meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı,
sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü
sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen
gösterilmelidir.
32. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ilebağlantısında
en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği
sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No:
2013/2351, 16/9/2015, § 66).
33. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da
yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da
mektubun içeriği ile ilişkilendirilek göndericinin
hususi olarak hangi sözlerinin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek
zorundadır.
34. Somut olaya konu iki sayfalık mektubun, bir sayfasının
Derneğin amaçlarını, ilkelerini ve çalışma metodlarını
açıklayan metinden, diğer sayfasının ise Derneğin kısa bir tanıtımı ile
muhataba yöneltilen sorulardan ve bu sorulara ilişkin açıklamalardan oluştuğu
görülmektedir. Cevaplandırılması zorunlu tutulmayan soruların bir kısmının
mahpusun sağlık durumuna ilişkin kişisel bilgilere yönelik olduğu, bir kısmının
ise ceza infaz kurumunda sağlık nedenine bağlı varsa yaşanılan sorunlar ve
aksaklıklar ile hasta haklarına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Dernek,
anket şeklindeki sorulara verilecek cevapların yayınlanması için muhatap
mahpustan izin talep etmekte ve izin verilmemesi hâlinde kişisel bilgilerin
paylaşılmayacağını da mektupta belirtmektedir (bkz. § 11).
35. Söz konusu mektupta Dernek, kendisini ceza infaz
kurumlarında yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan tarafsız, bağımsız
ve yasal bir kuruluş olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Derneğin hapishanelerin
şeffaflaştırılması, şartlarının uluslararası standartlara ulaştırılması ve
mahpusların haklarının korunması gibi amaçlar çerçevesinde, yazılı ve görsel
medyayı da kullanarak, ceza infaz sistemi ve burada yaşanan sorunlar hakkında
kamuoyunun bilgilendirmesineve ceza infaz sisteminin
iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir
(bkz. § 11).
36. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında,
başvuruya konu mektup içeriği hakkında herhangi bir somut değerlendirme
yapılmamış sadece 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına
göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise Derneğin hükümlülere
ait kişisel bilgiler hakkında ve ceza infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı
hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin
bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Disiplin Kurulu ve ilk derece
mahkemeleri, mektup içeriğindeki hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne
suretle sakıncalı olduğunu belirtmedikleri gibi Derneğin mahpuslardan kişisel
bilgileri ve ceza infaz kurumunun şartları hakkında bilgi isteme ve bu
bilgileri yayınlama yetkisinin olmadığına dair gerekçeninyasal
dayanaklarına ilişkin de bir açıklama yapmamışlardır. Ayrıca mahpusun kendisine
ya da ceza infaz kurumuna dair verdikleri bilgilerin yayınlanmasının mahpusun
iznine bağlı olduğu, mektubun göndericisinin derneklerle ilgili mevzuata uygun
olarak kurulmuşceza infaz sistemi alanında faaliyet
gösteren bir dernek olduğu vecevaben Derneğe
gönderilecek mektupların ise ilgili mevzuat çerçevesinde denetlenebileceği
hususları birlikte değerlendirildiğinde, mektubun alıkonulmasına dair karar
gerekçelerinde mektupla ilişkili, somut bilgilere dayalı ve yeterli bir
gereklilik ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
37. Öte yandan gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse ilk
derece mahkemelerinin kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek
boyutta ceza infaz kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan
koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu
kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış; başvurucuya gönderilen mektuba el konulması suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik toplumda gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı
kanaatine varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat verilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
41. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan
uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
43. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 2.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.