TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RASUL TAMAEV VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/30880)
|
|
Karar Tarihi: 21/7/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Rasul TAMAEV ve diğerleri (bkz. ekli
tablo)
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi ve geri gönderme merkezindeki
tutulma koşulları nedeniyle aile hayatına saygı hakkı ve kötü muamele
yasağının, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, idari gözetim kararına itiraz kabul edildiği
hâlde lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle de adil yargılanma ve
mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvuruların başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular Komisyonlara
sunulmuştur.
3. Komisyonlarca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölümler tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım
talebinde bulunmuştur.
5. Bölümler tarafından bir kısım başvurucu hakkındaki sınır dışı
etme işlemlerinin geçici olarak (tedbiren) durdurulmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Muhtelif ülkelerin vatandaşı olan başvurucular hakkında
farklı tarihlerde 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun 54. maddesi kapsamında ilgili valilikler tarafından sınır
dışı etme kararı tesis edilmiş, ayrıca başvurucuların bir kısmı idari gözetim
altına alınarak geri gönderme merkezlerine konulmuştur.
8. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün cevap yazılarından bazı başvurucular
hakkındaki sınır dışı işlemlerinin idare tarafından geri alındığı
anlaşılmıştır. Diğer başvurucuların ise menşe veya farklı bir ülkeye gitmek
amacıyla kendi istekleriyle Türkiye'den çıkış yaptıkları bildirilmiştir.
9.
Öte yandan tüm başvurucular, itirazları üzerine geri gönderme merkezlerinden
farklı tarihlerde yetkili sulh ceza hâkimliklerince veya idare tarafından resen
salıverilmişlerdir.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. İlgili hukuk için bkz. A.A.
ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017; B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talepleri
Yönünden
12. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlıklarının bulunmadığı ve
taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten
geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.
B. İdari Gözetim Kararına
İlişkin İddia
13. Başvurucular; idari gözetim altında tutulmaları nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda
geri gönderme merkezinde tutulmaları nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve bu konularda şikâyetlerini ileri sürebilecekleri
etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığını ifade etmişlerdir.
14. Anayasa Mahkemesi B.T.
başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve
işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti
olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.
maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan
etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik düzeyde
mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta
hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve
yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası
olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
15. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona
erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla
özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri
maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma,
yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan
başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
16. Anayasa Mahkemesi R.M. ve
diğerleri (B. No: 2015/19133, 17/4/2019) başvurusunda bir kez daha
yukarıda yer verilen ilkelere bağlı kaldığını vurgulamıştır (aynı kararda bkz.
§ 31). İdari gözetimleri son bulan başvurucuların geri gönderme merkezinde
tutulmaları nedeniyle kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından açıklanan ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut
başvurular yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların
süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl
olmuştur.
19. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı
16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin
derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
20. Kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı
verildiğinden anılan yasak ve hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40.
maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının bu
aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Lehe Vekâlet Ücreti
Hükmedilmediğine İlişkin İddia
21. Bir kısım başvurucu, sulh ceza hâkimliklerince idari gözetim
kararına itirazları kabul edilmesine rağmen lehlerine vekâlet ücretine
hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır.
23. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V. [GK], B.
No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
24. Somut olayda başvurucular, Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'ne göre lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerdir. Başvurucuların
iddialarının özü mahkemeye erişim ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğine
yönelik olup başvurucular
tarafından dile getirilen şikâyetlere benzer şikâyetlerin Anayasa Mahkemesince
daha önce incelendiği ve ilgili Anayasa kurallarının yorumlandığı
anlaşılmaktadır.
25. Başvurucular açısından önem taşıyan husus, kesin nitelikteki
kararla yararlarına bir miktar vekâlet ücreti takdir edilmemesidir. Takdir
edilmeyen vekâlet ücreti nedeniyle başvurucuların içinde bulunduğu kişisel
koşullara göre kendilerine ciddi
anlamda zarar verdiği ve kendileri için ne denli önemli olduğu hususunda
herhangi bir açıklamalarının olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zarar olduğu
kanaatine ulaşılamamıştır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Daygınat Magomedzhamılova ve diğerleri, B.
No: 2015/516, 20/3/2019, §§
33-42).
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın yorumlanması ve
uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucuların da önemli bir zarara
uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu
anlaşılan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Sınır Dışı Etme
İşlemine İlişkin İddia
27. Başvurucular; ülkelerine geri gönderildikleri takdirde
hayatlarının tehlike altında olacağını, kötü muamele görme riskiyle karşı karşıya
kalacaklarını, aile bütünlüklerinin bozulacağını belirterek aile hayatına saygı
ve yaşam hakları ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ç) bendi şöyledir:
“(1) Bölümler ya da Komisyonlarca
yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
…
c) İhlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış
olması.”
29. Kişinin yaşamının tehlikeye girebileceğine, kötü muameleye
tabi tutulacağına veya aile bütünlüğünün bozulacağına dair risk bulunan bir
ülkeye sınır dışı edilmesine karar verildiği durumlarda bu kapsamdaki ihlal
iddialarının incelenebilmesi için sınır dışı kararının uygulanmış olması ya da
uygulanmasının önünde bir engel bulunmaması gerekir.
30. Bir kısım başvurucu hakkında alınan sınır dışı etme
kararlarının ilgili idare tarafından geri alındığı görülmüştür (bkz. § 8).
Dolayısıyla bireysel başvuruya konu edilen sınır dışı etme kararlarının
uygulanma ihtimalinin ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
31. Diğer başvurucuların ise kendi istekleriyle menşe ya da
farklı bir ülkeye gittikleri anlaşılmıştır. Gönüllü olarak Türkiye'den ayrılan
başvurucular yönünden sınır dışı etme işleminin herhangi bir sonuç
doğurmayacağı, diğer bir deyişle iddia edilen ihlalin ve sonuçların ortadan
kalkmış olacağının kabulü gerekmektedir.
32. Öte yandan belirtilen durumların varlığına rağmen
başvuruların incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısımlarının ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların taleplerinin
KABULÜNE,
B. 1. Sınır dışı etme işleminden dolayı kötü muamele yasağının
ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış
olması nedeniyle DÜŞMESİNE,
2. İdari gözetim altında tutmadan dolayı kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Lehe vekâlet ücreti hükmedilmediğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Sınır dışı etme işlemlerine ilişkin verilen tedbir
kararlarının SONLANDIRILMASINA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA,
E. Diğer başvurucular tarafından yapılan yargılama giderlerinin
başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.